Tarsus’da bir kişi kıraathanesini açamadığı için intihar etti.
Kayseride bir genç geçim sıkıntısı nedeniyle markette intihar etti.
İşsizlik ve geçim sıkıntısı nedeniyle kendini yaktı.
Kendini köprüye asarak intihar etti: Geçinemiyorum.
Belediye önünde kendini ateşe verdi: Çocuklarım aç, iş bulamıyorum.
Bunlar son dönemlerde Türkiye’deki gazetelerde okuduğumuz haberlerin başlıklarından birkaçı.
Tek tek yazacak olursak liste çok uzayacak.
İntiharlar acı ancak insanların halen onları intihara sürükleyen şeyin ne olduğunun farkında olmayışı daha da acı.
Türkiye’de son yıllarda, her yıl ortalama 3 Bin kişi intihara kalkışıyor.
2015 ve 2019 yılları arasında geçinememe nedeniyle intihar edip yaşamını yitirenlerin sayısı 1370 idi.
2020 yılının istatistikleri henüz paylaşılmış değil ancak ilk 8 ayda 50’nin üzerinde insanın intihar edip yaşamını yitirdiğini yazıyor gazeteler.
Geçinememe sıkıntısı bir sorun bile olmaması gerekirken insanların bu nedenle intihar ediyor oluşu kendi başına bir kaos durumudur.
Mevcut sistem bu denli bir hale bürünmüş ki, insanlar geçinebilmek için binbirtürlü iş yapmaya göz kırpmadan razı oluyor, işini kaybetmemek için tüm ahlaki-vicdani ölçülerini bir kenara bırakıp gördüğü yalnışlar karşısında suskunluk içinde ölüme yatırıyor kendini.
Geçinemediğini ifade edenlerin terörist yaftası yemesi, sistem temsilcilerinin elde ettikleri kâra tehdit olarak görmeleri sonucudur.
İntiharlar, ölümler ve kıt kanaat geçinme durumları sistem temsilcilerinin somut ifade ile İktidarların topluma reva gördüğü, hak gördüğü durumlardır.
Kazançlarını toplumun sırtından elde edip, toplumu ölüme sürüklemeyi kendine hak gören yöneticiler veya sistemlerin hakettiği tavır sessizlik veya kendini öldürmek değildir.
Doğrudan sisteme saldırmak ve onu öldürmektir.
Alternatif sistem kaygılarının oluşu toplumu dizginleme aracı olarak kullanılıyor.
Bu kaygıların giderilmeside muhalefete kalmıştır.
Muhalefetten kasıtta kötünün iyisi bir sistemle alternatif olduğunu ima etmek değildir.
Doğru maanada alternatif olmak ve zaruri olan radikal çıkışları gerçekleştirmektir.
Her iktidara gelenlerin herşeyi kendi eline alıp topluma biz sizi besleriz söylemleri mevcut iktidarın sunduğu vaatlerden öte veya başka değildir.
Birebir aynı vaatlerdir.
Topluma sunulacak olan alternatif sistemde toplumun beslenmeyi bekleyen yeni doğan bir bebek oluşu değil, kendi kendini besleyip yönetebilecek, savunabilecek duruma gelmesinde öncülük edeceğini ifade etmek, muhalefetin bu yönlü politikalar üretmesi gerek.
Bunun aksi, alternatif değil entegre olmaktır.
Firat ALİ
Kürdistan Stratejik Araştımalar Merkezi