24 Şubat 2013 Pazar Saat 14:47
Demîrtaş: Me ji AKP’ê samîmiyeta muzakereyê nedît – Dîha
Hevserokê Giştî yê BDP’ê Selahattîn Demîrtaş, di 2’emîn Kongreya Rêxistina BDP’ê ya Semsûrê de diyar kir ku ji bo aştiyek mayinde pêk bê divê bi Rêberê PKK’ê Ocalan re muzakere pêk bên û wiha got: “Ji ber ku PKK li Birêz Ocalan guhdar dike. Dema em vê yekê tînin ziman me bi perçekirina welat tawanbar dikin. Em di pêvajoya ku gavên bi hêz bên avêtin re derbas dibin. Heta niha me ji AKP’ê gavên samîmî yên muzakereyê nedîtiye.”
Rêxistina BDP’ê ya Semsûrê 2’emîn Kongreya xwe ya asayî li salona Dahwetê ya Canê pêk anî. Di kongreyê de Hevserokê Giştî yê BDP’e Selahattin Demîrtaş Parlamenterê BDP’ê Erol Dora, reveberên BDP’ê yên Meletî û Dîlokê, nûnerên saziyên sivîl ên civakî jî di navde nêzî 2 hezar kes amade bûn. Li salona kongreyê posterê Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan û 3 jinên siyasetmedar ên kurd ku li Parîsê hatin qetilkirin hatin daliqandin û pankarta “Bila operasyonên siyasî û leşkerî rawestin” û “Me komkujiya Roboskiyê ji bîr nekir û ji bîr nakin” vekir. Girsê di kongreyê de bê navber siloganên “Qasidê Aştiyê li Îmraliyê ye”, “Bijî Serok Apo” û “Zext me bêzar nakin” berz kirin. Kongreyê bi rêzgirtin û axaftinan dest pê kir. Ewil Serokê BDP’a Semsûrê Mehmet Varol, axivî ji bo eleqeya mezin a kongreyê spasiyên xwe ji gel re anî ziman.
‘Hêj AKP’ê ji bo muzakereyan gavên samîmî neavêtine’
Hevserokê Giştî yê BDP’ê Selahattin Demîrtaş, anî ziman ku wan pêvajoya dejwar êdî li pey xwe hiştiye û derbasî pevajoya mecbûrî ya siyasetê dibin. Demîrtaş, da zanîn ku ev ji bo wan pêvajoyek dîrokî ye û wiha got: “Ji bo di vê pêvajoyê de em serkeftî û rast bimeşin divê berî her tiştî em bi rêxistin tev bigerin. Divê em hêza xwe li gund, tax, bajarok û navçeyan li her derê bi rêxistin bikin. Divê jin û ciwan hêza xwe li her derê belav bikin û birêxistin bikin. Ger ku Semsûr xwe di qada rêxistinî de bi hêz bike wê demê dê Gurgum, Dîlok, Xerpêt û Meletî jî xwe bi hêz bike. 23 salin em rastiyekê îfade dikin. Em dibêjin pirsgirêk ancak bi diyalog û muzakeeyan çareser bibe. Lê heta niha hikûmeta AKP’ê ji bo muzakereyan gavek samîmî û baweriyê bide neavêtiye. Lazim e em pirsgirêkê li ser masê çareser bikin. Me her tim ti vê yekê de israr kir. 30 salan şer berdewam kir û niha siyaset vê yekê li me ferz dike. Ji ber ku em dibêjin ‘Bila bi Birêz Ocalan re hevditin bê kirin û bi PKK’ê re hevdîtin bên kirin şer û çek raweste’ em li kolanan rastî êrîşê lîncê hatin. Der barê me de doz hatin vekirin. Medyayê em wekî terorîst îlan kirin. Em tawanbar hatin dîtin û em hatin girtin. Lê em dîsa hatin vê rojê.”
‘Aştiyek mayinde bi Ocalan pêk tê’
Demîrtaş, da zanîn ku ew dibêjin ancak aştiyek mayinde bi diyalog û muzakereya ku bi Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan re di nava şert û mercên azad de pêk bê pêş bikeve û wiha berdewam kir. Em bang li kesên nijadperest, welatperest û serxwebûna welat dixwazin dikin. Vê hişmendiya we pirsgirêka kurd ava kiriye. Hişmendiya we li ser yekperestiyê hatiye avakirin. Ev hişmendî hem ji aştiye ditirse û hem jî ji aştiyê aciz dibe. Em dibêjin êdî bes e ji vê hişmendiya faşizanparêz re. Em dibêjin aştiyek mayinde ancak bi hevdîtin û muzakereya bi Birêz Abdullah Ocalan re pêk bê pêş bikeve. Ji ber ku PKK li Birêz Ocalan guhdar dike.”
Piştî axaftinê kongre bi yek lîsteyê çû hilbijartinê. Di hilbijartinê de ji bo Serokê Rêxistina BDP’a Semsûrê Abuzer Kuçuk Kelepçe hat hilbijartin.
‘Hançer Timi’ tarafından tehdit edilen yurttaşa silahlı saldırı! – Diha
Mardin’in Nusaybin ilçesinde “Hançer Timi” tarafından ölümle tehdit edildiğini belirten Mesut Aslan, silahlı saldırıya uğradı.
Edinilen bilgilere göre, Nusaybin ilçesinde oturan Mesut Aslan’ın cep telefonuna 6 Şubat günü “Hançer Timi” adıyla gelen ölüm tehdidi mesajının ardından Aslan, dün akşam saat 23.00 sıralarında evine giderken yüzleri maskeli kişiler tarafından silahlı saldırıya uğrandı. Saldırı sonucu kolundan yaralanan Aslan, ailesi tarafından Nusaybin Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada yapılan ilk müdahaleden sonra Aslan’ın kolunu kurşunun sıyırdığı ve hafif şekilde yaralandığı öğrenildi. Olay üzerine acil servise gelen polislere ifade vermeyen Aslan, “Ben daha önce tehdit aldığıma dair dilekçemi savcıya verdim, ancak savcıya ifade veririm başka kimseye ifade vermem” diye belirtti.
‘Hançer Timi’ imzalı mesajda, “Vatanın bölünmez bütünlüğünü korumakla, şanlı bayrağımızı göklerde yüceltmek, şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmamak için 1 Zınar Boğa, 2 Necdet Tarlak, 3 Mesut Aslan ve 4 Azad Tahiroğlu’nu gebertmeyi boynumuzun borcu bildik. Ne mutlu türküm diyene yakın zaman (hancer timi)” denilmişti. Mesut Aslan ve Azad Tahiroğlu 12 Şubat günü Nusaybin Cumhuriyet Savcılığı’na tehdit mesajına ilişkin suç duyurusunda bulunmuştu. Aslan ve Tahiroğlu İHD Mardin Şubesi’ne de hukuki yardım talebinde bulunmuştu.
Hançer Timi Beytüşşebap’ta 2 kişiyi öldürmüştü
Hançer Timi, adını en son Temmuz 2009’da Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde işlediği cinayetle gündeme getirmişti. Hançer Timi üyeleri, Berxbir Festivali’ne katılmaya giden Necman Ölmez (35) ve Ferhat Ediş’i (35) bulundukları araçtan alıkoyduktan sonra başlarını taşla ezmiş ve göğüslerine birer kurşun sıkarak öldürmüştü.
İmralı’dan dönen BDP heyetinden açıklama – ANF
BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüştükten sonra İstanbul’a geri döndü. BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan kısa bir açıklama yaparak, Öcalan’ın “Bu görüşme tarihi bir adımdır. Bütün taraflar bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalı” sözlerini aktardı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile devlet yetkilileri arasında süren görüşmeler çerçevesinde sabah saatlerinde BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan, Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Adası’na doğru yola çıkmıştı. BDP’li vekilleri taşıyan Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait deniz aracı saat 18.10 sularında Ataköy Marina’ya yanaştı. Deniz aracından inen BDP’li heyet burada kısa bir açıklama yaptı.
Heyet adına BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan basın mensuplarına kısa bir açıklama yaptı. Açıklamaya göre Öcalan şunları söyledi: “Önce basına emeklerinden duyduğum saygıdan dolayı bu açıklamayı yapıyorum. Bu görüşme tarihi bir adımdır. Tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bütün taraflar bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var, PKK’nin elinde de tutsaklar var. PKK elindeki tutsaklara iyi davranmalı umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar.”
Pervin Buldan açıklamanın ardından detaylara ilişkin önümüzdeki günlerde BDP Eş Genel Başkanlarının açıklama yapacağını belirtti.
Daha sonra basın mensuplarının soru sorması üzerine Buldan ve Önder, soru almadıklarını açıklama yapmayacaklarını söyleyerek Ataköy Marina’dan ayrıldı.
Kürt sorununun çözümde farklı deneyimler tartışılıyor – ANF
İsviçre Parlamentosu’ndaki Kürt Dostluk Grubu ve Hükümet Dışı Örgütler (ONG) tarafından organize edilen “Tarafsız ülkelerin Kürt sorununun çözümündeki rolü konferansı Bern’deki Yahudi Menhun formunda başladı. Konferansta konuşan Sinn Fein Milletvekili Conor Terence Murphy, çözüm aşamasında geçmiş ile hesaplaşmanın önemine dikkat çekti. Murphy, o dönemde İngiliz hükümetinin çözümü hedeflemediğini de belirtti.
“Tarafsız ülkelerin Kürt sorununun çözümündeki rolü başlıklı konferans, sabah saatlerinde düzenlenen resepsiyon ardından başladı. Konferans, İsviçre Parlamentosu Kürt Dostluk Grubu Eşbaşkanı Carlos Samaruga’nın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Samarugga, bu tür konferansların İsviçre Dışişleri Bakanlığı’na biraz daha aktif olmasını sağlayacağını söyledi.
Kürt İnsan Hakları Bürosu Temsilcisi ise, bu konferansın dünyanın farklı yerlerinde insanları bir araya getirdiğine dikkat çekti. Güney Afrikalı lider Nelson Mandela örneğinde olduğu gibi, görüşme öncesinde ön şartların barış sürecinde çok rol oynayacağının görüldüğünü de vurguladı.
Bu konferansın İsviçre’de yapılmasının öneminin altını çizen temsilci, İsviçre’nin tarafsızlık rolü gereği bu konferansın ardından İsviçre’nin nasıl bir rol oynayacağının da açığa çıkacağını söyledi.
Açılış konuşmaları ardından da panellere geçildi. Konferansın ilk panel konusu ise, “Bu tür sorunların çözümünde uluslararası deneyimler di.
MURPHY: BARIŞ SÜRECİ ÇOK ÇALKANTILI GEÇTİ
Sinn Fein milletvekili Conor Terence Murphy şunları belirtti: İrlanda sorunun tarihçesi biliniyor, sorunun çözüm aşamasında geçmişle hesaplaşmak çok zordur. Bir İrlandalıya sorarsanız, sorun yüzyıllar önce ülkemizin İngilizler tarafından işgal edilmesiyle başladı. Biz kurtuluşumuz için elimizden geleni yaptık, güç haline geldikten sonra barış görüşmeleri başladı. Bu süreç çok çalkantılı geçti. Barış da, başarının en büyük yolu her kesimin tartışmalara katılması ve aynı zaman da kapalı kapılar arkasında bir şey kalmamasıdır.
Tabii en büyük tehlike, bu sürece karşı çıkacak grup ve devletlerdi. Bunlar barış sürecimizi baltalamamalıydı. Biz önce kendi aramızda tartışma süreçleri yaşadık, sonra İngiltere’nin dezenformasyon çabalarına karşı kendimizi anlatmaya başladık. İngilizlerin barış görüşmelerinde niyeti gerçekten barışı sağlamak değildi. Bizim en büyük destekçimiz diasporadaki İrlandalılardı. Amerika’da yaşayan İrlandalılar Amerika’nın bu sürece aktif katılımı sağladı. Zorlandığımız diğer bir nokta ise kamuoyumuzu ikna etmekti. Çünkü bizim halkımız bağımsız İrlanda’ya silahlı mücadele ile ulaşılacağına inanıyordu. Biz bunun kavgasını da verdik. İlk talebimiz oyah bişabi tutsakların serbest bırakılması konusunda uluslararası kampanya yürüttük.
Örneğin İRA İngilizlere silah teslim etmek istemiyordu, bunun için Finlandiya, Kanada ve Güney Afrika sürece dahil oldu. Sadece IRA’nın silah bırakması değil, aynı zamanda İngiliz askerlerinin varlığı sorununun da çözülmesi gerekiyodu. Bu konuda uluslararası destek çok önemliydi, sonuçta bir hükümetle görüşülüyor, hükümet değişse ne yapacaktık. Geçmişle yüzleşme içinde tarafsız bir destek vardı.
Barış sürecinde çözüm sadece iki taraf arasında sağlanır, arabulucular katkı sunar. Arabulucular her iki tarafa saygı duymalı, dayatıcı olmamalı, örneğin ben bağımsız İrlanda isteyebilirim, buna arabulucular saygı duymalı. Barış süreci kolay bir süreç değildir, kuşaklar boyu da sürebilir.
Bu süreçler zafer süreçleri değil, taraflar taviz verebilir, buna kendi yapıları karşı da çıkabilir, ancak ikna edilmeleri gerekir.
MOSSA, GÜNEY AFRİKA DENEYİMİNİ ANLATTI
Nelson Mandela’nın avukatı Essa Moosa: Güney Afrika deneyimini öz itibariyle Mandela’nın 1964’te söylediği ‘Hayatım bayunca kendimi Afrika halklarına adadım beyaz ve siyah baskıya karşı çıkıp demokratik bir Afrika yaratma çabasındayım, bu uğurda ölmeye de hazırım’ sözlerle ifade edebiliriz.
Afrika özgürlük mücadelesinde Mandela, gerilla hareketini kurarak, bizzat yürüterek mücadeleyi sürdürdü. Halkımızı savunma, geleceğimizi ve özgürlüğümüzü sağlamak için silahlı mücadeleden başka yol kalmadı. Güney Afrika hükümeti ile görüşmeler 1985’te başladı. Mandela siyasi örgütlerin tanınması, sürgünlerin geri gelmesini talep etti. 2 Şubat 1989’da Mandela görüşmelerin olumlu gittiği ve bir müzakere sürecinin başladığını ilan etti.
1990’da Mandela serbest bırakıldı. Mandela muhalefeti temsilen devletle görüşmeleri sürdürdü. Aralık 1991’de yeni anayasa için taslak hazırlandı. 1992’de devletin içindeki bazı güçler bizlere karşı suikastlar yaptı. Mandela masadan çekildi ve devlete ‘güçlerinizi kontrol altına alın’ uyarısında bulundu.
Kürtlerle banzer süreçler yaşadık. Paris’te bir yoldaşımız katledildi. Güney Afrika’da bir yöneticimiz kaltedildi. 94’te ilk defa demokratik seçimler oldu ve Mandela büyük bir çoğunlukla devlet başkanı seçildi. Müzakere sürecinde oluşturulan geçici anayasa ardından, 96’da kalıcı anayasaya gidildi.
GIESSMAN: BARIŞ İÇİN HAZIR REÇETE YOKTUR
Almanya’daki Berghof Vakfı’ndan Hans-Joachim Giessman: Kuruluşum dialaog ve arabuluculuk için katkı sunuyor. Bunu yaparken de hazır reçete sunmaktan ziyade her türlü özgürlüğün kendini ifade edebileceği ortam hazırlıyoruz. Bizim gibi birçok kuruluş var ve bunlar müzakere sürecini hazırlıyor. Benim kurumum ne yapabilir diye bir soruyu ise ‘Bütün tarafları ilgilendiren konularda herkesin kendini ifade etmesini sağlayabilir’ biçiminde yanıtlayabilirim. Sorun sadece tarafların amaçlarına ulaşması değil sorunun asıl köküne inmektir. Bu noktada ise, dört çeşit diyalog var. Birincisi üstten yapılan, ikincisi hükümet dışı örgütler, akademisyenlerin araya girip çözümleri sunması, üçüncüsü, diyalogun önceden hazırlanıp, planlandığı şekilde yürütülmesi ve dördüncüsü ise, orta düzeyde diyalogun hem toplumu, hem de güçleri ortaklaştırmaya yönelik yapılması olarak sıralayabiliriz.
Tarafara bütün bu yöntemleri kullanabilecekleri zeminleri hazırlamak gerekiyor. Sadece dialog, müzakere süreci başlatmak yeterli değil, bunu kamuoyuna da iyi deklere etmek gerekir. Güven vermek de bu çalışmada en önemli adımdır. Geçmişle hesaplaşma çok önemlidir. Tarafların birbirini affedecek bir noktaya gelmesi gerekiyor.
Yine diyalog sürecinde katılımcıların görüşünü almak, öğrenmeye açık olmak önemli bir aşamadır. Barışın bir programının olmasının yanısıra azınlıkların hükümetler gibi kaynaklara ulaşamdıklarını göz önünde bulundurup eşitliğin sağlanması önemli bir adımdır.
Konferans öğleden sonra “Kürt sorununun çözümünde İsviçre’nin rolü , “Kürt sorununun barışçıl ve demokratik biçimde çözüm stratejisi ve “Sorunun barışçıl çözümünde Öcalan’ın Rolü konulu panellerle devam edecek.
Alevilik fermanına itiraz – Yeni Özgür Politika
Türk Başbakan’ın Aleviliği tanımlamaya kalkışarak cemevlerini ibadethane olarak kabul etmeyeceklerini açıklamasına tepki gösteren BDP Eşbaşkanı Demirtaş, “Bir inanç grubu neye ibadethane diyeceğine kendisi karar verir. Alevi toplumu cemevini ibadethane olarak tanımlıyor. Bu kadar basittir” diyerek, kamu kaynaklarından eşit yararlanma zorunluluğunu hatırlattı.
BDP Eşbaşkanı Demirtaş “cemevleri ibadethane değil” diyen Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’a sordu: “Alevi yurttaşlardan vergi almıyor musunuz? O vergilerin tamamını camiye harcayamazsınız. Alevi yurttaşlar vergi verirken eşitse, kamusal hizmet alırken de eşit davranmak zorundasınız. Tek bir mezhebe para harcayamazsınız, bu anayasal bir suçtur.”
BDP tarafından düzenlenen ve Alevi kanaat önderleri ile cemevi ve dernek başkanlarının katıldığı Alevi diyalog toplantılarının 2’incisi dün İstanbul’da yapıldı. Açılış konuşmasını yapan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, çalıştaylara konuşmak için değil dinlemek için geldiklerini belirterek, “Siyasetçilerin bütün toplum adına, bütün inançlar adına tek yetkili olarak kendilerini görüp konuşması yanlıştır, demokrasi ruhuna aykırıdır, inançlara aykırıdır. Sizlerin Alevi inanç temsilcileri olarak kendinizi siyasette nasıl görmek istediğinizi öğrenmek istiyoruz” dedi. Bütün ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yok sayılmış bütün kimliklerin mücadelesinin ortak olduğuna dikkat çeken Demirtaş, “Hiçbir ezilenin diğer ezilene rağmen kurtuluşu olamaz” diye konuştu.
‘Aleviler karar verir’
Alevi yurttaşların son yıllarda örgütlü olarak yürüttüğü mücadelenin Türkiye’de demokrasi mücadelesine ivme kattığını belirten Demirtaş, şunları söyledi: “Alevilerin bu enerjisi iktidarı tedirgin ediyor olmalı ki, Alevi çalıştayları yapıyor. Ama zihniyet değişmiyor. İktidar ve Diyanet, Alevi inancını tanımlamaya çalışıyor. Bir inanç toplumu neye ibadethane diyeceğine kendisi karar verir. Alevi toplumu cemevini ibadethane olarak tanımlıyor. Bu kadar basittir.”
Bu zihniyet değişmeli
BDP Eşbaşkanı Demirtaş, Alevilerin haklarının anayasal güvence altına alınması gerektiğini belirterek, “Yaşam ve insanı merkeze alan talepleri tartışmak kendine insanım diyenlere yakışmaz” dedi. Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’ın partisinin İçanadolu vekilleri ve yerel yöneticileriyle gerçekleştiridiği toplantıda dile getirdiği, “Cemevleri kültürel mekanlardır. İslamda ibadet yeri mescittir, camidir. Alevilik İslam’ın bir yorumudur” açıklamasına dikkat çeken Demirtaş, şöyle konuştu: “Hiçbir inancın diğerine üstünlüğü olamaz, diğerinin inanç sınırlarını tespit etme hakkı asla olamaz. Tekçiliği dayatmak bütün sorunların temelidir. Bu bakış açısı değişmediği sürece, sorunların çözümünde mesafe kaydedemiyoruz. İktidar bir dönem başörtüsü yasağına karşı çıktı. Ancak iktidar olunca ibadetin sınırlarını belirliyor. Aleviler Diyanete mi soracak? Diyanet kendini dinin tek sahibi olarak tanımlıyor, kesinlikle kaldırılması gerekiyor. Böyle bir kurum gereksiz. Başbakan’a soruyorum, Alevi yurttaşlardan vergi almıyor musunuz? O vergilerin tamamını camiye harcayamazsınız. Alevi yurttaşlar vergi verirken eşitse, kamusal hizmet alırken de eşit davranmak zorundasınız. Tek bir mezhebe para harcayamazsınız, bu anayasal bir suçtur.”
Hızır’da dualar barış için
Alevi toplumunun örgütlülüğüne dikkat çeken Demirtaş, konuşmasını şöyle tamamladı: “Alevi toplumunun örgütlülüğü, kendi içindeki dayanışması tek başına demokrasinin öncü gücü haline gelebilecek bir potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Alevi toplumundan oy istemek için partimizi tanıtmak üzere burada değiliz. Sizin beklenti ve eleştirilerinizi dinlemek için buradayız. Çünkü Alevi toplumu kime oy vereceğini bilecek kadar örgütlü ve bilinçlidir. Hızır ayındayız. Hepimiz birbirimize bu kritik süreçten çıkmak için dua edelim.”
Bülbül: Başbakan suç işliyor
PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül, cemevinin ibadethane olmadığını savunan Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’ın suç işlediğini belirterek, “Bir başbakanın bu konuda fikir yürütmeye, tanım yapmaya, kural, kaide belirlemeye hakkı yoktur” dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Kemal Bülbül yaptığı yazılı açıklamayla Türk Başbakan Erdoğan’a tepki gösterdi. Alevilerin ibadet merkezinin camii veya mescit olmadığını ifade eden Bülbül, “Çünkü defalarca söylediğimiz, yazdığımız, izah ettiğimiz ve kanıtladığımız gibi (aslında kanıtlama ihtiyacı duymuyoruz!) Alevilik İslam’ın bir yorumu, mezhebi, alt kümesi, alt kültürü, alt inancı vb. değildir” diye belirtti. Bülbül, Aleviliğin kendi inanç ve ibadet kuralları ve erkanı olan bir inanç olup ibadethanesinin de cemevi olduğunun altını çizerek, “Bir başbakanın bu konuda fikir yürütmeye, tanım yapmaya, kural, kaide belirlemeye hakkı yoktur. Başbakan bu tutumu ile açıkça hak ihlali yapmakta, Başbakanlık görevini ve sorumluluğunu unutarak suç işlemektedir. Türkiye cumhuriyetinin, büyük bir mutabakatla ‘değiştirilmesi istenen’ mevcut anayasasında bile ‘Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir’ ibaresi vardır. ‘Laik demokratik’ bir ülkede bir başbakan inançlar hakkında tanım yapamaz, fikir bile yürütemez” diye belirtti.
“Madem Alevilik diye bir inanç yok o halde neden ‘Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu’ diye güdümlü bir kurum oluşturdunuz?” diye soran Bülbül şunları söyledi: “Çünkü siz Başbakan olarak, partiniz AKP olarak kendi güdümünde ‘İslamlaştırılmış bir Alevilik’ istiyorsunuz ve bütün çabanız bunun üzerine. Siz, partiniz ve yasama organı olarak TBMM, cemevlerini kabul etmeye mecburdur. Bu Türkiye’nin inanç haritasında değişmez, değiştirilemez bir gerçektir. Sayın Başbakan ikide bir de ‘cemevi diye bir ibadethene yoktur. Alevilik İslam’ın bir yorumudur!’ demekten vazgeçin. Aksi takdirde ‘laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinin’ anayasasına karşı suç işlemiş olursunuz!”
TARİHİ BİR SÜREÇ – Özgür Gündem
BDP milletvekilleri Önder, Buldan ve Tan PKK Lideri Öcalan ile görüştü. Dönüşte heyet adına konuşan Pervin Buldan, PKK Lideri Öcalan’ın kısa mesajını aktardı: Tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bütün taraflar dikkatli ve duyarlı olmalı
GÖRÜŞME TARİHİ BİR ADIM
Pervin Buldan yaptığı açıklamada, Sayın Öcalan’ın çok kısa bir mesajını sizlerle paylaşmak istiyorum diye söze başladı. Buldan, “Öcalan basın emekçilerine teşekkür etti. Bu görüşme tarihi bir adımdır. ‘Tarihi bir süreç yaşıyoruz’ dedi diyerek ayrıntılı açıklamayı da eşbaşkanların yapacağını söyledi.
TARAFLAR ÇOK DİKKATLİ OLMALI
Buldan ayrıca, Öcalan’ın “Bütün taraflar bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır uyarısında bulunduğunu belirterek, “Devletin elinde tutsaklar var, PKK’nin elinde de tutsaklar var. PKK elindeki tutsaklara iyi davranmalı umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar çağrısı yaptığını söyledi.
TARİHİ BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun demokratik çözümü için başlattığı yeni süreç, ikinci BDP Heyeti’nin İmralı’ya gitmesiyle yeni bir boyut kazandı. Öcalan’la devlet heyeti arasında süren görüşmeler çerçevesinde BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan, İmralı’da Öcalan ile görüştü. Akşam saatlerinde adadan dönen vekiller kısa bir açıklamayla Öcalan’ın mesajlarını kamuoyuna aktardı.
Bu sabah BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan, Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Adası’na doğru yola çıkmıştı. BDP’li vekilleri taşıyan Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne ait deniz aracı saat 18.10 sularında Ataköy Marina’ya yanaştı. Deniz aracından inen BDP’li heyet burada kısa bir açıklama yaptı.
Tarihi bir süreç yaşıyoruz
BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: ‘’Öncelikle hepinize teşekkür ediyoruz. Sayın Öcalan’ın çok kısa bir açıklamasını sizlerle paylaşmak istiyoruz Önce basına emeklerine duyduğum saygıdan dolayı selamlarımı iletiyorum. Bu görüşme, tarihi bir adımdır, tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bütün taraflar, bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var. PKK’nin elinde de tutsaklar var. PKK, elindeki tutsaklara iyi davranmalı. Umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar.’’
Çözüm ‘özgürlük’te
Cezaevinde Kürt tutsakların başlattığı açlık grevleri sırasında Kürt sorununda hayati rolü tekrar ortaya çıkan Öcalan, Türkiye siyasetinin temel aktörü konumunda. Kamuoyunun artık kabul ettiği Öcalan’ın belirleyici konumu nedeniyle AKP hükümeti, İmralı’da görüşmelere başladı. Öcalan’ın öncülük ettiği süreçte, en önemli sorunlardan biri Öcalan’ın özgür hareket etme koşullarının olmaması. Kürtler sıkça Kürt sorununun çözümü ile Öcalan’ın özgürlüğünün birbiriyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurguluyor. Öcalan’ın siyasi heyetlerle görüşmesi konusunda kolaylık sağlansa da hem KCK ile hem de halkla doğrudan iletişim içinde olacağı koşulların sağlanması, sorunun çözümü için kritik önemde.
Eşbaşkanlar açıklayacak
İmralı dönüşü açıklama yapan BDP’li Milletvekili Pervin Buldan, ayrıntılı açıklamanın eşbaşkanlar tarafından yapılacağını belirtti. Öte yandan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı bin 404 sayfalık rapor ve raporun ekleri ile yine üyesi bulunduğu Anayasa Uzlaşma Komisyonu için hazırlanan “Karşılaştırmalı Ülke Anayasaları kitabını Öcalan’a çalışmalarında yararlanması için götürdü. Pervin Buldan ise Öcalan’a tespih ve kalem götürdü.
AKP’nin samimiyeti test edilecek
İstanbul’da partisinin dayanışma yemeğinde konuşan BDP Eşbaşkanı Demirtaş, İmralı Adası’na gidecek heyet aracılığı ile kamuoyunun bilgilendirileceğini belirterek, ‘Sayın Öcalan yol haritasını açıkladıktan sonra AKP’nin çözüm için yol haritasını açıklaması gerekir’ dedi. BDP İstanbul İl Örgütü, Okmeydanı’nda dayanışma yemeği verdi. Yemeğe, BDP Eşbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, Alevi kurumları, bölge dernek başkanlarının yanı sıra yüzlerce yurttaş katıldı. Yemekte konuşan Selahattin Demirtaş, İmralı’ya gönderilecek BDP heyetini halk adına gönderdiklerini dile getirerek, “Sayın Öcalan’la tartışacaklar. İçeride ne olup bittiğini bilmiyoruz. Sayın Öcalan gelişmeleri heyet aracılığıyla dışarı gönderecek dedi. AKP’nin herkesin adına konuştuğunu belirten Demirtaş, “Erdoğan, yargı, Meclis yani herkesin adına konuşuyor. Müzakerenin olmazsa olmaz koşulu, herkesin kendi adına konuşmasıdır diye belirtti. Görüşmeden sonra süreci daha yakından takip edeceklerine vurgu yapan Demirtaş, “Akan kan dursun. Bunu yapacak olan da Sayın Öcalan’dır dedi. Demirtaş, “Samimiyetleri var mı? Çözüm projesi var mı önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Sayın Öcalan yol haritasını açıkladıktan sonra AKP’nin çözüm için yol haritasını açıklaması gerekir. Bakalım çantalarında ne var. AKP’nin samimiyeti o zaman ortaya çıkar diye belirtti.
Erdoğan yine ‘silah’ dedi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kilitlendiği İmralı’daki görüşmelerde Öcalan’ın BDP heyetine ne gibi telkinlerde bulunacağını bilmediklerini söyledi. Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri’ne hareketi öncesi Atatürk Havalimanı’nda basın toplantısı yaptı. Erdoğan burada gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, “İmralı’da Öcalan, bu BDP heyetine ne gibi telkinlerde bulunur, ne söyler bunu bilemeyiz. BDP heyeti geldikten sonra ne tür mesajlar verilmiş öğreneceğiz. Bizim sürece ilişkin sürekli verdiğimzi mesaj nedir silahların bırakılmasıdır. Tememni ederim ki bu istikamette adımlar atılır dedi.
Projeya AKP’ê çi ye? – Azadiya Welat
Endamê Konseya Rêveber a KCK’ê Duran Kalkan diyar kir ku her çendî civak êdî ji bo çareseriyê amade ye jî çareseriya bi desthilatiya AKP’ê û muxalefeta CHP û MHP’ê re pir zor e û wiha got: “Yên ku li agirbestê digerin, divê bi projeyên çareseriyê ve bên.
Endamê Konseya Rêveber a KCK’ê hevpeyvînek da bernameya Sêla Sor a bi pêşkêşvaniya Cahît Mervan a ku di Stêrk TV de tê weşandin kir û nîqaşên li ser şandeya ku dê biçe Îmraliyê, projeya Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan a çareseriyê û agirbesteke muhtemel nirxand. Kalkan der barê hevdîtinên li Îmraliyê de axivî û wiha pêde çû: “Niha hevdîtinên li Îmraliyê bi nîqaşên ku hene hatin tevlihevkirin. Li vê derê bûyera qetilkirina sê şoreşgerên kurd ên li Parîsê heye. Rêber Apo di hevdîtina bi birayê xwe re ev komkujiya Parîsê ku li wir sê jinên kurd Sakîne Cansiz, Leyla Şaylemez û Fîdan Dogan hatin qetilkirin, nirxand û diyar kir ku hêzên di komploya navneteweyî de cih girtine, li pişt vê bûyerê ne û xwest ku encamên lêpirsînê werin aşkerakirin.
NÊZÎKATIYA HIKÛMETÊ
Kalkan bal kişand ser nîqaşên li ser heyeta ku dê biçe Îmraliyê û diyar kir ku helwesta BDP’ê di cih de bû û xwest rol werbigire û ev tişt got: “Lê gava hikûmeta AKP’ê vê yekê dît, hewl da ku riya BDP’ê bigire. AKP dixwaze hemû lêgerînên ji bo hevdîtin û çareseriyê bike malê xwe û diyar kir ku ev nêzîkatiya hikûmeta AKP’ê nêzîkatiyekî bi fikar û guman e. Kalkan destnîşan kir ku bi rastî jî civak çareseriyê dixwaze û wiha got: “Ev daxwaza çareseriya pirsgirêka kurd ne tenê ji aliyê Kurdan tenê ve tê kirin, di heman demê de ji aliyê gelê tirk ve jî tê kirin û dixwazin ku çareseriyekî mayînde pêk were.
Der barê nêzîkatiya hikûmetê AKP’ê û dostên wî de Kalkan ev tişt anî ziman: “Bi van nêzîkatiyên xwe ve AKP ne xwedî nêzîkatiya çareseriya pirsgirêka kurd e. Ya rast, hîna jî ne di wê rewşê de ye ku pirsgirêka kurd qebûl bike. Ji qebûlkirina hebûna kurd, rastiya gelê kurd, pir dûr e. Ger tu ji qebûlkirina hebûnekê dûr bî, tu nikarî bi rastî wê pirsgirêkê binasî. Ji ber wê jî dibêjin em ê bi tundiyê û bi çekan çareser bikin.
KURD AMADE NE
Kalkan der barê çareserkirina pirsgirêka kurd de axivî û wiha got: “PKK ne pirsgirêk e, PKK hêza çareseriya pirsgirêkê ye. Bi hewldana çareserkirina PKK’ê pirsgirêka kurd çareser nabe, pirsgirêkên Tirkiyeyê çareser nabin, demokrasî nayê Tirkiyeyê.
Kalkan da zanîn ku aliyê kurdan ji bo çareseriyê amade ye û di vî warî de tu kêmasiyek tuneye, lê divê aliyên hember jî ji bo çareseriyê amade bin û wiha pêde çû: “Ji ber vê jî di aliyê Rêber Apo de, di aliyê PKK û gelê kurd de tu kêmasiyek tune ye. Lê hikûmeta AKP’ê di heman rewşê de nîn e. AKP ji bo çareseriya pirsgirêka kurd ne xwedî nêzîkatiyeke çareserker e. Baweriyê nade. Lê em nizanin dê çawa nêzî projeya çareseriyê ya Rêber Apo bibin.
NEXŞERIYA RÊBER APO
Kalkan, nexşeriya Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan bi bîr xist û wiha got: “Wekî tê zanîn berê gelek proje hatin pêşkêşkirin. Rêber Apo di 15’ê tebaxa 2009’an de nexşeriya çareseriyê pêşkêş kir. Dîsa di sala 2011’an de protokolên çareseriyê pêşkêş kir, gotin em muzakere bikin. Hikûmeta AKP’ê van hemûyan jinedîve hat û red kir. Pêvajoya pevçûnan pêş xist. Niha di rewşekî zor û zehmet de ye. Zextên civakê jî ji bo çareseriyê ne. Lê zîhniyet û polîtîkayên hikûmeta AKP’ê ji bo çareseriyê ne amade ne.
Kalkan da zanîn ku wan projeya çareseriyê ya Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan nedîtine û ev tişt got: “Me nexşeriya Rêber Apo nedîtiye, ji ber wê jî em nikarin ji bo naveroka wê tiştek bêjin. Lê em nêrînên Rêber Apo dizanin. Em nêrînên gelê kurd dizanin. Ka çi daxwaz dikin, niyeta wan çi ye, çareseriyeke çawa dixwazin aşkera ye.
Kalkan nêzîkatiya partiyên CHP-MHP jî nirxand û ev tişt anî ziman: “Her çendî civak êdî ji bo çareseriyê amade ye, çareseriya bi desthilatiya AKP’ê û muxalefeta CHP û MHP’ê re pir zor e. Kalkan der barê gotinên agirbestê de jî wiha got: “Yên ku li agirbestê digerin, divê li gel çareseriya demokratîk û siyasî, bi projeyên çareseriyê ve bên.
Kalkan bi bîr xist ku gava Rêber Apo ji bo vê yekê amade bû, dê ji çapemeniyê re rabigihîne û wiha dawî li axaftina xwe anî: “Rêber Apo destnîşan kir ku dibe pêvajoyeke wiha pêş bikeve. Biryardarî û helwesta xwe bi awayeke aşkera bi raya giştî re parve kir. Lê ev yek bi awayekî yek alî nabe. Tenê bi aliyê kurdan nabe, ev yek girêdayî helwesta aliyê din e. Ji ber vê jî tişta ku vê yekê diyar bike helwesta hikûmeta AKP’ê û partiyên din e.
İzmir’de Nefret Suçları ile Mücadele yürüyüşü – JINHA
LGBTT hakları için, 5. Baki Koşar ‘Nefret Suçları ile Mücadele Haftası’ kapsamında yürüyüş düzenlendi. Siyah Pembe Üçgen, ‘’T.C Anayasası’nın 10. maddesindeki ayrım gözetilmeyecek zeminler arasında ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ ifadeleri eklenmeli. Kadın Cinayetleri ve Nefret Cinayetleri, Nitelikli İnsan Öldürme olarak sınıflandırılmalı“ dedi.
5. Baki Koşar ‘Nefret Suçları ile Mücadele Haftası’ kapsamında Alsancak Kıbrıs Şehitliği Caddesi’nde Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği tarafından LGBTT hakları için yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirildi. Yürüyüş sırasında ‘Genel ahlak-sız, travestiyiz transseksüeliz, buradayız alışın, geyiz lezbiyeniz’ dövizleri taşındı. Yürüyüşte ‘Baskı şiddet ahlaksa biz ahlaksızız, okuldayız işteyiz meclisteyiz her yerdeyiz’ sloganları atıldı.
‘Haklarımıza müdahale etmelerine devlet göz yumuyor’
Grup adına basın açıklamasını okuyan Şevval Kılıç, “Geçtiğimiz yıl Trans kadın Serap, hunharca öldürüldü. Serap Antalya’daki evinin önünde iki kişinin bıçaklı saldırısına uğradı. Arkadaşlarının yardımına koşan trans kadınlara, olay yerine gelen polis biber gazı ile saldırdı dedi. Olayla ilgili aktarımda bulunan Şevval, Ambulansın gecikmesi üzerine Serap’ın gazdan etkilenmesinden ve kan kaybından yaşamını yitirdiğini belirtti. Şevval, “Benzer bir şekilde, İzmir’de de Alsancak Bornova Sokağı ve Pınarbaşı semtinde bulunan trans kadınlara yönelik bu tür yıldırma ve linç girişimleri de devam etmekte diyerek trans kadınların barınma ve serbest dolaşma haklarının ellerinden alınmasına devletin göz yumduğunu söyledi.
‘Cinayetler, Nitelikli insan öldürme olarak sınıflandırılmalı’
Anayasa ve ilgili maddelerde değişiklikler yapılması gerektiğini kaydeden Şevval, ‘’T.C Anayasası’nın ayrımcılığı düzenleyen 10. Maddesindeki ayırım gözetilmeyecek zeminler arasında ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ ifadeleri eklenmeli. T.C.K’ nın, Nitelikli İnsan Öldürmeyi Düzenleyen 82. Maddesi’nde Kadın Cinayetleri ve Nefret Cinayetleri, Nitelikli İnsan Öldürme olarak sınıflandırılmalı“ dedi. Şevval, düzenlemelerin oldukça erken yapılması gerektiğine işaret ederek haksız tahrike ilişkin tüm bahislerin gerekçeden çıkarılması ve nefret suçlarının önlenmesi için etkin, gerekli düzenlemelerin değiştirilmesinin büyük önem taşıdığının altını çizdi.
Alsancak Kıbrıs Şehitliği Yakın Kitapevi önünde başlayan yürüyüş Sevinç Pastanesi önünde son buldu.
‘Barış provokasyonlara açık bir süreç’ – Etkin Haber Ajansı
Türkiye Barış Meclisi Diyarbakır Girişimi’nin düzenlediği “Niçin, nasıl, kimin için barış” çalıştayında konuşan Ayşe Maya Arakon, barışın uzun ve provakasyonlara açık bir süreç olduğunu belirtti, 3 Kürt kadın devrimcinin öldürüldüğü Paris katliamını hatırlattı.
Türkiye Barış Meclisi Diyarbakır Girişimi’nin Sümer Park Resepsiyon Salonu’nda düzenlediği “Niçin, nasıl kimin için barış?” konulu çalıştayı başladı.
Çok sayıda din adamının da katıldığı çalıştayın açılış konuşmasını yapan TBM Diyarbakır Barış Girişimi adına Şemsettin Koç, halkların bir arada eşit olarak barış içerisinde yaşama özlemlerinin iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı. Tüm kesimlerin barış çalışmalarına katılması gerektiğini belirten Koç, “Ölüme neden olan her türlü eylemlerden bir an önce vazgeçilmelidir. Evlere cenazelerin gitmemesini sağlamak gerekir. Kürt sorunun barışçıl çözümü başta olmak üzere Türkiye’de herkes için demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerin, hukukun ve adaletin tesis edilmesi barış çalışmalarında temel alınmalıdır. Barış dilde başlatılmalı özellikle siyasetin dili, şiddete yol açan milliyetçilikten arındırılmalıdır. Ötekileştirici, düşmanlaştırıcı ve yok sayıcı tüm söylemler terk edilmelidir” diye konuştu.
TBM dönem sözcüsü Hakan Tahmaz, kritik bir eşikten geçildiğine dikkat çekerek, “Bugünkü kritik aşamayı aşmanın tek koşulu herkesin bir önceki pozisyonunu, dilini terketmesi gerekmektedir. Herkes kendi diline dikkat etmeli, nefret, ötekileştirmeyi dilimizden uzaklaştırmadıkça çözüm uzayacaktır” dedi.
Müzakere, diyalog ve sivil siyasetin genişletilmesi gerektiğinin altını çizen Tahmaz, Oslo sürecinden sonra yaşananların toplumda kaygıya yol açtığını söyledi. İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Türk devleti arasında yapılan görüşmelere de değinen Tahmaz, bu görüşmelerin çözümün kilidi olduğunu ifade etti.
Sivil toplum örgütlerinin siyasete soyunmadan kendi rolünü oynaması gerektiğine işaret eden Tahmaz, Barış Meclisi’nin rolünü ise süreci inşa etmek değil, katkı sunmak olarak tanımladı.
TBM Dönem Sözcüsü Hakan Tahmaz, “Bu sorun, Kürtlerle beraber eşit koşullarda yaşamaya rıza göstermemiş insanları neden eşit yaşaması gerektiğine ikna etme sürecidir aynı zamanda” dedi. Tahmaz, Kürt sorununun demokratik zeminde çözümü için kendilerine düşenin çözüm kapısını sonuna kadar zorlamak olduğunu söyledi. Tahmaz son olarak, “Barışa omuz veriyoruz” adıyla başlattıkları kampanyaya ilişkin bilgi vererek sözlerini tamamladı.
BARIŞ: DÜNYA DENEYİMLERİ
Açılış konuşmalarının ardından çalıştayda, Uğur Işık Moderatörlüğünde, Cengiz Çandar, Ayşe Maya Arakon, Celal Başlangıç, Mete Çubukçu ve yerelden konuşmacıların katılımıyla “Barış: Dünya deneyimleri” konulu ilk oturuma geçildi.
Dr. Uğur Işık, Türkiye’deki çatışma ortamında sadece Kürtlerin değil Türklerin de zarar gördüğünü ifade ederek, “Bu savaşın kaybedeni, kazananı yoktur” dedi.
İmralı’da Abdullah Öcalan ile Türk devleti arasındaki görüşmelere dikkat çeken Cengiz Çandar, dünya deneyimlerinden Kuzey İrlanda örneğinden bahsettiği konuşmasında, müzakerenin önemine dikkat çekti.
Çandar, “Yakın tarihte İmralı Adası’nda Abdullah Öcalan’ı merkez alarak başlayan ve bugüne kadar olan görüşmelerde farklılıklar gösteren görüşmeler var. Fırat’ın doğusunda en azından bir merak ve ilgi var. Bu kez bu iş olacak mı? şeklindeki bu duygu Fırat’ın batısında, doğusundan daha fazla. Kürtler bu işin çok büyük sıkıntısını çekmiş, nice zulümle karşılamış olmalarına rağmen ve üstelik yıllardır üzerinde ısrarla durulan bu iş, ‘Abdullah Öcalan’la yapılmalıdır’ durumu bu kez gerçekleşir gibi gözükürken, Kürtlerde son derece tedirgin, dikkatli, ihtiyatlı, temkinli ve mesafeli tavırla yaklaşım var” diye belirtti.
‘SİYASAL ANLAŞMA ÇOK ÖNEMLİ BİR ADIM’
Ayşe Maya Arakon ise, barışın uzun ve provakasyonlara açık bir süreç olduğunu ifade ederek, bunu Paris’te 9 Ocak günü 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesi ile örneklendirdi. Ortada somut bir barış adımı olmadığını ifade eden Arakon, “Siyasal anlaşma barış sürecinin çok önemli bir adımıdır. Siyasal anlaşmaya giden dilin barışçıl olması da çok önemlidir” dedi.
Çalıştayın son oturumunda ise Yılmaz Turgut moderatörlüğünde Ali Bayramoğlu, Mehmet Bekaroğlu, Necmiye Alpay, Celalettin Can ve Ahmet Faruk Ünsal’ın katılımıyla “Barışa Giden Yol ve Barışın Dili” konuşulacak.
Öcalan: Tarihi Bir Süreç Yaşıyoruz – Bianet
Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Cezaevi’ne giden BDP Heyeti geri döndü. Heyet adına BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan açıklama yaptı: Tarihi bir süreç yaşıyoruz, PKK elindeki tutsaklara iyi davranmalı.
Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere İmralı Cezaevine giden Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) milletvekilleri Pervin Buldan, Sırrı Süreya Önder ve Altan Tan saat 18.00 civarında adadan döndü.
BDP Heyeti adına kısa bir açıklama yapan Pervin Buldan “Tarihi bir süreç yaşıyoruz” dedi.
“Sayın Öcalan’ın çok kısa bir açıklamasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce basına emeklerinden duyduğum saygıdan dolayı bu açıklamayı yapıyorum. Bu görüşme tarihi bir adımdır. Tarihi bir süreç yaşıyoruz. Bütün taraflar bu süreçte çok dikkatli ve duyarlı olmalıdır. Devletin elinde tutsaklar var, PKK’nin elinde de tutsaklar var. PKK elindeki tutsaklara iyi davranmalı umarım en kısa zamanda ailelerine kavuşurlar”
Heyet gazetecilerden soru almayacaklarını önümüzdeki günlerde BDP Eş Genel Başkanları’ndan bir açıklama yapılacağını söyledi.
“Îro, ew roje ku em gepa nanê xwe parve bikin” – Xendan
Şaredarê Bajarê Mezin ê Amedê Osman Baydemîr, diyar kir ku wan wek Şaredariya Bajarê Mezin li gel şaredariyên Sûr, Baglar, Yenîşehr û Kayapinarê ji bo piştgiriya bi xelkê Sûriyê re Kampanyaya Aş û Ard daye destpêkirin.
Derbarê kampanyayê de li ber deriyê Şaredariya Bajarê Mezin daxuyaniyeke çapemeniyê hate lidarxistin. Şaredarê Bajarê Mezin ê Amedê Osman Baydemîr, Şaredarê Yenîşehrê Selim Kurbanoglu, Şaredarê Sûrê Abdullah Demirbaş, Şaredara Baglarê Yuksel Baran, Cîgirê Şaredarê Kayapinarê Îhsan Avci, endamên meclisê, rêxistinên civaka sivîl a Amedê, nûnerên rêxistinên odeyên pîşeyî, Dayikên Aştiyê û zanyarên ayînî Seyda beşdarî daxuyaniyê bûn.
Baydemîr got: “Gelê wê derê li hemberî rejîma zordest a wir refleksek nîşan daye, bi vê re şer û pevçûn çêbûne û di encama wê de jî drameke mezin a mirovîn li meydanê ye. Gelê sivîl ê li wê derê zehmetiyên aborî dibîne, hejarî û birçîtî gelekî heye û ambargoya ardû jî bi ser de… Hêjayî gotinê ye ku dînamîkên me yên li Amedê di vî warî de hewldaneke hêja kirin. Ez spasiya hemû gelê me yê ku destê hawarê dirêj kiriye dikim.
Baydemîr, aşkere kir ku wan ji bo bikaribin kampanyaya alîkarî hawarê bidomînin iznên pêwîst ligel Şaredariyên Baglar, Sûr, Yenîşehr û Kayapinarê wergirtine. Baydemîr bi bîr xist ku ev kampanyaya wan dê heta mehekê berdewam bike û da zanîn ku hawar dê di ser Nisêbînê re piranî ji bo bajarên Halep, Efrîn, Qamişlo, Serêkanî, Kobanê, Dirbêsiyê bêne birêkirin.
Baydemîr got: “Îro, roja parvekirina av û nanî hev e. Îro, roja piştgirî û hawarê ye. Îro, ew roj e ku em dilê xwe bigihînin dilê birayên xwe. Baydemîr, spasî li her kesê keda wan tê de heye kir û xwest piştgirî li kampanyaya wan bête kirin.
Rojava’da ilk kadın taburu kuruldu! – Rizgarî Online
Kürdistan’ın Batı Bölgesinde Halk Savunma Birlikleri (YPG) saflarında savaşan kadın savaşçılar ilk taburlarını kurdu. Rojava Kadın Savunma Birlikleri ‘Şehit Ruken Taburu’ Efrin’in Cinderise ilçesinde düzenlenen bir törenle ilan edildi.ANF´nin geçtiği haberde şunlara yer verildi: Yüzlerce kişinin hazır bulunduğu tören saygı duruşuyla başladı. Ardından Şehit Ruken Taburu Komutanı Axin Nucan bir konuşma yaptı.
Komutan Nucan konuşmasında, kadınların tüm güçleri ile halk devrimine katıldıklarını belirterek, “bunun bilinmesi içinde de YPG içinde özgün kadın taburlarının olması gerekiyor dedi. Şehit Ruken Taburu’nun Batı Kürdistan’da kadın savunmasının ilk taburu, ancak son taburu olmadığını ifade eden Komutan Nucan, “YPG’nin bulunduğu tüm alanlarda kadın birliklerini örgütleyeceğiz dedi.
Tabur Komutanı Axin Nucan ardından, Batı Kürdistan’ın en güçlü kadın örgütlemesi olan Star Birliği Koordinasyon üyesi Ruken Ehmed konuştu. Ruken Ehmed, Şehit Ruken Taburu’nun kuruluşunun Rojava halkına, özelde de Efrin halkına kutlu olmasını diledi.
Kürdistan özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren kadın öncülerden Beritan, Viyan ve Şilan’ı hatırlatarak anan Ehmed, “Kadın ancak kendini örgütlenerek erkek egemenliğinden özgür kılabilir. Bunun için kadınlar, Beritan, viyan ve Şilan’ın yolunda yürümeli diye konuştu.
Törende ayrıca, tabura adı verilen Şehit Ruken’in annesi de bir konuşma yaparak, taburun kuruluşunun tüm kadınlara kutlu olmasını diledi.
Batı Kürdistan’da halk devrimin başladığı 19 Temmuz günü resmi kuruluşunu ilan eden YPG saflarında büyük bir kadın gücü bulunuyor. Kesin sayısı bilinmeyen YPG’in onbinlerce savaşçısı olduğu tahmin ediliyor. YPG Batı Kürdistan’ın hemen hemen tüm bölgelerinde tabur ve tugaylar biçiminde örgütlenmiş durumda. YPG tugaylarından bazıları şöyle: Şehit Çekdar Tugayı (Efrin) Şehit Narin Tugayı (Efrin), Şehit Lewend Tugayı (Derik), Şehit Bawer Tugayı (Derik), Şehit Sarya Tugayı (Qamişlo), Şehit Sadık Tugayı (Kobani), Şehit Abid Xelil Tugayı (Serekaniye) ve Şehit Zorvan Tubay’ı (Halep). “
Kemikler, gözaltında kayıpların çıktı – Dengê Azad
Mardin’in Dargeçit ilçesi Bağözü Köyü’ndeki aramalarda bulunan kemiklerden biri kayıplardan Mehmet Emin Aslan’ın çıktı.
Adli Tıp raporu ile gözaltında kayıplar belgelendi. İstanbul Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi, Mardin Dargeçit’te yapılan kazı çalışmasında bulunan kemik parçalarının, 1995 yılında gözaltında kaybettirilen Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu yönünde rapor hazırladı. Mardin İnsan Hakları Derneği yaptığı açıklamada, 18 yıl sonra oğlunun yanmış bir kafatasını kuyu dibinde bulan bir ailenin ‘yaşadığı sevince’ dikkat çekerek, “Berfo Ana’nın gözleri açık gitti ama en azından İbrahim Amca’nın başında dua okuyacağı bir mezarı olacak denildi.
1995 yılında Mardin’in Dargeçit ilçesinde, PKK ’ya yardım ettikleri gerekçesiyle Dargeçit Jandarma Komutanlığı tarafından 9 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 11 yaşındaki Hazni Doğan ve 28 yaşındaki Hayat Altınkaynak serbest bırakıldı. Ancak 7 kişiden bir daha haber alınamadı. Ailelerin yaptığı ısrarlı takip üzerine, Dargeçit Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Soruşturmada, 2009 yılına kadar bir sonuç alınamadı. Ailelerin ve Mardin İnsan Hakları Derneği’nin ısrarlı takipleri sonucu 17 Şubat 2012 tarihinde, Dargeçit Bağözü Köyü’nde kazı çalışması yapıldı. Toplu mezar alanı olduğu ileri sürülen Bağözü Köyü çevresinde başlatılan kazı çalışmaları, 4 gün boyunca sürdü. Kazı çalışmaları sırasında bir kuyunun içinde yanmış insan kafatası ve bazı kemikler bulundu.
Bulunan kemiklerin, gözaltında kaybolan kişilere ait olup olmadığının belirlenmesi için Adil Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu’ndan gelen ilk raporda, bulunan kemiklerinden birinin gözaltında kaybolan 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu ifade edildi. İstanbul Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi, söz konusu raporunu Dargeçit Cumhuriyet Savcılığı’na gönderdi. Adli Tıp Kurumu ayrıca, kaybedilen 7 kişi arasında bulunan Abdurrahman Coşkun ve Süleyman Seyhan’ın aile bireylerinden yeni kan örnekleri istedi.
Aysel Tugluk: Divê Dewlet Girtiyên KCK Azad Bike û Operasyonan Rawestîne – Peyamner
Hevseroka Koma Civakên Kurdistan (KCD) û Parlamentera serbixwe ya Wanê Aysel Tugluk diyar kir, ku dewleta Tirkiyeyê nikare bi operasyonan û derbeyên leşkerî baweriya kesî bi evê pêvajoyê bihîne û daxwaza azadkirina girtiyên KCK û baştirkirina şert û mercên Ocalan kir.
Parlamentera serbixwe ya Wanê Aysel Tuglukê di hesaba xwe ya tora civakî ya twitterê de peyamên derbarê pêvajoya guftûgoyên navbera rêberê girtîyê PKK Abdulla Ocalan û dewleta Tirkiyeyê de û hevdîtinên şanda BDP li gel Ocalan de peyamên balkêş dan. Tugluk li ser hevdîtina bi rêberê PKK Abdullah Ocalan re, nêzikahiya hikûmetê û rêya çareseriyê de fikr û ramanên xwe parve kir.
Tugluk got, ku divê hikûmet pêvajoya muzakereyê û lihevhatinê li derveyî siyasetên înkar û îmhayê bidomîne û pêywîst e hemû alî xwedî îrade bin. Tuglukê destnîşan kir, ku Ocalan di gel ku 10 sal in di “Çala Îmraliyê de ye jî stratejiya jiyan û çareseriya bi hev re bi pêş xistiye. Parlemantera Kurd Aysel Tugluk got: “Birêz Ocalan 10 sal in bi jiyana hevpar û çareseriya bi hev re, yek ji aktorên sereke ye. Di sedsala 20’an de kurdan wenda kir lê dê kurd di sedsala 21 de bi ser bikevin. Neçar in pirsgirêka kurd bi awayek çareser bikin. Çimkî çareserî êdî xwe dispêre.
Tugluk herwiha got, ku ew dixwazin li ser bingeha rewa ya demokrasî û jiyana bi hev re vê pêvajoyê bimeşînin û wiha berdewam kir: “Divê li gorî şert û mercên xebatê ya Ocalan û rola wî, misyonek bidinê. Pêwîst e têkiliya wî ya bi parêzeran û derve re bidome. Ger îro dewlet bi Ocalan re hevdîtin pêk tîne, ev ji ber helwesta çareseriyê û rêvekirina Ocalan e. Li ser navê kurdan îradeyek derketiye holê. Ocalan di bin şert û mercên weke zilma naziyan de dijî. Pir fedekar û bi xîret e.
Parlamenter Tugluk herwiha di twitteke din a xwe de jî got, ku ev pêvajo bi operasyonan û derbeyên leşkerî nikare kesî bi xwe bide bawerkirin û ji bo çareseriyê xwest girtiyên KCK’ê serbest bên berdan û operasyonên siyasî û leşkerî jî bêne rawestandin. Tugluk, xwest bi temamî goşegîrî (tecrîda) li Îmraliyê rabe.
Şandeya BDP ji Îmraliyê vegeriya – AvestaKurd
Şandeya BDP a ku îro çû Îmraliyê ji gravê vegeriya. Parlementera Îdirê Pervîn Buldan peyama Ocalan xwend. Ocalan ji hemû aliyan xwestiye ku bi baldar bin.
Şandeya BDP a ku ji 3 parlementeran pêk dihat û îro çûne Grava Îmraliyê û bi Rêberê PKKê Abdullah Ocalan re rûniştin, ji hevdîtinê vegeriyan.
Parlementera Îdirê Pervîn Buldan, peyama Ocalan ji rayagiştî re xwed.
Peyama Ocalan wiha ye: “Ev hevdîtina gaveke dîrokî ye. Em pêvajoyeke dîrokî dijîn. Hemû alî di vê pêvajoyê de pêwiste bi berpirsyar hewl bidin. Di destên dewletê de kesîn dîlgirtî hene. Di destên PKKê de jî hene. Divê PKK baş ji dîlgirtiyên di destên xwe de miqatebe. Hêvî dikim wê xwe bigihînine malbatên xwe.”
Pervîn Buldan piştî peyama Ocalan xwen, îfade kir ku, hemû daxuyaniyana ku îcab bike hevserokên BDPê wê eşkere bikin.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info