11 Mayıs 2015 Pazartesi Saat 09:41
Cizîr’de çetelere
ağır darbe: 63 ölü
ANF-YPG Basın
Merkezi, YPG/YPJ savaşçılarının Cizîr Kantonu‘nda DAİŞ çetelerine yönelik
başlatılan operasyonun devam ettiğini bildirdi. YPG, Cizîr’de yaşanan
çatışmalarda en az 63 çetenin öldürüldüğünü ifade etti.
YPG Basın Merkezi, YPG/YPJ savaşçılarının Cizîr Kantonu‘nda
DAİŞ çetelerine yönelik başlatılan operasyonun devam ettiğini bildirdi. YPG,
Cizîr’de yaşanan çatışmalarda en az 63 çetenin öldürüldüğünü ifade etti.
YPG Basın Merkezi, Cizîr Kantonu‘nda çetelere yönelik
gerçekleştirilen operasyon ve yaşanan çatışmalara ilişkin yazılı bir açıklama
yaptı.
“DAIŞ çetelerinin Cizîr Kantonu’nun batı sınırlarındaki
tehdidi ve güçlerimizin bu tehdit karşısındaki operasyonları devam etmektedir“
denilen açıklamada devamla şunlar belirtildi:
“Çete grupları, Haseke yakınlarında bulunan ve önceki gün
güçlerimiz tarafından özgürleştirilen Nusret köyüne yönelik dün akşam
saatlerinde bir saldırı düzenlemiştir. Yakın mesafede ve çok şiddetli geçen
çatışmalar ardından çetelerin saldırısı kırılmıştır. Bu alanda yaşanan
çatışmalardaki net ölü ve yaralı çete sayısı tespit edilemezken, çetelere ait 6
cenaze ele geçirilmiştir. Çete saldırılarının püskürtülmesinde önemli bir rol
oynayan 1 yoldaşımız kahramanca savaşarak şehadete ulaşmıştır.
Aynı bölgede bulunan Aşra ve Mecdel köylerinde de dün sabah
başlayan ve gece saatlerine dek devam eden çatışmalar yaşanmıştır. Çeteler
çeşitli kereler bu köylere ağırlığı yabancılardan oluşan takviye yapmıştır.
Yakın mesafede, çok şiddetli geçen çatışmalarda çetelere ağır darbeler
vurulmuştur. Güçlerimiz tarafından tespit edilebilen, Aşra köyünde 22, Mecdel
köyünde de 10 çete üyesi öldürülmüştür. Bu çatışmalarda büyük bir moral ve
cesaretle savaşan 2 yoldaşımız şehadete ulaşmıştır.
Güçlerimiz gece saatlerinde Mecdel köyüne yönelik yeni bir
saldırı başlatmış ve bu saldırı sonucunda çeteleri tümüyle köyden çıkartmıştır.
Bu saldırıda tespit edilebilen 6 çete üyesi öldürülmüştür. Güçlerimiz çetelere
ait 2 adet BKC, 2 adet B7 roketatar, 3 adet kaleşnikof ile bu silahlara ait
mühimmat ele geçirmiştir. Köyün özgürleştirilmesinde önemli rol oynayan ve
kahramanca savaşan 1 yoldaşımız şehadete ulaşmıştır.
Dün gece çete grupları 6 Mayıs gecesi güçlerimiz tarafından
özgürleştirilen Qeşqa ve Hêla köylerine yönelik bir saldırı düzenlemiştir. Bu
alanda sabah saatlerine dek şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Güçlerimiz,
çetelerin saldırılarında kullanmak üzere hazırladığı 2 bomba yüklü aracı
çetelerin içinde patlatarak imha etmiştir. Çetelerin yoğun saldırılarına rağmen
güçlerimiz büyük bir direnç göstererek bu saldırıları püskürtmüştür. Bu
şiddetli çatışmalarda kahramanca savaşan 2 yoldaşımız şehadete ulaşmıştır.“
SERÊKANİYÊ’DE ÇETE
SALDIRISI PÜSKÜRTÜLDÜ
Çete gruplarının Serêkaniyê’nin 24 km güneybatısında bulunan
stratejik Til Boxa tepesi ve Firêsa köyüne yönelik de bir saldırı düzenlediğini
bildiren YPG, “Til Boxa tepesini ele
geçirmek için kuşatmaya alan çete gruplarıyla güçlerimiz arasında sabah
saatlerine dek şiddetli çatışmalar yaşanmıştır. Çatışmalar ardından güçlerimiz
çete gruplarını tepe çevresinden püskürtmüş ve ağır darbe vurmuştur. Bu alanda
tespit edilebilen 17 çete üyesi öldürülmüştür. Frese köyünde yaşanan çatışmalar
halen devam etmektedir“
TİL HEMİS’TE 2 ÇETE
ÖLDÜRÜLDÜ
YPG açıklamasında, “Dün gece güçlerimiz Til Hemis’in
güneyinde bulunan Xîzêla köyünde konumlanan çete gruplarına yönelik bir saldırı
düzenlemiştir. Bu saldırıda tespit edilebilen 2 çete üyesi öldürülmüştür“
denildi.
Kobanê’de 17 çete
öldürüldü
ANF-Kobanê’de
YPG/YPJ savaşçıları ile DAİŞ arasında yaşanan çatışmalarda tespit edilen 17
çete öldürüldü.
YPG Basın Merkezi, DAİŞ terör örgütünün işgal girişimine
karşı yürütülen Kobanê direnişinin 236. gününde devam ettiğini belirtti.
Dün gece savaşçıların Kobanê’nin doğusunda bir operasyon
düzenlediğini ifade eden YPG, “Bu operasyon sonucunda Metîniye ye Duyemîn
köyü güçlerimizce özgürleştirilmiştir. Bu alanda yaşanan çatışmalarda çetelere
ait patlayıcı yüklü bir araç, çetelerin içinde patlatılarak imha edilmiştir.
Burada tespit edilebilen 10 çete üyesi öldürülmüştür. Güçlerimiz bu alanda 5
çete cenazesiyle birlikte 4 kaleşnikof ve 800 kaleşnikof mermisi, 1 adet B7
roketatar, 1 adet BKC, 1 adet Bruno silahı, 1 adet askeri araç ve çok sayıda
askeri malzeme ele geçirmiştir“ dedi.
Çete gruplarnını dün gece Kobanê’nin güney ve güneybatısında
iki ayrı saldırı düzenlediğini kaydeden YPG, „Güneydeki Ernê köyüne yönelik
düzenlenen saldırılar uzun ve şiddetli çatışmalar ardından püskürtülmüştür. Bu
alanda tespit edilebilen 7 çete üyesi öldürülmüştür. Güçlerimiz bu alanda
çetelere ait 5 adet kaleşnikof, 1 adet BKC, 1 adet telsiz cihaz ve çok sayıda
askeri malzeme ele geçirmiştir.
Çete grupları saat 03.00 sularında da Kobanê’nin
güneybatısında bulunan Qilhaydê köyüne yönelik bir saldırı düzenlemiştir.
Bölgede bulunan iki tepeye yerleşen çete gruplarına güçlerimiz müdahale etmiş
ve çeteleri bu tepelerden püskürtmüştür. Bu alandaki çatışmalar halen devam
etmektedir“ diye belirtti.
Salihiyê köyü
çevresinde çatışmalar şiddetleniyor
ANF-Hasekê’nin
Salihiyê ve civar köylerinde YPG / YPJ güçleri ile DAİŞ çeteleri arasında
çatışmalar şiddetli bir şekilde sürüyor.
Hasekê’nin Salihiyê ve civar köylerinde YPG / YPJ güçleri
ile DAİŞ çeteleri arasında çatışmalar şiddetli bir şekilde sürüyor.
Çatışmalarda öldürülen çetelerden 10’unun, Serêkaniyê hattındaki Til Boxa
tepesine yönelik şiddetli saldırıları püskürtülen çetelerden de 47’sinin
cenazesi YPG güçlerinin eline geçti.
ANHA’nın geçtiği habere göre, DAİŞ tehdidini bertaraf etmek
için YPG/YPJ güçlerinin başlattığı operasyon kapsamında Hesekê ve Serêkaniyê
bölgelerinde savaşçıların DAİŞ çetelerine çok ağır kayıplar verdirdiğini
bildirdi.
YPG savaşçıları ile DAİŞ çeteleri arasında Hesekê
yakınlarındaki Salihiyê ve etrafındaki köylerde bu saatlerde çok şiddetli
çatışmalar yaşanıyor. YPG tarafından özgürleştirilen köyleri geri almak için
saldırı düzenleyen DAİŞ çetelerine YPG güçlerinin sert karşılık vermesi üzerine
şiddetlenen çatışmalarda çeteler kayıp verdi. Bu alanda YPG güçleri 10 çete
cenazesini ele geçirdi.
SERÊKANİYÊ’DE 47 DAİŞ
ÜYESİNİN CENAZESİ YPG’NİN ELİNDE
Diğer taraftan Serêkaniyê’nin 24 km güneybatısında bulunan
stratejik Til Boxa tepesini ele geçirmek için kuşatmaya alan çete gruplarıyla
YPG savaşçıları arasında dün geceden beri yaşanan çatışmalar çetelerin
püskürtülmesiyle durdu.
Şiddetli çatışmalar ardından alandan püskürtülen çetelere
YPG savaşçıları çok ağır darbeler vurdu.
Alandaki çatışmalarda öldürülen onlarca çeteden 47’sinin
cenazesi YPG savaşçılarının denetimi altına girdiği öğrenildi.
TİL MECDER KÖYÜNDE
ÇETELER MOTOSİKLETLE KAÇMAYA ÇALIŞIYOR
Bu arada bölgedeki muhabirlerimiz ise çetelerin Til Mecder
köyüne YPG / YPJ güçlerinin düzenlediği operasyon sonucunda bölgeden kaçan DAİŞ
çeteleri yaralı ve ölülerini motosikletlerle alandan uzaklaştırmaya çalışıyor.
Öte yandan Evdil Eziz’den takviye gelen çetelerin YPG / YPJ
güçleri tarafından görülmemek için bölgedeki buğday tarlalarını ateşe verdiği
de belirtiliyor.
Rojava’ya müdahale
Türkiye’de iç savaş demektir- CİHAN ÖZGÜR
ANF-Yemen
krizinden sonra Arap Birliği Mısır’da toplanarak ortak hareket etme kararı
aldı. Suudi-Katar-Mısır öncülüğünde gelişen oluşuma Türkiye destek
açıklamasında bulundu.
Yemen krizinden sonra Arap Birliği Mısır’da toplanarak ortak
hareket etme kararı aldı. Suudi-Katar-Mısır öncülüğünde gelişen oluşuma Türkiye
destek açıklamasında bulundu.
Eş zamanlı olarak Türkiye’nin yönlendirmesiyle Suriye’de
bulunan El Kaideci radikal unsurlar birleşerek Fetih Ordusu’nu kurdu ve İdlib’i
ele geçirdi.
ÖSO, El Kaideci unsurlarla işbirliği yapmaya, ortak hareket
etmeye başladı.
Kobanê ve Cizirê kantonlarında YPG ile DAİŞ arasındaki
çatışmalar hız kesmeden devam ediyor.
BM, Cenevre’de Suriye gündemli konferans düzenliyor. 4-5 ay
devam edeceği tahmin edilen ve öngörüşmeleri başlayan toplantıya ilk defa
Rojava Özerk Yönetimi bir taraf olarak katılıyor.
Cenevre’de toplantılar devam ederken sahada da önemli
gelişmeler yaşanıyor.
Suriye’ye müdahale olasılığı ciddi ciddi tartışılıyor.
Eğit-donat projesine Türkiye topraklarında başlandı.
Türk devletinin DAİŞ’e patlayıcı yapımında kullanılan
kimyasal madde gönderdiği fotoğraflarla ortaya çıktı.
Suudi Arabistan’ın başını çektiği Arap Birliği gücünün
Suriye’ye hava saldırısı düzenleyeceği iddia ediliyor.
Türk devletinin Rojava’nın işgali anlamına gelecek olan
tampon bölge talebi yeniden gündemde.
Hedef Suriye değil
Rojava
Bomba iddia ise CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin’den geldi.
Tekin’e göre Türkiye Suriye’ye kara harekatı yapacak. Şu ana kadar ne TSK ne de
hükümet iddiayı yalanlamadı.
Peki bütün bu gelişmeler ne anlama geliyor?
Türk devletinin Suriye’den çok Rojava’yla sınırı olduğu
düşünüldüğünde hedefin Suriye değil Rojava olduğu rahatlıkla görülebilir.
AKP’nin Rojava’nın kazanımlarını asla kabullenmediğini ve Rojava devriminin
yenilgiye uğratılması için şeytanla dahil her türlü kirli ittifakı
geliştireceğini DAİŞ-El Nusra ortaklığından biliyoruz. AKP’nin paralel
başkanları olan Erdoğan ve Davutoğlu’nun Rojava’nın statüsüne dair hem fikir
oldukları biliniyor. Son dönemde AKP içerisinde yaşanan gelişmeler ve çözüm
süreci konusunda gelinen nokta mutlak belirleyici pozisyonda olan kişinin
Erdoğan olduğunu gösterdi. Dolayısıyla Türk hükümetinin, Rojava karşıtı her
türlü ittifakın başını çekmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Sünni ortodoks mezhep anlayışına dayalı Suudi-Katar-Türkiye
işbirliğinin mezhepsel çatışmayı Türkiye sınırlarına taşıma olasılığı yüksek.
Öte yandan Türk devletinin olası Rojava müdahalesinin
savaşın kuzey Kürdistan ve Türkiye topraklarına taşması anlamına geleceği açık.
Türkiye’deki
uygulamalar müdahale habercisi mi?
Türk devletinin tampon bölge olarak ifadelendirdiği
Rojava’ya yönelik işgal girişiminin ne tür sonuçlar yaratacağını 6-8 Ekim
Rojava’yı sahiplenme serhildanlarına bakarak tahmin edebiliriz. Bir iç savaşın
eşiğine gelen Türkiye’deki kaosa Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan müdahale
ederek krizi sona erdirmişti.
AKP hükümetinin çözüm sürecini dondurması, Kuzey
Kürdistan’da siyasi ve askeri operasyonlarda yaşanan artış, HDP’nin parlamento
dışında kalması için geliştirilen provokasyonlar adeta iç savaş çıkarma provaları
gibi. Erdoğan tarafından apar topar onaylanan ‘terör yasaları’nın ise bir iç
isyanı bastırmak için çıkarıldığı anlaşılıyor.
Demokratik çevrelere ve muhalif kesimlere yönelik artan
baskılar ve basına yönelik geliştirilen uygulamalar düşündürücü.
Acaba AKP bir yandan Rojava’ya yönelik işgal hesapları
yaparken öte yandan kuzey Kürdistan ve Türkiye’de gelişecek direnişi
bastırmanın tedbirlerini mi alıyor?
Göstergeler bu yönlü.
Cenevre’de ‘’tampon’’
şantajı mı?
Öte yandan uluslararası güçlerin Elisse Sarayı kabulü ile
başlayan bir dizi görüşmeden sonra Rojava Özerk Yönetimi’ni Cenevre’ye davet
etmesine paralel sahadaki tablo acaba yaşanan gelişmeler, Türk devletinin
uygulamaları Cenevre toplantılarında Kürt tarafına yönelik baskı ve şantaj
unsuru mu? Sorusunu akıllara getiriyor.
Uluslararası güçlerin, dünya halklarının takdirini toplayan
Rojava direnişini direk karşıya almadan ancak böylesi şantajlarla
sistemiçileştirme çabasında olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’nin gerilim
siyasetine paralel olarak KDP’nin PKK karşıtı siyaseti tırmandırmasının
ardından peşmergelerin Kobanê’den çekilmesi ve güney Kürdistan Bölgesel
Yönetimi Başkanı M Barzani’nin ‘’bağımsızlık’’ ajandasıyla ABD’ye gitmesini de
Türk siyasetine eklemlenmenin sonuçları olarak ele alabiliriz.
SAVAŞ TEHDİDİ ALTINDA
TÜRKİYE SEÇİMLERİ
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık bir söyleşide,
Türk devletinin bölgede etkili olmasının DAİŞ’in etkisi anlamına geleceği
tespitini yapıyor. Türk devletinin bölgesel güç olma hesaplarının Kürtlerin aleyhine
olacağı açık.
Dolayısıyla Türk devletinin Rojava karşıtlığına dayanan
siyasetinin kuzey Kürdistan başta olmak üzere bütün Kürdistan’ı etkileme
potansiyeli ve olasılığı var.
Eğer AKP bu siyaseti yürürlüğe koyarsa, Türkiye’nin yeniden
karışacağını söyleyebiliriz. Yaşanan gelişmeler ve muhtemel senaryolar, son
dönemde çokça dillendirilen ‘’AKP başarısız olacağını fark ettiği anda
seçimleri erteleyebilir’’ savının yabana atılır bir iddia olmadığını
gösteriyor.
Aynı şekilde Türkiye seçimlerinin de Kürdistan açısından
belirleyici sonuçları olacaktır. Öyle ki kuzey ile Rojava arasındaki sınırlar
her anlamda aşılmış durumda. Her iki parça adeta birleşti. Türk devleti de hem
kuzeyde hem de Rojava’ya yönelik aynı siyaseti izliyor. 7 Haziran seçimlerinde
HDP’nin elde edeceği başarı sadece kuzey Kürdistan siyaseti açısından değil
Türk devletinin Rojava siyaseti açısından da dönüm noktası olabilir.
ROJAVA’YA MÜDAHALE İÇ
SAVAŞI DOĞURUR
Rojava’ya yönelik gelişecek saldırı ve bu saldırıya karşı
gelişecek olan direniş ortamında seçimlerin esamesi okunmayacaktır. Bu durum
bir yandan da DAİŞ’in Kuzey Kürdistan ve Türkiye topraklarını kullanması
anlamına gelir ki o zaman Türkiye kendisini bir iç savaşın tam ortasında bulur.
Böylesi çılgın bir senaryo hem AKP’ye hem de Türkiye’ye çok şey
kaybettirecektir.
Dolayısıyla Türkiye’nin geleceği açısından Türk devletinin
Rojava siyasetinin çok belirleyici bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz.
KIRMIZI ÇİZGİ ROJAVA
Çünkü hem PKK hem de Önderliği Öcalan, Rojava’nın süreç
açısından kırmızı çizgileri olduğunu defalarca dile getirmişti. Kürt halkının
Rojava hassasiyetinin göstergesi ise 6-8 Ekim olayları oldu.
Özcesi Rojava sadece Kürtlerin değil Türklerin, Arapların ve
Farsların da kaderini ve geleceğini belirleyecek kadar önemli bir gerçeklik.
Dolayısıyla uluslar arası güçlerin, başta Türkiye olmak üzere bölgesel
aktörlerin ve Kürtlerin siyasetini Rojava şekillendirecektir.
Türk devleti iç savaş olasılığını göze alır mı? bekleyip
göreceğiz. Ancak göstergeler Türkiye’nin tampon bölge kozunu sürekli
kullanacağını ve dış siyasetini de Kürtlere statüsüzlük ekseninde sürdüreceğini
gösteriyor.
AKP iktidarında
hukukun itibar yitirdiğini Babacan da itiraf etti
DİKEN-Türkiye’de
yargının siyasallaştığına dair bir eleştiri de Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’dan
geldi.
İstanbul’daki bir törende konuşan Babacan, Türkiye’nin hukuk
alanında ilerlemediğini, hatta itibar kaybettiğini söyledi. Başbakan
yardımcısı, “Yargı hizmetleri vatandaşın memnuniyetini ölçtüğümüz
araştırmalarda hızla gerilere düşen bir alan diye konuştu.
‘En hızlı düşüş yargı
hizmetlerinde’
Hürriyet’te yer alan habere göre Türkiye’nin gerçek anlamda
bir hukuk devleti olabilmesi için mücadele vermesi gerektiğini belirten
Babacan, “Mücadele diyorum çünkü maalesef son 12.5 yıllık dönemde Türkiye
birçok alanda ilerledi ama ilerlemediği hatta itibar kaybettiği bir alan var o
da maalesef yargı dedi.
Başbakan yardımcısı, kurumların güven anketlerine ve kamuoyu
çalışmalarına bakıldığında güven noktasında yargının maalesef alt sıralarda
çıktığını kaydederek şöyle konuştu: “Hukuk halkımızın memnuniyetini ölçen
araştırmalarda da memnuniyet seviyesinin hızla düştüğü bir alan. 2003 yılından
bu yana vatandaşlarımıza ‘Sağlık hizmetlerimizden memnun musunuz?’, ‘Eğitimden
memnun musunuz?’, şeklinde sorular sorarak memnuniyetini ölçüyoruz. Burada en
hızlı düşüşün yargı hizmetleri olduğunu görüyoruz.
Mükerrer yok –
Hürriyet
YÜKSEK Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven, Adrese Dayalı
Nüfus Kayıt Sistemi’nde olmadığı tespit edilen 174 bin 191 seçmenin TÜİK’in
verilerinde yer almadığı halde seçmen kütüğünde bulunduğu iddiasının tamamen
gerçek dışı olduğunu söyledi.
YSK Başkanı Güven, seçmen sayıları ve oyların sayımına
ilişkin iddiaları yanıtladı. Avrupa Komisyonu Parlamenter Meclisi’ne (AKPM)
bilgi veren CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger’in iddialarına ilişkin YSK
Başkanı Güven, “Seçmen kütükleri 10 Mart itibarıyla Adrese Dayalı Nüfus
Kayıt Sistemi’nden alınarak oluşturulmuş olup, bırakın 174 bin 191 kişiyi,
sistemde olmayan 1 kişinin bile seçmen kütüğünde kaydının olması mümkün
değildir” diye konuştu. SEÇSİS’in, seçimle ilgili güvenli bilgi sistemi
olduğunu vurgulayan Güven, buradaki verilerin, siyasi partilerle paylaşıldığına
işaret etti.
536 bin kişi
yazılmamış
SEÇSİS’in seçim günü, ilçe birleştirme tutanağının tanzimi
sırasındaki veri girişiyle devreye girdiğini anlatan Güven, “Bugüne kadar
kurulumuza, gerek bu partiler tarafından kuruldaki temsilcileri aracılığıyla
gerekse başka şekilde SEÇSİS’e dışarıdan müdahale edilerek sonuçların
değiştirildiğine dair hiçbir somut itiraz gelmediği halde SEÇSİS’e dışarıdan
müdahale edilerek hile yapıldığını söylemek milletvekili sorumluluğu ile
bağdaşmamaktadır” dedi. Güven,
seçmen kaydının nasıl silindiğinin genelgelerde mevcut olduğunu, itiraz sonucu
düşürülen seçmen sayısının 591 kişi olduğunu bildirdi. Adres Kayıt Sistemi’ne
adres beyan etmediği için seçmen kütüğüne yasal olarak yazılmayan 536 bin 476
kişi bulunduğunu da açıklayan Güven, şöyle konuştu: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı
olmayan hiçbir seçmen listede olmadığı gibi mükerrer seçmen de yoktur. Yanlış
adrese ilişkin itiraz edilebilmesi için listeler siyasi partilere verildiği
gibi muhtarlıklarda da askıya çıkarılmaktadır.”
İmam Hatipler’den ne
istiyorlar Y. Şafak
İzmir’de toplu açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı
Erdoğan, İmam Hatip ve Diyanet’in hedefe konulmasına sert tepki gösterdi: İmam
hatiplerde okuyan evlatlarımız birliğimizin, beraberliğimizin, kardeşliğimizin
garantisi olduğu için saldırıyorlar. Diyanet’e de aynı sebeple saldırıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir Atatürk Stadı’nda düzenlenen
toplu açılış törenine katılarak 626 yatırımı açılışını gerçekleştirdi. Törende
bir konuşma yapan Erdoğan, CHP’nin İmam Hatipleri ve HDP’nin de Diyanet İşleri
Başkanlığı’nı kapatacaklarına yönelik seçim vaatleriyle ilgili sert
eleştirilerde bulundu. Erdoğan özetle şunları söyledi:
BİZİM KABEMİZ TEKTİR
Bir zamanlar CHP, ‘Kabe Arap’ın olsun bize Çankaya yeter’
diyordu. şimdi de bu HDP çıkmış ne diyor aynı şekilde o da bunu değişik bir
versiyonla kullanıyor. Diyor ki, ‘Kabe Arap’ın olsun bize Taksim yeter’ diyor.
1 Mayıs’ta söyledikleri bu. Bizim Kabemiz, tektir ama bunlar hala benim Kürt
kardeşlerimi istismar ediyorlar
TÜRKİYE KRİTİK BİR
DÖNEMEÇTE
Türkiye 2007’de girdiği yolun yeni ve önemli bir aşamasına
geldi. 7 Haziran seçimleri bu yolda kritik bir dönemeç. Milletimiz yeni
Türkiye’nin inşası ile eski Türkiye koalisyonu arasında bir tercih yapacak.
2023 hedeflerine ulaşabilmemiz için bu süreçten yeni anayasa ve onunla birlikte
başkanlık sistemini mümkün kılacak bir adımı, bir sonucu çıkarmamız gerekiyor”
KÜRTÇE KUR’AN’DAN
NİYE RAHATSIZ OLUYORSUN
Kürt kardeşlerimi istismar edenlere de sesleniyorum, benim
Diyanet İşleri Başkanlığımın hazırlamış olduğu Kur’an mealinden niye rahatsız
oluyorsun? Kalktılar dediler ki ‘Bunu Diyanet yaptırmadı.’ Ertesi gün hemen
Diyanet İşleri Başkanlığımız gereken cevabı verdi. Ne dedi, ‘Biz şu anda 10
bini aşkın Kürtçe mealli Kur’an’ı hazırlattık ve gerekli illere gönderdik.’
Mesele ne? İstismar. Onlar yapıyorlar”
KAZANAMAZSAK GİDERİZ
DİYEMİYORLAR
Parlamenter sistemin beşiği sayılan İngiltere’de ne oldu?
Seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen ardından milletvekili sayıları düşen 3
partinin genel başkanları, yenilgilerini kabul edip istifalarını ilan etti. Bu
durumun İngiltere’de ciddi bir temsilde adalet ve daha önemlisi yönetimde
istikrar tartışması başlattığını görüyoruz. Ama bizde diğerlerinin hiç birinde
böyle bir şey yok. Hadi madem iddialısınız değil mi, ‘Birinci parti olamazsam
ben de çekilip gideyim’ deyin. Niye demiyorlar? Çünkü bunların istikrar diye
bir derdi yok.
RAHATSIZLIKLARININ
SEBEBİ BELLİ
Bu örgütler ve önlerine düşen parti, imam hatiplerden ne
istiyor? Bu milletin evlatlarının hem diğer alanlarda en iyi eğitimi alması hem
de inancını öğrenmesi, kimi, niye rahatsız eder? Sebebini söyleyeyim. Bu
okullarda eğitim gören evlatlarımızın, ülkemizin ve milletimizin birliğinin,
beraberliğinin, kardeşliğinin garantisi olduğunu bildikleri için oraya
saldırıyorlar. Diyanet’e de aynı sebeple saldırıyorlar.
Türkiye istikrarın anahtarı
İktisadi Kalkınma Vakfı’nın (İKV) “50. Yılında Türkiye-AB
İlişkileri programına katılan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, inişli çıkışlı bir
şekilde de olsa 10 yıldır müzakere sürecini devam ettirmekte kararlı
olduklarını belirtti. Erdoğan, özetle şunları söyledi: Biz kararlı duruşumuzu
sürdürürken birliğin tutarlı bir tutum benimsemediğine de üzülerek şahit
oluyoruz.
ÖNÜMÜZE HARİTA
KOYDULAR
En sıkıntılı anlarda dahi ‘Gerekirse Kopenhag siyasi
kriterlerinin adını Ankara Kriterleri olarak değiştiririz’ dedik. Biz ilerleme
kaydedelim diye çırpınırken, haritayı gösterip ‘AB her şeyden önce Avrupa
kıtası içindir’ dediler. Bölgemizdeki çatışmalar, AB’nin Türkiye’yi dışlamasını
değil, tam tersine Türkiye ile ilişkilerini çok daha ileriye taşımasını gerekli
kılıyor. Avrupa’nın güvenliği bizim batı sınırlarımızda değil, doğu
sınırlarımızda başlıyor. Diğer yandan Türkiye, AB’nin sadece siyasi değil,
ekonomik istikrarının da anahtarıdır.
BÖLGESEL GÜÇ BİLE
OLAMAZ
Biz, daha güçlü, daha müreffeh, daha demokrat bir Türkiye’yi
ifade eden yeni Türkiye hedefimize, AB tam üyeliğimizle daha hızlı şekilde
ulaşabileceğimize inanıyoruz. Bu ortaklığın AB’ye de katkısı olduğu açıktır.
Türkiye’yi dışlamış bir AB’nin, değil küresel,bölgesel güç konumunu dahi
muhafaza edemeyeceğine inanıyorum.
Üretim ve tasarımda
söz sahibi olmalıyız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Fatih’teki Faruk Saraç
Tasarım Meslek Yüksekokulu Açılış Töreni’ndeki konuşmasında da Türkiye’nin
önündeki yeni hedefi “Üretimle birlikte tasarımda da bölgesinde ve dünyada söz
sahibi olmak şeklinde açıkladı. Türkiye’de yıllık patent başvuru sayısının 12
yıl öncesine göre 11 kat artarak, 5 bine çıktığını, yıllık yerli buluş
sayısının 8 bini aştığını belirten Erdoğan, “Çünkü asıl değerli olan tasarımdır.
Biz işte bunun için örneğin bu alanın dışında, ‘Yerli araba’, ‘Yerli savunma
sanayi’ diyoruz dedi. Erdoğan, Savunma Sanayi Fuarı’nda yüzde 100 yerli olan
ürünlerin ortaya çıkmaya başladığını, yüzde 100 yerli insansız hava aracının
üretildiğini dile getirerek, “Bunu yapan gençler, bizim gençlerimiz. Bunu
almamak için direnen bazı mahfiller var. Ama o da hallolacak. Şu anda biz
yurtdışında pazarlığını yapmaya da başladık. Ben zaten söylüyorum, ‘Bu konuda
pazarlamacılık yapacağım, her yerde.’ Çünkü pazarı oluşturacağız ki teşvik
olsun diye konuştu.
Bütün ampulleri
kıracağız, Meclis’te olacağız’ – DİHA
Köy köy, sokak sokak esnaf ve halk ziyaretleri ile seçim
çalışmalarını sürdüren HDP’li adaylar, toplumun her kesiminden yoğun ilgi
görüyor. Mersin’de Pazar esnafını ziyaret eden adaylara genç bir esnaf
tarafından, “Bütün ampulleri kıracağız. Bizler de Mecliste olacağız”
şeklinde seslenilmesi alkışlarla karşılık buldu.
ŞIRNAK
HDP Şırnak İl Örgütü’nün seçimler kapsamında köy ziyaretleri
devam ediyor. HDP Şırnak Milletvekili Adayı Aycan İrmez ve kurum
temsilcilerinin olduğu kalabalık bir heyet, Güçlükonak’a (Basa) bağlı Celeka,
Şırnak’ın köylerinden İkizce (Mıla Şantıyé), Avga Masya, Nerex ve Heştan’da
kitlesel bir şekilde karşılanırken, HDP’li heyeti karşılayan köylülerin coşkusu
ise görülmeye değerdi. Köy girişlerinde PKK, KCK, YPG ve HDP bayrakları ile
karşılama düzenleyen yurttaşlar sık sık “Bijî Serok Apo” sloganları
atarak alkışlar eşliğinde zılgıtlar çaldı.
VAN
Çaldıran Belediyesi Eşbaşkanı Suna Atabay, DBP İlçe
Eşbaşkanı M. Nasır Ürgen ve HDP-DBP ilçe yöneticileri seçim çalışmaları
kapsamında düğünlere katıldı. Düğün ziyaretlerinde konuşma yapan Çaldıran
Belediye Eşbaşkanı Suna Atabay, “Bu parti zor aşamalardan buraya geldiği
için yapılacak genel seçimde Kürt halkı olarak iradenizi sandıklara yansıtın.
Sayın Abdullah Öcalan Kürt halkının özgürlüğü için uzun yıllardır İmralı’da
hücrede kalıyor. Bizler de liderimiz olan Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için tek
bir oyumuzu bile heba etmemeliyiz” dedi.
BİTLİS
HDP Bitlis milletvekili adayı Zeynel Omay, seçim
çalışmalarını Hizan’ın köylerine yaptığı ziyaretler ile sürdürdü. Ziyaretlere
Hizan Belediyesi Eşbaşkanı İhsan Uğur, HDP Hizan İlçe Eşbaşkanı Abdulkerim
Gültekin ile HDP’li yöneticiler katıldı. İlk olarak Hizan merkezinde taziye
ziyaretinde bulunan Omay, Sevkar (Yukarı Ayvacık) köyünde yurttaşları ziyaret
etti. Omay, burada yaptığı ev ziyaretinde Türkiye halklarına barışı ve huzuru
vaat ettiklerini ifade ederek, 40 yıldır Kürt halkı üzerinde yürütülen kirli
savaşın ortadan kalkmasının tek teminatı olduklarını söyledi. Ardından ise
Çaçvan (Aşağı Ayvacık), Nêrxan (Şenlik) köyleri ziyaret edildi. Omay, özellikle
kadınlar tarafından ilgiyle karşılandı. Omay, yurttaşlardan barış için HDP’ye
destek vermelerini istedi. Daha sonra ise Keğis (Ortaca), Nurs ve Nurs köyüne
bağlı mezralar ziyaret edildi.
MUŞ
HDP Muş milletvekili adayları Burcu Çelik Özkan, Ahmet
Yıldırım, Mensur Işık ve Muş Milletvekili Demir Çelik, DEM-GENÇ’in Muş’un
Muratpaşa Mahallesi’nde “Xwedi derkeve” hamlesi kapsamında
düzenlediği halk şölenine katıldı. Yüzlerce yurttaşın katıldığı şölende konuşan
HDP adayı Yıldırım, 7 Haziran seçimlerinin Kürtler ve Türkiye halkları için
tarihi bir öneme sahip olduğunu belirterek, Muş’ta gösterilen 3 adayı da
Meclis’e taşımak için kararlı olduklarını ifade etti.
Muş’un Bulanık ilçesinde devam eden seçim çalışmaları
kapsamında HDP seçim komisyonları tarafından köy ve mahallelerde bir yandan ev
toplantıları, diğer taraftan şölenler düzenleniyor. İlçeye bağlı tüm
mahallelerde kadın meclisi tarafından kadınlara yönelik yapılan çalışmalar
kapsamında Cumhuriyet Mahallesi’nde alınan ev toplantısına kadınlar büyük ilgi
gösterdi. Seçim sürecini değerlendiren kadınlar, 7 Haziran’a kadar gece gündüz
demeden çalışmalarına hız vereceklerini kaydetti.
‘AKP karalama
politikalarına sarılıyor’
Aynı gün içerisinde Kültür Mahallesi’nde bulunan çay
bahçesinde gerçekleştirilen şölene HDP ve DBP eşbaşkanları, mahalle komisyonu
üyeleri ile yüzlerce yurttaş katıldı. Seslendirilen çalınan müzikler eşliğinde
saatlerce halay çeken yurttaşlar, “Bijî Serok Apo”, “Bê Serok
jiyan nabe” sloganlarını haykırdı. Şölende konuşan HDP İlçe Eşbaşkanı
Deral Koca, ezilen ve ötekileştirilenleri çatısı altında birleştiren HDP projesine
tüm halkların sahip çıkması gerektiğini belirterek, gün be gün büyüyen büyük
projeden korkan AKP hükümetinin her türlü iftira ve karalama politikalarına
sarıldığını söyledi.
ANTALYA
HDP’nin Antalya’daki seçim programı kapsamında, kentte aynı
gün içinde 3 seçim bürosunun açılışı gerçekleştirildi. Yüzlerce araçlık
konvoyla HDP Kepez İlçe Örgütü önünde bir araya gelen binlerce yurttaş, yine
konvoyla HDP Esentepe seçim irtibat bürosuna doğru hareket etti. Burada HDP il
ve ilçe yöneticileri ile milletvekili adayları Saruhan Oluç, Deniz Yıldırım,
Hadi Cin, Nuray Erçağan, İshak Kahraman, İlkin Manya ve Songül Şarklı halkı
selamladı. Halkı HDP’ye oy vermeye çağıran adaylar, halka ayrıca 7 Haziran’da
sandıklara ve oylara sahip çıkmaları uyarısında bulundu. Partililer buradan,
Esentepe’ye geçerek başka bir büronun daha açılışını yaptı.
Açılışlarda konuşan HDP Antalya Milletvekili Adayı Saruhan
Oluç, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan mitinglerin anayasal suç
olduğunu belirterek, “Varsın şimdi bizi dinlemesinler. Ama dinleyecekleri
gün de yakında gelecek. Buna inanmıyorsanız, aynı zihniyette olduğunuz Kenan
Evren’e bir bakın” dedi.
OSMANİYE
HDP Osmaniye milletvekili adayları Ahmet Şakir ve Hatice
Betül Çelebi, Kazım Karabekir Mahallesi’nde pazar esnafını ziyaret etti.
Milletvekili adaylarına HDP’li yöneticiler ve yurttaşlar etti. Büyük ilgiyle
karşılanan adaylar, esnafın sorunlarını dinledi.
HDP Osmaniye Milletvekili Adayı Ahmet Şakir, Osmaniye başta
olmak üzere esnafın da üreticinin de sorunlarının her geçen gün büyüdüğünü
söyledi. Şakir, “Biz HDP olarak, halkların olduğu gibi esnafın da
partisiyiz. HDP’ye verilen oy aslında halkın kendisine verdiği oydur”
dedi. Hatice Betül Çelebi ise esnafın sorunlarının çözümünün doğru bir tarım
politikasının yanında halk için yapılacak siyaset anlayışı ile çözüleceğini
söyledi.
MERSİN
Gün içerisinde Yenişehir ilçesindeki pazar esnafını ziyaret
eden HDP’li adaylar Çilem Öz ve Mehmet Taşçı’ya esnafın ve yurttaşların yoğun
ilgisi gözlerden kaçmadı. Adaylar tek tek stantları ziyaret ederken genç bir
esnafın, “Bütün ampulleri kıracağız. Bizler de Mecliste olacağız”
şeklindeki sözleri alkışlarla karşılandı.
Adaylar öte yandan Akdeniz ilçesindeki pazar esnafını
ziyaret etti. Adayları, “Bizler Meclise” sloganı ve alkışlarla
karşılayan esnaflar HDP’ye tam destek verdiklerini söyledi. Esnaf ile sohbet
eden adaylardan Ali Tanrıverdi, HDP’nin Türkiye’de barışın teminatı olduğunu
belirterek, ülkeye barışın mutlaka geleceğini söyledi.
ADANA
Adana Kadın Seçim İnisiyatifi aktivistleri, 5 Ocak
Meydanı’nda yaptıkları basın açıklaması ile seçimlerde HDP’yi
destekleyeceklerini duyurdu. Açıklamada üzerinde, “Kadın düşmanlarına
kadınlardan oy yok” yazılı pankart taşınırken, sık sık, “Jin jîyan
azadî” ve “Erkek vuruyor, devlet koruyor” sloganları atıldı.
Açıklamaya HDP Adana Milletvekili Adayı Beyhan Günyeli’nin
yanı sıra çok sayıda kadın katıldı.
Açıklamayı yapan Adana Kadın Seçim İnisiyatifi Aktivisti
Fatoş Hacıvelioğlu, AKP hükümeti döneminde kadına yönelik baskı, saldırı ve
cinayetlerin yüzde 1400 artığına dikkat çekerek, AKP hükümetinin kadına yönelik
politikalarıyla kadın cinayetlerini meşrulaştırıldığını belirtti. Hacıvelioğlu,
kadın beyannamesi olan tek partinin HDP olduğunu vurgulayarak, seçimlerde
HDP’yi destekleyeceklerini duyurdu.
Açıklama sonrası kadınlar Çakmak Caddesi üzerinde HDP
broşürlerini dağıttı.
DİYARBAKIR
HDP Diyarbakır Milletvekili Adayı Nimetullah Erdoğmuş, Sur
Belediye Eşbakanı Seyid Narin, Sur merkez ilçesi Mardin Kapı Xatunkastal
Mahallesi’nde halk toplantısı düzenledi. Xatunkastal Mahallesi’nde yaşayan
yurttaşların sorunlarını dinleyen Erdoğmuş, sorunların çözümü için
çalışacaklarını ifade etti. Önemli bir süreçten geçtiklerini vurgulayan
Erdoğmuş “Bir oy bile çok önemli. Bir oy bir ses arttıkça
başaracağız” dedi
SİİRT
HDP Siirt’te yürüttüğü seçim çalışmaları kapsamında kent
genelinde 20’inci seçim bürosunu da bu akşam yüzlerce yurttaşın katılımıyla
Gökçebağ (Canika) beldesinde açtı. Büro açılışına HDP Siirt Milletvekilli Adayı
İsmail Aydın ve partililerin yanı sıra yüzlerce yurttaş katıldı.
HDP Siirt Milletvekili Adayı İsmail Aydın, Türkiye
halklarının 7 Haziran’a sayılı günler kala HDP şemsiyesi altına bir sel gibi
akmaya devam ettiğini ifade ederek, 7 Haziran’da halkların zaferini, “Yeni
yaşam” projesinin mimari olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a armağan
edeceklerini söyledi.
Konuşmaların ardından büronun açılışı yapıldı. MKM
gruplarının çaldığı müzikler eşliğinde uzun süre halaylar çekildi.
MANİSA
HDP Turgutlu İlçe Örgütü seçim çalışmaları kapsamında
İstasyonaltı Mahallesi’nde HDP seçim bürosu açtı. Açılışa, HDP Manisa
milletvekili adayları Sibel Genç, M. Umut Polat, Cumali Bulut, HDP il-ilçe
yöneticileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. Açılışta konuşan HDP Manisa
Milletvekili Adayı Sibel Genç, “Müzakere masasının ve kalıcı bir barışın
inşası için varlığımızı, sesimizi ortaya koymak zorundayız. Nerede yaşıyorsak
yaşayalım, Türkiye’nin metropollerinde Ege’de, Manisa’da barış isteyen
irademizi ortaya koymak için sandıklara gitmeli ve oy kullanmalıyız” dedi.
MARDİN
Mardin’de HDP adaylarından Mithat Sancar, akşam saatlerinde
Artuklu ilçesinde bulunan Yalımköy Mahallesi’ni ziyaret etti ve burada halk
toplantısı düzenledi. Çok sayıda kişinin katıldığı toplantıda konuşan Sancar,
seçimlerin Türkiye’nin kaderini belirleyecek önemde olduğuna dikkat çekerek,
“Seçimler, bizim için sadece meclise aday göndermek değildir. Bizim için
Kobanê’de o büyük direnişi büyük zaferi burada demokratik siyasetle taçlandırma
imtihanıdır. Bu imtihandan başarılı çıkmamız gerekiyor” dedi. Sancar, seçimlerin
çözüm sürecini de etkileyeceğini ifade etti.
Sancar daha sonra Artuklu ilçesinde bulunan Kayacan
Mahallesi’ne geçerek, burada da halk toplantısı düzenledi. Toplantıya
çoğunluğunu Arap yurttaşların oluşturduğu çok sayıda kişi katıldı. Bu nedenle Sancar,
halka Arapça hitap ederek, HDP için destek istedi.
URFA
HDP Urfa Milletvekili Adayı Rasim Çakmak, seçim çalışmaları
için gittiği Halfeti ilçesinde yoğun ilgiyle karşılandı. İlçenin girişinde çok
sayıda yurttaş tarafından araç konvoyuyla karşılanan Çakmak, aile ve esnaf
ziyaretleri gerçekleştirdi. Halfeti Belediye Eşbaşkanı Mustafa Bayram, HDP, DBP
İlçe Eşbaşkanları ve ilçe yöneticilerinin eşlik ettiği Çakmak, inşaat işçileri,
esnaf ve kadınlarla sohbet ederek, sorunlarını dinledi. Gittiği birçok yerde
güllerle karşılanan Çakmak, seçmeninden destek istedi.
Dilek Öcalan Suruç’ta
halk toplantısına katıldı
HDP Urfa Milletvekili Adayı Dilek Öcalan, Suruç ilçesinde
düzenlenen halk toplantısına katıldı. Yüzlerce kişinin katılımıyla yapılan
toplantıda konuşan Öcalan, Rojava devriminin öncü gücü olan Kürt kadınlarının
tüm toplumun değişimindeki rolüne dikkat çekerek, halkların kendi kendini
temsiliyeti önüne kurulan seçim barajının yıkılmasında yine en büyük görevin
kadınlara düştüğünü belirtti. Tarih boyunca Kürtlere yönelik geliştirilen
komploların devam ettiğini vurgulayan Öcalan, “Ama halkların kardeşliği,
birlikte ve özgür bir yaşam için hem komploları hem de barajları boşa
çıkaracağız” dedi.
Baydemir: Urfa Suriye
savaşının faturasını ödüyor
HDP Urfa Milletvekili Adayı Osman Baydemir, Şanlıurfa
Ticaret ve Sanayi Odası’nı ziyaret etti. Baydemir’i Oda Başkanı Sabri Ertekin
ve yönetim kurulu üyeleri karşıladı. Burada konuşan Baydemir, bir aydır kentin
tüm dinamikleri ile görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirterek,
“Emeklisinden işçisine, işsizine, esnafımızdan girişimcimize bütün
dinamiklerimize bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz. Hatırlarsanız 2014 seçiminde
yaratılan algılardan bir tanesi Baydemir gelirse kepenkler inecek algısıydı.
Üzülerek ifade ediyorum, Haşimiye’den Arap Meydanı’na, Kapaklı Pasajı’na Gümrük
Meydanı’na kadar kepenkler kapalı. Gerçekten kapalı. Esnaf siftah yapmadan günü
kapatıyor. Urfa bir nevi Suriye savaşının ağır faturasını ödüyor” dedi.
HDP’nin ekonomiyi, dinamikler ile birlikte yükseltme ilkesi
ile hareket ettiğini dile getiren Osman Baydemir, “HDP’nin bakış açısında
sizlerle birlikte olmak vardır. Çiftçiyle birlikte olmak vardır. Bütün ekonomik
dinamiklerle birlikte perspektif oluşturmak ve bu perspektifi birlikte hayata
geçirmek” ifadesinde bulundu.
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sabri Ertekin ise
yerelde güneş enerjisinden elektrik üretmenin mümkün olduğunu belirterek,
“Yaptığımız bir çalışma var. Sulanabilir alanlarda devlet bize sadece
kredi versin. Biz maaş istemiyoruz. Faizli kredi versin. Ürettiğimiz fazla
elektriği de satalım. Çiftçinin sulaması bedavaya gelir ve belki o borcu
bittikten sonra para da kazanır” diye belirtti.
İZMİR
HDP İzmir İl Örgütü, seçim çalışmaları kapsamında Selçuk
ilçesinde halk toplantısı düzenledi. HDP’nin İzmir milletvekili adayları
Ertuğrul Kürkçü, Pınar Aydınlar ve HDP İzmir İl Eşbaşkanı Dilek Ayhan’ın da
katıldığı toplantı, saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından konuşan
Aydınlar, egemen siyasetin Türkiye’deki tüm farklılıklara yönelik uyguladığı
ayrımcı politikalara dikkat çekerek, bu kutuplaştırıcı politikalara karşı
Kobanê direnişinin ruhuyla mücadele edeceklerini söyledi.
‘Türkiye ve
Kürdistan’da zalimlere karşı mücadele edeceğiz’
Ardından konuşan milletvekili adayı Ertuğrul Kürkçü ise tüm
ezilenlerin ortak mücadelesi anlamına gelen HDP’nin, PKK Lideri Abdullah
Öcalan’ın demokratik siyaset önerisiyle geliştiğini söyledi. Kürt halkının
özgürlük mücadelesinin Türkiye’nin genel demokrasi mücadelesiyle birleşmesi
gerektiğine işaret eden Kürkçü, “Kürdistan’dan Karadeniz’in bir kıyısına
geçeceğiz. Ege’de, Akdeniz’de, Çukurova’da, Anadolu’da zalimlere karşı mücadele
edeceğiz. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Diyanet Başkanı, YÖK Başkanı, yerel
yönetimleri ele geçirmiş tüm belediye başkanları onlarla iş yapan müteahhitler
ve hırsızlar HDP’ye karşı saflaşıyor” dedi. AKP iktidarının Türkiye’de
yaşayan Alevi, Sünni, Kürt ile Türk halklarını birbirine düşürmeyi amaçladığını
da belirten Kürkçü, şunları söyledi: “Partimiz Demirtaş ile sosyalist hareketten
Yüksekdağ’ı olduğu gibi birbirlerinin karşısına konulan tüm toplulukları yan
yana getirdi. Türkiye’yi yönetenler, ‘Alevi ile Sünniyi, Kürt ile Türkleri
karşı karşıya getiremezsek ne yaparız’ diye düşünüyorlar. İktidardan
ineceksiniz yapacağınız tek şey, bu.”
‘Barış mimarı değil,
barış sahtekârı’
“Barışın mimarı” olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı
Recep Tayip Erdoğan’ı “barış sahtekarı” olarak nitelendiren Kürkçü,
“Halkı ‘barış yapacağım’ diye kandırmaya çalıştın. Halklar birbirini
öldürmüyorsa, öldürmeyecekse sevgili yoldaşımız, Kürt halkının önderi Öcalan
‘barış’ dediği içindir” dedi.
Fakirliğin olmadığı
yeni bir başlangıç – Milliyet
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, hükümeti 13 yılda 6 milyon
200 bin işsiz ve 17 milyon yoksul yaratmakla eleştirirken, “Yoksulluğu, açlığı
tarihe gömeceğiz dedi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dün partisinin seçim
çalışmaları kapsamında İstanbul 2. bölgede milletvekilli adayları ile birlikte
seçim turu attı. Halka seslenen Kılıçdaroğlu, “6.2 milyon işsizimiz var, 17
milyon yoksulumuz var, 2 milyon Suriyeli’ye ödediğimiz 5.5 milyar dolarımız
var, içinize siniyor mu diye sorun dedi.
Tekin karşıladı
Atatürk Havaalanı’nda CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin,
Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, 2. Bölge milletvekili adayları ve
partililer tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, konvoy eşliğinde Zeytinburnu’na
gitti. Zeytinburnu Meydanı’nda halka seslenen Kılıçdaroğlu, bugüne kadar CHP’ye
oy vermemiş seçmenler ile birlikte sandığa gitmelerini istedi. Kılıçdaroğlu,
“13 yıldır bir iktidara kredi verdin, 13 yıl. 13 yılın sonunda 6 milyon 200 bin
işsizimiz var, 17 milyon yoksulumuz var, aylığı 1000 liranın altında olan 8
milyon emeklimiz var, izlenen yanlış dış politika nedeniyle 2 milyon
Suriyelimiz var. 2 milyon Suriyeli’ye ödediğiniz 5.5 milyar dolarımız var.
İçine siniyor mu diye sorun. O zaman diyeceksiniz ki gelin beraber yeni bir
başlangıç yapalım dedi. Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Yoksulluğu tarihe
gömeceğiz. Açlığı tarihe gömeceğiz. Yoksul kimse kalmayacak, herkes huzur
içinde yaşayacak. Bu ülkeye barışı ve demokrasiyi getireceğiz. Hiçbir ayrım
yapmadan bütün yurttaşlarımızı kucaklayacağız. Ne inancına, ne kimliğine, ne
yaşam tarzına, kimsenin müdahale etmesine izin vermeyeceğiz. Diyeceğiz ki ben
sizin sorunlarınızı çözeceğim. CHP sizin sorularınızı çözecek, CHP Türkiye’nin
sorunlarını çözecek. CHP onurlu Türkiye’yi onurlu yurttaşları ayağa kaldıracak.
Onun için diyeceksiniz ki gel arkadaşım, beraber sandığa gidelim. Yeni bir
başlangıç yapalım, altı okun altına mührümüzü basalım. Evet diyelim yeni bir
başlangıç olsun. Hepinizin çalışması lazım. Esnafın çalışması lazım CHP için,
yoksulun çalışması lazım CHP için. Yeni bir başlangıç, işsizliğin olmadığı,
yoksulluğun olmadığı, fakir fukaranın olmadığı, herkesin huzur içinde yaşadığı,
her evde tencerenin kaynadığı güzel bir Türkiye’yi beraber inşa edeceğiz.
‘Ecevit’in dediği
gibi…’
Konuşmaların ardından Fatih’e geçen Kılıçdaroğlu, halkı
selamlarken Filistin bayrağı ve Rabia bayrağı açan iki kadın tarafından
protesto edildi. Fatih’ten Kocamustafapaşa’ya geçen Kılıçdaroğlu, burada halka
seslendi. Kılıçdaroğlu, “Yaşanacak bir Türkiye’de huzur içinde yaşamak
istiyoruz. Herkesin işi herkesin aşı olsun. Her anne çocuklarını okula güler
yüzle göndersin. Kendi iç dünyasında barışık bir Türkiye, güzel bir Türkiye,
herkesin gülümsediği bir Türkiye olsun istiyoruz. Onun için mücadele ediyoruz.
Refahı tabana yayacağız. Emekçi kazanacak, esnaf kazanacak. Hayatın her
alanında önce üreteceğiz sonra hakça bölüşeceğiz. Yani Ecevit’in dediği gibi ne
ezen ne ezilen. İnsanca, hakça bir düzen istediğimiz dedi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Güzel, yaşanacak bir Türkiye istiyoruz. Caddelerinde,
sokaklarında özgürce gezilen bir Türkiye istiyoruz. Herkesin düşüncesini
özgürce ifade edeceği bir Türkiye istiyoruz. Onun için gel yeni bir başlangıç
yapalım. Güzel bir Türkiye inşa edelim. Ne zaman? 7 Haziran. Ne zamanda
geleceğiz? 8 Haziran’da güzel bir Türkiye’de buluşmak umuduyla.
Milliyetsizler AKP’ye
demirledi – Milliyet
İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yaklaşık 15 bin kişiye seslenen
Bahçeli, “Bu defa bizimle yürüyün dedi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “İzmir’e gavur diyen
alçaklar AKP’nin içinde. Milliyetsizler AKP’ye demirlemiştir dedi.
Bahçeli, İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yaklaşık 15 bin kişiye
seslendi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu
sert sözlerle eleştiren Bahçeli, şunları söyledi:
“İzmir’e gavur diyen alçaklar AKP’nin içinde. Milliyetsizler
AKP’ye demirlemiştir. Yunan işgali nasıl zarar verdiyse, Ermeniler nasıl şiddet
yaptıysa, bir benzerini AKP yapmıştır. Türkiye’nin tarihinde birçok başbakan ve
cumhurbaşkanı gördünüz ancak Erdoğan ile Davutoğlu gibi görmediniz. Biri
diktatörlük heveslisi, saray, lale devri peşindedir. Esad ne ise saraydaki aynısıdır.
Saddam ne ise saraydaki aynısıdır. Eleştirdiği Mısırlı despot Sisi’nin rol
arkadaşı olmayı benimsemiştir. Yıllar önce bir lokma diye yola çıkanlar yoldan
çıkmıştır. Bunların haram para ceplerine girdikçe, namus bedenlerinden
çıkmıştır.
Konuşmasında sık sık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren
Bahçeli’ye vatandaşların da sloganlarıyla destek vermesi üzerine ‘Bu kişiyi siz
tanıyorsunuz’ diyen MHP lideri, “Erdoğan, Gündoğdu’dan sana sesleniyorum.
Milletimizle oynama. Çık ve cevap ver. Kimsin onu söyle. Saydıklarımdan hangisi
sensin onu anlat. Hırsız mısın polis mi? Darbeci misin? Darbeye maruz kalan mı?
Ahlaksız mısın? Ahlaklı mı? Düşman mısın? Dost mu? diye konuştu.
Erdoğan’ın İzmir’de bulunduğunu ve miting yapacağını
söyleyen Bahçeli, “Duydum ki Erdoğan bugün İzmir’e gelmiş. Gündoğdu Meydanı’nda
yine miting yapmak için olmadık ayak oyunlarına tenezzül etmiş. Şimdi Türk
Milleti konuşacak, Erdoğan kuzu kuzu dinleyecektir dedi. Erdoğan’a “Hevesin
boşuna diye seslenen Bahçeli, “Kendisini ve ailesini kurtarmak amacındaysa
paşa paşa mahkemeye çıkacaktır. Kumpas, dublaj, paralel ezberini sürdürecekse
30 gün sonra Yüce Divan yolu kendisi için açılacaktır ifadesini kullandı.
Alanı dolduranlara “Milletimize sahip çıkmaya hazır
mısınız? diye soran Bahçeli, “CHP’ye oy veren vatandaşlarım Atatürk’ün kurduğu
partinin halini görünüz. Bu defa bizimle yürüyün. Kararsız duran kardeşlerim
MHP bil ki senin yanında dedi.
‘AB’de yol haritamızı
millet çizer’ – Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün İktisadi Kalkınma
Vakfı’nın (İKV) “50. Yılında Türkiye-AB İlişkileri başlıklı programına
katıldı.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Türkiye’nin yarım asrı
aşan AB yolculuğunda 4 ana eşik olduğunu belirterek, 1963’te Ankara
Anlaşması’nın imzalanması, 1996’da Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girmesiyle
devam eden bu süreçte 1999’da Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylığının
tescil edildiğini anlattı. Erdoğan, 10 yıl önce 3 önemli dönüm noktasının
geçildiğini ve müzakere sürecinin başladığını dile getirdi. AB perspektifini
tayin edenin de yol haritasını belirleyenin de millet olduğunu belirtti.
Kim kiminle koalisyon
kuracak – Taraf
AKAM’ın 1-5 Mayıs tarihlerinde 2 bin 262 kişi ile yaptığı
araştırma da katılımcıların yüzde 50.1’i başkanlık sistemine karşı olduğunu
belirtirken katılımcıların yüzde 54.2’i “olacaksa ABD tipi başkanlık olsun
cevabını verdi. Katılımcıların yüzde 65.1’i çözüm sürecine destek verirken,
yüzde 57,8’i yerel yönetimlerin yetkisinin artırılmasını istedi. Ayrıca en
güvensiz kurumlar listesinin tepesine cumhurbaşkanlığı, hükümet ve TBMM gibi
kurumlar yükseldi. Ankete göre HDP yüzde 11.8 ile barajı aşıyor.
Avrasya Kamuoyu Araştırma Merkezi’nin (AKAM) 1-5 Mayıs
tarihlerinde 2 bin 262 kişi ile yaptığı araştırma sonuçlarını açıkladı.
Başkanlık sistemi, yerel yöntemler, özerklik ve çözüm sürecine ilişkin
soruların yöneltildiği araştırmada önemli sonuçlar ortaya çıktı. Araştırmaya
katılanların yüzde 50.1’si başkalık sistemine karşı çıkarken, toplumun 65.1’i
çözüm süreine destek verdi. Yapılan ankette çıkan bir diğer önemli bir
sonucunda HDP’nin de yüzde 10 barajını aştığı görüldü.
TOPLUMUN YARISI
BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞI
“Başkanlık sisteminin işleyişi hakkında bir bilginiz var mı
sorusuna partilere oy veren seçmenlerin tutumları farklı oldu. Buna göre AKP’ye
oy veren seçmenlerin yüzde 38.1 soruya evet cevabı verirken yüzde 61.9 hayır
dedi. HDP’li seçmenin 38.2 sisteme ilişkin bilgisinin olduğunu belirtirken,
yüzde 61.8 bu yönlü bilgisinin olmadığını söyledi. Aynı soruya CHP’li seçmenin
yüzde 37.2 evet, yüzde 63.8 hayır, MHP’li seçmenin yüzde 36.5 evet, yüzde 65.5
hayır dedi. “Başkanlık sistemi hakkında bilgisi olduğunu söyleyen seçmlere
yöneltilen “Başkanlık sistemini destekliyor musunuz? sorusuna katılımcıların
yüzde 32.4 evet, yüzde 50.1 hayır derken, 17.5’i ise her iki sistem arasında
fark olmadığını söyledi.
OLACAKSA ABD TİPİ
OLSUN
“Başkanlık sisteminin nasıl olmalıdır sorusuna
katılımcıların yüzde 14.2’si türk tipi, yüzde 54.2’si eyalet sistemine dayanan
“ABD tipi olsun karşılığını verdi.
Katılımcıların yüzde 35.3’ü Recep Tayip Erdoğan karşıtlığı
nedeniyle, yüzde 22.1’i tek adam korkusu nedeniyle “başkanlık sistenine karşı
çıktığını belirtirkten, 9.6 da sistemi demokratik bulmadığını söyledi.
Katılımcıların yüzde 26.8’i içeriğini bilmediğini belirtirken katılımcıların
sadece yüzde 4.1’i bölünme korkusu nedeniyle sisteme karşı çıktığını ifade
etti.
YETKİLER ARTIRILSIN
AMA ÖZERKLİK İSTEMEYİZ
Ankete katılanların yüzde 57.8’i, “Yerel yönetimlere daha
fazla yetki vermesini destekliyor musunuz sorusuna evet cevabını verirken,
yüzde 35.1 buna karşı çıktı. “Özerk bölgeler oluşturulmasını ister misiniz
sorusuna katılımcıların yüzde 75.2 hayır, yüzde 15.1 evet, yüzde 9.7 ise fark
şeklinde cevap verdi. Ankete katılanların yüzde 65.1’i “çözüm sürecini
destekliyorum derken, yüzde 15’i sürece karşı olduğunu, yüzde 19.9’u ise fark
olmadığını dile getirdi.
EN GÜVENSİZ KURUM
MEDYA, EN GÜVENİLİRİ TSK!
Devlet kurumlarına güvenin de ölçüldüğü ankette en güvensiz
kurumlar arasında yargı, cumhurbaşkanlığı ve hükümet yer aldı. Buna göre
katılımcıların 67,8’i Cumhurbaşkanlığına yüzde 70.3’ü hükümete, yüzde 63.8’i
TBMM’ye yüzde 78’i Yargıya, yüzde 93.9 medyaya, yüzde 63’ü YSK’ya, yüzde 75,8’i
Polise güvenmediğini söyledi. Anketteki en dikkat çekici bölüm ise
katılımcıların diğer kurumlara olan güvensizliğine rağmen yüzde 78,2’inin
TSK’ya güvendiğini söylemesi oldu.
AKP’LİLERİN YÜZDE
93’Ü HDP’NİN BARAJI AŞMASINI İSTEMİYOR
Ayrıca parti tabanlarına HDP’nin barajı aşmasını isteyip
istemedikleri sorusu yöneltildi. Buna göre AKP seçmeninin yüzde 92.9’u HDP’nin
barajı aşmasını istemediğini kesin bir dil ile belirtirken, CHP’lilerin yüzde
85,4’ü HDP’nin barajı aşmasını istediğini belirtti. Ayrıca MHP seçmeninin yüzde
82,8’i HDP’nin barajı aşmasını istemediğini belirtirken, AKP seçmeninin MHP
seçmeninden daha fazla HDP karşıtlığı dikkat çekti. Yine SP’lilerin yüzde
42.1’i HDP’nin barajı aşması gerektiğini söyledi.
AKP’LİLERİN GÖNLÜNDE
MHP İLE İTTİFAK VAR
Katılımcıların yüzde 26.5’i seçimlerden tek başına AKP
iktidarı çıkaceağını söylerken, koalisyon oluşacağını söyleyenlerin oranı yüzde
47.2 olarak hesaplandı. Ayrıca olası bir koalisyon halinde AKP seçmenin yüzde
54,2’i MHP ile ittifak kurulmasını isterken, yüzde 8,9’u CHP ile, yüzde 5.2’si
HDP ile koalisyon kurulmasını istediklerini belirtti.
Buna karşılık CHP seçmeninin yüzde 55,4’ü HDP ile koalisyon
kurulmasını isterken, HDP seçmenini de yüzde 25 oranında CHP ile koalisyon
kurulmasını istedi. HDP seçmenin yüzde 41.5’i de “AKP hariç fark etmez
cevabını verdi
AKP 38.3..HDP BARIJI AŞIYOR
Ayrıca “hangi partiye oy vereceksiniz sorusuna
katılımcıların yüzde 32.5’i AKP, yüzde 23.2’i CHP, yüzde 15.4’ü MHP, yüzde 10
HDP cevabını verdi. Kararsızlar dağıtıldığında AKP, yüzde 38.3, CHP, yüzde
27.3, MHP, yüzde 18.1, HDP, yüzde 11.8 oranında oy alıyor.
İktidar, seçimi
erteletmek için ülkeyi savaşa sokabilir – Zaman
DSP Genel Başkanı Masum Türker, AKP’nin, seçimi ertelemek
amacıyla Türkiye’yi Suriye’yle bir savaşa sokabileceğini söyledi.
Seçim çalışmaları kapsamında İzmir’e gelen Türker,
partisinin il başkanlığında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Türker’e, Türkiye’nin Suriye ile savaşa gireceği iddiası soruldu. Türker,
“Aslında böyle bir savaş çıkma olasılığı bu ay içinde var. AKP, yaptığı
ölçümlerde şu anda tek başına iktidar olamayacağını açıkça görüyor. Eğer durumu
Cumhurbaşkanı’nın bu hormonlu desteğine rağmen düzeltemezlerse bu konuda,
özellikle yarın öbür gün bir savaşa gitme olasılığı seçimi ertelemek amacıyla
olur. dedi.
