1968 devrimci gençlik direnişinin bir parçasını oluşturan Kızıldere direnişi 52 yıl geçmesine rağmen hatırlanıyorsa, devrimci halk savaşı açısından çok önemli olduğu içindir. Kızıldere bir direniş ve karşı çıkıştır, amaçtan taviz vermemektir, devrimci direnişte kararlılıktır, zulme karşı isyanda kararlı olmanın adıdır. Devrimci halk savaşının gelişiminin ve bunu cesurca yürütmenin zemini ve yürütmenin ruhu Kızıldere’de atıldı. Burada, yer mekân, zaman ve kaç kişi oldukları önemli değil, zulme ve faşizme direnme, vahşi kapitalizme karşı alternatif bir yaşam geliştirme kararlılığı içinde olmak önem kazanmaktadır. Gerekirse bir kişi bile direnir düşmanı alt edecek irade ve gücü oluşturur, tıpkı İmralı zindan direnişte Önder Apo’nun insanlık için geliştirdiği alternatif yaşamı geliştirme gibi. Demek ki yer ve zaman elverişli olursa, bir küçük ve cılız tohum bile gelişme ve büyüme imkanı bulur ve bir yaşamı temeli olur. Kızıldere’de, düşmana yönelik bir baskın ve saldırı olmamıştır, bir askeri çatışma da değildir, bir olayda değildir. Kimileri, olay olarak yorumluyor ama bu yanlış bir tanım olur.
Devrimci gençlere yönelik bir katliam oldu, ancak bu, halklar açısından bir büyük yol açıcı direniş olarak tarihe geçti. Günümüzde de, faşizmin halklara, devrimci halk savaşını yürütenlere ve muhalif kesimlere karşı bir saldırı ve katliam daha çok var. Ancak buna karşı büyük bir devrimci halk savaşının olduğu da bir gerçektir. Demek ki, Kızıldere’de bir direnişin temeli ve ruhu atıldı ve yıllar sonrada demokratik halk savaşı olarak gelişim gösterdi. PKK gerillası Kızıldere direnişinin kararlılığı ve o direniş ruhunu esas alarak gelişti. Kızıldere direniş ruhu PKK’nin filizlenmesine ve gelişip güçlenmesine ve kararlıca direnmesine ışık oldu. İlkler güçlü başlangıç yaparlarsa sonuç büyük başarılarla dolu olur. Kızıldere’de direnenler teknik ve silah olarak donanımlı değillerdi ama düşmanı korkutan bir donanımları vardı ve o donanım işte ideolojik donanım ve bu yolda sonuna kadar yürüme ve sonuç alma kararlılığı ve iradesiydi. Günümüzde, Kürdistan’da binlerce devrimci savaşçı ve bu o kadarda Kızıldere direniş alanı oluştu.
Ve bununla beraber, Türkiye ve Kürdistan’da, Ortadoğu’da hatta dünya genelinde halklar demokrasi mücadelesi yürütüyorlar. Kürdistan’da kadınlarda büyük bir devrimci güç olmayı ve demokratik bir yaşamın gücü olmayı başardılar. Kimse, Kızıldere’de, kısa sürede bir isyan oldu ve bitti demesin. Bir isyan başladı ve o isyanın ruhu ve kıvılcımı büyüdü büyüdü, hayatın her alanında devrimci halk savaşına dönüştü, alternatif bir yaşamın yolunu açtı. Bugün kapitalizm büyük bir kriz yaşıyor ve halkalara kan, yoksulluk ve savaş yaşatıyor. Zulüm, faşizm ve yoksulluk bir kader değildir. Halklar, geliştirilen devrimci halk savaşıyla, demokrasi mücadelesiyle kapitalizmin ve devletin halklara dayattığı bu zulüm sistemini pekâlâ yıkabilirler. Bunun için öncülük ve yol açıcı olmak büyük önem taşıyor. Olmaz denileni olur hale getirmek, imkânsızmış gibi görüneni imkanlı hale getirmek, PKK’nin kırk/elli yıllık kesintisiz mücadelesiyle gerçekleşti.
Toplumsal ve insanlık mücadelesinde önemli olan haklılık meşruluktur, ideolojinin gerçekleşeceğine olan inançtır. İşte bu hakikat insanı direnişe götürüyor ve insan her bedeli göze alıyor ve ödüyor. Devrimci militanın hayatını bu uğurda feda etmesi buna olan inanç ve bağlılığın sonucudur. Hiç kimse, gerçekleşmeyecek idealler için, ki bu idealler insani idealler ve toplumsal bir öz taşıyorsa çok daha geçerli oluyor. Devrimci militan inandığı idealler için canını feda etmekten çekinmez. Çünkü ancak bu şekilde büyük insani değerlerin yaratılacağını bilir. İnsanlık için kazanın büyük olacaksa, bedel vermekte tereddüt edilmez. Yaşamın hakikati buna yol açıyor. 1970’lerde ilk kıvılcım yakıldı, 1982 zindan direnişleriyle ideolojiye bağlılık zirveye çıktı ve 1984 kararlı atılımıyla, düşmana karşı direnişin olabileceği kanıtlandı. Burada, düşmanın, aslında yalana ve kandırmaya dayalı, daha çok ta, kaba askeri ve teknik güce dayanarak egemenlik kurduğu ve varlığını bu şekilde sürdürdüğü gerçeği var.
İşte devrimci önderlik bu gerçeği bildiği için, en başta ideolojik alanda gelişim gösteriyor ve bunu adım adım örgütsel gelişime ve devrimci halk savaşına yansıtıyor. Demek ki, inançlı ve kararlı olmak başarı ve zafer için olmazsa olmaz kabilindedir. Kızıldere’de, düşman, Mahir Çayan ve arkadaşlarına, bu yoldan dönün teslim olun diyorlar ama onlar, biz, bu yoldan dönmeye değil bu yolda ölmeye geldik dediler. Bu derin bir ideolojik bağlılık ve inancın haykırışıydı. Bu haykırışın bir gün binlerle, on binlerle, milyonlarla ifade edileceğini biliyorlardı. Hayatı doğru bilenler, hayat için her fedakarlığı yaparlar. Kızıldere direnişini, 1982 Diyarbakır zindan direnişlerini ve daha birçok direnişleri bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Kızıldere, zindan direnişleri ve 15 Ağustos atılımıyla, düşmana karşı savaşılacağı ve başarılı olabileceği anlayışı ve cesareti gelişti. Demek ki, devlet yenilmez bir güç değilmiş ve her şey değilmiş. İşte bazı küçük ama nitelikli başlangıçlar yapmak, topluma güven ve cesaret vermek için önemlidir. Yani barajın duvarında bir gedik açılırsa bu, barajın duvarının yıkılabileceği inancını geliştirir ve insanı buna yönlendirir. Toplumsal mücadelelerde başarı ve zafer için küçük çapta da olsa bir çıkış yapmak büyük gelişmeler yol açıyor. Kızıldere bir cephe açtı, yol açıcı oldu, güç ve cesaret verdi. Kızıldere direnişi, Kürdistan’da binlerce Kızıldere yarattı ve düşmanı ideolojik yenilgiyle uğrattı. Kızıldere direnişi, halkların özgür yarınları olarak yaşamdaki yerini alacak, özgür yarınlar olacaktır.
Kemal SÖBE