20 Aralık 2010 Pazartesi Saat 14:04
Özgürlük tarihinde hiç şüphesiz Önderliğimizin yarattığı değerler, tüm toplumsal gelişmeler açısında yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Toplumsal ve tarihsel gelişmeleri yeniden ele alan ve ezberleri bozan bir niteliğe sahip olan Önderlik gerçeği alternatif bir yaşam sistemini bu gün demokratik özerklikle çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Bu nedenle içinden geçtiğimiz süreç tarihin en önemli zamanlarından birini ifade etmekte. Bir kez daha herkesin kendini mihenk taşına vuracağı zamanlarda diyebiliriz. Salt teorik kalmaktan, demagojik olmaktan çıkıp pratiğe yansıyışımızın, iç tutarlılığın kendini fazla gizleyemeyeceği bir dönemeç! Bu özgürlük hamlesine tüm gücümüzle katılmak, verili sistemle aramızdaki köprüleri yakmakla ancak gerçekleşecektir. Bu öyle bir adım ki, bir halkın tek yaşam ışığı ve insan olarak da onuru elde etmenin yegâne çaresidir.
Bir toplumun uyanma ve yeniden kurulma aşamasında bazı değerler yükselirken, bazıları da düşer. Bu aşamada kaybedenler ile kazananlar arasında kıyasıya bir savaş başlar. Bu adeta devrimin kanunu gibidir. Devrimcilik, düşmanın boşalttığı kişilikten geri kalanı alarak dönüştürmeye tabi tutar. Düşman kişiliğinin yaşamından kendini uzak tutar. Önemli olan dolu bir yaşamı yakalamadır.
İnsan ulusal ve toplumsal yaşamın özelliklerini öncelikle kendinde yakalamalıdır, devrimcilik de budur. Özellikle gençlik buna en açık kesim olma özelliğini taşımaktadır. Her ne kadar sistemin ve sömürgeci güçlerin gençlik üzerinde yoğun saldırılarına rağmen Kürt gençliğinin bu gün kendi özgürlüğünü yaratma noktasında büyük iddiası söz konusu. Bu iddia tüm topluma da ışık olmakta, özgür bir geleceğin müjdesini vermektedir.
Ancak bizleri yani Kürt gençliğini dönem itibariyle bekleyen önemli görevler söz konusu. Bu nedenle bugün gençliğin kendine söyleyeceği en temel şey şu olmalıdır ‘biz bugün yaratılan bu imkânlarla kendimizi ulusal ve toplumsal olarak daha fazla geliştirelim ve demokratik özerkliğin inşasına öncülük yapalım.’
Çağ dışı sömürgecilik ve işbirlikçiliğin Kürdistan’da geliştirdiği soykırım politikalarını Kürt gençliği olarak, toplum demokrasisinin çekirdeklerinin oluşturulmasına öncülük ederek karşılayabiliriz. Bu ise demokratik özerkliğin inşa edilmesi anlamına gelmektedir. Uzun yıllar bir statüsüzlüğü yaşayan Kürtlerin statüsünü ifade eden demokratik özerklik Kürt toplumuyla devlet ilişkilerini tanımladığı gibi esasında Kürt toplumunun kendi kendini yönetmesi, kendi hakkında söz, karar sahibi olması anlamına gelmektedir. Demokratik özerklik süreci ile beraber halk karar verecek, halk kendi kararlarını uygulayacak kendi kendini yönetecektir.
Demokratik özerklikte esas olan koşullar ne olursa olsun halkta kendi varlığını koruma ve özgürlüğü sağlama iradesini yaratmadır. Demokratik özerklik ileriki bir sürece erteleyeceğimiz ya da tamamen çözümün gelişeceği koşullarda gerçekleşecek bir proje değildi. Bu günden başlayarak hayata geçireceğimiz inşa edeceğimiz bir projedir. Savaşın en kızgın süreçlerinde de inşa edeceğimiz, kuracağımız ve yaşam geçireceğimiz özelliğe sahip olması Kürt gerçekliğinin yakıcılığından gelmektedir. Bu nedenle Demokratik özerkliğin gerçekleşeceği koşullar içinde yaşadığımız bu koşullar olacaktır. Yani düşmanın baskı ve denetimi altında olmasına rağmen bu halkımız tarafından geliştirilecek bir projedir. Örneğin, Filistin deneyimi bu açıdan bizler için önemlidir. Filistinliler uzun yıllar İsrail işgali altında olmalarına rağmen kendi kendilerini yönetme ısrarlarından vazgeçmediler. Buna demokratik özerklik denemese de sömürge altındaki bir halk gerçekliği açısından her gün düşmanın ayak sesleri altında kendi sistemlerini oluşturdukları bir gerçektir. Bu gün Kürdistan’ da birçok alanda bizim Filistinlilerden daha fazla denetimimiz vardır. Biz bu denetimleri daha da güçlendirerek birçok alanda demokratik özerkliğin hayata geçmesini sağlayabiliriz. Birçok köy, ilçe ve şehir buna uygun olduğu gibi, coğrafi sınırlarında dışında Kürtler yaşadığı her alanda kendi demokrasisini oluşturup siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik ve savunma boyutlarında kendi kendine yetecek bir statüyü sağlayabilecek bir döneme gelmiştir.
Halk olarak Kürtler artık yeni bir dönemin eşiğinde durmaktadır. Sömürgeci Türk devleti de bu durumu görmüştür. Sözde bazı adımlarla bu süreci her ne kadar boşa çıkarmaya çalışsa da Kürt halkı kendi duruşunda taviz vermeyecek bir konuma gelmiştir. Askeri zorla, katliamlarla yok edemedikleri Kürt iradesini bu sefer siyasal yollardan yok etmeye çalışan Türk devleti ve onun hükümeti Kürt halkını bu sefer yumuşak yöntemlerle teslim almak istemektedir. Her insanın hakkı olan hakların bile sadece bir kısmını tanıyarak kendilerini ‘özgürlük dağıtıcılar’ olarak göstermeleri ise en büyük aymazlıklarıdır. Bundan 15-20 yıl önceye kadar ‘Kürt’ kelimesinin bile yasak olduğu bu topraklarda bugün demokratik özerkliğin inşasından bahsediliyorsa bunu yaratan sadece verilen gerilla mücadelesinin keskinliği ve hiçbir şekilde bundan taviz verilmemesidir. Her türlü imha, inkâr ve teslimiyet politikasına ve uygulamalarına karşı özgürlükte olan ısrar olmuştur.
Bu dönemde tüm bu saldırılara karşı Kürt gençliği olarak en temel görevlerimizden biri Demokratik özerklik anlayışını tüm toplumda yaratmak, uygulamasına geçmektir. Diğer bir ifadeyle Kürdistan’da savaşın süreceğini bilerek, Kürdistan’da ve yurtdışında halkın kendi kendini yönetme gücünü açığa çıkarma, devleti Kürdistan da işlemez hale getirmektir. Bu nedenle demokratik özerkliğin tüm boyutlarının yaşamsallaşmasında asıl rol oynayacak olan gençliktir. Demokratik özerklik sadece Kürdistan coğrafyasıyla sınırlı olmadığı gibi anlayış ve sistem olarak Kürtlerin yaşadığı tüm alanlarda hayata geçirilmelidir. Özellikle Avrupa’da yıllardır sürgünde yaşayan halkımız burada kendi sistemini demokratik özerklik esprisiyle kurmalı ve yüzünü Kürdistan’a dönmelidir. Kendi ana topraklarımızda gelişen her olay, her başlangıç Avrupa’da kendi ifadesine kavuşmalıdır. Özellikle buna öncülük yapacak olan ise Avrupa Kürt gençliğidir. Geçmişte olduğu gibi bugünde Avrupa Kürt gençliği kendi rolünü yetkin bir şekilde oynamayla karşı karşıyadır. Bunda ise başarıdan başka bir şansı yoktur.
Demokratik özerkliği geliştirmek tarihi bir dönemi ifade ettiği gibi, çığır açıcı ve tüm toplumu koruyacak niteliktedir. Halkın öz yönetiminin ve işlerinin belki de yüzde yüzünü bizzat kendi kendilerinin yapacağının kanıtıdır. Demokratik özerklikle tüm güçlere şunu açık söylemek gerekir. ‘Kürdistan’da Türk sömürgeciliğinin işi yoktur. Hiçbir Kürt onlara muhtaç değildir. Kürt halkı kendini yönetebilir ve işlerini yürütebilir.’ Bu sessiz bir protestodan tutalım çok sert bir karşı koymaya kadar uzanan eylemler serisi tarzında gelişmelidir. Adeta halk eylem ve tepkileriyle devlete şunu söylemelidir: ‘kimse özgürlüğümüze ve özerkliğimize dokunamaz’. Bu belki de tarihin en geniş boykotçuluğu olmalıdır. Onların her türlü yönetimine, uygulamasına, Kürtlere dönük uygulamalarına karşı boykotçuluk olmalıdır. Buna öncülük yapacak olan ise gençliktir. Çünkü gençliğin kendisi verili sistemin bir reddidir.
Siyasi boyutta köy ve mahalle komünlerinden, en küçük birimden başlayarak kendi yönetimlerimizi oluşturmak temel bir yön olmaktadır. Hiçbir toplumun dışarıdan birilerinin gelip onu yönetmesine ihtiyacı yoktur. En sağlıklı toplumlar kendi güçleriyle, karar ve söz haklarıyla kendilerini yöneten toplumlardır. Kürt toplumu da geliştireceği siyasi boyutla bunu sağlaya bilecek güce ulaşmıştır. Bir yerleşim yerinde yaşayan her Kürt topluluğu kendi meclislerini oluşturarak kendi hakkında kararlara gidebilmesi ve bu kararları uygulama gücünü göstermesi en büyük demokrasi olayıdır.
Yine hukuk boyutuyla toplumlar kendi toplumsal ahlak esasların toplumsal adaleti oluşturacak mekanizmalara her zaman sahip olmuşlardır. Bu gün Kürt halkı kendi geçmiş tecrübelerine de dayanarak bunu daha güçlü yapacak konumdadır. Bu nedenle devletin mahkemelerine gitmeye gerek yoktur. Kendi adaletimizi kendimiz sağlayabilecek güçteyiz. Her tür rantın ve haksızlığın bulaştığı devlet mahkemelerinden bir beklentimiz olmadığı gibi kendi toplumsal adalet sistemimiz toplumda huzur yaratabilir. Her türlü dava, aile anlaşmazlıkları, halk arasındaki çelişkilerin çözümünde kendi halk yönetim organlarımız sorumludur. Ve asıl adaleti sağlayacak olan halkın kendisidir. Bu nedenle demokratik özerklik ile halk kendi toplumsal ahlak ve adalet anlayışı ile bu sorunları kendisi çözecektir. Halk her türlü olayı belirlenen mekanizmalarda kendisi ele alacak, kendisi değerlendirecek ve sonuca bağlayacaktır. Özelikle gençlik toplum içinde bu olayların kendi mahkemelerimize taşınmasında öncülük yapmalı, toplumsal adaletin yerine gelmesinde kendi rolünü oynamalıdır.
Ekonomik olarak kendi kendine yeten bir konumda olmak demokratik özerkliğin temel boyutlarından biridir. Kendi kendini besleyen, finanse eden bir ekonomik sistem oluşturmak öncelikli çalışmalardandır Düşman sözüm ona ‘yardımlarla’ bazı yoksul kesimleri kendine bağlamaya çalışsa da buna karşı geliştireceğimiz tutum “biz kimseye muhtaç değiliz, kendi kendimize yeteriz” tutumudur. Halkı önce aç bırakıp kendine muhtaç kılan sonrada iyilik meleği kılığında sözde yardıma gelen bu güçlerin artık maskeleri düşmüştür. Bu nedenle onlara verilecek en iyi cevap buna ‘hayır’ demektir. En önemlisi ise kendi iç dayanışmamızı güçlendirmektir. Halkımız içinde dayanışmayı yaratmak, düşmana muhtaç ettirmemek en temel yurtseverlik görevi olarak tüm halkımız içinde hâkim kılınmalıdır. Tarih boyunca da bazı işbirlikçi aileler dışında, Kürt halkı her zaman en zorlu dönemlerde yan yana olmuş, komşusunu düşmanına muhtaç ettirmemiştir. Bu günde bunu daha sistemli ve yaygın olarak hayta geçirmek gerektiği açıktır. Diğeri düşmanın ekonomik sömürgeciliği altında olmayı kabul etmektir. Bu ise bile bile köleliğe razı olmaktır. Özellikle Avrupa da yaşayan gençler bu konuda kendi ailelerinden başlayarak tüm toplumu bu konuda bilinçlendirmeli ve buna öncülük ederek kendi rollerini oynamalıdırlar. Kendi içinde dayanışmayı başlatarak halkta bu bilincin oluşmasına öncülük edilmelidir.
Demokratik özerkliğin gençlik öncülüğünde gelişecek diğer önemli bir ayağı ise kültürel boyuttur. Belki de tarih boyunca en korkunç kültürel bir soykırıma tabi tutulan halk, Kürt halkıdır. Kendi dilinden, kültüründen uzaklaştırılan Kürt halkı kendi varlığından uzak kılınmıştır. Yeniden kendiyle buluşan Kürt halkı kendi dilini, kültürünü yeniden canlandırma göreviyle karşı karşıyadır. Özellikle Avrupa da Kürt gençliğinin kapitalist sistem içinde kültürel bir erimeyi de yaşadığı bilinmektedir. Buna karşı en fazla Kürt gençleri olarak kendi dilimizi öğrenmek, yaşamda canlı bir dil haline getirmek gerekmektedir. Dilini bilmeyen insan yarım insandır gerçeğinden hareketle kendi dilimizi öğrenmek, konuşmak bizler için esas bir konu olmalıdır. Dil kurslarını değerlendirmek, buna öncülük etmek öncelikle gençlerin görevidir. Özellikle Avrupa alanı bunun için uygun bir alandır. Yine kendi kültürel değerlerimizle yeniden buluşmak Kürt gençleri açısında en önemli olgulardan biri olmaktadır. Kendisinden, kültüründen, özünden uzaklaşan insan, aslında yok olan insandır. Cismi olsa da içi boşaltılmış insandır. Bu nedenle yaşamın anlamına varmak ve anlamlı bir yaşamın bir sahibi olmak için öncelikle Kürtlüğümüzün farkına varmak, tarihiyle, özüyle buluşan insan olmak gerekir. Kürt gençliği olarak bundan bir uzaklaşmanın yaşandığı en açık Avrupa’da gözlemlenmektedir. Bu nedenle en fazla mücadele verilmesi gereken bir alan olarak kültürel boyutta, Avrupa’da yaşayan Kürt gençliği kendini rolünü oynamalıdır.
Demokratik özerkliğin temel boyutlarından bir diğeri ise kendi kendini savunmadır. Halkın kendisini korumasının temel biçimi olan öz savunmanın geliştirilmesi bir toplum açısından hayati önemdedir. Öz savunma toplumun en doğal kendini savunma şeklidir. Bu köyde, mahallede, şehirde kendini korumadır. Bunu toplumun kendini koruma mekanizmaları olarak düşünmek gerekir. Sömürgeci denetim altında olan halk kendini savunmakla ancak kendini yönetir bir güç haline gelebilir. Savunmasız güçler her zaman saldırıya açıktır. Türk ordusunun askeri işgalinin devam ettiği bu süreçte öz savunma olmazsa olmaz bir çalışmadır. Yine uyuşturucu, fuhuş vb saldırılara karşı Kürdistan gençliği savunma gücü olarak rolünü oynamalıdır. Özellikle Avrupa’da Kürt gençliği içinde yaygın olarak geliştirilen bu tarz çürütme yöntemlerine karşı Kürdistan gençliği kendini savunmasını bilmelidir.
Savunmayla bağlantılı olarak en temel konulardan bir diğeri ise özgürlük mücadelemizin gerilla ayağıdır. Özellikle bu süreçte şunu da görmek gerekir tıpkı PKK’nin ilk çıkış yıllarındaki gibi ” silahlı mücadele olmaz” mantığı bu gün farklı şekilde hayata geçirilmek istenmektedir. Özellikle 1980’ler öncesi durum ele alındığında “silaha başvurmak ölümdür, silaha başvurmak çılgınlıktır” yaklaşımı vardı. Bu bilinmektedir. Bu konuda bunları dillendiren kesimlerin Kürt halkına hiçbir şey vermediğini, mevcut duruşlarıyla sadece sömürgecilerin ekmeğine yağ sürdüklerini tarih hepimize gösterdi. Bu anlayışların ise hiçbir değerinin olmadığını PKK kendi pratiğiyle ortaya çıkardı.
O tartışmalardan bu güne doğru olarak kalan PKK’nin baştan günümüze kadar geliştirmek istediği doğrultudur. PKK’nin geliştirdiği gerilla mücadelesinin yarattığı direnen halk gerçekliği, demokratik halk devrimidir. Bugün özgürlükten, Kürtlerden bahsediyorsak bunu gerilla mücadelesine borçlu olduğumuz bilinmektedir. Bundan sonrada demokratik özerkliğin inşasında yegâne savunma gücünün gerilla olacağı açıktır. Bu kazanımların bu gün demokratik özerklik temelinde hayata geçirilmesi, başlatılan inşa sürecinin başarısıyla mümkündür. Bu süreç kendiliğinden rahat gelişecek bir süreç değildir. Kürt gençliğinin bu sürecin inşa edilmesinde oynayacağı rol kadar, bu sürecin düşman saldırılarına karşı savunmasını en üst düzede yapma göreviyle de karşı karşıyadır. Bu gün basında yürütülen tartışmalar kimseyi yanıltmamalıdır. Daha tehlikeli bir sürece girmiş bulunmaktayız. Devlet oyalama politikalarıyla her ne kadar bu süreci uzatmaya çalışsa da asıl hedefi Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek ve Kürt halkının iradesini kırarak teslim almaktır. Bu nedenle demokratik özerkliği kabul etmediği gibi ‘bunu en iyi nasıl boşa çıkarırım’ hesabına girmiş durumdadır. Bu nedenle Kürt gençliği olarak bu süreci doğru anlamaya ve her dönem olduğu gibi bu dönemde kendi görevlerimizi doğru belirleyerek bu süreci doğru karşılamaya ve başarıya götürmeye ihtiyaç vardır. Bu da gerilla mücadelesini büyütmekle olacaktır. Bu nedenle gençlerin bu dönemde gerillaya katılımları, yüzlerini özgürlük dağlarına dönmeleri her dönemden daha önemlidir.
Kürdistan’da yaşamın tümüyle katledildiği ortamda PKK hareketiyle yeni bir yaşam filizlendi. Herkesin yaşadığı ama aslında hiç kimsenin yaşamadığı Kürt gerçekliğinden özgür Kürtlük yaratıldı. Kendine yabancılaşan Kürt toplumu, kendiyle yeniden buluştu. Kendi gerçeğinin, özünün, gücünün farkına vardı. Yani tarih PKK ile değişti. Bir toplum yeniden nefes almaya, özgür bir yaşama yol almaya başladı. Tüm zorluklara rağmen bu onurlu yolda çalışmak, tüm zamanımızı devrime vermek esastır. Bunun yüceliğiyledir ki, Kürt halkı yeni bir doğuşu sağladı.
Yaşam şansı bir kez elde edilir. Onu en iyi şekilde yaşamak, onurlu ve büyük bir mücadelenin, en soylu devrimin bir parçası haline getirmek bizlerin elindedir. ‘Devrimler her zaman genç ruhlarla gerçekleşir’, demokratik özerkliği inşa edecek olanda genç ruhlar, gençliğin kendisi olacaktır.
Başarıya ulaşmamızın önünde hiçbir engel kalmamıştır. Zafere en yakın olduğumuz bir zamandan geçmekteyiz. Ve unutmamalıyız ki zafere ancak gençliğin devrimci ruhuyla gidilir.
Özgür Çalak
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info