DSP lideri, Başkanlık sistemi tartışmalarına da değindi.
İktidarın öngördüğü sistemin ‘kuvvetler ayrılığı’ ilkesine aykırı olduğunu
anlattı. Türker, “Türkiye’de başkanlık sisteminin doğru olmadığını, başkanlık
sisteminin dünyanın gidişine aykırı bir sistem olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir
ülkenin demokrasisi ancak erkler ayrılığı, güçler ayrılığı, kuvvetler ayrılığı
ile sağlanabilir. ifadelerini kullandı.
Masum Türker, Türkiye’nin en önemli iki sorununun ise ‘yoksulluk’ ve
‘işsizlik’ olduğunu anlattı. Asgari ücretin en az 2 bin lira olması gerektiğini
belirten Türker, “Bir ülkede de asgari ücret ne kadarsa emekli maaşının, asgari
ücretin yüzde 30 fazlası olması gerekir. Mesela biz 2 bin lira öngördüğümüz
için asgari ücret 2 bin lira, asgari emekli maaşının 2 bin 600 lira olması
gerekir. diye konuştu.
Burhan Kuzu’dan çok
tartışılan ‘darbeci’ tweet’leri – Cumhuriyet
Kenan Evren’in ölümünün ardından nadir övgülerden biri AKP
İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’dan geldi.
AKP’nin Anayasa hukukçusu vekili Burhan Kuzu, 12 Eylül 1980
askeri darbesinin mimarı Kenan Evren’in en önemli icraatının zorunlu din
dersini getirmek olduğunu söyleyip, Evren’in onlarca genç hakkında verilen
gözaltı, işkence ve idam kararlarını es geçti.
Burhan Kuzu, 98 yaşında hayatını kaybeden Kenan Evren’in
ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada “7.Cumhurbaşkanı Evren vefat
etti.Yaptığı en önemli icraatı,din kültürü ve ahlak dersini ilk ve orta
öğretimde zorunlu ders saymasıdır ifadelerini kullandı.
Burhan Kuzu, Kenan Evren’in hiçbir idam ve işkence suçuyla
ilişki kurulmadan yargılandığı davanın da AKP’nin yaptığı Anayasa değişikliği
sayesinde olduğunu eklemeyi ihmal etmedi.
12 Eylül 1980’in baş
mimarıydı – Milliyet
1977’de Kara Kuvvetleri’ndeki krizin ardından Genelkurmay
Başkanı olan Evren 1980’de emir komuta zinciri içinde yönetime el koydu
Kenan Evren Balkan göçmeni bir ailenin dördüncü çocuğu
olarak 1918 yılında Alaşehir’de dünyaya geldi. 1919 yılında Amasya Yunan
kuvvetleri tarafından işgal edildiğinde henüz yaşını doldurmamış bir bebekti.
Büyük Taaruz’un ardından Manisa kurtulduğunda 4 yaşında.
İlkokulu Alaşehir’de okudu. Harf devriminden önce Arap alfabesi ile okuma
yazmayı öğrenmiş olmasının etkisi ömrü boyunca sürecek, bazen Arap alfabesi ile
not aldığı görülecekti. Ortaokulu Manisa’da okudu. Maltepe Askeri Lisesi’nin
ardından girdiği Kara Harp Okulu’ndan mezun oldu. 1940 yılında Topçu Okulu’nu
bitirdi. 1949 yılında Kara Harp Akademisi’nden mezun olarak kurmay yüzbaşılığa
yükseldi. Sırasıyla Genelkurmay eğitim Şubesi’nde kısım amirliği, 1. Ordu
Harekat Dairesi Başkan Yardımcılığı görevlerinin yanısıra Kara Harp
Akademesi’nde öğretmenlik yaptı.
Kore’de görev aldı
Orgeneralliğe terfi ettiği döneme dek Güney Kore’deki Türk
Tugayı dahil Kara Kuvvetleri’nde çeşitli görevlerde bulundu. 1974 yılında
orgeneralliğe terfi etti. Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevinde bulundu. 1976
yılında Ege Ordu Komutanı olarak atandı. Ordudaki teamüller ve o dönemdeki
hiyerarjik yapı nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı yolu kendisi için kapalıydı.
Ancak bu kıdem dengesini alt üst eden bir gelişme yaşandı.
Zirvede kriz
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, 1 Mayıs 1977’de taksimde
yaşanan kanlı olayın ardından 1 Haziran 1977’de Kara Kuvvetleri Komutanı Namık
Kemal Ersun’u emekliye sevk etti. Emeklilik gerekçesi komutanın darbe hazırlığı
yaptığıydı. Kıdemi gereği Genelkurmay Başkanı olma sırasında bulunan Ersun,
devre dışında kalmıştı.
Dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’ın görev süresi bir
yıl uzatıldı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na yapılacak atama konusunda devletin
zirvesinde kriz çıktı. Çünkü Kara Kuvvetleri Komutanı olacak kişi bir yıl sonra
Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturacaktı. Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri
Korutürk, 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz’ün atanmasını istiyordu. Başbakan
Demirel’in isteği ise bu göreve 3. Ordu Komutanı Fethi Esener’in getirilmesiydi.
Önündekiler devre
dışı
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na yapılacak atama kilitlenince
Ersöz ile Esener’in görevlerindeki süreleri sona erdi. İki komutan da, 30
Ağustos 1977 tarihi itibariyle emekliye ayrıldı. Evren, kıdemde önünde bulunan
3 orgeneralin devre dışı kalmasıyla öne çıkacaktı. 5 Eylül 1977 tarihinde Kara
Kuvvetleri Komutanı olarak atandı. Evren, bir yıl sonra da yani 1978’de
Genelkurmay Başkanı oldu.
Demirel yolunu açtı Ecevit atamasını yaptı
Evren’in genelkurmay başkanlığı dönemi, Türkiye’nin siyasi,
ekonomik ve toplumsal açıdan sıkıntılı yıllarıydı. siyasette istikrar yoktu ve
bir hükümetin ortalama ömrü bir yıl bile sürmüyordu. 1970 ile 1980 arasında 10
yıl içinde 13 hükümet kuruldu. Bunların dördü ara rejim döneminin teknokrat
hükümetleriydi. Evren, Genelkurmay Başkanlığı’na atandığında 3. Ecevit Hükümeti
işbaşındaydı. Evren’e Genelkurmay Başkanlığı yolunu Demirel, Cumhurbaşkanı
Korutürk’e karşı inadı ile açmış, ancak atama kararnamesinin altında Başbakan
olarak Bülent Ecevit’in imzası yer almıştı. Evren, darbeden sonra iki ismi
Zincirbozan’a gönderecekti.
5 imzalı muhtıra
Terör ise sokağa kadar inmişti. Sağ – sol çatışmaları
şiddetlenmişti. Evren, 27 Aralık 1979’da Korutürk’e bir mektup gönderdi.
Mektupta Evren’in yanısıra kuvvet komutanlarının da imzası vardı. 5 imzalı
mektup, aslında iktidar ve siyaset kurumuna yönelik bir muhtıraydı. Korütürk,
mektubu 2 Ocak 1980’de hükümet ve siyasi partilere gönderdi. Muhtıra aslında
ufukta görünmeye başlayan askeri darbenin ilk işaret fişeği idi.
TSK yönetime el koydu
Genelkurmay karargahında askeri darbenin hazırlıkları
başlatılmıştı. TSK, 12 Eylül 1980’de emir komuta zinciri içinde yönetime el
koydu. Darbeyle birlikte Meclis ve hükümet feshedildi. Evren’in liderliğinde
dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat
Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun’dan oluşan Milli Güvenlik
Konseyi (MGK) kuruldu. Bu kadro, siyasi mizah literatüründe “beşi bir yerde
olarak adlandırılacaktı. Yasama ve yürütmenin görev ve yetkilerini, bu kadro
cebir ile devraldı. Evren, Devlet Başkanı oldu. Türkiye genelinde sıkıyönetim
ilan edildi.
Danışma Meclisi
20 Eylül’de Deniz Kuvvetleri eski komutanı Oramiral Bülent
Ulusu başkanlığında darbe hükümeti kuruldu. Bu hükümetin ekonomik işlerden
sorumlu Başbakan Yardımcısı Turgut Özal oldu. Özal, bu görevinden 1982’de
istifa etti ve 1983 ‘te Anavatan Partisi’ni kurdu. Evren, ekonomiyi teslim
ettiği Özal’ın partisine karşı emekli Orgeneral Turgut Sunalp’ın başında olduğu
Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni destekledi.
Evren, darbe yönetiminin oluşturulmasının ardından yurt
gezilerine başladı. Darbenin gerekçesi ve amaçlarını halka anlatıyordu.
Darbeden bir yıl sonra Danışma Meclisi oluşturuldu. Danışma Meclisi Profesör
Orhan Aldıkaçtı’nın koordinatörlüğünde yeni bir Anayasa hazırladı. 1982
Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda yüzde 91.37’lik ‘evet’
oyuyla kabul edildi. Evren, yeni anayasanın 1. geçici maddesi uyarınca, yedi
yıllık bir süre için, Türkiye’nin 7. cumhurbaşkanı sıfatını kazandı.
Türkiye’nin Meclis ve halk tarafından doğrudan seçilmeyen ilk cumhurbaşkanı
oldu.
Darbe döneminde ABD ile ilişkilerdeki yakınlaşma dikkat
çekiciydi. Evren, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönmesi için
Türkiye’nin vetosunu kaldıracaktı. Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra Genelkurmay
Başkanlığı görevini Org. Nurettin Ersin’e devretti. 6 Kasım 1983’teki seçimden
Evren’in eleştirdiği Özal’ın lideri olduğu ANAP birinci çıktı. Ancak bu
döneminde Köşk ile hükümet ilişkilerinde büyük bir sorun yaşamadı.
34 yıl sonra darbeden
yargılandı
Evren, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden 34 yıl sonra MGK’nın
hayatta kalan tek üyesi olan eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral
Tahsin Şahinkaya ile birlikte yargılandı. Duruşmalara ilerlemiş yaşı ve sağlık
durumu nedeniyle GATA’dan telekonferans yöntemiyle yatar vaziyette katılan
Evren, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18 Haziran 2014 tarihli kararıyla,
“darbe suçundan Şahinkaya ile müebbet hapse mahkûm edildi. Mahkeme, Evren
hakkında yurtdışı çıkış yasağının devamına ve ordudan da çıkarılmasına
hükmetti. Karar, hem sanıklar hem katılanlar tarafından temyiz edildi. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğname hazırlamadı.
DARBENİN BİLANÇOSU
– 650 bin kişi gözaltına alındı.
– 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
– Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
– 71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden
yargılandı.
– 98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak suçundan
yargılandı.
– 7 bin kişi için idam cezası istendi.
– 517 kişiye idam cezası verildi.
– Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol
görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).
– İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.
– 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
– 171 kişinin “işkenceden öldüğü belgelendi.
– Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
– 14 kişi açlık grevinde öldü.
– 16 kişi “kaçarken vuruldu.
– 95 kişi “çatışmada öldü.
– 73 kişiye “doğal ölüm raporu verildi.
– 43 kişinin “intihar ettiği bildirildi.
– 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
– 30 bin kişi “sakıncalı olduğu için işten atıldı.
– 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
– 30 bin kişi “siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
– 937 film “sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
– 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
– 3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine
son verildi.
– 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
– Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
– 31 gazeteci cezaevine girdi.
– 300 gazeteci saldırıya uğradı.
– 3 gazeteci silahla öldürüldü.
– Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
– 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
– 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
– Belediye başkanları görevden alındı, yerine sıkıyönetim atama
yaptı.
İdam etmeyip ona mı bakacağım?
– Darbenin ardından 16 yaşındaki Erdal Eren’in idamı bir
yara olarak kalacaktı. Evren, 3 Kasım 1984’te muş ziyareti sırasında 16 yaşındaki Erdal Eren’in idam edilmesi
hakkında, “Şimdi ben bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vermeyeceğim ve ondan
sonra idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu Vatan için kanını akıtan bu
Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı
olur musunuz demişti.
50 mahkûma idam
– 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra, 1972’den beri
infaz edilmeyen ölüm cezaları uygulanmaya başladı. Siyasi hükümlülerin yanında
cezası o zaman kadar uygulanmamamış adli hükümlülerin de cezaları uygulanmaya
başladı. Darbe yönetimi sırasında sıkıyönetim askeri mahkemelerince 517 sanığa
idam cezası verildi. Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam kararlarının sayısı 124
oldu. 54 kişinin ölüm cezası yetkili kurumda (12 Eylül 1980 – 25 Ekim1981 arası
Milli Güvenlik Konseyi, 25 Ekim 1981- 14 Ekim 1983 arası Danışma Meclisi, 6
Kasım 1983 sonrası TBMM) onaylandı. İdam kararlarının 50’si infaz edildi.
– 1990’da Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’ne layık
görülmesi, tartışmalara neden oldu.
– Nitekim kelimesini “netekim olarak ifade etmesi, Evren’i
simgeleyen bir nitelik kazanmıştı.
Fetullah Gülen: Kenan
Evren cennetlik – Y. Şafak
Kenan Evren tedavi gördüğü Ankara Gülhane Askeri Tıp
Akademisi’nde 98 yaşında hayatını kaybetti. Uzun bir süredir Amerika’da bulunan
Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) lideri Fetullah Gülen’in 80 darbesinin baş
mimarı Kenan Evren hakkındaki açıklamaları duyanları şok etti. Kenan Evren’in
cennete gidebileceğini söyleyen Paralel Yapı lideri Gülen Kenan Evren ve
darbecilere destek vermişti.
17 ve 25 Aralık darbe girişimleri bozulan Paralel Yapı 35
yıl önce gerçekleşen darbeyi alkışlamıştı.
‘DARBECİLERE SELÂM’
Fetullah Gülen, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Sızıntı
Dergisi’nde yayınlanan ‘Son Karakol’ başlıklı yazısıyla Kenan Evren ve
darbecilere destek vermişti.
Sızıntı Dergisi’nde yer alan ‘Son Karakol’ yazısının o
bölümü:
“HIZIR GİBİ
YETİŞTİLER”
Ne var ki, yıllardan beri, binbir saldırı ile rehnedar olmuş
bir bünye, böyle hemen bir mualece ile iyi edilemeyeceği de muhakkaktı. Daha
köklü ve daha gönülden bir hareket gerekliydi ki, milli bünyeyi kemiren
yıllanmış seretanlar berteraf edilebilsin.
Ve, işte şimdi, binbir ümit ve sevinç içinde, asırlık
bekleyişin tuluû saydığımız, bu son dirilişi, son karakolun varlık ve bekasına
alamet sayıyor ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen
Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz.
“EVREN CENNETE
GİDEBİLİR…”
Gülen 31 Ocak 2005 tarihli Milliyet Gazetesi’nde Mehmet
Gündem’e verdiği röportajda Kenan Evren’i cennetlik ilan etmişti.
“Evren Paşa, seçmeli din derslerini mecburi yapmakla
yararlı bir iş yapmıştır. Gençlerin çoğu onun bu icraatı vesilesiyle din
eğitiminden nasiplerini almışlardır. Bu iş kanaatimce öyle büyüktür ki
doğrusunu Allah bilir hiçbir sevabı olmasa bile bu icraatı ona yetebilir,
ahirette kurtuluşuna vesile olabilir, cennete de gidebilir..”
İmam hatiplerin önünü
açtılar çünkü…’ – Y. Şafak
Burdur’a bağlı Bucak İlçesi İmam Hatip Ortaokulu Temel Atma
Töreni, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın katılımıyla
gerçekleşti. Bakan Yıldız, burada yaptığı konuşmada, “Zamanında yaşı
müsait olmayanlar olabilir burada dediler ki ‘İmam Hatip’in önünü açmamız
lazım.’ Ne zaman? Tek partili dönemlerde. Tek partili dönemlerde araştırdık.
Niye İmam Hatip’in önünü açtılar çünkü cenaze yıkayacak imam
yetiştiremiyorlardı. Cenaze yetiştirme, cenaze yıkama ile alakalı okul diye
adını koymuşlardı. Böylesine bir zulüm olur mu?” dedi.
Bucak İlçesi İmam Hatip Ortaokulu’nun Temel Atma Töreni’nde
konuşan Bakan Yıldız şöyle konuştu: “Hayırlı bir işe geldik, Bucak İmam Hatip
Ortaokulu’nun temel atmasını yapacağız. Türkiye’nin normalleşmesindeki en
önemli noktalardan bir tanesi İmam Hatip Okulları’dır. İmam Hatip Okulları, bir
simge haline gelmiştir. Neyin simgesi? Aslında 28 Şubat’ta zulmün simgesi
haline geldi, bırakın başörtülü bir kızımızın, başörtülü bir öğretmenimizin tıp
fakültelerine, teknik üniversitelere girmesini, aslında onlar İmam Hatiplere,
Kur’an okudukları İlahiyat Fakülteleri’ne başörtülü olarak giremiyorlardı ve
Türkiye her noktadaki normalleşmesini burada da inşallah sağladı. Başı açık
kardeşim, başörtülü kardeşim, hiçbir farkı olmaksızın devlet dairelerinde görev
yapabilecekler, istediği okulu okuyabilecekler ve istediği okuldan da mezun
olabilecekler. Bir katsayı konusu vardı, bir ucubeydi. İki tane öğrenci aynı
yaşta başlamış, aynı yaşta okula devam ediyorlar ama biri diğerine göre daha
dezavantajlı böyle şey olabilir mi? Böyle bir şey kesinlikle olamaz ve biz buna
dur demek durumundaydık ve bunun hamd olsun önünü açtık ve bütün öğrencilerimiz
istedikleri okula gidip, puanları çerçevesinde de istedikleri şekilde görev
alabilecekler.”
İmam Hatiplerin artık ciddi bir ideolojiyi sürüklediğini
belirten Bakan Yıldız, “Bugün İmam Hatipler çok ciddi bir ideolojiyi peşinden
sürüklemişlerdir. Ana muhalefetin genel başkanı dahi ‘İmam Hatipleri
kapatmayacağız’ dedi. Kendilerine çok teşekkür ediyoruz, bir de kapatsalardı
bari… Doğru tektir ve her zaman o doğruya ihtiyacımız vardır. Doğruya olan
ihtiyaç iktidar partisi, muhalefet partisi diye geçmez. Her birimizin siyasi
iktidarı konuşmasına da ihtiyacı vardır ve bugün, o günlerde 60 bine kadar
düşen İmam Hatip’teki öğrenci sayısı bugün 1 milyona ulaştı. Diğer bütün
okullarımızda aynı şeyler var. Bakın, meslek liselerinde, sanat okullarında
onların da önü kesilmiş oldu. Dediler ki, ‘Olsun. İmam Hatip’in önü kesilsin,
çok fazla ihtiyacımız olan meslek liselerimizin de önü kesilmiş olsun. Hiç fark
etmez’ dediler. Zamanında yaşı müsait olmayanlar olabilir burada dediler ki
‘İmam Hatip’in önünü açmamız lazım.’ Ne zaman? Tek partili dönemlerde. Tek
partili dönemlerde araştırdık. Niye İmam Hatip’in önünü açtılar çünkü cenaze
yıkayacak imam yetiştiremiyorlardı. Cenaze yetiştirme, cenaze yıkama ile
alakalı okul diye adını koymuşlardı. Böylesine bir zulüm olur mu? Türkiye’nin
her yönüyle beraber normalleşmesini sağlamamız lazım. Bunlardan bir tanesi de
şu anda temelini attığımız ve açılışını yaptığımız okullardır” diye
konuştu.
Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın konuşmasından sonra, Burdur
Valisi Hasan Kürklü, Burdur protokolü ve İmam Hatipli bir kız öğrenci ile
birlikte butona basılarak, İmam Hatip Lisesi’nin temeli atıldı.
Bakan Yıldız, daha sonra Ayşe Sak Ortaokulu’nun açılışını
gerçekleştirdi. Bakan Yıldız, hayırsever Ayşe Sak ve öğrencilerle birlikte
açılış kurdelesini kesti. Bakan Yıldız, ayrıca hayırsever Ayşe Sak’a,
katkılarından dolayı plaket takdim etti.
Soma’nın yalnız
çocukları – Cumhuriyet
Soma’da 432 çocuk tam 362 gündür babasız. Üstelik onlar için
hayatları boyunca sürecek travma daha yeni başlıyor. İlk günlerdeki aşırı
ilginin kesilmesiyle yalnızlık duyguları daha da büyümüş. Onlar için ‘madene
giden babalar ölür’.
Soma faciasının birinci yıldönümü yaklaşırken, ölen
işçilerin çocukları için hayatları boyunca sürecek travma daha yeni başlıyor.
İlk günlerdeki aşırı ilginin kesilmesiyle beraber yalnızlık duygusu büyüyor.
Madenciliği reddedenlerin dışında, babaları hâlâ ocağa inenler de kahraman ilan
edilmeyi bekliyor.
Soma maden katliamı acısının üstünden bugün tam 362 gün
geçti. 301 işçiye mezar olan bu facia, arkasında kocalarını madene gömen 301
kadın ve 432 çocuk bıraktı.
Facianın hemen ardından Türkiye adeta Soma’ya koşmuştu.
Soruşturma başladı, devlet sözler verdi, çeşitli kurum, kuruluş ve bireyler
bağışlar topladı. Oyuncaktan bisiklete, ayakkabıdan gıdaya bölgeye koli yağdı.
Yaşanan acı binlerce fotoğrafla, sayısız haberle kamuoyuna duyuruldu. Ancak
birçok araştırmaya göre toplumsal hafızamız 54 günle sınırlı. Bizler dava
sürecine ya da yeni bir drama kadar bu acının üstünü örterken, 300’e yakın eş,
432 çocuk ve binlerce komşu, arkadaş, akraba ölen madencilerin acısıyla baş
başa. Aradan geçen bir yılın ardından çocukları gözlemlemek ve annelerden
dinlemek için Soma’dayız.
İSMET AŞIRI İLGİDEN
SONRA YALNIZ KALDI
Faciada hayatını kaybeden Hayrullah Baygül’ün 3 yaşındaki
çocuğu Enes’i görmek için anne Zemine Baygül’le iletişime geçmiştik. Madene
kocasını gömen Zemine Baygün 11 aylıkken beyin felci geçiren ve özel bir
odadaki yatakta solunum cihazına bağlı yaşayan Enes’in sağlığına kavuşmasını
bekliyordu. Gitmeden önce öğrenmiştik ki, Baygül ailesinin sıkıntısı Enes’in
ilaçlarının SGK tarafından karşılanmamasıydı. Soma’ya gittiğimizde ise, hastane
önünde bekleyen anne Zemine Baygül’ün minik Enes’in ölüm haberini aldığı âna
denk geldik.
Enes uzun süredir burnundan besleniyordu. Hastane bahçesine
vardığımızda isyan eden, sinir krizi geçiren anne Baygül’ün yanında, eşini
kaybeden diğer madenci eşleri vardı. Anne Baygül gözyaşları içerisinde cenaze
işlemleri için Balıkesir yoluna çıkarken de ona 20’ye yakın ölen madenci ailesi
eşlik etti. Bu durum, bölgede son bir yıldır artan dayanışma ruhunun Baba evde
kal, madene giden ölüyor Fotoğraflar Oğuz Yıldız Emre Döker Damla Yur en önemli
göstergesiydi.
Soma’da aşırı ilgi sonrası yalnız bırakılma hissini en
kuvvetli biçimde yaşayan çocuklardan biri 14 yaşındaki İsmet Salgın. Faciada
hayatını kaybeden İbrahim Salgın’ın üç çocuğundan biri olan İsmet’in çarpıcı
bir hikayesi var. Babasının dört yıl önce kahvehanesini kapatıp madene
girmesinin sebebi, Akdeniz anemisi olan oğlu İsmet’in on binlerce lira
gerektiren tedavisini devlet güvencesine alacak sigortaya sahip olmaktı.
Baba Salgın bir yandan madende çalışıyor, diğer yandan oğlu
için uygun ilik arıyordu. Faciada hayatını kaybeden 149 işçi de İsmet’e donör olmak
için kan örneği vermişti. Salgın ve 149 işçi madenden sağ çıkamazken İsmet’e
umut faciadan 1 hafta sonra Avrupa’dan gelmişti. Bulunan uygun ilik için 10’da
10 uyumlu denmesine rağmen bu umut sadece dört ay sürdü. Eylül ayında naklin
gerçekleşmesi beklenirken Almanya’daki donörün liste dışı kalmasıyla İsmet
ameliyat olamadı.
Türkiye’ye o dönem umut veren İsmet’in hayalleri medya
aracılığıyla tek tek gerçekleşmişti. Fanatik Fenerbahçeli çocuk futbolcularla
buluştu, etrafı bireylerden ve kurumlardan gelen oyuncak paketleriyle
kuşatıldı. Sağlık Bakanlığı İsmet’in tedavisini takibe aldı, hastane
kontrollerine özel araçlar tahsis edildi. Dönemin başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan, İsmet’in karnesini istedi, karşılığında bisiklet hediye etti. Karne
geri gönderilmedi ve destekler yavaş yavaş kesildi.
ÇOCUKLAR SÜREKLİ
MEZARLIĞA GİDİYOR
Anne Aynur Salgın İsmet’in gördüğü aşırı ilgiden sonra
tekrar eski hayatına döndüğünde babasız kaldığını fark ettiğini belirterek,
“Onun depresyonu üç-dört ay sonra başladı. Önce şımardı, ardından yalnız
kalıp içine kapandı. Şimdi dersleri de kötü. Ayda bir hastaneye gidip kan
alıyor. Bir yandan ilik aranıyor, ancak sonuç yok diyor.
Aynur Salgın kızları Gökçe (12) ve Şirin (9) için de
endişeli: “Çocuklar hep mezara gitmek istiyor. Ben bir yandan çalışıyorum,
nasıl götüreyim? Ayrıca sürekli oraya gidip ağlamaları da onlara iyi gelmiyor.
Baba acısı çok zor.”
KEŞKE YİNE OKULA
BABAM GÖTÜRSE
27 yaşındaki Suna Kılınç da eşini toprağa gömüp, iki
çocuğuyla hayata tutunmaya çalışan bir kadın. 9 yaşındaki Cafer ve 7 yaşındaki
Arzu da İzmir Kınık’ta babasız yaşamlarına devam ediyor. Kılınç psikolojik
destekten ne ölçüde yararlandıklarını anlatıyor: “Sadece Kınık merkezde 8
madenci öldü. Buraya bağlı köylerle beraber 50 aile cenaze kaldırdı. Ama psikolojik
destek Kınık’a değil, Soma merkeze kuruldu. Eşlerimiz zor gidiyordu, biz nasıl
gidelim? Çocukları bir defa götürebildim. Çok içlerine kapandılar. Suna Kılınç
babalarının cümlesi geçmeden bir gün dahi yaşamadıklarını da ekliyor: “Eşim
çocukları öğle yemeğinden sonra okula götürürdü. Mesela bugün bile kızım ‘Keşke
babam götürse yine’ dedi.
ZORUNLU GÖÇ
Yaşanan facia sonrası göç etmek zorunda kalan aileler de
olduğunu öğreniyoruz. Bu durumun iki sebebi var. Kadınların kendi anne ve
babalarının yanına taşınma zorunluluğu ve çocukların sağlığı için hayatlarından
‘maden’ kelimesini çıkarma isteği. Göç etmek zorunda kalanlardan biri Tomurcuk
Sidal. Eşinin de öldüğü faciayı en son duyanlardan. Çünkü o sabah doğum için
hastaneye kaldırılmıştı ve eve döndükten birkaç gün sonra durumdan haberi oldu.
Bir süre sonra da, eşini ailesiyle beraber yaşadığı o köyden ayrıldı çünkü
herkesin altüst olan psikolojisi nedeniyle sık sık tartışma çıkıyordu.
BİR PARKLARI BİLE YOK
İzmir Kınık merkezde bir ilk okulun çıkış saatine denk
geliyoruz. Okuldan çıkan çocuklar bizi fotoğraf makinesiyle görünce koşuşmaya
başlıyorlar. ‘Ölen madenci çocuklarına gelmişler’ diye bağıran çocuklar
parmakla, ‘Abla bunun babası öldü, abla bunun dayısı, amcası…’ diye
göstermeye başlıyorlar. Çocukları zar zor susturduktan sonra ise 7 yaşında ve
isminin Sıla olduğunu öğrendiğimiz kız çocuğu, “Abla benim babam ölmedi ama
madenci diyor. Sıla’yı, Poyraz, Ali ve birkaç çocuk daha aynı cümlelerle takip
ediyor. Kısaca bölgede babası ölen çocuklar parmakla gösterilirken, babası hâlâ
madene inen çocuklar da kahraman ilan edilmeyi bekliyor. Öte yandan bölge için
onca yardım toplanmasına, ölen madenci ailelerin çoğunlukta olduğu Kınık’ın
Fatih Mahallesi’nde çocukların oyun oynayabileceği bir park dahi olmaması da
dikkat çekiyor.
CENNETTE CEVABI ARTIK
YETMİYOR
Şehit madenci Gökhan Yılmaz’ın eşi İrem Yılmaz da 7, 5 ve 1
yaşındaki üç çocuğunun durumuna ilişkin “Beş yaşındaki kızım ölümü
kavrayamıyordu. Şimdi anlamış olmalı ki, ‘Neden gitti madene?’ diye soruyor.
Artık cennette cevabım da yetersiz. Bireysel destek çok aldık. Abiler, ablalar
geldi çocuklarla ilgilendiler ilk etapta. 3-4 ay sonra kesildi tabii diyor.
Akrabası Duygu Yılmaz’ın çocuklarından 4 yaşındaki Neriman’la kızının zaman
zaman, ‘Senin baban madene gidiyor mu? Benim babam gitti öldü’ gibi
konuşmalarına şahit olduklarını söylüyor.
ÖLÜMLE HEDİYE
ARASINDA BAĞ KURAN ÇOCUKLAR
Faciadan sonra kurulan Boğaziçi Üniversitesi Soma Araştırma
Grubu raporunu geçen ay yayımladı. 220 sayfalık raporun bir bölümünde saha
gözlem ve yapılan mülakatlara yer verildi. Raporda çocuklara ilişkin şöyle bir
bölüm yer alıyor: “Aynı köyden babasını kaybetmiş ve babası sağ kurtulan iki
çocuk, iki arkadaş, birine sürekli hediye gelip diğerine hiç gelmemesi üzerine
tartışıyor ve babası kurtulan çocuk diğerine ‘Keşke benim de babam ölseydi de
ben de bu kadar çok hediye alsaydım’ dedi’. Soma’daki çocuklar üzerindeki
psikolojik travmaya dikkat çekilen raporda, “Çocuklarda hediye, yardım
alınmasıyla baba ölümü arasında kurulan bağa işaret edildi.
YARDIM ALDIK AMA
İÇİNDE KOCAM OLMAYINCA YENİ EVİ NE YAPAYIM
Faciada eşini kaybeden Aysel Uslu da benzer sorunlar
yaşıyor. 16 yaşındaki Büşra ve 14 yaşındaki Muhammet Enes’in durumunu anne Uslu
şöyle anlatıyor: “150 milyar para verildi, evleri yaptırdık. Ne önemi var
içinde kocam, çocukların babası olmadıktan sonra. İlk iş aile fotoğrafımızı
duvara asmak oldu. İçinde Metin’in olduğu bu fotoğrafa bakıp çocuklarla hep
‘Keşke bunlar yaşanmasaydı’ diye konuşuyoruz. Çocuklara psikolojik destek
aldırmadım ama çok iyi oldukları söylenemez. Acımız geçmeyecek, zamanla
alışacağız. Enes’e de ne olmak istediğini sorunca, “Asla madenci olmam “
cevabını alıyoruz. Aynı evde Metin Uslu’nun kardeşi Yaşar Uslu’nun eşi Kezban
Uslu ve 5 yaşındaki oğlu Caner’i de görüyoruz. Kezban Uslu ailede facia sonrası
kendi eşinin önce iki ay madene inmediğini, ardından tekrar gitmeye başladığını
belirtiyor: “Korkuyoruz ancak yapacak bir şey yok. Caner de etraftan duyuyor ve
bazen babasına işe giderken, ‘Madene gidenler ölüyor, gitme’ diyor.
ÖDP üyesi Bahadır
Grammeşin bıçaklı saldırıda öldürüldü – Cumhuriyet
Birleşik Haziran Hareketi ve ÖDP üyesi Bahadır Grammeşin,
dün akşam Kadıköy’de uğradığı bıçaklı saldırı sonrasında hayatını kaybetti.
Birleşik Haziran Hareketi ve ÖDP üyesi Bahadır Grammeşin,
dün akşam Kadıköy’de uğradığı bıçaklı saldırı sonrasında hayatını kaybetti.
Eğitim Sen üyesi olduğu da öğrenilen Bahadır Grammeşin, dün akşam Kadıköy
Caferağa Mahallesinde bir kavgaya karıştı. Bıçakla yaralanan Grammeşin, yaralı
olarak hastaneye kaldırıldı ve tedavi altına alındı. 26 yaşındaki Bahadır
Grammeşin, bugün hayatını kaybetti. ÖDP’den yapılan açıklamada, cenaze
programının kısa süre içinde duyurulacağı belirtildi. Bahadır Grammeşin, özel
bir rehabilitasyon merkezinde eğitim görevlisi olarak çalışıyordu. Grammeşin
için bu akşam 19.00’da Kadıköy çarşı içindeki Khalkedon Meydanı’nda (kilise
önü) bir anma toplantısı yapılacağı öğrenildi.
Ermeniler
asimilasyona karşı soykırıma sarıldı – Milliyet
TBMM Araştırma Başkanlığı tarafından hazırlanan, “Ermeni
Diasporası ve “Ermeni Meselesinde Tarafların İddia ve Tutumları adlı iki ayrı
raporda çarpıcı tepitler yer aldı.
Ermenilerin Başta ABD ve Fransa olmak üzere dünyanın birçok
ülkesinde örgütlendiği vurgulanan, “Ermeni Diasporası adlı raporda,
“Yasadıkları ülkelerde asimile olmamak, farklı toplumlar içerisinde Ermeni
kimliğinin erimesini önlemek için tehcir yıllarını sürekli canlı tutmaya
çalışan ve yeni kuşaklara aktararak ortak bir geçmiş etrafında diaspora
Ermenilerini bir araya getirmeye gayret eden diaspora, Ermeni dilini, kültürünü
ve geleneklerini yaşatmaya özel önem atfetmektedir denildi. Raporda, şu ilginç
tespite yer verildi: “1915 olaylarının 50. yıl dönümü olan 1965 yılından sonra
diaspora Ermenileri, farklı kültürlere sahip, Ermenice dışında dillerin
konuşulduğu toplumlarda yaşayan yeni nesillerin asimile olmaya başladığını,
anavatan Ermenistan ile bağlarının zayıfladığını, Ermeni kimlik bilincinin
gerilediğini görmektedirler.
Bu nedenle, ‘Ermeni soykırımı’ iddialarının uluslararası
arenaya taşındığı görülmektedir. Soykırım iddiaları, tazminat ve toprak
talepleri, Türkiye karşıtlığı, Ermeni diasporası tarafından Ermenistan
dışındaki Ermenileri bir arada tutmanın ve ulusal kimliği korumanın bir yolu
olarak kullanılmaktadır.
‘İkinci büyük lobi’
Raporda, Ermeni diasporasının dünyanın en güçlü ve etkili
diasporalarından biri haline geldiği vurgusu yapılırken, Yahudi diasporasından
sonra ikinci büyük bir lobi faaliyeti kazandığı kaydedildi.
Şiddetle mücadele
seferberliği – Milliyet
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca, kadına yönelik
şiddetin önlenmesi amacıyla bir çok çalışma yürütülüyor.
Bugüne kadar kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda iki
eylem planı yapılarak uygulandı. Son eylem planının süresi 2015 yılı sonunda
dolacak. Bu yıl içinde 200 sağlık personeli, 150 aile mahkemesi kayıt
görevlisi, 200 adli hizmet uzmanı, 500 emniyet personeli, 400 kadın konuk evi
ve Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi çalışanı, illerdeki STK ve yerel yönetimlere
ait merkezlerde çalışan 100 personel olmak üzere toplam bin 550 kişiye eğitici
eğitim verilecek. Eğitimler sayesinde ilk etapta 35 bin sağlık ve 140 bin
emniyet personeline ulaşılması planlanıyor.
Çocukları için
inşaatta ter döken ‘Cemile usta’ – Mİlliyet
Giresun’un Doğankent ilçesinde, eşinden boşanan Cemile
Kamacı, kendisi ve çocuklarını geçindirebilmek için inşaatlarda çalışmaya
başlayan çocuklarının okul masrafını tek başına karşılıyor.
Kocasından ayrıldıktan sonra inşaat ustası olan dayısının
yardımıyla inşaatta işçi olarak çalışmaya başladı. 10 yıl önce başladığı işin
ustası olan Kamacı, “Çocuklarıma iyi bir hayat sunabilmek için bu işe başlamak
zorunda kaldım. Bazen erkekler işten kaçıyor çünkü inşaat ağır geliyor ama ben
çocuklarım için seve seve yapıyorum. Sıva, tuğla dizme, demir, kalıp yapma,
elektrik tesisatı döşeme işini öğrendim ve yapabiliyorum diye konuştu.
En büyük oğlunun İngilizce öğretmeni olarak göreve
başladığını anlatan Kamacı, ortanca oğlunun üniversitede jeoloji mühendisliği
bölümünde okuduğunu, en küçük çocuğunun ise liseye gittiğini söyledi.
Seçim sonucuna
‘yabancı’ değiller – Milliyet
Yaklaşan genel seçimler piyasa cephesinde farklı
olasılıkların tartışılmasına neden oluyor. Piyasada ağırlığı bulunan yabancılar
şimdilerde “alım ağırlıklı hareket ediyor. Onlar için önemli olan “büyüme ve
“istikrarın korunması…
Seçime bir aydan daha kısa süre kaldı. Sonucun ne olacağı,
ne tür ihtimallerin Gündeme geleceği adaylar kadar yatırımcıların da merak
konusu. Yatırımcılar bu noktada temkinli bir duruş sergiliyor.
Gedik Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık, seçim sonrasında
tablonun rahatlayacağını düşünüyor. Ayışık, dünyadaki ana sorunun büyüme
olduğunu belirtirken şu anda hassas bir dönemden geçtiğimizi vurguluyor ve
“Seçime kadar piyasalarda çok önemli bir değişiklik beklemiyorum diyor. Ve
şunları ekliyor: “Seçim sonrası için temkinli bir iyimserlik var, yıl sonuna
kadar piyasalar yüzde 10’luk marjda hareket eder
Veriler takip edildiğinde sermaye piyasasının daha fazla
yabancı ağırlıklı olduğu ortada. Geçen ay yabancılar yılın en yüksek alımını
yaptı.
Mevcut durumda, piyasaların odaklandığı ve endişelerinin
yükseldiği en önemli gündem konusu ise olası bir koalisyon ihtimali. Ancak
yabancılar olası bir koalisyonda dahi piyasadaki ağırlıklarını koruyacakları
anlaşılıyor.
İlgileri devam ediyor
Metin Ayışık, “Yabancılar yatırımda bulunurken uzun vadeli
gelir, önemsedikleri kriterlerin başında da büyüme ve istikrar gelir diyor.
Bütün dünyada büyümenin daralacağı kaygısının arttığı bir noktada Türkiye’de de
yansımasını ve etkisini hissettirmesini
normal karşılamalı.
Bunun yanı sıra Türkiye gelişmekte olan ülkeler içerisinde
öne çıkıyor. Küresel büyüme kaygılarının arttığı bir dönemde Türkiye’de
yabancıların yatırımlarını devam ettirebilmesini önemsemek gerekiyor. Sık sık
yeni şirket satın almalarını görüyoruz. Bu durum Türk şirketlerinin ilgi
gördüğünün göstergesi olarak değerlendirilmeli.
Borsada rekor alım
geldi
Aynı şekilde borsa İstanbul’da da hisse alımlarına
rastlıyoruz. Yabancı yatırımcılar, hisse senetleri piyasasında nisan ayında net
534 milyon dolarlık alım yaptı. Yabancı yatırımcıların yılın başından bu yana,
aylık en yüksek alış miktarının gerçekleştiği nisan ayı ile birlikte yıllık
bazda net satış tutarı 296 milyon dolara geriledi. Yabancılar en fazla banka
hisselerini aldı.
Krizlerde bile
çıkmadılar
Ayışık, büyük krizlerde dahi yabancı payının yüzde 61’lerin
altına inmediğine işaret ederken farklı seçim sonuçlarının da bu oranlarda
ciddi bir değişikliğe neden olmayacağına dikkat çekiyor.
Görülen o ki yurt içerisinde büyüme beklentilerinin
güçlenmesi, ikinci yarıda toparlanma yönünde gelebilecek sinyaller ve
istikrarın sağlanması, yatırımcıların risk iştahını canlı tutacak önemli
etmenler arasında yer alıyor.
Morgan Stanley
Türkiye önerdi
Morgan Stanley’in Türkiye için tavsiyesi ‘ağırlığını artır’
yönünde. Kurum, cazip değerlemeler, reel tahvil getirilerinde görülen yeniden
fiyatlama ve hâlâ dirençli kâr trendlerini dikkate aldığını ve sonucunda
EEMEA’ya karşı Türkiye için tavsiyeni ‘ağırlığını artır’ yönünde bulunduğunu
belirtmekte. Morgan Stanley geçtiğimiz hafta yayınlanan raporunda şirketlerin
döviz açık pozisyonlarından oluşan risklerin makro verinin işaret ettiğinden
daha düşük olabileceğine inandıklarını da vurguladı.
SON 5 YILIN 4 YILDIZI…
Borsa İstanbul’da son 5 yılda sıçrama yaşayan 4 şirket,
bugün milyar dolarlık piyasa değerleri ile işlem görüyor. İşte bu şirketler…
Piyasa değeri son 5 yılda dolar bazında yüzde 352 artan
Ülker Bisküvi, son yıllarda atılımlarıyla sürekli yatırımcıların gözbebeği
oldu. Ülker’in başarısının sırrı dikey entegrasyon stratejisi, yenilikleri
yakın takip etmesi ve girişimci atakları.
Beş yıl önce 564 milyon dolarlık piyasa değerine sahip
bulunan Ülker, bugün 2 milyar 552 milyon dolar.
‘Traktör’ uçtu gitti
Yüksek temettü verimliliği ile yatırım fonları ve
yabancıların favori hisseleri arasında yer alan Türk Traktör, 5 yıl önce 376
milyon dolarlık bir piyasa değerine sahipken bugün piyasa değeri 1.5 milyar
dolar.
Şirketin başarısının en büyük nedeni hem ürün ve üretim
kalitesini hem de sürdürülebilirliğini arttırmaya yönelik güçlü adımlar
atabilmesi. Şirket uzun yıllardır yüzde 50 pay aldığı iç pazardaki güçlü
konumunu sürdürürken, bu yatırımla ihracatta yeni hamlelere hazırlanıyor.
Sodada gelecek varmış
2010’da 270 milyon dolarlık piyasa değerine sahip olan Soda
Sanayii bugün 1 milyar 243 milyon dolarlık bir şirket. Şirket, dünyanın en
büyük 10., Avrupa’nın ise 4. büyük sentetik soda üreticisi. Pazar payı
sırasıyla, yurtiçinde yüzde 75, Avrupa’da yüzde 16 ve global bazda yüzde 3.6
seviyesinde bulunuyor. 2000’den bu yana Borsa İstanbul’da işlem görüyor.
Bulgaristan ve Bosna Hersek’de kurulan ortaklıklarla, yurtdışı kaynaklı üretimin
toplam üretime katkısı arttı.
‘Otomotiv’ rüzgarı
Son 5 yılda yıldızı parlayan bir diğer şirket de Doğuş
Otomotiv. 412 milyon dolar piyasa değerinden 1.1 milyar dolarlık bir piyasa
değerine ulaştı. Türkiye’nin lider otomotiv ithalatçısı ve en büyük otomotiv
distribütörlerinden biri konumunda bulunuyor.
Başarısının arkasında müşteri odaklı ve verimliliği merkez
alan bir yönetim yaklaşımı var. Toplumun ihtiyaç ve beklentileri ışığında
gerçekleştirdiği uygulamalar ile sürekli gündemde.
Devletin IŞİD’le
teması vardı – Cumhuriyet
MİT TIR’larını durdurduğu için tutuklanan savcı Özcan Şişman’ın
çarpıcı iddialar dile getirdiği ifadesine Cumhuriyet ulaştı.
MİT’e ait silah yüklü TIR’ları durdurarak arama yaptıkları
için “hükümeti devirmeye teşebbüs iddiasıyla tutuklanan 4 savcı ile albayın
mahkeme ifadeleri ilk kez ortaya çıktı. Kırıkhan’da TIR’ları durduran
Cumhuriyet Savcısı Özcan Şişman, “O tarihlerde ve öncesinde gerek benim
yaptığım, gerekse başsavcıvekilliğimiz tarafından yapılan birçok soruşturmada
tesadüfen bir kısım devlet görevlilerinin devlet görevi, istihbarat ve terör
ayrımını yapamadıklarını, IŞİD’e ve benzeri Suriye bölgesinde faaliyet gösteren
başka unsurlarla hukuka aykırı temaslarının bulunduğunu birçok dosyada tespit
ettik dedi.
Soruşturma kapsamında başmüfettişin talebi üzerine dönemin
başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Cumhuriyet başsavcıvekili Ahmet Karaca,
savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman ile Adana İl Jandarma Komutanı Albay Özkan
Çokay “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan
kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye
teşebbüs , ile “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları
bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin etmek
suçlarını işledikleri gerekçesiyle tutuklandı.
‘Hepinizi üzerim’
İfade sorgu zaptına göre, dönemin Adana Cumhuriyet
Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Adana’da MİT’e ait TIR’ların durdurulması
üzerine dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kenan İpek’in kendisini aradığını
belirterek, “Müsteşar Bey, bana TIR’larda arama yaptırılamayacağı, MİT
Yasası’nın 26. maddesinin bu duruma aykırı olduğunu, eğer arama yapılırsa
aramayı yapanlar ve ben dahil hepimizin üzüleceğini, böyle bir şey olmasını
istemediğini söyledi dedi. Bunun üzerine başsavcıvekili Ahmet Karaca ile
görüştüğünü anlatan Bağrıyanık, kendisine aramanın MİT Yasası’na uygun olduğunu
ancak ortada gecikmesinde sakınca bulunan toplanması gereken bir delil varsa bu
delillerin tespiti için arama yapılmasının uygun olduğunu söylediğini kaydetti.
Bağrıyanık, şöyle devam etti:
“Ancak müsteşar bey beni birkaç kez daha arayarak aramayı
durdurmamı söyledi. Beni ikna edemeyince telefonu bakan beye verdi. Adalet
Bakanı Bekir Bozdağ, bana aramanın hukuka aykırı olduğunu, hemen olaydan
görevli savcıyı el çektirmem gerektiğini söyledi. Ben de yapmadım. Aramalar
devam ettiği için bu hususu kendi el yazımla not alma ihtiyacı duydum.
Adana Savcısı Özcan Şişman, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“MİT görevlisi olduğunu söyleyen Ulvi Canik beni arayarak
durdurulan TIR’larda yardım malzemesi taşındığını, işlem yapılmaması
gerektiğini söyledi. Ben ise kendisine bize gelen ihbarın farklı olduğunu,
görevliler MİT görevlisi ise kimlik ibraz etmeleri gerektiğini, ısrarcı
olmamalarını söyledim. Ardından Kırıkhan Jandarma Komutanı ve Başsavcısı beni
arayarak olay yerindeki şahısların direndiğini, kendilerini sürekli Hatay
Valisi ve Başsavcısının aradığını söyleyince adli amir olarak buna tabi
olduklarını izah ettim. Kendileri bana benim gelmemin uygun olacağını
söylediler. Bana olay yerindekilerin MİT görevlisi olduğuna yönelik beyanları
dışında bir delil bulunmadığı, görünüşleri itibarıyla da El Kaide militanlarını
andırır şekilde bulunduklarını söylediler. Ben olay yerine gittiğimde valinin
talimatıyla jandarma görevlileri olay yerinden ayrılmış, sadece benim tedbiren
çağırdığım TEM görevlilerine aramanın yapılmasını söyledim. Arama aparatı
aranmaya başladı. Bu sırada TIR’lar uzaklaşmaya başladı. Bir süre sonra da TEM
görevlileri olay yerinden ayrıldı. Tek başıma aramayı icra edemeyeceğimden
aramayı sonlandırdım.
Ahrar eş Şam’a
mühimmat
Gerçekten silah varsa bunun devlet sırrı olamayacağını
söyleyen Şişman, “Suç devlet sırrı olamaz ifadesini kullandı. Adana’daki
aramaya atıf yapan Şişman, bir TIR’da füze başlığı ve roketatar başlığı
bulduklarını söylerken, şunları kaydetti: “Bu suça karışan kişilerden iki kişi,
bu işleri devletin bilgisi dahilinde yaptıklarını söylediler. Hatta kendilerine
başka devlet görevlilerinin de yardımcı olduğunu aynı TIR’la 6-26 Ekim
tarihlerinde Reyhanlı Bükülmez köyü sınırında sınır karakolu noktasına mühimmat
yıktığını ve bunun sınırın diğer tarafına geçirildiğini beyan edince, güvenlik
kamera görüntülerini izlediğimizde bu hususu doğruladık. Yer gösterme sonucu
mühimmatın döküldüğü noktada sınırın diğer kısmının El Ahrarı Şam isimli terör
örgütünün (Ahrar eş Şam) kampı olduğunu tespit etmiştik.
İstanbul’dan 4 ayda
82 kişi IŞİD’e katıldı – Milliyet
Emniyet kaynakları 2015 yılının ilk 4 ayında çoğu Avrupa’da
yaşayan 82 kişinin IŞİD’e katılmak için İstanbul üzerinden sınır şehirlerine
gittiğini belirlediklerini açıkladı…
İstanbul üzerinden son 4 ayda 82 kişi IŞİD’e katıldı.
Emniyet kaynakları 2015 yılının ilk 4 ayında İstanbul üzerinden 82 kişinin
IŞİD’e katılmak için sınır şehirlerine gittiğini tespit ettiklerini söyledi.
Edinilen bilgiye göre bu kişiler genellikle esenler
Otogarı’ndan Suriye sınırındaki şehirlere bilet alıyorlar. Daha sonra bu
şehirler üzerinden ise sınırı geçiyorlar. IŞİD’e katılmak amacıyla sınırı
geçenler sadece Türkiye vatandaşları da değil. Bu sayının içerisinde çocuğunun
en son İstanbul’da görüldüğünü ama bir daha haber alamadıklarını söyleyen
yabancılar da var. Bu ülkeler arasında İngiltere, Belçika gibi Avrupa ülkeleri
de bulunuyor. Farklı dini örgütlere katılmak üzere İstanbul’dan yola çıkanların
sayısının ise 59 olduğu belirtildi.
Ülkelerinde
yakalanıyorlar
Uluslararası ajanslarda ya da arama motorlarında “İstanbul
ve “ISIL (İngilizce IŞİD) yazdığınızda sadece son 4 ay içerisinde İstanbul
üzerinden IŞİD’e katılmak üzere yola çıkmış birçok yabancının hikayesine
rastlamak mümkün.
Bu olaylardan biri 15 Mart’ta meydana gelmişti. 17 yaşında
iki genç yanlarında 19 yaşındaki bir başka gençle IŞİD’e katılmak için
Londra’dan yola çıktı. Gençlerin aileleri çocuklarının İstanbul’a geldiğini
tespit ettiklerinde hemen İngiltere polisine durumu bildirdi. Türkiye’de polis
teşkilatı ile bağlantıya geçen İngiltere polisi durumu bildirdi. Bunun üzerine
önlemini alan polis, 3 kişiyi İstanbul’da havaalanına iner inmez yakaladı. Bu
olaydan haftalar önce ikisi 15, biri 16 yaşındaki üç İngiliz kız da İstanbul’a
gelerek buradan Suriye’ye geçmişlerdi.
9 Nisan’da ise Amerikan medyası İstanbul’da IŞİD’e
katılacağı gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra ABD’ye gönderilen 34
yaşındaki Joshua Ray Van Haften hakkındaki haberlerle doluydu. Van Haften
aslında Kasım ayında İstanbul’da yakalanmış fakat Türkiye’de sorgusu uzun
sürdüğü için Nisan ayında ABD’ye geri gönderilmişti.
İstanbul’da yakalanıp ülkelerine gönderilenler kadar Suriye
sınırını geçip IŞİD’e katılma amacıyla İstanbul’a gelmeye hazırlanırken
ülkelerinde yakalananlar da bir hayli fazla.
Orgeneral Özel, 15
gün rapor aldı – Vatan
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, sağlık sorunları
nedeniyle 15 gün süreli rapor aldı. Genelkurmay Başkanlığı’na, Kara Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, 15 gün süreyle vekalet edecek.
Özel’in karargaha gitmemesi nedeniyle bugün kulislerde, bir
dizi iddia gündeme geldi. Suriye’ye operasyon iddiaları nedeniyle kulislerde
farklı senaryolar konuşulurken, Özel’in görevini bıraktığı, Akar’ın vekaleten
Genelkurmay Başkanı olduğu iddia edildi.
Özel, geçen yıl zona
rahatsızlığı nedeniyle GATA’da tedavi olmuştu.
Özel’in, rahatsızlığı nedeniyle 15 gün süreyle rapor aldığı,
bu süre içinde ameliyat olacağı belirtildi. Bu süre içinde Özel’e, Orgeneral
Akar vekalet edecek. Özel’in yurt dışı gezileri sırasında da vekalet TSK’nın
ikinci ismi olan Kara Kuvvetleri Komutanı’na bırakılıyor.
Orgeneral rütbesi ile 2007- 2008 yılları arasında Ege Ordusu
Komutanlığı, 2008-2010 yılları arasında 2’nci Ordu Komutanlığı, 2010-2011
yılları arasında Jandarma Genel Komutanlığı, 29 Temmuz – 04 Ağustos 2011
tarihleri arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve Genelkurmay Başkanı Vekilliği
görevlerini yürüten Özel 04 Ağustos
2011 tarihinden geçerli olmak üzere Genelkurmay Başkanlığına asaleten
atanmıştı. Özel’in görev süresi bu yıl Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura’nın
ardından sona erecek.
Mardin ruhsata
boğulmuş – Cumhuriyet
AKP döneminde Mardin’de 10 binin üzerinde imar ruhsatı
verildiği için bir yıldır görevde olan BDP’li belediyeye tek bir ruhsat
başvurusu olmamış.
[Haber görseli]Mardin denilince akıllara tarihi dokusu dar
sokakları ve taş evleri gelir. Ama tarihi mardin ile şu anki Mardin arasında
dağlar kadar fark var. Şehrin girişinde sizi koca inşaatlar karşılıyor. Birçoğu
yarım kalmış. Alabildiğine geniş alanlara 15-20 katlı binalarla donatılmış
siteler kurulmuş. Kentteki çarpık yapılaşmayı bir yıl önce Mardin’de Büyükşehir
Belediyesini kazanan BDP’li Belediye Eş Başkanı Februniye Akyol Akay’a sorduk.
Akyol’a göre Mardin’de eski belediye tarım arazilerini imara açıp binlerce imar
ruhsatı verdi. Kentteki çarpık yapılaşma ve bir yılda yapılanlar ve BDP’li
belediyenin hedefleri ile ilgili Februniye Akyol Akay ile konuştuk.
Park yok
Kentteki çarpık yapılaşmaya neden izin verdiniz?
Geçmişteki belediye sadece inşaata çalışmış. Ne bir park, ne
bir sosyal merkez, ne bir spor tesisi var. Bizden önceki AKP’li belediye 10
binden fazla konutun imar ruhsatını vermiş. Biz bir yıldır görevdeyiz imar
ruhtası için tek bir başvuru almadık.
Seçim sonucu nasıl
karşılandı?
Göreve geldiğimizde gerçekten bir belediye yoktu. Sadece
imar alanları açma, yüksek binaları yapma ama halkın taleplerini sosyal
kültürel taleplerini asla dikkate almayan bir belediye anlayışı hakimdi. AKP
hesapları şunun üzerine kurdu, Büyükşehiri kazanmayacak ve ilçe belediyesi olan
Artuklu Belediyesi’ni kazanacaktı.
O yüzden büyükşehirde olması gereken belediyeye ait taşınır
ve taşınmazların hepsini seçimden önce Artuklu Belediyesine devretmiş. Ama
hesapları tutmadı Artuklu’yu da biz aldık. Ama şu anda hizmet verdiğimiz bina
Artuklu belediyesine ait.
Nasıl bir tablo
vardı?
Geldiğimizde hepimiz acemiydik.Yığınla talepler geliyor.
Bütçemiz çok sıkıntılı. Özkaynağımız da yok çünkü kırsalımız köyümüz çok fazla.
Kırsaldan vergi almak mümkün değil. Elektrikte suda normal hizmet bedellerini
bile alamıyoruz. Halkımızın da maddi durumu kötü. İlk göreve geldiğimizde
AKP’nin yaptıklarına karşılık çadır eylemi düşünüyorduk. Eyleme başlayacağımız
sırada Soma faciası oldu. Şu anda 30 metrekarelik alanda çalışmaya çalışıyoruz.
Hizmet bedellerini
alamıyoruz dediniz neden?
Mesela Kızıltepe’de 46 bin elektrik abonesi var, ama 22 bin
su abonesi var. Merkezde 25 bin elektrik abonesi var, su abonesi 12 bin. Şimdi
yeniden bir otomasyona gidiyoruz. Sayaçları yeniliyoruz.
Borç 570 milyon lira
Peki merkezden kaynak alma konusunda sıkıntılarınız var mı
Ankara ile ilişkiler nasıl?
Belediye olarak şu anda 570 milyon TL borcumuz var. Maliye
Bakanlığından ayda 9-10 Milyon lira para geliyor bunun yüzde 40’ı borçlara
kesiliyor. Yüzde 52’si personel maaşlarına gidiyor. Kalan yüzde 8 ile birşeyler
yapmaya çalışıyoruz.
Mardin’de 1200 köyü var, ilçeleri var. Mardin’de 4500
kilometre köy yolları ağı var. Cumhuriyetten beri doğru dürüst bir yol yok.
İş makinemiz yok
Ama Büyükşehirsiniz daha fazla kaynak gelmesi gerekmiyor mu?
Büyükşehiriz ama mesela hiç iş makinemiz ve halk otobüsümüz
yok. Ankara’dan 30 milyon liralık kredi talebinde bulunduk. O kadar kredi
veremeyeceklerini söylediler. Bunu zamana yayıyorlar en son 15 milyona
indirdiler. Neyseki şuan onayını aldık. Ama bu tür engellerle karşılaşıyoruz.
Yeni iş yaratma
konusunda çalışmalar var mı?
Düşüncelerimizden biri köy pazarı oluşturmak. Ekolojik bir
tarım teşviki yapacağız. Yine meyve ağaçlandırması teşviki ve kooperatif
teşviki yapacağız. Kadın emeği ve ürünleriyle alakalı bir şeyler yapıyoruz.
Kadınların ürünlerini yapıp satabileceği ortamlar yaratmaya çalışıyoruz.
Göreve geldiğimizde kadın çalışan sayımız yüzde 7’ler
civarındaydı. Bunu şimdi yüzde 30’a çıkardık. Kadın Yaşamevi projemiz var.
Kadın kendi ayaklarının üzerinde durana kadar orada kalabilcek.
Barzani: Türkiye’nin
yardımı olmasaydı Kobani’nin geri alınması mümkün olmazdı – Hürriyet
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani,
Washington’daki temasları sırasında görüştüğü Amerikalı yetkililerin, Kürt
peşmergelerin, Irak ordusuna sağlanan silah yardımlarından kendilerine düşen
payı alacağına dair güvence verdiğini belirtti. Barzani, Türkiye ve ABD’nin
yardımı olmasaydı, IŞİD’in Kobani’den çıkarılmasının mümkün olmayacağını
söyledi.
Barzani, Dış İlişkiler Konseyi adlı düşünce kuruluşunda
verdiği konferansta, “Geçmişe gittiğinizde, 2007 yılında (mevcut
Genelkurmay Başkanı) General Martin Dempsey Irak’ta görevliyken, Irak ordusu ne
alıyorsa Kürt peşmergelerin de Irak ulusal savunma sisteminin parçası olarak
kendine düşen payı alacağına dair sözler verilmişti ancak o tarihten bu yana ne
bir kurşun ne bir silah parçası aldık” dedi.
Mesut Barzani, “Bu konuyu (Amerikalı yetkililerle)
konuştuk. Bunun (Peşmergelere paylarının verilmemesi) bir daha olmayacağına, bu
konunun takipçisi olacaklarına dair güvenceler verildi. Daha önce bize bu
türden resmi güvence verilmemişti. Bundan mutluluk duyduk. Ülkemize kendimizden
emin ve umutla dönüyoruz” diye konuştu.
Amerikan haber ajansı AP’nin haberine göre de Barzani,
Washington’da Amerikan yazılı medyasından bir grup gazeteciyle buluşmasında,
“Şunu yinelemek isterim: Eğer bize kalsa bunları (ABD’nin silah
yardımları) doğrudan almak isteriz. Pozisyonumuzdan geri adım atmadık.
Silahların peşmergenin eline geçmesi gerektiğinde ısrarcıyız” ifadelerini
kullandı. Ancak Barzani, Beyaz Saray ile Kongre arasında bu konudaki görüş
ayrılığına karışmayacağını kaydetti.
‘TÜRKİYE İLE
İLİŞKİLERİN DÜZEYİNDEN MEMNUNUM’
Bu arada Barzani, Türkiye ile ilgili bir soru üzerine,
Türkiye ile IKBY arasındaki ilişkilerin düzeyinden memnuniyetini dile
getirerek, çözüm sürecini de desteklediklerini hatırlattı.
Barzani, “başlangıçta Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede
bazı çekincelerinin bulunduğunu ama şimdi bunların azaldığını” belirterek,
“(Kobani’nin IŞİD’in elinden geri alınması) Türkiye ve ABD’nin işbirliği
olmasaydı bu mümkün değildi” dedi.
ABD Kongresi Temsilciler Meclisi Silahlı Kuvvetler
Komitesi’nin 2016 mali yılı için Ulusal Savunma Yetki Tasarısı’nın “IŞİD
ile mücadele için yardım sağlanması yetkisinde değişiklik” kısmında, bu
örgütle mücadelede Irak için öngörülen 715 milyon dolarlık fonun en az yüzde
25’inin Kürt peşmergeleri, Sünni yerel güvenlik güçleri ile Irak Sünni ulusal
muhafızlarına doğrudan askeri yardımlar için kullanılması öngörülüyor.
ABD Kongresi her ne kadar Irak’ta bölgesel yönetime doğrudan
askeri destek gönderme yönünde girişim başlatsa da Obama yönetimi, bu tür
desteklerin Irak hükümeti vasıtasıyla olması gerektiğinde ısrarcı.
“Birleşik bir Irak” isteyen yönetim, bu konuda politika değişikliğine
açık görünmezken, bunu da Barzani ile görüşmelerinin tamamında ülkenin
bütünlüğü ile DAEŞ ile mücadelede tüm koordinasyonların “Irak
hükümetiyle” birlikte yapılması gerektiği yönündeki tekrarlı vurgularıyla
ortaya koydu.
Cezaevi isyanı: 62
ölü – Milliyet
Irak’ta, Bağdat’a 50 km’deki Halis cezaevinde, mahkumların
silah deposuna ulaşması ile çatışma çıktı, 50 mahkum ve 12 polis öldü.
Terör suçlularının da aralarında bulunduğu 40 mahkum kaçtı.
Bağdat’ta ise Şii hacılara düzenlenen saldırıda 7 kişi öldü.
Ülkeleri hastalıkla
damgalamayın – Hürriyet
DÜNYA Sağlık Örgütü
(WHO), medyayı ve bilim insanlarını yeni keşfedilen hastalıklara verdikleri
isimlerle belli kültür, millet ve bölgeleri damgalamamaları konusunda uyardı.
Hastalıkların isimlendirilmesi ile ilgili bir rehber
yayınlayan örgüt, gelecekte “İspanyol Gribi ya da “Orta Doğu Solunum Sendromu
gibi bazı bölgelerin söz konusu hastalıktan sorumlu olduğunu ima eden hastalık
isimlerinden kaçınılması gerektiğini belirtti. WHO yetkilileri bunun yerine
gelecekte keşfedilecek hastalıklara ‘halkın rahatça teleffuz edebileceği ve
hiçbir gruba sorumluluk yüklemeyen isimler’ verilmesini istedi. Konu ile ilgili
BBC’ye açıklama yapan WHO yöneticisi Dr. Keiji Fukuda, “Bu önemsiz bir konu
gibi görünebilir ancak hastalık isimleri hastalıklardan etkilenen kişiler için
gerçekten önem taşıyor dedi.
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”
Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”