24 Eylül 2019 Salı Saat 06:00
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Dünyanın izlediği, devletlerin saf tuttuğu Efrîn saldırılarının boyutuna
bakıldığında, 21’inci yüzyılda halkların yaşam, inanç, topraklarının nasıl yok
edildiğini ortaya seriyor. Rusya ile Türkiye arasındaki pazarlık sonucu Türk
devleti, 20 Ocak 2018’de Efrin’i işgal saldırılarına başlatılmıştı. 79 uçak,
yüzlerce tank ve obüs, binlerce asker ve 25 bin çetenin saldırılarından önce
Efrîn, 1 milyonluk nüfusuyla bir demokrasi, bilim, eğitim merkezi iken, dağları,
zeytin ağaçları ve sularıyla bir yeryüzü cennetini andırıyordu. İşgal
edildikten sonra ise Türk devleti ve çetelerinin eliyle tam anlamıyla cehenneme
çevrildi.
OHAL Uygulanıyor!
Efrîn’de 18 Mart tarihinden bu yana yaşanan hak ihlalleri hat
safhaya ulaşmış durumda olup halka OHAL uygulamaları dayatılıyor. Efrin halkı zorunlu
göçe tabi tutuluyor, çeteler tarafından halka baskı, işkence, gasp, kaçırılma,
fidye, tecavüz, halkın malına el koyma ve din dayatması, yerinden edilme gibi
suçlar aralıksız devam ediyor. Soykırımın dayatıldığı sistemi kabul etmeyip
eleştirenler ve eski yönetimin destekçisi olarak algılananlar sistematik olarak
tutuklanıyor ve işkenceye uğruyor. Çiftçiler arazilerinde çalışamıyor. Ancak bu
uygulamaların hepsi günlük olarak belgelenmekte olduğu halde başta BM olmak
üzere, tüm dünya bu uygulamalar karşısında üç maymunu oynuyor.
İnsanlık Suçu
İşleniyor!
Kontrol noktalarından veya gece evlerden alınan birçok insanın
akıbeti halen bilinmezken, çeteler kaçırdıkları bazı insanları serbest bırakmak
için ailelerinden yüklü miktarda para talep ediyor.
Şimdiye kadar Türk
devleti tarafından kaçırılan 4 bin 500 kişiden 850’sinin akıbeti bilinmiyor.
Bunların 159’u kadın. Yine Efrîn’de tespit edildiği kadarıyla bu sayı 7
bin civarı da olabilir.
Demografya Değişiyor
İşgal saldırılarından önce kültürel mozaik yapısı ve halkların
ortak yaşamı ile bir sembol olan Efrîn’de yaşayan 400 bini aşkın
Müslüman, Êzidî, Alevi ve Hristiyan işgal sonrası Efrîn’den göç ettirildi.
Göçertilen Efrînli ailelerin
evlerine, öncesinde savaşı derinleştirerek yersiz yurtsuzlaştırdığı,
çeteleştirdiği Araplar yerleştirilmektedir. Efrîn’in dışından Ğuta, Humus,
Qelemun, Hama, Şam ve diger bölgelerden yaklaşık 80 bin kişi Efrîn’e aktarılarak
Efrîn merkez, ilçe ve köylerine yerleştirildi. Efrîn’in farklı bölgelerine kurulan
göçmen kamplarına da bu kişiler yerleştirildi.
Efrîn’de demografik yapının büyük
bir çoğunluğu yerleştirilen Arap aileler ile değiştirilirken, kalan Kürtlere de
baskılar her geçen gün daha çok artırılıyor, halka zorunlu “cihad”
dersleri verilerek, istenilenleri yapmayanlara ağır işkenceler ediliyor. Ayrıca
hiç müslümanın olmadığı Basûfani ve Qibarê Êzîdî köylerinde çete grupları
tarafından cami inşa edildiği öğrenildi. Özgür Suriye Ordusu’na bağlı
olan çete gruplarının Efrîn’de mahalleleri dolaşarak çocuklara zorunlu din
dersleri verdiği ve abdest alıp namaz kılmaya zorladığı ortaya çıktı.
.
Doğa Talan Ediliyor
Türk devleti işgal ettiği Efrîn’de sadece insan yaşamı ve
insan haklarını değil, aynı zamanda doğayı da tehdit ediyor. Zeytinler
çalınıyor, talan ediliyor, ağaçlar dozerlerle köklerinden sökülüyor. Zeytin
bahçelerini bilerek ateşe veren Türk devleti ve bağlı çeteleri, bu şekilde
Efrîn halkının tek geçim kaynağını da yok etmeye çalışıyor. Türk devleti,
ormanlık alanlarda bulunan ağaçları da keserek satmak üzere Türkiye’ye götürüyor.
İşgalciler, Ağustos’tan Eylül’ün ilk haftasına kadar Mabata
ve Şiyê ilçelerinde en az 300 ağaç kesti. Yine Mabata, Şera, Cindirês ve
Reco’da en az 70 yıllık çok sayıda zeytin ağacı kesildi. Şera’da ise zeytin
bahçeleri ateşe verildi. Basûta, Şêrawa ve Qaziqlî dağında ormanlar ateşe
verildi. Umera, Hec Qasim, Dela ve Rûta köylerinde çok sayıda ağaç ateşe
verildi. Mabata’da bulunan binlerce zeytin ağacı ateşe verildi. Xazyan’da 5
binden fazla zeytin ağacı kesildi. Türk devletinin Efrîn’i işgalinden bu yana
en az 15 bin hektar zeytin ağacı ve ormanlık alan ateşe verildi.
Kutsal Mekanlar Havaya Uçuruldu
Türk devletinin Efrîn’e ilk girdiği günden bu yana
geliştirdiği uygulamalar, DAİŞ’i aratmadı. DAİŞ, bir zamanlar kutsal mekanları
ve girdiği yerdeki topluma ait değerleri yıkmaktan nasıl gurur duyduysa, Türk
devleti de Efrîn’e ilk girdiği gün şehir merkezindeki Demirci Kawa heykelini
çetelerine canlı yayında yıktırdı. İşgal saldırısı sürecinde tarihi 4000 yıla
dayananan tarih ve kültür miraslarına kadar vuran Türk ordusu, Efrîn’deki tüm
tarihi eserleri yağmalattı. Êzîdîlerin kutsal mekânlarını havaya uçurttu.
Bunlardan biri de Efrîn merkezdeki Êzîdîler Birliğinin merkeziydi. İşgalciler 5
Haziran günü Ortadoğu’nun birçok yerinden topladıkları kutsal kitaplarının
olduğu ve Ortadoğu’daki tek Zerdüşt heykelinin içinde bulunduğu Efrîn Êzîdîler
Birliği merkezini havaya uçurdu. Efrîn, her daim farklı halk ve inançların
kardeşçe yaşadığı bir yer olarak tanınan bir şeihr iken, Türk devleti ve bağlı
radikal gruplar, Efrîn’deki halklar arasında kin ve nefret yaymaya çalıştığı
biliniyor.
Türk işgalciliği Efrîn’deki
tarihi mekanları tahrip etmeyi ve tarihi değeri olan eserleri de çalmayı
sürdürüyor. Bilbilê ilçesine bağlı Bîbaka, Qaşa ve Şerqiyê gibi köylerindeki
tarihi mekanlarda ağır iş makineleri ile kazı yapan Türk devletine bağlı
çeteler, tarihi eserleri kaçırmak için yüzlerce zeytin ağacını da kesti.
İşgalciler, Şiyê ilçesindeki Cirnas höyüğü ve Şera ilçesine bağlı Elkê
köyündeki tarihi mekanları da ağır iş makineleri ile kazdı.
Bütün Mesele ‘TÜRKLEŞTİRME!’
İşgalci Türk devleti farklı
kimlik, inanç ve kültürden tüm ezilen kesimleri kendisine tehdit görerek
ayrıştırıcı, asimilasyoncu ve yok edici zihniyetiyle hareket etmektedir. Efrin’de
işgalci bloku destekleyenler dışındaki tüm toplumsal kesimler var olma ve
hayatta kalma sorunuyla karşı karşıyadırlar. Kürt dil, kültür ve sanatına
ilişkin her şeyin yasaklandığı, ana dilde eğitim veren okul ve üniversitelerin
kapatıldığı, köy, mahalle ve sokak isimlerinin değiştirildiği Efrin’de asimilasyon
politikaları her geçen gün daha fazla geliştirilerek devrede tutuluyor. İşgal
saldırısı sürecinde 31 okulu yıkan işgalci Türk devleti, Kürtçe eğitimi
yasakladı. Şehir merkezinde Arapça ve Türkçe tabelalar ile bayraklar asılırken,
Kürtlerin de Kürtçe konuşmaları yasaklandı. Efrîn’deki okullarda sadece Arapça
ve Türkçe eğitim verilmeye başlandı. Yine eğitimin içeriği de Türk
milliyetçiliğine dayandırıldı. Okulların ismi değiştirilerek Osmanlı sultanlarının
ismi verildi. Okullarda da Türkiye’dekine benzer bir müfredatla eğitim yapılıyor.
Dünya Sessiz!
Türk devleti ve bağlı çetelerinin Efrin’de halka uyguladığı
sistematik işkence ve yaşattığı tüm bu insanlık vahşetine karşı tüm dünya
sessizce seyircilik yapmaktadır. Ayırca Birleşmiş Milletler (BM) Suriye
Soruşturma Komisyonu’nun son hazırladığı raporda Efrin’de kaçırılarak işkence
edildikten sonra aillelerinden fidye isteyen TC ve ÖSO çetelerin uygulamaları
görmezden gelindi. Bağımsız komisyonun ikiyüzlü Suriye raporunda, kaçırılma
olaylarının çoğunun belge, görüntü, fotoğraflarla ve uluslararası ile bölge
basın medyasında TC/ÖSO çeteleri tarafından yapıldığı şeklinde yayınlamasına
rağmen, raporda silahlı Kürt guruplar tarafından gerçekleştirildiği şeklinde
yansıtılmıştı. Bu uygulama ve politikalar, Efrîn’de büyük bir tehlike
yaratırken, böyle devam etmesi halinde ve dünyanın gözleri önünde yaşanan bu
vahşete son verilmemesi halinde Efrîn’in eski kimlik ve rengine dönmesi çok zor
olacak.
Leyla BOTAN
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html