16 Nisan 2013 Salı Saat 16:04
Kürt gençlerinin İsviçre istihbaratı ve polisleri tarafından ajanlaştırılmaya çalışıldığı ortaya çıktı. Gençler, çeşitli tehditlerle ajan yapılmak isteniyor. İsviçre Kürt Dernekleri Federasyonu, ajanlaştırma girişimlerine son verilmesini istedi.
İsviçre, ülkesinde yaşanan sorunlara duyarsız kalmayarak demokratik gösteriye katılan, yasal statülere sahip Kürt derneklerine giden ve özellikle dış ilişki faaliyetlerinde bulunan gençlere ajanlık dayatmasında bulunuyor. Özellikle yaşları 19 ila 25 arası değişen gençlerin hedef alındığı ajanlık dayatmalarının son yıllarda yoğunlaştığı belirtiliyor. Polisin ajanlık dayatmasının birçok genç tarafından kabul edildiği, etmeyenlerin ise başta vatandaşlığa geçiş hakkı olmak üzere oturumların uzatılmaması gibi bir çok sorunla karşılaştığı belirtiliyor.
İsviçre polisinin ajanlık dayatmasıyla karşı karşıya kalan bazı Kürt gençleri yaşadıklarını gazetemize anlattı. Ö. A, 25 yaşında ve Bern kentinde yaşıyor. 14 yıldır İsviçre’de olan Ö. A, ailesiyle mütevazi bir hayat sürüyor. Hem ailesinin hem de çevresinin Kürdistan’da yaşadığı baskı Ö. A.’yı Kürt sorunuyla yakından ilgilenmesine neden olmuş. Kürt kurumlarına gidip gelen Ö. A., “Ben bir yurtseverim ve tabii ki yaşananlara sessiz kalamazdım” diyor. Ö. A., geçtiğimiz yıl Fransa’nın Strasbourg kentinde yapılan açlık grevi desteklemek için Bern’deki gösterilere katılır. Bu gösterilerin birinde kimliği polis tarafından alınır. Ö. A, kimliğini almak için karakola gittiğinde ajanlık teklifiyle karşılaşır. Kendisine ‘birlikte çalışmayı öneren’ polisin adını, soyadını ve hangi büroda çalıştığını biliyor. Çünkü sözkonusu polis, Ö. A.’ya kartvizitini veriyor. Bundan sonrasını Ö. A. şöyle anlatıyor: “Benimle altı saat boyunca konuştular. Bana ‘bize periyodik olarak bilgi verirsen vatandaşlığa geçebilirsin’ dedi. Ben bu teklifi hemen reddettim.”
Ö. A. teklifi kabul etmemesinden sonra takip edilmeye başlandığını ve psikolojik baskıya maruz kaldığını söylüyor. Kendisine ajanlık teklif eden polis sık sık Ö.A’yı telefonla arayarak ısrarcı oluyor. Söz konusu polisin PKK masası şefi olduğunu ve Kürtçeyi konuştuğunu sonradan öğrendiğini dile getiren Ö. A., bu baskılara göğüs gerer ve vatandaşlık işlemleri için avukata başvurur. Avukatın işlemleri başlatmasıyla sözkonusu polis tekrar devreye girer ve Ö. A.’yı bürosuna çağırır. Ancak bu kez psikolojik baskıyı üst düzeye çıkarır. Ö. A. bu görüşmeyi şöyle anlatıyor: “Polis bana ‘vatandaşlık için boşuna uğraşma, senin dağla çalıştığını biliyorum. Sen bir intihar bombacısı olduğunu da biliyorum. Ama bizimle çalışırsan bunların hepsini silerim ve sen de vatandaşlığını alırsın’ dedi.”
Bitmeyen taciz
İkinci kez yapılan teklifi yine kabul etmeyen ve şantaja boyun eğmeyen Ö. A. bu kez polise daha sert karşılık veriyor. Polise iddialarını ispatlamasını aksi halde bu konuşmayı ve yaşadıklarını basın yoluyla kamuoyuna açıklayacağını söyleyen Ö. A, yine de tacizlerden kurtulamıyor. Sürekli telefonlarla rahatsız edilmesinden dolayı son bir yıldır telefon kullanmadığını kaydeden Ö. A, “bu kez de fiziksel takibe maruz kaldım. Evimizin önünde, çarşıda, misafirliğe giderken, her yerde beni takip edip resim çekiyor ve kimliğimi soruyorlar. Yani psikolojik baskı uyguluyorlar. Ne yapacağımı şaşırdım. Sağlığım bozuldu ve gerginleştim” diyor.
Kendisine kartvizitini veren ve ismi kendisinde saklı olan PKK masası şefini ve kendisine uygulanan baskıları savcılığa şikayet etmeyi düşündüğünü, ancak ‘kimi kime şikayet edeceğim’ diyerek vazgeçtiğini belirten Ö. A., “Şimdi çaresizim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Bana yaşamı zehir etmeye çalışıyorlar” diyor.
Ajanlaştırılmak istenen sadece kendisinin olmadığını dile getiren Ö. A., birçok Kürt gencine bu tür ahlaksız tekliflerle gidildiğini belirterek, “Beni takip edenler Türkçe, Kürtçe konuşuyor. Onlara bunun karşılığında ne verildi bilmiyorum ama bildiğim tek şey onların çok zor durumda olduğu. Birçoğu daha 15-20 yaşlarında. Aileleri bunları bilmiyor. Gizli bir ilişki ağı içerisine alınmışlar. Bu gençleri ‘oturum vermeyiz’, ‘vatandaşlık vermeyiz’, ‘seni yurtdışı ederiz’ diye kandırıyorlar. Aileler buna dikkat etmeliler, çocuklarına sahip çıkmalılar” diye ekliyor.
Ö.A.’nın ikinci çağrısı da duyarlı kurum ve kuruluşlara. A.Ö, kendi halkına karşı hiç bir zaman ajan olmayacağını, bunu bağıra bağıra gerekli yerlere bir kez daha duyurmak istediğini belirterek, bitiriyor: “Bu hukuksuz uygulamaya karşı duyarlılık istiyorum. Duyarlı kurum ve kuruluşlar bu soruna eğilmeliler. Bu skandalın üzerine gitmeliler. Tüm belgeler bende mevcut.”
Şok üstüne şok yaşadı
İsviçre’nın Fribourg kentinde yaşayan 25 yaşındaki C.K. da ajanlık teklifiyle karşı karşıya kalan gençlerden biri. C.K’ya ajanlık teklifi narkotik şube üzerinden çağrıyla yapılıyor. 2012 yılında kendisine teklif yapıldığını söyleyen C.K. halen yaşadıklarının şokunu yaşıyor. C. K. “2012 yılında narkotik şubeden bir mektup geldi. Şok geçirdim. ‘Neden beni durduk yere narkotik şubeye çağırırlar ki?’ diye düşündüm. Neyse çağrı mektubunu alarak narkotik şubeye gittim. Mektubun altındaki ismi göstererek davet edildiğimi söyledim. Ama bana ‘burada böyle bir şahıs yok’ dediler” diyerek başladığı hikayesini anlatmaya devam ediyor. Bu cevap üzerine C. K. görevli memurlarla tartışıyor ve elindeki mektubun narkotik şubeden geldiğini ama bir muhatap bulamadığını tekrarlıyor. Bir görevli tepki göstermesinden sonra mektuba bakıyor, ardından kendisini binadan (narkotik şubeden) çıkartarak başka bir binayı tarif edip aradığı kişiyi orada bulacağını iletiyor.
Narkotik şubeden çıkan ve kendisine tarif edilen şubeye giden C.K, kapıdan karşılanır ve mektupta ismi yazılan şahsa götürülür. Burada ikinci şokunu yaşar. C.K. devam ediyor: “Bu kişi bana iç güvenlikte sorumlu olduğunu söyledi. İsmini ve adresini biliyorum. Yanında bir memur daha vardı. Benimle 3-4 saat boyunca konuştular. İsviçre’deki Kürtler üzerinde çalıştıklarını söylediler. Birçok soru sorarak kendilerini doğrulamamı istediler. Tanıdığım, tanımadığım, gerek İsviçre’de gerek Avrupa’nın değişik ülkelerinde faaliyet yürüttüklerini iddia ettikleri birçok kişinin fotoğraflarını gösterdiler. Özellikle gençler hakkında detaylı şeyler söyleyip kendilerine yardımcı olmamı istediler. Söylenen herşeye tepki gösterip hiçbir bilgiye sahip olmadığımı söyledim. Onlara sadece Fribourg’da yaşayan Kürtlere bürokratik işlemlerinde yardımcı olduğumu belirttim. Ancak mektupta ismi yazılan polis, ‘Türkiye ile diplomatik ve ekonomik ilişkilerimiz var. Kürtler bizi zor durumda bırakıyor, buna izin veremeyiz’ dedi. Beni sürekli itham ederek ve psikolojik baskı yaparak kendileriyle çalışmamı istediler.”
‘Bilgileri vermeye hazırım’
Polisin kendisinden özellikle Kürtlerin ülkelerine yaptıkları ekonomik yardımlar başta olmak üzere kendisine fotoğrafları gösterilen kişiler hakkında bilgi toplanmasını istediğini söyleyen C.K., “Bunun bir ajanlık faaliyeti olduğunu ve kesinlikle kabul etmeyeceğimi söyledim. Bana nazikce ‘sen bilirsin. Yine de düşün senin için iyi olur’ dediler. Sonra bana kartını vererek belirtikleri bilgiler doğrultusunda kendilerine telefon açabileceğimi söylediler” şeklinde sürdürüyor.
C.K. de A.Ö gibi görüştüğü kişilerin ismini ve adresini bildiğini belirterek, “Eğer bu hususta bir komisyon kurulursa elimdeki tüm bilgileri veririm” diyor.
‘Nişanlın gelemez’ şantajı
Ajanlık teklifiyle karşılaşanlardan biri de 19 yaşındaki M. H.. Oturum izni aldıktan sonra evlilik yoluyla nişanlısını İsviçre’ye getirtmeye uğraşan M. H., Kürdistanlıların yoğun olarak yaşadığı Zürih’te sivil polisin etkinliklere katılması ve Kürt derneğine gitmesi baskısına maruz kaldı. “Oturum izni aldıktan sonra nişanlımı evlilik yoluyla İsviçre’ye getirmeye çalışıyordum. İşlemlerin son aşamasında iki sivil polis beni evde ziyaret etti. Bana evlilik yapacağım için evimin uygun olup olmadığına bakmaya geldiklerini söylediler” diyen M. H., daha sonra ajanlık teklifiyle karşı karşıya kaldığını anlatıyor: “Polisler herşeyin uygun olduğunu ama nişanlımın gelmesi için kendileriyle çalışmamı önerdiler. Bu teklif karşısında neye uğradığıma şaşırdım. Kürt olduğumu ancak hiçbir etkinliğe katılmadığımı ve derneğe gitmediğimi söyledim. Polisler de bunu bildiklerini ancak bu ‘iş’ için beni uygun gördüklerini kaydetti. Polisler bana ‘senden istediğimiz tek şey, derneğin topladığı bağışlar hakkında bizi bilgilendirmen. Bize biraz gerçekçi bilgi verirsen nişanlık iki içerisinde burada olur ve evlenirsin, dedi. Kendilerine böyle birşey kabul etmeyeceğimi, bunun Kürt toplumunda yüz kızartıcı bir suç olduğunu ve avukata gideceğimi söyledim. Onlar da bana ‘Sen bilirsin. Seni zorlamıyoruz. Düşün ondan sonra cevap ver. Yoksa nişanlın hiçbir zaman İsviçre’ye gelemez’ dediler.”
Sivil polisler giderler. Ancak hayat bundan sonra M. H. için daha zorlaşır. Zira M. H., ve evi iki ay boyuncu sivil kişiler tarafından gözetlenir. M. H.’dan kapının önünde kimlik sorulur. Çalıştığı işyerinde M.H.’yı sorarlar.
Bunlar olurken, M. H, konsolosluğa işlemlerini sorar ve “hiçbir sorun yok. Nişanlınız aile toplum belgesini getirir getirmez kendisine vizeyi vereceğiz” cevabını alır. M. H, nişanlısının yanına gelmesiyle takip olayının kalktığını belirterek, “Beni, santaj yaparak kullanmak istediler. Olmayınca vazgeçtiler ki benim işlemlerim olmasaydı da kesinlikle bunu kabul etmezdim. Türkiye’de sekiz ay cezaevinde kaldım bana böyle bir şey dayatmadılar. Burası demokratik bir ülkedir. Neden bu yöntemlere başvururlar anlamıyorum. Kaldı ki demokratik bir ülkede hiç kimse zorla derneklere yardım vermez, derneklere gidip gelmez ya da gösterilere katılmaz” diyor.
‘Bana oturum garantisi verdiler’
İsviçre’de mülteci konumunda bulunan ve yaşadığı şehri açıklamamak şartıyla başında geçenleri gazetemize açıklayan diğer bir mağdur ise 22’yaşındaki K.Y. oldu. İsviçre’ye iltica ettikten sonra bir kaç kez Kürt derneklerine, bir kez Newroz gecesi ve yürüyüşüne katıldığını kaydeden K.Y, yaşadığı şehirde iki sivil tarafında kimlik kontrolüne tabi tutulduğunu ve daha sonra Kürtlerin yoğun yaşadığı bir kente getirildiğini söylüyor. Yeşil bir parkta biri kadın tercüman olmak üzere iki kişinin karşısına çıkarıldığını aktaran K. Y., kendisinin getirildiği şehir başta olmak üzere İsviçre’deki Kürtler hakkında geniş geniş bilgiler verildikten sonra “Bana resmi bir belge uzatılarak terkim geldiği belirtildi. Ama bunu durdurabileceklerini hatta getirildiğim şehirde bana ev temin edileceği ve burada oturum alabileceğimi söylediler. Bunların gerçekleşmesi içinse kendileriyle çalışmamı istediler” şeklinde başlangıcı ifade ediyor.
Teklifi kabul ediyor
K.Y., devam ediyor: “İyi Türkçe bilen tercüman aracılığıyla memurlara “bana oturum garantisini nasıl verebilirsiniz’ dedim. Onlar da istenilen bilgilerin verilmesi halinde bunu garanti edeceklerini söyledi. Konuşmanın sonunda Almanca konuşan iki şahıs, tercüman aracılığıyla ‘Kürt derneklerinde neler konuşuluyor, ne zaman nerede eylemler yapılacak, sorumlu kişilerin fotoğrafları, isimleri ve nerelerde konaklandıkları gibi bilgilere ihtiyacımız olacak. Bu bilgileri bize yavaş yavaş aktarırsın’ dedi. Teklifi kabul ettim. İşe Kürt derneğinden başladım. Bana verilen kontörlü telefonla bilgileri tercüman kadına aktardım. İki kez aradım. Sıradan bilgiler verdim. Zaten oldukca yeniydim. Her halde kendilerine bilgi verip, vermeyeceğim konusunda beni denediler.”
Paris’teki katliamdan çok etkilendiğini ve yaptığı işin çok tehlikeli olduğunun farkına vardığını ve kullanıldığını anladığını belirten K.Y., anlatmayı sürdürüyor: “Kadını aradım ve bu işi yapmayacağımı belirtip telefonu suya atacağımı söyledim. Kadın, ‘Tamam ben söylediklerini yazdım. İletirim’ dedi. Ve telefonu o gün suya atarak kampa geri döndüm. İsviçre’yi terk etmeye ilişkin avukat tuttum. Avukatın araştırmaları sonucu henüz böyle bir kararın verilmediği ortaya çıktı. Benimle görüşenler kimdi, neden böyle yaptılar bilemiyorum. Sonra çok düşündüm. Bir arkadaşıma durumu anlattım o da bana ilginç ama beni bir o kadar şok edecek bir şey söyledi: ‘Onlar büyük ihtimalle Türk istihbaratıdır’ dedi. Reddin ardından rahatsız edilmedim, aranmadım ve bir daha o şahısları görmedim. Tuzağa düşürülmüşüm. Eminim bu duruma düşen gençler var. Sizin aracılığınızla çağrıda bulunuyorum. Benim başımda geçen olaya benzer bir durum içine düşmüşzeniz hemen vazgeçin. “
FEKAR: Bize başvurun
Konuyla ilgili başvurduğumuz İsviçre Kürt Dernekleri Federasyonu (FEKAR), ajanlık dayatılan gençlerin kendilerine başvurmalarını isteyerek, şunları vurguladı: “Son zamanlarda İsviçre istihbaratı ve bazı kanton polis birimlerince yoğunlaştırılan Kürt gençlerini ajanlaştırma faaliyetleri tespit edilmiştir. Özellikle İsviçre’nin demokratik yapısına uygun, yasal, şeffaf ve resmi mercilerce tanınan Kürt kurumlarına yönelik bilgi toplama girişimlerini esefle karşılıyoruz. Çeşitli vaat ve psikolojik baskılarla kandırılan gençlerin yanı sıra Kürtleri ve Kürt kurumlarını kriminalize etme girişimlerini İsviçre demokrasisi ile bağdaşmadığı bilinmelidir. İsviçre gibi demokratik bir ülkede bu tarz karanlık yöntemlere başvurulması Kürt halkı gibi İsviçre’de yaşamak zorunda kalan mazlum bir halkı derinde etkiyecektir. İsviçre Kürt Dernekleri Federasyonu olarak devam eden ajanlaştırma faaliyetlerine bir an önce son verilmesini ve konuyla ilgili girişimlerden hemen vazgeçilmesini beklemekteyiz. Başta Kürt aileleri olmak üzere Kürt gençlerinin bu karanlık ilişkilere karşı dikkatli ve hassas olmalarını söz konusu dayatmalara karşı FEKAR’a başvurmalarını kamuoyununun dikkatlerine sunuyoruz.”
Yeni Özgür Politika
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info