Anlam evrenin sonsuz boşluğunda ilk hissetme olgusudur. Aklın henüz kendi evrimini gerçekleştirmediği zaman öncesi durumdur ya da andır. Zamanın kavram ve bilinç olarak olmadığı anın ilk bilinç hali histir. Zaman oluşla, oluş varlıkla anlam buldu. Zamanın gerçekleşmesi için oluşun olması gerekir. Oluş oluşum kendisiyle varlığı getirir. Oluş ve varlık zamanı doğurur, zamanın varlığı oluş ve varlığa bağlıdır. Belki de her üç öge oluş varlık zaman iç içedir. Ancak birinin eksikliği tekrardan sonsuz boşluktur. Zamanın anlamı ve belki de tanımı oluş ve varlıkta gizlidir. Oluş ve varlık ise zamanın içindedir. Aslında her şey iç içeliktir. Anlam ve hissin iç içe olduğu gibi. Evren ve yaşam ilişkisi gibi. Sonsuz bir bağlılık gibidir adeta. Birinin yok oluşu aslında her şeyin sönmesi gibidir. Gezegen boşluğunda yörüngesinden sapıp kaybolan yıldızlar gibi. Maddi dünyanın ve manevi dünyanın birbirini tamamlaması gibi. Siyah ve beyazın birbirine anlam kattığı gibi. Örneğin beyaz siyaha göre anlam bulur, siyah renk yoksa beyaz tanımsızdır ve dolaysıyla anlamsızdır.
Zaman öncesi derken aslında zamanın kedisinin olmadığı anı ifade edebilir. Zamansızlık evrende ki sonsuzluğun ismi oluyor. O zaman, zaman öncesi evrenin bir dili ve anlama, hissetme gücü var mıydı? Yoksa her şey uzay boşluğunda kayıp giden bir döngüden mi ibaretti! Yaşamda insanın ve evrenin ilk dili ve eylemi olarak hissetmeyi göstere bilir mi? Evren, düşünen kendisini anlamlandırmaya çalışma hali, yani hissetmeyi evrenin dili ve eylem gücü olarak göstere bilir mi! Ya da zaman öncesi evrende ve doğada evrenin ilk kendini anlamlı kılma çabası, eylemi midir hissetme. Hissettiğin oranda anlam ve anlamlandırma güçlü gerçekleşebilir. Bu aynı zamanda anlamlandırma ve zamanlaşma çabasıdır. Zamanlaşmak anlamlaşmakla aynı ana denk gelmektedir. O zaman anlamlaşmak zamanlaşmaktır. Oluş varlık zaman gibi anlam ve zaman da paralel iç içeliktir. Zaman ve anlam birlikte güçlü gerçekleştiğinde artık evrenselleşmiştir. Kendini, zamanı, anı, eylemini anlamlandırıp bilinçselleşmektir. Evrenselleşmek ise kendinde oluşu, varlığı ve zamanı anlamlandırıp anlam gücüyle zamanlaştırmadır, eyleme geçirme olayıdır. Bu duruma örnek olarak en yalın haliyle Ortadoğu ve Kürdistan’da Hz. İbrahim, Hz. Muhammed, yine zerdüşt felsefesini ve zerdüştlüğü ve tabi ki üçüncü doğuşla birlikte PKK ve Önder APO’yu gösterebiliriz. Yaşamın anlamına nasıl ulaşabiliriz, yaşam var mıdır ya da yaşamı nasıl tanımlayacağız, yaşam gerçekten tam anlamıyla tüm boyutlarıyla tanımlanabilmiş midir? Yaşam, büyük düşünce gücüyle gerçekleşti. Hissedip anlamlandırma ve eyleme geçirme olayıdır belki yaşam. Belki de ölümle eşdeğer olup iç içedir. Bir tanrı ve tanrısallıklar aranacaksa bu evrende tanrı ve tanrısallıklar yaşamda büyük düşünme, güçlü hissetme, anlama ve anlamlandırma gücüdür. Tanrısallıklar büyük düşüncenin düş hali ve gücüdür belki ya da tanrısallık sonsuz anlam ve zamandır. Tanrısallık kendini evrende, evreni kendinde hissetme, anlama ve görme derinliğidir belki. Zamansızlık anlamsızlıktır anlamsızlık ise amaçsızlıktır. Boşlukta kendi etrafında dönme halidir.
Zamansızlık ve amaçsızlık anlam yitimi olduğu gibi başka bir boyutta da darlık içinde tutsak olma halidir. Amaçtan ve anlamdan düşmedir. Zamansızlık, anlamsızlık ve amaçsızlık köleliktir. Köleliğin ve tutsaklığın aşılabilmesi için varlığın kendini anlamlaştırması ve amaçsallaştırması gerek. O zaman varlığın kendini özgürleştirmesi için anlamlı ve zamanlı kılması gereklidir. O zaman anlamlaşmak özgürleşmektir ve özgürleşmek de aynı zamanda zamanlaşmaktır. Varlığın kendi zamanında, amacında ve anlamında düşünüp eyleme geçme, varlığın kendini eylemli ya da hisli kılma olayıdır. Tutsaklığı, köleliği, darlığı aşmak için varlık kendini evrende binler ve milyonlarca farklı hücrelere bölüp çoğalması gibidir. Başka bir anlamıyla varlık kendini evrenle sürekli bütünleştirme ve bu şekliyle sonsuzlaşmak arayışındadır. Özgürlük anı ve hissi gibi ya da yaşam gibi. Günümüz dünyasında yaşam, özgürlük, anlam, amaç-amaçsızlık, doğa ve varlık olarak ne varsa o kadar birbirinden uzaklaştırılıp çarpıtılmış ki adeta param parça edilmiş ve sinsice en ince şekliyle içi boşaltılmış, öz anlamından alabildiğince uzaklaştırılmıştır. Evrende hiçliği, yaşamda anlamsızlığı, zenginlik içinde yoksunluk geliştirilmekte, toplumları ve doğayı tekliğe, dar zaman ve mekanda tutsaklığa, köleliğe sürülmektedir. Canlı-cansız tüm varlıklar, doğadaki tüm yaşam adeta dondurulmak isteniyor, anlamından, değerinden, özgürlüğünden ve zamanından koparılıp yok edilişe, hiçliğe sürüklenmek isteniyor. Günümüzde artık ne ilahların bir anlamı kalmakta ne akan suyun ne de gökyüzündeki ayın ve yıldızların. Her şey adeta anlam kırım değirmeninde yavaş yavaş öğütülüyor ve tüketiliyor. Yaşamı doğru anlamak ve bu yaşamı doğru ve anlamlı yaşamak için sadece kendimize dönmemiz yeterlidir. Kendimize döndüğümüz zaman özle bütünleştiğimiz anda, kendimizde evrenin özgürlük amacını bulabilir ve yaşayabiliriz. Evrenin amacı anlamlaşmak ve özgürleşmekse, bizde ki ise anlamlaşmanın ve özgürleşmesinin en gelişkin ve coşkulu somut hali olabilmelidir. Doğayla bütünleşmek,
insan yaşamında kendini zamanlaştırmak, amaşsallaştırmak, özgürlüğün soyuttan somuta geçme hali ve durumu gerçekleşebilir. Binlerce yıllık insanlık yaşamında bu arayış hep vardı ve günümüze dek devam edip geldi. Kendini anlamlı kılma ve özgürleşmenin ilk bilincini, zihniyetini ve dilini oluşturmaya çalıştı, mitolojiden tanrısallıklara, felsefeden bilim ve sanata hep bu çaba başattı ve halen de devam etmektedir.
Mitolojiden bilime kadar hepsi iç içedir, amaç, anlam ve özgürlük bakımından bütünsellik vardır. Birbirinden kopuk ve ayrıksı çelişki halinden ziyade amaçsallık, bütünlük halindedir. Kapitalizmin adeta kendini tanrısallaştırdığı bir zamanda doğru ve özgür yaşamı nasıl yaşayacağız. Kapitalizm sadece maddi dünyalar sistemi midir. Ya da on binlerce yıllık emeğin, anlamın, arayışın sonunda oluşan toplumsallığa karşı bir anti toplumsallık mıdır. Kapitalizm için her ikisi de geçerli olabilir ve belki de daha fazlasıdır. Kapitalizm, anlam-zaman-zihniyet ve bilinç sömürgeciliğidir demek belki de daha doğrudur. Bugün dünyamızda yaşananlar tekçilik, hiçlik, anlamsızlık, amaçsızlık ve kölelik adeta evrenin, doğanın ve toplumsallığın bir kanunuymuş gibi sunulmakta ve bir zihniyet inşa edilmeye çalışılmaktadır. Ama gerçek yaşam bunun tersi bilinç ve zihniyettir.
Bugün Kürdistan’da PKK öncülüğünde ve Önder APO paradigmasında 21.yy’da özgür, anlamlı ve bilinçli yaşamın yol haritası oluşturulmuş, özgür yaşam iddiasıyla her gün onlarca arkadaş zamanlaşmakta ve kendini amaçsal kılıp anlamlaşmaktadır. Kürt ve Kürdistan gerçekliğinde tarih gerçek yaşamla yeniden anlamlı ve özgür yaşama doğru evrilmektedir. Anlamlaşmak, özgürleşmek ve zamanlaşmak ise bugün bunu Önder APO, şehitler ve PKK şahsında somutluk kazanmaktadır. Büyük şehitlerimizden Tanrıça Zilan, Atakan Mahir, Kemal Pir ve Hakki Karer yoldaşlar şahsında yaşam, özgürlük, anlam ve bilinç iç içe geçip tarihleşmekte ve tarih de şimdileşmektedir.
Xeyrî ÇİYA
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi