12 Ocak 2017 Perşembe Saat 11:07
AKP-MHP iktidarının gözlerini şovenizm kör etmiş. Kürt
düşmanlığı dışında gözleri başka bir şey görmüyor. Kürt düşmanlığı yapacak
herkese her tavizi veriyor. Bir iki ay önce “senin kalibren ne, sen kimsin
diyen Tayyip Erdoğan, Haydar El Ebadi’ye telefon açıyor, başbakanını ayağına
gönderiyor. Bu kadar Kürt düşmanlığının Türkiye’ye hayrı olabilir mi? Sanki
dünya, bölge değişmemiş, Kürtler bilinçlenip güçlenmemiş! Kendi saplantılarını
herkese kabul ettirecek! Ancak olmuyor. Irak’ta da istediğini tam bulamamıştır.
Hem Irak’ta işgalci olacaksın, mezhepçi politikayı bırakmayacaksın, hem de
istediğini kabul ettireceksin! Neler konuşulduğunu ve neler üzerinde
anlaşıldığını bilmiyoruz. Ama mevcut koşullarda Irak’la ilgili hiçbir
politikası yürümez.
Şengal’de gerillayı kabul etmem, şurada burada kabul etmem
diyor. Zaten Türkiye 35 yıldır kabul etmiyor. Ama gerilla sürekli daha da
güçleniyor ve yayılıyor. Gerillanın varlığı ve direnişi Türkiye’nin kararına ya
da şu bu devletle görüşmesine bağlı değil ki! Medya Savunma Alanlarına
operasyon yapacakmış! Şengal’e operasyon yapacakmış! Türkiye’nin elini kolunu bağlayan
mı var? Girmek isteyenler mehter takımını yanlarına alıp gitsinler. Ancak bu
işlerin ekranlarda bağırmak gibi kolay olmadığını çok iyi biliyorlar. Mehter
marşıyla girip İzmir marşıyla dönme dışında bir durum yaşanmayacağı açıktır.
Şahlandırdığı şovenizme seslenerek kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar. Ama
gerçekler böyle değil. AKP-MHP faşist iktidarı çok zor durumdadır. Psikolojik
savaşla, yani suni teneffüsle ayakta kalmaya çalışıyor.
Son bir yılda AKP-MHP iktidarı Kürtlere yönelik tarihin en
yoğun saldırısını yürütmüşlerdir. Sonuç, şu anda Türkiye tarihinin en zayıf ve
en zor dönemini yaşamasıdır. Türkiye’nin geleceği hiçbir zaman bu kadar
belirsiz olmamıştı. 1980 öncesi içeride siyasi çekişme ve çatışmalar yoğundu.
Ancak Türkiye’nin dış dünyadaki durumu bu kadar sırat köprüsünden geçer gibi
değildi. Türkiye şimdi hem içeride, hem de dışarıda sırat köprüsünden geçiyor.
Bu nedenle AKP-MHP iktidarı istiklal savaşından söz ediyor. Kuşkusuz bu,
Türkiye’nin değil, AKP-MHP iktidarının istiklal savaşıdır. Yoksa Tayyip
Erdoğan’ın bağırdığı gibi dış güçlerin Türkiye’yi parçalama ya da yıkma gibi
bir saldırısı yoktur. Aksine kendisi faşist iktidarını korumak için tüm
faşistler gibi iç ve dış düşmanlar yaratmaktadır.
İç ve dış düşmanlar söylemi hayaldir. İçeride ve dışarıda
istikrarsızlığı AKP iktidarının politikaları yaratmıştır. Kürtlere karşı
savaşan bu iktidardır. Bu nedenle Kürtler direnmektedir daha da
direneceklerdir. IŞİD’in yaptığı saldırılar ise AKP’nin yarattığı canavarın
kendisine yönelmesidir. Tayyip Erdoğan’ın “teröristleri desteklerseniz size
döner sözü en fazla da AKP-MHP iktidarı ve Türkiye politikaları için
geçerlidir. Suriye’de etkili olmak, Rojava Devrimini boğmak için El Nusra, IŞİD
ve diğer faşist çeteleri desteklemiş, ancak görüldüğü gibi yüzüne gözüne
bulaştırmıştır. Halep’i çetelerine yıktırmış, sonra da kendine bağlı bu
çeteleri satmıştır. Türk devleti böylece karakterini bir daha ortaya koymuştur.
Kürt düşmanlığı politikaları sürdükçe Türkiye daha çok bu durumlara düşecektir.
Türkiye tarihin en zor döneminden geçtiği halde Tayyip’in
bağırması, çağırması şu kadar vurduk, ezdik, ezeriz söylemleri boş
kabadayılıktır. AKP-MHP iktidarının tek yiğitliği demokratik siyaset yapan
insanları tutuklamaktır. Her gün yüzlerce Kürt’ü tutuklamanın dışında bir
yiğitliği yoktur. AKP-MHP iktidarı böyle yaparak ayakta kalacağını sanıyor. Ne
var ki toplumsal öfkeyi büyütmekten, başka bir şey yapmıyor. Toplum, AKP-MHP
iktidarının korkuyla saldırdığını iyi görüyor. Zaten istikbal savaşı
demelerinin nedeni budur. Bu söylem bile zayıflığın itirafıdır. AKP-MHP
iktidarının istikbali yoktur. Bu savaşı AKP-MHP kaybedecek, demokrasi güçleri
ve Kürtler kazanacaktır. Zulümle abat olunmaz, sözü tam da AKP-MHP iktidarı
için geçerlidir.
AKP-MHP iktidarı ne derse desin, Kürtler tarihin en güçlü
dönemindedir. Türk devleti tüm dünyanın önünde diz çöküp Kürt soykırımı için
bana destek verin diyorsa, bu durum, kimin güçlü, kimin zayıf olduğunu
gösterir. Türkiye Suriye’de kaybetti Rojava’da da kaybedecektir, Irak’ta da
kaybedecektir. Şu anda Rojava Devrimi daha da güçlenmiştir. Suriye’de tek
demokratik muhalefet kalmıştır o da Demokratik Suriye Meclisi ve Demokratik
Suriye Güçleridir. Türkiye Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu içinde Kürtlerin
demokratik özerkliğini engelleyemeyecektir. Türkiye Rojava Devrimine dokunduğu
an yanacaktır. Medya Savunma Alanları ve Şengal’e dokunduğu an yanacaktır.
Türkiye’nin Kürtler karşısında kazanma şansı yoktur. Çünkü
Kürtler özgür yaşamda ısrarlıdırlar. Özgür yaşamda ısrarın gücü her türlü
saldırıyı kıracak karaktere sahiptir. İşgalci ve soykırımcı güçlerin günümüzde
özgürlük güçleri karşısında kazanma şansı yoktur. Her saldırı soykırımcı
sömürgeciliğin ömrünü kısaltmaktan başka bir sonuç vermeyecektir.
Eğer Yılmaz Güney bugün yaşasaydı daha coşkulu ve daha
yüksek sesle “Mutlaka kazanacağız diyecekti. ANF/Salih Cuma Pîr
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html