08 Ekim 2012 Pazartesi Saat 08:33
YJA-STAR (Özgür Kadın Birlikleri) gerillaları, HPG’nin ‘devrimci harekat’ kapsamındaki eylemlerine katılmakla birlikte, özgün eylemleriyle de son dönemde dikkat çekiyor. Karakol baskınları, yol kontrolleri, gözaltı ve tutuklama eylemleriyle adından sıkça söz ettiriyor.
YJA-STAR Anakarargah Komutanı Delal Amed, yaptıkları özgün eylemlerin devrimci hamleyi yükseltmek kadar AKP’nin kadına dönük saldırılarına da bir yanıt olduğunu söyledi. Kürdistan’da Fetullah Gülen Cemaati eliyle geliştirilen saldırılara da dikkat çeken Delal Amed, “AKP Hükümeti ve Gülen Cemaati bilsin ki Kürt kadını bu politikalara boyun eğmeyecek. AKP’yi izlediği ucuz siyaset bile kurtaramayacak dedi. YJA-STAR Anakarargah Komutanı Delal Amed ANF’nin sorularını yanıtladı.
Kürdistan’da 23 Temmuz’dan bu yana gerillanın ‘devrimci harekat’ adını verdiği bir süreç yaşanıyor. Bu gerilla hamlesini YJA STAR nasıl değerlendiriyor?
23 Temmuz 2011 tarihinden bu yana Kürt sorununun çözümünde yeni bir mücadele aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Bu süreci Özgürlük Hareketi olarak devrim süreci olarak ele aldık. Çünkü ‘99 İmralı süreci ile birlikte Önderliğimiz Kürt sorununun demokratik-barışçıl yollarla çözümü için ciddi bir çaba içerisine girdi. Ancak Türk devleti ve özelde de AKP hükümeti bırakalım demokratik yollarla çözüme karşılık vermeyi, aksine Önderliğimizin çözüm çabalarına İmralı işkence sistemini derinleştirerek, Önderliğimizi etkisizleştirerek tasfiye etme, halkımızı fiziki ve kültürel soykırım politikalarıyla iradesizleştirerek bitirme, yine özgürlük hareketi gerillalarımızı imha etme yönelimi ile yanıt verdi. Bir bütünen kirli savaş politikaları ve tasfiyeyi derinleştirmeyi esas aldı. Kürt halkının özgürlüğü için geliştirdiğimiz çözüm arayışlarının gereği olarak oluşturduğumuz her çatışmasızlık ortamını, kendi lehime nasıl kullanırım ve tasfiye ederim arayışı içerisinde oldu. Biz bu duruma Özgürlük Hareketi olarak sessiz kalamazdık. Zaten mücadelemizi Kürdistan özgürlüğü için sürdürüyoruz. Tercihimiz demokratik-barışçıl yollarla bu sorunu çözmekti ve kalıcı çözümün bu biçimiyle gelişeceğine inanmaktayız. Ama demokratik yollarla sorunun çözümü tıkatılıp halkımıza tasfiye politikaları dayatılırsa, varolan imha yönelimlerine karşı kendimizi savunabilecek ve tek taraflı kendi çözümümüzü geliştirebilecek durumdayız. ‘99’dan bu yana büyük bir sabırla yürüttüğümüz demokratik mücadele, ciddi siyasi kazanımlara yol açmış yanısıra Türk devleti ve AKP hükümetinin Kürt sorununa yaklaşımı konusunda tüm politikalarını açığa çıkarmıştır. AKP hükümetinin esas politikasının Kürtlerde beklenti, umut oluşturarak direniş dinamiğini marjinalleştirme ve tasfiye etme olduğu açığa çıkmıştır. Önderliğimiz bu süreci yürütürken defalarca tek taraflı ateşkes, çözüm protokolleri, çözümün önünü açmak için barış grupları vb. her türlü çabayı sonuna kadar sergiledi. Ama buna verilen cevap, tasfiye ve imha etme politikasında ısrar oldu.
İMRALI DİRENİŞİNE PARALEL GERİLLA DİRENİŞİ BAŞLADI
Bu nedenle 23 Temmuz 2011 tarihinden itibaren Reber Apo İmralı’da gelişen heyet görüşmeleri, aile ve avukat görüşmelerine tavır koyarak, direniş içerisine girdi. Önderliğimizin direniş tutumu özgürlük hareketimiz açısından yeni bir mücadele sürecine girişin başlangıcı oldu. Bu tarihten bu yana kendi çözüm sürecimiz olan devrimci hamle sürecine girdik. Gerilla öncülüğünde gelişecek devrimci halk savaşı hamlesi ile Kürdistan’ın demokratik özerk statüye kavuşması için mücadele yürütmeyi esas aldık. 2011 yaz sürecinden başlayarak özelde de 2012 yılı mücadelesi çok yoğun ve çatışmalı geçmektedir. Gerillamız büyük bir direniş içerisinde olurken, yeniden yapılanmayı başarmış gerilla tarzı ile sonuç almaya çalışmaktadır. Gerilla hamlemiz Eriş ve Andok arkadaşlarımızın 25 Mayıs Kayseri eylemi ile fedai tarzda vuruş ile sonuç almaya yöneldi. Yine bu fedai tarzdaki vuruşu gerilla sahasında örgütleyerek Kürdistan’da kapsamlı ve etkili eylemler sonucunda alan hakimiyeti ve denetimini geliştirme düzeyine vardırmıştır. 19 Haziran Oramar-Şıtazın eylemleri ve ardından gelişen Çelê-Rındıke, Şemzinan, Beytüşşebap eylemsellikleriyle belli bir aşamaya ulaşan devrimci halk savaşı hamlemiz, son olarak da Bingöl ve Dersim eylemlilikleri ile daha da üst bir boyuta sıçramıştır. Gerillanın mevcut tarzı, HPG ve YJA-Star güçlerimizin ortak geliştirdiği bir direniş tarzı olup, gerillanın devrimci hamlesi ile kendi çözümünü geliştirme ve özgürlüğünü sağlama aşamasıdır. Hedefimize ulaşıncaya kadar da gerilla hamlesi yükseltilerek sürecektir.
‘KADIN DEVRİMCİ HAREKAT HAMLESİNİN DE ÖNCÜSÜ’
YJA Star son dönemde sadece kırsal bölgelerde değil, ilçe ve kent merkezlerindeki eylemlerle, karakol baskınları, yol kontrolleri, gözaltılar ile adından sıkça söz ettirmeye başladı. Bu, gerilla hamlesine YJA STAR’ın yanıtı mı?
YJA Star olarak, PKK özgürlük hareketi içerisinde yer alan kadın militanların, Kürt halkının ve kadınlarının savunmasını yapmak üzere örgütlenmiş kadın ordusu olmaktayız. Kürt halkının savunma gücü olan HPG içerisinde özgün olarak örgütlenen bir gücüz. Önderliğimizin ve özgürlük hareketimizin Kürt halkını savunmak ve özgürlüğünü sağlamak için geliştirdiği mücadele stratejisi ve taktiklerini hayata geçirmede öncülük yapan bir güç konumundayız. Özgürlük hareketimizin mücadele gerekçeleri ve içinden geçtiğimiz bu dönemde temel mücadele stratejisi YJA Star olarak en fazla bizi bağlamaktadır. 2011 Temmuz ayından itibaren geliştirdiğimiz devrimci mücadele sürecine HPG ve YJA STAR gerilla güçleri olarak nasıl katılmamız gerektiğini ve gerilla hamlesini yükselterek sonuç almayı kararlaştırdık. 2011 Şubat ayı YJA STAR 5. Konferansımız ve ardından gelişen HPG 6. Konferansımız süreci değerlendirerek, devrimci halk savaşını başlatma kararını aldı. Bu nedenle geliştirmekte olduğumuz gerilla hamlesine, YJA STAR gerilla güçleri olarak aktif ve öncü düzeyde katılmayı esas alıyoruz. Genel gerilla güçlerimiz içerisinde YJA STAR gerillaları olarak hamle sürecine katılımın yanı sıra, özgün eylemselliklerimizle de gerilla hamlesini yükseltmeyi öngördük. Zaten HPG güçleri içerisinde özgün olarak örgütlenen bir gücüz. Tüm HPG eylemsellikleri kadın gerilla güçlerimizin de katılımıyla gerçekleşmektedir. Genel güçlerimizle hamlesel eylemlere katılımın yanısıra uzun bir dönemdir geliştirmekte olduğumuz özgün kadın ordulaşması, örgütlülüğü, karar gücü ve yıllarca oluşmuş gerilla tecrübesi ve birikimiyle eylem gücünü de açığa çıkaracak düzeye ulaşmıştır. Mevcut bu düzeyin yansıması olarak HPG eylemselliklerinde öncülük ve aktif rol alma durumumuz söz konusudur. Yine devrim mücadelesinin yoğunlaştığı böylesi bir dönemde kendi özgün eylem gücümüzle de sürece katılmak devrim mücadelesinin başarılmasında gereklidir. Böylesi bir gereklilikten yola çıkarak bu süreçte sürece damgasını vuran özgün gerilla eylemliliklerimiz oluyor. Bu hamlemiz çok yönlü olmayı gerektirmekte. Gerillanın alan hakimiyeti ve arazi denetimini sağlamasından tutalım, yol kontrolleri ile ulaşımın denetlenmesi, operasyon güçlerini vurma, şehir merkezlerindeki eylemler, karakol baskınları, tutuklamalar vb. eylemde çeşitlilik ve tarz zenginliğini esas almaktayız. Bu tarzda gelişen özgün eylemlerimizin devrimci hamleyi yükseltmek kadar kadının da devrim mücadelesi olan kadın devrimi sürecinde kadın kitle gücümüzü mücadeleye sevk etme rolü de olmaktadır.
Yine bilindiği üzere Türk devleti ve AKP hükümeti özgün örgütlenen birliklerimize saldırmakta ve hedef yapmaktadır. Bu saldırılara karşılık vermek ve kendimizi savunmak için özgün eylemlerimiz bu süreçte daha fazla artış gösterdi. Devrim mücadelesi başarılıncaya kadar da gerek HPG güçleri içerisinde gerekse de özgün eylemselliklerimizle bu sürece katılacağız. Özgürlüğe herkesten daha fazla ihtiyacı olan kadınlar olarak bu devrim mücadelesini kadın devrimi olarak görüyor ve başarılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.
AKP’NİN YANLIŞ HESABI KÜRDİSTAN’DAN DÖNDÜ
Peki savaşın bu denli şiddetlendiği bir ortamda yeni bir Oslo süreci mümkün mü, AKP hükümeti, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP hükümetinin son dönemde bazı açıklamaları oldu, biz de takip ettik. Aslında daha önceden de bazı süreçlerde Erdoğan hükümetinin buna benzer söylemleri olmuştu. Tabii ki bu süreçteki söylemleri, gelişen mücadele sürecinden bağımsız değildir. Erdoğan hükümeti, biz özgürlük hareketi olarak devrimci halk savaşı ile kendi çözümümüzü geliştireceğimizi ilan ettiğimizde, bizim savaşı geliştirebileceğimize inanmıyordu. PKK’yi güçten düşmüş, savaşacak gücü ve iradesi kalmamış bir güç olarak görüyor, bu yönlü yanlış hesap ve yorumlar içerisindeydi. Ama yanlış hesapları Kürdistan’dan geri döndü. Bir yılı aşkın yürüttüğümüz gerilla direniş hamlesi ile Türk devleti ve AKP hükümeti ciddi anlamda zorlandı ve zorlanıyor. Her gün Türkiye toplumu asker ve polis cenazesi kaldırıyor. Bunlar açıklamak zorunda kaldıklarıdır, bir de gizledikleri kayıpları var ki, o da gerçeğin diğer bir yanı olmaktadır. AKP hükümeti bu halkın evlatlarını çatışmalarda öne sürüp vurdurarak, Türkiye toplumunun tepkisini kazanmaktadır. Son dönemlerde bize karşı savaştırmak için paralı asker gücünü ve polis teşkilatını yoğunca devreye koymuştur. Bu çok güvendiği paralı asker gücü ve polis teşkilatı bırakalım gerilla güçlerimiz karşısında başarı kazanmayı, nasıl savaşılacağını dahi bilmediklerinden iflas etmiş durumdadır. Bize karşı yıllarca savaşmış ordu gücünün generalleri bugün zindanlarda yargılanıyor. Şimdi mevcut durum buyken, savaşla bizi bitirebileceği hesapları ve topluma bu kadar bitirebileceği güvencesini vermesine rağmen gerçeğin ne olduğunu artık herkes gördü. PKK’nin öyle savaşla bitirilebilecek bir güç olmadığı zaten defalarca kanıtlanmıştı. Bugün de gerilla gücümüz büyük bir direniş içerisinde ve bu hamleyle sonuç almaktadır. Bu defalarca denenmiş ve başarısızlığa uğramış çürümüş savaş siyaseti ile PKK karşısında ancak yenilebileceğini son dönem gerilla hamlemizle net olarak gördü. Gerilla güçlerimiz karşısında teslim olma dışında farklı bir seçeneklerinin olmadığı açıktır. Ancak iktidar hırsı ile yüklü AKP hükümetinin gerilla güçlerimiz karşısında teslimiyeti kabul etmeyeceği, bu nedenle de yaptığı açıklamalarla siyasi manevralar yaparak bizi boşluğa düşürmek istemektedir. Kendisini çözüm isteyen taraf olarak gösterip, bizi de savaşı tırmandıran güç olarak gösterme çabasındadır. İşte İmralı’da Önderliğimizi ve Kandil’i de muhatap alırım, görüşürüm ama Kürt legal siyaseti olan demokratik güçleri gerilla ile yanak yanağa olduğu biçiminde değerlendirerek muhatap bile almayacağı tarzında bir çıkış yaptı. Önderliği ve gerillayı direkt muhatap alırım ama demokratik güçleri kaile almam demek aslında çözüm arayışının olmadığını ve ne denli sahte bir yaklaşım içerisinde olduğunu zaten kanıtlamaktadır. İşin esası, ‘99’dan bu yana zaten Önderliğimiz ve özgürlük hareketi olarak demokratik çözümün önünü açmak için defalarca tek taraflı ateşkes, çözüm önerilerimiz, yine Önderliğimizin çözüm protokolleri kendisine sunulmasına rağmen neden değerlendirmedi yada ne tür tasfiye politikalarıyla karşılık verdiği bilinmektedir. Bunu sadece biz değil, tüm kamuoyu ve demokratik çevreler -ki eğer gerçeği açıklayacak kadar biraz vicdanlıysalar- çok iyi bilmekteler.
AKP’Yİ UCUZ SİYASETİ BİLE KURTARAMAYACAK
AKP hükümetinin hiçbir samimiyeti yoktur. Yürütülen savaşla ciddi anlamda zorlanmakta ve bu zorlanmayı aşmak için ya askeri bir hamle yapacaktı, -ki bunu yapacak gücü yok, çünkü zaten savaşa tüm gücü ile yüklenmiş ve başarısız kalmıştır- yada bu tarzdaki siyasi bir çıkışla inisiyatifi eline almaya çalışmaktadır. Geçenlerde sözde şeref konuğu olarak kendi kongresine davet ettiği Güney Kürdistan federe hükümet başkanı Barzani’ye bile, Kürt-Kürdistan kimliğini ağzına dahi almadan hitap etmesi, bu soruna ne kadar samimi yaklaşacağını yeterince göstermektedir. AKP hükümeti ve politikalarına yakın bir güç olan Barzani ve partisini bile kendi öz kimliği olan Kürtlüğü ve Kürdistaniliği ile tanımayacak, ama özgür Kürt iradesini ve temsil gücünü muhatap olarak görüp görüşmeler yapacak ve Kürt sorununu çözecek! Bu mümkün değildir. AKP’nin bu konuda hiçbir inandırıcılığı ve samimiyeti kalmamıştır, yoktur. Eğer gerçekten samimi ise geçen dönemlerdeki çözüm fırsatlarını fazlasıyla değerlendirebilirdi. Hadi diyelim o zaman yapmadı, şimdi aklı başına geldi, o zaman pratik adımlarını görelim! İçinde bulunduğumuz süreç sözlerle yürütülecek bir süreç değil, sözlerin zamanı çoktan geçmiş, artık pratik zamanıdır. AKP kendi kongresini de yaptı, Kürt halkına dair hiçbir projesinin olmadığını da gördük. Söylediklerinin içeriğini dolduracak tek bir pratik adım gözükmemektedir. İşte “Oslo süreci yeniden başlayabilir diyor, Oslo ile sonuç alınsaydı zaten sürüyordu, Önderliğimizin sunduğu protokoller vardı. Hani nerede? Kendileri engelleyip bu süreci noktaladılar. Şimdi geçmişte denenmiş ve sonuç almamış politikalarla bu dönemde yol alınamayacağını AKP hükümeti ve herkes bilmelidir. Eğer gerçekten samimi ise, geçmişteki gibi İmralı’da Önderliğimizle görüşmeyi sürdürme değil, çünkü Önderliğimiz zaten bu duruma tavır koyarak direniş içerisine girdi ve direnişini sürdürüyor. Önderliğimiz 3 temel şart koymuştu. Demokratik çözüme açık olduğunu ama bu sürece dahil olması için güvenliği, sağlığı ve serbest hareket etmesi gerektiğini belirtmişti. Demokratik-barışçıl ve diyalog yöntemi ile sorun çözülecekse bunun muhatabı elbette ki Önderliğimizdir. Önderliğimizin bu sürece dahil olması için de başlangıçta bu 3 şartın kesinlikle yerine getirilmesi gerekir. Aksi halde Önderliğimizin bu sürece dahil olması mümkün değildir. Önderliğimizin dahil olmadığı herhangi bir çözüm arayışının gerçekleşme şansı yoktur, olamaz da. AKP de bu geçeği iyi bilmektedir. Eğer sözlerinde tutarlı ve samimi ise yolu buradan geçmektedir. Yok, eğer değilse Ortadoğu siyasetinde iflas etmiş, Kürt siyasetinde iflas etmiş AKP hükümetinin kendi varlığı tehlikededir, varlığını da bu tarzdaki ucuz bir siyasetle kurtaramayacaktır.
KÜRT KADINI ERİL POLİTİKAYA BOYUN EĞMEYECEK
Son dönemde BDP’li vekiller başta olmak üzere Kürt kadınlarına hakaret düzeyine varan saldırılar, karalama kampanyaları yoğunlaştı. Yine Kürdistan’da Fethullah Gülen cemaati eliyle, Kürt kadınlarına, kız çocuklarına cinsel istismar olayları var. Neden bu kadar saldırı?
AKP hükümeti ve Gülen cemaatinin İslamcılığı tamamen sahte olup, tüm siyaseti iktidara endeksli. Dini de siyasetin bir malzemesi yapmış durumda. Kürt toplumuna yaklaşımı, inkar ve imha zihniyeti temelindedir. 12 Eylül darbeci zihniyetten ve MHP’nin ırkçı şovenizminden daha fazla faşist bir yapılanmaya ve zihniyete sahiptir. Bu faşist zihniyetli yapılanma, Kürt toplumunu soykırımdan geçirmenin yolunun toplumda başat rol oynayan kadınlar üzerinden gelişeceğini iyi bilmektedir. Bir toplumu toplum yapan kadındır. Toplumsal değerlerini koruyan ve temsil eden kadındır. Toplumun düzeyi kadınla belirlenir. İnsanlığın varoluşuna kaynaklık eden tarihi bir toplum olan Kürt toplumunda geleneğin rolü daha fazla belirleyicidir. Bu nedenle Kürt toplumunu ayakta tutan, kültürel değerlerinin günümüze kadar korunmasını sağlayan Kürt kadını olmuştur. Özgürlük hareketi olarak biz de Kürt toplumunun bağrından çıkmış ve toplumun özgürlüğü için mücadele eden bir güç olarak Kürt kadının bilinçlenmesi, örgütlülüğü ve iradeleşmesine önem vererek, öncülük rolüne stratejik yaklaşmaktayız. Kürt kadınları özgürlük mücadelesinde gerillalaşarak direniş savaşını yürütmekte, yine bilinçlenip örgütlenerek serhildanlarda en önde demokratik mücadeleyi yürütmektedir. Kadınların öncülüğünde gelişen PKK mücadelesiyle, Kürt halkı kendi kimliğine, toplumsal değerlerine sahip çıkıyor ve özgürlüğe doğru yürüyor. Kürdü inkar ve imha etmek isteyen siyasal İslamcı bu güçler, Kürt toplumunu bitirmek için başta Kürt kadınına saldırmaktadır. Kürdistan’da kültürel soykırımı geliştirmek isterken “Haydi kızlar okula adıyla başlattığı kampanyalarla önce Kürt kadınını asimile edip kendi öz kimliğine ve kültürüne yabancılaştırarak Türkleştirme ve kadınlar üzerinden tüm aileyi ve toplumu kendine benzeştirmeye çalışmaktadır. Yine toplumsal değer yargıları köklü olan Kürt toplumumuzu düşürerek, onursuzlaştırmak için fuhşa sürükleme, cinsel istismar ve günlük olarak zihni ve fiziki tecavüz olaylarıyla Kürt kadınlarına yönelmektedir. Gülen cemaat zihniyetinin pratik uygulayıcısı AKP vekilleri açıkça bunu dillendiriyorlardı “Kürt çocukları ve kadınları sokaklarda direneceğine, bilmem taş atacağına fuhuş yapsın daha iyidir diyerek Kürdistan’daki sözde eğitim okullarını asimilasyon merkezinin yanısıra fuhuş merkezlerine dönüştürdüler. Yine Türk toplumu için “ikinci eşlerini Kürt kızlarından alsınlar diyen bir zihniyet Kürt kadını ve kızları şahsında Kürt toplumunu ancak onursuzca karılaştırırım demektedir. Mevcut bu siyasete gelmeyen, karşısında direnen, bilinçlenerek örgütlenen Kürt kadınını da hedeflemektedir. Demokratik siyaset yapan kadınlarımızı fiziki saldırılardan tutalım, hakaret düzeyine varacak tarzda rencide ederek saldırması Kürt kadının ulaşmış olduğu düzeye tahammülsüzlük ve direniş dinamiğini kırma amaçlıdır. Demokratik duruş içerisinde olursanız, direnirseniz karşılığında bunu bulursunuz demektedir. Serhıldanlarda öncülük yapan analarımızı ve kadınlarımızı sokaklarda sürükleyerek dayaktan geçirmeleri, yine temel direniş gücümüz olan kadın gerilla gücümüze 2011 kış sürecinde bariz bir biçimde görüldüğü gibi her fırsatta imha etmeye çalışması bunun ifadesidir. Direnen kadın şahsında direnen özgürlükçü Kürdü bitireceğiz, yaşam hakkı tanımayacağız demektedirler. Ama Gülen cemaati ve AKP hükümeti şunu iyi bilmeli ki, bu politikalara boyun eğecek ve teslim olacak Kürt kadını ve halkı yoktur. Kürt kadını öncülüğünde Kürdistan halkı kendi özgürlüğünü sağlayacaktır. Kürt halkının özgürlüğünün garantisi ve özgürlüğün kalıcılığı kadın devrimine bağlıdır. Yürüttüğümüz bu devrim mücadelesi kadın devrimi ve Kürdistan devrimi olacaktır.
BU SÜRECİN BAŞARISINI HALKIN SERHİLDANI GARANTİLEYECEK
Kürt halkının özelde de kadınların bu sürece katılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kürt halkı kendi geleceğini ve özgür yaşamını bu devrimci mücadelede görmekte ve buna inanmaktadır. Özgürlük hareketi olarak biz kendi öz dinamiğimiz olan halkımıza dayanmaktayız. Halkla bütünleşmiş bir hareketiz. Kadın öncülüğüne dayalı özgürlük mücadelemiz, halkı ve kadınları bilinçlendirdiği, örgütlediği ve mücadeleyi sahiplendiği oranda gelişti. Halkımız ve kadınlarımız da özgürlük mücadelesinin gelişimi oranında kendi kimliğini sahiplenerek, direnişini sürdürmektedir. Mücadelemizin gelişimi ve halkımız ile kadınlarımızın gelişimi kopmaz bağlarla birbirine bağlıdır. Son dönem geliştirdiğimiz devrimci direniş mücadelesini de büyük oranda halkımız ve kadınlarımız sahiplendi. Gerillamızın bu düzeyde devrimci direnişi yükseltmesi ve başarısı, halkımızın ve kadınlarımızın kendi üzerine düşen rolü oynamasıyla bağlantılıdır. Bunun canlı örneğini en son Beytüşşebap direnişinde de gördük. Halkımız direnişi sahiplenmek için sokaklara döküldü. Gerilla cenazelerini düşmana vermemek için büyük bir direniş sergiledi. Halkın direnişi karşısında çözümsüz kalan Türk askeri, kendi askeri araçlarının Kürt bayraklarıyla donatılarak cenazelerimizi taşıyan konvoy haline getirilmesine dahi ses çıkaramadı. Bu direnişe öncülük eden gücün Kürt anaları ve kadınları olduğunu tüm kamuoyu izledi. Analarımız artık Kürdistan’da düşman boyunduruğunu istemiyor, sömürgeciliğe meydan okuyor. Kızlarının evden çıkması yasaklanan Kürt toplumumuz artık kendi kızlarını elleri ile gerillaya gönderiyor. Halkımızın ve kadınlarımızın mevcut bu direnişini daha da yükselterek devrimci mücadeleyi sahiplenmesi başarıyı garantileyecektir. – ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info