Mayıs ay’ı, Türkiye Devrimci Hareketi önderlerinden İbrahim Kaypakkaya’nın ve PKK’nin ilk kadrolarından, Öcalan’ın en yakın arkadaşı Haki Karer’in, karanlık güçler tarafından katledildiği aydır. Mayıs ay’ı, Aynı zaman da, PKK kadrolarından Dörtlerin, 12 eylül faşizmine karşı zindanda direndiği ve şehit olduğu bir aydır. İbrahim Kaypakkaya ve şehit düşen bütün devrimciler şahsında aslında işçilere, köylülere ve halka saldırı yapılmıştır. İbrahim Kaypakkaya ve Haki Karer ve şehit düşen bütün devrimciler büyük devrimci kişiliklerdi ve mücadelede yaşıyorlar. İbrahim Kaypakkaya ve Kürdistanlı devrimciler, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürdistan’ın özgürlüğü ve başta işçiler, köylüler ve yoksullar olmak üzere halkların özgürlüğü için mücadele etmiş ve hayatlarını feda ettiler, Türkiye işçi sınıfı, yoksul köylülük ve halkların gönlünde sonsuluğa kadar taht kurmuş, ölümsüzleşleştiler.
Türkiye’de komprador burjuvazi onlarca yıldır Türkiye işçi sınıfını, yoksul köylülüğü ve halkı işsizliğe, yoksulluğa ve sefalete mahkum etmiştir. Türkiye sevdalısı olduğunu söyleyen kesimler yıllardır emperyalist güçlerin maşası oldular, Türkiye halkına en ağır zulmü yaptılar, Türkiye’ye çok şey kaybettirdiler. Türkiye’yi çok sevdiğini sanan kesimler dış güçlerle her türlü işbirliğini yaptılar, dış emperyalist güçlerin Türkiye’de her türlü oyunu oynamasını sağladılar, yabancı sermayenin Türkiye’ye girmesine yeşil ışık yaktılar, yabancı askeri üslerin Türkiye’yi, ileri karakol olarak kullanmasına göz yumdular. Türkiye işçi sınıfı ve yoksul köylülük şimdi tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Dünyada hiçbir toplum Türkiye toplumu gibi zenginlik içinde fakirliğe mahkum edilmemiştir. Türkiye’de sermaye ve egemenler, devrimci gençlik hareketini kendi saltanatları ve gelecekleri için tehlikeli bulmuşlar, her türlü saldırı ve katliamı yapmaktan geri durmadılar.
Bazı aklı eksik kişi ve çevrelerde devrimci gençlerin yabancı güçlerin Türkiye’deki uzantıları olduğunu söyleyip ne kadar kara cahil olduklarını ortaya koyuyorlar. Yani sanki Türkiye’yi yönetenler Türkiye’yi her bakımdan düze çıkarıp sorunları çözüp, Türkiye’yi geliştirmek istiyorlarmışta, devrimci gençlerde dış güçlerin Türkiye’deki uzantıları oldukları için, bunu engelliyorlarmış gibi aptalca bir zihniyet taşıyorlar! Türkiye’yi yönetenler Türkiye’yi bu karanlığa düşürdüler, dış güçlerin en sadık kulları ve hizmetçileri olup tl’nin doları karşısında çok değer kaybetmesine yol açtılar. TL son kırk yıldır dolar karşısında sürekli değer kaybediyor. Yabancı askeri üslerin Türkiye’de kurulmasına kim, kimler yol açtı? Türkiye’yi her bakımdan dışarıya bağımlı hale kim, kimler getirdi? Yabancı sermayenin Türkiye’ye günümüze kadar akışını, Türkiye’yi gırtlağa kadar borçlanmasına kim, kimler yol açtı? Türkiye işçi sınıfı ve yoksul köylülüğün en küçük bir hak elde etme mücadelesini kanla bastıranlar, halka ve işçilere baskı ve zulüm yapanlar kimlerdir? Türkiye, devletin malı deniz yemeyen domuz diyen yöneticilerin olduğu bir ülkedir. Özellikle son kırk yıldır Özal’dan günümüze kadar hükümet olupta kendi ailesini ve çevresini zenginleştirmeyen bir siyasi parti, bir başbakan bir hükümet gösterin. Son kırk yılda Türkiye çetelerin, mafyanın ürediği bir bataklık haline geldi.
Edilgen, pasif, korkak, hak almasını bilmeyen, demokrasi kültürüre sahip olmayan, apolitik bir toplum yaratıldı. Dünyada hiçbir toplum yolsuzluklar karşısında böyle suskun durmaz ve daha kötüsü yolsuzluk yapanları seçim meydanlarında alkışlamaz ve seçmez.
İnsanlar sabahtan akşama kadar çalıştıkları halde geçim sıkıntısı yaşıyorlar. Türkiye’de küçük bir sermaye kesimi seksen milyon insanı yoksulluğa mahkum etmiş, köşklerde yalılarda saraylada zevki sefa içinde yaşıyorlar. Bir ülkenin gelişmiş bir ülke olup olmadığı o ülke halkının refah seviyesinde belli olur. Bir toplum barış, huzur, bolluk ve refah içinde yaşıyorla o ülke çağ atlamış gelişmiştir. Türkiye’de insanlar çöplerde ekmek, yiyecek arıyorlar. Türkiye halkı varlık içinde yokluk yaşıyor. İbrahim Kaypakkaya’nın direnişi, mücadelesi işte yukarıda anlatmaya çalıştığımız Türkiye’nin bütün sorunlarına çözüm bulmak içindi. 1968 devrimci gençliğin mücadelesi tam bağımsız, kendi herşeyini üreten, dışarıya bağımlı ve muhtaç olmayan, demokratik ve her yönden zenginleşmiş bir Türkiye içindi. Türkiye şimdi İbrahim Kayapakkaya mücadelesine daha çok ihtiyaç duyuyor. Fakirliğin, işsizliğin bitmesi, Türkiye işçi sınıfı, yoksul köylülükve halkın iyi şartlarda yaşayabilmesi ve Kürtlerin ulus olarak kabul edilip ulusal haklarının iadesi ve demokratikleşme için, 1968 devrimci gençliğinin geliştirmiş olduğu mücadeleye şu an daha çok ihtiyaç var. İbrahim Kaypakkaya’nin devrimci ruhu şimdi daha çok güçlüdür. Türkiye’nin tam bağımsızlığı ve Türkiye halkının refah içinde yaşayabilmesi için 1968 devrimci gençliğin ruhu Türkiye için kurtuluşun ve tam bağımsızlığın tek yoludur. Mayıs 1973’de İbrahim Kaypakkaya’yı ve Haki Karer’i katledenleri lanetliyorum, işkencede ser verip sır vermeyen büyük devrimci lider İbrahim Kaypakkaya’yı, Haki Karer’i ve bütün devrim şehitlerini saygıyla selamlıyorum, anıyorum. Anıları mücadelede yaşıyor, yaşayacak.
Türkiye ve Kürdistan şimdi bir devrime ve toplumsal değişime daha yakın duruyor. 1970’ler bir kıvılcımdı. Şimdi ise büyük bir devrim yangını var. Egemenlerin artık daha fazla ayakta kalma güçleri kalmamıştır. 1968 devrimci gençliğin yaktığı bu devrim ateşi bütün Türkiye’yi ve Kürdistan’ı, Ortadoğu’yu, aydınlık yarınlara taşıyacak.
Devrim şehitleri ölümsüzdür…
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi