Ortadoğu’nun en zengin petrol kaynaklarına sahip, 1 Ekim 2019’dan bu yana yolsuzluk, işsizlik, altyapı yetersizliği ve ülkenin içişlerine yönelik dış müdahaleler gibi çeşitli gerekçelerle hükümet karşıtı gösterilerin devam ettiği Irak’ta Mayıs 2020’de başbakanlık makamına getirilen; son zamanlarda yürüttüğü diplomatik görüşmelerle göze çarpan Mustafa El-Kazımi Irak sahnesinde oyun kuran mı piyon mu?
Irak, 2019 yılını büyük bir ekonomik buhranla sonlandırırken 2020 yılına da İran Devrim Muhafızları Kudüs Güçleri’nin başındaki General Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el Mühendis’e yönelik Bağdat havaalanındaki suikast ile giriş yaptı.
Yılın başında birçok kesime şok etkisi yaratan Kasım Süleymani suikastı sadece ABD-İran gerilimi bakımından değil, Başur Kürdistan’ın durumu açısından da oldukça kritik bir olaydı. Nitekim 2020 yılının ilk 5 ayında yaşanan gelişmelere yön veren de suikastın gürleştirdiği ABD-İran çelişkisinde tarafların karşılıklı yaptığı hamlelerdi. İlk hamle, İran’ın Amerika’nın üslerine yolladığı füzelerle birlikte uzun süre hükümet kuramayan Irak meclisindeki Şii fraksiyonların Sünni ve Kürt üyelerine rağmen aldığı “Irak’taki tüm yabancı askerlerin ülkeyi terk etmesi” kararıydı. Bununla bir yandan ABD’yi sıkıştırırken öte yandan Irak’ta uzun zamandır süren gösterilerdeki İran karşıtlığını, tüm Şiileri tek tutum almaya teşvik ederek aşmak istediler. ABD ise bu hamle karşısında Kaim, Kayyara, K1 ve Habaniyye askeri üslerini Nisan 2020’de Irak ordusuna devrederek karşılık verdi. ABD, Irak’taki bu hamlesinin yanında Başur Kürdistan’nın Hewler şehrindeki üslerinde asker sayısını artırdı. Böylece ABD ile İran arasındaki çatışmanın pratik sahanın Irak özelinde Başur Kürdistan bölgesinin olacağı anlaşıldı.
Irak topraklarında ABD ile İran arasında kısasa kısasa tırmanış, Irak’ın siyasi, ekonomik, güvenlik ve toplumsal dinamiklerini yıl boyunca şiddetlendirdi. Tüm bu yaşanan kaos ortamına bir de COVID-19’un dayattığı halk sağlığı ve ekonomik zorluklar Irak’ı sert vurdu. Bugüne kadar, bölgedeki en yüksek toplam enfeksiyon sayısına ve COVID-19’a bağlı ölümlere sahip ülkelerden biridir. Düşen petrol fiyatları ve küresel ekonomik kriz, hükümeti kamu sektörü maaşlarını ödemek, temel gıda ve tıbbi ithalatları karşılamak için borç almaya zorladı. Genç nüfus bazında artan işsizlik %45 oranlarına çıktı. Bununla birlikte hükümet karşıtı gelişen protesto gösterilerinde çok sayıda önemli aktivist, gazeteci ve siyasetçinin de bulunduğu 550’den fazla gösterici Irak güçlerinin saldırıları sonucu öldürüldü. 3 binden fazla gösterici göz altına alındı. Ekim ayında, maliye bakanı Ali Allawi, Irak’ı ekonomik ödeme gücüne geri döndürmek için ekonomik reform için bir önerge sundu. Reform ihtiyacının Irak için acil ve varoluşsal olduğu gerçeğine rağmen, yerel yolsuzluk ve siyasi ve ticari elitlerin kazanılmış menfaatleri, 2020 yılında yapısal reformlarnı hayata geçirilmesini oldukça zorlaştırdı.
Yıl içinde devam eden protesto eylemleri, yolsuzluklar, işsizlik ve dış güçlerin bölgedeki müdahaleleri farklı bir boyuta evrilirken Başbakan Abdulmehdi’nin istifasıyla birlikte yeni hükümet kurma kararına gidildi. Cumhurbaşkanı Berhem Salih, hükümet kurmak için 1 Şubat’ta bağımsız aday ve eski İletişim Bakanı Muhammed Tevfik Allavi’yi hükümeti kurmakla görevlendirmiş, ancak Allavi bazı Şii grupların yanı sıra Kürtlerle Sünniler tarafından desteklenmeyince görevi iade etti. Gelişmelerin ardından Cumhurbaşkanı Salih, hükümet kurmak için Necef eski Valisi Adana el-Zurfi’yi görevlendirmişti. Fakat Şii grupların kendisini ABD ajanı olmakla suçladığı Adnan el-Zurfi de hükümeti kurumadı. Daha sonra Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Irak eski Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Mustafa el-Kazımi’yi 9 Nisan 2020 tarihinde hükümet kurmakla görevlendirdi. İran’a bağlı Haşdi Şahbi’nin parçası olan Irak Şii paramiliter grubu aynı zamanda Halk Seferberlik Birimleri ile bağlantılı olan Kataeb Hizbullah, Kazımi’ye ‘ABD’nin adamı’ ve ‘İranlı General Kasım Süleymani ile Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Muhendis suikastında parmağı bulunuyor’ şeklinde bir bildiri yayınladı. Fakat ilginçtir ki bu ve buna benzer gruplar buna rağmen Kazımi’nin başbakanlığını onayladılar. 7 Mayıs 2020 tarihinde Irak Temsilciler Konseyi’nden güvenoyu alarak Irak Başbakanı olan Irak eski Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Mustafa el-Kazimi gerçekte kimdir ve kimlerin desteğini alıyor?
KRİZ ZAMANLARININ ADAMI OLARAK BİLİNEN MUSTAFA EL-KAZIMİ KİMDİR?
Asıl adı Mustafa Abdüllatif Mişatat olan Mustafa el-Kazımi 1967’de Bağdat’tın Kazımiye mahallesinde doğdu. Eski Başbakan Nuri el Maliki liderliğindeki İslami Dava partisinin önde gelen üyelerinden Mahdi Al-Allaq’ın kızıyla evli olup iki çocuğu vardır. Ailesi o doğmadan Irak’ın güneyinde bulunan Zikar kentine bağlı Şetrey’den Bağdat’a taşındı. Babası tekniker ve sanat gözlemcisiydi. Lise öğrenimini Bağdat’ta tamamlayan Kazimi üniversitiye başlamadan 18 yaşındayken, önce İran’a kaçtı, oradan Almanya’ya, sonra İsveç ve İngiltere’de yaşadı. İngiltere’de Londra merkezli “Hümaniter Diyalog Vakfı’nın” müdürlüğünü yaptı. Çoğunlukla Birleşik Krallık ve ABD’de yaşayan Kazımi, Batı’da bulunduğu süre boyunca birçok yakın dost edindi. Hukuk alanında lisans derecesine sahip olup gazeteci olarak yaptığı çalışmalarla tanınıyor ve burada “al-Kadhimi” unvanını seçiyor.
2003 sonrası döndüğü memleketindeki bazı gazetelerde yazarlık ve başyazarlık yapmış ve Eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin dönemindeki insanlık suçlarını araştıran “Irak’ın Hafızası Kuruluşu’nun” da 7 yıl boyunca başkanlığını yürütmüştür. Saddam Hüseyin’ in rejimine karşı çıkmasıyla biliniyordu, ancak hiçbir siyasi partiye katılmadı. Bu çalışmalara paralel olarak Irak Medya Ağı’nın kurucu ortağı oldu. Doğuda doğmuş olup küçük yaşta Avrupa’ya geçen Kazımi Batı mentalitesi çerçevesinde şekillenmiştir.
Kazimi 2010’dan itibaren üç yıl süreyle Irak’ın Newsweek dergisinin genel yayın yönetmenliğini de yaptı. Kendisi aynı zamanda ABD merkezli Al-Monitor web sitesinin Irak bölümünün editörü ve fikir yazarıydı. Al Monitor’e editörlük yaptığı zaman diliminde Mesrur Barzani ile ropörtaj yapmış Kürtler üzerine çeşitli yazılar kaleme almıştır. “Irak Sorunu, İslami Kaygılar” ve “Ali İbn Ebî Talib: İmam ve Adam” gibi birçok kitap yazdı.
Irak’ın parçalı siyasi fraksiyonları arasındaki arabuluculuk yapma konusundaki başarısından dolayı dönemin Başbakanı Haydar el-Abadi Kazımi’yi Haziran 2016’da Irak Ulusal İstihbarat dairesi başkanlığına atadı. DAİŞ’le mücadele sürecinde Kazımi istihbarat şefi olarak Irak adına hem ABD hem de İran ile güçlü ilişkiler geliştirdi. Ayrıca görev süresi boyunca, IŞİD’e karşı ABD liderliğindeki uluslararası koalisyon içinde faaliyet gösteren birçok ülke ve ajansla bağlantılar kurdu.
2017’de Irak Başbakanı Haydar el-Abadi’nin Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Salman’a yaptığı ziyarette Kazımi eşlik etti. Pragmatist bir teknokrat olan Kazımi tüm taraflarla ilişki halinde olmuştur.
Siyaset sahnesinde ön planda durmayan işlerini perde arkasından yürüten Mustafa el-Kazımi son olarak 7 Mayıs 2020 tarihinde birçok yönüyle kriz yaşayan Irak’ın başbakanlık makamına getirildi. Gelişiyle beraber yolsuzlukla mücadele, hükümet içindeki güçlerin silahlara erişimini sınırlandırmak, iç göç sonucu yerinden edilmiş olanların dönüşünü sağlamak, protestocuları öldürenlerin yargılanması, erken seçim, bütçe yasasının çıkarılması gibi birçok vaatte bulundu.
KAZIMİ’NİN DENGE POLİTİKASI
Kazımi yukarda dile getirdiği vaatlerinin yanında dış devletlerle olan ilişkilerini denge politikası ve pramatist bir yaklaşımla güçlendirme arayışına girdi. Akıllarda, ABD’de bir müttefik olarak karşılanan Kazımi kimin adamıdır? soruları geçerken başbakan seçildikten sonra ilk ziyaretini İran’a yaptı. Görüşme konularının başında da İran’ın Irak’a sağladığı enerji, gıda ve sağlık alanındaki destekleri vardı. Bunun yanında özellikle el-Kazımi’nin, İran’da “Irak’ın iç işlerine karışılmaması” yönünde yaptığı açıklama, ziyaretteki en çarpıcı açıklama olarak kayıtlara geçmişti.
Kazımi başbakan olması için kendisine açık destek veren ABD başkanı Donald Trump ile 20 Ağustos 2020 tarihinde Beyaz Saray’da geniş kapsamlı bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin gündem maddeleri arasında kuşkusuz ki güvenlik, komşu ülkelerle olan ilişkiler, istikrar, Başur Kürdistan konusu ve Türkiye’nin bölgede gerçekleştirdiği operasyonlar vardı. Bunun öncesinde yapılan görüşmelerde alınan kararlara göre ABD Irak’a ve mültecilere için 204 bin dolar yardım yapılacaktı. Birçok konuda birlikte çalışacaklarını kaydeden Kazimi bir yandan ABD desteğini devam ettirirken bir yandan da Irak’ta birçok yönüyle nüfuz sahibi olan İran ile olan ilişkilerini güçlendirmek istedi. Böylece ABD-İran geriliminin pratik sahası durumunda olan Irak’ı yaşanabilecek gelişmelerden azami düzeyde etkilenmesini amaçlamaktadır.
BAŞUR KÜRDİSTAN HÜKÜMETİYLE ÇALKANTILI İLİŞKİLER
Son 20 yıldır Irak Hükümetinin Başur Kürdistan Bölgesel yönetimiyle yaşadığı sorunlar devam ederken Kazımi’nin başbakan seçilmesinden sonra da şiddetlenerek devam etmiştir. KDP’nin 2014 yılında Irak merkezî yönetiminden bağımsız bir şekilde petrol ihraç etme kararı almıştır. Bu karar, KDP’nin içinde bulunduğu ekonomik krizi daha da derinleştirmiş ve Erbil’in anayasal hakkı olan %17’lik bütçe payı ile memur maaşlarını vermekten vaz geçmiştir. Bunun üzerine her yıl artarak devam eden ekonomik kriz ve yolsuzluklar 2020 Aralık ayının başından bu yana hükumet karşıtı protesto gösterilerinin fitilini ateşleyen asıl nedenlerden oldu. Kazımi, Başur Kürdistan Hükümetiyle yaşanan ekonomik ve siyasi sorunlarını çözmek için de diplomatik görüşmelerde bulundu. Mesud Barzani ile yaptığı görüşmenin ana konuları ekonomik sorunlar ve güvenlikti.
Hem bölgesel hem de uluslararası alanda yoğun bir diplomasi trafiği sürdüren Kazımi’nin son durağı Türkiye oldu. Görüşmenin temel konusu Türkiye’nin, Özgürlük Hareketine yönelik yapmak istediği tasfiye operasyonlarıydı. Yine toplantıda, iki komşu arasında ikinci bir sınır geçişi, Kerkük’ten Türkiye’nin Akdeniz kıyısına petrol boru hattının yeniden açılması, iki ülke arasında bir demiryolu ve Irak’ın sınır şehri Zaxo’dan bir otoyol gibi projeler tartışıldı. İki devlet de derin bir ekonomik kriz döneminden geçerken birbirlerine karşı verecekleri tavizlerle birçok yönüyle çökmüş olan sistemlerini ayakta tutmaya çalıştıklarını görmekteyiz.
Ortadoğu’nun hatta tüm dünyanın en zengin petrol rezervlerini sahip olan Irak 2003 yılından sonra doğru temellerde devletleşememiş ve günümüze kadar da hegemon güçlerin sömürgesi olmaya devam etmiştir. Tarihten günümüze değin yaşananları göz önünde bulundurursak Kazımi’nin başbakan seçilmesi ve beraberinde gerçekleştirdiği diplomatik görüşmelerin elle tutulur bir kazanım elde ettirmediği anlaşılacaktır.
Arkasında herhangi bir fraksiyon bulunmayan Kazımi’nin Irak’ta kayda değer bir karşılığı bulunmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Her ne kadar bazı fraksiyonlar ve dış güçler destek verse de uzun süre izleyeceklerdir, denge politikasının dışına çıktığı gibi bu desteklerini devam ettirirler mi? Yılllardan beri devam eden sorunların çözümü Irak devletinin Demokratik bir çözüme gitmesiyle olacaktır. Tarihten bu yana olduğu gibi dış güçlerin müdahalesine açık ve hegemon devletlerin sömürüsü olmayı sonlandırmak için 2021 yılında Demokratik ve bağımsız bir değişime gidecek mi izleyeceğiz.
Militan RÊHAT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi