28 Aralık 2010 Salı Saat 13:54
Bu yazıda daha çok kapitalist, tekelci modernitenin gençlik ve kadın üzerinde yürüttüğü politikalarını değerlendirip, yaşanan gerçeğe dikkat çekmeyi esas alacağım. Toplumun esas kurucu gücü ve sürdürülmesi açısından dinamik bir yapı özelliği taşıdığından sistemin pervasızca yöneldiği iki temel olgu gençlik ve kadın… Bu bahsi geçen talana, gaspa ve insanı uyuşturarak kandırmaya dayanan ve kendisini bu temelsizlik üzerinden temellendiren sistem, modernite kılığına girerek en çok kullanım alanı gördüğü, nesne konumuna indirgediği kadın ve gençliği temel hedefleri olarak belirledi. Toplumda en dinamik, değişime açık ve daha esnek bir yapı potansiyeli taşıyan geçlik ve kadın sisteme dâhil edilerek kullanıma ve hizmetine koşturuldu. Toplum yaşamında kadına yönelik çok farklı ve zengin yine aynı zamanda ince ağlarla örülmüş baskı, şiddet ve kullanma biçimleri vardır. Yaşamın merkezi, canlılığın, renkliliğin, Özgürlüğün teminatı kadın tüketim araçlarının içerisinde en başta geleni ve en etkili olanı olarak hedeflendi. Kadın bedeninin pazarlanması üzerinden, spor gibi sağlıklı yaşam ve kişilik şekillendiren alanlarından uzaklaştırılması üzerinden, adına sanat denen ama kadını sunmak, pazarlamak dışında sanatsal hiçbir değer taşımayan pozisyonu geliştirdi. Tüketici toplum gerçeği yaratılarak sürü toplumunu, bireyini öne sürmekti tek amaç… Tüketim toplumu diyoruz çünkü toplumun ruhunu, beynini uyuşturan bir mekanizma yaratmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Spor’un kadın işi olmadığı mantığı geliştirilerek, en önemli, yaşamsal alan olarak erkek tekeli hizmetine konularak kadını bu anlamda sınırlayan yaklaşım tüketen bir yaklaşımdır. Sanat adı altında kadın bedenini sunan, her an her saniye cinsel obje olarak yansıtan, potansiyel tecavüze uğratılan bir gerçek yaratılarak tüketimi geliştirmenin bir başka biçimi olarak karşımıza çıkıyor. Bu anlamda kadına yönelen sistem kadını tam çirkefin içine çekmiştir. Gençlik te bundan nasipsiz bırakılmamış, bu sistem oyunları ve dayatmalarından kendine düşen payı almıştır. Gençlik insanın en çok dinamik, canlı, coşkun, radikal olduğu yaş dönemleridir. Hareket gençlikte temel özeliktir. Tabi buda dinamik bir yapıya sahip olduğunu sergiler. Gençlik özgür ruh taşır. En büyük ve derinden bir anlam arayışçısıdır. Çıkar ilişkilerine bulaşmamış, adalet, barış, sevgi taraftarı olan yanları güçlüdür. Ama herhangi basit bir haksızlığa karşı da amansız bir savaşçıdır. Özgürlük ve eşitlik özlemi güçlü olduğundan sosyalizme, komünalizme en yakın toplumsal kesimdir. İnsanın gençlik çağları paylaşımın, dayanışmanın, emeğin en yoğun zirvede olduğu çağdır. Çıkara bulaşmamış, kâr hırsını tanımamış ve haliyle hileyi ve aldatmayı tanımadığı en sade, temiz ve saf olduğu bir kesittir. İnsanlığın daha huzurlu, özgür ve refah içinde yaşaması uğruna fedai ruh sergileyen, cesareti ile kendini ortaya kaygısız, hesapsız koyduğu sarsılmaz bir gerçektir insanlık için… Ama bugün baktığımızda sistemin gençlik politikalarının bu dile getirdiğimiz özelliklerinden uzaktan yakından alakası yoktur. Tam tersine gençliğin dinamik, yaratıcı, eylemci ve bu anlamda alternatif yanlarını görüp etkisiz kılmaya çalışan, iradesini kırıp sistemin hizmetine koşturan politikalar geliştirilmiştir. Bu anlamda gençliği sistem içileştirme planları devreye girmiştir. Kendi sinsi politikalarını, kirli oyunlarını en rahat ve dolaylı dili kullanarak gerçekleştirmiştir. İşte tamda can alıcı nokta burada… Toplumun kendisini en sade ifade edebileceği alanı alanlarını ters yüz ederek, kendine göre biçim vererek, adına da spor etkinlikleri veya sanat etkinlikleri demiş bu anlamda bir çöküntüyü geliştirmiştir. Bu gün spor etkinlikleri esnasında açığa çıkan, şiddet içeren eğilimler bilinçli bir biçimde sistem tarafından geliştirilen bir politika olup insanda rekabet hırsını geliştiren ve güçlendiren bir yaklaşım olarak yaygınlaştırılmaktadır. Spor’u centilmenlikten, mütevazilikten ve dolayısı ile estetikten yoksun bıraktırmak için bilinçli hortlatılan hırs, rekabet, şiddet yönü açığa çıkan duygu veya güdülere yönlendirilmiştir. Spor toplumlar içinde dayanışmayı, komünalizmi, geleneği bir bütün olarak toplumsal var oluş biçimi açığa çıkaran temel bir olgu iken bugün sistem bu yaşamsal anlamı, değeri olan olguların içini boşaltıp, insanlığı özellikle gençliği korkunç bir yozlaşmaya, çürümüşlüğe sürükleyen bir olgu haline getirmiştir. Özel olarak spor ve sanat amaca hizmet için seçilmiştir. Toplumsal olarak kendi karakterinde taşıdığı özelliklerinden kaynaklı, sistemin en rahat kullanabileceği iki önemli ve yaşamsal olguları kendi çıkarlarına hizmet ettirecek biçimde yapılandırmıştır. Kültür ve spor alanını özünden boşaltarak, endüstri alanına dönüştürerek, toplumu uyuşturan, kar amacı taşıyan ve korkunç derecede şiddet salgılayan, yayan çok farklı bir gerçekliğe büründürmüştür. Toplumsal değerlere yabancılaşmayı, geleneğine ve özüne ters düşmeyi kapitalist tekelci kültür spor ve sanat yoluyla geliştirmiş, esas özüne yabancılaştırmıştır. Toplunun kendisine, öz değerlerine, geleneğine yabancılaşma durumu kapitalist tekelci kültür ün kendisini toplumun tüm gözeneklerine yerleştirmesi ve bu anlamda toplumu esir almasıyla gerçekleşti. İçinin boşaltılması için ne gerekliyse yapıldı. Kapitalist kültür ve yaşam biçimi manevi değerleri tüketip, ahlaki ve politik toplum izlerini tümden silme ve toplumu felsefesiz, ideolojisiz, geleceksiz bu anlamda ütopyasız bırakma amacı güdüyor. Bu başlıklar ayrı ayrı açımlanması gereken konular olup, derinliğine çözümlenmesi gereken olgular olma özelliğini taşımakta olduğundan spor’da ahlak, kültür, politika, centilmenlik, estetik, komünalizm konularını daha farklı başlıkları ileride işleyeceğim.
Munzur Kızılırmak
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info