28 Ekim 2017 Cumartesi Saat 05:03
0
21
İnsanlar uzun süren toplumsal süreçlerini doğayla iç içe, erkek
ve kadının eşitlik temelinde yaşamlarını sürdüğü, toplumun her kesiminin
kendisini özgürce herkesin yeteneğine göre, gücü oranında katıldığı ve
ihtiyacına göre aldığı evrelerde yaşadılar.
Burada kadının yaşamın esas yürütücü gücü olmasından kaynaklı çocuk ana
tarafından eğitilir, şekillendirilir. Baba belirleyici bir öğe değildir,
toplumsallık ana soyludur. Bugün ki gibi ata soyluluk etkin değildir. Zaten ana
kültünden baba soylu sisteme geçtikten sonra toplumun temeli sarsıldı, alt üst
oluşlar yaşanmaya başlandı. Ve tabir yerindeyse yaşam yaşanılır olmaktan çıktı.
Kadının ve doğanın yine toplumsallığın ahenkli uyum içerisindeki birlikteliği
yerini renkiz, cansız, coşkusuz yaşama bıraktı. Bu durumun temelinde tabi ki
birçok etken bulunmakla birlikte aile olgusunun erkek aklıyla şekillendirilip
sürdürülmesi rol oynamaktadır. Aile kadın, erkek ve çocuklardan oluşan bir
kurumdur.
Günümüzde de bu aile dediğimiz en küçük
birimin temel yürütücü gücü de kadındır ama hangi kadın? Doğal toplumdaki doğal
otoritesi olan, toplumu şekillendiren, besleyen, yön veren, kültürü, ahlakı
belirleyen kadın değil tabi. Erkek egemen aklın kendine göre, çıkarları el
verdiği tarzda biçim verdiği, şekillendirdiği aslında biçimsiz, şekilsiz,
güçsüz, erkeğe güdümlü kadın var şimdi. Bu kadın çocuğu doğuruyor, büyütüyor,
besliyor, eğitiyor. Kölelik bu kadın tarafından üretiliyor artık bunu bu tarzda
ifade etmekte bir sakınca yoktur herhalde. Köle kadın, ana, köle kız ve erkek
çocukları büyütür eğitir. Yani kadın eliyle kölelik derinleştiriliyor ve
sistematik olarak sürdürülüyor. Bu anlamıyla günümüz aile şekillenmesi toplumun
kayboluşunu, yitimini ifade eder yaşandığı biçimiyle.
Aile kurmak için, iki insanın bir araya
gelmesinin ve ortak bir yaşam oluşturmasının bile siyaset malzemesi yapıldığı
bu dönemde ortak, demokratik, eşitlikçi, özgür eş yaşam yaratmanın yolu yok
gibi. Nikâh kıyılmadan aile kurumu oluşamıyormuş mesela. Nikâh Arapça bir
kavram olmakta ve Türkçe karşılığı evliliktir. Birlikte bir hayat kurmak
isteyen iki insan kadın ve erkek bu işi resmi belgelendirmekle görevli memur
karşısında ifade ederler ve memur şahitlerle birlikte bu kadın ve erkeği evli
olarak ilan eder. Yani nikâhlarını kıyar. Kıymak kavramı da bu arada önemle
üzerinde durulması gereken bir kavramdır. Kıyım, kıymak, yani parçalamak, öldürmek,
yok etmek olarak kavramı olduğu gibi alırsak burada devletin resmi nikâhı ya da
imam nikâhı yani evlilik olayının gerçek yüzü anlaşılmış olacaktır. Ve bu çok
önemlidir bence kadının, erkeğin, ailenin yaşadığı sorunlar bağlamında. Olayın
esas özü sadece bu kelimeyle anlaşılırdır.
Türkiye toplumunda resmi devlet nikâhı
kanunen geçerlidir. Ve nikâh memuru yine en az iki şahit önünde yapılan evlilik
meşru sayılır. Buna rağmen toplumun bir kesimi halen imam nikâhı kıymakta ve
yapılan evlilikler Türkiye devleti cumhuriyeti kanunları çerçevesinde resmi
olarak görülmemektedir. Tabi birde muta nikâhı var. Şiiliğin bazı mezheplerinde
gerçekleştirilen bir uygulamadır bu muta. Bir kadınla bir saat, bir gün veya
bir hafta yani bir zaman dilimi için kalabilmek amaçlı yapılan ve para
karşılığında yerine getirilen bir işlemdir. Yani aslında fuhuşun dini bir
perdeyle yapılması da diyebiliriz buna. Ortadoğu’da birçok Müslüman ülkede hala
yapıldığını araştırarak görebiliriz. İslamiyetin ilk yıllarında uzun süreler
savaşa katılan askerlerin cinsel olarak tatminlerini sağlamak amaçlı bu nikâh
tarzını uygulamışlar.
Kur’an da Nisâ suresi vardır. Hicretten
sonra Medine’de nazil olan ve yüz yetmiş altı ayet olan bu sure de daha çok
kadından ve kadının toplum içerisinde(cemiyet) hak ve hukukundan, toplumsal
yerinden ve değerinden bahseder. Zaten bundan adına Nisâ denmiştir. Nisâ kadın
veya kadınlar demektir. 24. Ayette muta nikâhına izin verilmiş olmakla beraber
halife Ömer bin hatab muta nikâhının zinadan farksız olduğunu söyleyerek yasak
koymuştur. Yasak konmuş konmasına ama
halen devam eden bir gelenek olarak sürdürülmektedir. Fuhuşu dini bir kisve
altında, inancı, tanrıyı, imamı ortak ederek, Allah’ın emrini tanımayarak
gerçekleştiren toplumsal bir suç işlenmektedir. Bin yılların geçmiş olmasına,
aradan geçen zamanlarda bilimsel, tekniksel, düşünsel olarak aşamalar kaydeden
toplumsallık halen bu gibi temel yaşamsal konularda bir cendere de
yaşatılmaktadır.
Yine son dönem tartışmaları, gündemleri de
insanı düşündürmekte, tabi ilginç de gelmektedir. Kadın haklarına saldırıları
yoğunlaştıracak ve daha da arttıracak bir uygulama gündemi işgal etmiş durumda.
Yasalarda yapılan yeni değişiklerde müftüye resmi nikâh kıyma yetkisi verilmesi
kadın hak ve özgürlüklerine şiddetli bir saldırıyı ifade etmektedir. Yani artık
kız çocuklarının çok erken yaşta evlendirilmesini yasallaştıracak bir tasarı,
zaten resmi nikâh olmasında veya olmamasında herhangi bir sakınca görmeden imam
nikâhını meşrulaştıracak bir tasarı en önemlisi de medeni kanuna aykırı bir
uygulama ve daha burada saymayacağım ve herkesin bilebileceği birçok şey. İnsanın hangi çağda yaşıyoruz diye sorası
geliyor valla. Yaşanan kadın erkek aile sorunlarına köklü çözümler üretmekten
ziyade kısır döngü ye yol açan, toplumun yitimine, kaybolmasına sebep olan
kirli siyasete alet edilmek istenen bir amaç var burada. Tabi ki bunu genel
anlamda diyorum bunu sadece resmi devlet ya da imam nikâhı ayırmadan
belirtiyorum. Bugün aile içi bütün sorunlar siyasete alet edilmişse nikâhı kim
nasıl kıysından tutalım her aile kaç çocuk doğuracağa kadar karışılmakta,
müdahale edilmekte ise daha farklı olarak nasıl izah ederiz bu durumu. Ee aile
nasıl aile oluyor o zaman bunların hepsi sorulması gereken tartışılması gereken
konulardır. Biz kadınların sorunları da değildir bu bütün toplumun sorunudur.
Bu gün bir uyanış var tabi görmezden
gelemeyiz bu gelişmeyi. Toplumsal bir uyanış, karşı duruş, ses verme
yaşanmakta. Bunu da PKK ve PAJK içerisinde verilen mücadele geleneğine, ağır
bedellerle insanlık için oluşturulan değerlerle mümkün olmuştur. Bunu bu
günlerde şahadet yıldönümü olan Beritan’lara, Zilan’lara, Sara’lara,
Gülnaz’lara ve adını burada yazmadığımız daha nice PKK ve PAJK kadın
militanların verdiği mücadelenin, emeklerin verdiği mücadele ve açığa çıkan
değerlere borçludur insanlık ve hepimiz.
Solin Bahar
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html
Solin BaharKürdistan Stratejik Araştırmalar Merkeziwww.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html