24 Kasım 2009 Salı Saat 10:57
Değişimi hiçbir güç tek başına yapamaz. Bunun öncülüğünü yapabilir. Alternatif projeler üretebilir. Programı ve hedeflerini belirleyebilir. Değişim adı altında değişimi slogandan öteye götürmeyen güçlere ise halk en iyi karşılığı verir. Onları er ya da geç alaşağı eder. Değişim ancak halka mal edilirse ve halkla birlikte inşa edilirse gerçek manasına ulaşır. Yoksa değişim adına en güzel projeleri sunan ya da dile getirenler, halkı değişime ortak etmezlerse yine aynı halk değişime karşı çıkar ve tokadını vurur. İdeolojiden yoksun değişim programlarının ömrü ise çok fazla olmaz. Uzun soluklu demokratik değişim devrimini gerçekleştiremez. Kısa mesafeli bir maraton koşusundan sonra nefesi daralan atlete benzer. İdeolojisiz “değişim hareketlerinin program ve hedefleri süreç içerisinde halkların çıkarından ziyade sömürgeci iktidar güçlerine yarar sağlar.
Güney’de Yeni Siyasi Dengeler
Güney Kürdistan’da yıllardan sonra ilk defa bazı tabular yıkılıyor. Eleştiri kültürü yavaş da olsa gelişiyor. Her ne kadar bu durum bölgeler arası dengesizlik taşısa da bir umut yaratmış görünüyor. “Biz hiç bir şey yapmadıysak da bir korku duvarını yıktık diyen Goran hareketine gözler çevrilmiş bulunmaktadır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın birçok projesini kendilerine göre yorumlayan ve Güney halkının beğenisine sunan Goran hareketi, sol gelenekli Komala örgütünün ilkelerini liberal demokratik tarza dönüştürerek gelişmek isteğini göstermeye çalışmaktadır. Ama üzerindeki şüpheleri ise kaldıramamıştır.
Güney’deki son parlamento seçimlerinde 25 parlamenter kazanan Goran hareketi, Süleymaniye’den (Soran) aldığı oylarla tek bölgeye sıkışmış bulunmaktadır. Duhok ve Zaxo gibi yerlerde hala büro açmasına izin verilmeyen Goran hareketinin üye ve taraftarlarına da tehditlerde bulunulmaktadır. Birçok taraftarı ve üyesi gerek YNK gerekse de KDP’nin bu baskıları sonucu ayrılmış bulunmaktadır. Dikkat çeken nokta ise YNK’nin Goran hareketinden daha çok zorlanması gerekirken aksine KDP’nin zorlanması ve içten içe ateş püskürmesidir. Kırmızı görmüş boğa gibi şimdilik yerinde tepiniyorsa da ne zaman saldırıya geçeceği belli değildir.
Önce YNK’yi onların üzerine sürmek istemektedir. Zaten bunun için YNK’yi suçlamaktadır. “Goran sizin bir taktiğiniz, değilse niye saldırmıyorsunuz? Sizin bölgenizde çıktı. Bizim bölgemizde çıkmadı demektedir. YNK bunun sonucunda önce bir basın toplantısı düzenledi. Azad Cundiyani öncülüğünde önce medya ayağı ile Goran’a yönelik karalama kampanyası başlatıldı ve eleştirilere cevap verme gibi kararlar alındı. YNK son olarak da Plinyom konferansında kurduğu komite ile Goran’a yönelik gizli kararlar aldı. Goran’ın Kerkük sorununda Irak hükümetine taviz verdiği, rüşvet aldığı vb propagandalar yaptı. Ardından Goran hareketi merkezinden yapılan yazılı açıklamada, kendilerine dönük yapılan psikolojik ve özel savaş uygulamalarına yönelik tek silahları olan halkı sokaklara dökerek ve gösteriler düzenleyebileceklerini ifade ederek karşı tehditte bulunuldu. Sular durulmasa da sonucun Irak parlamento seçimlerine yansıyacağı şimdiden görülüyor.
Goran Irak genel seçimlerinde Kerkük’e ağırlığını vermektedir. Süleymaniye’den sonra Kerkük’te de başarılı olmak istemektedir. Ayrı bir liste ile seçimlere girebileceğinin işaretini zaten vermiş olan Goran için Kerkük’te kazanmak büyük bir anlam taşıyor. KDP ve YNK’nin muhalefetine rağmen Irak meclisinde açık liste ile seçimlere gidilmesi kararının alınması, Güney Kürdistan siyaset arenasında yeni çelişkileri doğuracaktır. YNK ve KDP’nin bu durum karşısında nasıl bir tavır takınacakları merak konusudur. Çünkü her parti kendi adayını desteklemek zorunda kalacaktır. KDP ve YNK arasında daha önce yapılmış ittifak sözleşmesi sözde kalacaktır. Ya da YNK tümden KDP’nin ortaya çıkaracağı adayları destekleyebilir mi? Bu durum zaten yara almış YNK için daha fazla kan kaybı sağlamaz mı? Gerçi işin ekonomik ayağı bazı ipuçları veriyor. Celal Talabani artık Süleymaniye yerine yatırımlarını Duhok’ta yapmaya başladı.
Duhok’ta kurmuş olduğu büyük “Dılşad Palas merkezi ile adeta Behdinan’a sığınmaktadır. Yani 1975’te ayrıldığı evine dönmüştür! Başbakanlık görevi 2 yıllığına verilen Behrem Ahmet Salih ise Neçirvan Barzani ile kurmuş olduğu ortak petrol rafineri ile ayrı dalgalar üzerinde yürümektedir. YNK içinde varlık göstermeye çalışan ve rüşvetle saflarında durdurulan Kosret Resul ise Goran’a dönük savaşmayacağını ve böyle bir durumda yurtdışına çıkacağını her nedense Güney basınına açıkladı. Daha önce Güney Kürdistan’da değişimin umudu olarak görülen Yekgırtu İslami partisi ise seçimlerden sonra daha çok muhalefet yapmaya başladı. Elindeki fırsatı kaçırdığının farkında olmayan Yekgırtu İslami, Goran’a göz kırpmaktadır. Değişimin hakkını vermeyen ve bunun için gereken fedakârlığı göstermeyen bütün güçler düşüşe geçecektir.
Goran’ın da, aynı akıbeti yaşamak istemiyorsa değişime ciddi yaklaşması ve üzerindeki sorumluluğa, her ne pahasına olursa olsun parçacı anlayış düzeyi ile değil (yani miadı bitmiş YNK’nin zihniyetini bırakması) demokratik ulusal bir duruşla cevap vermesi zorunludur. Üzerindeki şüpheleri kaldırması ve halka güven vermesi için demokratik ulusal cesareti göstermesi gerekiyor. Değişime halkı ortak etmesi temel ve yaşamsal ölçüttür. Bir iki yolsuzluk haberi ya da yapılmamış bazı kanalizasyonları göstermekle muhalefet görevi yapılmış olamaz. Bunlar değişimi gerçekleştiremez. Halkla birlikte demokratik değişim kalıcı olacaktır. Aksi takdirde başka güçlerin piyonu olduğu ve değişimi engellemek ya da sabote etmek için oluşturulduğu sonucuna gidilecektir. Bugüne kadar ulusal anlamda ne düşündüklerini, diğer Kürdistan parçalarına dönük ne tür projelere sahip olduklarını ve hatta duygularını bile açıklamayan Güney Kürdistan muhalefet güçleri kendi bölgeleri içinde dönüp dolaşmaktadır. Bu durum onların sonunu hazırlayan rehabilitasyon dönemi olacaktır. KDP ve YNK Yekgırtu’yu böyle bitirdi. Yani onları Güney’e hapsederek…
Diğer Kürdistan Parçalarına Duyarlılık Güney’de Doğru Muhalefetin Ölçütüdür
Ama bilinmesi gerekiyor. Güney’de güçlü ve doğru bir muhalefet diğer Kürdistan parçalarına verilecek destekle ancak pekişecektir. Bugün Güney’de iktidar olan güçler Kuzey Kürdistan’da verilen ulusal demokratik mücadele sayesinde iktidarlarını sağlamlaştırmaktadır. Daha önce “Güney’de bir devlet kuralım sonra diğer parçaları katarız diyen anlayış, Türkiye’nin kabul etmediği bir devleti Ortadoğu’da, ne yaparsa yapsın kuramayacağını anladığı zaman çok geç kalmıştır. Türkiye Kuzey Kürtlerini inkâr ederken ve onların resmi haklarını anayasada tescil etmeden nasıl Güney Kürdistan’da bir devletin kurulmasına izin verebilir? Verse de Kuzey’i ezdikten sonra Güney’i ezmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Dolayısıyla Güney’de güçlü bir muhalefet diğer parçalara verilen destekle ancak sağlam taşlarla örülür. Muhalefet bir an önce bu konularda kendisini netleştirmelidir. Yoksa Hewlêr’de gece geç vakitlere kadar üzerinde tartışılan ve ekonomiyi tek kişiye bağlayan şartlarıyla satılması düşünülen Güney Kürdistan, iktidar hırsına kurban verilmek istenmektedir. Benim olmayacaksa kimsenin olmasın anlayışı tarihi olarak Kürdün boynuna yine Kürtlerin eliyle geçirilmek istenmektedir. Güney’in eski başbakanı Neçirvan Barzani ile TC Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun gizli antlaşması (Sykes-Picot gibi) üzerinde durmak aynı zamanda Güney muhalefetinin görevidir. Bağdat’ta Kerkük karşıtı ve 140. maddenin uygulanmasını istemeyen Türkiye başbakanı Tayip Erdoğan’a dönük en ufak bir eleştiri yapmayan Güney Kürdistan muhalefeti bu yönlü Güney yönetimini de eleştirmedi. Dar iktidar perspektifli ve mideye dönük eleştirilerle Güney’de demokratik değişim sağlanamaz. Bunun adı değişim olmaz. Tepki, hınç ve siyasi intikam hırsı olur veya danışıklı dövüş olur. Goran ve diğer muhalefet güçleri ciddi olmazlarsa ve halkın taleplerine doğru cevap vermezlerse Kuzey’deki devrimin önünde savrulup gideceklerdir.
KDP’de Yeni Durum
Değişime zorlanan KDP ve YNK ise önümüzdeki süreçte kongre yaparak reform yapacaklarının işaretini vermektedirler. Fakat reform adı altında her iki partide köklü değişimler beklenmemektedir. YNK yapabilirse kendi kongresinde Goran hareketine katılan üyelerini çıkartacaktır. KDP ise ilk defa seçimle delegelerini seçeceğinin işaretlerini vermektedir. Artık bürokrat ve teknokratlar yerine oy getirebilen axa ve şêxlere KDP tamamıyla kapısını açacaktır. Seçimlere dönük ve iktidara oynayan “değişim sloganlarının propagandasını esas alacaktır.
Karakteri gereği özde bir değişimi yapamaz. Bir aile partisi olan KDP, ailesel bazı çelişkileri içte yaşayabilir. Ailenin öncülüğünde şekillenen KDP, aile hâkimiyetini daha iyi kurmak için şartlara uygun yeni teknik değişiklikleri düşünmektedir. KDP içinde daha aktif rol isteyen Neçirvan Barzani, Mesut Barzani’nin federe bölge başkanı olmasından dolayı tarafsız olması ve KDP başkanlığından ayrılarak yerine kendisinin geçmesi gerektiğini ifade edip böylesi bir talepte bulunmaktadır. Fakat Mesut Barzani’nin oğlu Mesrur’dan destek almamaktadır.
Bu ay çıkan “Livîn dergisine konuşan Neçirvan Barzani, KDP içerisinde reforma ihtiyaç olduğunu aksi halde YNK’ye benzer hallerin KDP’nin başına da gelebileceğini söyledi. Neçirvan kendi hükümeti döneminde yolsuzlukların yapıldığını kabul ederek ilginç değerlendirmelerde bulundu. Fakat resmi olarak yolsuzluk belgelerine ulaşamadıklarından veya ellerine geçemediğinden dolayı (!) herhangi bir cezai müeyyidenin yapılamadığını ileri sürdü. Neçirvan Barzani KDP ve Güney içerisinde Behdinan’ın Goran’ı olabilir mi? Aslında buna verilecek tek cevap kocaman bir “hayır dır. Çünkü son yıllarda Neçirvan Barzani’nin Güney’de yapılan “büyük yolsuzlukların babası ve hırsızlığın tek mimarı olduğu yönünde yoğun suçlamalar halk arasında hala dolaşmaktadır.
Hem yolsuzluk hem de ahlak değerlerinin yozlaştırılması konusunda bu yönlü halkta büyük bir tepki oluşmuş bulunmaktadır. Buna rağmen Neçirvan’ın siyaset arenasında ancak amcasıyla var olabileceği gerçeği ortaya çıkmıştır. Bütün bunların yanında kendisi kalkıp gerçekleri kabul ederek ciddi bir özeleştiriyi Kürt kamuoyuna verebilir mi? Bunu yapmayı aklından bile geçirmesi zor görünmektedir. Dolayısıyla Neçirvan’dan Behdinan’ın Goran’ı çıkmaz. Artık bir çok yerde fotoğrafları indiriliyor. Denilebilir ki bankalar ve şirketler dışında artık Neçirvan fotosuna kimse rağbet etmemektedir. Ona Güney’de destek olanlar bazı işadamları, tüccar ve lümpenliği kabul etmiş bir grup gençtir. Buna rağmen Neçirvan kurmuş olduğu basın-yayın organları ve kendisine bağlı şirketleriyle Güney’de etkili olmayı düşünmektedir.
Bazı güçlerin dayatması ile hem KDP içinde hem de hükümetteki etkinliğini sürdürmek niyeti şimdilik görünüyor. Uluslararası bazı kapital güçlerin ve Türkiye gibi komşu ülkelerin baskılayıcı desteğini arkasına alarak ve kendisini laik ve demokratik göstererek Batılı ülkelerin gözdesi olduğunu lanse etmenin politikasını yapıyor. Sorulması gereken sorular ise şunlardır: Türkiye gibi ülkeler neden Neçirvan’ı desteklesin? Neçirvan bunun karşılığında Türkiye gibi ülkelere ne tür sözler vermiştir? Aile partisi adına hangi tavizleri sunmuştur? Muhalefet olmak için ciddi ulusal-demokratik bir projeye, ilkeli-dürüst bir yapıya ve eleştiri ile özeleştiri kültürüne açık bir zihniyet devrimine ihtiyaç vardır. Bu yapıldığı oranda Güney Kürdistan’da etkili olunabilinir.
Behrem Salih Hükümeti Ne Yapabilir?
Türkiye Dışişleri bakanı Davutoğlu’nun her nedense Güney Kürdistan’da resmi olarak şu an herhangi bir misyonu kalmayan Neçirvan Barzani ile özel olarak ilgilenmesi ve gizli görüşmeler yapması dikkat çekmiştir. Güney Kürdistan bölge başkanı Mesut Barzani bu görüşmeleri ve içeriğini açığa çıkartıp kamuoyuna açıklamasa aslında ona ortak olduğu söylenebilir. Güney Kürdistan muhalefet güçlerinin ise bunlar karşısındaki tavırları ve halkı harekete geçirme güçleri, onların demokrasi ve değişimde ciddi olduklarını göstermeleri açısından önemli olacaktır. Behrem Salih başbakanlığında kurulan yeni Kürdistan federe hükümetinin ise bütün bu olup bitenler karşısında Güney halkı başta olmak üzere diğer Kürdistan parçalarına yönelik ne tür demokratik projeler gerçekleştireceği önem taşımaktadır.
