30 Mart 2011 Çarşamba Saat 14:57
Türkiye Cumhuriyet Başbakanı sıfatıyla ilk defa Güney Kürdistan’ı ziyaret eden R.T.Erdoğan’ın ziyaretinin sebebi herkes tarafında oldukça merak ediliyor. Bu gezinin hem zamanlaması hem de Erdoğan’ın ziyaret ettiği yerler açısından oldukça önemlidir. Zamanlama açısından Tunus ve Mısır’la başlayan giderek bölgede domino etkisi yaratan halk ayaklanmalarına ABD ve AB’nin müdahale ederek bölgeyi tekrardan dizayn etme çabalarına Türkiye’nin müdahil olması, ikincisi ise Erdoğan’ın Irak’ta önce Irak başbakanı Nuri El Maliki ve Şiiler açısında kutsal kent olan Necef’e giderek Şii Ayetullah olan Ali Sistani ile görüşmesi ve Hz. Ali’nin türbesinin ziyaret etmesidir.
ABD, Irak deneyiminden ders çıkarmış olmalı ki bu sefer bölgede ki rejim değişikliklerine direk askeri müdahale ile değil, daha fazla demokrasi ve daha fazla özgürlük talepleriyle sokağa dökülen halkların isyanlarına yön vererek müdahale etmektedir. ABD bu yöntemle hem uluslar arası arena da müdahalesine meşruluk kazandırıyor hem de uluslar arası güçlerin desteklerini almaktadır. ABD, büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde bölgede ki halk ayaklanmalarına yön vererek Sünni mezhebe dayalı ılımlı İslam hattı oluşturmaya çalışmaktadır.
Türkiye’nin Libya müdahalesinde aktif olarak yer alması ve NATO karargâhının İzmir’de kurulması ise Türkiye için yeni bir durumdur. Bu güne kadar hem ABD hem de bölgede ki statükocu güçlerle dirsek teması içinde olan ve her iki tarafı da bir şekilde idare ederek kendi statükocu ömrünü uzatmaya çalışan Türkiye Libya müdahalesinde yer alarak tarafını belirlemiş oldu. Libya müdahalesi gündemde iken Türkiye başbakanı R.T. Erdoğan’ın NATO’nun ne işi var orada demesi Türkiye’nin orta yerde oynayan politikasının bir sonucuydu. Daha sonra ABD’nin AKP hükümetiyle yapmış olduğu gizli görüşmelerde artık Türkiye’nin tavrının netleştirilmesi gerektiği söylendi. Ya bölgede ki statükodan yana tavır takınarak İran’ın yanında yer alacaksın ya da ABD’nin yanında yer alarak bölgede ki değişime müdahil olacaksın denildiğini tahmin ediyorum.
İşte Türkiye başbakanı Erdoğan’ın dün Irak’a yapmış olduğu geziyi de ABD’nin kendisine vermiş olduğu yeni rol çerçevesinde değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum. Her ne kadar Türkiye taraf olarak ABD’nin yanında yer almışsa da yaşamış olduğu Kürt sorunundan kaynaklı Suriye ve İran’daki radikal değişimlere karşıdır. Bundan dolayı mevcut rejimlerin tümden gitmesinden ziyade bazı reformlarla süreci geçiştirmesinden yanadır. Kendisi Irak’a geldiği gün kendi MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı da Suriye’ye göndermiş yine bizzat kendisi birkaç defa Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat ile telefon görüşmesi yapmıştır. Irak’a gelerek Nuri El Maliki ve oradan Şiiler için kutsal kent olan Necef’e giderek hem Hz. Ali’nin türbesini ziyaret etmesi hem de İran’ın Kum kentinde büyüyen Ayetullah Sistani ile görüşmesi İran’a ABD ile içinde olduğum ilişkilerden tedirgin olmanı gerektirecek bir şey yoktur dedi. Her ne kadar ABD ve NATO ile birlikte hakaret etmiş olsam da hala bölgede ki statükodan vazgeçmiş değilim mesajı verilmek istendi.
Erdoğan’ın Hewler Ziyaretinin İçerdiği Mesajlar
Türk başbakanın Kürdistan’a gelerek Kürdistan bölge başkanı Sayın Mesut Barzani ile görüşmesinin ise dört temel nedeni var.
Birincisinin Türk devletinin ABD ve NATO tarafında verilen yeni rolü gereği Güney Kürdistan bölgesinin resmi tanınması ki bunun ABD dayatması olduğu gerçeği var. NATO tarafından İtalya’da Sayın Mesut Barzani barış ödülünün vermesi ve ödül verilirken NATO, Irak, İtalya bayraklarının yanı sıra Güney Kürdistan bayrağının da yer alması ise Mesut Barzani’yi ön plana çıkarmak istediklerinin işareti olarak okumak gerekiyor. NATO’nun Güney Kürdistan’ı tanımış olduğu çerçeve de Türkiye’nin de tanıması gerektiği dayatmasında bulunmuşlardır.
İkinci neden Kerkük’ün Kürdistan’a dâhil edilmemesi ve bu yönlü çabaların Türkiye’nin hiçbir şekilde kabul etmeyeceğidir. Kerkük için Türkiye’nin ön gördüğü çözümünün idari olarak bağımsız, coğrafik olarak ta Irak’a bağlı olması olduğunu ve aynı şekilde Kerkük’ün idari işlerinde Türkmenlere daha fazla yer verilmesi mesajını Barzani’ye vermek istedi. Biliniyor bir süre önce Kerkük’ün Kürt olan il meclis başkanı ve Kerkük valisini bilinmeyen nedenlerle görevlerinden istifa etmişlerdi. Erdoğan’ın Hewler’e geliş saatlerine doğru Kerkük valisi ve il meclis başkanı belirlendi. Kerkük valiliğine Kürt biri atanırken il meclis başkanlığına Türkmen Hasan Turan seçilerek Erdoğan’a bir jest yapıldı.
Üçüncü neden Suriye’de baş gösteren halk ayaklanmasına Kürtlerin dâhil olmaması için Güney Kürtlerinden yardım istemek, Suriye’de olası Kürt ayaklanmasında PKK ve PYD’nin etkin olmaması için çaba içinde olmalarını istemektir. Ne tesadüftür ki aynı günlere denk gelecek bir şekilde KDP’nin Batı Kürdistan(Suriye Kürdistan’ı) uzantılı bir örgütün başında bulunan Hekim Beşar isimli bir şahıs bundan birkaç gün önce Suriye hükümet yetkilileri ile görüştükten sonra Güney Kürdistan’a geçerek Güneyli yetkililerle görüşerek Suriye hükümetinin taleplerini ilettiği bilgisini aldık. Almış olduğum bu bilgiye göre Suriye yetkilileri Güneyli güçlerden Kürtlerin ayaklanmasının önüne geçme, Güney Kürdistan’da Suriye’de ki ayaklanmalara destek amaçlı yapılacak eylemliklere izin vermeme, özelikle de PYD’nin yapacağı eylemliklerinin önüne geçmesini, Suriye’de PYD dışında ki tüm Kürt örgütlerin bir araya toplayarak PYD karşısında güç birliği yapılması, Suriye’de olası Kürt ayaklanmasına PYD dâhil olursa Türkiye müdahale eder propagandasının halk arasına yayarak halkı korkutma gibi bir stratejinin izlenmesi gerektiği iletilmiş.
Dördüncü neden ise AKP’nin seçim stratejisi çerçevesinde KDP, YNK ve bölgede ki diğer güçlerden talepleridir. AKP Kuzey Kürdistan’da başlayan halk isyanının kendisine seçim çalışmalarında ciddi sıkıntı yaratacağını iyi biliyor. AKP seçim çalışmalarının yanı sıra Kuzey Kürdistan’da ciddi güven kaybı yaşadığı ve oyalama taktiği dışında bu güne kadar en küçük bir adım atmadığı gibi her gün siyasi alana yönelik yapmış olduğu operasyonlarla inandırıcılığını büyük oranda yitirdiğini iyi biliyor. AKP Kuzey Kürdistan’da ki seçim çalışmasını Güney Kürdistan üzeri yapmak istemektedir. İzleyeceği dolaylı strateji için bundan bir ay önce başta KDP, YNK, Goran hareketi, Komala İslami, Yekgırtu İslami, Awene, Hewlati v.b Güney Kürdistan’da ne kadar dergi, gazete, TV ve radyo varsa her birinden bir iki ya da üç muhabir alarak Türkiye’ye götürmüş. Bunları beş yıldızlı otellerde ağırlayarak başta Cemil Çiçek, Ahmet Davutoğlu, Mir Dengir Fırat, Erdoğan’ın danışmanları bunlarla görüşerek seçim sürecinde nasıl bir strateji izleneceği anlatılmıştır. İsmini vermek istemeyen ve bizzat orada bulunan muhabir şunları ifade etti: öncelikle toplu olarak sohbetlerimiz oldu toplu sohbetlerinin yanı sıra grupta ayrı ayrı bizimle görüştüler. Örneğin KDP, YNK, Goran ve diğer İslami basın gruplarıyla ayrı ayrı görüştüler. Bana ulaşan bilgiye göre seçimler yaklaştığında KDP basını Kuzey Kürdistan’ın sınır bölgelerine yönelik programlar yapacak, YNK basını Güney Kürdistan’da ki Kuzeyli işçilere dönük program yapacak, Goran ise CD çıkararak dağıtacak ve İslami gruplar ise yoğun dini propaganda ile AKP’nin Müslüman bir parti olduğu propagandasının yapılması gerektiği istenmiştir.
Erdoğan’ın Irak ve Güney Kürdistan’a yapmış olduğu geziyi sadece Hz. Ali türbesine bir ziyaret, hava alanı, dört banka ve Hewler’de ki Türk konsolosluğunun açılışından ibaret görmek safdillilik olur. Peki, Erdoğan bu geziyle vermek istediği mesajlar yerini bulacak mı? Onunda zor olduğunu düşünüyorum. Ne İran o kadar saftır ne de Kürtler eskisi gibi Erdoğan veya Türk devletine tümden tabi olacak durumdadırlar. Bunun için Erdoğan’ın çabalarının beyhude çabalar olduğunu düşünüyorum.
Yusuf Ziyad
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info