22 Nisan 2017 Cumartesi Saat 20:33
Bir süre sonra çocuk şiddetli
karın ağrısı ile hastaneye kaldırıldı ve 8 aylık hamile olduğu ortaya çıktı.
Bebeği alınamıyordu çünkü “yasal kürtaj süresi çoktan aşılmıştı. Çocuk devlet
koruması altına alındı.
-Şakran F tipi cezaevinde kalan kadın tutsaklar
cezaevlerinin banyo ve tuvaletlerine kamera takıldığını ve cezaevlerinde
yaşanan bu insan hakları ihlallerine karşı başta kadınlar olmak üzere tüm insan
hakları savunucularını eylem yapmaya ve kadına dönük bu özel şiddet
yöntemlerine dur demeye çağırdı.
-Türkiye’deki kadın tutsaklar çıplak üs aramasına karşın
eylem başlattı.
-Urfa’da da gözaltına alınan bir grup kadın gözaltında
cinsel işkence gördüklerini ve tecavüze uğradıklarını yazdıkları bir mektup ile
kamuoyuna duyurdu.
– AKP’li bakan “kadın tecavüze uğruyorsa neden çocuğu ölsün,
kendi ölsün, çocuğuna devlet bakar , dedi.
– Türk Cumhurbaşkanı
Hollanda ile yaşadığı kriz sonrası “Ey Avrupa’da yaşayan Türk kadınları, ben
Türkiye’de üç diyorum siz Avrupa’da beş çocuk doğurun , dedi.
Kadınların köleleştirildiğine, ezildiğine, haklarından
yoksun bırakıldığına ve insan olarak görülmediğine, politik olarak baskı ve
şiddete uğradığına dair örnekler maalesef bunlarla sınırlı değil. Bu verdiğimiz
örnekler durumunun sadece Türkiye boyutu, dünyanın öte yanlarında kadınlar için
durumun farklı olduğu düşünülmesin. Dünyadaki hakim ataerkil anlayış bir
ideolojisi olan ve bu ideoloji doğrultusunda kendisini kurumsallaştıran,
yaşamda, söylemde, pratikte kendisini sistematize eden güçlü bir anlayıştır. Bu
sistemin temelinde toplumun hücresi olan aile vardır. Tek tek bireylerin bu
sistemde pek de bir anlamı yoktur, bireyler ancak sistemin kurumları ile anlam
kazanırlar, her bireyin bu kurumlarda temsil ettiği bir görevi vardır ve
görevini başardığı ölçüde anlam kazanır. Sistem içerisinde kadının görevi ise
kadın özgürlüğünü savunan pek çok kadının ortaklaştığı görüş olarak “doğurmak,
pişirmek ve inanmaktır . Bu görev batı toplumlarında “mutfak, çocuk ve kilise
olarak sembolize edilse de esasında dünyada yaşayan tüm kadınlar için durum
hemen hemen bundan ibarettir. Kadın, erkeğin mülkiyetinde olan ve onun evinde
yemek pişirendir, başka bir deyişle egemen öznenin nesnesi konumundadır.
Erkeklerin savaş gibi çok önemli görevleri olduğunda ise fabrikaların “ucuz
işçisi olur. Erkekler cephelerden siyaset ve politika yapmak için evlerine
döndüğünde, kadınlar ellerini olanca güçleri ile çırparak bu politikacı
erkekleri alkışlamalı ve onlara dua etmelidir. Sonrasında ise erkeklerin
kurduğu sistemleri koruyacak çocukları doğurmak için hazırlık yapmalıdırlar.
Hem de bunu büyük bir inançla ve minnet duyarak yapmalıdırlar, nasıl olsa
erkekler onlara barışı ve huzurlu bir yaşamı lütfetmiştir. Ataerkil sistemin
aile denilen çekirdek kurumunda kadına uygun gördüğü görevler bunlardır işte ve
kadın bu görevlerin dışına asla çıkmamalıdır. Ti-Grace Atkinson bir konuşmasında
bu durumu şöyle ifade eder “Sizin
tanımınız, sizin bir kadın olduğunuz ve görevinizin ya hamile kalmak ya da
yatmak olduğudur , der. Şimdi bir de İzmir’in Kiraz ilçesinde amcası tarafından
tecavüze uğrayan ve ardından hamile kaldığı anlaşılan çocuğun yaşadıklarına
dönelim. Bu çocuğu nasıl bir yaşam bekliyor? Haberden anlaşıldığı kadarıyla bu
çocuk hamile kaldığı anlaşıldıktan sonra devlet korumasına alınmış. Peki,
sonrasında bu çocuğa ne olacaktır? Devletin oluşturduğu özel kurumlardan, kamusal
alana kadar bir dizi kurum içinde yaşamda bu çocuğu bekleyen tek bir şey
vardır. O da sonuna kadar tecavüzdür! Ataerkil sistem, öylesine kurnazca
tasarlanmıştır ki bu çocuk yaşayacağı her şeyi “kader zannedecek kadar da
gerçeklerden kopuk olacaktır. Din ve onun en değerli argümanlarından olan kader
patriyarkanın kurumsallaşmasının en temel araçlarından biridir, diğerininse
hukuk olduğu biliniyor. Kadınların kaderlerine boyun eğişlerinin de bu anlamda
tesadüf olmadığı ortaya çıkmaktadır. Çünkü yaşamın anlamını sorgulamak
erkeklere verilmiş bir haktır, Platon’dan, Aristo’ya oradan Rossue’ya kadar
dünya düşünce tarihine katkıları küçümsenmeyecek pek çok düşünür de böyle
düşünmektedir. Onlara göre de erkek
egemen öğe, kadın ise bağımlıdır. Bunun böyle olmadığını savunan, erkek egemen
toplum-din-devlet yapılaşmasını sorgulayan ve bu anlayışa karşı çıkan kadının
cezalandırılma biçimidir, “kadına dönük şiddet ve tecavüz . Kadının, erkek
dünyasını sorgulaması, bir kadın olarak erkek dünyasında yaşam hakkını savunması
yasaktır. Kadınının yaşadığı durum bu anlamda tam bir trajedidir. Kadın, bir
cins olarak erkekler tarafından adeta lanetlenmiştir. Özel alandan, genel alana
kadar kişilik kazanma ve kişiliğini geliştirme hakkından tamamen yoksundur.
Erkek dünyası ile mücadele bir farkındalık aşamasıdır, fakat kadınlar sistem
tarafından öylesine körleştirilmiştir ki bu aşamaya ulaşmaları neredeyse
imkansızdır. Bu aşamaya ulaşanlar ise çoğu zaman sistem içerisinde kaldığından
ya da sistemde değişim yapmayı örneğin,
yasal haklar elde etmeye odaklandığından mücadeleleri sonuçsuz
kalmaktadır. Çünkü esasen yıkılması gereken sistemin kendisidir, cins çelişkisi
ancak böyle çözülebilir. Anlaşılması gereken, var olan sistemde ne kadar
değişiklik yapılırsa yapılsın, kadına “tecavüzle yaşam dışında bir şans
verilmemesidir. Bu bağlamda, Mehrof ve Kearon’un şu belirlemelerine bakmak
gerekir “Tecavüz politik bir suç, kadını ikinci sınıf konumunda tutan bir
terörist eylemdir . Anlaşılacağı üzere tecavüz, kadını baskı altında tutma aracı
olarak kullanılıyor bu anlamda tecavüzü bireylerle sınırlandırmak bu fiilin
arkasındaki ideolojiyi görmemizi engelleyecektir. Ataerkil sistem bir erkek
sistemidir ve kadının bunun alternatifini yaratma istemi onu potansiyel suçlu
konumuna iter ki aileye kadar sirayet eden tecavüz kültürünün arkasında bu
tehditti ortadan kaldırma anlayışı vardır. Başka bir deyişle ifade edildiği
gibi “Tecavüz politiktir çünkü güçlü
bir sınıfın üyeleri tarafından güçsüz bir sınıfın üyelerine karşı kullanılır ,
buradaki güçlü sınıf erkektir ve ezilen sınıf ise kadındır. Güçlü sınıfın
gücünü elinde tutmak için zorbalaştığı tarihten bilinmektedir. Yine İzmir’de
amcası tarafından tecavüze uğrayan çocuğun yaşadıkları bu çerçeveden
değerlendirilirse zorba erkeğin konumu ve ezen anlayışı kendisini ele
verecektir. Evdeki durumunu reddeden çocuğun devlet kurumları tarafından tekrar
eve gönderilmesini de bu kapsamda çözümlemek gerekiyor. Burada erkek şiddetini
kabul etmeyen bir tavır söz konusudur. Fakat devlet bu şiddeti üreten asıl
aygıttır. Devlet bu şiddeti organize eden ve en küçük karşı koyuşu dahi kontrol
altında tutmaya çalışan otoriter bir mekanizmadır. Bu nedenle o çocuğun devlet
tarafından neden korunmadığına dair herhangi bir saptama, devlet aygıtını tanımamakla ilgilidir.
Devletin en üst düzeyde sorumlu olduğu bu şiddet mekaniğinin çözümü ise yeni
alternatiflerin doğru temelde örgütlenmesidir. Bu konuda Andienne Rich,
“kadınların, onlara ideolojik olarak boyun eğdiren sahtelikleri kırabilmeleri
için, kendi haklarında doğruyu söylemeyi öğrenmelerinin zorunlu olduğuna dikkat
çeker. Kadınların kendi doğrularının değerlendirileceği karşı bir gelenek
yaratmaları gerekmektedir, çünkü “gerçekliğin toplumsal inşası ortak bir çaba
gerektirmektedir . Bu anlamda kadının işinin kolay olmadığı ama gerçekliğin
inşaası için mücadele etmek gerektiği ortadadır ve bu gerçeklik günümüzde
kendisini her zamankinden daha fazla zorunlu kılmaktadır.
Zeryan Amara
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html