• kurdî
  • العربية
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa Bölümler Politik Analiz

Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?

2003 savaşından sonra birçok büyük değişim yaşandı, ancak ne yazık ki faşist Baas rejiminden kurtulan Irak, geçmişin acılarından ve deneyimlerinden ders çıkarıp demokratik bir sistem ve halkı için özgür bir yaşam kuramadı.

Yayınlayan Lekolin
13 Haziran 2025
Kategori: Politik Analiz
260 3
A A
Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

Irak devleti 11 Aralık 2025 tarihinde yapılacak seçimlere hazırlanıyor. 2003’te Baas rejimi ve Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Irak devletinin siyasi haritasında stratejik ve köklü değişimler ve dönüşümler yaşandı. Irak merkezi bir devletten federal bir devlete dönüştü. Yasaklanmış partiler siyasi arenaya girdi, birçok silahlı grup, siyasi parti ve mezhep örgütü kuruldu, Kürdistan Federal Bölgesi anayasada resmen tanındı ve yeni Irak anayasası ihtiyaçlara göre yeniden yazıldı.

2003 savaşından sonra birçok büyük değişim yaşandı ancak ne yazık ki faşist Baas rejiminden kurtulan Irak, yaşadığı acılardan ve deneyimlerden ders çıkaramadı, halkı için demokratik bir sistem ve özgür bir yaşam kuramadı.

Irak halkı faşist Baasçı yönetimden kurtuldu, ancak bu sefer uluslararası güçlerin ve bölgesel statükocu devletlerin etkisi altına girdi. Bölgesel statükocu devletler, Irak içindeki mezhepsel, etnik ve bölgesel çatışmaların tırmanmasını kendi siyasi çıkarları için uygun görüyorlar.

IRAK’I NASIL YIKTILAR?

Özellikle İran ve Türkiye, Kürt halkının coğrafyası, Kürdistan ve Ortadoğu’ya ilişkin stratejilerine uygun olarak Irak’ta mezhepsel, siyasi ve askeri örgütler kurmuş ve Irak devletini etkilemek için kendi çıkarlarına yakın hareketleri desteklemişlerdir.

Bu şekilde Irak devletinin politikalarını ve kararlarını etkilemek, Irak’ı bölgedeki projelerine ortak etmek istemektedirler. Aynı zamanda Irak’ın yardımıyla Kürdistan özgürlük hareketlerini ortadan kaldırmak ve Irak’ın jeostratejik ve jeopolitik olanaklarını kendi çıkarları için kullanmak ve bu olanakları kendi hizmetlerine sunmak istemektedirler.

Bu nedenle özellikle 2003 yılından sonra bu devletler tarafından kurulan ve finanse edilen (Truva atları) siyasi ve askeri gruplar aracılığıyla Irak’ın siyasi ve toplumsal işlerine çok aktif bir şekilde müdahale ettiler. Bu müdahaleler ve istismarlar nedeniyle Irak coğrafyası, toprağında at koşturan birçok gücün yeri haline geldi. Bu durum Irak’ın iç ve dış politikasını etkiledi. Sosyal, siyasal, askeri ve ekonomik yapıları etkilemiştir. Irak ile Güney Kürdistan arasındaki ilişkileri, Rustem Cudi Kampı’nı (Maxmur mülteci kampını) Ezidileri ve Şengal’i etkilemiştir.

Irak yöneticileri demokratik stratejik bilinçle hareket etmedikleri, günlük çıkarlara ve mevcut konjonktüre göre hareket ettikleri için mevcut toplumsal sorunlar çözülememekte ve her geçen gün daha da derinleşmektedir.

Irak merkezi ve Güney Kürdistan iktidarları bağımsız bir strateji ve politikaya sahip olmaması, her iki gücün mevcut sorunlara cevap verememesine ve ortak bir demokratik çözüm inşa edememesine neden olmuştur. Bundan kaynaklı da Irak ve Güney Kürdistan siyasetinin kapıları dış müdahalelere açıktır.

IRAK VE GÜNEY HER ZAMAN İRAN VE TÜRKİYE’NİN ETKİSİ ALTINDADIR

Irak devleti ve Güney Kürdistan hükümeti her zaman Türk ve İran devletlerinin politikalarının ve stratejilerinin etkisi altında olmuştur. Jeopolitik ve jeostratejik olanak ve fırsatlarını kullanamıyorlar. İç ve dış sorunlara dış güçlerin gözünden baktıkları ve yaklaştıkları için kendi içlerinde çözmenin bir yolunu bulamıyor ve göremiyorlar. Dolayısıyla kendi yaratıkları bir politikaları olmadığından kaynaklı Irak Merkezi ve Güney Kürdistan hükümetinin pratikleri dış güçlerin hizmetine giriyor.

Güney Kürdistan iktidarları eğer olanak ve fırsatları doğru ve yerinde kullanabilseydi ve bölge halkına demokratik bir şekilde, halkın özyönetimine dayalı, merkezileşmeden uzak bir şekilde hizmet etseydi, herkes ve her parti bundan faydalanırdı.

Ancak ne yazık ki Irak ve Güney Kürdistan’ın elindeki olanaklar halkların yararına, özgürlüğünün, demokrasisinin ve eşitliğinin gelişmesi için kullanılmıyor. Hem Irak devletini yönetenler hem de Güney Kürdistan yetkilileri, mevcut fırsatları kendi gruplarını ve çevresini güçlendirmek için kullanmak istiyorlar. Her iki taraf da özellikle ekonomik fırsatları ele geçirmek, halktan ekonomik gücü çalmak, kontrolü ele geçirmek ve ihtiyaç içindeki insanları kendilerine ait kılmak istiyor.

Irak devleti ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasındaki son çatışmalar para, ücret ve halkın kontrolü üzerinedir. Bu çatışmaların 2025 seçimleri öncesinde tırmanması ve yoğunlaşması seçim propaganda planının bir parçasıdır. Her iki taraf da para ve ücret meselesini çok bilinçli bir şekilde gündemlerine koyuyorlar. Güç tabanlarını güçlendirmek için halkı sahte ve yanlış gündemlerle meşgul ediyorlar.

Politikada tesadüf yoktur. Olan her şey bir planın sonucudur ve nedenleri gizli halkalarla birbirine bağlıdır.

Irak Başbakanı Muhammed Şii el-Sudani 8 Mayıs’ta Türkiye’yi ziyaret etti. Ziyaret sırasında her iki ülkenin ekonomisi ve güvenliği konusunda anlaşmalar imzalandı. Hiç kuşkusuz bu ziyaret ve görüşmelerin ana konusu her zaman Kürtler ve Kürtlerin tasfiyesidir.

MAXMUR ÜZERİNDEKİ OYUNLAR!

Irak hükümeti 10 Nisan’da Ş. Rustem Cudi Kampı’na (Maxmur Kampı) ambargo koydu ve 14 Mayıs’ta Irak yetkilileriyle kampın sorunlarını görüşmek üzere giden temsilciler tutuklandı. 19 Mayıs’ta Güney Kürdistan hükümeti adına Amerikan şirketleriyle petrol ve gaz anlaşması imzalandı. 29 Mayıs’ta Irak hükümeti, Irak Maliye Bakanlığı’nın kararıyla Kürdistan Bölgesi yetkililerinin maaşlarını keserek petrol ve gaz anlaşmasına yanıt verdi.

Irak’ta genel seçimler yaklaşırken, Bağdat ile Erbil arasındaki sorunlar zamanında çözülemedi, yıllardır görmezden gelinen konular, tozlu dosyalar, güvenlik, ekonomi ve krizdeki sorunlar ısıtılıp ana gündem haline getiriliyor. Hazırlanan ve planlanan gündemler Irak ve Kürdistan’ın tüm medya, siyasi ve toplumsal alanlarında yer alıyor. Seçim döneminde bu şekilde hareket etmenin tüm partilerin çıkarına olduğu açık. Bütün partiler birbirleriyle rekabet ediyor, özellikle halkın duygularını ve kazanımlarını sömürme konusunda. Bu arada zarar edenler ise yoksullar, fakirler ve memurlar.

Hem Erbil hem de Bağdat, ekonomik meseleleri, petrol ve gaz kullanma hakkı meselelerini seçim propagandalarının temeli haline getirmek ve halktan bu konularda oy istiyor. Yıllardır Kürdistan halkının kazanımları üzerinde oturan ve Kürdistan’ın yer üstü ve yer altı zenginliklerini Barzani ailesinin çıkarları için sömüren KDP, halkın kazanımlarını koruyormuş gibi yapıyor!

Irak parlamento seçimleri öncesinde 19 Mayıs’ta iki Amerikan şirketiyle petrol ve gaz anlaşması imzalanması, seçim propaganda araçlarının sağlanmasına dayanmaktadır. Eğer durum böyle olmasaydı, Irak ve Kürdistan Bölgesi arasında ana gündem haline gelen mevcut sorunlar, son 22 yıldır diyalog, diplomatik ve anayasal ve demokratik müzakereler yoluyla çözülebilirdi. Hem Irak hükümet yetkililerinin hem de Kürdistan Bölgesel Hükümeti yetkililerinin, yani KDP’nin mevcut durumdan bıkınlık derecesine getiren ve suni gündemler yaratma politikası yürütüğü açıktır. Tartışmalı görünen ve tüm partiler için seçim propagandasının ana konuları olarak ortaya çıkan gündemler yaratılıyor. Bu şekilde, KDP kendisini Kürdistan Bölgesi’nin haklarının savunucusu olarak sunarken, Irak hükümeti kendisini güçlü bir devlet olarak sunmaktadır. Her iki partinin zihninde demokratik kararları uygulama ve özgür bir sistem kurma konusunda en ufak bir istek bile yoktur.

Şehit Rüstem Cudi kampına uygulanan baskılar, bu sahte ve uydurma gündemde kaybolmaktadır. Irak ile KDP hükümeti arasındaki sahte gündemin sesi o kadar yüksek ve net ki, hiç kimse Maxmur kampına yönelik baskı ve yaptırımları duyulmasına izin verilmiyor. Maxmur halkının tepkileri ve sesi, siyasi ve ekonomik hesaplar çerçevesinde yaratılan gündemlerle bastırılıyor. Irak ve Güney Kürdistan’daki medya, Maxmur mülteci kampına yönelik baskılara sağır, kör ve dilsiz hale geldi. İn-i Sina’nın dediği gibi, “hiç kimse görmek istemeyen kadar kör değildir.”

KDP, 2019 yılından bu yana Maxmur kampına ağır bir ambargo uyguluyor, dolayısıyla Erbil’in Maxmur’a uyguladığı ambargonun hafife alındığı, Bağdat’ın da harekete geçirilerek suç ortağı yapıldığı açıktır. Her bakımdan ambargo ve Maxmur’a uygulanan ağır baskı konusunda sözde “anlaşmazlık içinde” olan Bağdat ve Erbil, birbirlerine kök salmışlardır. Yani senkronizedirler.

Kuşkusuz Maxmur’a uygulanan ambargo, baskı ve tutuklamalar “Barış ve Demokratik Toplum” sürecinden ayrı tutulamaz. Bunu provokatif bir tepki olarak da okunabilir.  Önder Apo’nun çağrısı ve PKK’nin feshedilmesinin ardından Maxmur Kampı’na yönelik baskının artması sıradan ve tesadüfi bir olay değildir.

Maxmur kampındaki halkına yönelik ambargo, baskı ve temsilcilerinin tutuklamaları Irak’ın komşusu dediği Türk devletini memnun etme temeline dayanmaktadır. KDP, Maxmur Kampı’na yapılan baskının suç ortağı ve planlayıcısıdır.

Irak devletinin Maxmur’daki mültecilerin temsilcilerini tutuklaması hiçbir çıkarına faydası yoktur sadece Türkiye’yi memnun etmektir. Irak’ın siyasi veya anayasal bir gerekçesi yoktur, bu kişiler Irak yasalarına aykırı hiçbir yasadışı eylemde bulunmamışlardır, Irak anayasasını ihlal etmemişlerdir. Aksine, Irak’a, mültecilerin Irak anayasasına uygun şekilde Irak topraklarında hareket edebilmeleri, geçimlerini sağlayabilmeleri ve güvenlik, ekonomi, sağlık ve eğitim konularındaki sorunlarını çözebilmeleri için Irak’ın insani ve hukuki sorumluluğunu hatırlatmak istemişlerdir.

Ancak bilindiği üzere Irak, bağımsız siyaseti ve kararları olan bir ülke değildir. Türk devletinin, İran’ın ve uluslararası güçlerin etkisi altındadır. İran ve Türkiye, Kürt sorunu konusunda Irak’tan ne isterse Irak onu yapacaktır. Maxmur’a baskı yaparak diplomatik ve ekonomik kazanımlarını güçlendirmek istemektedir.

Türkiye ve İran’ın müdahalelerine karşı tavır alamayan bir devlet, bu devletlerin istekleri doğrultusunda yerinden edilmiş Kürt halkına baskı ve zulüm yapmaktadır. Bu, Irak için büyük bir ahlaki utançtır ve sığınma hakkının anayasal ihlalidir.

Hîwa AZAD

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Etiketler: Baas RejimiBağdatErbilgüney kürdistanIrak HükümetiMaxmur Mülteci KampıSudani
Önceki yazı

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ

Sonraki Haber

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

Benzer Haberler

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi
Politik Analiz

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

14 Haziran 2025
TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ
Haberler

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ

13 Haziran 2025
Devletli Sınıflı Sistemlerde Kölelik Farklılaşarak Devam Eder
Politik Analiz

Devletli Sınıflı Sistemlerde Kölelik Farklılaşarak Devam Eder

11 Haziran 2025
Sonraki Haber
Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

Öne Çıkan Yazılar

  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi – 1

    Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi – 1

    642 Paylaşım
    Paylaş 257 Paylaş 161
  • Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?

    511 Paylaşım
    Paylaş 204 Paylaş 128
  • Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

    509 Paylaşım
    Paylaş 204 Paylaş 127
  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-2

    568 Paylaşım
    Paylaş 227 Paylaş 142
  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-3

    543 Paylaşım
    Paylaş 217 Paylaş 136

Önerilenler

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ

HPG’den Savaş Rantçılarına Karşı Kamuoyuna Çağrı!

Türkiye Ve HTŞ’nin DAIŞ Üzerinden ABD’nin Gözüne Girme Arayışı-HABER ANALİZ

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç