03 Mayıs 2010 Pazartesi Saat 06:11
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
(Saraylarda Ağlayan
İrade-1-)
Güney Kürdistan’da
eski bir başbakan Neçirvan Barzani, komşu ülke Türkiye’yi turluyor. Ondan hemen
önce Kürdistan İslami Birlik Partisinin Selahaddin Muhammed Bahaddin ile
başbakan Erdoğan görüştü. Gülen basını özellikle İslami Partiyi Kürdistan
AKP’si olarak lanse etmeye çalışmaktadır. Dört ay öncede Neçirvan Barzani’nin Türkiye’yi
gizlice ziyaret ettiği ortaya çıkmıştı. Türkiye’de yıllardır mecliste olmasına
rağmen DTP ile sadece bir defa görüşen Başbakanın bu ilgisi soru işaretleriyle
doludur?
Türkiye’nin PKK
karşıtlığı üzerinden Kürdistan’daki en küçük partileri bile saraylarda
karşıladığı gerçeği aynı zamanda PKK’nin Kürdistan’daki siyasallaşma düzeyinin
bir ifadesidir. İlkel bir düşmanlık anlayışı içerisinde bulunan Siyasal İslam
elbette sadece ‘Kürt’ partileriyle değil Irak başta olmak üzere bölge
devletlerindeki tüm güçlerle PKK karşıtlığını esas alan bir politika
içerisinde. Iraktaki birçok grubun Türkiye tarafından davet edilmesi yine PKK
karşıtlığının diplomatik sergisi olarak göze çarpmaktadır. Bu sergide sergilenenlerin
ve bu serginin izleyicilerinin PKK gerçeğini değiştirmeye güçleri yetmediğini
anlamak kadar, Siyasal İslam’ın yeni biçimlerle sürdüğü ve herkesle ilişkili
olduğu gerçeği algılamakta anlam ifade etmektedir.
Neçirvan Barzani’nin
Türkiye ile ilişkisi ABD müdahalesiyle başlayan ve aslında Siyasal İslam’ında
iktidarda olduğu döneme denk gelen sermaye-Kürt, sermaye-İslam, sermaye-Türk ve
bunların sentezinden oluşan sermaye-Kürt ve Türk İslam ilişkisidir. Bu ilişki
holdinglerin, sermaye devlerinin ahlak yapısından esinlenen yasalara
dayanmaktadır. Neçirvan Barzani ise görünmeyen adam olarak bu ilişkilerin
önemli bir noktasında durmaktadır. Neçirvan Türkiye’den gelen birçok şirketle
ortak ve aynı zamanda Amerikan-Kürt Dostluk Derneğinin 2008 de ilk kez
başkanlığını yaparak açan kişidir. Aynı zatın Yeşil ve Ülkücü sermaye ile de
ciddi ilişkileri olduğu söyleniyor.
PDK üç eğilimden oluşan bir parti profiline sahip: Birincisi
İslami muhafazakâr, Nakşibendi çizgisindeki İslami kesimler, ikinci kesim
düşünsel yapıdan çok sermayeci kesim ve üçüncü kesim ise demokratlardan oluşan
eğilimdir. Türkiye’nin neredeyse hiç ilişki içerisinde olmadığı demokrat
yurtsever profildir.
Yakın zamanda görüştüğümüz yurtsever-demokrat bir PDK
kadrosu dış devletlerin ve Türkiye’nin ilişkisini anlatmak için ilginç bir
örnek veriyor ”bakın İngilizler birinci dünya savaşı sonrasında petrol boru
hatlarını döşerken Kürler ve Araplardan oluşan yüzlerce işçiyi
çalıştırıyorlarmış ardından bunlara yevmiyeleri verildiğinde çölde susamış
işçilere seyyar içecek satan bir mini market tarzında o zamana göre lüks bir
büfe açarmış, çölün sıcaklığıyla yorulan işçiler aldıkları yevmiyelerini koşarak
o büfede harcamaya giderlermiş…” diye uzun uzadıya durumu anlatıyor. Özcesi
”İngilizler yevmiyelerimizi bile orada harcattılar” diyor.
Evet, en çok siyasal hareketlenmenin yaşanması gereken parça
(Güney sahası) adına susarak aslında Özgürlük hareketine kaşı TC’ye en büyük
desteği vermiyorlar mı? Neçirvan Barzani’nin İran ve Türkiye’yi Irak
seçimlerinden sonra yeni oluşum için ziyaret ettiği bir gerçektir ancak son
seçimlerde ortaya çıktığı gibi halka dayanmadan halkın önemli bir desteğini
kaybeden bir mantığın kendini bu devletlere dayandırmasının Kürtlere kazancı
İngiliz yevmiyesi kadar bile yoktur. Yine İslami Yekgirtu kadrolarıyla
yaptığımız sohbetlerde PKK’ye karşı benzer ve TC’nin özel savaş dilinden
tanıdığımız bir dil olması dikkatimizi çekmektedir.
Özgürlük gündemi Güney Kürdistanlıların üzerinde oynanan
sahte Kürtlük ve sahte İslam oyunlarıyla eritilmektedir. PDK ve YNK’li lere
bağlı T.V kanalları başta olmak üzere Güneyde onlarca kanalın Türk dizilerini her
gün yayınlamaları bu gerçeği saptırmanın en büyük örneğidir. Türkiye’nin
Kürtleri parçalamaya yönelik çalışma halkası özce şöyle tanımlanabilir:
1- Tabanı %10
civarında bulunan İslami örgütler üzerinden PKK’yi karalamak ve aynı zamanda bu
tabanı daha da genişleterek kendisine güneyde alan açmaktadır.
2- PDK ve YNK’nin
içinde kendine yakın sermayeci, işbirlikçi, İslamist eğilimler üzerinden yine
kendi dengelerini paralamakta ve yurtsever değerleri zayıflatmaktadır (bu iki
oluşumun gücü %60lardadır).
3- İslami partiler,
Goran Hareketi, sosyalist partiler ve PDK-YNK dâhil Türkiye’de bunlarla
diplomasiyi parçalı bir şekilde yapmaktadır. Türkiye’nin Hewler’de konsolosluğu
olmasına rağmen Ankara’da parçalı Kürt siyasetiyle Kürtleri karşılamakta adeta
iradesizlik yarışına sokmaktadır. Bu anlamıyla son Neçirvan Barzani ziyareti
Başbakan Berhem Salih’in iradesini o kadar gölgede bırakmış ki nerdeyse bölgede
başbakan olduğu unutulacak duruma getirtilmiş. Bunun tepkisi YNK basınına da
yansıdı ama özü Türkiye’nin saraylarda dahi olsa Kürtleri parçalı karşılama
‘marifetidir’.
Kuzey Kürtlerine yapılan katliamlara rağmen Güneyde
fırtınaların kopmama sebeplerini kısmen sıraladık. Devamında Kuzey Kürdistanlı
‘Kürt Partileriyle’ devletin hangi pazarlıkları yaptığı, karşılığında ‘Kürt’
partiler adına bazı şahsiyetlerin neyi ne zaman sattıklarını bize ulaşan özel
bilgilerle aktarmaya çalışacağız. Kürdistan’da özgür iradeler umuduyla!
Devam edecek…
Ozan Erdem
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com
– www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info