18 Kasım 2017 Cumartesi Saat 07:11
Başurdaki provokatif referandumdan sonra böyle bir acının yaşanması Kürdistanlıların
kayıplarını artırdı. Doğal bir afet olduğu için bir şey belirtilemez belki ama
zorda olan insanlarımıza hep birlikte yardım etmeli ve dayanışma içinde
olmalıyız. Bu görevimizi unutmamalıyız.
Başur halkına bir oyun oynandı. Kürtlerin
kaderi bir birine bağlıdır. Bu oyun tüm Kürtlere zarar vermiştir. Referandum
adlı “Barzani oyunu ile Barzani atalarının “geleneğini tekrarlamıştır. Kulak
boynuzu geçer sözünü doğrularcasına oğul babasının “aşbetal ını kat kat aşan
zarar verdi Kürtlere. Babası zamanında sadece silah bırakıp savaşmayalım
denilerek mevziler bırakılmıştı. Fakat “kulak sadece mevzi bırakmadı. Ülkenin
yarısını bir kaç saatte Kürdistan işgalcilerine teslim etti.
Bu büyük teslimkârlığın altından kalkmanın
zor olduğunu anladığı için hemen başladı ağlamaya sızlamaya. “ABD destek
olmamış, Heşde Şabi milislerine ağır silah verilmiş vb… sözlerle gözünü
alemin kapısına dikmiş, verilecek azığı bekleyen biri olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Bu da yetmeyince
yer yer direkt isim vererek YNK yöneticilerini “ihanetle suçlayarak kendisini
temize çıkarmaya çalıştı. Hewler’de her gün birileri ile görüşürken,
Kürdistan’da sadece kendisi varmış havalarını estiren, kimseyi dinlemeyen, kral
emir fiyakası basan adam, yenilince hiç bir şeyden haberi olmayan kör, bir süre
dilsiz ve hep sağır adam gibi konuşmaya başladı. Bu basitlikle provakasyonunu
temize çıkaracağını sanma kurnazlığına girdi. Kürtler artık bunu yutmayacaktır.
Teslimiyet teorisi nasıl yapılır, yenilgiye gerekçeler nasıl üretilir görmek
isteyen varsa M. Barzani’ye baksın. Direnerek kazananlara düşman birinden başka
bir şey de beklenmezdi zaten.
Kürt aydını ve yazarı adını almış
kimilerinin işinin de teslimiyete ağıt yakmak durumu anlamaya başladıklarında
da “sinekli sülo hikayeleri düzmek olduğunu da bu süreçte bir kez daha gördük.
Bunların felsefesinde “ancak bu kadar olabilirdi, ABD oyun oynadı vb…
yazılar yazmak bildikleri tek şeydir. İşbirlikçi ilkel milliyetçi Kürtlerde
sanki ABD babalarının oğlu, bunları kurtarmakla görevli bir devletmiş gibi
konuşmak temel kafa yapısıdır. İlginçtir Başurun yarısını satan M. Barzani
komplosundan sonra bu ihaneti temize çıkarmaya çalışanların başını Suriye ve
Türkiye Kürtlerinden bazıları çekiyor.
Demek ki işbirlikçinin işbirlikçisi olmak böyle bir şeymiş. Demek ki bir
kaç bin dolar teslimiyeti temize çıkarmaya yetiyormuş! Bunu da Kürt gençleri
kabul etmeyecektir.
Kürtler, DAİŞ çetesine karşı savaştaki
başarılarından büyük bir moral almıştır. Kürtler bu mücadele sayesinde dünyada
daha iyi tanındı. Destan gibi bu mücadele sürecinde Kürtlere karşı oynanan tüm
oyunlar ve planlanan tüm komplolar bir bir yenilgiye uğratıldı. Kürtler dünyada
meşruiyet kazandı. Kürtlerin kazandığı itibar ve meşruiyet başını Erdoğan’ın
çektiği Türk faşist saldırılarını askeri ve siyasi olarak çok zorlamaya
başladı. Kürtlerin DAİŞ karşısındaki zaferi siyaseten TC’ye karşı bir zaferdir.
Çünkü bu zafer Kürtleri tarih sahnesine kendi emekleri ve mücadelesiyle daha
güçlü çıkarmıştır. Ve giderek siyasal statü kazandırmaya başlamıştır. Bu da
TC’nin tekçi ulus devletinin sonunu getirmiştir. Dolayısıyla DAİŞ bitince TC de
yıkılacaktır. DAİŞ bitecek TC yıkılacak. Bu bir Kürt insanın içinden geçen ve
öylesine söylenmiş ya da sıradan bir tespit ve söz değildir. Kürtler sahneye
çıktıkça Kürtleri inkar ve imha eden her güç de yeniliyor ve yok oluyor. İşte
Erdoğan ve çetesi böyle bir gerçekliğin hezeyanlarını yaşıyor.
Çıldırmasının altında bu realite vardır.
“Varsa yoksa Kürt sorunu ne Kürt sorunu ya, biz onu çözdük sözünü hatırlayın.
Şimdi bu yazılanların Başur referandumu ile ne ilişkisi var diyeceksiniz.
Dünyada Kürtleri inkar eden tek devlet
TC’dir. Adı Türk olsa da Türklerin olmayan bu devlet, Kürtlerin varlığını kendi
ölümü olarak biliyor. Askeri ve siyasi olarak Kürtlere güç getiremeyince
Kürtleri uygun bir zamanda yok etmek için denetimine almaya karar vermiş bir TC
vardır. TC denetimindeki Kürtler iki türlüdür. Birincisi direkt hain
olanlardır. Türk kontrgerillasına bağlı kimi korucular ve Kürtlüklerini inkar
ederek devletin bazı mevki ve makamlarında görevlendirilenler bu sürüdendir.
Sürünün İkinci türü ise maddi çıkarları için Türk devleti ile iş
tutanlardır. Bu ikinciler kendilerince
TC ile siyasi ilişki içindedirler. TC, denetimindeki bu Kürtlere Kürt halkının
özgürlük mücadelesini göstererek “onlar kazanırsa siz yok olursunuz politikası
ile korkutup kullanmaktadır. Bunun için bu iki kesim Kürt halkının kimlik ve
statü kazanmasını engelleyen temel güçtürler. KDP’nin AKP içindeki hainlerle
ilişkisinde gördüğümüz gibi bunlar TC gözetiminde ilişki ve ortaklık da
yapabilmektedir. Yaşanan gelişmelerden ve Kürtlerin gücünden ötürü artık hiç
bir güç direkt ben Kürtlere karşı savaşıyorum diyemiyor. Kürtlere karşı
inkarcıların savaşı artık Kürtleri Kürtlerle vurma taktiğini esas alıyor. Bunun
için Barzani referandumu TC’nin Kürtleri
Kürtlerle vurma komplosudur diyorum. Çünkü Kürtleri bölen ve ülkemizin önemli
bir kısmını düşmana bırakan bir sonuca yol açtı. Kürtlerin itibarını zedeledi.
TC’nin yapmak isteyip yapamadığını adamları Başurda yapmıştır. Bunu bilmeyen
buna inanmayan Kürt Kürtlüğünden şüphe etmelidir.
TC kuruluşundan bu yana üç defa Kürt
katliamı yapmıştır. Her üç katliam dünya savaşları sürecinde yaşanmıştır.
1915-1925 yılları arası birinci dünya savaşıdır. Bu süreçte Asuri, Ermeni ve
son olarak Palu-Henê katliamı yaptılar. 1936-1938 yılları arası ikinci dünya
savaşı yıllarıdır. Agirî ve Dersim katliamlarını yaptı. 2010 da başlayan ve
halen devam eden üçüncü dünya savaşı olarak adlandırılmış bu süreçte de Başurda
Êzdî, Rojava’da ve Bakur’da Sûr, Cizîr, Nisebîn, Şirnex katliamlarını yaptı.
Katliamların en büyüğü budur. Bu katliam saldırıları karşısında büyük bir
direniş verildiği için yapılan katliamlar tam sonuçlandırılamadı. Rojava’da
Kürtler adım adım Bakure Suriye federasyonu esprisi ile kendi sistemlerini
kuruyorlar. Kimlik ve kültürlerini yaşayacak imkanlara kavuşuyorlar. Bakur
Kürtleri direnerek yenilmez olduklarını gösterdiler. Devlete demokratik çözüm
olmazsa sonuna kadar savaşacaklarını ilan ettiler. Bu direniş dünyada Kürtlerin
tanınmasını sağladı. Kimliği ve statüsü kabul edilmeyen Kürtler çağımızın
faşist çetelerine karşı savaşın öncülüğünü yaparak dünyanın her yerinden anti
faşistlerin ortaklaştıkları cepheyi kurdular. DAİŞ ve müttefikleri dünyanın
gericiliğini, Kürtler ve ittifakları dünyanın ilerici cephesini temsil
ediyorlar. Gericiler “bu ilerici cephenin zayıflaması gerekiyor diyerek
içerden Kürtler bir birine girsin ve güven kaybetsin istediler. Bu tam
başarılmayınca Kürtler içinden gerici cephenin dayanağı olacak ve bu cephe
tarafından tüm dünyaya “bakın işte Kürtler bunlar diyerek devrimci demokratik Kürtler
zayıflatılmak istenmiştir. Referandum oyunu siyasal olarak da böyle bir
hainliğin ürünüdür. Rojava yerine Barzani çizgisi Kürtlerin sistemidir algısı
yaratılsın istenmiştir. Barzaninin rojava düşmanlığını anlamak için halen devam
eden Rojava’ya ambargoya, Saddam ve Hafız Esat’ın yapmadığı Rojava ve Başur
arasına hendek kazmasına bakmak yeterlidir. Demek ki Barzani Saddam ve H.
Esat’dan daha fazla özgür Kürt’te düşmandır. Saddam ve Hafız’dan daha büyük
Kürt düşmanı Türk devletidir. İşte bunun için diyorum ki Barzani’nin yaptığı
her iş Türk devletinin işidir. Siyasette niyetler istekler değil sonuç
önemlidir.
Türk devleti son on beş yıldır Ortadoğu’da
son üç yıldır da dünyada tecrittir. Beraber hareket edecek ne bir devlet ne bir
blok kalmıştır. Sadece Barzani’nin KDP’si yanlarındadır. Kürtlerin kazanımları
artınca tirtir titreyen TC tek başına Kürt özgürlük mücadelesi ile baş
edemeyeceğini bildiği için özgür Kürt’e karşı yanında onu destekleyen
birilerine ihtiyacı vardı. En azından Ortadoğu’da yanında olan bir iki devlete
muhtaçtı. Öyle bir şey olmalıydı ki Kürt halkının haklı taleplerine karşı
kendisi gibi düşünen bir ortaklık ortaya çıkmalıydı. Şimdi soruyorum İran, Irak
ve Türkiye’nin ittifak kurmasını kim sağladı Tabi ki Barzani’nin referandumu.
Barzani işlerinin yol açtığı sonuçlar bu kadar TC’ye yarıyorken insan nasıl
düşünse iyidir Kürt özgürlük mücadelesine düşman sömürgeci devletler Kürt
özgürlük mücadelesinin gelişmesi karşısında adıma atamaz noktaya gelmişken
onları tekrardan aktifleştiren, alan açan kimdir Barzani referandumunun Türk
özel harp dairesinin Kürt halkına karşı komplosu olduğunu söylüyorum.
Barzani’nin her Ankara ziyaretinde MİT’e gitmesini de buna delil olarak
gösteriyorum. Bakur’da ya da başka yerde Barzani savunuculuğu yapan Kürtleri de
MİT elemanları ve ya MİT’in yönlendirdikleri adamlar olarak isimlendiriyorum.
Belge sun diyeceklere bu işin kuralının yazdığım biçimde olduğunu söylüyorum.
Dünyanın her yerinde yaşanan benzer işlerin böyle döndüğünü hatırlatıyorum.
Merak edenlere tarihi okuyun önerisinde bulunuyorum.
Barzani ailesinin Kürtlerin, Erdoğan
ailesinin Türklerin başına bir komplo ile bela edildiklerini düşünüyorum.
Türkler ve Kürtler kaybettikçe kim kazanıyor sorusunun cevabı bunları
getirenler olduğunu belirtiyorum. Güncel siyasi ve ekonomik gelişmeler
bağlamında da Barzanilerle Erdoğan-Albayrak aileleri arasındaki büyük paralar
döndüğünü unutmamak gerekir. Bunlar arasında kirli ilişkiler olduğunu ilerde
belgeleriyle gösterenler çıkacaktır. DAİŞ petrollerinin Musul, Duhok hattından
Türkiye’ye gittiğini, Türkiye’den tonlarca silah ve lojistiğin bu hatla DAİŞ
çetesine gönderildiğini bilmek gerekir. Herkes Hatay’daki “MİT Tırlarını
bilir. Asıl MİT Tırları Duhok- Zaxo güzergahını kullananlardır. Herkes ABD’de
tutuklu Halk Bank yöneticisini kirli para aklama, İran ambargosunu delme işi
yaptığını düşünür. Asıl kirli para aklama yeri, ambargo delme işi Halk Bankın
Hewler’deki şubesinde gerçekleştiğini pek düşünmez.
Barzanilerin tek derdi paralarını
kurtarmaktır. Bunların paralarını Erdoğan, oğlu ve damadı işletiyor. Başurdaki
bir söylentiye göre Bilal’in evinden çıkan ve babasının “oğlum sıfırla
paralarının bir bölümü Neçirvan Barzani’ninmiş. Hatırlarsanız tam da o ünlü
kartonlarda çıkan paralar sürecinin başladığı günlerde Neçirvan Erdoğanla
görüşmüştü. Bu görüşme Başurdaki söylentinin doğruluk oranını artırıyor.
Barzaniler Antalya gibi yerlerde mahalle-köy almışlar. Yine Başur halk
gündeminden bir söylenti daha var. Başur halkı Şemzinanlı bir iş adamından
bahsetmektedir. Bu adam kendi adına İstanbul’da çok sayıda konut almış
diyorlar. Ama evler Barzanilerinmiş. Barzani ailesinden bazılarının Türk
devletinin temsilcileri gibi konuşmalarının sebebi budur diyorlar. Söz konusu
paralar milyarlarca dolarla ifade edilmektedir. Bunların TC’ye karşı en azından
Başur çıkarlarını bile savunamayacaklarının nedeni budur. Dünyada tecrit olmuş,
Suudi’deki gelişmelerle İslam alemi içinde sıfırın altına inecek TC’ye karşı
KDP çizgisi neden sen Kürt inkarcısısın, seninle ilişkimi kesiyorum diyemiyor
sorusunun nedeni daha iyi anlaşılıyor. Mesele siyasi çıkar ve kendi iktidarını
korumayla da izah edilemez. Halk tabirini kullanmama izin verin. Hırsız birinin
çaldıklarını başka bir hırsıza teslim etme ilişkisidir KDP AKP ilişkisi. Irak devletinin Kürtlere yaklaşımı inkarcı
olmadığı halde KDP Irak haklarımızı vermiyor, bunun için biz de Türkiye ile
ilişkileniyoruz diyor. Madem Irak Kürtlerin haklarını vermediği için Irak’tan
kopuluyor ve bu ulusal siyaset kabul ediliyor o zaman bu ulusal siyaset
Türkiye’ye karşı savaş açmayı gerektirmez mi Çünkü Irak Kürt varlığını inkar
etmiyor. Sadece petrol gelirleri paylaşımında sorunlar var. Ama TC Kürt ile
başlayan her şeye düşman Kürt milleti, Kürt ulusu deyip duranlar neden bunu
görmez Irak haklarımızı vermiyor, biz ayrılıyoruz diyen Barzani neden PKK’nin
inkarcı ve imhacı Kürt düşmanı TC’ye karşı savaşında TC’nin yanında yer alır
İşte Barzani işleri, TC işleri ya da yaptıkları TC’nin işine geliyor derken
birde bunları düşünerek diyorum.
Kulak boynuzu geçer. Referandum ihanetinden
sonra görünen o ki yeğen Neçirvan da amcası Mesut’u geçecek. Depremde ölen
doğulu Kürdistanlılar için tek bir laf etmeyen, başsağlığı dilemeyen yeğen
Neçirvan konuşmasının hemen başında TCnin tüm kurumlarına ve Erdoğan’a “yardımlarınızdan ötürü teşekkür ediyorum
dedi. Oysaki yardım tırları Başurun beleş giden petrolü ile çalışıyor. Tırların
içindeki battaniyeler ve erzaklar ise Başurdan çalınan paralarla alınmış
malzemelerdir. Kürtün malını çalıp Kürtlere yardım adı altında geri veriyorlar.
Nasrettin hocanın eşeği meselesi. Önce çal, kaybettir, sonra iyilik yapıyormuş
gibi geri ver. Neçirvan’ın neden böyle konuştuğunu biliyor musunuz Ben söyleyeyim.
Bir gün İbadi Ankaraya gitmiş. Onu Erdoğan karşılamış. Durumlar çok karışık
olduğu için Erdoğan mecburen kendi “kalitesindeki İbadi ile görüşmüş ve demiş
ki, bir bundan böyle biz Kuzey Irak Kürt bölgesi lafını hiç ağzımıza
almayacağız. Direk Irak, gerekirse kuzey Irak diyeceğiz demiş. İki alış veriş,
diplomasi gibi işlerde sizi direkt muhatap alacağız… Sıralamış da sıralamış
ve sözü Neçirvanın iki de bir “ biz merkezi hükümetle her konuda anlaşmaya
hazırız ve Türkiye’ye çok çok teşekkür ediyorum sözünü kullanmasına neden olan
talebe getirmiş. Erdoğan İbadi’ye demiş ki sen Neçirvan’ı kabul et. Sizin ondan
talep ettiklerinizin tümünü ona kabullendirmek de benim görevim olsun demiş.
Peki neden Neçirvan Şimdi de ben sırlayayım bir Barzaniler içinde en
yalnızıdır. İktidar istiyor. Erdoğan böyle bir kişilikle neler yapılabileceğini
kendi kişiliğinden biliyor. TC ise Bedirxan ve Êzdin Şêr’den biliyor. İki Bilal
ve Berat’ın kirli işler ortağıdır. Üç Türkiye kadar İran’a da yakındır.
Yalnızdır ve muhtaçtır. Al güle güle kullan. İnanmıyorsanız Neçirvan’ın sahibi
olduğu Erdoğan’ın öksürüğünü dahi canlı yayınlayan Rudaw kanalına bakın.
Amcasına küfreden ama Neçirvan’ın teşekkürünü aynı cümlelerle veren Türkiye’nin
tüm kanallarına bakın.
Genco
Şengalî
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html
Genco
ŞengalîKürdistan Stratejik Araştırmalar Merkeziwww.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html