Albert Memmi “Sömürgecinin Portresi, Sömürgeleştirilenin Portresi” adlı çalışmasında sömürgecilerin sömürge toplumlarda yaratmak istediklerine ilişkin şöyle bir belirleme yapar: “Sömürgeleştirmeye hoşgörü gösterdiği sürece sömürge insanının tek olası alternatifleri asimilasyon ya da donup taş kesilmektir” der.
Kürdistan’daki Sömürgecilik ‘biriciktir’ ve ayrıntılı incelemeyi gerektirir. Bu daha çok sosyologların, tarihçilerin ve entelektüeller işidir. Dürüst bir tarih ve bilim yaklaşımıyla bakılırsa Kürdistan’daki sömürgeciliğin soykırımcı ve yok edici karakterinin ne olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Kürdistan’daki sömürge durumunu İsmail Beşikçi “uluslararası sömürge” olarak tanımlar ve bu tanım doğruya yakın bir tanımdır. Kürdistan ülkesi yalnızca dört sömürgeci devlet arasında parçalanmış bir gerçeğe sahip değil; aynı zamanda bölgesel ve küresel güçler tarafından bu parçalanma hali garanti altına alınmış bir ülkedir. Kürt ve Kürdistan gerçeğinin güncel ve tarihsel durumu ancak bu temelde kavranırsa anlaşılır olur.
Toplumsal varlıklar ürettikleriyle kendilerini var ederler; üretimin en somut yaratımları dil ve kültür varlıklarıdır. Dilin varlığı insanı ve insanın üzerinde yaşamış olduğu coğrafya ile özdeşlik içinde gelişir. Toplumsal kültür ve yaşanmışlıklar coğrafyaya damgasını vurur. Toplumlar bir coğrafyada sadece yaşamazlar, o coğrafyayla ruhsal, bedensel ve kültürel bütünlük de sağlarlar. Bu bakımdan coğrafyaya saldırı tüm toplumsal varlığa karşı yapılan saldırıdır.
Kürdistan’daki sömürgeciliğin ideolojik arka planı ve iktidarın öyküsü yazılsa, herhalde toplumsal ve tarihsel gerçekliğin modern teorisinde çok garip ve acımasız hikâyelerle karşılaşırdık. Kürdistan’daki asimilasyon ve soykırımcılığın ideoloji ve iktidar boyutlarını çözümlemek sosyal bilim bakımından önemli bir konudur. Fiziki soykırımcılık ve iktidar ideolojisi çok sıkı bağlantı içinde, birlikte ve senkronize bir olgu olarak; özellikle tahakkümle toplumu dizayn etmektedir. Devletlerin buradaki rolü şiddetin toplumda kurumlaştırmak ve ideolojik inşayı toplumsal mühendislik yoluyla tamamlamadır.
Sömürgecilerin Kürdistan’da coğrafik isimleri ve demografik değiştirmelere gitmek istemeleri de bu şekilde açıklanabilir kuşkusuz. Bu yaklaşımın kökünde yatan derin soykırımcılık anlaşılmadan Kürdistan’daki sömürgeci uygulamaların anlaşılmayacağını düşünüyorum. Bu basit bir yaklaşım değil. Sömürgeci güçlerin politikası, genel olarak, Kürdistan’daki ayrıcalıklarını kimseye kaptırmamak, tartıştırmamak, mevcut statüyü korumak ve soykırım ve asimilasyon siyasetini nihayete erdirmekten ibarettir. Bu siyaset için “Kürtler“in varlık olması, toplumsal haklarına kavuşması ve ilerlemesinden daha korkutucu ve korkunç bir şey yoktur. Bunun içindir ki Türk sömürgeciliği Kürtlük adına ne varsa yok edilmesini istiyor. Kuzey Kürdistan’da yürüttüğü soykırım ve asimilasyon siyaset ve tutum yetmiyor olacak ki, Rojava parçasına da tahammül edemiyor ve oradaki soykırım ve asimilasyonun yürütülmesinden de kendini sorumlu görüyor.
Türk devleti PKK’ye karşı olduğunu, Kürtlerle bir sorunu olmadığı yalanını habire tekrarlamaktadır, fakat ne hikmetse soykırımcı TC rejimi kuzey Kürdistan’daki soykırımla yetinmemiş olacak ki hızını alamadan Rojava Kürdistanı’nda da Kürt isim ve coğrafi yerlerinin adlarına da tahammül etmemektedir. Her ne kadar Kürt düşmanlığını PKK’yi gerekçe yaparak makyajlamaya kalksa da, makyaj tutmamakta, yalanın maskeli yüzündeki albenili boya yerle yeksan olmaktadır. Devletin asimilasyon ve soykırım siyaseti hızını alamadan Rojava’ya da uygulamak isteniyor. KOBANÊ’ye Kobanê denilmesine tahammül edemediği için, Suriye Baas rejiminin asimilasyon ve soykırım politikalarının bir yansıması olarak Kobanê için kulandığı Ayn-el Arap, Derik’e Malikiye, Girê Sipî’ye Tıl Abyad denilmesini dayatıyor. Bu yerlerin gerçek, tarihî ve coğrafi isimlerini doğru telaffuz edenlere de tahammül edemiyor, saldırıyor ve suçluyor. Kürt düşmanlığı o kadar gözlerini kör, beyinlerini dumura uğratmış ki Kürt’e ait uzayda bile bir şey bulurlarsa kırmızı görmüş boğa gibi saldırmaktan imtina etmeyecekler. Türk devletinin AKP ve MHP ortaklığında iktidarı ele geçirmiş olan yeşil ve kırmızı faşizan kliği Kürtlük adına ne varsa tarihten silmek istiyor.
Harun ŞIKAKİ