22 Eylül 2014 Pazartesi Saat 07:49
Türk devleti, Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi’nin
demokratik siyasal çözüm iradesini ve bu konudaki samimi tutumunu istismar
etmektedir. Bu tutumuyla daha şiddetli çatışmaların yolunu döşemektedir. AKP
hükümetinin iki yıla yakın süren çatışmasızlık ortamını kötüye kullanması ve
Kürt Halk Önderi’nin tutumunu istismar etmesi, Önder Apo’nun dediği gibi sabır
taşını çatlatmıştır. AKP’nin özel savaş ve psikolojik savaş yürütme, oyalama ve
zaman kazanma dışında Kürt sorununda bir politikası olmadığı daha iyi
anlaşılmıştır
İki yıldır çatışmasızlık sürdürülmüştür. Ancak AKP hükümeti
bu süreçte hiçbir adım atmamıştır. Gerilla güçlerinin geri çekilme iradesi
göstermesine bile bir değer verilmemiştir. Sanki çatışmasızlık sağlanmamış,
gerilla güçleri geri çekilme iradesi göstermemiş gibi davranılmıştır. Zaten
Bülent Arınç “cehenneme kadar yolları var diyerek geri çekilmeye nasıl
yaklaştıklarını ortaya koymuştur. Çatışmasızlık ve geri çekilmenin hiçbir
siyasi ve pratik karşılığı olmamıştır. Tam tersine karakol ve baraj yapımlarına
hız verilmiştir. Askeri amaçlı yol yapımlarına hız verilmiştir. Demokratik
siyasal çözüm için adımlar atma yerine, savaş hazırlıkları olan ve Kürdistan’ı
insansızlaştırmayı hedefleyen kalekol ve baraj yapımında ısrar edilmiştir. Türk
devletinin bu pratiklerini protesto edenlere saldırılmış ve cinayetler
işlenmiştir. Kürt halkının Türk devletinin ateşkesi bozan politikalarına karşı
gösterdiği protestolara bile tahammül edilmemiştir.
Kürt Halk Önderi sürekli olumlu mesajlar vererek AKP hükümetini
adım atmaya teşvik etmek isterken, AKP hükümeti bu olumlu yaklaşımları kendisi
açısından sanki Kürt sorununun çözümünde bir şeyler yapıyormuş biçiminde
psikolojik savaşın malzemesi yapmak istemiştir. Kürt Halk Önderi’nin Kürt
sorununu demokratik siyasal yollardan çözme iradesini kendi iktidarını sürdürme
yolunda bir toplumsal algı yaratma biçiminde ele almıştır. KCK’nin yaptığı
uyarılar da dikkate alınmamıştır. Zaman kazanma ve oyalama politikalarında
ısrar edilmiştir. Kürt Halk Önderi’nin deyimiyle sabır taşını çatlatmıştır.
Kürt Halk Önderi, artık diyalogun bittiğini, eski format ve
ilişkinin sürdürülemeyeceğini, müzakere için adımlar atılmazsa bu sürecin
eskisi gibi yürümeyeceğini defalarca hatırlatmıştır. Buna rağmen Kürt Özgürlük
Hareketi ve halkıyla dalga geçer gibi “gerilla geri çekilecek, ondan sonra yol
haritası devreye girecek gibi bir şantaj politikasına başvurulmuştur. Yandaş
basınla böyle bir durumun psikolojik ve siyasi ortamı yaratılmaya
çalışılmaktadır. Geri çekilmenin olmayacağını bile bile “geri çekilme olacak,
ondan sonra yol haritası açıklanacak demenin iki anlamı vardır. Ya açıkça
yapacakları savaşa bir gerekçe arıyorlar, ya da geri çekilme dayatması yapıp
hiçbir adım atılmamış ortamda çatışmasızlığı sürdürmeyi düşünüyorlar. Türk devleti şu anda savaşı başlatma
politikasını kendi çıkarına görmediğine göre, çatışmasızlığın sürmesini
hedefledikleri anlaşılmaktadır. Bunu da Kürt Özgürlük Hareketi’nin kabul etmesi
mümkün olmadığına göre, AKP hükümeti bir çıkmaz içindedir, bir yol ayırımına
gelmiştir.
Ya çok ciddi adımları kısa sürede atacaktır ya da mevcut
tutumu ne Özgürlük Hareketi ne de Kürt halkı kabul edecektir. Kürt Özgürlük
Hareketi’nin gerillayı geriye çekmeyeceği açıktır. Ne Kürt halkını savunmasız
bırakabilir, ne de çözüm olmadan böyle bir adım atar. Bunun herkes tarafından
bilinmesi gerekir. Geri çekilmenin tartışması bile abesle iştigaldir. Ya adım
atılacaktır ya da Kürt halkının direnişiyle karşılaşılacaktır. Çünkü iki yıllık
zamanı bu kadar kötüye kullanan bir hükümet daha fazla zaman isteme şansını
kaybetmiştir. Kürt sorununu çözmeyi değil de, psikolojik savaş yürütmeyi ve
sanal algı yaratmayı esas alan hükümet sonunda sanal olan psikolojik savaş ve
sanal algıyla yarattığı ortamın altında kalacaktır. Kürt sorununda çözüm için
adım atmadığı takdirde bunun dışında bir durumla karşılaşması mümkün değildir.
Kürt halkı da, tüm demokrasi güçleri de kendini
kandırmamalıdır. AKP’nin yarattığı siyasal algıdan kendini kurtarmalıdır. Kürt
Halk Önderi’nin ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin atılmasını istediği adımlar sanki
atılıyormuş gibi algılamak kendini kandırmaktır. Kürt Halk Önderi ve Özgürlük
Hareketi adım atıldığını, durumun iyi olduğunu söylemiyor. Hiçbir zaman da
söylememiştir. Sadece atılması gereken adımların atılmasını istemiştir. Bu
yönlü beklentilerini ortaya koymuştur. Bu konuda sabırlı davranmış ve teşvik
edici olmuştur. Ancak gelinen aşamada AKP hükümeti sabredecek bir durum
bırakmamıştır. Herkes durumu böyle görmeli ve ona göre pozisyonunu almalıdır.
AKP’nin bu durumunu kabul etmek mümkün değildir. Bu duruma
karşı ya mücadele edilecektir ya da teslim olunacaktır. AKP’nin şu andaki
politikalarını kabul etmek teslim olmak anlamına gelecektir. Çünkü AKP’nin
mevcut politikalarına şimdiye kadar sabretmek bir politik tutum değeri
taşırken, bundan sonra sabretmek mücadeleyi çürütmesine ve tasfiye etmesine göz
yummak olur. Bunu da Kürt Özgürlük Hareketi kabul etmeyecektir. Kürt Özgürlük
Hareketi bırakalım geri çekilmeyi, çatışmasızlığın bu durumda
sürdürülemeyeceğini gündemine almış durumdadır. AKP’nin “gerilla geri
çekilmeli dayatmasıyla Kürt Özgürlük Hareketi’nin tutumunu kendine göre
yönlendireceğini sanıyorsa, bu da AKP hükümetinin kendisini kandırması
olacaktır.
AKP hükümeti Kuzey Kürdistan’da çatışmasızlık, Rojava’da
faşist çeteler vasıtasıyla savaş politikalarını sürdüremez. Bu kadar kurnazlığı
bir çocuk bile kabul etmez. Türk devleti Kürtlere karşı savaşı IŞİD
faşistlerine ihale etmiştir. IŞİD çeteleri Türkiye adına Kürtlere karşı
savaşmaktadır. Herhalde Davutoğlu’nun “Türkiye’de savaş yok, Türkiye’yi huzurlu
tuttuk dediği bu olmalıdır. IŞİD faşizmiyle anlaşarak onları destekleme
karşılığında savaşı Türkiye dışında tutmayı bir başarı olarak
değerlendirmektedir. IŞİD’le kirli bir ittifak sürdürmektedirler. Siz Türkiye
içinde hiçbir hareket yapmayın, biz sizi Suriye’de ve Rojava’da destekleriz
demişlerdir. Türkiye-IŞİD anlaşması bu temelde yürümektedir. Uluslararası
güçlerin rahatsızlığına rağmen Türkiye’nin IŞİD’e tutum almaması bu işbirliği
sonucudur.
Türkiye kendine iyi bir maşa bulmuştur. Ancak Kürtler bu
maşayı tutan elin Türk devleti olduğunu biliyorlar. Bu nedenle sadece maşaya
karşı değil de, bu maşayı tutan ele karşı da tutum alacaklardır. Ben maşayı
kullanırım, elimi ateşin içine sokmam derken maşayla birlikte elinin ateş
içinde kalmasıyla karşılaşması büyük olasıdır. Çünkü günümüz dünyasında hiçbir
gizli ittifak ve kirli ilişki uzun süre gizlenemez.
AKP ya Kürtlerle bir çözüm ve barış içine girecektir ya da
IŞİD’le ittifakını sürdürecektir. Her ikisini de sürdürürüm diyemez. Denilse de
gereken cevabını hemen alır. AKP için zaman daralmıştır. Kürt Halk Önderi 30
Eylül tarihini vermiştir. IŞİD’le ittifakını bırakmaz ve Rojava Devrim
düşmanlığını sürdürürse hiçbir lafın, sözde adımın da bir anlamı ve değeri
olmayacaktır. Artık ölçü, Rojava Devrimine yaklaşımdır. IŞİD ile yürütülen
ittifakın bırakılıp bırakılmayacağıdır. Tercih, Türkiye’nin önümüzdeki dönem
siyasetini ve yaşayacaklarının yönünü de belirleyecektir.
Mustafa Karasu
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
FR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”
:FR