Türk devletinde değişmeyen bir kurallar vardır; Kürt soykırım saldırıları başladı mı çok daha büyük yalanlar söylemek; Gündem saptırmak; Vatan millet edebiyatı yapmak; ‘Patates soğan’ dağıtmak. Yıllar önce Kürt özgürlük hareketi bu duruma ‘Türk halkının maymunlaştırılması’ demişti.
Bir Türk devlet yetkilisinin hırsızlıkları, yolsuzlukları mı ortaya çıktı? Hemen Kürtlere karşı sürdürülen soykırım saldırılarını gündeme getirerek kendini temize çıkarmaya çalışır. Biri herhangi bir Türk devlet yetkilisine hırsızlık yolsuzluk yaptı mı dedi? Bu hırsız ve soyguncu tiplerin savunması hazırdır; Ben ‘terörle mücadele ediyorum.’ Bu hırsızların ve soyguncuların yaptıkları çirkinliğin her türü görüntüyle, resimle veya yazılı belgelerle mi ispatlandı? Bunların verecekleri görüntü de bellidir; Hemen Kürdistan’ın herhangi bir yerindeki işgal üssüne gitmek, buradan görüntü vermek.
23 Nisan gecesinden itibaren güney Kürdistan topraklarını da içine alan yeni bir Türk işgal saldırısı başladı. Bu saldırıda Kürdistan özgürlük gerillası düşman ordusuna büyük darbeler indiriyor. Gerilla düşmanı dilini yutar duruma soktu. Hemen her saldırıda, saldırıda kullanılan mermilerden çok daha fazla laf harcayarak özel savaş propagandası yapan işgal güçlerinin bu defa suskun olması aldıkları darbenin ne kadar büyük olduğunu yeterince gösteriyor. Bu sessizliğin Arapların dikkatini çekmek istememeyle de bir bağı olabilir. Ancak asıl neden kesinlikle gerillanın vuruş tarzından kaynaklıdır.
23 Nisan saldırısının bir nedeninin de içerdeki sıkışma, artık gizlenemez yoksulluktan, yolsuzluktan ve dışarıdaki zorlamalardan kaynaklanan durumun üstünü örtmek amaçlı olduğu bilinmelidir. İçerdeki yoksulluğun, yolsuzluğun ve dışarıdaki zorlanmanın üstünü ancak Kürtlere karşı soykırım savaşı yürüterek kapatabileceğine inanıyorlar. Çünkü Türk devlet geleneğinin ve hükümetlerinin ezberidir bu. Kürtlerle savaş bunla için en kolay yalan söyleme, her türden alçaklıklarını ve katilliklerinin üstünü örtme meydanıdır.
AKP-MHP faşizmi Türk devletini ancak savaşarak, halkları soykırıma uğratarak yaşayabileceği bir konuma soktu. Aslında Türk devleti demek tam doğru olmayabilir. Doğrusu Erdoğan ve Bahçeli iktidarlarını savaşarak ancak koruyabilecekleri bir siyasi ve askeri ortam yaratmış olmasıdır. Türkler içinde Kürt inkarını doğru bulma ve Kürtleri bölücü görme gibi bir hastalık olduğu için bu açıktan dilendirilmiyor. AKP-MHP’li olmasa da birçok kişi ve çevre Kürt soykırım savaşına vatan savunması diyecek kadar düşürülmüştür. ‘Maymunluk’ biraz da budur. Bunun Kürtlerden çok Türklere kaybettireceği pek yakında herkesçe görülecektir.
Kürt düşmanlığına arka çıkma, soykırımla Kürtleri bitirme sevdası, Türkleri Ortadoğu’da yapayalnız bırakmıştır, Kürtleri de tümden kaybetmesi an meselesidir. Kürtlere karşı soykırım savaşının sürdürülmesi, belli bir noktadan sonra Kürt özgürlük hareketinin ‘Kürt-Türk halklarının demokratik birlik’ stratejisini uygulamakta zorlanmasına yol açabilir. Bundan tabi ki Kürtlerin de kaybı olacaktır. Ancak Kürtler varlık olarak kendilerini koruyacaklardır. Bu stratejinin zora girmesi, işletilemez noktaya düşürülmesi, Türklerin varlık sorununu gündeme getirecektir. Çünkü Kürtler varlıkları için yöntem değiştirip başka ittifaklar yaratabilecek noktadadır. Böyle bir gelişmeyi en başta ABD ve AB ülkelerinden bazıları istiyor. Bu stratejinin Türkiye ayağını AKP-MHP iktidarı sürdürüyor.
AKP-MHP’nin bu stratejinin Türkiye ayağını sürdürmesini de ABD ve AB’nin Türkiye üzerine yaptıkları planlamaları ve politikaları sağlamıştır. Türkiye, Erdoğan ve yakın çevresinin çıkarları uğruna yaptıkları neticesinde teslim alınmıştır. Erdoğan ve çok yakın çevresi, birçok bakanı hırsızlığa, yolsuzluğa batmıştır. Tüm bu kirliliklerin belgeleri de dış güçlerin elindedir. Rıza Zaraf Erdoğan ve çok yakın çevresinin devlet bankaları yoluyla yaptığı hırsızlıkların belgelerini ABD’ye teslim etti. Sürekli dilendirildiği gibi Erdoğan şimdi ABD yönetiminin esiridir. Ya ABD’nin istediğini yapacak ya da dosyalar ortaya dökülecek.
Kürt halkına karşı savaştan beslenen bir diğer kişide Süleyman Soylu’dur. Bunun İçişler bakanlığına doldurduğu yakın çevresidir. Bu adamın yaptığı yolsuzluk alanıysa Kripto para borsasıdır. Bu alan sanal ve gizli bir alandır. Bu borsadan ele geçirdikleri milyonlarca dolar para vardır. Birkaç gündür gündem olan Thodex para borsası sahibinin yurt dışına kaçışı ve bu borsanın sahibinin mafya babası Sedat Peker ile ilişkisi dikkat ile izlenmelidir. Çünkü bu adam kaçmadan birkaç gün önce polis Sedat Peker’in adamlarına operasyon yapmıştı. Ve bu operasyonun Soylu’ya rağmen İstanbul polisince yapıldığı basına yansımıştı. Buradan Peker’in Soylu’ya ait belgeleri yanına çektiğini ve bu belgeleri kullanarak kendisini temize çıkarmasını isteyeceği kesindir. İşte Soylu bu kirli ilişkiler ağındaki durumunun üstünü örtmek için Kürt düşmanlığını daha da dilendirmeye, emrindeki güçleri daha çok Kürtlere saldırtmaya başladı. Bu hırsızlık ortaya çıktığında yani Soylu’nun Faruk Fatih Özer adlı Thodex sahibiyle fotoğrafları ortaya çıktığında hemen ntv’yi bakanlığa çağırıp canlı yayın yaparak Kürtlere karşı sürdürdüğü savaşı anlattı. HDP’ye açılan Kobane davasının sabahında en Türkçü Türk gibi konuştu. İki PKK bombacısının yakalandığını basına propaganda için sızdırdı. Ve gördüğünüz gibi ‘ben teröristlerle savaşıyorum’ dedi. İşte Kürtlere karşı savaşanların bu savaşı hırsızlıklarını ve yolsuzluklarını gizlemek için yaptıklarını, Kürt inkarcılığını da zenginleşmek için sürdürdüklerini bu ve benzer binlerce kirli işten hareketle söylüyoruz.
Metina, Zap ve Avaşin hattına dönük işgal saldırısının sessizce sürdürülmesi tüm bu gelişmeleri göz önüne alınca daha da ilginç oluyor. Halk savunma Karargah komutanı Sayın Murat Karayılan’ın gerillanın bu işgal karşısındaki direnişine ‘aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi savaşıdır’ demesi bundandır. Çünkü Gerilla Türk halkını namert ve soysuzlardan kurtarma mücadelesi veriyor. Biz buna, HPG-YJA Star gerillası direnişiyle Türkiye’yi temizleme, insanca yaşanacak bir ülke yapma savaşı veriyor da diyebiliriz.
İşte bu nedenlere bağlı PKK mücadelesi insanlık mücadelesi, insanlık değerlerini koruma ve zaferi mücadelesidir diyoruz. Ve tabi ki tarihte hep yaşandığı gibi insanlık mutlaka kazanacaktır.
Mehmet GÖREN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi