01 Eylül 2014 Pazartesi Saat 13:48
Kürdistan’ın birçok yerinde sık sık elektik kesintileri yapılıyor. Gerekçe, kaçak elektrik kullanımı ve paraların ödenmemesi olarak gösteriliyor. Kesintilerle Kürt halkı terbiye edilmeye çalışılıyor. Halk karşı karşıya getirilmek isteniyor. Bu, bir özel savaş yöntemidir. Kürdistan’daki kültürel soykırımcı sömürgeciliğin bu alanda uygulanmasıdır.
Barajlar Kürdistan’da yapılıyor elektriğin yüzde doksanı Türkiye’ye gidiyor, geriye kalanı da yine Kürdistan’a parayla satılıyor. Türkiye’ye giden elektrik gelirinin en azından yarısının Kürdistan’a aktarılması ve Kürdistan’a verilen elektriğin de bedava olması gerekirken Kürdistan’da elektriğin kesilmesi, sömürgeciliğin ne anlama geldiğini çok iyi ortaya koymaktadır.
Kürdistan’da kaçak elektrik kullanılıyormuş demeleri şudur: Kürtleri tam sömüremiyoruz! Hem Kürtlerin doğasını tahrip ederek baraj kuruyor, barajdan dünyanın parasını kazanıyor, ama Kürdistan’da yoksul halk para vermeden biraz elektrik kullanınca kıyamet koparıyor. Hem de halk suçlanıyor. İşte kapitalist zihniyet ve bu zihniyetin yarattığı algı böyle oluyor. Gerçekler tersyüz ediliyor, halkın kendi yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bile sömürgecilik tarafından işleniyor. Türkiye’ye götürülüyor, dünyaya satılıyor, ama bu da yetmiyor, yoksul halk cezalandırılıyor.
Sömürgeci devlet, ulus-devlet budur. İktidarcı, merkeziyetçi devlet budur. Bu sistemin esası, toplumu sömürme, birilerini zengin ve iktidar etme üzerine kuruludur. Merkeziyetçi ulus-devlet yerellerin, farklı etnik ve dinsel toplulukların iradesini tanımaz, onların kendi kendisini yönetmesine izin vermez topluma köle muamelesi yapar. Halkların ve toplulukların tüm zenginliklerine el koyar. Hem Kürdistan’ın elektriğini çal Türkiye’ye götür, bu da yetmezmiş gibi Kürtleri elektriksiz bırak! Bu tabii ki kabul edilemez. Hem suçlu hem de güçlü olmak buna denir. Yapılan araştırmalara göre Kocaeli Sanayi Bölgesindeki elektrik kaçağı tüm Kürdistan’dakinden daha fazlaymış. Bu gerçeklik bile Kürt halkına ait elektriğin kesilmesinin gerekçesinin ne kadar basit, aldatıcı ve gerçekleri tersyüz etme olduğunu ortaya koymaktadır.
Devlet bir taşeron firmaya Kürdistan elektriğini pazarlamış. Bu şirketin eliyle Kürt halkı sömürülüyor. Bu taşeron firma istediği zaman halkın elektriğini kesiyor. Sadece bölge değil, bir toplum cezalandırılıyor. İşte zulüm buna denir, diktatörlük buna denir. Ulus-devlet ve kapitalist modernite toplumun ihtiyaçlarını ve yaşam araçlarını böyle şantaj ve tehdit aracı olarak kullanıyor. Toplumun yaşam alanlarını ele geçirmiş, toplumu istediği gibi yönetiyor. İnsanlık tarihinde yaşam alanlarının devlet ve birilerinin eline bu düzeyde verildiği başka bir sistem yoktur. Bu nedenle kapitalizmi ve ulus-devleti insanlık tarihinin en insanlık dışı sistemi olarak adlandırılıyoruz. Toplumların tüm yaşam imkanlarını eline alıyor ve böylece sistemin kölesi yapıyor. Öyle ki, insanlar gece gündüz bu sistem için çalışıyor. Eskiden ekonomik alan toplumun elindeyken, şimdi devletin ve bazılarının eline geçmiştir. Eskiden ekonomik araçlar toplumun elindeymiş devlete ise sadece vergi verilirmiş. Şimdi ise toplum gidiyor, birilerinin işçisi, kölesi oluyor. Köleci ve feodal dönemlerde bile insanların çoğunluğu kendi işinde çalışır ve hiçbir yere bağımlı olmayarak yaşamını sürdürürmüş. Şimdi ise tüm yaşam alanları elinden alınmıştır.
Günümüzde sadece bireylerin yaşam alanları elinden alınmamış, ülkenin ve toplumun tüm zenginlikleri ele geçirilmiştir. Toplumun zenginlikleri ve değerleri elinden çalınıyor, sonra da topluma satılıyor! İşte harami düzeni budur! Tarihte hiçbir harami düzeni bu düzeyde harami olmamıştır. Öyle ki, haramiler değil, haramiler tarafından soyulanlar suçlanıyor.
Bu zihniyet de, bu algı da, bu düzen de yıkılmalıdır, değişmelidir. Kızıltepe ve Derik’te yapılan elektrik kesintileri, Kürt düşmanlığıdır, halk düşmanlığıdır halka ait olan elektriği halktan esirgemektir. Şu gerçeği vurgulamak gerekir, o elektrik DEDAŞ ya da devlete ait değildir Kürdistan halkına aittir. Bu nedenle elektriğin bu halka parayla satılması kabul edilmemektedir. Halk elektrik parası vermemelidir. DEDAŞ bir hırsızdır. Bu nedenle elektrik hırsızın elinden alınmalıdır. Elektriğe bir kuruş para verilmemelidir. Kaçak deniliyorsa kaçak elektrik kullanılmalıdır. Hem de tüm Kürtler böyle yapmalıdır. Toplu olarak para verilmediğinde, kaçak kullanıldığında hiç kimse bir şey yapamaz. Halk örgütlü tutum alarak elektriği kendine ait hale getirmelidir. Hiç kimse halkın sırtından zengin olamaz. DEDAŞ sömürüyor ve zengin oluyor. Peki, neyle zengin alıyor? Kürdistan halkına ait olan elektriği halka satarak! Böyle bir saçmalık olabilir mi?
Enerji Bakanı “parayı verenlerin elektriği verilecek diyor. Sanki elektriğin sahibi kendisiymiş gibi! Hiç kimse halkın elektriğini kesemez. Halkın elektriğini kesmek suçtur. DEDAŞ halka karşı suç işlemektedir. Ha halka polisin saldırması, ha DEDAŞ’ın elektrik kesmesi, zihniyet aynıdır! Sadece saldırıların alanları farklıdır. Polisin saldırısına karşı nasıl ki direniliyorsa, elektrik kesintilerine karşı da direnilmelidir. Elektrik işletmesini halk eline almalıdır. Eskiden belediyelere aitti, şimdi de belediyeler, halkın oluşturduğu meclisler ya da komisyonlar elektrik şirketlerine el koymalı, halka ait olanlar halka devredilmelidir.
Kürdistan’dan götürülen elektrik Kürdistan’a verilenin on katıysa o zaman bu elektrik bedava olmalıdır. Devlet Kürdistan’a verilenin on katı kar ettiği gibi, Kürdistan’a verilen elektriği de DEDAŞ’a devrederek ayrıca kar yapıyor. DEDAŞ da Kürdistan halkına satarak kar yapıyor. Böyle bir sömürü düzeni olabilir mi? Kürdistan’da demokratik özerk yönetim olmadan halk kendi kendini yönetmeden, kendi ekonomik imkanlarını kendi eline geçirmeden devlet de, DEDAŞ da böyle yapar. Bu nedenle halk demokratik özerkliği kendisi inşa ederek Kürdistan’daki tüm ekonomik, sosyal, eğitim ve kültürel faaliyetleri kendi eline almalıdır. Kendi zenginliğinin elinden alınıp kendisine satılmasına izin verilmemelidir. Tüm ekonomik alanlar halkın eline verilmelidir. Demokratik özerklik budur.
DEDAŞ nerenin köpeği oluyor da halka havlıyor! DEDAŞ o elektriğin sahibi değildir. İstediği zaman kesiyor, istediği zaman elektrik veriyor. Buna hakları yoktur. Halkı elektrik kesintileriyle dize getirmeye, teslim almaya, amiyane deyimle terbiye etmeye hakları yoktur. Böyle yapanlara toplum da ‘ayağını denk al’ der.
Türk devletinin Kürdistan doğasını tahrip ederek yaptığı barajlar yetmezmiş gibi yeni barajlar yapılıyor. Kürdistan’da yapılmış olan barajlarla Kürtlerin yüz yıllık elektrik ihtiyacı karşılanır. Bu nedenle Kürtlere elektrik satmak ne kadar saçma ve kabul edilemezse, yeni barajların yapılması da o kadar kabul edilemez. Çünkü Kürdistan’da barajlar insansızlaştırma ve kültürel soykırım amaçlıdır. Barajlar ve elektrik üretimi konusunda tüm Kürdistanlılar bilinçlendirilmelidir. Bu temelde elektriğe para verilmemeli, yeni barajlar da yaptırılmamalıdır. Her iki konuda yapılan tüm eylemler meşru ve haklıdır. Elektriğin Kürt halkına verilmesi mücadelesi yükseltilmeli, yeni barajların yapılması da engellenmelidir.
M. Delila
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info