PKK ve Önder APO’nun son 50 yılda Kürt halkında ve Kürdistan’da yarattığı değişimler, aklı başında hiç kimsenin inkar edemeyeceği gerçeklerdir. Kürt toplumdan gençliğin ve kadının öncülüğünde bir devrim gerçekleşmiştir. Bu devrim kuşkusuz dört parçaya bölünmüş bir halde yaşayan Kürt halkının ortak düşünce ve ahlaki değerlere kavuşması ya da daha yalın ifadeyle demokratik bir ulus konumuna ulaşmasıdır. Her şeyden önce parçalardaki tüm farklılıklara karşın soykırım kıskacına mahkum edilmiş bir halkın yeniden dirilmesidir. Bu gerçeklik kendini şuan tam olarak kalıcılaştırmış değildir çünkü Kürt halkının varlığının garantiye altına alınması her şeyden önce özgürleşmesi ile ilgilidir. Özgürleşmemiş Kürt halkı her koşulda yokluk tehlikesiyle ve soykırımcı saldırılarla karşıya karşıyadır ki şimdi Kürdistan’ın dört parçasında yürütülen mücadele varlığını ortaya koymuş bir halkın ülkesinde önderliği ile özgür yaşamı kurma mücadelesidir. Bu mücadele Önder APO’nun bal kıvamında damıtarak oluşturduğu paradigmasına dayanmaktadır. Bu paradigmanın hem Kürt halkının hem de tüm insanlığın yüzyıllara varan direniş mirasından süzüldüğünü belirtmek gerekir. Zaten yerel ve evrenselliğin bu birlikteliği Önder APO’nun felsefesinin hem Kürdistan’da koparılmaz bir şekilde kök salmasını hem de dünyanın her yerinde yankılanıp direnen insanlığa yol göstermesini sağlamıştır.
Öte yandan Kürdistan’da mücadele yürüten ya da sözel düzeyde bu mücadeleyi yürüttüğünü iddia eden farklı kesimlerde vardır. Aslında kolaylıkla iki çizgiden bahsetmek mümkündür. İlki Önder APO’nun çizgisi ikincisi ise bugünkü gibi ihanete saplanan işbirlikçi KDP çizgisi. Kendini farklı konumlayan ya da farklılaşma çabasında olan siyasi eğilimlerde kuşkusuz vardır fakat bunların pratikte pek karşılık bulmadıklarını ifade etmek gerekir. Önder APO Kürt halkının emekçilerini ve kadını ve gençliği esas alarak paradigmasını oluştururken KDP geleneksel üst tabakayı esas almaktadır. Bu çizgiyi yani KDP’yi Kürt seçkinlerinin Kapitalist modernitenin ulus tanımı üzerinden, Kürt halkı adına sistemle bütünleşme isteğinin ifadesi olarak görebiliriz. Yani kısaca Kürt Kapitalist modernitesini kurmak istediklerini ifade edebiliriz. Egemen sistemin Kürt halkına verdiği rol değiştirilmeye çalışılır fakat hedefe benzeşerek ulaşılabileceği iddiası vardır.
Önder APO’nun paradigmasına dair çok katmanlı açıklamalar yapmak mümkün zaten bugün dünyanın bilinen filozofları da bu çabadadır. Fakat burada biz asıl olarak odaklanmak istediğimiz KDP’nin kuramsal zihniyetidir. Çünkü eğer bir paradigmadan bahsedilecekse KDP’nin paradigması aslında onun esas yapısını açığa çıkaracaktır. Aslında daha baştan ifade etmek gerekirse bugün KDP bütünsel, tutarlı bir ideoloji ya da zihniyetinden bahsetmek mümkün değildir. Aslında temel sorunda budur. KDP yetkililerinin, liderlerinin ya da bu partinin taraftarlarının böyle bir eser ortaya koymamış olması zaten bu nedenledir. Aslında daha ötesi KDP’nin bir parti programından bile bahsetmek çok zordur. Bazı sorularla konuyu daha anlaşılır kılmak mümkündür;
KDP’nin nasıl bir Kürdistan tasavvuru var? Hemen kısa yoldan KDP Kürdistan’da devletleşmek istiyor denebilir ama yakından baktığımızda bu cevabın olabildiğine yüzeysel kalacağı açıktır. Geçtiğimiz günlerde Mesrur Barzani bir toplantıda ulusların kendi kaderini tayin hakkından bahsetmiş. Peki nasıl bir kader öngörüyor KDP? Bunun cevabı yoktur. KDP Kürdistan’da devletleşmek mi istiyor? Peki nasıl bir devlet bu? Devletlerin sıfatları içeriğindeki zorbalığı gizlemese de bu niteliklerin onun örgütlenmesine dair bir fikir vermektedir. KDP nasıl bir devlet örgütlemek istemektedir? Cumhuriyet, krallık, demokratik bir devlet mi? Başurê Kürdistan’ın şuan tanımlanamaz sistemi düşünüldüğünde bu soruların önemsiz olduğu düşünülemez. KDP Kürdistan’ı şimdi yaptığı gibi aile egemenliği üzerinden mi yönetmek istiyor? Bu devlet bağımsız mı olacak yoksa başka bir gücün himayesinde mi olacak? Bağımsız bir devlet öngörülüyorsa Başur’un her yanını sarmış TC üslerine ne olacak? Bu üslere dair bırakalım kısa vadeyi KDP uzun dönem planı nedir? Peki daha önemlisi öngörülen bu devletin sınırları neresidir? Sadece Başur parçası mı esas alınmaktadır? Varsayalım ki sadece Başur’da devletleşme hedefi vardır. KDP’nin diğer parçalara ilişkin düşüncesi, fikri, doğru gördüğü siyasi mücadele nedir? Kürdistan sadece Başur mudur? Yoksa sadece Behdinan mı? Örneğin bu devlette hadi diğer parçaları bir yere bırakalım Şengal’in Süleymaniye’nin Kerkük’ün konumu nasıl olacak? Bu sorulara açıklıkla cevap verilmesi gerekir ama bu sorunun cevabı ne KDP’nin yayınlarında ne de kendini onun yanında konumlandıran sözde aydınlarda yoktur. KDP’nin bir Kürdistan devleti tanımı yoktur. Sürekli ‘devlet’ kavramını öne sürmesinin aslında hiçbir anlamı yoktur çünkü ortada nasıl bir devlet öngörüldüğüne dair bir fikir yoktur.
20 ya da 30 yıl önce Bakurê Kürdistan’da siyasi mücadele veren partilerin her birinin kendi ideolojileri vardı. KDP’den etkileniyorlardı fakat bir teorileri vardı. PKK bu hareketlerin teorisini reformist olarak niteleyip eleştirdi. KDP’de o dönemler Başur eksenli bir ideolojiyi savunuyor ve bunun için mücadele ettiğini savunuyordu. Bu teorinin ana ekseni otonomi üzerine kuruluydu. PKK bu bakış açısını da dar ve geri bularak eleştiriyordu.
Fakat bugün ne yazık ortada eleştirilecek bir iddia, bütünsel bir bakış açısı yok. KDP’nin sadece dar dönemsel politikaları var. Ortada bütünsel bir zihniyet olmadığı için tutarlı bir politik mücadele hattı da yok. Bugün dost olduğu ile yarın düşman, bugün ak dediğine yarın kara diyebilir KDP. Çünkü bunun önünde onu bağlayan bir düşünce yok. Yine somutlaştırmak daha işlevsel olacak. KDP bugün kendini İran’a karşıt olarak konumlandırıyor. Peki bunun nedeni İran’ın Kürdistan’ın bir parçasını işgal etmiş olması mı? O zaman neden kendi denetimindeki Rojhilat partilerinin aktif mücadele etmesini sürekli engelliyor. Daha bir süre önce bu partileri İran sınırından uzaklaştırma kararını KDP vermedi mi? İran Başur’un statüsünü mü kabul etmiyor? Hewler’e yönelik saldırısında görüldüğü gibi Başur Kürdistan’ın egemenliğini hiçe saymaması mı neden? Aynı şey faşist Türk devleti her gün her dakika yapmıyor mu? İran Haşdi Şabi aracılığıyla Irak’ın içişlerine müdahale ediyor ve Kürdistan bölgesi ile Irak’ın ilişkilerini mi bozuyor? Faşist TC Türkmenler eliyle sürekli bunu yapmıyor mu?
Bugün açıklıkla görülmelidir ki KDP’nin bir Kürt ve Kürdistan imgesi yoktur. Bu kavramları ağızlarından düşürmüyor olmaları bu gerçeği gölgeleyemez. Çünkü ortada düşünsel bir teori yoktur. Aslında olması zordur da. KDP tarihini biraz inceleyen biri aslında bunun nedeni anlar. Kürt üst sınıfları varlık sorunlarını başkalarına havale ederek sürdürmeyi temel bir strateji olarak ele almaktadır. Yani ya egemene benzeşerek ya da onun izni dahilinde yaşamayı bir başarı olarak görmektedirler. Bu nedenle KDP’nin fiziki varlığını sürdürmek dışında bir ilkesi yoktur. Varoluşu maddi yaşama eşitleyen bir bakış açısının düşünsel bir çerçeve oluşturması da beklenemez. Çünkü varlığa tehdit değişir ve dışa bağımlı yaşamayı esas alan mantıkta hemen kendini buna uyarlar. KDP politikaları salt yaşamı devam ettirmeye odaklı olduğu için geleceği düşünmez. Kendi boğazını ilerde kesecek bıçağı bugün parlatmayı bir yanlış olarak görmez. Gelecek ilerde düşünülür şimdi değil. Özellikle 2017 sonrası KDP’nin politikaları ancak bu çerçeveden anlaşılabilir.
Bu bakış açısıyla KDP politikaları ve söylemleri incelenirse izlemiş olduğu politik hat çok kolaylıkla anlaşılır. KDP 80’lerde İran ile birlikte Saddam rejimine karşı savaşırken bu birlikteliği ABD karşıtlığı ve antiemperyalizm ile açıklıyordu. Yanlış okumadınız. O dönemler bugünler gibi değildi kavramsal bir argüman ortaya konmadığında ciddiye alınmak mümkün değildi. Ve KDP’nin argümanı buydu. Bugün ise böyle bir çabaya bile gerek duymuyor KDP. Açıkça yürüttüğü ihanet politikasını nasıl açıklayabilir ki? Onun yerine oradan buradan çoğunlukla da özgürlük hareketi kaçkınlarından oluşturduğu sözde yazar çizer çevre MİT kaynaklı özel savaş söylemlerini kullanıyor. Bu acizlik sadece dönemsel bir durum değil. Varlığını sürdürmekten başka bir amacı olmayan yapıların dönemsel, anlık pozisyonları olur dünya görüşü de denilen paradigmaları olmaz. Bu nedenle KDP’nin Kürt ve Kürdistan üzerinden şekillendirdiği bir ideolojisi yoktur. KDP için bu kavramlarda kendi yaşamını sürdürmek için pazara sürdüğü etiketlerden başka bir şey değildir.
KDP ve onun düşünsel etkisindeki yapıların ihanet bataklığına kolaylıkla sürükleniyor olması kuşkusuz aynı zamanda Kürt halkının özgürlük arayışının bir boyutunu oluşturmaktadır. Çünkü Kürt halkı hem ona ortadan kaldırmaya yeminli sömürgecilerden kurtulmalı hem de yaşam diye ölümden beter ihaneti alternatif diye sunan bu anlayıştan kurutulmalıdır. İşte Kürdistan’da her şeyden önce zihniyet devrim yapan Önder APO’nun paradigması tam da bu kurtuluşu esas almaktadır.
Kendal BAGOK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi