01 Mart 2010 Pazartesi Saat 16:24
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Dünya emekçi kadınlar günü 8 Mart yüzüncü yılı vesilesiyle
ANF’ye konuşan KJB Koordinasyon Üyesi Sozdar Avesta, Kürdistan Özgür Kadın
Hareketi’nin bir yıllık mücadelesini ve 2010 yılı planlamasını değerlendirdi.
“Özgürlük mücadelemizi yükseltelim, tecavüz kültürünü aşalım şiarıyla yeni bir
kampanya başlattıklarını belirten Avesta, Kürt kadınlarının birliği ve dünya
kadın kurultayının oluşturulmasını hedeflediklerini söyledi.
*Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi olarak siz de kadın
özgürlüğü konusunda iddia sahibisiniz. Geçen yılda bu kapsamda önemli
çalışmalarınız oldu. Mücadelenizin geçen yılki kazanımları nelerdir? 2010
yılına nasıl bir iddia ile girdiniz?
-Kürdistan Özgür Kadın Hareketi olarak 8 Mart 2010 yılını
karşılamaya hazırlandığımız bu dönemde öncelikle yıllardır kadınların dünyanın
dört bir yanında bütün zorluklara rağmen hiçbir zorluğa boyun eğmeden cılız da
olsa sesini hep yükseltmeye çalışan, direniş geleneğini sürdürmeye çalışan
mücadeleci kadınları, emeğine sahip çıkmaya çalışan kadınları, cins bilincini
korumak geliştirmek ve bu temelde kadın birlikteliğinden yana olan bütün
kadınları, anaları saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bu direnişçi mücadeleci
günde, mücadelelerinde başarılar diliyorum. Bu gün vesilesiyle Kürdistan’ın
dört parçasında, yurt dışında, bulunduğu her alanda, dağların doruklarında,
dört duvarın arasında, sokaklarda, yaşamın bütün alanında hiçbir zaman
kendisine zorla içirtilmek istenen egemenlikli zihniyeti ve sistemi
kabullenemeyen başta Kürdistanlı kadınları ve bütün kadınları selamlıyorum.
Biz Kürdistan Özgür Kadın Hareketi olarak bu 8 Mart’ı çok
önemli bir düzeyde karşılıyoruz. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin yıllara
dayanan mücadelesi önemli bir aşamaya gelmiştir. Bu gün vesilesiyle bütün dünya
kadınlarıyla hareketimizin ulaştığı düzeyi paylaşmanın ve birikimimizi,
deneyimimizi onlara ulaştırabilmenin heyecanını ve coşkusunu yaşıyoruz.
Kürdistan Özgür Kadın Hareketi her şeyden önce bütün dünya kadın hareketlerinin
emeklerini, mücadelelerini, yarattıkları bütün bu değerlerin bilincinde olup
hiçbir zaman kendisini bu tarihi mirastan kopuk ele almadı. Bundan hareketle
özellikle 1857’den bu yana başta Clara Zeltkin, Rosa Luksenburg, Aleksandra
Kollontay, Jan Dark, Leyla Kasım, Zilan ve Beritanların bu geleneğin birer
öncüsü olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu değerlere bağlılığımızın bir gereği
olarak bu değerlerin mutlaka yaşatılıp giderek kadınların kurtuluşuna
evriltmemiz gerektiğinin, kadının kurtuluşunun ancak ve ancak öz örgütlülüğü ve
öz bilinci ile gelişebileceğinin bilincindeyiz. Başkan Apo tarihi çelişkiyi
çözüp bu sorunun köklü bir çözümünü ortaya koyarak, kadının özgürlüğü ile
toplumun özgürlüğünü bütünlüklü bir biçimde ele alarak kadın hareketimizin
felsefesini oluşturmuştur. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi olarak Başkan Apo’nun
ideolojik, felsefik, örgütsel, eylemsel, sistemsel olarak kadının kurtuluşu
ekseninde geliştirmiş olduğu kadın özgürlük çizgisinin ulaştığı düzeyin
bilincindeyiz. Hareket olarak yirmi dört yıldır özgün bir örgütlülüğe sahibiz.
Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin otuz yıllık mücadelesinde her alanda yer
almışız. 1987’den bu yana ise çeşitli isimler değiştirmiş olsak da ilk
örgütlememiz 24 yıl öncesine dayanmaktadır. Kürdistan yurtsever kadınlar
birliğinin ideolojik doğrultusunu, felsefik bakış açısını, örgütlülük modelini
ve özgünlüğünü koruma kararlılığı temelinde 8 Mart 1987 deki ilk çözümleme ve
perspektifler kadınlara ve kamuoyuna duyurulmuştur. O günden bu güne özellikle
8 Mart mirasını kendisine esas alan, bu doğrultuda, mücadele çizgisine de bağlı
kalınarak, her 8 Mart’a yeni bir misyon biçerek her 8 Mart’ı bir hamleye
dönüştürme mücadelesi geliştirilmiştir. 8 Mart 1995’te birinci ulusal kadın
kongremizi gerçekleştirdik. YAJK örgütlüğü ile Kürdistan ve Ortadoğu
coğrafyasında ilk kez özgün bir örgütlenme çerçevesinde kadının kendi emeği ve
yaratımıyla birinci kongresini toplamıştır. Bu çalışmaların sonucunda kadın
bilinci ve özgün bir örgütlülüğü geliştirilmiş ve öz iradesi, cins bilinci ve
kadın bakış açısıyla özgünlüğünü giderek daha da derinleştirmiştir.
8 Mart 1998’de Başkan Apo, kadın kurtuluş ideolojisini bütün
dünya kamuoyuna ilan edilerek, kadınlara en büyük hediyeyi vermiştir. 1999’da
uluslararası komplocu güçler kadın özgürlük çizgisinin mimarı, yaşam öğretmeni
olan Başkan Apo’yu tasfiye ederek kadınların özgürlük umudunu yok etmek,
mücadele azmini kırmak istediler. Buna karşılık kadın hareketi Başkan Apo’nun
öğretisi temelinde 8 Mart 1999’da partileşme kararı aldı. Parti ilkelerini
felsefesini, yaşam iddiasını, kararlılığını bir kez daha ortaya koyarak
komplocu güçlere, egemenlikli zihniyet sahiplerine, zorba güçlere, kadın
düşmanlarına karşı bu anlamda kadın cephesinden çok güçlü bir cevap verdi.
Bunlardan da anlaşılacağı gibi Kürdistan Özgür Kadın Hareketi tarihe kök
salmış, tarihin derinliklerindeki kadının emeklerine, mirasına daha fazla sahip
çıkarak, bu mücadeleyi sürekli kılarak, kendi cephesinden tarihsel adımlar
atarak cevap olmaya çalışmıştır. Şüphesiz Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin
yarattıkları sadece Kürt kadınlarını bağlamamaktadır. Kürdistan Özgür Kadın
Hareketi bu anlamda bütün dünya kadınlarına ilham verebilecek, deneyim ve
tecrübeleriyle yol gösterebilecek, örgütlülük düzeyiyle ciddi anlamda
kadınların birliğini sağlayabilecek bir durumdadır. Biz bu kapsamda böylesi bir
hazırlıkla 2010 yılı 8 Mart’ını karşılıyoruz.
*Mevcut erkek egemenlikli zihniyet karşısında kadının
bilinçlendirilmesi ve hem Kürdistanlı hem de dünya kadınlarının
bilinçlendirilmesi gerektiğinden söz ettiniz. Bu konuda ne tür çalışmalar
yürütmektesiniz?
-2005 Mart ayında ilan edilen KCK sisteminin öncü gücü Koma
Jine Bilind (KJB) özgün ve özerk kadın sistemi olarak kadının çatı
örgütlülüğüdür. Bu sistem dört temel ayaktan oluşmaktadır. Bunun ideolojik
partisi PAJK’tır. Kadın kurtuluş ideoloji temelinde örgütlenen özgür kadın
partisi PAJK öncülüğünde, kadının ideolojik, politik, örgütsel yaşam
ölçülerini, özgürlük ölçülerini, red ve kabul ölçülerini yeni bir paradigmayla,
yeni bir felsefe, yeni bir bakış açısıyla ele alıyoruz. Bu temelde kadının
bilinçlenmesine büyük katkı sunan, kadın bakış açısını geliştiren, kadın
motifli bir yaşamı ören kadın partileşmesi bunun öncü militan yapısını da
geliştirerek ciddi bir partileşme düzeyini yaşamaktadır. PAJK öncülüğünde kadın
militanlığı her alanda kendi öz gücüne dayanan, kendi bakış açısını esas alan,
ideolojik doğrultusunu yaşamsallaştıran bir düzeyi yakalamış durumdadır. Başkan
Apo’nun 1999 sonrası geliştirmiş olduğu kadın eksenli yeni paradigma
çerçevesinde çeşitli akademileri kurarak bilinç düzeyini geliştirmede önemli
bir düzeyi yakalamıştır. Zeynep Kınacı Akademisi, Ş. Beritan Meşru Savunma
Akademisi, Ş Nuda Okulu, Ş Şilan Okulu ve Kürdistan’ın bütün parçalarında
çeşitli adlarla geliştirilen akademiler, kadın bilinçlenmesini esas alan
eğitsel faaliyetlerdir. Bütün alanlarda, kadrolarımızda ortak bir bilinç, ortak
bir irade, ortak bir mücadele, ortak bir örgütlülük, ortak bir tarz ve ortak
bir yaşamı yaratmanın mücadelesi ve kadro ölçüleri temelinde partileşme
faaliyetimiz gelişmektedir. Bu bütün kadınlar açısından da bilinmesi,
araştırılması ve kendi pratiklerine de bu anlamda mal edilmesi gereken çok
anlamlı, değerli ve kutsal bir çalışmadır.
Partimiz PAJK öncülüğünde geliştirilen özgür kadın hareketi,
arkasında bıraktığı 30 yıllık mücadele tarihinde, kadın kurtuluş ideolojisini
bütün topluma taşırmaya çalışarak, toplumsal alanda büyük açılımlar sağlamış ve
kadının toplumsal alan örgütlülüğünü yaratarak, eşit ve adil olamayan mevcut
sisteme karşı başkaldırıyı gerçekleştiren irade ve gücü kadında yaratmıştır.
PAJK 7’inci Kongresi’nde aldığı eleştiri özeleştiri ve kendini yeniden
yapılandırma kararı temelinde, 2009 yılında bütün alanlarda parti
konferanslarını gerçekleştirmiş ve tüm militan yapımız özgürlük çizgisi ve
yaratılan değerler karşısında kendisini gözden geçirmiştir.
*Sisteminizin diğer önemli bir bileşeni de siyasal ve
toplumsal alan örgütümüz YJA’dır .
YJA’yı siyasal ve toplumsal alan örgütü olarak izah
ettiniz. Kürt kadının ulaştığı örgütlülük düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyasal ve toplumsal alanda kadın örgütlülüğü için ne tür çalışmalar
yürüttünüz?
-Toplumsal alandaki kadının özgün örgütlülüğü ve demokratik
siyasete katılımıyla tam bir toplumsal sosyal devrim yaşanmıştır. Kürdistan
kadınlarının her yıl başta 8 Mart olmak üzere sürekli bir eylemlilik çizgisi
içinde olması, düşmanın egemenlikli zihniyetinin yarattıklarına karşılık kendi
haklarını savunması, bu şiddet kültürüne karşı durması, kendi değerlerine sahip
çıkma iradesi her geçen gün daha da gelişmiştir. Toplumsal alanda kendi kent
meclislerini kurarak, komünlerini yaratarak örgütlülüğünü en ücra köşelere
taşırarak bütün alanlarda özgün örgütlülüğünü derinleştirerek özgün
örgütlülüğünü yaygınlaştırmıştır. 2007, 2008, 2009 yılı 8 Mart ve Newroz
serhıldanlarındaki kadının çıkışı demokratik sosyal devrim olarak
değerlendirildi. Bu tespit yerindedir. Bir devrim niteliğindeki bu başkaldırı günümüze
kadar devam etmektedir.
Bu süreçteki önemli bir kazanımımız da toplumsal ve siyasal
alanda kadının demokratik siyasi çizgisini netleştirmesidir. Toplumsal alanda
ise kadın bilincini geliştirerek çeşitli dernek, vakıf, kadın parkları ve kadın
eğitim akademilerini örgütlemesi olmuştur. Her ne kadar geç kalınmış bir
çalışma olsa da bu süreçte atılan adımlar önemlidir. Kent mahalle meclisleri ve
öz savunma temelinde komün düzeyindeki örgütlülüğü en çok üzerinde durduğumuz
bir örgütlenme alanı olmuştur.
*Sizi diğer kadın hareketlerinden farklı kılan yönünüz
nedir?
Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin diğer önemli bir bileşeni
ve diğer kadın hareketlerinden temel farkı öz savunma ve meşru müdafaa gücü
olan YJA-Star(Yekineyen Jinen Azad) örgütlülüğüdür. 2008 yılının sonunda
gerçekleşen YJA-Star konferansı özgür kadın militanlığının ölçülerini daha
keskin bir biçimde ortaya koyarak ‘Zilanlaşalım Önderliğimizi özgürleştirelim’
şiarıyla bütün kadın gerilla birliklerinde meşru savunma çizgisi doğrultusunda
bir derinleşmeyi, yoğunlaşmayı ve yeniden yapılanmayı hedeflemiş ve geçen
süreçte bu konuda da önemli bir düzeyi yakalamıştır. Özgür kadın gerilla
birlikleri nicel ve nitel olarak da bir büyüme yaşamıştır. Bunun sonucunda 2009
yılında Kürdistan’ın tüm parçalarında, yurt dışında ve toplumun bütün
kesimlerinde önemli bir kadın katılımı gerçekleşmiştir. Bir kez daha şu net bir
biçimde ortaya çıkmıştır ki kadının kurtuluşu öz savunma mekanizmasının güçlü
kılınmasından geçmektedir. Öz savunmasını geliştirmeyen bir kadın hareketi
sistemin insafına terk edilen bir harekettir ve kaybetmeye mahkumdur. Diğer
hareketlerle olan farkımızda budur.
*Kadının özgürlük mücadelesinde neden kadın ordulaşmasına
ihtiyaç duydunuz?
-Geçmiş tarihimize bakıldığında kadınların bu anlamda
kendisini savunmasız, örgütsüz, bilinçsiz bıraktığını bir yönünü geliştirirken
diğer yönünü buna paralel olarak geliştiremediğini görmekteyiz. Bir parti
düzeyinde örgütlülük olsa da toplumsal alan itibariyle örgütlenememiş, elit
kalmış, toplumla bütünleşmemiştir. Bundan dolayı da daralmış, elitleşmiş,
marjinalleşmiş, tasfiye ile yüz yüze gelmiştir. Çeşitli dönemlerde silahlı
mücadele, ulusal mücadele içerisinde belli bir pratiği gelişmiştir. Ancak sorun
belli bir aşamaya geldikten sonra geleneksel bakış açısı var olan genel
sorunların çözümünün dışına çıkamadığı için yaşamsal sorunlar, toplumsal
sorunlar, cins sorunu, cins bilinci, cins örgütlülüğü tam gelişemediği için
dönemsel kalan bir direniş dönemsel kalan bir mücadele olmuştur.
Bu anlamıyla Kürdistan Özgür Kadın Hareketi bu tarihi
mirastan, tecrübe ve deneyimden büyük ders çıkararak, özgürlük çizgisinin
garantiye alınması için çok ciddi bir kadın gerilla ordulaşmasına sahiptir.
Kadınlar olarak özgürlük gerillasını yaratmak şüphesiz kolay olmamıştır. Ve
hala da bunun bin bir zorlukları mevcuttur. Ancak şu gerçeklik net bir biçimde
açığa çıkmıştır. 25 yıllık Kürt gerillasının mücadelesinin yanında kadın
özgürlük ordulaşması çok ciddi bir düzeyi yakalamış ve komutalaşmada,
militanlaşmada, özgürlük çizgisini geliştirmede ciddi bir düzeye ulaşmıştır.
Bunu biz Berivanlar, Bese Anuşlar, Beritanlar, Zilanlar, Sorxwinler, Şilanlar,
Zelaller şahsında görebilmekteyiz. Her biri birer abide bir özgürlük tanrıçası
düzeyinde kendini geliştiren, militanlaştıran, büyük bir fedakarlıkla büyük bir
özveri, büyük bir yaşam sevinci ile dopdolu, kendisini fedaice bir kadın
çizgisine adayan bu özgürlük tanrıçalarımızın büyük direnişi üzerinde gelişen
kadın ordusu Kürdistan’ın en stratejik coğrafyalarına serpilmiş durumdadır. Bu
bizim açımızdan önemli bir düzeydir. Bununda böyle bilinmesi gerekir. Biz bu
vesileyle bütün kadınlara şu müjdeyi vermek istiyoruz Kürdistan özgür kadın
hareketi Kürdistan coğrafyasını Ortadoğu coğrafyasını da aşan, ulusal sorunun
çözümünü de esas alan ancak bunu da aşan, evrensel bir ideoloji, evrensel bir
bakış açısı ve bütün kadınların kurtuluşunu programına alan ve bunu hedefleyen
bir kadın hareketidir.
*Kadın özgürlük çizginizde genç kadınlara nasıl bir
misyon biçiyorsunuz?
-Önemli ve öncü bir bileşenimizde genç kadın
örgütlememizdir. Kürdistan’ın dört parçasında komünal yaşamın ve örgütlülüğün
gelişiminde öncülük rolünün bilincinde olan bu bileşenimiz başta kuzey
Kürdistan olmak üzere diğer parçalarda da özgün ve özerk örgütlülüğünü
geliştirerek özgür kadın hareketinin nicel ve nitel büyümesine de önemli
katkıları sunmuştur. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi sürekli kendisini
yenileyen, dönüştüren bir harekettir. Genç kadının katılımı da öncü düzeydedir.
Bu gün Kürdistan’ın bütün bir coğrafyasına kadın gerilla birlikleri yerleşmiş
durumdadır. Dört parçadan ve yurt dışından katılan genç kadınlar özgürlük
hareketimizin ve çizgimizin teminatı konumundadırlar.
*Kadın özgürlük çizgisi temelin bir cins mücadelesi
yürüterek toplumu dönüştürme iddiasındasınız. Bu çizgi temelinde ırk, dil, din
gibi diğer farklılıkları nasıl ele alıyorsunuz?
-Hiçbir zaman kadınlar için sınır tanımadık. Coğrafya
tanımadık. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi dini, dili, ırkı, inancı ne olursa
olsun biz farklılıkları bir ayrıcalık, dıştalayıcılık olarak görmedik.
Farklılıklar bir zenginliktir, farklı kültürler renkler en fazla da kadın
yaratımıdır. Kadının özüdür. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Bu anlamıyla her
bir ananın, her bir kadının beş bin yıllık verili eril sistemin kültüründen kendisini
kurtarabilmesi için buna karşı mücadele içinde olması gerekir. Biz bu bakış
açısıyla hareketimizin kadın kurtuluş ideolojisi ekseninde yurduna bağlı olan,
kendi değerlerine sahiplik eden, doğa anayla ve toprakla bütünleşen kadınların
birlikteliğini savunuyoruz. Özgün örgütlülüğünü her alanda geliştiren ve
toplumsal alana ve yaşama rengini katan kadın hareketlerinin gelişmesini
destekliyoruz. Kendi yarattıklarına sahip çıkarak, mücadelesini yükselterek
egemenlikli sisteme karşı duran ortak bir mücadeleden yanayız. Bunun
geliştirilmesi temelinde her türlü desteğimizi sunmaya hazırız. Bu gün
vesilesiyle kadınları bunu sahiplenmeye çağırıyoruz.
Kadın kendi diliyle, rengiyle, bakış açısıyla, aidiyetiyle
güzeldir. Kadının bir estetiği bir güzelliği vardır. Kapitalist modernitenin
renkleri, farklılıkları ortadan kaldıran, her şeyi aynılaştıran, kültürel
kırımı dayatmaya çalışan, her farklılığı özünden boşaltan dayatmalarına karşı
kadın farkındalığı daha fazla bilinçlenme görevi ile karşı karşıyadır. Biz özgür
kadın hareketi olarak 8 Mart’ı böylesi bir hazırlık düzeyiyle karşılıyoruz.
*Geçen yıl ki kampanya sloganınız “biz kadınız, kimsenin
namusu değiliz, namusumuz özgürlüğümüzdür dediniz. Bu yıl “özgürlük
mücadelemizi yükseltelim, tecavüz kültürünü aşalım şiarıyla kampanya ya devam
ediyorsunuz. Bu kampanya ile neyi hedefliyorsunuz? “Tecavüz kültürü derken
neyi anlatmak istiyorsunuz?
-Geçen yılki kampanyamızın sloganı bilindiği gibi “biz
kadınız kimsenin namusu değiliz namusumuz özgürlüğümüzdür . Bu kampanyayla çok
önemli bir düzeyin yakalandığına inanıyoruz. Kampanyamız sadece bir namus
kavramıyla sınırlı kalmama namusu salt kadın bedeniyle ele alınmaması
noktasında büyük bir çaba sahibi oldu. Giderek namus kavramının yeniden
tanımlanarak, bunun cins, ulusal ve insani boyutu bu kampanya vesilesiyle
yeniden tartışmaya açıldı. Biz bunu bir adım daha ileriye taşırarak, “ özgürlük
mücadelemizi yükseltelim, tecavüz kültürünü aşalım şiarıyla yeni bir kampanya
başlatmış bulunuyoruz.
Bu sloganla nasıl bir mesaj vermek istediğimiz şüphesiz
değerlendirilmeye değerdir. Bilindiği gibi tecavüz kültürü zorla el koymadır.
Tecavüz sadece bir kadın bedenine indirgenmemelidir. Tecavüz kültürü beş bin
yıllık egemenlikli erkek sisteminin felsefesi haline gelmiştir. Her şeye zorla
el koyan, talan eden, işgal eden, şiddetle sahip olmaya çalışan bir kültürdür.
Zihinsel boyutu, felsefik boyutu, psikolojik boyutu var. Yaşamın her alanına
sindirilmiş, kabul ettirilmeye çalışılmış, bir yaşam biçimi haline gelmiştir.
Toplumsal cinsiyetçiliğin bunun üzerine geliştiği böylesi bir sistem ve yaşam
kültürü içerisinde kadının yeri kalmamıştır. Tecavüz kültürü kadın üzerine
tahakkümünü kuran erkek zihniyetinin, kadının ruhunu, fiziğini, bakış açısını,
yaşamını bir atom gibi paramparça etmesidir. Kadın adına hiçbir şey
bırakmamıştır. Kadın bu eril zihniyet karşısında tir tir titremektedir.
Toplumsal ahlak ölçüleri bitirilmiştir. Bu gün eğer dünyanın dört bir yanında
her gün yüzlerce kadın tecavüze maruz kalıyorsa, eğer dünyanın birçok yerinde
hala kadın erkekle eşit statüye sahip değilse, eğer kadın hala katlediliyor, intihar
etmeye sürükleniyor, diri diri toprağa gömülüyor ve recm ediliyorsa şüphesiz bu
tecavüz kültürünün sonucudur. Bu da bir tecavüzdür. Bütün toplumun
derinliklerine kadını yerleştirerek, her türlü zorbalığı hakimiyeti
cinsiyetçiliği kadın üzerinde deneyerek, kadını düşürerek topluma hakim olmaya
çalışan bir sistem var. Önderliğimiz bunu beş bin yıllık verili sistemin
tecavüz kültürü olarak değerlendirdi. Bu çok önemli bir tarihsel tespittir.
Katıldığımız bir tespit, aşmamız gereken bir kültürdür. Biz tecavüz kültürünü
bu biçimde tanımlıyoruz. Ortadoğu’da ve dünyanın birçok bütün alanlarında hala
kadın bu kültürün esiridir. Bu kültürü en fazla kapitalist modernite
geliştirmiştir. Kapitalist sistem modernlik ve kadın hakları adı altında kadın
bedenini, yaşamını pazarlara sürükleyerek, reklamlara konu ederek, film
sahnelerine çekerek, kadını bütün manevi dünyasından kopartıp pornoya, fuhuşa
kurban ederek kendisini kurumlaştırmıştır. Bu toplumsal ahlakın dibe
vurmasıdır. Kadının bittiği yerde toplum bitmiştir. Kadın özgürlüğü toplumun
özgürlüğüdür.
*Yaklaşık bir ay önce Adıyaman’da Medine isminde bir genç
kız diri diri toprağa gömüldü. Ortaçağı anımsata böylesi uygulamaları ve
zihniyeti aşmada, başlattığınız bu kampanya tek başına ne kadar yeterli
olacaktır? Kampanyanın temel hedefi nedir?
-Bu kültüre karşı savaşımımız şüphesiz salt bir kampanya ile
sınırlı değildir. Bu kampanya bunun sembolik bir adımıdır. Bu kampanya daha
fazla toplumu ideolojik, yaşam, örgütlülük boyutu ile bilinçlendirmedir Kadının
kendisini bu zeminden kurtarma mücadelesidir. Biz bu tecavüz kültürünü ancak
böyle aşabiliriz. Bu gün yaşananları Kürt toplumunun direnişle geldiği düzeye
karşılık düşmanın sistemsel bir oyunu olarak da ele aldığımızı belirtmemiz
lazım. Örneğin daha dün Adıyaman da Medine adında bir genç kızın diri diri
toprağa gömülmesi Kürt halkının kabullenebileceği bir şey değildir. Gerici
sistemin bizim kültürümüz dışında olan bir yaşam tarzını Kürdistan’da Kürt
kadınına, genç kızlarına dayatması ahlaki olmadığı gibi Kürt halkının da bunu
kabullenmemesi lazım. Kürt halkının buna karşı durması lazım. Egemenlikli
sistem bilinçli olarak buna göz yummaktadır. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin
gelişimini gölgelemek için töre cinayetlerini, katletmeleri gündemimize sokmaya
çalışan bir eril sistem söz konusudur. Bunun böyle çözümlenmesi lazım. Biz
halkımız tarafından buna karşı konulması gerektiğini, halkımızın bunu hak
etmediğini düşünüyoruz. Kürdistan’ın özgürlük dağlarında binlerce kadının fedai
bir tarzda örgütlendiği bir yerde, milyonlarca kadının sokaklarda her gün
özgürlük arayışına düştüğü bir yerde Kürt kızlarını diri diri toprağa gömmek
elbette ki var olan bu gerçekliğe göz yummak demektir. Buna karşı direnmek
lazım. Aynı yerde aynı mekanda Müslüm Doğan yoldaşın 15 Şubat’taki cevabı
vardır. Aynı yerde bir genç kız ve bir genç erkek arkadaşımız. Bu ikisi bir
çelişkidir. Bu zihniyete karşı Önder Apo’nun deyimiyle, kendi şahsındaki
egemenlikli erkeği öldürerek Viyanlarla, Zilanlarla, Beritanlarla yoldaş olma
arayışı çok değerli, çok kutsal çok büyük bir ruhtur, büyük bir direniştir. Bu
vesileyle ben bu ruhu bu direnişi selamlıyorum. Özgür erkeğin özgür kadınla
buluşmasıdır. Özgür kadın hareketi bu kültüre dur demek, bunun önüne geçmek,
bunu aşmak için kampanya düzenliyor.
Kampanyanın diğer bir hedefi de örgütsüz tek bir kadının
bırakılmamasıdır. Her alandaki her kesimdeki kadına ulaşılmalıdır. Aydın,
esnaf, işçi, ırgat kadına, varoşlarda yaşayan kadına, hatta sistemin kendi
ağına düşürmüş olduğu genel evdeki kadınlara ve toplumun her alanındaki kadına
bu şiarla ulaşmalıyız. Bu tecavüz, şiddet kültürü karşısında kadını
örgütlemeliyiz ve bir direniş çizgisine çekmeliyiz.
*Bu yıl 23 Şubat’ta yayınladığınız mesajınızda 2010
yılının 8 Mart’ının temel şiarı olarak Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü
kadının özgürlüğüdür dediniz. Kadının özgürlüğü ile Öcalan’ın özgürlüğü
arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz?
-Bazı kadın hareketleri, özellikle feminizm adı altında
hareket eden bazı oluşumlar, çok dar dogmatik, geleneksel bir bakış açısıyla
Başkan Apo’yu bir cins olarak tanımlanmaları, bundan dolayı da Kürdistan Özgür
Kadın Hareketi’nin Başkan Apo’yu sahiplenmesine, kendi önderi olarak
tanımlamasına anlam veremediklerini biliyoruz. Biz Kürdistan Özgür Kadın
Hareketi ve Başkan Apo’nun bütünlüklü ele alınması gerektiğine inanıyoruz.
Başkan Apo Kürdistan özgürlük mücadelesine kırk yılını vermiş bir önderdir.
Kadın sorununa ise ömrünü vermiştir. Tamı tamına elli yıllık bir mücadelesi söz
konusudur. Çocukluğundan başlayarak günümüze kadar kadınla doğru yoldaşlık
yapma, eşit davranma, kadını bilinçlendirme, kadınla yaşanılır bir düzeyi
yaratma çabası en temel çalışması olmuştur. Bu çalışmayı kutsal ve değerli
bulmuştur. Büyük bir özveri temelinde kadın özgürlük çizgisine hizmet etmeyi ve
emek vermeyi esirgememiştir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Biz bu temelde diğer
bütün kadınları önderliğimizi doğru okumaya, paradigmasını ve felsefesini daha
derinlikli görmeye ve doğru çözümlemeye davet ediyoruz. Salt bazı kavramlarla
onu yorumlamak, ad koymak gerçekçi değildir. Sosyalizme, demokrasiye sahip
çıkmak adına bu kavramları kullanan dile getiren erkek olduğu için ret etmek ne
kadar mantıksızsa, Başkan Apo’yu da sadece fiziki bir cins olarak ele almak
sakat ve dar bir bakış açısıdır. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi Başkan Apo’nun
bir yaratımıdır. Özgür kadın hareketinin ideolojisini geliştiren, ilkelerini
ortaya koyan, kadını bu anlamda bilinçlendiren Başkan Apo’dur. Kadın sistemini
ataerkil egemenlikli zihniyete alternatif olarak ortaya koyan, komünal yaşam
değerlerini bir yaşam felsefesi olarak geliştiren ve bu anlamıyla kadını bir
sisteme evrilten, kadının tarihsel yaşam içerisindeki var oluşunu daha kapsamlı
bir biçimde ortaya koyan Başkan Apo’dur. Başkan Apo erkekliği, egemenlikli
zihniyeti, egemenlikli yaşam tarzını kendisinde öldüren, mahkum eden, kadın
bakış açısıyla, kadın yaşam tarzıyla, felsefesiyle giderek kadın doğasını kendi
şahsında doğallaştıran bir önderliktir. Başkan Apo kadının ideolojik, felsefik
önderliğidir. Bu konuda kadının yaşam gerçeğidir. Bu anlamda başta Kürt
kadınının ve tüm kadınların var oluş gerekçesidir. Bu inançla yedinci
kongremizde “Başkan Apo’nun özgürlüğü kadınların özgürlüğüdür dedik.
21. yy da kadın dünyasını yaratmanın, kadınlarla yeni bir
dünya yaratmanın önderliğini esir almak egemenlikli güçlerin temel hedefi
olmuştur. Bütün kadınlar da Başkan Apo’nun özgürlüğü mücadelesine katıldığı
müddetçe ve Başkan Apo özgürleştikçe kendi özgürlük değerlerine sahip
çıkabilir. Bundan hareketle Başkan Apo’nun özgürlüğü kadınların özgürlüğüdür.
Özgür kadın hareketi olarak da bizim boynumuzun borcu özgürlük yoldaşımızı,
Önderliğimizi özgürleştirmektir. Bu anlamda Önderlikle özgürlük sözleşmemiz
var. Biz özgürlükte sözleşmişiz. Biz Önderliğimizin özgürlüğünü gerçekleştirme
hedefiyle bu yıl ki 8 Mart’ının temel şiarına “Önderliğimizin özgürlüğü
kadınların özgürlüğüdür , “özgürlük mücadelemizi yükseltelim tecavüz kültürünü
aşalım dedik. Tecavüz ve şiddet kültürüyle elde edilen bu kültürü, bu sistemi
yıkalım yerle bir edelim, bunun dışında kadın eksenli kadın bakış açısı,
özgürlük felsefesiyle kadınların da erkeklerinde cinslerin eşit düzeyde
yaşayabileceği bir dünyayı yaratalım.
*Hedef olarak dünya kadın birliğini yönelik önünüze bazı
çalışmalar koyduğunuzu ve bu kapsamda dünya kadınlarına bir bildirge
yayınlayacağınızı kamuoyuna açıkladınız. Bu bildirgenin içeriğine ve
hedeflerine ilişkin bazı ipuçları verebilir misiniz?
-Biz Özgür Kadın Hareketi’nin dördüncü kurultayını 2009
Haziran’ında gerçekleştirdik. Bu kurultayımızda ulusal özgürlük ve toplumsal
sorunlarımız yanında cinsimizin özgürleştirilmesi, cins mücadelemizin
geliştirilmesi, dünya kadınlarıyla bu mücadelenin paylaşılması ve
ortaklaştırılması açısından önemli bir kararlılaşmayı yaşadık. 8 Mart’ın
yüzüncü yılında kadınların bir araya gelmesini, birliğinin sağlanmasını bir
görev olarak önümüze koyduk. Bizce yüzüncü yıla verebileceğimiz en anlamlı
cevap dünya kadınlarının birliğini sağlamaktır. Ulus devlet mantığından
kaynaklı, kadını çeşitli sınırlara hapseden, kadına egemen olan, kendi
sınırları dışındaki sorunlarla çok fazla ilgili olmayan tarz ve yöntem başarılı
olamaz. Kadınların sorunları birdir. Ortaktır. Biz buna inanıyoruz. Coğrafik
ayrılıklar olabilir. Ulusal anlamda farklılıklar olabilir. Toplumsal sorunlar
açısından çok farklı boyutları olabilir. Ancak kadının bulunduğu her alanda
kapitalist sistemden ve ulus-devlet mantığının yarattığı tecavüz kültürü ve
bakış açısından kaynaklı çok derin tarihi ve ortak sorunları vardır. Biz bütün
sorunlarımızın ortaklaşmasının önemli olduğu kadar, buna karşı da ortak bir
mücadeleyi yürütmemiz gerektiğine inanıyoruz. Her hangi bir coğrafya parçasında
kadına dönük uygulanan şiddet, katletme bütün kadınlara karşı sürdürülmüştür.
İran’da namus adı altında kadının boynuna ilmik çekilip idam edilmesi,
Afganistan’da 9 yaşında küçücük bir kızın 80 yaşındaki erkekle zorla
evlendirmesi, kapitalist modernitenin her türlü manevi değeri hiçe sayan fuhuş
evlerinde kadın bedenini bir sektör olarak sunması söz konusudur. Bu anlamda
Avrupa ülkelerinde, Orta Asya’da, Uzak Doğu’da, Ortadoğu’da ve dünya genelinde
kadınlar bu kültürün ağır baskısı altındadırlar. Bundan yola çıkarak kadınlar
ortak bir mücadele platformunda birleşmelidirler.
1910 yılında Kopenhag da sosyalist kadın konferansının
toplanmasının üzerinden yüz yıl geçti. Bu yüz yıllık mücadele mirasına da bağlı
kalarak bu konuda dünya kadın kurultayını örgütlemeye çağrımız var. Dünya
kadınlar kurultayını toplayarak, bütün coğrafyalardaki kadınlar bir araya
gelerek, temsilcilerini göndererek, mücadele deneyimlerini paylaşarak ortak bir
kadın platformunun kararlaşmasına, ortak bir kadın rengini açığa çıkarak bir
kadın dünyasına doğru yol alabiliriz. Biz bu adımı atmaya hazırız. Tecrübe ve
birikimlerimizi kadınlara vermeye hazırız. Bu yaratılanlar bütün kadınlara mal
oldukça değerlidir, anlamlıdır. Biz kendi mücadele alanımızda kadınlarımızı
birleştirerek, örgütleyerek mücadelemizi güçlendirerek, dünya kadınlar
birliğini yaratacağımıza inanıyoruz.
*8 Mart mesajınızda Kürt kadınlarının birliği için “Kadınlar
cephesinden kendi demokratik birliğini sağlamış bir halk diğer bütün alanlarda
da en kalıcı ve güçlü birlikleri sağlayacaktır diyorsunuz. Kürt kadınının
örgütlenmesine yönelik önümüzdeki süreçte nasıl bir eylem planınız var?
-Mücadelenin bu gün yoğunluk kazandığı alan Kürdistan
coğrafyasıdır. Kürdistan Özgür Kadın Hareketinin örgütlülük düzeyi, hazırlık
düzeyi, özgürlük mücadelesi konusundaki kararlılık ve iddialılık düzeyi
küçümsenmemelidir. Kürdistan Özgür Kadın Hareketi toplumsallaşan, kendini sistemleştiren,
yaşamın bütün alanlarına nüfus eden bir harekettir. Kürdistan Özgür Kadın
Hareketi Kürdistan’ın salt bir parçasında değil dört parçasında örgütlülüğe
sahiptir. Ancak bu düzeyimize rağmen hala bütün bir toplumu kucaklayacak, bütün
kadınları kapsayacak bir birliktelik tam sağlanmamıştır. Ulusal mücadele
yürüten bir hareket olarak da Kürt ulusunun demokratik özgürlük sorunları
vardır. Bu gün dünyanın hiç bir coğrafyasında kırk milyonu aşkın bir halkın
kimliksiz, kültürsüz, olmadığını biliyoruz. Başkan Apo önderliğinde otuz beş
yılı aşkın bir süredir verilen özgürlük mücadelesi çok ciddi bir düzey yarattı.
Gelinen aşama artık Kürt ulusal mücadelesinin kazanımlarının yanında Kürt
kadınlarının birliğinin yaratılmasının gerekliliğini ve aciliyetini dayatmaktadır.
Biz bu temelde tüm parçalarda, yurt dışında ve dünyanın dört bir yanına
savrulmuş, göçertilmiş kadınlarımızı bir birlik çatışı altında toplama görevini
önümüze koymuş durumdayız. Cins mücadelesinden kaynaklanan sorunların ve ulusal
aidiyet temelinde çıkan sorunların giderilmesi temelinde Kürdistan kadınlar
cephesinde demokratik birliği sağlamak önemli bir görev ve sorumluluktur. Bütün
alanlarda en kalıcı, en güçlü birlikleri bu tarzda sağlayabiliriz.
Önümüzdeki süreçte Kürt kadınlarının birlik platformunu
örgütlemek bizim açımızdan çok önemlidir. Kadınların ortak öngörüsüyle, ortak
planlamasıyla, ortak perspektifiyle bir araya gelebileceğimize inanıyoruz. Kürt
kadınına, Kürt toplumuna dönük var olan soykırım, tasfiye, katliam, vahşete
karşı mücadele etmek, bir birlik platformu temelinde karşı koymak kürt
kadınının en başta gelen görevlerinden biridir. Kürt kadınlarının artık bir
araya gelmesinin zamanının gelmiştir. Hiçbir siyasi partinin, ideolojik bakış
açısının etkisinde kalmadan sorunlarımızı çözmeliyiz. Çağrımız da bu
temeldedir.
*Bu yılki 8 Mart’ı ‘’küçücük bedenleriyle ağır hapislere,
işkencelere direnen Kürt çocukları Berivanlara, ataerkil vahşetin kurbanı
Medinelere ve barış özlemiyle mücadele alanlarını terk etmeyen yiğit
analarımıza atfediyor, kadınlar olarak özgürlüğümüzün en büyük militanı, öncüsü
Önder Apo’nun özgürlüğüne adıyoruz’’ dediniz. Bununla nasıl bir mesaj vermek
istiyorsunuz?
-8 Mart Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü küçük
bedenleriyle ağır hapis cezalarına ve işkencelere karşı direnen Kürt
çocuklarına adadığımızı ilan ettik. Yine Önder Apo’nun özgürlüğüne adadık.
Bütün yönelimlere ve faşist zihniyete karşı hiçbir biçimde sokakları terk
etmeyen cefakar mazlum analarımıza adadık. Bizim açımızdan bu yıl ki 8 Mart’ın
anlamı çok farklıdır.
Eğer bugün Türkiye Devleti’nin Başbakanı çıkıp da
‘çocuklarınıza sahip çıkın’ çağrılarında bulunuyorsa analarımızın ne kadar da
kendi bilinçleri, kendi gelecekleri için çocuk yetiştirdikleri de
anlaşılmaktadır. Bu çocuklar geleceğimizin garantisidirler. Sistemimizin öncü
güçleridirler. Bilinçlenmiş, aydınlanmış bedenleri minnacık da olsa yürekleri
büyümüş, zihinlerinde bir bilinç patlaması yaşayan çocuklardır. En büyük
değerlerdir. Ve biz bundan dolayı da bu ağır cezaları tanımıyor ve
kabullenmiyoruz. Buna karşı sonuna kadar da mücadele edeceğiz. Bu 8 Mart’ı da
en ön saflarda genç çocuklarımızın direnişiyle, haykırışıyla karşılayacağımıza
inanıyoruz.
2010 yılının büyük bir mücadele yılı olacağı şimdiden
netleşmiştir. Düşmanın yılın başından bu yana toplumun bütün kesimlerine dönük
başlatmış olduğu faşizane uygulamalarıyla en başta Kürdistan halkının
demokratik siyasi iradesi konumunda olan yerel yöneticileri, siyasi parti
temsilcilerini tutuklayarak Kürt toplumunun özgür iradesi kırılmak
istenmektedir. Taş atan çocuklara yaşlarından daha fazla hapis cezasını
vererek, genç kızları kaçırarak gençliği yozlaşmayı bir yaşam tarzı olarak
dayatarak toplumu baskı altına almaya çalışmaktadır. Böylelikle analarımıza en
büyük acıları çektirmektedir. Buna karşı en başta Kürt gençliğini ve özellikle
genç kızlarımızı bu uygulamalara karşı her alanda öncülük misyonunun
gereklerini getirerek mücadeleyi geliştirerek rolünü oynamaya çağırıyoruz. Genç
kızlarımızı özgür kadın gerilla birliklerimizin saflarına daha güçlü katılmaya,
mücadelemizi zafere ulaştırmada rol almaya çağırıyoruz.
Bu temelde bir kez daha bütün kadın militan yapımızın dağda
direnen, cezaevinde direnen, sokakları terk etmeyen, özgürlük arayışı ve
haykırışına sahip olan, sosyal devrimin öncülük güçleri analarımızın 8 Mart’ını
bu anlamıyla kutluyorum. Demokratik özgür mücadelelerinde üstün başarılar
diliyorum.
Bütün kadınları 2010 yılı 8 Mart etkinlerine kendi rengi ve
ulusal motifleriyle bulunduğu her alanda katılmaya çağırıyoruz. Hiç kimse
evinde durmamalı, sokaklarda alanlarda gösterilerde yer almalı, kadınlar
haklarını haykırmalıdır. – ÖZGÜR SERHAT-ANF
Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org
– www.lekolin.net – www.lekolin.info