Ortadoğu’nun siyasi haritası Birinci Dünya Savaşı sırasında çizildi.
Üçüncü Dünya Savaşı sürecinde hegemonik güçler bir kez daha Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme kararı aldılar. Kürdistan, Yeni Ortadoğu’nun inşasında kilit bir merkezdir. 7 Ekim 2023’te İsrail ile Hamas arasında savaşın başlamasıyla süreç yeni bir safhaya girdi. Vekalet savaşı devletler savaşına dönüştü ve Suriye devleti çöktü. Bölgede İran ve Rusya etkisiz hale getirildi. Ulus-devletlerin sınırları tartışma konusu oldu. İsrail Devleti Başkanı açıkça, “Ortadoğu’nun haritasını değiştireceğiz” demiştir. Ortadoğu’nun siyasi haritasının değişmesi, Sykes-Picot Anlaşması’nın çökmesi anlamına gelir. Pek çok siyasi çevre, bölgesel savaşın Irak, İran ve Türkiye gibi ulus-devletlerin kaderini değiştireceğini söylüyor!
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ortadoğu’nun plancı güçleri, özellikle İngiltere ve Fransa, Kürt halkının varlığını görmezden gelmiş ve Kürtleri bölgesel siyasal çıkarlarının kurbanı haline getirmişlerdir. Hegemonik güçlerin kötü politikaları kadar, Kürt halkının siyaset yapmaması da Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesine ve Kürt ulusunun statüsüz kalmasına yol açmıştır. Kürt öncülerinin güçsüzlüğü, birlik olamamaları, parçacılığı, programsızlıkları yok sayılmalarının başlıca nedenlerindendir. Stratejik istihbaratın, tutarlı bir siyasetin ve merkezi bir gücün eksikliği Kürt halkını yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda Kürt halkının statüsüz kalmasının sorumlusu hegemonik güçler olduğu kadar, Kürtlerin siyaset yapamaması da bunda önemli bir etkendir.
Kürt halkının bu fakir durumdan çıkmak istemesi halinde, öncelikle Ortadoğu’daki mevcut sürece tutarlı bir stratejik akılla yaklaşması gerekmektedir. Ancak bu şekilde Ortadoğu’daki mevcut süreci karşılayabilir.
Ortadoğu’da değişim savaşı sürüyor. Bu savaşın nasıl ve ne zaman biteceği belirsiz. Açık olan şu ki bu savaş sonucunda Ortadoğu’nun siyasi ve coğrafi haritası yeniden çizilecek.
Tarih en büyük öğretmen ve öğreticidir. Yüz yıl önce Ortadoğu gözlerimizin önünde altüst edildi ve yeniden dizayn edildi. Kürtler neden kaybetti, biliniyor. Tarihten ders çıkarılır ve gerekli adımlar atılırsa Kürtler başarısızlık kaderini başarı kaderine dönüştürebilirler.
KÜRTLER BÖLGENİN MEVCUT DURUMUNDAN FAYDALANABİLİR
BAAS rejiminin çöküşü aynı zamanda bölgedeki ulus-devletlerin tek taraflı politikalarının çöküşüdür. Ortadoğu devletleri ve siyasetçileri, içinde bulundukları duruma uyum sağlamadıkları, demokrasiye, eşitliğe ve adalete kendilerini açmadıkları sürece, bugüne kadar olduğu gibi varlıklarını sürdüremezler. İspatı Suriye’dir. Öncesinde Irak vardı. Bugün İran, yarın Türkiye olabilir. Ya kendileri değişecekler ya da Suriye’de olduğu gibi değiştirilecekler.
Türk devleti inatla ve ısrarla eski statükoyu korumak istiyor. Sadece kendisi için değil, tüm Ortadoğu için statükonun korunmasını istiyor. Statükonun yıkılması, bölgenin bütününün statükosunu korur, çünkü Kürt halkının varoluşuna fırsat yaratır. Kürdistan’ın işgali altında bulunan dört devletin de millet ve devlet birliğini istiyor. Kürdistan’ın özgürlüğüne ilişkin korku öylesine büyümüştür ki, Türk devletinin yöneticileri dünyanın neresine gitseler, o devletin bütünlüğünden söz ederler. Dürüstlük sorunu yaşamayan ülkeler bile Türkiye devlet temsilcilerinin açıklamalarına şaşkınlıkla bakıyor.
BAAS rejimi çöktü. Suriye yeniden inşa edilecek. Türk devleti, Kürt halkının yeni Suriye inşasında haklarını elde etmesini engellemek için elinden geleni yapıyor. Her gün Suriye’nin toprak bütünlüğünden bahsediyorlar. Diyorlar ki; “Suriye bir Arap ülkesidir ve devletin adı Suriye Arap Cumhuriyeti olmalıdır.” Suriye halkından çok adını anmaya çalışıyorlar. Bunları şüphesiz Kürtlerin varlığından korktukları için yapıyorlar. Türkiye’de Kürt halkına karşı yürüttükleri politikanın aynısını Suriye’de de uygulamak istiyorlar.
Kendilerini HTŞ ve SMO çetesi olarak görüyorlar. Bu çete gruplarının yardımıyla Kuzey-Doğu Suriye’deki kazanımları Kürtlerin ve Arapların elinden almak istiyorlar. Suriye’de 2011 yılından bu yana iç savaşın başlamasıyla birlikte Türk devleti Kürtlerin ilerleyişini engellemeye çalışıyor. Ne kadar vahşi ve acımasız çete varsa, IŞİD, El Nusra, İhwan, El Kaide vs. Kürt halkına karşı kullanıldı. Bu çeteler Kobanê, Efrin, Serêkanîye ve Girê Spî’de Kürt halkına karşı soykırım uyguladı. Büyük katliamlar yaptılar. Kürt halkı bütün saldırılara ve soykırımlara rağmen varlığını sürdürdü ve geri adım atmadı.
Türk devletinin Rojava’ya yönelik saldırıları sürüyor. Kürt halkını hem askeri hem de siyasi-diplomatik olarak boğmak istiyorlar. Kürtlerin varlığına karşı bütün teknik ve teknolojik imkânları kullanıyorlar.
Bu acımasız özel savaşın yanında psikolojik bir savaş da yürütüyorlar. Kürtlerin öldürülme ve soykırımla tehdit edilmediği bir gün yok. Bu söz ve tehditlerle özgür Kürtlerin varlığından duyduğu korkuyu dile getiriyor.
Kürt halkının varlığını kabul etmek ve iradesine saygı göstermek yerine saldırılar gerçekleştiriyor. Yüz yıl geçti ama Kürt halkının varlığını yok edemediler. Bugünden sonra Kürtleri asla durduramayacaklar. Ortadoğu’da yaşanan değişimler Kürt halkı için yeni fırsatların kapılarını aralıyor. Bölge yeniden dizayn ediliyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında Kürtler kendilerine verilen fırsatları değerlendiremediler. Ancak bugün durum farklı. Kürt halkı stratejik bir akla, siyasi zekâya, askeri ve siyasi örgütlenmeye sahiptir. Kürt birliği, istenilen düzeyde olmasa da geçmişe göre önemli ölçüde ilerleme katetti. Kürtler artık süreci iyi inceliyor ve siyasetin nasıl yapılacağını biliyorlar. Kürt halkının önünde bölge halklarının ve uluslararası devletlerin güçleriyle ittifak kurma seçeneği bulunmaktadır. Bugün Ortadoğu’da değişim ve dönüşüm söz konusu olduğunda değişim sürecinin baş aktörü olarak Kürtler görülüyor.
Özellikle DAIŞ’e karşı verilen mücadelede Kürt halkı, yeni bir yaşamı koruyabilecek ve inşa edebilecek güce sahip olduğunu tüm dünyaya kanıtladı. Bütün dünya bu gerçeği gördü. Dünya kamuoyu, Baas rejiminin yıkılmasının ardından HTŞ’nin Şam’a gelmesi konusunda tereddütlü. Herkes DAIŞ çetelerine şüpheyle yaklaşıyor. Dünya güçleri izleme ve test sürecinde. Hiç şüphesiz Suriye’de faaliyet gösteren güçler, başta İngiltere ve ABD olmak üzere, yaklaşımlarını kendi çıkarlarına göre belirleyeceklerdir. Merkezi olmayacak Suriye, bölge halklarının çıkarına olacaktır. Ancak bilinçli ve uyanık olmamız gerekiyor. Zira halkların güvenliği ve çıkarları çoğu zaman hegemonik güçlerin çıkarlarına kurban ediliyor.
Suriye’de dünya iki senaryo ile karşı karşıya. Bir tarafta Kuzey ve Doğu Suriye’nin demokratik özerk yönetimi, diğer tarafta aşırı İslam’ın temsilcisi El Kaide’nin kalıntıları olan HTŞ var. Suriye’nin bütün seslerini ve renklerini ayrım gözetmeksizin bir araya getirebilen güç hangisiyse o başarılı olacaktır.
“Korkunun ecele faydası yoktur” diye bir söz vardır. İnsan neyden korkarsa başına o gelir. Türk devleti ya değişecek ya da değiştirilecek. Ortadoğu’da kurulan ulus-devletler arasında Kürtlere en fazla düşmanlık besleyen ve Kürt halkını yok etmeyi hedefleyen devletlerden biri de Türk devleti olmuştur. Türk devleti Kürtleri yok etmek için birçok yol ve yöntemi denedi. Asimilasyondan soykırıma, insanları yerinden etmekten demografik yapıyı değiştirmeye kadar birçok girişimde bulundular. Tutuklamalar, öldürmeler, işkenceler hiçbir sınır ve hesap sorulmadan gerçekleştirildi. Sonuç olarak Kürt halkı, Kürdistan’ın özgürlüğü için direniş ve mücadeleyle varlığını korumuş, demokratik ve özgür ulusal sistem inşası aşamasına ulaşmıştır. Önder Apo’nun önerdiği çözüm modeli tüm Ortadoğu ülkeleri için bir fırsattır. Türkiye, İran, Irak, Suriye de dahil olmak üzere ya kendilerini değiştirecek, demokrasiye, özgürlüğe, eşitliğe kapılarını açacak ya da yeni dizayn çerçevesinde değişecekler.
Dünya durumu ve Ortadoğu süreci bize şunu söylüyor; Zamanın ruhuna uymayanlar, değişim ve dönüşümleri kendileri yapmayanlar ayakta kalamazlar. Zamanın ruhuna uygun hareket edebilmek için, içinde bulunulan çağı iyi anlamak gerekir. Her dönemin kendine özgü siyasal ve toplumsal özellikleri vardır. Tarih akar ve bu akış beraberinde değişimleri getirir. Toplumların yaşam biçiminde, örgütlenmesinde ve yönetim biçiminde büyük değişimler yaşanıyor.
Akmayan her şey solar, bayatlar ve ölür. Bu durum bütün toplumlar ve hatta insan düşüncesi için de geçerlidir. İnsanlık tarihine baktığımızda toplumların yaşamında ne kadar çok değişim ve dönüşümün yaşandığını görürüz. Yüzlerce sistem kuruldu ve yıkıldı. Dünyada sayısız devlet kuruldu, çatladı ve yıkıldı.
Tarihin çöplüğü ölü devletlerle doludur. Ezel-Ebed olduklarını söyleyen ülkeler bugün nerede?
Sayısız fikir ortaya çıkmış, gelişmiş, hatta belki de zamanında rol oynamış, ama toplumun doğasının akışı ve kendini yenilemesi karşısında eskimiş, aşılmıştır. Yunan filozof Herakleitos’un dediği gibi “Her şey değişir, aynı nehre iki kez giremezsin.” Değişmeyen hiçbir şey yoktur. Değişmeyen kimse kalmadı. Her şey ya değişir ya da dağılır.
İnsan toplumundan doğadaki tüm varlıklara kadar, her şey sürekli bir değişim, dönüşüm ve kendini yeniden inşa etme halindedir. Kürtlerin eski bir sözü var “Zaman ağacın gölgesidir” derler. Bazen bu yandadır, bazen diğer yandadır.
Hiçbir güç onun zamanının geldiğine ve halkın özgürlüğü için ayağa kalktığına dair düşünceye karşı duramaz. Tarihin gücünü arkasına alan, bu gücü bilimle kucaklayan ve hayallerinin peşinden gidenler yüzde yüz başarılı olacaklardır.
Hîwa AZAD