21 Ağustos 2019 Çarşamba Saat 11:14
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
19 Ağustos’ta AKP-MHP faşizmin
Bakurê Kürdistan’ın üç önemli şehrinin belediyesine valilerini daha doğrusu
sömürge memurlarını kayyum olarak atadı. Soykırımcı sömürgeci sistemin
ruhundaki Kürt düşmanlığının dolaysız bir örneği olan bu saldırı aynı zamanda
faşizmin demokrasiye düşmanlığını apaçık ortaya serdi. Daha dört ay önce
yapılan bir seçimin sonuçlarını tamamen zora dayalı olarak iptal eden AKP-MHP
faşizminin darbeler dışında bir politik hamlesinin olamayacağı bir kez daha açığa
çıktı. Bu karar Önderliğimizin evrensel hukuk ve demokratik yöntemleri esas
alarak sorunları daha da derinleştirmeden çözme iradesinin karşısında devletin yok
etme dışında bir politikası olmadığını bu hamle göstermiştir. Bu darbe ile çıplak zora dayanan ve dört
yıllık süreçte sürekli siyasi darbe yaparak iktidarını sürdüren AKP-MHP
faşizminin zerreyi miskal bir meşruiyeti kalmadı.
Türk devleti kuruluşundan bu yana
ortalama bir ulus devletin sahip olduğu hukuki düzene sahip olmadı. Kürt
soykırımının rejimin içkin niteliği olması nedeniyle demokrasi ve evrensel
hukuk açısından kapitalist modernitenin yetersiz ve daha çok çarpıtma amaçlı
ilkelerine bile yaklaşamadı. Fakat AKP-MHP faşizmi hukuksuzluk açısından TC’nin
95 yıllık tarihinde çok üst bir noktaya taşıdığı tartışmasızdır. Anayasa ve
yasalar faşist keyfilik açısından gereksiz bir prosedürler anlamına
gelmektedir. Hukuk kendi politikalarını resmileştirme dışında bir anlam
taşımadığı için aslında faşizmin pratiklerini ele alırken hukuksuzluk düzleminde
değerlendirme yapmaya gerek yoktur. Kayyum kararı Türkiye’de asgari bir hukuk
düzenin kalmadığını bir kez daha göstermiştir. Nitekim İçişleri Bakanlığının
kayyum kararına gerekçe olarak paylaştıkları argümanlarda bırakalım hukuki bir
zemin en ufak bir tutarlılık emaresi bile yoktur.
AKP-MHP faşizmi bu darbeyi zayıf
olduğu ve daha da zayıfladığı için yapmıştır. 31 Mart seçimleri ve ardından
tekrarladığı İstanbul seçimlerinde görülen bu zayıflık sıkışmışlık faşizmi
afallatmıştır. Faşizm bu durumda iktidarını sürdürmek için yapabildiği tek şeye
bir kez daha sarılmıştır Kürde dair her şeye saldırı. Başur’da Rojava’da ve
zaten hiç ara vermediği Bakur’da saldırılarının çeşitlendirmiştir. Başur’da
askeri işgal, Rojava’da tehdit ve diplomatik manevralarla devrimi sıkıştırma ve
Bakur’da bir kez daha belediyeleri gasp etmesi faşizmin hala etkili olmak için
Kürt soykırımından medet umduğunu göstermektedir. Faşizm zayıflamış fakat
çözülmemiş, dağılmamıştır. Bu nedenle sonuç almayacak olsa bile daha da azgınca
saldırabilir. Nitekim kararı televizyon kanallarında çok önemli bir operasyon
gibi sunan, haritalarda parmak hareketi ile kendi askerlerini ölüme sürükleyip,
katliam kararları vermekten başka bir pratiği olmayan eski komutanlardan biri,
bu hamlenin Kürdistan’ın dört parçasında yürütülen işgal ve soykırım
saldırıları ile birlikte ele alınması gerektiğini ifade etmiştir. Kürt
düşmanlığının bu açık itirafı faşizmin boşa çıkacağı net olan genel saldırı
konseptini de göstermektedir.
Kürt halkının sürekli topyekûn direnişi,
ekonomik kriz, uluslararası arenadaki yalnızlık ve artık gizlenemez olarak
Türkiye toplumunun çoğunluğunun faşizme onaylamaması AKP-MHP için sürenin
bittiğini göstermektedir. Can havliyle yoğunlaştırdığı bu saldırıların da
derdine deva olmayacağı kesindir. Kayyum atayarak Kürt halkının iradesini mi
kıracak? Halkın demokratik siyasete bundan sonra da oy vermesini bu şekilde mi
engelleyecek? Bu şekilde Kürt halkının soykırım bıçağına boynunu uysallıkla
uzatmasını mı sağlayacak? Bu saldırı da elde edebileceği kısa vadeli sonuç
2016’dan beri belediyelerde sürdürdüğü yağma düzenini bir süre daha sürdürmek
olacaktır. Halkın birikimleri yandaşlarına peşkeş çekilecek, halkın yerel
hizmetlerden mahrum kalması sağlanacaktır.
Öte yandan faşizm kürde düşman
olduğu kadar demokrasiye de düşman olduğunu bu kararla bir kez daha
göstermiştir. Faşizmin seçimden
anladığı kendi soykırımcı politikalarına halktan onay aldığı izlenimini
uyandırmaktır. Yoksa halkın gerçek iradesi ile ilgilenmemektedir. Zaten faşist
zihniyetin seçimleri içselleştirmesi söz konusu olamaz. Faşizm için seçim o
kazanırsa bir anlamı vardır. Bu zihniyete göre kitleler sürüdür. Doğal olarak
güdülmeleri gerekir. Kendileri de yönetmek için doğmuşlardır. Aslında seçimi
bile yeterince güçlendiği zaman ortadan kaldıracağı gereksiz bir formalite
olarak görür. Bu nedenle faşizm seçimlerde hile yapmakta hiçbir beis görmez,
seçim sonucunu beğenmediğinde iptal eder, o da olmazsa seçilenleri görevden
alır ve yerine kendi kapıkullarını atar. Bu açıdan kayyum saldırısını Kürdistan’dan
Türkiye’ye doğru daha da geliştirebilir. Bu açıdan onu durdurabilecek olan
yegâne potansiyel güç antifaşist demokrasi ittifakıdır.
Öte yandan faşizmin yükseltilecek
bütünsel bir direnişle aldığı bu karara bin pişman hale gelmesi büyük bir
olasılıktır. İlk günkü eylemlerde anaların polis saldırısı altındaki tutumları
bunun işaretidir. Her türlü saldırıya rağmen demokratik eylemde, serhildanda
ısrar etmek bu sonucu doğuracaktır. Kürt halkının onun iradesini hiçe sayan bu
kararları kabul etmeyeceği ve bu faşizmi kıracağı nettir. Fakat demokrasiye
duyarlı her kesimin hareket geçmesinin önemi büyüktür. Antifaşist direniş
yaygınlaşıp derinleştikçe faşist şeflerin hesap günleri gelecektir. Direniş
büyütüldükçe bu sonuç her gün daha da yakınlaşacaktır.
Kendal BAGOK
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html