Kürtlerin uluslaşma ve kimlik mücadeleleri, modern olarak PKK’yle başladı ve evrenselleşerek bir bölge ve dünya mücadelesine evrildi. Halkların ve farklı kültürlerin, genelde Ortadoğu’da özelde de Anadolu’da ve Mezopotamya’da, günümüze kadar devam kültürel ve kimliksel iç içe geçmiş olma durumları ortak bir mücadele vermeyi gerekli kılıyor. Bundan dolayı halkların düşmanları, halkların tepesine çöreklenen ve halkları köleleştiren devlet aygıtlarıdırlar. Son yüzyıllarda, sanayinin gelişimi ve kısmi bir aydınlanma devletleri de şekli bir değişime zorladı. Normalde egemenin koruyucu gücü olan devlet ulusun koruyucu gücü olarak modern tarih sahnesine çıktı. Ancak devletin özünde bir değişlik olmadı olamazda. Görevi, toplum üzerinde hakimiyet kurma olan bir aygıttan topluma hizmet beklenemez, beklenmemelidir. İşte ulus devlet etiketi topluma meşru görünmenin ve toplum üzerinde egemenlik kurmanın tek yoludur.
Kendini ulusun devleti-koruyucu gücü olarak gösteren devlet, toplum nezdinde âdeta tanrı haline gelmiştir ve toplum üzerinde yarattığı etkiye göre, devlet baba olmadan yaşamanın ve varlığını sürdürmenin imkânı yoktur. Emperyalist savaşlar ve kapitalist sömürünün olması, elit-seçkin sınıfın topluma dayattığı yoksulluk ve eşitsizlikler, devletin topluma hizmet eden değil toplumdan çalan ve toplumu kullanan bir aygıt olduğunu kanıtlamaktadır. İşte bundan dolayı, devlet toplumsal ve doğal yaşamdan çıkarılmalıdır. Devletin olduğu yerde zaten doğal toplumsal yaşam olmaz, olmuyor da. İşte PKK’de gelişen, yeni yaşama ilişkin Önderlik Paradigması-Demokratik Ulus Manifestosu, demokratik sosyalizme-komünalizme giden yoldur. Toplumlar devlete mi ihtiyaç duyarlar yoksa özgürlüğe mi? Köleci kafalar, özgürlüğü ulus devletten ararlar ve bunun kölesi olurlar kendilerini buna kurban ederler. Yoksa, devletin bekası için, kendini feda etmek isteyen milyonların zihniyetlerini nasıl açıklamak gerekiyor. Devleti önce zihinlerden söküp atmalıyız ve bunun derin ideolojik mücadelesini vermeliyiz, bunu her birey kendinden başlatmalıdır. Sahip olmaktan vaz geçmek insanı özgürleştirir.
Sahip olunmak istenen şey ne olursa olsun bu değişmez. Sahip olmak insanı insani erdemlerden uzaklaştırır maddiyatın ve gücün kölesi yapar. Günümüzde, plazalarda ve gökdelenlerde gücün, maddiyatın kölesi olmuş çok kravatlı takım elbiseli modern köle var. Bundan dolayı, sahip olunması gereken en büyük değer, bir maddi ve iktidar gücüne sahip olmamadır. Halkların ve insanın sahip olması gereken özgürlük ve insanlıktır, sevgidir, adalettir, eşitliktir. Bu değerler varsa yaşamın anlamı vardır. Bunun için devlete değil doğal özgür yaşama ihtiyaç vardır. Özgürlük için bilinç ve eğitim gereklidir. Önderlik neden doğru tarih bilincinden söz ediyor. Çünkü doğru yaşam doğru tarih bilinciyle olur. Günümüzde, yanlış bir yaşamın olması doğru bir tarih bilincinin yaşamımıza yön vermemesinin sonucudur. Çünkü devlete ve egemenliğe ait olan her şey sahtedir. Bu açıdan, Önderliğin tezlerinin doğru anlaşılması, özgür bir gelecek ve yaşam için çok önemlidir. Dünyanın ve Ortadoğu’nun nasıl bir çıkmazda olduğun ortadadır. Kürtler, ulus devletlerin en büyük acısını yaşıyorlar. Bazı Kürtler, bunu ulus devlete sahip olamamaya bağlıyorlar.
Kürtler ulus devlete sahip olamadıkları için yok sayılmıyorlar, Kürtler ulus olarak, gerekli zamanlarda örgütlü olamadıkları ve uluslaşamadıkları için, vahşi ulus devletlerin ulus olma iştahlarına, saldırılarına maruz kaldılar. Bundan dolayı öz savunma, siyasi bilinç ve örgütlülük önemlidir. Bunu üst bir aygıta ihtiyaç duymadan, doğrudan halkın geniş katılımıyla oluşacak bir halk örgütlülüğüyle yapmak başarıyı getirir. İsrail-Filistin sorunu, esasen bir devlet-iktidar-egemenlik sorunu olup, egemenlerin iktidar savaşıdır. Yoksa Arap-Yahudi sorunu değildir. Tarihte halklar arasında sorunlar olmadı ki şimdide olsun. Ancak ulus devletler, şovenizmi dalgalandırarak, çıkarılan kapitalist savaşları ulusun çıkarları için yürütülen savaşlar olarak gösterip halkları, bu kirli savaşlarda kullanırlar ve birbirlerine düşman ederler. Son yüz yılda, bunlar netçe yaşanıldı. Demek ki devlet sahibi olmakla kurtuluş olmuyor ve toplum özgürleşmiyor. Kurdistan’da geleneksel ulus devletin ret edilmesinin ve bunun bir bölge hatta dünya sistemi haline gelmesinin önemi buradadır. PKK ve Önderlik, toplumsal bir yönetimi ret etmiyor, toplum üzerinde egemenlik kurup toplumu sömüren, yok eden gereksiz bir mekanizmayı ret ediyor.
Bu gereksiz mekanizma, egemenler için var olmanın tek yoluyken, toplumlar içinde, var olmanın, özgür yaşamın yolu kendi öz yönetimini kurmasıdır. Bir grup dar kafalı ulus devletçi Kürt, bunu anlayamadan, PKK ve Önderlik hakkında yanlış değerlendirmede bulunuyorlar. Devletim var diye övünüp ulus devletin yani sermaye sınıfının kölesi olacağına, kendi kendini yöneten özgür bir toplum-ulus ol. Bu, devlet olmadan da oluyor. Öz yönetim işte budur. Öz yönetimde halk kendi kendisini yönetiyor ve özgürdür. İşte gerçek halk cumhuriyeti öz yönetimdir. Kapitalizmde ulus devlet aslında, sermaye sınıfının toplum üzerinde egemenliklerini meşrulaştırma aracıdır. Yoksa, kapitalizmde devlet aygıtı, gerçekten ulusu koruyan bir araç değildir, ulusu koruyormuş gibi görünüp, çeşitli ulusal-toplumsal değerleri de buna ekleyerek kullanıyor. İşte bayrak, marş, inanç, sahte vatanseverlik gibi değerler, sermayenin-kapitalizmin kendisini ulus devlet yoluyla meşrulaştırmasının argümanları olmaktadır. Başka türlü olsa, kapitalizm üç gün bile yaşayamaz. Modern ulusal değerler ulus devletin eliyle kullanılmadan, modern haydutlar düzeninin, kendisini meşrulaştırmasına imkân yoktur.
Bu açıdan, PKK ve Önderlik, ulusal değerlere ve bunların yaşanılmasına karşı değildir, ulusu koruyormuş gibi görünüp aslında ulusu ve toplumsal yaşamı zehirleyen yok eden hırsız devlet aygıta karşıdır. Bundan dolayı, Kürtler, devletlerin yanında olmazlar, olamazlar. Kürtler, halkların, ezilen sınıfların yanındalar ve bunlarla özgürlüğü inşa edecekler. Bazıları, Kürtler, neden Filistinlerin yanında yer alıyorlar diyorlar. Yaser Arafat’ın, Kürtlere karşı Saddam’ın yanında yer almasını, haklı olarak eleştirip, Kürtlerin, Filistinlilerin yanında yer almalarını yanlış buluyorlar. İki ucu da zehirli değnek. Yaser Arafat, Arap ulus devletçi anlayışla hareket etti ve kendi fikirsel ikizi olan Saddam’ı destekledi diye, Kürtler kendi kurtuluş ideolojilerinden vaz mı geçsinler? Bunlar, geleneksel ulus devletçi ve egemenlikçi zihniyetlerdir ve tehlikelidir. Ulus devlet nereden gelirse gelsin halklara düşmandır. Filistinliler, ezildikleri için, Kürtler, Filistinlilerin yanında yer alıyorlar. Çünkü Kürtler daha çok eziliyorlar ama aynı zamanda Araplarla Yahudiler kardeşçe eşit koşullarda yaşamalılar diyorlar. İsrail-Hamas savaşında, Kürtler, herhangi bir devleti desteklemezler devlet tarafını tutmazlar, sadece ezilenlerin yanında yer alırlar. Yani Yaser Arafat, Kürtlerin yanında yer almadı diye, Kürtler Filistinlileri desteklemesinler demek çok yanlıştır ve enternasyonalizme terstir. Kürtler Yaser Arafat’ı değil, Filistin halkını destekliyorlar. Bu açıdan, Önderliğin geliştirdiği paradigma Arap-Yahudi halkının da özgürlüğünün yoludur. Bütün halkların, kurtuluş yolu, Önderliğin geliştirdiği Demokratik Ulus Paradigmasıdır. Bu paradigmada devlet yoktur, siyasi bilince, örgütlülüğe ve ahlaka sahip özgür halklar vardır. Bu açıdan, devletten uzaklaşıldıkça özgür olunur. Doğru bir özgürlük ve enternasyonal anlayışa sahip olmamız ve Önderliği-PKK’yi doğru anlamamız gerekiyor…
Kemal SÖBE