Son günlerde tartışılan konu Ayasofya konusu oldu. Ayasofya kilisesi 5. yüzyılda, Bizans-Doğu Roma imparatorluğu tarafından inşa ediliyor. Mimari olarak oldukça sağlam ve görkemli bir eserdir. Ayasofya kilisesi, inşa edildiğinde, Hristiyanlık (İsacılık) çoktan afyon haline getirilmişti. İsa’nın Köleci Roma’ya karşı çıkışı, bir direniş ve isyandı. Köleliğe ve insanın düşürülmüşlüğüne karşı bir çıkış olma özellik ve niteliğine sahipti. Bütün peygambersel çıkışların, isyanların hepsinde köleliğe ve zulme karşı isyanın olduğu görülüyor. Bütün dinler esasen barışın, adaletin, paylaşımın, humanizmin içselleştirilmesi ve yaşamsal hale gelmesi içindir. Kilise, cami, Sinagog (havra) cemevi ve bu gibi yerler aslında insanlık tarihinin ilk toplantı merkezleri, eğitim yerleri, bilgi merkezleri, toplumsal sorunların tartışıldığı ve çözüm üretildiği yerlerdir. Eski meclislerdir.
Günümüzün meclisleri, eski dönemlerin cami, kilise, sinagog, cemevi gibi yerlerdi. Dinler ve inançlar saray dini haline getirildikten sonra, dinler afyonlaştırıldı, cami, kilise, sinagog ve hatta cemevi gibi yerler bile tapınak haline getirilip, günümüzün ibadethaneleri-tapınakları haline getirildi. Yani kilise, cami, sinagog, cemevi, meclis, toplum merkezleri, toplumsal sorunların tartışıldığı, çözüm üretildiği, yardımlaşma merkezleri olmaktan çıkarıldı, bugünkü ibadethaneler haline getirildi. Köleci, feodal ve kapitalist sistemler, din ve inancı, tanrı ve ilahi güçleri, toplum üzerinde egemenlik kurmak ve kendi sistemlerini meşrulaştırmanın araçları olarak kullandılar. Özellikle köleci ve feodal sistemler sadece din ve tanrı üzerinden topluma boyun eğdirip, sistemi ve köleliği kader olarak topluma dayattılar ve yüzlerce yıl boyunca toplumlar üzerinde görülmedik bir egemenlik kurdular.
Avrupa’da Rönesans ve aydınlanmayla, kilise ve saray’ın etkisi bir ölçüde kırıldı, en azından ilerleyen süreçlerde, toplum içerisinde belli bir saygı ve hoşgörü kültürü gelişti. Başka inançlara, dinlere ve ibadet yerlerine saygı ve tahammül kültürü gelişti. Ayasofya kilisesi,1453’de İstanbul’un Osmanlı tarafından fethiyle, camiye çevrildi ve 1934 yılına kadar da cami işlevi gördü ve sonrada alınan bir kararla müze haline getirildi. Yaklaşık yirmi yıldır Türk-İslam tentezini derince uygulayıp, çeşitli hile ve dümenlerle iktidarda kalan AKP, son yıllarda MHP’yi de yanında alarak, toplumlar üzerinde korkunç bir İslamo-faşist rejim uyguluyorlar. Toplamda yüzlerce yıldır bütün dinler afyon olarak iktidarlar tarafından kullanılıp, toplumlar dinler üzerinden bir birlerine düşman edildiler, dinler adına yapılan egemenlik ve iktidar olma savaşlarına kurban edildiler. Günümüzde daha çok da milliyetçilik etkili olarak iktidarda kalma aracı ve argumanı olarak, kapitalizm-sermaye tarafından kullanılıyor. Kimi demokratik ülkelerde din faktörü, köleci ve feodal sistemlerde olduğu gibi etkili olamıyor ama Türkiye ve birçok İslam ülkesinde din hala bir afyon olarak etkili olarak kullanılıyor. Demokratikleşmiş ülkelerde geleneksel olarak belli bir saygı ve hoşgörü kültürü var, ama Türkiye ve İslam ülkelerinde farklı inançlara ve dinlere hala saygı kültürü ve hoşgörü gelişmemiştir. Bundan dolayı, Ayasofya’nın ibadate açılmasını, Hristiyanlığa karşı, bir zafer kazanma olarak gören çevreler var, Türkiye’de. Türkiye’de sistem kendisini Türk-İslam sentezi üzerinde günümüze kadar yaşattı. Kürtler, afyon olarak kullanılar siyasal İslam’ın etkisinden çıktılar. Türk-İslam sentezi Türkler üzerinde hala etkilidir. Siyasal milliyetçilik daha etkili olsada, siyasal İslam’ın da hala büyük etkisi olduğu görülüyor. Son yıllarda kirli yüzü iyice ayyuka çıkan AKP-MHP faşist hükümeti, Türk toplumu nezdinde de artık bir çözülme sürecine girmiş bulunuyor. Eski yıllara nazaren, siyasal İslam’ın eskisi gibi prim yapmacağı görülüyor. Türk halkı, mevcut hükümet ve rejimin, Türklüğü ve İslam’ı bir arguman olarak kullanıp, kendileri üzerinde egemenlik kurduklarının farkına vardılar. Türkiye’de hiçbir zaman, işçi, köylü, çiftçi, esnaf sistemden bu denli şikayetçi değillerdi. Türk halkının son yüzyılda en çok şikayetçi olduğu hükümet AKP hükümeti ve ortağı MHP’dir.
Toplum nezdinde güvenilirliği kaybolan AKP-MHP hükümeti, iktidarlarını uzatmanın son çaresi olarak Ayasofya’ya sığındılar. Türkiye’de yüzbin cami olduğu halde neden Ayasofya’yı ibadete açılar, bunun altındaki siyasal hesap nedir? Çünkü milliyetçilik ve din, gelişmemiş ülkelerde hala kimi yönleriyle siyasal iktidar ve geleneksel iktidar odakları için bir araç olma işlevine sahiptir. Ve mevcut hükümet bu aracı kullanmak isteyeceklerdir. AKP-MHP hükümeti de bu aracı kullanmayı ve kan kaybetmeyi biraz daha geciktirmeye çalışıyorlar. Yani Ayasofya, hükümetin son sermayesi olacak. Başka dayanakları yok. Toplumlarda aydınlanma oldukça, toplumlar, geleneksel sistemin, dinleri nasıl da bir iktidarda kalma ve toplumu egemenlik altında tutma aracı olarak kullandıklarını görürler. Gelinen aşamada, ne cami, ne de Ayasofya, AKP-MHP hükümetini ve sistemi kurtarabilir. Ayasofya’ya sığınma, hükümetin kan kaybını sadece biraz geciktirir ama iktidarı kaybetmesini engelleyemez. Çünkü şapka düştü kel göründü.
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi