1923 Lozan Antlaşması ile Kürtler, resmi olarak inkâr sürecine alındılar. Bu, bizzat dönemin güçlü emperyalist güçleri olan İngiltere ve Fransa’nın onayı ve eliyle oldu. Kürtlerin inkarı, sadece yeni yetme TC’nin, tek başına yapabileceği bir iş değildi. Aslında TC’nin, bazı anlaşmalar çerçevesinde, kuruluşuna bu iki güçlü ülke izin verdiler dersek yanlış olmaz. Çünkü tam olarak güçten düşmüş bir devletin, parçalanma koşullarında, bu güçlü ülkeler karşısında yeni bir devlet kurma şansı yok denecek kadar azdı. Yüz yıllık bir emperyalist planla, Kurdistan toprakları bölünecek, Kürtler soykırım kıskacına alınacaktı ve böylece Ortadoğu, İngiliz ve Fransız emperyalizminin modern sömürge alanı olacak. Kurulmasına izin verilen Türk ulus devletine de, Kürtleri inkâr ve imha da, her türlü destek ve imkân verilecekti. Tabi bu destek karşılığında, bu emperyalist güçler TC’yi, ekonomik ve siyasi olarak sömürecekler ve dolaylı olarak yönlendirecekler. Kürtlerin kolay lokma olarak görülmeleri, ulusal bir önderliğin ve birliğin olmamasından kaynaklandı. Emperyalizm bir halkı, en zayıf yerinden vurur. İşte Kürtlerin, ulus oldukları halde uluslaşmamaları, Kürt bireyinde, ulusal bilincin oluşmaması, kolayca başka güçlerin etkisine girmesine yol açmıştı. İhanet, söz konusu koşullarda, bazı maddi imkanlar karşılığında, bazı kişilerde ve ailelerde ortaya çıktı. Kürtler, haini bol bir millet olarak bilinse de bu, doğuştan gelen genetik bir durum değildir. Kendine ait olamamanın, kendi kimliğini bulamamanın, kendi ulusal kimliğiyle yaşayamamanın getirdiği bir sonuçtur.
Ancak ulusal önderliğin oluşması, ulusal değerlerin ortaya çıkmaya başlaması Kürt bireyinde bir silkinmeye, kendine gelmeye, kendini bulmaya yol açtı. Bu gerçekleşince, ihanetin beslendiği bataklık kurumaya başladı. Kürtler Mezopotamya’nın Apocu saf/berrak/zelal suyuyla yıkanınca, bütün kirlerden kurtulmaya ve yeniden yaşam bulmaya başladı. Her parça Kurdistan’da Apocu ruh ile donanan Kürt’ün karşısında artık hiçbir güç Kürt halkına etkide bulunamazdı. Kürtler PKK’nin varlığıyla yeniden özgür bir şekilde var oldular. Aradan yüz yıl geçmişti. PKK’yle yeniden dirilen Kürtler, ikinci bir Lozan’ı ve statüsüzlüğü kabul etmeyecekler. Emperyalist haydutlar ve uşakları, Kürtlerin artık kolay lokma olmadıklarını anladılar. Dağınıklığın, örgütsüz ve önderliksiz olmanın getirdiği trajediler, ikinci bir yüz yılda tekrar etmeyecektir. Kürtler, bütün kötü gidişatı durdurabilecek güçteler. Kürtler, kendisi olmaya başlayınca başka kimliklerin etkilerinden kurtulmaya başladılar. Hiç kimse, normalde kendi kimliğine ihanet etmez. Ancak ulusal kimliğin-kişiliğin kaybolduğu durumlarda korkunç bir dejenerasyon ve kayboluş gerçekleşir. Bu durum, Kürtlerde aşırı yaşanıldı. Bundan dolayı, Önderlik, ” biz kendi gücümüzün yüzde seksenini kendi içimizdeki geriliklere karşı harcıyoruz ” diyor. Demek ki en büyük düşman, insanın içindeki geriliklerdir, eğitimsizliktir. İşte Kürtler en çokta eğitime ihtiyaç duydular. Çünkü eğitimsizlik Kürtleri her yerinden vurdu. Bu açıdan, PKK aslında Kürtlerin eğitildiği ve hayatı öğrendiği bir okul ve akademi işlevini gördü. İçindeki düşmanı yenen Kürtler her türden düşmanı yenmesini bilirler.
En büyük silah eğitimdir. Eğitimli toplum her zorluğu aşabilir ve her başarıyı yakalayabilir. Kürtler direndikçe emperyalist sistem ve mimarlığını yaptığı katı ulus devletlerin Kürtler üzerinde yarattıkları inkar yok olmakla karşı karşıya geldi. Kürtler Apocu ruhla kader tayin edecek bir düzeye geldiler. Kürt devrimiyle yeni bir Ortadoğu şekillenmeye başladı. Emperyalizmin ve kurduğu ulus devletlerin hışmına uğrayan Kürtler, emperyalizme ve uyduruk ulus devletlere gereken dersi verdi. Kürtleri inkar politikası, emperyalizmin bir planı olmasaydı, bu uyduruk ulus devletler, günümüze kadar bu inkarda ve savaşta ısrar edemezlerdi. TC’nin, Kürtlere ve bütün Kurdistan’a yaptığı saldırılara destek veren Avrupa ve ABD, Kürtlerin ulusal haklarından ve Kürt sorununun çözümünden hiç söz etmemeleri, Kürtlerin inkar edilmelerinin ve soykırıma uğratılmalarının arkasında olduklarını gösteriyor. Emperyalizmin desteği olmasaydı, TC, günümüze kadar bu özel-kirli savaşı yürütemezdi. Ve TC de, bu kadar inkar ve imhada ısrar etme cesaretini kendinde bulamazdı. Ulusal birlikte biraz daha birliğe gelme, tam güçlenme ve içimizde, KDP-Barzaniler gibi hainleri etkisiz kılmada başarı tam sağlanırsa Kürtlerin ulusal özgürlüğü ve Ortadoğu’nun demokratik kurtuluşu gerçekleşmiş olur. Ve böylece inkara dayalı ikinci bir Lozan yaşanılmaz. Kürtlerin, uluslararası diplomaside de başarılı olmaları ve etkili bir diplomasi yürütmeleri gerekmektedir. Yani mücadele her alanda ulusal çapta yürütülmelidir. Sadece gerillanın direnmesiyle olmaz. Yani gerilla, yalnız bırakılmamalı. Nede olsa gerilla direniyor bizim bir şey yapmamıza gerek yok dersek bu, Önderlik çizgisinden ve PKK ideolojisinden bir şey anlamadığımız anlamına gelir. Özgürlük mücadelesine en çok ta halk katılım sağlar. Kürtler, ulusal Önderlikle birlikte belli bir ulusal gelişme ve demokratik devrimci gelişme sağladılar. Artık başarmamak için bir neden yoktur, olamaz…
Kemal SÖBE