Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yapılacağı 14 Mayıs yaklaştıkça AKP-MHP faşist iktidarı kaybetme korkusuna daha çok kapılmaktadır. Bu kaybetme telaşından olsa gerek ki yürüttüğü seçim çalışmalarında topluma vaatler sunmak yerine muhalefete, Yeşil Sol Parti’ye ve özellikle Kürt özgürlük ve demokrasi mücadelesine pervasızca saldırır oldu. Daha doğrusu, topluma vaat edecek veya gerçeği yansıtacak, hayalden öteye gidecek bir projeleri de artık kalmadığı için yalana, iftiraya başvurup karalamaya başladı. Kürt Özgürlük Hareketi’nin muhalefet partileriyle işbirliği yaptığı ve seçimlere doğrudan müdahale ettiğine dair yazdırdı, çizdirdi. Kafaları kurcalamaya, mideleri bulandırmaya çalıştı.
Ancak ne halk ne de demokratik kesimler buna inanmadı ve Yeşil Sol Parti etrafında daha fazla kenetlenerek faşist Edoğan/Bahçeli iktidarını devirme kararlılığını dosta düşmana göstermiş oldu. Türkiye’de, Kuzey Kürdistan’da ve yurtdışında miting ve zafer kutlama şölenlerine dönüşen Yeşil Sol Parti’nin seçim çalışmaları karşısında Erdoğan tir tir titremektedir. Kolay değildir elbet; yirmi bir yıllık iktidarı son bulacak, sevdasına yandığı koltuktan düşecek, yaşamaya alıştığı sarayları elinden uçup gidecek.
Kendisine kaybettirecek tek gücün Emek ve Özgürlük İttifakı’nda en büyük parti olan Yeşil Sol Parti’ye verilecek oylar olduğunu anlamış durumdadır. Dolayısıyla, Yeşil Sol Parti çalışmalarını engelleyecek ve zayıflatacak hesaplar içerisine girmiştir. Her zaman ve her sıkıştığında yaptığı gibi, bu defa da yargı ve güvenlik mekanizmalarını devreye koyarak 25 Nisan günü 200’ün üzerinde kişi hakkında yakalama kararı çıkarıp hiç de şaşırılmayacak bir taktik uyguladı. Amed merkezli yirmi bir ilde gelişen siyasî soykırım saldırılarında eşbaşkan yardımcısı ve MYK üyesi de dahil Yeşil Sol Parti seçim çalışmalarına katılan 150’den fazla gazeteci, avukat, sanatçı, çalışan ve üye gözaltına alındı. Gözaltına alınanların hepsinin yürütülen seçim kampanyalarında yer alması dikkat çekiciydi. Bunların içerisinde seçim günü sandık güvenliğinde görev yapacak yirmi dört avukat da bulunmaktaydı. İktidarın hile hurdasını deşifre edecek ve gerçekleri aktaracak gazeteciler, sesleriyle seçim coşkusunu dört bir yana taşıracak sanatçılar vardı. Yargının işlevini kaybettiği ve adaletin ayaklar altında çiğnendiği mahkemelerde ifadeleri alındı. Tutuklananlar da oldu.
Bu saldırılardaki amacı; kazanmasının önünde tek engel olarak gördüğü Yeşil Sol Parti’yi elinden geldiğince devre dışı bırakmak, hukuksuz ve zorbaca yöntemlerle halka gözdağı verip seçim çalışmalarından uzaklaştırmak, hukuka aykırı ve seçim sürecini provoke edecek girişimlerle seçimlerin adil ve eşit bir ortamda yapılmasını engellemektir.
Böylelikle, olağanüstü koşullarda yürütmeyi düşündüğü seçimlerde kazanmak için halkın iradesi ve onun temsilcilerine yönelik baskılarını sürdüreceğini göstermiştir.
Yeşil Sol Parti’ye karşı geliştirilen son saldırılar daha önce HDP’nin kapatılması talebiyle AYM’de açılan dava ile başlayan anti demokratik sürecin devamı olarak da görülebilir. Birçok yerde seçim çalışmaları ve basın açıklamalarının polis kuşatması altına alınmaya çalışılması bu durumla bağlantılıdır. Bundan sonra da Yeşil Sol Parti’ye, sivil toplum örgütlerine ve özgürlükçü-demokratik tüm toplumsal dinamiklere yönelik bu saldırıların günden güne artacağı açıktır. Önceki dönemlerde alıştığımız ev, kurum ve işyerleri baskınları, şafak operasyonları, gözaltı ve tutuklama furyaları artarak gelişecektir.
Tek adam rejimiyle yönetilen faşist iktidarın karakteri gereği, seçime iki hafta kala haksız, hukuksuz, adaletsiz, zorba uygulamalarla demokratik siyasete ve onun yürütücüleri olan Kürtlere yönelik saldırılar geliştirmesi beklenen bir durum olmalıdır. Özel-psikolojik, askerî, ekonomik saldırılarla sonuç alamayan AKP-MHP faşist diktası siyasî soykırım uygulamalarını tek kurtuluş yolu olarak görmektedir. Bu saldırılar sadece Kürtleri hedef almamakta, kendi iktidarına karşı gelen herkesi kapsamaktadır. Bunun için, Kürtler kadar muhalefet partileri ve demokratik güçler de ellerini taşın altına koymalı, başarıya dair iddialı söylemlerine sorumlu yaklaşmalı ve bu saldırılara karşı koyacak duruşu sergileyebilmelidirler. Kürt özgürlük mücadelesinde emek ve demokrasiden yana hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan ve tutuklananların yeri anında on misli ile doldurulmalıdır.
Ferhat ŞAHİN