15 Ocak 2013 Salı Saat 07:42
İşgalci TC ordusu ve onun faşist hükümeti 2012 yılı başlarından itibaren bütün planlarını Kürt özgürlük hareketini tasfiye etme üzerine kurdu. PKK’yi imha amaçlı planlarını gerçekleştirmek için tüm yerel ve uluslararası güçlerle işbirliği çerçevesinde vermediği taviz kalmadı. Tayyip’in akıl hocaları başta baş danışmanı Yalçın Akdoğan ve yandaşları boşuna Tamil örneğini dillendirmediler. Geçen kış mevsimini kendine fırsat bilip yaptığı operasyonlar ve yönelimler bu hayallerin sonucuydu.
ANKARADA Kİ HESAP KÜRDİSTAN’DA TUTMADI
2012’nin baharıyla beraber, faşist AKP Devleti’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi, Kürt halkına yönelik ırkçı yönelimler ve Özgürlük Hareketine yönelik saldırılara karşın, Kürt Özgürlük Hareketi gerillalarının büyük direniş ruhuyla gerçekleştirdiği devrimci eylemler, Kürt halkının AKP’yi zorda bırakan büyük serhildan ve son olarak büyük cezaevi direnişi ile AKP Devleti’nin tasfiye çabalarını ve PKK’yi bitirme hayallerini boşa çıkararak faşist devleti yeniden düşünmeye sürükledi.
Tarih bir kez daha Kürt Özgürlük Gerillasının büyük iradesi ve haklı direnişi karşısında faşizan zihniyetlerin ne tekniği ne de paralı askerinin bir etkisinin olmadığını bir kez daha pratikte gösterdi.
Faşist Başbakan, devletinin gerillaların devrimci eylemleri ve zindan direnişi ile düştüğü zor durum karşısında daha önce ‘İmralı ile asla görüşmem’ sözünü unutup, Kürt Halk Önderi ile bir kez daha diyalog yolunu seçmek zorunda kalmıştır. Önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı daha sonra da BDP’li milletvekillerini Kürt Halk Önderi ile görüştürmüştür.
BİR YANDAN GÖRÜŞME DİĞER YANDAN GERİLLA KATLİAMLARI
Bir yandan müzakere süreci havası verilmeye çalışan ve Kürt Halk Önderi ile görüşmeler yaptıran faşist Başbakan diğer yandan da gerillaya yönelik katliamlarını devam ettiriyor. Amed Lîce’de on özgürlük gerillasının alçakça katledilmesi özel savaş politikalarını sinsice devam ettirdiğini gösteriyor. Yanlı basın tarafından da özellikle bu süreçte sanki sadece görüşmeler oluyor havası verilmeye çalışılıyor.
Tüm bütçesini savaşa harcayan faşist AKP Devleti özellikle son dönemde kendisini barış yanlısı göstermeye çalışıyor. On iki yıllık iktidarı süresince özellikle son üç yıldan beri legal alanda KCK adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlarıyla binlerce Kürt siyasetçi ve yurtsever insanı cezaevlerine doldurdu. Cezaevlerinde yer kalmayınca cuntacı zihniyet 153 yeni cezaevi projesi geliştirdi. Aslında bununla sözde barışta ne kadar samimi olduğunu da göstermiş oldu. Bununla beraber tasfiyeci zihniyetin hala devrede olduğunu vicdanı olan herkes anlıyor.
Faşist zihniyetle barış gelmez, bu zihniyet bırakın barışı, kaos ve savaştan başka hiçbir şey getirmez. Bütün işgalci temsilcilerin sözcülerinin konuşmaları baştan sona tehdit ve şantajla dolu. Faşist devlet şunu anlamalıdır ki, bu tehdit ve şantajlar Kürt Halkı ve Özgürlük Hareketinin büyük direnişini daha da güçlendiriyor.
DEVLETİN HASSASİYETİ VAR DA KÜRTLERİN YOK MU?
Kürt Halk Önderi ile görüşmeler sonucu Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in ‘süreç hassas, sabote edilmezse görüşmeler sürer’ açıklamaları istikrarsız AKP Devletinin her an bir oyun yaparak dönebileceğinin göstergesi. Yani sanki bir minnet yapıyormuş gibi şart koşuyor. Gerillanın da Kürt halkının da bu tür dayatmalara gelmeyeceği ve mücadelesinde kararlı olduğu, çözüm şartları da Kürt Halk Önderi tarafından belirtildiği bir durumda böylesi diken üstünde söylemler barışa hizmet etmez. Devletin hassasiyetinden bahsedenler öte taraftan Kürt Halkının yiğit evlatları olan Özgürlük Gerillalarını katlediyor. On cenaze morgda bekletiliyor kimse görmüyor. Şunu sormak lazım, devletin hassasiyeti var da Kürtlerin hassasiyeti yok mu?
Peki, görüşmelerin sürdüğü bir dönemde kimyasal silahları dahi kullanarak Kürt evlatlarını imha ediyorsun bu barışa darbe olmuyor mu? Başta Kürt Halk Önderi ve PKK’nin geçmiş tarihlerde sorunu barışçıl yöntemlerle çözmek için verdiği ağır bedeller bilinmektedir. Kürdistan Özgürlük Hareketi yüzlerce militanını barış için 1999’daki geri çekilme sürecinde kaybetmiştir. Bu ara utanmadan İşgalci TC sözcülerinin ağızlarından güven sözcüğü düşmüyor. Her kes güven diyor Kürtlerin kimseye güven verme gibi bir derdi yok güven vermesi gereken biri varsa o da TC devletin kendisidir.
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info