Dünya aylardır Kapitalist Modernitenin üretimi koronavirüs kod adlı tarihin en büyük özel-psikolojik savaş saldırısının kuşatması altındadır. Küresel kapitalizm medya imkânlarıyla adeta sürekli pompaladığı ölüm korkusuyla, yarattığı gündemiyle insanlığın psikolojisini kırıp, dağıtarak rehin alma temelinde stratejik hedeflerini hayata geçirmeye çalışmaktadır. Bugüne kadar toplum üzerinde hayata geçirmek isteyip de toplumdaki tepkiden dolayı yapamadığı ne kadar uygulama varsa fırsattan istifade hayata geçirmiştir. Bunlar içinde en fazla yoğunlaştığı ve stratejik olanı yaşadığı derin krizi aşma hedefiyle küresel hegemonyasını yeniden örgütleyerek dizayn etmedir. Küresel Kapitalist güçler ve onun tüm dünyadaki ajan-işbirlikçi yapıları ulus-devletlerle bir orkestra uyumuyla DAİŞ projesinde olduğu gibi Koronavirüs projesinden de nasıl daha fazla yararlanabilirim, çıkar sağlayabilirimin yarışına girmiştir. Bu duruma en bariz çarpıcı örnek olarak da değerlendirilecek devlet AKP-MHP faşist rejimi ve şefi Erdoğan’dı. Bu yarışa ilk günden sanki öncesinden böylesi bir fırsatı kolluyormuş gibi dört elle sarılan AKP-MHP faşist rejimi de bu mikrobu baş aşağı giden faşist iktidarına nefes aldırmak, ömrünü uzatmak için en güçlü bir şekilde kullanma çabasına girdi. Bu kendisini yaratan hegemonik güçlere kontrolden çıkmış görüntüsü verse de zaten bir özel-savaş hükümeti olan AKP-MHP hükümeti için bulunmaz bir imkândı.
AKP-MHP faşist rejimi Koronavirüsten çok önce özel-psikolojik savaş hamlesini başlatmış, soykırım saldırılarını en güçlü ve yaygın bir biçimde başta Kürt halkı ve her alandaki kurumları olmak üzere tüm muhalif, demokratik, özgürlükçü güçlere karşı hayata geçirmekteydi. Kendisi özel-psikolojik savaşın her yöntemini hiçbir sınır tanımadan tüm Kürdistan ve Türkiye’de uygulayan AKP-MHP faşist hükümetine koronavirüs daha fazla imkân, zemin sağlamış oldu. Koronavirüs öncesi zaten hem içte hem de dışta büyük bir dağılma, parçalanma ve çöküş sürecini yaşadığından denize düşenin yılana sarılması misali dört elle Koronavirüse sarıldı. Çünkü TC devleti tarihindeki en büyük siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal krizi yaşıyordu. AKP-MHP rejimi koronavirüsün toplumda yarattığı özel-psikolojik savaşın yarattığı panik, tedirginlik ve can derdine düşmeyi de en iyi şekilde kullandı. Bu durumu kullanma çerçevesinde başta Kürt halkı olmak üzere kendi dışındaki muhalif tüm kesimlere yönelik faşist saldırılarını en üst düzeye çıkardı. Saldırılarında sınırları da aşarak Türkiye ve Kürdistan’ın dışında Ortadoğu çapında da geliştirdi. Bu süreçte İdlib’te büyük bir askeri teknik ve güç yığmasının yanı sıra Libya’ya da binlerce radikal, selefi, DAİŞ artığı çete ve askeri teknik malzeme sevkiyatı yaptı. Yani Koronavirüs öncesi yapmak isteyip de imkân ve fırsatını bulamadığı zeminini oluşturamadığı birçok planlamasını hayata geçirdi.
AKP-MHP özel-savaş hükümeti esas ve en büyük saldırılarını da Kürdistan ve Türkiye’de Kürt halkı ile Kürt demokratik kurum, yapı ve kişiler üzerinde yürüttü. Kürt Özgürlük hareketini tasfiye temelinde topyekün soykırım saldırılarını başta Bakur(Kuzey) Kürdistan olmak üzere tüm Kürdistan parçaları ve Türkiye’de hiç olmadığı kadar geliştirip yaygınlaştırdı. Hatta Koronavirüs salgının yarattığı psikolojik atmosferden de faydalanarak Kürt varlığına karşı kara faşizm zihniyetiyle kök kazıma saldırılarını yoğunlaştırdı. Koronavirüs özel-psikolojik savaş saldırısı sürecinde pervasızlaşarak geliştirdiği gerilla mezarlarına yönelik yapılan ahlaksızca saldırılar, askeri operasyonların artırılması, Kandil Zini Werte alanına KDP eliyle geliştirmeye çalıştığı işgal, HDP belediyelerine kayyum adı altında geliştirilen işgal ve gasp, siyasi soykırım operasyonlarıyla rehin alınan siyasetçiler en çarpıcı örnekler olarak sıralanabilir. Diğer yandan normal şartlarda çıkarma imkânı bulamadığı faşizan kanunları çıkarmayı da ihmal etmedi. Apar topar çıkardığı kanuni düzenlemeyle cezaevinde ne kadar savaş suçlusu, çete, hırsız, mafya, uyuşturucu kaçakçası ve tecavüzcü varsa hepsini bu vesileyle dışarıya salarken; Kürt, devrimci-sosyalist, gazeteci, düşünce suçlusu, insan hakları savunucusu varsa da adeta Hitler’in soykırım kampları misali ölüme terk etti.
Yukarıda sıralanan birçok saldırı örneği bile AKP-MHP özel savaş hükümeti ile faşist Şefi Tayip Erdoğan’ın küresel düzeydeki koronavirüs özel-psikolojik savaş saldırısını nasıl faşizmini daha da büyüterek kurumlaştırma ve Kürt soykırımı gerçekleştirmenin aracına dönüştürdüğünü gösteriyor. AKP-MHP faşist rejimi bu uygulamalarıyla yoğun bir şekilde Koronavirüsle çöküşünü durdurmanın, ömrünü uzatmanın arayışındır. Ama birçok alanda yaşadığı çöküşün önünü alamıyor. En somut örneği soykırım savaşı nedeniyle girdiği derin ekonomik krizdir. Ne yapıyorsa Türk lirasının değerinin düşmesinin önüne geçemiyor. Artık boşalan hazinesiyle beraber devletlerarası ilişkiler de 2008 ekonomik krizi sonrası çok normal olan SWAP(takasla)’la Türk devletine para bile verilmeyecek kadar itibarsızlaşmış durumdadır. AKP’nin Faşist Şefi Erdoğan boşalan hazinesini doldurmak için Kayseri tüccarı zihniyetiyle Koronavirüs sürecini demagojik yöntemlerle kullanmaktan da geri durmadı. Halkın duygularını sömürme temelinde derinleşen ekonomik kriz nedeniyle zor durumdaki halktan para toplama kampanyalarıyla hazinesini doldurmaya çalıştı. Koronavirüs tedbirleri için para topluyoruz adıyla halkan topladığı parayla da Kürdistan ve Ortadoğu’daki kirli savaşın finanse edildiği gerçeği ise birçok kesimce de biline bir durumdur.
AKP-MHP Özel savaş rejimi Koronavirüs’ün bölgesel-küresel düzeyde yarattığı psikolojik havayı da arkasına alarak kendi dışında başta Kürt Özgürlük Hareketi olmak üzere tüm demokratik özgürlükçü güçleri tasfiye etme fırsatına dönüştürdü. Buna karşı Koronavirüs özel-psikolojik savaş saldırısıyla bütünleşerek gelişen saldırılara karşı alternatif demokratik, özgürlükçü güçlerin demokratik kurumlarının temsilcileri pasif, edilgen ve var olanı olduğu gibi kabul etme biçimindeydi. Bu da kaynağını başta Kürt demokratik-özgürlükçü kesimler olmak üzere tüm alternatif güçlerin Koronavirüs adıyla yayılan özel-psikolojik savaş dalgasının gerçeğini, perde arkasındaki güçlerini, hedeflerini anlamamaktan alıyordu. Çünkü Türkiye, Bakur(Kuzey) Kürdistan’daki sisteme alternatif güçlerde Koronavirüs denen komployu, oyunu görmekten boşa çıkarıp tutum geliştirmekten uzaktı. Bu yaklaşım AKP-MHP faşist diktatörlüğünün Koronavirüsle daha da tırmandırdığı faşist, soykırımcı saldırılarına zemin sunduğu gibi cesaretlendiriyordu. Kürdistan ve Türkiye’deki özelde Kürt demokratik kurumlarının temsilcileri olmak üzere tüm Demokrasi güçlerinin Koronavirüse yaklaşımındaki yanılgılı hali özel-psikolojik savaş gerçeğini görmekten, deşifre-teşhir etmekten uzak olduğu için tedbirler konusunda da alternatif geliştirmesinin önünü aldı. AKP-MHP özel-savaş hükümeti Koronavirüsten önceki süreçten çok daha fazla planlarını uygulama imkân ve fırsatını buldu. Bu planlamalarının önemli bir bölümünü Türkiye ve Kuzey Kürdistan’ı cezaevine dönüştüren sokağa çıkma yasakları, seyahat yasağı gibi yasaklama ve kısıtlamalarla da toplum üzerinde ki kontrolü daha da geliştirdi. Adeta dünya genelinde de yayılan ve AKP-MHP özel savaş hükümetinin sarıldığı evde kal, sokağa çıkma yasaklama ve kısıtlama kampanyalarının en iyi uygulayıcılarının bir bölümü Kürtler ve tüm demokrasi güçlerinin ağırlıklı bir bölümü oldu. Bunda tabi ki alternatif özgür basının rolünü oynamayarak genel havanın dalgasına kapılıp koronavirüsle ilgili sistem kavram, slogan ve zihniyetini ekranlarından eksik etmeyen yaklaşımlarının da ciddi payı var. Aslında koronavirüs Özgür-alternatif basının kendi farkını ortaya koyması açısında büyük bir imkândı.
Halklara tüm insanlığa karşı Koronavirüs adıyla sistematik büyük bir özel-psikolojik savaş kampanyası olarak gelişen saldırıları en iyi anlayacak, deşifre ederek geliştireceği alternatif yaklaşımlarıyla boşa çıkaracaklarda Kürtler ve demokrasi güçleri olmalıydı. Bu denilirken hastalığa karşı tıbbi tedbir geliştirmeyelim, kendimizi korumayalım denilmiyor. Evde kalma adı altındaki kampanyalara dâhil olup kendini eve hapsedeceğine koronavirüsün özel-psikolojik savaş gerçeğini deşifre-teşhir eden kampanyaların geliştirilmesi daha hayırlı olabilirdi. Yaşamı tamamen durdurup ev hapsi kampanyalarına dâhil olunacağına köye, doğaya, toprağa, toplumsal değerlere yani öze dönüş kampanyaları güçlü bir şekilde geliştirilebilirdi. Ne yazık ki bu anlamda iyi bir sınav verilmediği gibi tersine AKP-MHP’nin bu süreçteki faşist soykırım saldırılarını niyetten bağımsız daha da cesaretlendirip zemin olundu. Çünkü Küresel kapitalist Modernitenin bir özel-psikolojik saldırısına yönelik yaklaşımdaki en büyük gaflet koronavirüs saldırısını sanki doğal bir hastalıkmış gibi görüp öyle yaklaşmasıydı. En büyük gaflet ve yanılgıda buydu zaten.
HPD’nin ve bazı demokratik çevrelerin öncülük ettiği kardeş aile kampanyası gibi toplumsal dayanışmayı geliştiren kampanyalar da toplumsal sahiplenme, dayanışmayı geliştirme konusunda kısmen olumlu bir hava yarattı. Ama bu kardeş aile kampanyası da sanki bu virüs biyolojik doğal bir hastalık zihniyetinin ürünüydü. Bu zihniyet ve algının bir ürünü olması dolayısıyla boşa çıkarmasının beklenmesi de beklenmez. Ağır yaralı bir hastayı pansumanla tedavi etmenin ötesinde bir faydası da olmazdı. Bu kampanyada bu oyun ve komplonun zemini üzerinden gelişen faşist soykırım saldırılarını boşa çıkarmaktan uzaktı. Sürekli geliştirilen algı ve yaklaşımlardaki yaşanan eksikliklerden kaynaklı faşist AKP-MHP özel-psikolojik savaş diktatörlüğüne karşı mücadele adeta dondurarak durduruldu. En büyük hata da hiç kuşku yok ki bu yaklaşım oldu. Çünkü Faşist AKP-MHP iktidarı koronavirüsle bırakalım faşist saldırılarını durdurmasını kat be kat yoğunlaştırıp daha da artırdı. Eğer Faşist AKP-MHP diktatörlüğü Koronavirüs özel-psikolojik saldırısını kendisine dayanarak yaparak daha da saldırı geliştiriyorsa bizde Koronavirüs salgınını devrimci mücadeleyi geliştirmenin faşizmi yıkmanın daha büyük gerekçesine dönüştürmeliydik. Mevcut durum AKP-MHP özel savaş diktatörlüğünün bir süredir başlattığı faşist diktatörlüğü kurumlaştırmanın daha büyük olanağını Koronavirüsle yakaladı. Kürt halkının, demokratik kurumlarının tüm muhalif özgürlükçü kesimlerin koronavirüs saldırı ve salgını sürecinde özeleştirisini vermesi gereken hususlar yukarıda sıralanan saldırılara yaklaşımındaki savunma psikolojisine giren sıradan, saldırıları boşa çıkarmaktan uzak, pasif, mücadelesizlik yanılgısına giren edilgenliktir.
AKP-MHP faşist diktatörlüğünün ne içte ne dışta, ne toplumda ne de dünyada hiçbir ciddiyeti, ağırlığı ve prestiji kalmamıştır. Yeni dönemde bırakalım koronavirüs saldırısının kendisine sunduğu imkânlara dayanarak kendisini çöküşten kurtarıp toparlamasını tersine battıkça batan bir pozisyonda çöküşünü hızlandıracaktır. Tabi ki bu da geliştirilecek mücadele ile olacaktır. Hiç şüphe yok ki bu çöküşü uzatıp AKP-MHP özel-psikolojik savaşına zaman kazandıran bizim savunma psikolojisindeki pasif, koronavirüs süreciyle de içine girmiş olduğumuz kendini hapsetme ve mücadeleyi durma noktasına getirme yanılgımızdır. AKP-MHP diktatörlüğünün çöküşünün ve kırılmasının önündeki en büyük engeli de bu yanılgı oluşturmaktadır. Hâlbuki en büyük, tehlikeli virüsün kendisi AKP-MHP özel-psikolojik savaş hükümeti ve Şefi Erdoğan’dır. Bu Koronavirüsten de çok daha tehlikeli virüs üreten, doğuran, birçok virüse kaynak olan bu anavirüsten kurtuluşu sağlamadan bırakalım Koronavirüsten kurtuluşu hiçbir siyasi, ekonomik, toplumsal ve ekolojik virüsten kurtulamayız.
Özcesi şu noktayı çok net anlamalıyız ki koronavirüs özel-psikolojik savaş komplosunu, oyununu daha güçlü mücadele zemini ve gerekçesine dönüştürüp büyük bir devrimci hamleyle AKP-MHP özel-psikolojik savaş rejimini kırıp yıkmazsak tersine bize karşı soykırım, kök kazıma saldırılarına dönüşecektir. En son AKP-MHP faşist diktatörlüğünün şehitliklere ve gerilla cenazelerine yönelik gerçekleştirdiği hakaretlerle sözün bittiği ve anlamsızlaştığı yeni bir sürecin başlangıcıdır. Gerilla mezarlarına ve cenazelerine yönelik geliştirilen son saldırılar Kürt varlığının kökünü kazımayı hedefleyen saldırıların kanıtıdır. Bu anlamda içinde yaşadığımız süreç bu gerçekleri görüp, kavrama güçlü ve özlü bir özeleştiriyle güçlü bir sorgulamayı geliştirme ve gereklerini bedeli ne olursa olsun yerine getirme noktasında büyük bir netleşme sürecidir.
Sara Azad
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi