Kadına yönelik şiddetin, cinsel saldırının bir savaş aracı olarak da kullanıldığını günümüzde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı her alanı kapsayacak tarzda öz savunmayı temelinde mücadeleyi güçlendirmek önemli olacaktır. Erkek egemenlikli yazılı tarih anlayışına baktığımızda, kadınlar üzerinde her türlü kirli politikalar uygulanmış, devletler yürüttükleri savaş politikaların bedelini kadınlara ödetmiştir. Bugün de yaşananlara baktığımızda bu zihniyetin hiç değişmediği ve katmerleşerek her alana yayıldığını çok net bir şekilde görmekteyiz. Hala çok sistemli bir şekilde kadına karşı bir savaş yürütülmektedir. Günümüzde bütün yoğunluğu ile yaşanan 3. Dünya savaşına baktığımızda bunun sadece emperyalist güçlerinin paylaşım savaşı olmadığını biliyoruz. Esasta 3. Dünya savaşının doğaya, kadına, kültürel ve ahlak değerlerine yönelik yürütülen bir zihniyet savaşı olduğunu çok net görüyoruz. Yoksullaşma ve savaş koşullarının beraberinde getirdiği göçler, intiharlar, insan kaçakçılığı, yükselen fuhuş ve uyuşturucu ticareti ve daha sayabileceğimiz birçok gelişme, 3. Dünya Savaşı’nın karakterini gözler önüne seriyor, gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Yaşamın her alanında bütün insani ve toplumsal değerlere kaynaklık eden, yücelten ve koruyan kadına karşı bir kırım savaşı yürütülmektedir. 3. Dünya Savaşı’nı bu yönüyle görmek ve bu kapsamda gelen saldırıları doğru okumak en başta kadınlar için temel bir güç ve direniş kaynağı olmaktadır. 3.Dünya savaşının yoğun olarak yaşandığı genelde Ortadoğu özelde Kürdistan’a baktığımızda erkek egemenlikli savaş zihniyetinin her alanda saldırıları sürmektedir.
Efrin başta olmak üzere Kürdistan’ın birçok yerinde genç kızları ve kadınlarına yönelik şiddet, kaçırma, tecavüz saldırıları çok yoğun ve sistematik olarak devam etmektedir. Bu saldırıları yapanlar da kimi çete kılıklı kimi ise resmi devlet görevlisi kimlikli erkekler oluyor. Varlığını savaş, yıkım, katliam ve yok etme üzerine inşa etmiş işgalci TC devleti şiddet yüklü soykırım sistemini en çok kadınlar üzerinden sürdürmektedir. Bu savaş ve soykırım suçlarına karşı sözde “İnsan Hakları Bildirgeleri”, “Siyasi Kültürel Hakları” ya da “Kadın Eşitlik Sözleşmeleri” vb. sistemin kadın hareketleri, uluslararası hukuki sözleşmeler bu saldırılar karşısında kırılgan ve pasif bir duruş sergilemektedir. Bunlar adeta Ortadoğu ve Kürdistan da yaşanan savaşta başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, halklar, etnik ve inanç yapılarına karşı gerçekleşen soykırım politikalarını perdeleme rolünü oynamaktadır.
SİSTEMATİK ŞİDDET VE SALDIRILARA KARŞI ÖZ SAVUNMA
Ortada bilinçli olarak yaşamın tüm alanlarına yayılmış sistemli bir savaş ve yıkım yürütülmektedir. Kadınlar çok bilinçli bir şekilde savunmasızlık ve geleceksizlik içerisinde sürekli kaygı-korku, güvensizlik ve sessizliğe sürüklenmektedir. Öte yandan erkek egemenliğinin meşru ve kabul edilebilir bir zihniyetmiş gibi kendilerine dayatılması hiçbir şekilde kabul etmeyen kadınlar her alanda öz savunma politikalarını güçlendirerek mücadeleyi sürdürmektedir. Özgür yaşam formülünü, bunun örgütlülüğünü ve zihniyetini evrensel düzeyde temellendirmenin adımlarının kararlı ve inançlı bir şekilde yürüten kadınlar mücadelenin çıtasını yükseltmek için her alanda kendilerini örgütlemekte ve buna karşı savaş vermektedir. Bu bağlamda PAJK ve KJK’nin 15 Nisan 2024 tarihinde açıkladıkları “Üçüncü Dünya Savaşı’na Karşı Kadın Mücadelesi” ortak deklarasyonu oldukça tarihi bir adım olmaktadır. “Bu savaş ortamında kadınlar olarak dünya insanlığının, kadınların, doğanın kurtuluşu için ortak hedef ve amaçlarda buluşarak öz savunma mücadelesini büyütmemiz temel bir sorumluluk düzeyine ulaşmıştır” denilmektedir. Yine Önder Apo’nun kadın özgürlüğüne dair geliştirmiş olduğu paradigmanın temelini kadın özgürlüğünün evrenselliği oluşturmaktadır. Bu, aynı zamanda mücadelenin hem en zorlu, ama aynı zamanda en güçlü dayanağını oluşturmaktadır. Jin Jîyan Azadî felsefesine denk bir devrimin inşası için mücadele etmek, öz savunmayı her alanda geliştirmek ve bu felsefeyi tüm dünyaya duyurmak tüm kadınların temel hedefi olmalıdır. Bu hedef etrafında kenetlendiğinde sömürgeci, tecavüzcü erkek-devlet sistemi ve zihniyeti büyük bir darbe alacaktır.
Leyla EGİD