Dar-parçacı anlayışın dışında ulusal dayanışma örneklerini verebilir mi? Fars ve Türk işadamları için en lüks mekânlarda ekonomi konferansları düzenleyen Güneyli yetkililer ulusal konferans için aynı duyarlılığı gösterebilir mi? Değişime öncülük edebilir mi? Yine demokrasiye ve ulusal Kürt çıkarlarına dönük neler yapacaklardır? Esasında yeni Behrem Salih hükümeti biçimde bazı değişiklikler yapacaktır. Ama köklü değişimleri yapamayacaktır. Güney’de köklü değişimler yapmak KDP’nin çıkarlarına ters düşer. Ayrıca Güney’e komşu ülkelerin istediği oranda değişimleri yapacaktır. Özellikle Türkiye’nin onayını almayan değişimleri yeni Güney hükümetinden beklemek hayal gibi görünüyor. Behrem Salih’in daha fazlasını yapmaya kalkışması, onun istifa etmesi ya da daha farklı durumların ortaya çıkmasını beraberinde getirecektir.
Dolayısıyla Behrem Salih hükümeti iki şey üzerinde daha çok duracaktır: Birincisi, Neçirvan hükümetinin eski projelerini hayata geçirmek ikincisi ise çelişkilerin çıkmasını engellemek ve durdurmaya çalışmak olacaktır. Behrem Salih hükümeti, KDP’nin çıkarlarını korumak için Güney’de bir korkuluk görevi mi görecek yoksa gerçekten halkın ulusal-demokratik taleplerini mi gerçekleştirecek? Bu soru şimdiden cevabını almışa benziyor.
Güney’de Bir Hükümet Olduğu Halde Hala Partiler Her Şeydir
O zaman görev ve sorumluluklar Güney’deki muhalefet güçlerine düşmektedir. Korkmadan ve çekinmeden halkta hak arama ve hak isteme kültürünün geliştirilmesi için örgütlülüğe acilen ihtiyaç vardır. Güney’de bir hükümet olduğu halde hala partiler her şeydir. Hükümet on karar da alsa partilerin halk ve resmi daireler üzerindeki vesayeti kaldırılamıyor. En ufak bir iş yapmak veya hizmeti görmek için hala partilerden alınmış resmi izinler geçerli olmaktadır. Hala KDP ve YNK’nin bütün parti üyeleri devletin resmi bir kadrosuymuş gibi düzenli olarak her ay maaş ve yüklü ikramiyeler almaktadır. Basit gibi görünen ama dünyanın hiçbir ülkesinde görülmeyen bürokratik uygulamalar ve benzer asayiş sorunları Güney halkını adeta KDP ve YNK’ye esir etmiştir. KDP de bu uygulamaları kaldırdığı zaman halkın özgürleşeceğinden duyduğu korkudan olsa gerek köklü olabilecek demokratik değişimlerin olmaması için olmadık manevralara girmektedir. Tekniki ve biçimci değişimlerle dönemi kurtarmaya çalışmaktadır. Halk eskiye nazaran eleştirilerini daha çok yapmakta ve değişim istediğini beyan etmektedir. Güneyli muhalefet güçlerinin bunları ne kadar değerlendirip değerlendiremeyecekleri politik zekâlarına ve cesaretli – fedakâr tavırlarına bağlıdır. Demokratik ulusal değerleri dikkate alan bir muhalefet anlayışı önemlidir.
Mehmet Botan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info