DEMOKRATİK MODERNİTE GERİLLASI DEMOKRATİK UYGARLIK DEĞERLERİNİN SAVUNUCU GÜCÜDÜR
Kürtlerin sömürgeciliğe karşı direnişi tarihseldir. Kürtler soykırımcı rejimlere, onları destekleyen küresel hegemonik güçlere karşı elli yıldır direnmektedirler. Elbette Kürtlerin devletçi-sömürgeci uygarlık güçlerine karşı direnişi binlerce yıllık tarihe dayanmaktadır. Kürtlerin direnişleri tarihseldir. Sümer’de ilk Gılgamêş işgal seferinden günümüze kadar Ortadoğu’ya hâkim olmak isteyen tüm işgalci ve sömürgeci uygarlık güçleri öncelikle jeo-politik ve jeo-stratejik önemi nedeniyle Kürdistan’ı ele geçirmek istemiştir. Kürdistan’ın Batıdan Doğuya ve Doğudan Batıya uzanan stratejik coğrafyasına hâkim olmak aynı zamanda Ortadoğu’ya, Anadolu’ya, Asya ve Avrupa geçişine hâkim olmaktır. Bu nedenle Kürdistan Ortadoğu’da gerçekleşen tüm büyük savaşların merkezinde yer almıştır. Günümüzde de 3. Dünya savaşının merkezindedir.
Dağ halkı olan Kürtlerin özgürlüğü dağların özgürlüğüyle eş değerde olmuştur. Dağlar özgür kaldıkça Kürtlerde güvende ve özgür kalmışlardır. Dağlar düşerse, Kürtlük ve Kürdistan’da düşecektir. Kürtler uygarlık güçlerinin işgal ve istilalarına karşı doğal bir gerilla tarzında direnmişlerdir. Gerillacılık Kürtlerin sosyolojik bir gerçekliğidir. Dağlar bu anlamıyla Kürtler için hakikatle buluşma alanlarıdır. Hakikat savaşçılarının kutsal alanları olan dağlar aynı önemini bugün de korumaktadır. PKK ile başlayan çağdaş gerilla direnişiyle dağlar; demokratik toplumun özgürlük felsefesi, yaşam tarzı, kültür, sanat ve eğitim akademilerine dönüşmüştür. Gerilla ile dağ ve özgür Kürtlük ve özgür insan yeniden yoğrulmuştur. Dağlar; PKK ile birlikte hakikat savaşçıları modern gerillanın meskeni ve dergâhı haline gelmiştir.
Beş bin yıldır bu kadim topraklarda Yukarı Mezopotamya’da doğan Demokratik Uygarlığın eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmacı Ana kadın kültür değerleri ile sınıflaşmaya, sömürüye, talana, yalana, baskıya, eşitsizliğe ve köleliğe dayalı iktidarcı-devletçi Aşağı Mezopotamya Sümer uygarlığı arasında tarihi bir mücadele yaşanmaktadır. Yukarı Mezopotamya’da yaşanan köyün, klanın, kabilenin, kadının Demokratik Uygarlık değerleridir. Aşağı Mezopotamya’da Şef-Komutan-Rahip ittifakıyla gelişen sınıfın, kentin, devletçi uygarlığın kültürüdür. Devletçi uygarlık bir karşı devrim olarak gelişmiş ve başta kadın olmak üzere toplumsal düşüşün tarihi olmuştur. Bu iki çizgi arasındaki çelişki ve mücadele Sümerler’ den günümüze dek çok yönlü̈ olarak devam etmektedir.
Beş bin yıldır Yukarı Mezopotamya’nın Demokratik Uygarlığın kurucuları olan Aryen toplulukları ile Aşağı Mezopotamya’nın devletli-uygarlığın kurucuları olan Semitik toplulukları arasında mücadele yaşanmaktadır. Yukarı Mezopotamya’nın ana nehir toplulukları olan Guti, Kassit, Lulub, Sübaru, Mitanni, Urartu ve Medler ile Aşağı Mezopotamya’nın devletli Semitik toplulukları olan Akad, Babil ve Asur ile bunlara uygarlık anlamında sonra eklenen Pers ve Turaniler (Türkler) arasında binlerce yıldır süren bir savaş vardır. Çağımızda Aryen topluluklarının son direnişini PKK ve gerilla temsil etmektedir. Bu bağlamdaGerilla; beş bin yıllık iktidarcı-devletçi ve soykırımcı uygarlık sistemine karşı demokratik uygarlık değerlerinin bileşkesi ve temsilcisi oluyor. Xerawreş/Göbekli Tepe ve ötesinde ortaya çıkan kendini Demokratik Uygarlık geleneği şeklinde sürdüren insanlığın ana nehir akışı gerillayla sürmektedir.
Kürdistan Özgürlük gerillası; Egemen erkeğe karşı Tanrıça ananın izindedir. Zalim Nemrud’a karşı İbrahimin, Semitik mitolojilerinin yarattığı kul-köle kişiliğine karşı Zerdüşt’ün özgür insan felsefesini, Firavun’a karşı Musa’nın başkaldırışını, Roma’ya karşı İsa’nın direnişini, cahalet ve münafıklığa karşı Muhammedinin çıkışını esas almaktadır. Hakikat yolunda Hallacı Mansur, Suhreverdi, Mani, Bruno’yu, takip etmekte ve sosyalizmin özünü temsil etmektedir. Osmanlı zulmüne karşı Pir Sultan Abdalları, Ş. Bedrettinleri, Çakırcalı Efeleri, Türk faşizmine karşı Şeyh Saidlerin, Seyit Rızaların, Alişer ve Zarifelerin, Rindêxan ve Leylaların, Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin tarihi mirasçısıdır. Bu soylu ve kutsal insanlık değerleri gerillada sentezlenmiş ve hakikate dönüşmüştür.
PKK ve Gerillası sadece bir ulusun kurtuluşunu değil, insani bir kalkışı ve yücelmeyi temsil etmektedir. Gerilla; dünyadan çeşitli halklardan devrimcilerin, sosyalistlerin ve sistem karşıtı insanların katıldığı evrensel bir güçtür. Dolayısıyla Gerilla en hakiki enternasyonalist bir güç, Kürdistan devrimi de enternasyonalist bir devrimdir. Önderlik felsefesi etrafında PKK ve özgürlük gerillasına katılan Kürt, Türk, Arap, Fars, Ermeni kadın ve erkek devrimcileri aynı direniş siperlerinde halkların düşmanı soykırımcı faşist Türk devletine karşı Avaşin, Zap ve Metina’da savaşmakta ve şehit düşmekteler. Aynı ruh ve düşünceyle birçok Avrupalı devrimci ve sosyalistler direniş saflarına katılmaktadırlar. 15 Ağustos Çizgisiyle hareket eden Gerilla; yurt savunması için dört parça Kürdistan’da mevzilenmiştir. Saldırı altındaki Kerkük’e, Hewlêr’e Maxmur’a, Duhok’a halaylarla gidendir. 2014 yılında bir Ağustos ayında, 15 Ağustos Atılımının yıldönümünde, Şengal’e yaptığı hamleyle KDP’nin Daiş soykırımına terk ettiği Êzıdî halkını fermandan kurtaran ve Şengal’de Daiş’i temizleyendir. Gerilla; Rojava ve Suriye devriminin ‘’isimsiz kahramanı’’ dır. Kobani’de, Serêkanîyê’de, Gîrê Sipî’de destansı direnişiyle dünyayı ayağa kaldırandır. Gerilla; tüm insanlık adına barbar Daiş çete devletini ‘’başkenti’’ Reqqa’da çökertendir. Gerilla; Rojava’da enternasyonal devrimci taburların temelidir. Önder APO’nun özgürlük Gerillası böylesine insani ve evrenseldir. ‘’Halkımız böylesi bir devrimi yaşamakla sadece bir ulusal kurtuluşçuluğu değil, büyük bir insani kalkışı temsil etmektedir. Denilebilir ki en insani devrim, Kürdistan devrimidir. İnsanın beşiği ve uygarlığın şafak vakti Kürdistan’dadır. Ve bugün insanlığın en büyük tehlikeyle karşı karşıya geldiği bir dönemde; doğa kirlenmesi, nüfus patlaması ve çok anlamsız, neredeyse en küçük topluluklara kadar yansıyan bu etnik çatışmaları da önlemenin en anlamlı ifadesi, geliştirmekte olduğumuz devrim olduğunu bütün inancımızla belirtmek isterim. Bu devrim, böylesine enternasyonalist bir devrimdir.’’ (Önderlik)
15 AĞUSTOS SİLAHLI MÜCADELE STRATEJİSİ KÜRT VARLIĞINI KESİNLEŞTİRİP ÖZNE HALİNE GETİRDİ
Kürt varlığına sadece şiddet ve soykırımlar uygulanmadı, kültürel soykırım yöntemiyle varlık olmaktan çıkarılmak istendi. Bütün asimilasyon yöntemlerinin esas amacı Kürt varlığını varlık olmaktan çıkartmak olmuştur. Zira soykırım ve asimilasyon öncelikle Kürt toplumunun oluşumuna uygulanmıştır. Kürdistan’ın Türkiye’nin bir parçası ve Kürtlerin de fiziki, kültürel soykırımla tümden eritilerek Türleştirilmesi amaçlanmıştır. Yahudi halkı soykırıma tabi tutulurken Yahudi kimliği inkâr edilmemiştir. Ama Kürt soykırımı Kürtlerin inkârıyla gerçekleşmektedir. Haliyle olmayan bir halka yapılanlar bir soykırım sayılmayacaktı. Türk soykırım sisteminin resmi tarihinde ne Kürt diye bir halk ne de Kürt soykırımı diye bir şey vardır. Örneği olmayan bu durum sadece Kürtlere mahsustur. “Kürtler için sadece uğradıkları soykırım açısından değil, varlık olmaktan çıkaran diğer tüm uygulamalar nedeniyle ‘biricik halk veya toplumsal varlık’ tabirini kullanmak yerinde olacaktır. (…) Şüphesiz bir birey ve toplum için kendi varlığını tartışmak çok tehlikeli ve alçakça bir konumu ifade eder ki bu da yaşam ve ölüm arasındaki ince bir çizgiye işaret eder.” (Önderlik)
Kürt varlığı maddi ve manevi olarak inkâr edilip yok sayılmıştır. Kürtler bir halk ve toplumsal varlık kategorisinden çıkarılmıştır. Varlığın inkârı Kürt ve Kürdistan’ın inkârı anlamına gelmektedir. Oluş, zaman ve mekândan koparılan Kürtlük tarihsiz, yurtsuz ve kültürsüz sayılmıştır. Kürtlük bir özne değil diğer kültürlerin bir parçası, nesnesi olarak görülmüştür. Lozan anlaşmasıyla 20. Yüzyıl Kürtlerin İNKARI VE İMHASI üzerinden şekillendi. Bu nedenle 20. yüzyıldaki Kürtlük özgürleştirilmeden önce var kılınması gereken bir Kürtlüktür. Çünkü Kürtlük varlık sorunu yaşıyordu. Öncelikle yapılması gereken onu var kılmaktı.Çünkü varlığı olmayanın özgürlüğü de olmaz. Statü varlığın kabul edilme durumudur. Varlığın toplumsal hali kabul edilmemişse orada statüsüzlük vardır ki, bunun siyasal anlamı soykırımdır. Kurtuluş, Özgürlük ve eşitlik gibi kavramlar ancak varlıksal sorunu çözmüş toplumlar için geçerlidir. Dolayısıyla PKK eylemselliğinin kurtuluş yönünden çok, VAR KILICI yönü daha önemlidir. Var kılma süreci “DİRİLİŞ DEVRİMİ“ olarak tanımlanmıştır. “20.yüzyıl, Kürtlerin varlığını kanıtlamaya çalışarak geçirildi. Bir halk için en büyük trajedilerden biri budur. Yani var olduğunu ispat etmeye çalışmak…” (Önderlik) Bu değerlendirmeler ışığında bakıldığında 15 Ağustos hamlesinin tarihi önemi daha doğru anlaşılacaktır. 21. Yüzyıl var kılınan, özneleşen, kimlik sahibi olan ve kendini kabul ettiren Kürtlüğün güvenceye alınması ve bir statüye kavuşturulması yüzyılı olacaktır. Bundan sonraki süreç kanıtlanan varlığın kendini sağlıklı biçimde bir forma, yani statüye kavuşturmasıdır. KCK-Demokratik Ulus sistemi bu bedenleşmenin tanımlanmasıdır. PKK; zihniyet, ruh, düşünce, ahlaki, ideolojik, felsefik ve örgütsel öncülük rolünü oynarken, Demokratik Konfedaral sistem olan KCK demokratik ulusun bedenleşmesini yani sistemini ifade etmektedir.
Kürtler meşru savunma çerçevesinde varlığını koruma ve özgürlüğünü sağlama direnişini yürütmektedir. Direnişin temel gücü gerilla olmaktadır. Kürtler için gerilla sadece askeri-silahlı bir güç değildir. Gerillanın sosyal, siyasal, ideolojik, politik, kültürel ve askeri bir anlama sahiptir. Gerilla tüm boyutlarıyla ulusal diriliş anlamına gelmektedir. 15 Ağustos silahlı mücadele Atılımın böylesi tarihsel bir rolü vardır. 15 Ağustos Atılımını askeri boyuttan çok ideolojik, politik, sosyal, psikolojik ve tarihsel sonuçlar ortaya çıkartmıştır. 15 Ağustos Atılımı yok edilmek üzere olan bir halkın yeniden dirilmesi ve kendi hakikatine varması demektir. PKK’nin en büyük eylemi ‘’YOK’’ sayılan, inkar edilen Kürtleri yeniden VAR KILMAKTIR. Özgür olmak için önce var olmak gerekir. Varlığı olmayanın bilinci ve iradesi olmaz. Varlık ancak oluşum, zaman ve mekanla mümkündür. Oluşum; halk olarak kendi maddi ve manevi yaratım süreçlerini kavrama, anlama ona göre yaklaşmadır. Zaman; tarih bilincini kazanmadır. Mekân; yaşanılan ülke ve yurtseverlik bilincidir, maddi ve manevi değerlerin sahiplenilmesidir. PKK Kürtlere, oluşum, zaman ve mekân bilincini kazandırmıştır. Önderlik Kürtlerin varlık ve bilinç kazanmasını ‘’Ulusal Diriliş süreci’’ şeklinde tanımladı. Bu süreç ulusal ANLAMSAL (Zihinsel) ve YAPISAL (kurumsal) bakımdan doğuş sürecidir. Önderliğin ve PKK’nin Birinci ve ikinci doğuş sürecine tekabül etmektedir. Kürdistan ve Ortadoğu devrimine yol açan toplumsal doğuş ve diriliş sürecine denk gelmektedir.
Kürdistan’da PKK öncesi, birçok Kürt direnişi gelişmiştir. Ancak çok kısa süre içerisinde imha ve tasfiye olmaktan kurtulamamıştır. Sürekliliği yakalayamamış ve başarıya ulaşamamıştır. İlk kez Önder APO ve PKK direnişi bu yargıyı kırmış ve kesintisiz bir direnişle elli yılı bulan bir devrimsel gelişmeyle Kürt tarihinde bir İLKİ gerçekleştirmiştir. Kürdistan devrimi 21. Yüzyılda artık bölgesel ve küresel bir devrime dönüşmüştür. PKK meşru savunma savaşıyla sadece soykırım rejimlerini geriletmemiş, Kürt ulusunu diriltmiş, bilinçlendirmiş, örgütselliğe kavuşturmuş ve dünya devriminin öncü gücü haline getirmiştir. En önemlisi de PKK Demokratik Modernite alternatifiyle halkların Rojava devriminde olduğu gibi öz savunma bilinciyle donatmış özgür kadın, özgür birey ve toplum gerçeğini yaratmıştır.
15 AĞUSTOS DEVRİMCİ ATILIMI KÜRDİSTAN, ORTADOĞU DEVRİMİNE VE DEMOKRATİK ULUSUN GELİŞİMİNE YOL AÇTI
12 Eylül faşist askeri darbesi kapitalist modernitenin öncü gücü NATO tarafından planlanan bir darbeydi. Amacı başta PKK olmak üzere devrimci, demokratik hareketleri tasfiye etmek Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da kalıcı bir rejim olarak kurumsallaşmaktı. Eğer en amansız koşullarda, devrimci geçinen birçok hareketin ve önderin büyük telaşla kaçtığı ve kendi bireysel yaşamlarını kurtarmaya çalıştığı bir ortamda Önderlik inisiyatifi, iradesi, kararlılığı ve ısrarı olmasaydı ve buna bağlı olarak eğer 12 Eylül faşist darbesini yenilgiye uğratan PKK’nin 15 Ağustos silahlı direnişi gelişmemiş olsaydı Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da durum çok faklı olacaktı. Demokrasiden, özgürlüklerden, mücadeleden, direnişten, Kürdistan, Rojava ve Kuzey-doğu Suriye devriminden bahsedilemezdi. ‘’Önderlik gerçeği olarak; Özgürlük hareketinin tarihi direnme kararını alarak, bunu en amansız, en olmaz denilen koşullarda gerçekleştirdik. Eğer o zaman ben bu iradeyi, bu kararlılığı göstermemiş olsaydım, her şey bitmiş olacaktı. Eğer şimdi 12 Eylül faşizmi yenilgiye uğratılmışsa, Kürt özgürlük hareketi ve Kürt özgürlük mücadelesi bugünkü düzeye gelmişse, Kürtlük ve Kürdistan adına büyük devrimsel gelişmeler ortaya çıkarılarak yaşanıyorsa, bu o zaman Önderlik gerçeği olarak almış olduğum kararın sonucu olmaktadır. Kuşkusuz bu, sadece Kürdistan için değil, Türkiye ve Ortadoğu açısından tarihi, büyük sonuçlar ortaya çıkarttı….Kürdistan özgürlük devrimi, Türkiye’deki demokrasi mücadelesi, demokratik Ortadoğu devriminin gelişmesine yol açacak gelişmeler bu gün ortaya çıkmışsa; Kürdistan özgürlük devrimi, bu gün demokratik Ortadoğu devrimine dönüşmüşse, onun merkezinde yer alıyorsa bu, 12 Eylül faşizmine karşı Özgürlük hareketinin almış olduğu direnme ve savaşma kararının sonucudur.‘’ (Önderlik)
15 Ağustos Atılımı Demokratik Ulus atılımıdır. Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu halklarının kardeşliğini, eşitliğini, özgürce bir arada yaşama iradesini açığa çıkartmıştır. Kürtlüğü özgürleştirmeyle ilkel milliyetçi, şoven egemen ulus anlayışlarını aşarak bölgede demokratikleşmeyi sağlamıştır. Kürtleri iradi güç haline getirip köle statüsünde çıkartarak bölge halklarıyla demokratik ve eşit tarzda yaşayacak düzeye getirmiştir. Bütün bu gelişmeler GERİLLA direnişiyle sağlanmıştır. Önderlik ve PKK mücadelesiyle gerçekleşen Rojava-Kuzey-Doğu Suriye devrimi kapitalist modernite sistemini, onun Ulus-devlet, milliyetçilik, cinsiyetçilik ideolojilerini aşma anlamında 21. Yüzyılda gerçekleşmiş en önemli ve stratejik bir devrimdir.
PKK gerillasının bölgesel ve küresel düzeyde büyük sempatiyle sahiplenilmesi onun tüm ezilen halkları ve insanlığı temsil eden enternasyonal özelliklerinden ötürüdür. Gerilla; Demokratik Ulusun ve Demokratik Konfederalizmin öz savunma gücüdür. Gerilla; Kürt halkının ve demokratik insanlık değerlerinin en temel meşru savunma gücüdür. Gerilla; bu gerçekliğiyle eşitlik, kardeşlik, barış ve demokrasinin teminatıdır. Kürdistan özgürlük savaşçısı gerilla; ideolojik, politik, felsefik, sosyal ve kültürel bir kimliğe sahiptir. Gerilla; Ortadoğu Halklarının Demokratik Konfederalizminin meşru savunma ordusu ve inşa gücüdür. Gerillanın hem koruma, savunma, hem de inşa etme misyonu vardır. Gerilla; halkların, ezilenlerin, kadınların enternasyonal öncü gücüdür. Gerilla; ezilen halkların, kadınların, gençlerin, eşitlik, özgürlük ve demokrasi arayışında olan herkesin kurtuluş umududur. Gerilla; adaletin kılıcıdır. Yerel, bölgesel ve küresel hegemonik güçler gerillanın ne demek olduğunu iyi bilmektedirler. Sömürgeci güçler gerillayı imha edilmesi gereken ideolojik, felsefik, sosyal, askeri ve örgütsel bir düşman olarak değerlendirmektedirler. Kapitalist modernite güçleri Önderliği, PKK ve gerillayı kendileri için birinci düşman/tehdit olarak ele almaktadırlar. Çünkü gerilla; sosyalist bir toplumsal modeldir, Demokratik Modernite Sisteminin çekirdeğidir. ABD, Avrupa, NATO ve diğer gerici güçlerin Önderliğe, PKK ve gerillaya düşmanca yaklaşması, Önderliğimize karşı uluslararası komploya yönelmesi, Kürtlere karşı yürüttüğü soykırım savaşında Türk devletine her türlü desteği sunmasının esas nedeni bu ideolojik ve sistemsel karşıtlıktan ileri gelmektedir.
Devam edecek…
Dijwar SASON
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi