Zindanlar devletli sınıflı sistemin, kendisine karşı çıkanları, isyan edenleri ve aslında genel olarak toplumu tutsak edip kendine itaat etmesini sağladığı alanlar olmaktadır. Doğal toplum/komünal yaşam koşullarında siyasi karşıtlıklar olmadığı ve ahlaki değerlerin dışına çıkılmadığı için, toplum ile birey arasında belli bir uyum vardı ve bireyin duruşunu ve rolünü yaşamını toplumun doğal yaşam kuralları belirlerdi. Yani suç işleme gibi bir durum pek söz konusu değil ya da çok az düzeyde basit affedilecek sorunlar olabilirdi. Çünkü doğada ve insan yaşamında hatasız ve kusursuz olma gibi bir kural yoktur. Doğal toplum koşullarında insanlar, kendi sorunlarını kendi aralarında çözerlerdi devlete havale etmezlerdi. Doğal toplum koşullarında zindana ihtiyaç yoktu. Zindana ihtiyaç duyan devletin kendisidir.
Devletli sınıflı sistemde, yaşam zaten genişletilmiş bir büyük zindanı andırır. Çünkü devletli sınıflı sistemde devlet her şeyin sahibidir ve her şeyi yapma yetkisi olup dokunulmazdır ve kutsanması, tapınması gereken ilahi bir güç olarak kabul edilir ve devlet kendisine böyle yaklaşılmasını bizzat emreder. Zindanlar, devlet aklına göre, kendisine karşı çıkanları, itaat etmeyenleri, kurallarına riayet etmeyenleri, özelliklerde isyan edenleri ıslah etme, düzeltme yeri olarak görülür. Devrimciler, sosyalistler ve sistemden memnun olmayanlar için, zindanlar esaret altına alınan ve devletin isteklerine boyun eğdirilmesi gereken yerlerdir. Zindanlar küçük devlettirler ve devletin en küçük birimidir. Emir komuta zincirinin ve hiyerarşinin olduğu yerlerdir. Bu yönüyle, devletin olduğu her yer zindan olarak görülür. Devrimciler/sosyalistler, haklı olarak devletli sınıflı sisteme isyan ettiklerinde, sistem güçleri tarafından ele geçirildiklerinde, zindana konulurlar. Devletin amacı, zindana konan muhalif devrimci kesimleri düşüncelerinden vazgeçirmek ve devlete bağımlı hale getirmektir. Devletin kendine isyan edenleri zindanda tutması, toplumsal amaçlarından ve ideolojik hedeflerinden vazgeçmiş, düşüncesiz ve amaçsız bırakılmış insanlar yaratmaktır. Yani sisteme kulluk yapan içi çürütülmüş insan tipini oluşturmak hedeflenir.
Devrimciler sosyalistler toplumun kurtuluş özgürlük güçleridirler. Özellikle zindanlarda devrimcilerde kırılma ve dağıtma yaratmak, örgütlülüğü yok etmek toplumun geleceğini karartmak demektir. Devrimci sosyalist güçlere, özellikle de zindan direnişleri koşullarında daha çok destek vermek ve sahip çıkmak, kendi geleceğine sahip çıkmaktır. Devrimcilerin sosyalistlerin geleceği toplumun geleceğidir. Bundan dolayı Kürt halkı, Bê Serok Jiyan Nabe diyor. Yani Önderliksiz yaşam olmaz diyor. Çünkü Önderlik, bir halkın, halkların özgür yaşamı ve özgür yarınları için zindanda direniyor. Demek ki Önderlik direnişi halkın direnişidir. Açlık grevleri ve ölüm oruçları eylemleri, düşmanı kendi sahasında yenmektir ve bu direnişler önemli sonuçlara ve başarılara yol açmıştır. Açlık grevleri ve ölüm oruçları kendini aç bırakmak ya da ölüme yatırmak değildir. Zindan koşullarında direnme yöntemidir. Zindanda, çıplak bedenleriyle yani bedenlerinden başka bir silahı olmayanların en büyük mücadele silahı elbette ki ideolojik amaçlara sıkı sıkıya bağlı kalmak ve bunda kararlı olmaktır. İyi direnenler, düşmanın zindanlarını düşmana zindana çevirmiştir.
14 Temmuz Büyük Ölüm Oruçları Direnişleri günümüz mücadelesine, kararlılıkta, ideolojiye bağlılıkta ve direnmede ışık olmaya devam ediyor. Zindan koşullarında mücadele edilebiliyor ve başarılı olunuyorsa, dışarıda, her türlü imkânın olduğu koşullarda başarılı olmamak tembellikle ve edilgenlikle açıklanır. PKK militanları, elli yıldır, her koşulda her imkânı bir silah hâline getirip mücadele edip başarılı olacağını kanıtladılar. Gerilla, dünyanın sayılı orduları içinde yer alan bir orduya karşı başarılı olmuştur. Hakikat için savaşanlar, en küçük silahlarla bile büyük kazanırlar. Büyüklük silahta değil ideolojik amaçta gizlidir. İnsanlık davası en büyük silahtır. Bu davada kararlı olanlar, dağda, zindanda her yerde başarılı olurlar. 14 Temmuz Büyük Ölüm Oruçları Direnişleri düşmanı kendi sahasında yenmiş çıldırtmıştır.
İşte bu gerçeklikler ışığında zindan gerçekliğine yaklaşmak gerekmektedir. Bazıları, zindanda hiçbir şeyin olmayacağını düşünürler, düşünebiliyor ama bu bir yanılgıdır. Teknik olarak, düşmanın alanıdır ama ideolojide güçlü olanlar bu sahada başarılı olurlar. Zindanlar, aynı zamanda, düşmanın karakterinin en belirgin görüldüğü bir alandır. Bu alanda, düşman yüzünü istese de gizleyemez. Devletin doğrudan soğuk yüzünün ve faşizan karakterinin görüldüğü ve yaşanıldığı bir alandır. Zindanda devletin kâğıt üzerindeki yasaları çoğu kez geçersizdir. Özellikle de devrimcilere karşı bu yasalar geçerli değildir. Türkiye’de zindanlar mezarlık haline getirildi. Tutuklulara işkencenin baskının ve zulmün her çeşidini yapıyorlar. Tutukluların, uzun zindan koşullarında sağlıkları bozulabilir. Faşizan rejim tutukluları bilerek tedavi ettirmiyor, diri diri insanları eriterek ölüme terk ediyor. Yasalara göre normalde bunlar suç olarak görülür. Ama faşizmde tek yasa zulüm ve işkencedir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, uluslararası ve TC’nin kendi yasalarına göre, kendi ailesiyle ve avukatlarıyla görüşme hakkı vardır. Ama kendi yasalarını bile hiçe sayarak, Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’ı kimseyle görüştürmüyorlar. Böyle yapmakla halk ile Önderliğini birbirinden koparmaya çalışıyorlar. Ancak unuttukları bir şey varki, o da Kürt halkının, Önderlikle ruh ve düşünce birliği yaşadığı gerçekliğidir.
İşte Önderliğin gücü zindanda da düşmanı yenilgiye uğratıyor. Önderlik üzerinde, görülmedik bir baskı kurmanın nedeni bu yenilgidir. Düşman Önderliğin ideolojisi karşısında yenilmiştir. Son zamanlarda yapılan açlık grevi eylemlerini doğru bilince çıkarıp yalnız bırakmamak gerekmektedir. Önderliğin fiziki özgürlüğü aynı zamanda Kürt sorununun çözümü ve demokrasinin gelişmesi olacaktır. Bütün insanlığın bunda sorumluluğu var. Herkesin, insan olmanın verdiği sorumlulukla, Türkiye’deki rejim ve zindan gerçekliğine doğru yaklaşmaları gerekmektedir. Bir tek devrimcinin bile hayatından insanlığın vicdanı sorumludur. Çünkü devrimciler sosyalistler toplumun özgürlüğü için hayatlarını feda ediyorlar. Toplumunda bu gerçekliğin bilincinde olarak hareket etmeleri ve duyarlı olmaları gerekmektedir.
Kemal SÖBE