09 Kasım 2012 Cuma Saat 08:24
Girtiyan daxwaznameyên ‘Em li ser hişên xwe biçin jî mudaxeleyê li me nekin’ dan – Dîha
Seroka Giştî ya TUHAD-FED’ê Zubeyde Teker, têkildarî çalakiya greva birçîbûnê de axivî û wiha got: “Çalakiya greva birçîbûnê ya li 72 girtihan û bi tevlîbûna 10 hezar girtiyan berdewam dike. Di serî de 708 hevalên me û hemû hevalên me yên di girtîgehan de daxwaznameyên heke li ser hişên xwe biçin jî tu mudaxele li wan neyê kirin û hurmetê nîşanî vîna wan bêdayîn ji bo Wezareta Dadê bên şandin dan rêveberiyên girtîgehan.”
Çalakiya greva birçîbûnê di roja 58’emîn de berdewam dike. Hate ragihandin ku rewşa 64 girtiyên li 7 girtîgehan di 12’ê îlonê de dest bi çalakiya greva birçîbûnê kirin her diçe giran dibe û girtiyan ji rêveberiyên girtîgehan re daxwaznameyên “em li ser hişên xwe biçin jî tu mudaxeleyên tibî li me nekin” didin. Daxwaznameyên bi daxwaz li ser hişên xwe jî biçin tu mudaxele li wan neyê kirin û hurmetê nîşanî vîna wan bêdayîn dê bi riya rêveberiya girtîgehan ji Wezareta Dadê re bên şandin.
Seroka Federasyona Komelaya Malbatên Hikûmxwar û Girtiyan (TUHAD-FED) Zubeyde Teker, têkildarî mijarê de ji DÎHA’yê re axivî. Teker, diyar kir ku di 12’ê îlonê de li 7 girtîgehan 63 girtiyên siyasî û yek jî girtiyê edlî dest bi çalakiya greva birçîbûnê kirin û çalakî di roja 58’emîn de ye. Teker, anî ziman ku di roja çalakiyê ya 54’an de 66 girtîgehan de 708 girtî tevlî çalakiyê bûn û di roja 55’an de jî li 72 girtîgehan nêzî 10 hezar girtî tevlî çalakiyê bûn û wiha got: “Di serî de 708 hevalên me û hemû hevalên din dest bi dayîna daxwaznameyên heke li ser hişên xwe biçin jî tu mudaxele li wan neyên kirin û hurmetê nîşanî vîna wan bidin ji bo daxwaznemeyan ji Wezareta Dadê re bên şandin, daxwaznamen dan rêveberiyên girtîgehan.”
Girtiyê name ji DÎHA’yê re şand rastî cezayê dîsîplînê hat – Dîha
Nûçegihanê me yê Wanê Şahabettîn Demîr, nameyek ji Rojnameya Azadiya Welat re şand û diyar kir ku ji ber ku wan der barê zext û zordariyên li ser girtiyan tên meşandin de name ji DÎHA yê re şand rastî cezayê dîsîplînê hatin.
Nûçegîhanê me yê Wanê Şahabettîn Demîr, ku li Girtîgeha Tîpa E ya Gîresûnê dimîne, der barê zext û pêkanînên rêveberiya girtîgehê ya li ser girtiyan nameyek ji Rojnameya Azadiya Welat re şand. Demîr, di nameyê de diyar kir ku ji bo ew balê bikşînin ser rewşa girtîgehê û astengiyên li ser wan nameyek ji DÎHA’yê reşandine û ev nameya wan hatiye desteserkirin. Demîr, da zanîn ku li girtîgehê her tim nameyên wan tên destekerkirin, daxwaznameyên wan ên ji Wezareta Dadê re tên şandin nayên bersivandin û girtiyên nexweş nayên dermankirin. Demîr, destnîşan kir ku nêzîe 50 girtiyên siyasî li Gîresûnê dimînin û her tim rastî pêkanînên keyfî tên. Demîr, ani ziman ku ji bo ew balê bikşînin ser pirsgirêkan nameyek ji Ajansa Nûçeyan a Dîcleyê (DÎHA) re şandin û ji bo vê nameyê rastî cezayê dîsîplînê hatin. Demîr, pêkanînên girtîgehê weha vegot: “Nameya herî dawî me ji DÎHA re şand, bi hinceta “Ewlehî û asayişa saziyê dixe talûkeyê” hate desteserkirin. Piştî name hate destekerkirin cezayê dîsîplînê ji mere nivîsandin. Ez ji bo nûçegîhanê DÎHA’yê me nameyan dişînin û ev nameyên min tên destekerkirin. Ev pêkanîn li dijî zagon û hiqûqê ye. Ez bang li hemû cemaweriyê dikin ku li hemberî vê yekê hestiyar tev bigerin.
Dîsa li aliyê din hevalên me yên ketine greva birçîbûnê mafê wan tê binpêkirin û her ku diçe rewşa wan giran dibe. Em bang li cemaweriyê dikin û dixwazin dengê xwe bidin dengê me.
Savcı da itirafçıya inanmadı ama mahkeme… Diha
İtirafçının “Ekmek verdiler” ve “Odun kesenlerden vergi aldık” beyanlarını, “Soyut yer ve zaman belirtilmeyen beyanlar” olarak ela alan savcının beraat talebi, mahkeme heyetinden kabul görmedi. Mahkeme heyeti itirafçının beyanlarına dayanarak, 11 yurttaşa toplam 27 yıl 1 ay hapis cezası verdi.
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde “Cihan” isimli itirafçının beyanları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında aralarında eski korucu başı Nizbah Akdeniz’in oğlu Kulp Ziraat Odası Başkanı Kenan Akdeniz ile Kulp Belediye Başkanı’nın oğlu Muhammed Şimşek’in de bulunduğu 11 kişi hakkında açılan davanın karar duruşması görüldü. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuksuz yargılanan 11 sanık katılmazken, sanık müdafileri ise hazır bulundu.
İddia makamı ‘somut delil yok’ dedi!
Heyet değişikliği nedeniyle eski zabıtların okunduğu duruşmada savcı, tevsii tahkikat talebinin olmadığını bildirerek, esas hakkındaki mütalaasını okuyacağını ifade etti. “Örgüte yardım etmek” iddiasıyla haklarında dava açılan sanıklar ile ilgili savcı mütalaasında, “Sanıkların atılı suçu işledikleri hususunda teslim olan örgüt üyesinin soyut yer ve zaman belirtilmeyen beyanları dışında somut delil bulunmadığından atılı suçlardan sanıkların ayrı ayrı beraatlarına karar verilmesini” talep etti.
Mahkeme ikna olmayıp, 11 yurttaşa 27 yıl 1 ay ceza verdi
Sanık avukatlarının da beraat talebinde bulunduğu duruşmada, kısa bir ara veren mahkeme heyeti, Cihan isimli itirafçının daha sonra geri çektiği beyanlarına göre, “Örgüte yiyecek verdikleri” iddia edilen Kenan Akdeniz, Mehmet Çelik, Muhammed Şimşek, Medeni Baran, Servet Güzel, Ayten Güzel ve Gülten Güzel’in “Silahlı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan 2 yıl 1’er ay hapsine karar verdi. Heyet ayrıca yine aynı itirafçının “Ormanda odun kesenlerden vergi alıyorduk” şeklindeki beyanı üzerine kendilerinden haraç toplandığı iddia edilen Zeki Dindar, Musa Baran, Suphi Tayfur ve Fesih Dindar’ın “Silahlı örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçunu işlediği gerekçesi ile 3 yıl 1 ay 15’er gün hapsine karar verdi.
Şebinkarahisar’da Kürt öğrencilere akıl almaz saldırı – Diha
Şebinkarahisar’da okuyan Kürt öğrencileri silah zoruyla kaçıran ülkücüler, tehdit ettikleri öğrencilerin evine molotofkokteyl atarak, ateşe verdi. Savcılığa götürülmek istenen öğrencilere, polis çemberi altında da saldırı gerçekleştirildi.
Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde Kürt öğrencilere yapılan akıl almaz saldırılar, önceki gün başladı. Kürt öğrencilerden ikisi ülkücü oldukları belirten 15 kişilik bir grup tarafından silah zoruyla dağa kaçırılarak, tehdit edildi. Saldırıya uğrayan öğrencilerden alınan bilgilere göre, dağda tehdit edilen iki öğrencinin, ülkücülerin elinden silahı alması üzerine ülkücü grup kaçtı. Silahı geri almak isteyen ülkücü gruba silahı vermeyip, karakola götüren Kürt öğrencilerin evine dün akşam molotofkokteylleri atılarak, evleri yakıldı. Polisin savcılığa götürmek istediği Kürt öğrencilere, polis gözetimi altında ilçenin yerlisi olduğu belirtilen bir kişi tarafından saldırıldı, polis de Kürt öğrencilere biber gazı sıktı.
Dağa kaçırılan öğrencilere silahlı tehdit
Olayı anlatan Diyarbakırlı Ş. isimli öğrenci, sık sık ülkücüler tarafından tehdit edildiklerini belirterek, yaşananları ilişkin şunları anlattı: “İki gün önce daha önce bizi tehdit eden ülkücülerle bağlantılı olan kişiler, arkadaşlarımızı çarşıda gördükleri zaman, numaralarını almış ve ‘sizinle konuşmak istiyoruz’ demiş. Arkadaş numarayı vermiş, belki aralarındaki tartışmalarla ilgili konuşacaklarını düşünmüş. Bunlar akşam olunca 3 arabayla evimizin önüne gelerek, arkadaşları aradı. Arkadaşlarımızdan İ.S. ve E.K. kapıya çıkıyor konuşmak için. Bunlar arkadaşlarımızı arabaya bindirerek, götürüyor. Şebinkarahisar’ın 5 kilometre uzağındaki dağda tehdit ediyorlar. ‘Burası Şebinkarahisar, sizi öldürüyoruz’ diyorlar. Arkadaşlarımız silahı onların elinden kapıyor. Bunun üzerine bunlar korkarak, arabalarına biniyor ve kaçıyor.”
Öğrencilerin evi molotofla yakıldı
Silahı grubun elinden alan arkadaşlarının yürüyerek eve geldiğini aktaran Ş., daha sonra bu grubun kendilerine ulaşarak silahı istediğini aktardı. Silahı polis karakoluna götürüp, teslim ettiklerini ve olayı anlattıklarını söyleyen Ş., bunun üzerine polisin ülkücülerden 3 kişiyi gözaltına aldığını belirtti. Daha sonra bu grubun kendilerini iş yerlerine çağırdığını söyleyen Ş., daha sonra yaşananları şöyle anlattı: “Bize ortada bir yanlış anlama olduğunu söylediler. Bir daha böyle birşey olmayacağını söylediler. Biz de eve geldik. Gece 00.30 gibi evde otururken A. isimli arkadaşımızın kaldığı odaya iki molotof atıldı. Biz odaya gittiğimizde arkadaşımız şok geçirmişti. Hemen çıkardık ve yangını söndürdük. Hemen kapının önüne çıktık, birisi kaçıyordu. İlerde de bir polis arabası vardı. Ama biz polisi aramamıştık. Yavaş yavaş evimizin oraya geldi. Olayı anlattık, ama yüzümüze bakıp gülüyordu. Eve molotof atan ya polisti ya da onlarla işbirliği yapanlar.”
Polis gözetiminde saldırı
Yaşananların ardından bu sabah evlerine gelen polisin ifadelerini almak üzere kendilerini savcılığa götürmek istediğini anlatan Ş., onlara güvenmedikleri için gitmeyi kabul etmediklerini ve ilçe merkezinde beklemeye başladıklarını söyledi. Bunu üzerine emniyet amirlerinin gelip kendileri ile konuşması üzerine savcılığa gitmeyi kabul ettiklerini aktaran Ş., 30 kadar polisin gözetimi altında araçlara bindirildikleri esnada iki kişinin daha saldırısına uğradıklarını söyledi. Saldırı anını anlatan Ş, “Tam bizi arabaya bindiriyorlardı Ümit abi dedikleri biri polislerin arasında gelip boğazımı sıktı. O boğazımı sıkarken, resmi kıyafetli bir polis de burnuma vurdu, burnum kırıldı. Sonra yerde gözüme biber gazı sıktılar. Ben ve bir arkadaşım vücudumuzu kestik, polis bizi götürmesin diye. Zorla kolumuza girdiler ve hastaneye götürdüler, sonra da karakola.”
Polisin burnuna vurması üzerine burnunda kırık meydana geldiğini ve hastaneden darp raporu aldığını söyleyen Ş., bugün 5 arkadaşıyla birlikte Şebinkarahisar Adliyesi’nde savcılık karşısına çıkarıldı. Öğrencilerin savcılıktaki ifade işlemleri devam ediyor.
Anadilde savunma için Erdoğan bekleniyor – ANF
Mahkemelerde sanıklara anadilde savunma imkanı veren yeni yasa tasarısının Meclis’e gönderilmesi için Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yurtdışından dönüşünün beklendiği bildirildi.
Alınan bilgilere göre Adalet Bakanlığı’nın, anadilinde savunma hakkına ilişkin tasarı konusundaki çalışmaları tamamlandı. Açlık grevindeki eyelmcilerin talepleri arasında yer alan anadilinde savunma için Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 202. maddesinde değişikliğe gidilecek. Bu değişiklikle, 202. maddede anadilinde savunma ya da tercüman aracılığıyla savunma için hâkim kararına olan ihtiyaç ortadan kaldırılacak.
Söz konusu ifadenin eklenmesiyle başta Kürtçe olmak üzere sanıkların talep etmesi durumunda mahkemelerde Lazca, Çerkezce, Boşnakça, Arapça ve diğer dillerde de savunma yapılabilecek.
Aynı düzenlemeyle tutuklu ve hükümlülerin eş ve çocuklarıyla birlikte 3 ayda bir belirli mekânlarda 24 saat süreyle bir arada kalabilmesine de izin verilecek.
İsveç Yeşilleri: Tutsakların talepleri taleplerimizdir – ANF
İsveç Çevre Partisi Yeşiller Dış Politika Sözcüsü Bodil Cebellos Türkiye cezaevlerinde politik tutsakların 12 Eylül tarihinden bu yana sürdürdükleri açlık grevine Türk Hükümetinin kayıtsız kalmasını kaygı verici bulduğunu söyleyerek ölümlerin önüne geçilmesi için eylemcilerin taleplerinin kabul edilmesini istedi.
Çevre Partisi Yeşiller olarak Kürtlerin ana dilllerinde savunma ve eğitim taleplerini pek çok kez İsveç Parlamentosunun gündemine getirdiklerini ve bunun gerçekleşmesi için mücadele ettiklerini belirterek şunları söyledi.
“Biz her zaman Kürt sorununun barışcıl yöntemlerle ve diyalogla çözülmesi gerektiğini savunduk. Bir sorun ve çatışmayı çözmek istiyorsanız her iki tarafı bir araya getirmek zorundasınız. Bunun sağlanması için de ilk önce Abdullah Öcalan’a uygulanan haksız tecridin kaldırılması gerekir. Eğer Öcalan üzerindeki tecridi kaldırmaz ve barış görüşmelerine başlamazsanız Kuzey Kürdistan’da savaş ve çatışmaları durduramazsınız.
Cebellos açlık grevcilerinin her iki taleplerinin de kendilerinin daha önce gündeme getirdikleri talepler olduğunu belirttikten sonra Türk Hükümetine eylemcilerin taleplerini, tutsaklar sakatlanmadan ve yaşamlarını yitirmeden kabul etmesi çağrısında bulundu. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’in Kürtlerin en temel talepleri karşısında kayıtsız kalmasını ve cezaevinde süren açlık grevleri için devreye girmemesini de eleştirdi.
PARLAMENTODA TÜRKİYE TARTIŞMASI
Aynı partiye mensup bir başka Milletvekili, Jabar Amin de Türkiye ve Kürdistan’daki insan hakları ihlallerini bugün parlamentoda yaptığı konuşmada dile getirdi. Aralarında gazeteci, avukat ve sendika yöneticilerinin de bulunduğu 8 bin kişinin son üç yıl içinde tutuklandığını, tutsakların iki aydan bu yana ana dillerinde savunma hakkının tanınması için iki aydır açlık grevi yaptıklarını hatırlattıktan sonra İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’e sorunun çözümü için harekete geçip geçmeyeceği sorusunu yöneltti.
Bildt tutuklamaların kendilerinin de fazla sert buldukları anti-terör yasalarına dayanılarak yapıldığını söyledikten sonra, Türkiye’de bugün Türkçe bulmayan tutsaklara tercüman temin edildiğini iddia etti. Türkçe bildikleri halde mahkemelerde ana dillerinde savunma yapmak isteyenler için hazırlanan yeni bir yasa tasarısının parlamentoya sunulduğunu ileri sürdü. Yasanın parlamentodan geçmesini umut ettiğini söyledi.
Tekrar söz alan Amin Bildt’in konuşmalarının gerçekleri yansıtmadığını, 2 yıl önce katıldığı KCK duruşmalarında Türkçe bilmeyen tutsakların ana dilde savunma yapmalarının engellendiğine şahit olduğunu belirttikten sonra Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen bir ülkede 8 bin insanın politik nedenlerle tutuklanmasının mantıki olup olmadığını sordu.
SZK: Perwerde wê bidome – Yeni Özgür Politika
SZK’ê ya rojavayê Kurdistanê tevî astengiya hin partiyên Kurd jî di destpêkirin û meşandina perwerdeya bi Kurdî de bi israr e.
Saziya Zimanê Kurdî (SZK) a rojavayê Kurdistanê diyar kir ku li gel astengiyên hinek partiyên Kurd jî, ew xebatên xwe yên ziman didomînin û li bajarên ku heta niha li dibistanê fermî perwerde nehatiye dayîn jî, wê ji vê hefteyê û pê de perwerde bê dayîn.
SZK’ê têkildarî mijarê daxuyaniyek nivîskî weşand. Di daxuyaniya ku behsa xebatên saziyê tê kirin de, hate gotin ku li rojavayê Kurdistanê ev nêzî salekê ye SZK di nava hewldana pêşxistina zimanê Kurdî de ye.
Di daxuyaniyê de hate diyarkirin ku li hemû bajarên rojavayê Kurdistanê, Şam, Heleb, Hesekê û Reqqayê dibistanên qursan hatin vekirin, her wiha li malan perwerde hatine dayîn. Di berdewama daxuyaniyê hate destnîşankirin ku tevî astengiya pergala rejîma Baasê û gelek kes û saziyên Kurd jî, gelek kes di perwerdeyê re hatine derbaskirin, hejmareke zêde ya mamosteyan hatine perwerdekirin. Her wiha amadekariyên hemû pirtûkên dersên dibistanên fermî jî hatin kirin, lê ji ber derfetên teng, hinek kêmasî derketine, lewre tenê li gorî derfetên saziyê pêdiviyên xwendekar û mamosteyan hatin pêkanîn.
Di berdewama daxuyaniyê de hate destnîşankirin ku piştî astekê derketiye holê ku rewşa qursan têrî pêdiviyan nake û wiha hate gotin: “Li ser daxwaz û israra civaka Kurd me 2 meh beriya niha biryar da ku em di nava dibistanên dewletê de dersa zimanê Kurdî jî bicîh bikin. Di nava vê pêvajoyê de tenê alîkarî û piştgiriya TEV-DEM û Desteya Bilind pêş ket. Bi pêşengiya Saziya Zimanê Kurdî li her bajarî ketina hemû dibistanên dewletê çêbû. Dersa zimanê Kurdî qasî hefteyêkê berdewam kir. Bi hemû mamosteyên karmendên dewletê re civînên taybet û berfireh hatin lidarxistin.
‘Hinek partiyan astengî derxistin’
Di daxuyaniyê de hate destnîşankirin ku bi hemû xebatkarên zimanê Kurdî yên partiyên Kurd re jî civînên hevbeş hatin lidarxistin, lê ji aliyê hinek çavnebar û tirsonekan ve ev hewldan vala hatiye derxistin û ev tişt hatin gotin: “Gelek mamosteyên biraderên netewên wekî Asurî, Suryanî, Ermenî û Ereb pişgiriyeke pir bi rûmet kirin. Gelek mamosteyên saziya me tevî rewşa xwe ya xizanî û tengezariya şer bê navber xebatên xwe berdewam kirin. Lê mixabin gelek mamosteyên karmendên dewletê yên Kurd tevî hinek ji wan 20-30 sal in ji bo rejîma Baasê di dibistanên Erebî de ders didin, xwe nedan ber dayîna fêrbûna zimanê Kurdî. Gelek ji wan tirsiyan ku heqdestiya wan ji aliyê dewletê ve were qutkirin. Gelek ji wan di nava vê rewşa şoreşê de ji me heqdestî xwestin. Bi ketina dibistanan re gelek kes û endamên partiyên Kurd ên xayînên çand û zimanê Kurdî li gelek bajaran êrîşî zarok û mamosteyên saziya me kirin mamosteyên me birîndar kirin. Ji bo dibistan werin girtin çûn gel rejîma Baas giliyê me kirin da ku dibistan werin girtin. Herî zêde jî tevgerên weke partiyên Azadî, El Partî û Yekîtî dijberiya me kirin. Ji bo zarok neçin dibistanan di nava gel de propagandeyên xirab kirin. Li ser dîwarên dibistanan nivîsandin kirin, gefên kuştinê li zarokan xwarin. Îroj bi deh hezaran mirovên têkoşerên azadiyê di girtîgehan de ji bo parastina bi zimanê Kurdî di rojiya mirinê de ne. Em jî dibêjin gelo wê kengî ew Kurdên dijî zimanê Kurdî bi hebûna xwe ya Kurdînî bihesin da ku bi Kurdî bijîn?
‘Em bi biryar in’
Di daxuyaniyê de hate gotin ku SZK bi biryare ku li gel hemû zehmetiyan jî xebata zimanê Kurdî bimeşîne û wiha hate gotin: “Em ê heta dawiyê li gel têkoşerên zimanê Kurdî û azadiyê bin. Asta îro em gihiştinê gaveke pir girîng e. Bi çalakiya xwendekar, mamoste û gelê Kurd ve hêza me dest xistiye, em amadene ku di nava dibistanên fermî de dersa zimanê Kurdî bidin. Me vesazbûna mamosteyan jî li ser vî esasî çêkiriye. Li ser vê bingehî em ê ji vê hefteyê pê ve di dibistanên seretayî de her roj demjimêrekê, di dibistanên navîn û amadeyî de sê rojan her yek demjimêrekî waneya zimanê Kurdî bidin.
Li Elkê şerê dijwar – Yeni Özgür Politika
HPG’ê ragihad ku li navçeya Elkê ya Şirnexê di navbera 1 û 6’ê Mijdarê de gerîlayan çalakî li dar xistine û di van çalakiyan de herî kêm 20 leşker hatine kuştin, 4 gerîlayan jî jiyana xwe ji dest dane.
Navenda Çapemenî-Ragihandina HPG’ê der barê operasyon û pevçûnên dijwar ên 1-5’ê mijdarê li navçeya Elkê ya Şirnexê qewimî de agahî da. HPG’ê got “1’ê Mijdarê li navçeya Elkê ya Şirnexê ji aliyê artêşa dagirker a Tirk bi tevlêbûna 4 hezar leşkerî operasyonek hatiye lidarxistin. Operasyona ji aliyê Fermandarê Qolordiya duyemîn û Fermandarê Tumenên Colemerg û Wanê dihate rêvebirin de pevçûnên dijwar qewimîne.
HPG’ê têkildarî şer û pevçûnên pêk hatine ev agahî da: “Di 1’ê Mijdarê de di saet 15.00’an de li navçeya Elkê li dijî leşkerên li Zozanên Laleş û Meydan Zengilê ne ji aliyê gerîlayên me çalakiyek hatiye lidarxistin. Di encama vê çalakiyê de 4 leşker hatine kuştin, hejmara birîndara jî nehatiye zelalkirin.
HPG’ê diyar kir ku piştî vê çalakiyê artêşa Tirk bi helîkopterên kobrayan herêm bi dijwarî bombebaran kiriye, kuştî û bîrîndarê xwe jî bi helîkopterên skorskyan ji herêmê dûr xistiye.
HPG’ê da zanîn ku di heman şevê de operasyon ber bi zozanên Kejanê, navserên Peyanûs, Kato Kawalê, Kato Ortê, Girê Ehmed, Girê Reş, Çela Cengê û zozanên Mezrayê ve hatiye berfirehkirin.
Pevçûnên 2-5’ê Mijdarê
HPG-NÇR’ê der barê operasyon û pevçûnên 2 heta 5’ê mijdarê de jî ev agahî da: “2’yê Mijdarê di navbera saet 04.30-05.00’an de li dijî Kato Marînos, Astenga Marînos, Anîtos, Suwara Xalê û Mamedokayê ji aliyê artêşa dagirker a Tirk bi balefirên şer hatiye bombekirin û operasyon bi daxistinan ber bi van herêman ve belav bûye. Dijmin li herêma Pira Şînê 8 panzêr bi cîh kiriye û li ser girên bilind jî leşker bi cîh kiriye. Di heman rojê di navbera saet 10.00-11.00’an de li dijî herêma Kato Marînosê ji aliyê artêşa dagirkera Tirk bi balefirên şer êrîşeke hewayî hatiye lidarxistin, piştî wê jî bi helîkopterên kobrayan bi dijwarî bombebaran kiriye. “
Li mezrayê 6 leşker hatin kuştin
Di daxuyaniya HPG’ê de têkildarî pevçûnên 3 û 4’ê Mijdarê de jî agahî hatin dayin: “3’yê Mijdarê artêşa dagirkera a Tirk xwestiye dakeve berfirehiyên eraziyê, li dijî van leşkeran li herêma Mezrayê ji aliyê gerîlayên me çalakiyek hatiye lidarxistin. Di encama lêdana bi bandor û bombeyan 6 leşkerên dijmin hatine kuştin.
4’ê Mijdarê li gel herêmên operasyon berdewam dike ber bi Deriyê Şehîd Botan û Deriyê Hirçê jî hatiye berfireh kirin.
5’ê Mijdarê di saet 13.15’an de di navbera gerîlayên me û leşkerên dijmin ên xwestiye dakeve Katoyan de pevçûnek qewimiye. Di encama pevçûnên heta saet 15.30’an berdewam kiriye ji 10’an zêdetir leşker hatiye kuştin, gelek leşker jî birîndar bûye. Ji ber bombebaran dijwar a dijmin hejmara zelal nehatiye tesbîtkirin. Di heman rojê di navbera saet 12.00-20.00’an de artêşa dagirker a Tirk ku derbeyên giran xwarine bi piştgiriya helîkopterên kobrayan paş de vekişiyaye.”
Piştî darbeyê giran vekişiya
HPG’ê ragihand ku hêzên operasyonê bi çalakiyên tund ên gerîlayan re rû bi rû mane û neçarî xwekişandinê bûne û wiha hate ragihandin: “6’ê Mijdarê di saet 16.30’an de jî li dijî leşkerên li Şikêrê Spî bi cîh bibûn ji aliyê gerîlayên me ve çalakiyek hatiye lidarxistin. Di encama vê çalakiyê de hejmara kuştî û birîndarê dijmin ji aliyê me ve nehatiye zelalkirin. Di heman saetan de helîkopterên skorkskyê xwestiye mudaxeyî cihê bûyerê bike, rastî bergiriya gerîlayên me hatiye bê ku bikeve herêmê paş de vekişiyaye.
Di encama lêdanên bandor ên gerîlayên me artêşa Tirk derbeyên giran xwariye û di roja 7’emîn a operasyonê naçar maye paş de vekişe.
4 gerîlayan jiyana xwe ji dest dan
HPG’ê di daxuyaniya xwe de der barê wendahiyên gerîlayan de jî ev agahî da: “Di encama pevçûnên di roja pêncemîn (5’ê Mijdarê) de qewimîne 4 rêhevalê me gihîştine şahadetê. Dema nasnameyên van rêhevalên me zelal bû wê raya giştî were agahdarkirin. Herweha yekîneyeke gerîlayên me ya ji 3 kesan pêk tê jî heta niha têkilî nehatiye danîn.
Ji YJA-Starê jî çalakî
Gerîlayên jin ên YJA-Starê li navçeya Qilaban a Şirnexê çalakiyek li dar xist û di encamê de leşkerek hat kuştin. Navenda Çapemeniya YJA Starê derbarê çalakiyê de agahî da û got: “Di 7’ê Mijdarê de li navçeya Qilabana Şirnexê li dijî leşkerên li Girê Meymûn bi cîh bibûn ji aliyê gerîlayên me yên YJA Starê çalakiyek hatiye lidarxistin. Di encama vê çalakiyê de leşkereke dijmin hatiye kuştin. Piştî çalkaiyê artêşa dagirker a tirk li dijî herêma çalakiyê bi helîkopterên kobrayan, hewan û obusan herêm bombebaran kiriye.
‘Operasyona dersînor’ pêk nehatiye
HPG’ê îdîayên operasyona dersînor a bejahî ya li hemberî Herêmên Parastinê yên Medyayê derewand û got: “Armanca vê şerê psîkolojîk ku tu têkiliya wê bi rastiyê re tune ye, ew e ku bi propagandayên wiha komkujiya ji aliyê balefirên şer ve li Qendîlê pêk hat veşêre.
Fermandariya Biryargeha Navendî ya HPG’ê îdîayên operasyona “dersînor a bejahî ya artêş û çapemeniya Tirk derewand. Di daxuyaniya der barê mijdarê de hat gotin “Tu têkiliya nûçeyên ku dibêjin artêşa dagirker a Tirk li dijî Herêmên Parastinê yên Medyayê operasyoneke dersînor a bejahî li dar xistiye, bi rastiyê re tune ye. Artêşa Tirk ji bilî bombebarana bi balefiran ku tenê ew hêz di destê wê de maye û di her carekê de serî li vê yekê dide û piraniya caran herêmên sivîl bombebaran dike, tu operasyoneke din a dersînor li dar nexistiye.
Fermandariya Biryargeha Navendî ya HPG’ê di berdewamê de got “Armanca vê şerê psîkolojîk ku tu têkiliya wê bi rastiyê re tune ye, ew e ku bi propagandayên wiha komkujiya ji aliyê balefirên şer ve li Qendîlê pêk hat veşêre.
Ji HPG’ê daxuyaniya bûyera Şemzînanê
Fermandariya Biryargeha Navendî ya HPG’ê aşkere kir ku lêkolînên wan ên derbarê bûyera li Şemzînanê pêk hat de didomin û diyar kir ku lêpirsîna wan der barê bûyerê de berdewam dike. HPG’ê diyar kir ku dê berpirsên bûyerê bên cezakirin.
Fermandariya Biryargeha Navendî ya HPG’ê derdarê teqîna 4’ê mijdarê li navçeya Şemzînanê pêk hat û di encamê de zarokek jiyana xwe ji dest dan û gelek kes birîndar bûn de daxuyaniyek da. Di daxuyaniyê de wiha hat gotin: “ Lêkolînên me yên der barê teqîna roja 4’ê mijdarê, li navçeya Şemzînan a Colemêrgê pêk hat û têde zarokek jiyana xwe ji dest da û gelek mirovên me birîndar bûn de berdewam dike. Li gorî encama destpêkê ya hatiye bidestxistin: Em weke Fermandariya Biryargeha Navendî ya HPG’ê me zelal kir ku her çendî çalakiyên bi wesayitên bombe lê barkirî di serî de li bajarên kurdan û li herêmên sivîl hatiye qedexekirin, lê yekîneyek me ya herêmî bi armanca çalakiyê li dijî wesayiteke leşkerî pêk bîne, ev teqîn pêk aniye. Di çarçoveya lêpirsîna ku berdewam dike de, em hin îdiayên ku dibêjin di vê bûyerê de hin mirovên me ji aliyê dijmin ve hatine birîndar kirin, lêkolîn dikin.
Em weke tevger, her çendî tu teqîn û hedefên me yên bi vî rengî tune bin, ji ber rûdana bûyereke wiha em pir xemgîn bûne. Weke Fermandariya Biryargeha Navendî ya HPG’ê di serî de gelê Şemzînanê û hemû gelê kurd, di çarçoveya rêzdariyê de, em li ser vê bûyerê disekinin û em dibêjin ku em ê cezayê pêwîst bidin kesên berpirs. Her wiha, em ji bo malbata ciwanê me yê jiyana xwe ji dest da sersaxiyê dixwazin û ji birîndaran re jî şîfayê dixwazin.
Müdahale hazırlığı – Yeni Özgür Politika
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, açlık grevinde kritik eşiğe gelindiğinde, uluslararası hukuk çerçevesinde müdahalede bulunabileceklerini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, açlık grevine gerekçe olarak gösterilen talepler üzerinde zaten çalıştıklarını ileri sürerek, hükümetin çalışmalarının kesintiye uğratılmak istendiğini savundu.
Anadilde eğitim istenemezmiş!
Atalay, ”Şu anda açlık grevinin haklı ve pratik bir gerekçesi yok. Terör, Kürt sorunu, bütün bu konuları zaten çalışıyoruz. Açlık grevine gerekçe gösterilen konular anadilde eğitim, onu özellikle gündeme getirmeyi iyi niyetli olarak görmüyorum. Biraz hükümetin çalışmalarını kesintiye uğratmak olarak görüyorum. Zaten yürüyen çalışmalarımız var. Onları da zorlaştıran süreçlerdir bunlar” diye konuştu.
Kritik eşiği bekliyor
Atalay, açlık grevinde kritik eşiğe gelindiğinde, uluslararası hukuk çerçevesinde müdahalede bulunabileceklerini açıkladı. Atalay, ”Kritik eşiğe gelindiğinde müdahale edilebilir. Ama onun da uluslararası hukuku var. Onları da gözeterek çok dikkatli şekilde takip ediliyor. Zorla götürmek gibi bir şey yok. Hükümet olarak biz konunun bütün boyutlarıyla üzerindeyiz. Sona erdirilmesi için tüm iyi niyetli çağrılarımızı yapıyoruz” şeklinde konuştu.
Beşir Atalay, sorunun çözülememesi halinde, açlık grevi yapacaklarını duyuran BDP’lilere de ”’BDP’liler sakın açlık grevi yapmasınlar. Yanlış yaparlar. Yani yürüyen siyasi çözümlere, görüşmelere katkı versin onlar. Açlık grevi yapıp yürüyen süreçleri tıkayacaklarına diyaloğa, siyasi çalışmalara katkı versinler. Sorunun kökten çözümüne doğru katkı versinler” dedi.
Gül’den aynı açıklama
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bir kez daha çözüm önerisi sunmadan, taleplere değinmeden açlık grevinın bırakılması çağrısı yaptı.
Çeşitli ziyaretler için Çankırı’da bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankırı Valiliği’ni ziyaretinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le yaptığı görüşme hatırlatarak, açlık grevleriyle ilgili nasıl bir sonuç beklendiğinin ve şu anki durumun sorulması üzerine Gül, Adalet Bakanı Ergin’le en doğru bilgileri almak için görüştüğünü belirterek, “Kendisinden detaylı şekilde bilgi aldım. Daha önce ifade ettiğim gibi Türkiye’de herkes en aykırı düşüncesini bile konuşabilir, ifade edebilir, tartışılabilir diyalog ortamları memlekette vardır. Dolayısıyla yanlış mücadele metotları hiçbir zaman problemlerin çözümüne yardımcı olmaz. O bakımdan bu eylemlerden herkesin vazgeçmesi çağrısında bulunuyorum” dedi.
Düzenleme imzaya açıldı
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise cezaevlerindeki açlık grevlerine ilişkin bir soru üzerine, bu konuyla ilgili son Bakanlar Kurulu toplantısında, anadilde savunmaya ilişkin düzenlemenin imzaya açıldığını hatırlattı. Ergin, şunları kaydetti: ”Önemli ölçüde imzalar tamamlanmıştır. Birkaç eksiğimiz var. Sayın Başbakanımızın dönüşüyle beraber bu tasarı parlamentoya gönderilecektir. Bu açıdan AKP Kongresi’nde kamuoyuyla paylaşmış olduğumuz, deklare etmiş olduğumuz önceliklerimizden birini hayata geçirmiş oluyoruz. Onun dışındaki hususlarda çalışmalar devam ediyor. Herkes elinden gelen katkıyı sunmaya devam etsin diyorum.”
Adım atılmadan görüşmez – Yeni Özgür Politika
Hükümet yetkililerinin “Ailenin görüşmesi önünde hiç bir engel yok” sözlerine tepki gösteren Mehmet Öcalan, Öcalan’ın avukatlarının 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana müvekkilleri ile görüşmek için yaptıkları başvurular engellendi.
Hükümet yetkililerinin “Ailenin görüşmesi önünde hiç bir engel yok” sözlerine tepki gösteren Mehmet Öcalan,
Öcalan’ın avukatlarının 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana müvekkilleri ile görüşmek için yaptıkları başvurular, “Gemi bozuk”, “Hava muhalefeti”, “Gemi onarımda” ve “Gemi onarımdan döndü, ancak geminin liman başkanlığından alınması gereken evrakları eksik olduğu için faaliyet yapamıyor”, “Resmi tatil nedeniyle personel faaliyeti yok” gibi iddialarla engellenirken, Başbakan Recep T. Erdoğan ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Öcalan’ın ailesinin istedikleri an gidip ziyaret edebileceklerini iddia etti. Erdoğan ve Arınç’ın iddilarına karşı DİHA’ya açıklamalarda bulunan Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, ağır bir tecrit olduğunu ailenin de avukatlar gibi engellendiğini ifade etti.
Mehmet Öcalan, 2011’in Ekim ayında bir defa ve 21 Eylül 2012 tarihinde de bir defa ağabeyi ile görüştüğünü hatırlattı. Görüşün her hafta hakları olduğunu, avukatların ailenin adına her hafta görüş için başvurduğunu kaydeden Mehmet Öcalan, son görüşmesi hakkında da şu bilgileri verdi: “Selahattin Demirtaş ve Adalet Bakanı’nın istemiyle adaya götürüldüm. Orada bana ağabeyimin görüşmek istemediğini söylediler. Ben de mutlak görmek istediğimi belirttim. Bunun üzerine cezaevi müdürü ‘Sen uzaktan izle ben ağabeyinle gezeyim, durumunu gör’ dedi. Ben de tamam dedim. Müdür ile ağabeyim koridorda gezerken, ağabeyim beni gördü. Sonra görüşmemize izin verdiler. Ağabeyim ‘Dışarda hergün 15, 20 genç ölürken bizim görüşe çıkmamız insani değil, ancak gelmişsin görüşelim. Devlet eğer çözüm istiyorsa oyalama yerine çözüme dönük adımlar atmalıdır. Bizim çözüm projelerimiz önlerindedir. Ancak oyalama taktiğini kullanıyorlar. Hergün gençler ölüyor. Sokaktan geçen insanlarımız cezaevine atılıyor. 10 bin insan boş yere cezaevine atıldı. Bizden katkı istiyorlarsa adım atsınlar, sonuna kadar katkı sunalım. Ancak amaçları oyalamak ise yapabileceğim bir şey yok. Herkes işini doğru dürüst yapmalıdır’ dedi. Sağlık durumu iyiydi. Ancak ilk kez sakallı gördüm. Kendisi de orada direniyordu” diye konuştu.
Çözümü Hükümet tıkadı
PKK ve BDP’ye ağabeyinin kesinlikle bir tepkisinin olmadığını kaydeden Öcalan, KCK Önderi Abdullah Öcalan’ın ağzından şu cümleleri aktardı: “Herkes işini tam yapsın. PKK bir şey yapmak istiyorsa tam yapsın. BDP bir miting düzenlemek istiyorsa en kalabalık mitingi yapsın. Küçük gösterilerle çözüm bulamaz. Devlet, hükümet de çözüm istiyorsa gerçekçi yaklaşsın. Masalarında çözüm önerilerimiz var, adım atsınlar. Orta yolu buluruz. Yoksa oyalamaktan vazgeçsinler. Çözümü onlar tıkadı. Sonra da Silvan saldırısını bahane ettiler. Oysaki saldırıdan önce çözümü hükümet tıkamıştı. Yol haritamız, Oslo protokolleri önlerindedir. Yeterki adım atsınlar. Çözüm çok kısa sürede gerçekleşir.”
Mehmet Öcalan, Erdoğan ve Arınç’ın “Ailenin görüşmesinin önünde engel yok” iddialarına ilişkin de şunları söyledi: “Gerçekçi olsunlar. 15 ayda 2 defa görüşmemize izin verdiler. Avukatların adımıza müracaatına aslı olmayan gerekçeler ile izin verilmiyor. Şimdi ben kalkıp gitsem benimle görüşeceğini sanmıyorum. Çünkü sorunun çözümü konusunda atılan tek adım yok. Önce adım atsınlar sonra gerçekleri konuşsunlar. Avukatlarına, PKK ve BDP’ye tavrından değil, çözüm için adım atılmadığı için görüşmeyi doğru bulmuyor. ‘İnsani değil’ diyor. Çünkü asker, polis, gerilla hergün 15, 20 gencin ölmesini kabullenemiyor. 10 bini aşkın Kürt’ün sebepsiz yere cezaevlerine atılmasını kabul etmek istemiyor.”
Adım atılırsa görüşür
Türk medyasının ağabeyinin herşeyi kendisi için istediği yönünde yaptıkları haberlerden rahatsızlığını ifade eden Öcalan, ağabeyinin 21 Eylül görüşmesindeki söylemlerine ilişkin şunları söyledi: “3-4 metrekarelik yerde çözüme katkı sunamayacağını belirtti. Çözüme katkı sunabilmesi için koşullarının değişmesi gerektiğini kaydetti. Devletin istemesi noktasında çözümün çok kısa sürede gerçekleşeceğini söyledi. Ağabeyim, ‘Yok oyalamaya devam ederlerse bugün eğer günde 15, 20 genç ölüyorsa, gelecek yıl korkarım bu sayı yüze çıkacaktır. Ben bunun önünü kesmek istiyorum’ dedi. Ölümlerin önünü kesmek istediğini vurguladı. Bir Kürt sorunu olduğunu, bugün çözülmezse yarın başka şekilde yine ortaya çıkacağını kaydetti.”
Tahmininin ağabeyinin görüşe çıkmayacağı yönünde olduğunu dile getiren Öcalan, adım atılmaması durumunda görüşün de gerçekleş- meyeceğini ifade etti.
Yine ‘gemi bozuk’ denildi
Öcalan’ın avukatları Mazlum Dinç, Rezan Sarıca ve Hüseyin Boğatekin’in müvekkilleri ile haftalık olağan görüşmelerini gerçekleştirmek için Bursa Cumhuriyet Savcılığı’na yaptığı başvuruya 132’nci kez olumsuz yanıt verildi. İmralı Cezaevi İdaresi, “gemi bozuk iddiasıyla görüşmenin gerçekleştirilemeyeceğini avukatlara bildirdi.
Öcalan’ın avukatlarının 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana çeşitli bahanelerle engelleniyor.
ÇÖZÜM MÜZAKEREDE – Özgür Gündem
Açlık grevleri 59. gününde. Hükümet adeta ölümlere kapı aralarken, ‘Taleplerimize somut yanıt verilmeden, eylemimize son vermeyeceğiz’ diyen tutsaklar hükümete, ‘Öcalan’la müzakerelere başlayın’ çağrısı yaptı
TALEBİMİZ NET CEVAP NET OLSUN
Tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya taleplerinin, “Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürce hareket etme şartlarının sağlanması ve anadilde savunma, anadilde eğitim hakkı olduğunu hatırlattı. Taleplerinin manipülasyona mahal vermeyecek kadar net olduğunu belirten Kaya, somut adımlara karşılık vereceklerini söyledi.
MÜCADELEYİ DAHA DA YÜKSELTİN
“Taleplerimize somut ve net cevap verilmeden ve verilecek cevapların fiiliyata geçişini görmeden eylemimize son vermeyeceğiz diyen Kaya, kamuoyuna da şu çağrıyı yaptı: “Herkesten beklentimiz taleplerimiz etrafında birlik olmaya devam etmeleri, hayata geçmesi için, meşru ve demokratik mücadelelerini yükseltmeleridir.
Kaya: Talepler net somut adım atılsın
PKK’li ve PAJK’lı tutsakların 12 Eylül’den bu yana başlattıkları süresiz-dönüşümsüz açlık grevine ilişkin tutsaklar adına Deniz Kaya’dan yeni bir açıklama geldi. Kaya yaptığı açıklamada 2 temel talebi tekrardan hatırlatarak, “Öcalan üzerindeki tecridin sona erdirilmesi, Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürce hareket etme şartlarının sağlanması. Ana dilimiz üzerindeki inkar politikalarına son verilerek, başta anadilde savunma hakkı olmak üzere, anadilde eğitim ve öğrenimi önündeki tüm engellerin kaldırılması, bunların, amasız, fakatsız, ancaksız yerine getirilmesidir dedi.
Olumlu adıma açığız
Taleplerinin hiçbir manipülasyona, karalamaya ve saptırmaya mahal vermeyecek kadar net ve somut olduğunu belirten Kaya, taleplerinin muhatabı olan AKP hükümeti, hükümetin ve ilgili bakanlığın açıklamalarını büyük bir dikkatle dinlediklerini ve izlediklerini ifade etti. Kaya, “Bilinmesini istiyoruz ki, çağrılara ve ölümlerin olmaması için yapılan girişimlere toptancı yaklaşmıyoruz. Sözün değerini biliyor ve ona göre yaklaşıyoruz. Bu anlamda taleplerimizin karşılanması için atılacak her olumlu adıma olumlu adımla cevap vereceğimizi belirtmek istiyoruz dedi.
Öcalan’a tecrit sonlanacak mı?
“Ancak sormak istiyoruz açlık grevi eylemimizi bırakmamız Öcalan üzerindeki tecridi sona erdirecek mi? Öcalan’ın özgür hareket, sağlık ve güvenlik şartlarını yerine getirecek mi? Anadilimiz üzerindeki baskı, inkar ve asimilasyon politikalarına son verilecek mi? Mahkemelerde ‘anlaşılmayan, bilinmeyen bir dil’ söylemine son verilecek mi? Savaş politikalarına son verilerek, müzakere ve diyalogun önü açılacak mı? diye soran Kaya, bu sorularına açık ve net cevaplar istediklerini kaydetti. Kaya, kendilerinin artık “koster bozuk, hava muhalefeti kelimelerini duymak istemediklerini ve kosterle bu işlerin olmayacağını ve olamayacağını söylediklerini ifade etti.
Açık irade beyanı istiyoruz
“Gerek Adalet Bakanlığı tarafından Sincan Cezaevi’nde arkadaşlarımızla görüşülmesini ve gerekse de en son yapılan hükümet toplantısında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılan açıklama ve bizlere yapılan çağrılara anlam vermekle birlikte bu çağrıları, bir de bu yönüyle duymak ve bilmek istiyoruz diyen Kaya, şöyle devam etti: “Bu anlamda hükümet ve ilgili bakan-bakanlıklardan açık bir irade beyanı istiyoruz. Bilinmesini istiyoruz ki, taleplerimize açık, somut ve net bir cevap verilmeden ve verilen ve verilecek cevapların fiiliyata geçişini görmeden, hiçbir biçimde eylemimize son vermeyecek, bırakmayacağız.
‘Mücadele yükseltilmeli’
Kaya, kendilerine yönelik olarak gerçekleşecek en ufak bir saldırıda açlık grevinde olan arkadaşlarının hayatlarını yitirmelerinde AKP hükümeti ve tüm yetkili kurumların sorumlu olacağını kaydetti. Kaya, herkesin buna göre davranması ve sorumluluk sahibi herkesin ve kurumların buna göre yaklaşması gerektiğini aktararak, halklarına ve tüm demokratik kamuoyuna şu çağrıda bulundu: “Herkesten beklentimiz bu taleplerimiz etrafında birlik olmaya devam etmeleri, taleplerin hayata geçmesi için, her türlü meşru ve demokratik mücadelelerini yükseltmeleridir.
Halk sokaklarda talepleri haykırıyor – Özgür Gündem
Tutsakların süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi yarın 2. ayını geride bırakacak. Hükümetin suskunluğu, oyalama politikası tutsakları ölümün eşine getirirken, dört bir yanda ise halklar bir an olsun sokaktan ayrılmıyor. Türkiye ve Bölge’nin dört bir yanında alanlarda tutsaklara destek veren binlerce kişi taleplerin karşılanmasını bir kez daha haykırdı.
Emekçiler alanlara iniyor
Dışarıda da direniş büyüyor. Bugün kadınlar Amed’de yürüyüşle taleplerini bir kez daha haykıracak. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB gibi sendika ve meslek odaları da 11 Kasım Pazar günü Türkiye’nin bütün illerinde yürüyüş ve oturma eylemleriyle tutsaklara destek olacak.
Oyalamaya karşı halk sokaklarda
Onlarca merkezde onbinlerce yurttaş 59. gününe giren açlık grevi eylemine destek için yürüyüş, açlık grevi eylemleri ve basın açıklamaları gerçekleştirdi. Eylemlerde, Kürt sorununun çözümü için tutsakların taleplerinin kabul edilmesi istendi.
MÊRDÎN: HDK bileşenleri, Newroz Alanı’nda basın açıklaması yaptı. Açlık grevindeki BDP Mêrdîn Milletvekili Gülser Yıldırım’ın eşi Kamuran Yıldırım, ölümlerin yaşanmaması için herkesin sorumluluk taşıması gerektiğini belirtti. Dêrik’teki “Direniş Çadırı nı her gün yüzlerce yurttaş ziyaret ediyor. Nisêbîn’de de yüzlerce kadın, Barış Parkı’nda oturma eylemi gerçekleştirdi.
İSTANBUL: DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyeleri, Taksim Gezi Parkı’nda açıklama yaptı. KESK Genel Başkanı Lami Özgen, “Taleplere karşı sürdürülen duyarsızlık AKP hükümetinin altından kalkamayacağı sonuçları doğuracak, toplumun vicdanında derin yaralar açılacaktır diye belirtti. İHD İstanbul Şubesi de Taksim Gezi Parkı’nda basın açıklaması düzenledi.
MERSİN: Mersin Barış Meclisi de basın açıklaması yaptı. Ayşe Aydoğan, “Toplumun hükümetten beklentisi açlık grevlerinin bitirilmesi için ivedilikle üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmektir diye belirtti.
WAN: BDP İl Örgütü tarafından başlatılan açlık grevi sürüyor.
DÎLOK: Antep Sivil İnisiyatif Platformu ve Dîlok’taki (Antep) meslek örgütleri, ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.
AMED: Kiptaş Lisesi’nde okuyan öğrenciler, lise önünde yapmak istediği basın açıklaması polislerin keyfi engellemesine takıldı. Licê’deki eylem de sürüyor.
İZMİR: Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencileri ve akademisyenler, de “Sirenler çalmadan ses ver! Ses ver! Yüzünü göster! şiarıyla yürüyüş düzenledi. Torbalı’da ise BDP ilçe binası önünde basın açıklaması yapıldı. İzmir’in diğer ilçeleri ve merkezinde de çok sayıda etkinlik düzenlendi.
DERSİM: Dersim Üniversitesi öğrencileri, destek için bir günlük yemek boykotu yaptı. Önceki akşam ise EMEP, ESP, BDP ile KESK’lilerin de bulunduğu binlerce yurttaş, meşaleli yürüyüş düzenledi.
DENİZLİ: HDK bileşenleri de basın açıklaması yaptı. Ardından da dönüşümlü açlık grevi eylemi başlattı.
COLEMÊRG: Hakkari Üniversitesi’nde okuyan yüzlerce öğrencinin başlattığı dönüşümlü açlık eylemi Çölemerik Meslek Yüksek Okulu bahçesinde kurulan çadırda devam ediyor. Gever’de (Yüksekova) de bugün açlık grevi eylemi başlatılacak.
AGIRÎ: Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi öğrencileri, basın açıklaması yaptı. Fatih Bulut, açlık grevindeki taleplerin kendi talepleri olduğunu belirterek, ölümlerin yaşanmaması için hükümete adım atma çağrısı yaptı.
ANKARA: Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri yürüyüş düzenledi. BDP İl Eşbaşkanı Meral Vuranok, grevlere karşı siyasal iktidarın sağır ve dilsiz olduğunu söyledi.
MÛŞ: Muş E Tipi Cezaevi önünde yapılan açıklamada konuşan BDP Mûş Milletvekili Demir Çelik, “Bedenlerini ölüme yatıran yoldaşlarımızın talepleri yerine getirilmediği sürece bizler de bedenlerimizi ölüme yatıracağız dedi.
ADANA: Çukurova Üniversitesi öğrencileri ile BDP Osmaniye il, Dörtyol ve İskenderun ilçe örgütlerinin başlattığı süreli dönüşümlü açlık grevleri devam ediyor.
ÇEWLÎG: BDP Kanîreş (Karlıova) ilçe binası önünde toplanan yüzlerce kişi, yürüyüş gerçekleştirdi. BDP İl Başkanı Halis Yurtsever, tutsakların taleplerinin hemen yerine getirilmesi gerektiğini vurguladı.
60. gün direniş günü
İran rejimi tarafından idam edilen Kürt siyasi tutsak Ferzad Kemenger’in annesi Seltenet Rezayi, “Açlık grevinin 60. gününü Kürt halkının direniş günü yapalım ve alanlara çıkalım dedi. Rezayi, “Eğer böyle bir dönemde Kürt kadın ve erkekleri böyle bir acı ve elemle kendilerini feda ediyorsa, büyük bir zulmün yaşandığı anlamına geliyor. Bu baskı ve zulmü sona erdirme ve özgürlüğü sağlama görevini sadece tutsaklara bırakmayalım diye belirtti. Rezayi şöyle dedi: “Ben de her anne gibi, aynı zamanda bir şehit annesi olarak, bu tutsakların annelerinin acı ve ızdırabını anlıyorum. Kürt halkını, açlık grevinin 60. gününde her tarafta tepkilerini dile getirmeleri, eylemlere ve bu kahraman tutsakların direnişine katılmaya çağırıyorum. Artık sessizlik yeter! Vakit direnişe geçme zamanıdır!
Sonuna kadar sizinleyiz
Her hafta siyasi tutsakların serbest bırakılması için yapılan Kara Perşembe eylemleri bu hafta da Wan, Qelqeliya (Özalp), Pirsus (Suruç), Wêranşar (Viranşehir), Dêrik, Amed ve lîh’de (Batman) devam etti. Wan’da yapılan açıklamada açlık grevinde bulunanların taleplerin kendi talepleri olduklarını belirten Halime Parlak, “Biz açlık grevlerine karşı ‘şov yapıyorlar’ diyen Başbakanı vicdanlı olmaya davet ediyoruz. Ölümler olmadan sorunun çözülmesini istiyoruz. Buradan açlık grevinde bulunanlara da sesleniyoruz. Davanız bizim davamız talepleriniz bizim taleplerimizdir diye konuştu.
Cezayir Sokağı’nda Kürt direnişi!
İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde bulunan meşhul Cezayir Sokağı’ndaki Kürt çalışanlar, açlık grevine başladı. Üzerinden neredeyse 2 ay geçen açlık grevleri karşısında ellerinden bir şey gelmediğini belirten Kürt işçiler, tutsakların taleplerinin kendi talepleri olduğunu söyledi. İşçiler, geçtiğimiz günlerde bir araya gelerek açlık grevine başladıklarını dile getirdi. Çalışma tempolarından dolayı çok yorulduklarını ancak buna rağmen vicdanlarının yaşananları kabul etmediğini ifade etti. Açlık grevindeki işçilerden Harun Ecel, Kürtlerin yaşam tarzı veya kültürünün farklı olmasından ötürü devletin baskısını ve zulmünü hak etmediğini ifade etti. Yaptıkları eylemin belki de sembolik bir anlama geldiğini veya dışarıdan bakıldığında pek önemsenmeyecek bir eylem gibi algılanabileceğini ifade eden Ecel, eylemlerini bir iradenin beyanı olarak değerlendirdi.
Tutsaklar için gün boyu çatışma
Şirnex’in Sîlopya ilçesinde açlık grevlerine destek vermek için Barbaros mahallesinde toplanan yüzlerce kişiye polis saldırdı. Göstericiler polisin saldırısına havaifişek, ses bombası ve taşlarla karşılık verdi. Çatışmalar, polisin mahalleden çekilmesiyle sona erdi.
Gece boyu çatışma
Şirnex’in Cizir (Cizre) ilçesinde yüzleri maskeli yüzü aşkın genç, tutsaklara destek vermek ve taleplerin kabul edilmesi için İdil caddesini iki yönlü trafiğe kapatarak, kimlik kontrolü yaptı. Sokak başlarını da barikatlarla araç trafiğine kapatan gençler, onlarca aracı durdurdu. Olay yerine polis 6 akrep tipi zırhlı araç ve 2 TOMA ile protestoculara saldırmak istedi. Bu arada bir grup genç, yoldaki araçlarda kimlik kontrolü yaparken, bir grup da yanlarında getirdikleri ispiralle İdil caddesindeki mobese direğini kesmeye çalıştı. Gençler mobese direğini tamamen kesip yere devirdi. Yolu barikatlarla kapatan gençler ise, polisin olay yerine gelmesiyle birlikte çatışmaya başladı. Protestocular, havaifişek, taş, molotofkokteyli ve ses bombalarıyla karşılık verdi. Tam anlamıyla savaş alanına dönen İdil caddesinde çatışmalar sırasında gençler sık sık, “Biji berxwedana zindana sloganı attı. Çatışmaların sona ermesinin ardından devrilen mobese direğini, polis götürdü.
Kadınlar bugün sokağa çıkacak
Amed’de bugün Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) öncülüğünde çok sayıda kadın kurumunun desteklediği kitlesel basın açıklaması yapılacak. DÖKH öncülüğünde çok sayıda kadın kurumu, Kadın Destek Merkezi’de (KADEM) basın açıklaması yaptı. Yıldan Altun, cezaevinde tutsakların 3 temel talep etrafında açlık grevine girdiklerini hatırlatarak, açlık grevleri eylemcilerinin artık ölüme yaklaştıklarını söyledi. Altun, AKP hükümetinin açlık grevini görmezden geldiğini ve manipüle ettiğini belirterek, şunları ifade etti: “AKP hükümeti ve Başbakan, Türkiye kamuoyunu ve dünyayı kandırmaya çalışmaktadır. Başbakan’ın bu yaklaşımı diktatörcedir. Savaşta en çok acıyı biz kadınlar yaşadığımız, en çok bedeli biz ödediğimiz için değil sadece, savaşı ve ölümleri kadınların durduracağı inancı ile bu direnişin, taleplerin tarafı olduğumuz için alanlardayız.
Altun, cezaevlerindeki ölümlerin önüne geçilmesi için Amed’de kadın kurumları öncülüğünde bugün saat 18.00’de Diyarbakır E Tipi Cezaevi yanında bulunan Dicleliler Yas Evi önünde kitlesel basın açıklaması yapacaklarını söyledi.
Botan yarına hazırlanıyor
BDP Şirnex İl Örgütü, açlık grevlerine destek vermek amacıyla yarın büyük bir mitinge hazırlanıyor. Cizîr’de cumartesi günü yapılacak olan “Özgürlük ve Çözüm Mitingi ne ilişkin BDP ilçe binasında basın açıklaması yapıldı. BDP İl Başkan Yardımcısı Yusuf Uğur, “Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt halkının özgürlüğü için 58 gündür çocuklarımız, gençlerimiz sistemin zindanlarında açlık grevindeler. Bunun için biz de yarın Çarkendala Meydanı’nda ‘Özgürlük ve Çözüm Mitingi’ yapacağız dedi. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve birçok milletvekilinin yapılacak olan mitinge katılacağını aktaran Uğur, “Bütün Botan halkının Cizre halkına destek vermesini bekliyoruz diye belirtti.
Sendikalar sokağa iniyor
Sendikalar pazar günü bütün illerde yürüyüş ve oturma eylemi düzenleyecek. KESK, DİSK, TMMOB ve TTB yaptıkları ortak yazılı açıklamada, açlık grevlerinin artık kritik bir aşamada olduğu kaydedilerek, somut adımların atılmaması durumunda ölümlerin yaşanacağına dikkat çekildi. Açıklamada, “Açlık grevlerine seyirci kalmak, ölümlere seyirci kalmaktır denilerek, “AKP’nin bugün taleplerini ifade etmek için açlık grevlerine başvuran tutsaklara karşı içinde bulunduğu duyarsızlık, aymazlık hali ise geçmişten hiçbir ders almadığını, sorunu çözmek yerine derinleştirme anlayışından vazgeçmediğini göstermektedir denilerek, “Bizler emek ve demokrasi örgütleri olarak, yaşadığımız yüzyılda bir utanç tablosu yaşamamak, artık bir insanımızı dahi yitirmemek için bir an önce diyalogların çözüme ulaşmasını istiyoruz denildi.
76 Alman vekilden destek – Özgür Gündem
Açlık grevi eylemi bugün 58. gününe girerken, eyleme ve tutsakların taleplerine uluslararası destek artarak sürüyor. Açlık grevini sürdüren eylemcilere destek veren Alman Federal Meclisi Sol Parti Grubu ise Merkel ve AKP hükümetine önemli bir çağrı yaptı. Son yıllarda Türkiye’de insan hakları konusunda dramatik gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Sol Parti Grubu’nun çağrısı şöyle: “Aralarında aydın, sendikacı ve gazetecilerinin de olduğu 10 bine yakın muhalif Kürt politikacı cezaevine atıldı. Tutuklulardan 700’ü ise günlerdir açlık grevinde. Bunlardan bir grup 12 Eylül’den bu yana açlık grevinde. En son 5 Kasım günü 10 bin tutuklunun toplu şekilde açlık grevi eylemine gireceğini öğrendik.
Eylemin ana talebi Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, Kürtçe anadilde savunma ile eğitim hakkının verilmesidir. Tüm bu gelişmelerden dolayı Federal Alman hükümetine artık Türkiye’de artan insan hakları ihlallerini görmesini ve Erdoğan hükümetine verdiği desteği kesmesini istiyoruz. Grubumuz ayrıca Türk hükümetine ise eylemin son bulması için açlık grevini sürdüren tutuklularla müzakere başlatmasını talep ediyor.
PCF’den tutsaklara tam destek
Tutsaklara bir destek de Fransız Komünist Partisi’nden (PCF) geldi. PCF yaptığı açıklamada, açlık grevindeki tutsaklara ve taleplerine “tam destek mesajı vererek, “Açlık grevcilerine ve taleplerine tam desteğimizi sunuyoruz. Sağlıklarının kötüleşmesi karşısında çok endişeli olduğumuzu belirtiyoruz. Türkiye’de, Avrupa’da ve özelliklede Fransız topraklarında Kürtlere karşı uygulanan baskıyı kınıyoruz. Fransız makamları Kürt halkının hakları ve meşru taleplerine saygı göstermeli. Kürt sorununa kalıcı bir çıkış bulmak için Ankara’dan gerekli müzakerelerin alınması amacıyla müdahalede bulunmalı. Kalıcı siyasi bir çözümün kendisini dayatması için Kürt halkının meşru taleplerinin dinlenmesi gerekiyor.
Finlandiya’dan da destek
Finlandiya’da parlamento binası önünde yüzlerce kişinin yaptığı eylem sonrası açıklama yapan Dışişleri Bakanlığı ve Finlandiya Komünist Partisi tutsakların eylemini desteklediklerini açıkladı. Bakanlıkca yapılan açıklamada, konunun takipçisi oldukları belirtildi. Finlandiya Komünist Partisi de, açlık grevindeki tutsakları desteklediklerini belirterek, AKP hükümetini tutsakların taleplerini kabul etmeye çağırdı.
AP üyesi: Durum tahmin edilenden kötü
Cezaevlerindeki açlık grevleriyle ilgili 6 gün boyunca Amed’de kalan ve tutsaklar için Amed’de düzenlenen her eyleme katılan Avrupa Parlamentosu Üyesi Michel Billout, bir açıklama yaptı. Billout, Fransız heyeti ve BDP Mûş Milletvekili Demir Çelik Meclis’te düzenledikleri basın toplantısında tutsakların durumuna dikkat çekti. AP Üyesi Billout, cezaevlerindeki açlık grevleri nedeniyle Türkiye’ye geldiğini belirterek, “Durumun tahmin ettiğimizden kötü olduğunu gördük dedi. Billout, “Altı günlük gözlemlerimizden, durumun tahmin etiğimizden daha kötü olduğunu gördük diye konuştu.
Çelik de, cezaevindeki açlık grevlerine ve Kürt sorununa yabancı ülkelerin de ilgi gösteriyor olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Cezaevlerindeki açlık grevlerinin durdurulması için hükümete diyalog ve müzakere çağrısı yapan Çelik, “BDP’nin Meclis’te olması fırsata dönüştürülebilir dedi.
Swoboda’dan Erdoğan’a: Talepleri kabul et
Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, Başbakan Erdoğan’a çağrıda bulundu. Kürtlerin hakları olan hakların tanınması gerektiğine de dikkat çeken Swoboda, Türkiye’nin talepler karşısında tepki vermemesinin, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini de olumsuz etkileyeceği uyarısında bulundu. Swoboda, Erdoğan’a, “grevcilerin taleplerini kabul et çağrısı yaptı. Açlık grevinin endişe verici bir aşamaya geldiğini belirten Swoboda, “Esneklik göstermesi talebinde bulundu. Grevcilerin gün geçtikçe sağlıklarının daha da kötüleştiği belirtilen açıklamada, Kürtlerin taleplerinin kabul edilmesinin durumu sakinleştirmek için yapıcı rol oynayacağı uyarısında bulunuldu.
Katliam TSK’de alışkanlık yaptı – Özgür Gündem
Roboski’de 34 yurttaşı uçaklarla katleden TSK, daha bunun hesabını vermeden bir katliama daha girişti. Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki sivil halkı bombalayan TSK, 2 köylüyü katletti
Sivilleri bombalamayı rutin hale getiren TSK, bir kez daha köylüleri katletti. TSK, önceki gece de İran ve Federe Kürdistan Bölgesi sınırında bulunan Soregulê köyü yakınlarında sivilleri bombaladı. Savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 2 sivil yaşamını yitirdi, 2 kişi de yaralandı. Çok sayıda hayvan da telef oldu.
Daha Roboski’nin hesabını vermediniz
Hükümet ve TSK, Roboski’de 11 ay önce katledilen 34 yurttaşın faillerini ve emri vereni ortaya çıkarıp hesap sormadı. Bunun yerine Roboskililer cezalandırıldı ve hala da katliamın faturası onlara kesiliyor. En son dün, katliamda kardeşi Vedat Encü’yü kaybeden Fikret Encü evine yapılan baskın sonucu gözaltına alındı. Daha Roboski’nin acısı gündemdeki yerini korurken, Türk savaş uçakları yine sivilleri katletti.
İran ve Federe Kürdistan Bölgesi sınırında bulunan Soregulê köyü yakınlarında sınır ticareti yapan bir grup, Türk savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombardıman sonucu edinilen ilk bilgilere göre 2 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi de yaralandı.
Biri 19 diğeri 45 yaşında…
Edinilen bilgilere göre Amed’den kalkış yapan Türk savaş uçakları önceki gece saat 00.00 sularında İran ve Federe Kürdistan sınırları içinde bulunan Kandil bölgesini bombaladı. İran ve Federe Kürdistan sınırındaki Soregulê köyü yakınlarında yapılan bombardımanda, 2 kişi hayatını kaybetti, 2 kişi ise yaralandı. Saat 00.45’e kadar devam eden bombardıman sonucunda hayatını kaybedenlerin, sınır ticareti yapan İran’ın Piranşar kentine bağlı Bodolê köyünden 3 çocuk babası Mam Elî (45) ve Mahabad’a bağlı Zêvê köyünden Şepûl Loqman (19) olduğu öğrenildi. Yaralananlar ise Serdeştê’ye bağlı Çeko köyünden Ebûbekir Çeko (23) ve soy ismi öğrenilemeyen Federe Kürdistanlı Rêbaz. Rêbaz’ın bir ayağının koptuğu belirtiliyor. Birçok hayvanın da parçalanarak can verdiği ve bombalanan bölgede yangın çıktığı da gelen bilgiler arasında. Hayatını kaybedenlerin cenazelerinin Qeladizê’ye getirilmesi bekleniyor.
Roboski’de 34 Kürt, TSK’ye ait F-16 savaş uçakları ile bombalanarak katledilmişti. İnsansız Hava Araçları olan Predatörler ve Heronlar tarafından kaydedilen görüntüler, köye doğru gelen konvoyda yük katırları ve köylüler olduğunu aktarmasına rağmen Roboskililerin katledildiklerini gözler önüne sermişti.
Genelkurmay Başkanı Meletî ve Amed’deydi
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, Meletî (Malatya) ve Amed’de Hava Kuvvetleri Komutanlığı birliklerinde denetleme ve incelemelerde bulundu. Özel’in savaş uçaklarının kalkış yaptığı iki üssü, İran ve Federe Kürdistan Bölgesi’nde iki kişinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan Türk savaş uçakları bombardımanının ardından gerçekleştirmesi dikkat çekti.
Roboskili Encü tutuklandı
Roboski Katliamı’nın üzerinden 11 ay geçmesine rağmen katliamın asıl sorumluları yargılanmazken, katliamda kardeşi Vedat Encü’yü kaybeden Fikret Encü, Roboski’de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınarak tutuklandı. Roboskili aileler, Uludere Adliyesi’ne yürüdü.
Kortek için anıt dikecektik ki…
ANF’den Delil Dicle’nin olaya ilişkin kaleme aldığı izlenimindeki bir ayrıntı ise olayın vahametini bir kez daha gözler önüne serdi. Katliamın yapıldığı bölgedeki köylülerin tepkisini anlatan Delil Dicle’nin tanıklık ettikleri şöyle: “Saldırı sonrasında olay yerinde yıkıntıları hüzünlü gözlerle izlerken Mecid’i görüyoruz. Tek geçim kaynağı olan küçük dükkanının bir gece vakti Türk savaş uçakları tarafından vurulmasının tepkisi ile ‘bunu yapanlar insan olamaz’ diyor. Ardından yanıklara dalarak yere saçılan eşyaları göstererek ‘bunun neresi PKK’ diye soruyor. Mecid olay yerinde kameralara, ‘Türk devleti daha önce de PKK’yi vuruyoruz diyerek, Kandil’de sivil halka yönelik katliamlar gerçekleştirdi. Yarın (dün) Kortek Katliamı’nı simgelemek için anıt dikecektik. Köyler vuruldu, insanlar katledildi, bağ ve bahçeler tahrip ve talan edildi, ama hala başta yerel güçler olmak üzere kimseden ses çıkmıyor. Bu saldırılara sessiz kalanlar, saldırılara ortaktır’ sözleriyle tepkisini dile getirdi.
Korucular bir sivili katletti
Bedlîs (Bitlis) Norşîn’e (Güroymak) bağlı Aşağı Kolbaşı köyünde çobanlık yapan babası Rahmi Demirçin’e yardıma giden 20 yaşındaki Uğur Demirçin, korucular tarafından katledildi. Uğur Demirçin’in “PKK’li sanıldığı iddia edilerek aynı köyün korucuları tarafından silahla katledildiği öğrenildi. Edinilen bilgilere göre gece babasının eve gelmesi için 2 arkadaşıyla birlikte Uğur Demirçin, at arabasıyla hayvanların otlatıldığı bölgeye gitti. Babası, gece de hayvanların yanında kalacağını belirterek, topladıkları odunları at arabasına yükleyerek, oğlunun arkadaşları ile birlikte geri dönmesini istedi. Uğur Demirçin ve 2 arkadaşı, dönüş yolundayken traktörle önlerine gelen korucular tarafından tarandı. Olay sırasında at arabası üzerinde bulunan Uğur Demirçin aldığı iki kurşunla olay yerinde hayatını kaybederken, diğer 2 arkadaşı ise kaçarak 6 kilometre uzaklıktaki ilçe merkezine geldi. Olaydan sonra Demirçin’in cenazesi otopsi için Bitlis Devlet Hastanesi’ne götürüldü. 2 köy korucusu ise saatler sonra gözaltına alındı. Olayı duyan BDP il yöneticilerinin de aralarında bulunduğu kalabalık bir grup da hastane önüne akın etti.
,
Desteya Bilind A Kurd ji bo Serê Kaniyê kete tevgerê – Xendan
Desteya Bilind a Kurd (DBK) piştî ku komên çekdar ketin bajarê Serêkaniyê bi awayekî awarte civiya û bang li komên çekdar kir da ku ji bajêr derkevin. Desteyê her wiha biryara avakirina komîteyek kirîzê û aktîvkirina komîteyên xizmetên civakî û ewlekariyê girt.
Di daxuyaniyê de hate destnîşankirin ku ji destpêka Şoreşa Suriyê ve herêmên kurdan di nava aramiyê de ne û tevgerên wan jî piştgiriyê didin şoreşa aştiyane ya Sûriyeyê. Di daxuyaniyê de hate diyarkirin ji ber ku hêrêmên kurdî jî beşek ji şoreşê ne û bûne wargehên aramî ji bo penaberên ku ji herêmên pevçûn lê hene tên.
DBK`ê di daxuyaniyê de diyar dike ku îro serê sibehê yekîneyên Artêşa Azad derbasî Serêkaniyê bûne, piştre bajar bûye navenda şer û di encamê de gelek kes ber bi gundên derdorê û sînorê Tirkiyeyê ve koçber bûne.
Desteya Bilind A Kurd destnîşan dike ku, ji bo ji rejîma re tu hincet nemînin û êrîşî van deran neke, bang li hemû komên çekdar hate kirin ku ji bajêr derkevin.
Di civîna Desteya Bilind de biryar hate girtin ku bi beşdariya nûnerên Meclîsa Gel a Rojavayê Kurdistanê û Encumenî Niştimanî Kurdî li Suriyê, komîteyek hevbeş bê avakirin da ku krizê birêve bibe. Her wiha biryara aktîfkirina hemû komîteyên xizemtê û ewlekariyê yên li bajêr hate girtin.
DİHA: Tutuklamalar intikam alma operasyonudur – Etkin Haber Ajansı
DİHA, ajanslarına ve muhabirlerine yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalara dikkat çekmek amacıyla Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde basın açıklaması yaptı. Zeynep Kuriş’in tutuklanmasını intikam alma operasyonu olarak değerlendirildi.
Dicle Haber Ajansı (DİHA), ajanslarına ve muhabirlerine yönelik baskı, gözaltı ve tutuklamalara dikkat çekmek amacıyla Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde basın açıklaması yaptı.
DİHA Kürtçe servisi editörü Mehmet Ali Ertaş, Kürtçe basın açıklamasını yaparken, Türkçe açıklamayı da DİHA muhabiri Sabahat Çelik yaptı. DİHA çalışanlarının da katıldığı açıklamada, baskı ve tehditlerden çalışamaz durumda olduklarını söylediler.
DİHA’nın kurulduğundan bu yana özgür basın kimliğini asla terk etmediğini kaydeden Çelik, “Bu nedenle kurulduğu günden itibaren sürekli iktidarların baskısına maruz kaldık, hedef gösterildik, tutuklandık, bürolarımız basıldı ve çoğu arkadaşımız sürgüne gitmek zorunda bırakıldı dedi.
DİHA Mersin muhabiri Zeynep Kuriş’in tutuklanmasını tesadüf olmadığını söyleyen Çelik, Kuriş’in Pozantı Cezaevinde yaşananları açığa çıkardığı için tutuklandığını kaydederken, bunu bir intikam alma operasyonu olarak değerlendirdi.
Çelik, baskı, gözaltı ve tutuklamalara karşı tüm gazeteciler ve gazeteci örgütleri olmak üzere saldırılara karşı çıkma ve dayanışma çağrısı yaptı. Gazetecilerin kıyımdan geçirilmesine, kalemlerinin ellerinden alınmasına sessiz kalınmaması gerektiğini ifade eden Çelik, başta Zeynep Kuriş olmak üzere tüm muhabirlerinin derhal serbest bırakılmasını istedi.
59. Gün – Bianet
Başbakan açlık grevi karşısında saçmaladı. “Buradan tüm dünyaya sesleniyorum. Kuzu kebap yiyorlar” cümleleri, bir yalan değil, bir dilin iflasıdır. Bir kandırmaca değil hakikatten tamamıyla kopartılmış bir dilin iç sayıklamalarıdır.
Açlık grevleri 59. gününe girer içerden bir kez daha gelen “çok zayıfladılar” haberi binlercemizi aynı anda kanatırken, eylemliliğin olağandışı zamanında yaşamaya devam ediyoruz. Tepeden tırnağa yenilendiğimiz bir zaman bu. Sokaktaki yağmuru fark etmeden dakikalarca yürüyoruz. Vitrinlerdeki baştan çıkarıcı mallar gözümüze değmiyor. Kulaklarımız gürültülerin içinden “açlık grevi” kelimesini ayıklayıp çıkarıyor. Duyularımız, duygularımız topyekün baştan inşa oldu. Her birimiz kılıç kadar keskiniz.
Hala “iyi bir haber” beklemeye devam. Beklemek hakiki anlamına kavuşuyor. Bu olağanüstü zamanda dil de yeni baştan kuruluyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının Türkiye’de yarattığı tahribatın en derinlerinden biri de dil alanında kendini gösterdi.
AKP, bir yandan gazetecilere ayar çekip, baskıyla işlerinden ettirdi. Bir yandan da “konuşanın dilini kesip” cezaevine yolladı. Magazin haberlerine dönen mahkemelerde herkesin telefonlarının dinlendiği ortaya çıkınca, insanlar kamusal alandan geçtim, özel alanda dahi dolaylı, temkinli, sansürlü konuşmaya başladı. Kelimeler sahiplerini kaybetti. Adı, adalet oldu.
Başbakan ve iktidar, bu sahipsiz kalmış kelimeleri, yani muhalefetin dilini gasp ederek, içini boşalttı. Yüzleşme, özür dileme, toplumsal barış, demokrasi gibi sözcüklerin tamamı iktidara yamanarak erozyona uğratıldı.
Şehirlerde uygulanan ve tarihi, emeği ve değiş-tokuş dışındaki değerleri hiçe sayan kentsel dönüşüm projelerine benzer bir mantık, dile de dayatıldı. Kimi kelimeler gökdelenleşti. Kimileri un ufak edilip tedavülden kaldırıldı. Eşitlik, hak, hukuk gibi köklü, tarihsel kavramlar, allanıp pullanıp, aynalı camekanlı “şeffaflaşma,” “katılımcılık” gibi sözlerin tepesine dikilip turistikleştirildi. Onur, vakar, haysiyet, bağlılık gibi kelimelerin içleri yıkılıp, adları bırakıldı. Dil baştan başa yağmalandı. Hakikat dilin dışına atıldı. Adı kalkınma oldu.
Dilin böylesine yağmalanması ve hakikatin dilde kendine ev bulamaması kamusal dili gittikçe daha muğlak bir hale getirdi. Muğlaklık anlamını matematikte aradı. İktidarın ayıbını örtmeyi kendine görev bilenler, dili bir eşitlikler tablosuna dönüştürdü. “Fark’ın” anlatılamadığı, mücadelenin hikayelendirilemediği, mağduriyetlerin sayılıp döküldüğü listeler cümlelerin yerini aldı. Her mağduriyetin karşısına bir ödül, her ödülün karşısına bir ödün konuldu. Sürekli içe dönen, kendine işaret eden, bekleşen, endişelenen, listedeki denklemleri çözecek bir iktidara öykünen, bir iç konuşma, kamusal dil kılığına sokuldu. Adı liberalizm oldu.
Kelimelerin tarihsel olarak işaret ettikleri gerçeklerinden böylesi bir şiddetle kopartılıp, topluca siyasi arenanın iktidar brikimi, ayırma, ayrıştırma, atma, tutma mantığına, değiş tokuş ekonomisine mahkum bırakılmaları, sürekli yenileme ve abartma ihtiyacı doğurdu.
Siyasetçilerin konuşmalarında korku, dehşet, şiddet sıradanlaştı. Türkiye’nin siyaset dilini, lanetli bir bilinçaltından fışkıran “kan emiciler,” “vampirler,” “eli kanlı katiller,” gibi kelimeler mesken tuttu. Savaş dilde figürleşti. Adı güvenlik oldu.
Yani hakikate soyunmayan, emeği gerektirmeyen, anlaşılmayı beklemeyen diller sardı etrafı. Çünkü bir halkın dilini çalmanın bedeli kendi dilini kullanamaz hale gelmektir. Bir halkın dilini ablukaya almaya kalkışmanın sonucu kendi dilinin gaspıdır. Ondandır ki Türkçenin kaderi Kürtçeye kitlidir.
Açlık grevine girenler dilleri kesilenler. Hakikati anlatamasınlar diye dilden kovuldular. Kullandıkları kelimeleri iktidar çaldı. Kimse o kelimelerin gerçek anlamını hatırlamasın diye öcüleştirildiler. Hikayeleri hukuka galebe çalmasın diye listelendiler, yasaya eşitlendiler. Türkçedeki misafirlikleri böylelikle bitti. Evlerine dönmek istediler. Dillerini bir başkaldırıya çevirdiler.
Elbetteki talepleri siyasidir.
Başbakan açlık grevi karşısında saçmaladı. Kimsenin asla unutamayacağı “Buradan tüm dünyaya sesleniyorum. Kuzu kebap yiyorlar” cümleleri, bir yalan değil, bir dilin iflasıdır. Bir kandırmaca değil hakikatten tamamıyla kopartılmış bir dilin iç sayıklamalarıdır. Sessizliği mesken tutan bir iradenin karşısında, korkutmanın, gaspın, yağmalamanın ve muğlaklaşmanın çaresizleşmesi, gülünçleşmesidir. Değiş tokuş mantığı ile yüceltilmiş bir kelimeler oyununun, karşılıksız ödenen bedeller karşısında eriyip gitmesidir.
Böylelikle bir devir kapanıyor. Açlık grevleri tepeden tırnağa değiştiriyor hepimizi. Türkçeyi kurtarmanın zamanı geldi.
4 Kasım 2012’de dünyanın sıradan gündeliğinde açılan bu olağandışı zamanı kucaklayan olağanüstü bir açıklama geldi cezaevinden. Gürül gürül bir baş kaldırı, bir kutlama, bir davet… 10.000 kişilik bir açlık grevi genel grevdir elbet. Talepler gerçekleşse de, gerçekleşmese de grevler bitse de bitmese de böyle bir irade, Kürtçeyi de kurtarıyor, Türkçeyi de.
Hewlêrê Îro Piştgîrîya Bakûrê Kurdistanê Kir – Peyamner
Îro bi armanca piştîvanî û dakokîkirin li mafê Kurdên bakûrê Kurdistanê û nîşandana nerazîbûnê li dijê binpêkirinên hukûmeta Turkiyeyê beramber Kurdên bakûrê Kuridtsanê bi beşdarîya nûnerên gişt partîyên siyasîyên Kurdistanî û rêkxistinên civaka sivîl, rêkxistinên jinan, lawan û federasiyonên civaka sivîl kombûneke cemawerî li Hewlêrê hate sazkirin.
Îro li Hewlêr a paytextê herêma Kurdistanê û li berdem parka Şaneder kombûneke berfireha cemawerî bo piştîvanîya daxwazên Kurdên bakûrê Kurdistanê û mangirtina zîndanîyên siyasîyên bakûrê Kurdistanê hate sazkirin, ku nûnerên gişt partî û alîyên siyasîyên Kuridstanê û rêkxistinên civaka sivîl (NGO), rêkxistinên jinan û lawan û cemawerê Kurdistanî tê de beşdar bûn.
Di evê kombûna cemawerî de ku bo nîşandana nerazîbûna li hember binpêkirinên hukûmeta Turkiyeyê beramber kurdên bakûrê Kurdistanê hatibû sazkirin, amadebûyan karên narewayên hukûmeta Turkiyeyê şermezar kirin û daxwaz ji hemû rêkxistinên navdewletî jî kirin, ku berev daxwazên zîndanîyên Kurdên bakûrê Kurdistanê biçin.
Alîyên amadebûyî piştî kombûna xwe, beyannameyeke nerazîbûnê xwandin ku aratseyê gişt rêkxistinên navdewletî hatibû kirin û tê de ragihandin, ku rewşa zîndanîyên Kurdên bakûrê Kurdistanê gelek xirabe û heta hindek ji wan nêzîkî mirinê bûne.
Herwisa kombûnê bi xwandina sirûda niştîmanîya ´´Ey Erqîb´´ û çend helbestên neteweyî û niştîmanî dawî bi karê xwe anî.
Avukatlara yine ‘koster bozuk’ denildi – Radikal
Açlık grevlerinde 59. güne girilirken, hükümetin sıcak mesajları üzerine Asrın Hukuk Bürosu’ndan iki avukat İmralı’da bulunan Öcalan’la görüşme için başvurdu. Ancak avukatlara ‘koster bozuk’ diye izin verilmedi.
Çeşitli cezaevlerinde devam eden açlık grevleri 59. güne girerken, grevin bitmesi için öne sürülen üç şarttan biri olan Abdullah Öcalan ’ın avukatlarıyla görüşme talebi yine kabul edilmedi. Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi konusunda hükümetten gelen sıcak mesajlar nedeniyle Asrın Hukuk Bürosu’na bağlı Rezan Sarıca ve Mazlum Dinç müvekkilleriyle görüşmek için başvuru yaptı. Ancak avukatların başvurusu ‘koster bozukluğu’ gerekçe gösterilerek reddedildi. Dün itibariyle Asrın Hukuk Bürosu’ndan Öcalan ile görüşme konusunda yeni başvuru olmadığı öğrenildi.
Gerilim artar
Bu arada AKP Diyarbakır İl Başkanı Halit Advan’ın eşlik ettiği, Hak – Par, KADEP, Fırat Dicle Diyalog Grubu ve Azadiye İnisiyatifi temsilcileri dün Ankara ’da Adalet Bakanı Sadullah Ergin ’le görüştü. STK ve siyasi parti temsilcileri, yaklaşık bir saat süren toplantıda şunları söyledi: “Açlık grevlerinin son bulmaması vahim sonuçlara yol açacaktır. Ölümlerin gerçekleşmemesi için elde gelen en yüksek çabanın sarf edilmesi gerek. Öcalan üzerindeki kısıtlamalar kaldırılmalı. Yoksa sokaklar müthiş gerilimlere sahne olacaktır.
Toplantıya katılanların verdiği bilgiye göre, Bakan Ergin görüşmede “Eylemlerin nedeni cezaevi sorunları değil, siyasal sorunlardır. Bakanlığımı aşmaktadır. Fakat hükümet bu sorunu çözmek için elinden geleni yapıyor. Anadilde savunma yasa tasarısı, Başbakan Erdoğan ’ın yurda dönmesiyle Meclis’e sevk edilecek. Anadilde eğitim için anayasa değişikliği gerektirmektedir dedi.
Avukatları es geçti
Bakan Ergin’in açlık grevi eylemin gerekçelerinden biri olan Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıyla ilgili olarak net bir açıklama yapmaktan kaçındığı öğrenildi. Bakan Ergin, Öcalan’la ailesinin görüşmesinin önünde bir engel bulunmadığını anlatarak “Ancak ailenin Öcalan’la görüşme konusunda bir talebi bulunmamaktadır. Hükümet olarak ölümlerin gerçekleşmemesi için elimizden geleni yapıyoruz diye konuştu. Avukat görüşmelerin Öcalan tarafından yanlış kullanıldığını da söyleyen Ergin’in,
“Öcalan’ın devam eden bir davası yok. Geçmişte avukatlarına verdiği talimatla örgütü yönetme durumu gerçekleşti değerlendirmesi de yaptığı öğrenildi. Açlık grevine ilişkin yapılan destek gösterilerine polisin sert müdahaleleri de STK temsilcilerince dile getirildi. Bakan Ergin’in bu konuda ise “Size taş atıldığında siz ne yaparsınız. Ancak bazı münferit olaylar yaşanmakta dediği öğrenildi.
Gül: Eylemden vazgeçsinler
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül , Çankırı’da gazetecilerin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’le yaptıkları açlık grevlerine ilişkin görüşmenin hatırlatılması üzerine herkesin her şeyi söylediği bir konuda sağlıklı bilgi almak için Adalet Bakanı Ergin’i davet ederek, detaylı bir görüşme yaptığını belirtti. Türkiye ’nin en aykırı düşüncelerin bile konuşulabildiği bir ülke olduğuna vurgu yapan Gül, “Memlekette diyalog ortamları vardır. Dolayısıyla yanlış mücadele metotları hiçbir zaman problemlerin çözümüne yardımcı olmaz. O bakımdan bu eylemlerden herkesin vazgeçmesi çağrısında bulunuyorum ben de diye konuştu.
BDP ’li 2 milletvekili açlık grevinde
BDP Van Milletvekili Özdal Üçer ve Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna’nın da içinde olduğu 13 kişi, cezaevlerinde 59 gündür devam eden açlık grevlerine destek için Diyarbakır’da, süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Hafta sonuna kadar hükümetten bir adım atılmadığı takdirde BDP’li diğer vekiller de TBMM ’de açlık grevine başlayacak. Daha önce Şırnak milletvekili Faysal Sarıyıldız Diyarbakır D Tipi, Mardin milletvekili Gülser Yıldırım Mardin M Tipi Cezaevi’nde açlık grevine başlamıştı.
Başbakanım bilir – Cumhuriyet
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, cezaevlerinde süren açlık grevlerinin sona erdirilmesi için kendisinden çözüm isteyen sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan heyetin Abdullah Öcalan’a “tecritin kaldırılması” talebine, “Bu konu beni aşar, Başbakanımız bilir” diyerek, pazar günü Türkiye’ye dönecek olan Başbakan Tayyip Erdoğan’ı adres gösterdi. Ergin’in, Öcalan’m cezaevinden örgütü yönettiği ve “öldürme” emirleri verdiği için İnfaz Yasası nın “hükümlünün dışarıya zarar verdiği hallerde görüş yasağı uygulanabileceği” hükmünü gerekçe göstererek, heyete “açlık grevinin sona erdirilmesi için PKK ve BDP’yi ikna edin” tavsiyesinde bulundu. HAK-PAR, KADEP ÖSP, Devrimci Demokrat Kürt Derneği, Azadi İnisiyatifi’nden oluşan sivil toplum temsilcilerinden oluşan heyet, cezaevlerinde 60. gününe yaklaşan açlık grevindekilerin taleplerini iletmek için Ergin’i ziyaret etti.
İnsan hakkı sorunu’
Ergin’e eylemcilerin “Öcalan’a tecritin kaldırılması, eğitim ve anadilde savunma hakkı”ndan oluşan talepleri ileten heyet, özellikle anadilinde savunma hakkı ve Öcalan’a tecritin kaldırılması durumunda açlık grevlerinin sona erebileceğini ifade etti. Gerek Kürt halkının talepleri, gerekse eylemcilerin taleplerini bir “insan hakkı sorunu” olarak gördüklerini belirterek kendilerinin de geçmişte büyük mağduriyetler yaşadıklarını söyledi. Görüşmede “Kürt sorunu” ifadesini kullanmamaya özen gösteren Ergin, “Biz de askeri vesayetten çok çektik. 28 Şubat sürecini yaşadık. Başbakan kızını bu ülkede okutamadı” diye yakınınca, heyettekiler, “Bu sorunları da anlıyoruz, ama şu anda sorunumuz bu değil, şu anda açlık grevleri konusunda acil çözüm gerekiyor, bu taleplerin karşılanması gerekiyor. Aksi taktirde şu anda 8-10 kişi ölüm sınırında. Tabutlar çıkmaya başladığında bu sorun iyice çözümsüz hale gelecek” uyarısında bulundu. Bakan Ergin ise eylemcilerin talebi olan “anadilinde savunma hakkı” konusunda adım attıklarını ve hazırlanan yasa tasarısının Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını belirterek, Öcalan’a tecrit konusunun ise “kendisini aştığını” söyledi. Edinilen bilgiye göre Ergin, “Öcalan’Ia avukatlar daha önceleri görüşüyordu, ancak kendisi cezaevinden örgütü yönetmeye başladı. Cezaevinden öldürme, bombalama emri veriyor” deyince heyettekiler, “Bombalama emri veriyorsa, o bombanın atılmasını engellemek hükümetin Başbakan’ın görevi” karşılığını verdi. Ergin, Öcalan’ın açıklama ve eylemleriyle başkalarına zarar verdiğini belirterek, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin înfazı hakkındaki yasa gereğince “disiplin suçu” kapsamında avukatlarıyla görüştürülmediğini ifade etti.
‘Beni aşar’
Heyettekiler, “Siz cezaevlerindeki durumu çok iyi biliyorsunuz. Bu sorunun çözümü için acil adım atılmalı” deyince Ergin, “Evet sizin bildiğinizin ötesinde de şeyler biliyorum. Ancak bu konu beni aşıyor, bu konudaki kararı Başbakan verecek” demekle yetindi.
3 avukat başvurdu
Öcalan’a görüşme talebinde bulunan 2 avukatın başvurusunun reddedilmesinin ardından dün de Asrın Hukuk Biirosu’ndan 3 avukatın başvuruda bulunduğu öğrenildi.
BDP’li 2 milletvekili de süresiz açlık grevinde- BBC T.
Türkiye’deki cezaevlerinde yüzlerce tutuklu ve hükümlünün 12 Eylül’den beri sürdürdüğü süresiz açlık grevine paralel olarak, BDP’li 2 milletvekilinin de aralarında bulunduğu bir grup Demokratik Toplum Kongresi (DTK) üyesi de süresiz açlık grevine başladı.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise PKK ve PAJK davaları tutukluları ve hükümlülerinin taleplerinden biri olan “mahkemelerde anadilde savunma hakkı” ile ilgili düzenlemenin Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını duyurdu.
600’ü aşkın hükümlünün sürdürdüğü açlık grevi 58. gününü geride bırakırken, yeni katılımlarla birlikte açlık grevi yürütenlerin sayısının 10 bin civarında olduğu bildiriliyor.
Sendika ve meslek örgütleri Pazar günü “diyalogların çözüme ulaştırılması” talebiyle gösteriler yapmaya hazırlanıyor.
Karar DTK’dan çıktı
BDP Diyarbakır Milletvekili Emine Ayna ile BDP Van Milletvekili Özdal Üçer’in aralarında olduğu 15 kişi, cezaevlerindeki açlık grevlerine destek amacıyla, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konukevi’nde süresiz ve
dönüşümsüz açlık grevine başladı.
Anadolu Ajansı’nın (AA) aktardığına göre, Üçer burada yaptığı açıklamada, cezaevlerindeki açlık grevlerinde kritik sürenin çoktan aşılmış olduğunu dile getirdi ve her geçen an ölüme yaklaşıldığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın, hafta başında mahkemelerde anadilde savunma yapılabilmesiyle ilgili düzenlemenin yapılacağı yönündeki sözlerine rağmen “herhangi bir şey yapılmamış olmasının” umut kırıcı olduğunu dile etiren Üçer şöyle devam etti: “Onların ölümüne kayıtsız kalamayacağımızı düşünerek onların yapmış olduğu süresiz dönüşümsüz açlık grevine, biz de süresiz ve dönüşümsüz bir şekilde katılıyoruz.”
Emine Ayna ise BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, eylemlerinin olumlu hava önünde engel olarak görülmemesi gerektiğini dile getirerek, “Açlık grevine girerek bu süreci hızlandırın diyoruz. Bize çok sözler verdiler ve yapmadılar. Eğer ciddi ve samimiyse hemen adım atılmalı” diye konuştu.
BDP’nin parlamentodaki grubunun süresiz açlık grevine girmek için “bekleme” kararının hatırlatılması üzerineysa Ayna, eylemin BDP kararının haricinde veya ona karşı olmadığını, Üçer ile kendisinin DTK Daimi Meclisi üyesi olarak eylemde yer aldığını açıkladı.
Ayna, açlık grevcilerinin ileri sürdüğü talepleri paylaştıklarını ifade ederek şöyle dedi: “Sanki cezaevindekilerin özgün talepleri var, biz de arabuluculuk yapıyoruz gibi yansıtılıyor. Onlar bizim çalışma arkadaşlarımız, milletvekillerimiz, partili arkadaşlarımız. Bugün bizim gerçekleştirdiğimiz açlık grevleri de aynı taleplerle başlıyor. Bu talepler bizim doğuştan sahip olduğumuz haklar. Biz de bu mücadeleye girdiğimizde ölebileceğimizi biliyorduk. Bu cezaevindekilere destek amaçlı bir eylem değil. 58. günde devletin ve herkesin bu bedeli ödemeye kararlı olduğumuzu görmesi gerek.”
Açlık grevcileri taleplerinin, İmralı Adası’nda hapis yatan PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması ve Kürtçe’nin kamusal alanda kullanılabilmesi olduğunu duyurmuştu.
Tasarı Bakanlar Kurulu’nda
Adalet Bakanı Ergin ise mahkemelerde anadilde savunma hakkıyla ilgili tasarının Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldığını duyurdu.
AA’nın haberine göre, tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderilmesi için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Endonezya gezisinden dönmesi bekleniyor.
Ergin “Onun dışındaki hususlarda çalışmalar devam ediyor. Herkes elinden gelen katkıyı sunmaya devam etsin diyorum” dedi.
Bu arada, AKP Diyarbakır İl Başkanı Halit Advan’ın aldığı randevu ile Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Hak ve Özgürlükler Partisi, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi, Devrimci Demokrat Kürt Derneği, Azadi İnisiyatifi ve Dicle Fırat Diyalog Grubu temsilcileri Bakan Ergin ile görüştü.
KADEP Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Baksi, “Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesi konusunda bir projeleri yok. Baro başkanları veya farklı bir heyetle görüşmesinin sağlanması tartışılıyor” dedi.
Anadilde eğitimin anayasal bir sorun olduğunu kabul eden Baksi, “irade beyanında bulunulursa yükselen tansiyonun biraz düşeceğini” söylediklerini aktardı.
KADEP’in liderliğini, BDP’nin desteğiyle Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili seçilen Şerafettin Elçi yürütüyor.
Eylemler sürüyor
İstanbul’daki Taksim Gezi Parkı’nda basın açıklaması yapan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile Türk Tabipleri Birliği üyeleri hükümete “diyalog” çağrısında bulundu.
KESK Genel Başkanı Lami Özgen, yeni katılımlarla açlık grevi yapanların sayısının 10 bini bulduğunu iddia etti.
BDP’nin verilerine göre, 707 tutuklu ve hükümlü 58 gündür açlık grevinde.
“Emek ve demokrasi örgütleri olarak, bir insanı dahi yitirmemek için bir an önce diyalogların çözüme ulaşmasını istediklerini” dile getiren Özgen, açlık grevlerinin sonladırılması için 11 Kasım’da bütün illerde yürüyüş ve oturma eylemi yapacaklarını duyurdu.
Sosyalistler, ‘ölüm değil çözüm’ istedi – Birgün
DP, EMEP, ESP, EDP, EHP, SP, SDP ve Halkevleri’nin genel başkanları açlık grevlerinin son bulması için önceki gün Meclis’teydi. Başkanlar BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve Levent Tüzel’le birlikte Meclis’te grevlerin son bulması için ortak basın açıklaması düzenledi.
Heyet daha sonra BDP Gurubu’nu ve CHP Genel Merkezi’ni ziyaret etti. Başkanlar heyeti BDP Gurubu’nda Pervin Buldan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve İbrahim Binci ile görüştü. Ahmet Türk, yaptığı konuşmada şunları söyledi:
‘DİYALOG KAPISINI AÇIK TUTACAĞIZ1 “
Hiç kimsenin ölmesini istemiyoruz. Bunun için çaba sarf edeceğiz. Gelinen nokta çok kritik. İçeride her an ölümler başlayabilir. Bu sürecin çözülmesi Kürt sorununda ileriye doğru bir kapı açabileceği gibi, ölümlerin başlaması durumunda ise hiçbirimizin istemeyeceği gelişmeler yaşanabilir. Bu yüzden her kesimin büyük bir hassasiyetle olaya yaklaşması ve çözüm için çaba sarf etmesi gerekiyor.
Özellikle Türkiye’nin batısında çözüme dair yapılacak her girişim çok önemli.
Sadece partiler yetmez. Sendikalar, demokratik çevreler ve aydınlarında alacağı rol olduğunu düşünüyoruz. Biz sonuna kadar diyalog kapısını zorlayacağız.”
‘ÜZERİMİZE DÜŞENİ YAPARIZ’
Heyet daha sonra CHP Genel Merkezi’nde Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Sezgin Tanrıkulu ile görüştü. Kılıçdaroğlu da hiç kimsenin ölmemesi gerektiğini söyledi. Başkanlar heyetini dinleyen ve notlar alan Kılıçdaroğlu, hiç kimseye özel hukuk uygulanamayacağını belirterek, “Ancak her mahkum hukuksal haklarını kullanılabilmeli. Yasalardan kaynaklı hakların kullanımında hiçbir engel çıkarılamaz. Hiç kimseye negatif anlamda özel bir muamele uygulanamaz” dedi. Kılıçdaroğlu Kürt meselesinin çözümü konusunda üzerlerine düşen her türlü göreve de hazır olduğunu vurgusu yaptı.
Meclis’te ve CHP genel merkezinde yapılan görüşmeye Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, ÖDP Eş Genel Başkanı Bilge Seçkin Çetinkaya, EDP Genel Başkanı Ferhat Ergun, EHP Genel Başkanı Sibel Uzun, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, ESP Genel Başkan Figen Yüksekdağ, SDP PM Üyesi Rahmican Gür ve Sosyalist Parti Genel Başkanı ve Sosyalist Yeniden Kuruluş sözcüsü Mustafa Kahya katıldı.
Çiller, timsah gözyaşı döküyor – Akşam
Çiller döneminde öldürülen Kürt işadamı Savaş Buldan’ın eşi, BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, ‘Çiller’in açıklamaları samimiyetten uzak’ dedi
Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda, faili meçhul cinayete kurban giden Savaş Buldan’la ilgili soru üzerine ağlayan eski Başbakan Tansu Çiller’e Kürt işadamının eşi Pervin Buldan tepki gösterdi. BDP Grup Başkanvekili Buldan, Çiller’in açıklamalarının samimiyetten uzak olduğunu savunarak, şunları söyledi:
Tansu Çiller, asla samimi değil, timsah gözyaşları akıtıyor. Gözyaşlarını kullanmak onun genlerinde var. Sırrı Süreyya Önder’in, Çiller’e yönelttiği soruyu ben sormak isterdim. Bunun için girişimde de bulundum. Ancak Komisyon Başkanı Nimet Baş, izin vermedi. Sanırım Çiller kimlerin olacağı bilgisini aldı ve komisyon üyeleri dışında kimsenin olmamasını istedi. Yalısının müsait olmadığını söylemiş. Çiller, benimle yüzleşmekten korktu.
Pişman olduğunu düşünmüyorum. Bence Çiller yaptığı her şeyin farkındaydı, bilerek yaptı. Onu affedemem. Kin ya da intikam da duymuyorum. Bence Çiller, Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulmalı ve orada hesap vermeli.
Çiller, 1993’te Holiday In’de basın açıklaması yaparak ‘PKK’ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi elimizde. Hesap soracağız’ dedi. İnfazlar başladı.
3 Haziran 1994 gecesi eşim, iş adamı Hacı Karay ve Adanan Yıldırım ile birlikte bir otelde olduğunu söyledi. Sabaha karşı Savaş’a ulaşamayınca oteli aradım. Resepsiyondaki kişi polisin, Savaş’ı arkadaşlarıyla birlikte zorla götürdüklerini söyledi. İki gün sonra Savaş ve arkadaşları, Bolu’nun Yığılca İlçesi’ndeki Melen Çayı kenarında ölü bulundular.
8 aylık hamileydim. Can havliyle siteden komşumuz da olan dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın evine gittim. ‘Evde yok’ dediler. Fenalaşınca hastaneye kaldırıldım. Hayati tehlikem oluştuğu için erken doğum yaptım. Eşimin cenazesinin kaldırıldığı gün kızımı doğurdum.
Susurluk kazasından sonra Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz, Abdullah Çatlı ve Tarık Ümit’in bu çetelerin üyesi olduğu ortaya çıktı. Bence Ayhan Çarkın kapalı kutu. Komisyon onu da dinlenmeli.
Gurur duyardım
Tansu Çiller ilk başbakan olduğu zaman imrenerek bakardım. Hem güzel bulurdum hem de bir kadının Başbakan olmasından kadın olarak gurur duyuyordum. Hatta, onun giydiği bir gömleği çok beğenerek gidip aynısından almıştım. Tabii ki daha sonra bütün duygularım değişti.
‘Kürt Sorunu Çözülmeden Ortadoğu’ya Barış Gelmez’- A. Sesi
Türkiye’de cezaevlerindeki açlık grevleri 58. gününe girerken, Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir konuyla ilgili endişelerini dile getirdi. Cezaevlerinden ölüm haberi gelmesi halinde, Türkiye’nin geri döndürülmesi imkansız olan tehlikeli bir sürece gireceğini öne süren Baydemir, hükümetin Abdullah Öcalan üzerinde 14 aydır devam eden tecridin bitirilmesi yönünde bir an önce adım atması gerektiğini söyledi.
Diyarbakır Belediye Başkanı, tecridi devam ettirmenin çatışma ortamını devam ettirmek anlamına geldiğini savundu. Baydemir, ölüm oruçlarının aslında çatışma ortamını sonlandıracak bir müzakere döneminin açılması için başlayan bir süreç olduğunu belirtti. Belediye Başkanı, ayrıca, tecridin kalkmasını takiben İmralı’dan yapılacak tek bir çağrıyla açlık grevi krizinin sonlanabileceği mesajını verdi. Baydemir, Öcalan üzerindeki tecridin hukuki kurallar gereğince kaldırılması için tüm çevrelerin katkıda bulunması çağrısını tekrarladı.
Kürt sorununun büyük ölçekli bir sorun olduğunu belirten Baydemir, Kürt halkıyla Türk devleti arasında barış sağlanmadan Ortadoğu’ya kalıcı barış gelemeyeceğini iddia etti. Diyarbakır Belediye Başkanı, Kürt sorununun çözümünün Ortadoğu’da demokrasi standartlarının yükselmesi için bir dönüm noktası anlamına geldiğini savundu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in açlık grevinin bitirilmesini sağlamaya yönelik olumlu açıklamalarına da değinen Baydemir, bakanların sergilediği tutuma karşılık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gerginliği tırmandırıcı söylemini sürdürmesini eleştirdi.
Amerika’nın Sesi Kürtçe Yayın Bölümü’nden Mutlu Çiviroğlu’nun Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’le yaptığı söyleşiyi aşağıdaki ses dosyasından dinleyebilirsiniz.
DÜNYA
Esad: Batı’nın müdahalesi dünyaya çok pahalıya mal olur- BBC T.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Batı ülkelerinin Suriye’ye müdahalesinin ‘dünyaya çok pahalıya mal olacağını” söyledi.
İsyancılarla yaklaşık 20 aydır süren çatışmalar nedeniyle iktidarı sarsılan Esad, başlıca müttefiklerinden Rusya’nın resmi televizyonu RT’ye röportaj verdi.
Esad’ın röportajda Suriye’yi, “bölgede sekülerizmin, istikrarın ve bir arada yaşamanın son kalesi” diye tarif etmesi dikkat çekiyor.
RT’nin internet sitesinde aktarıldığına göre, Suriye Devlet Başkanı, ülkesindeki gelişmelerin Atlantik’ten Pasifik’e kadar uzanan bir domino etkisi yaratacağını ve bunun tüm dünyayı etkileyecek sonuçlar doğuracağını vurguladı.
İngiltere Başbakanı David Cameron’ın Suriye liderine iktidarı bırakması karşılığında “yurt dışına güvenli çıkış sağlanması” yönündeki önerisine, Esad’ın yaptığı gönderme ise şöyle: “Ben bir kukla değilim. Batı tarafından yaratılmadım ki, Batı’ya veya başka bir ülkeye gideyim.”
Esad, röportajında “Suriyeli olduğunu, Suriye’de yaşayıp Suriye’de öleceğini” vurguladı.
Batı’nın Suriye’ye askeri müdahalede bulunacağını sanmadığını söyleyen Esad, “Bence, eğer gerçekleşirse, bu işgalin faturasını dünya karşılayamaz” diyor.
Esad ile İngilizce yapılan röportaj televizyonda Cuma günü yayınlanacak.
Suriye muhalefeti anlaşamadı- R. Sesi
Suriye Muhalif Ulusal Komitesi ve diğer muhalif örgütlerden bazıları, muhalefeti birleştirici yeni bir platform oluşturma fikrine karşı çıktı.
Katar’ın başkenti Doha’da, muhalefet yanlısı Riad Seif tarafından önerilen ve Amerika Yönetimince desteklenen muhalefeti birleştirici yeni bir platform oluşturmaya yönelik görüşmeler yapılması planlanmıştı. Ancak öneri, Ulusal Koordinasyon Komitesi, Suriye Demokrat Platformu ve etnik Kürdistan azınlığı temsilcileri tarafından desteklenmedi. Temsilciler konferansa katılmayı reddetti. Suriye Ulusal Komitesi (SUK)’nin düzenlediğı ayrı bir toplantıda da girişime karşı oy kullanıldı.
Riad Seif, SUK Genel Sekreteryasına seçilemeyince istifasını verdi.
Obama Suriye Konusunda Daha Aktif Politika İzleyecek mi?- R. Sesi
Barack Obama’nın ikinci kez başkanlığa seçilmesinin ardından akıllara ilk gelen sorulardan biri, Suriye krizinin çözümü konusunda daha aktif bir politika izleyip izlemeyeceği oldu.
Aylardır yürüttüğü seçim kampanyasını ekonomik sorunlara odaklayan Barack Obama, Suriye krizi gibi dış politika sorunlarından uzak durmayı tercih etti. Bu durum, güney komşusundaki krizle baş başa kalan Amerika’nın müttefiki Türkiye’yi zor durumda bıraktı.
Obama’nın ikinci kez seçilmesinin ardından açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Washington’dan Suriye konusunda hareket beklediklerini söyledi, Başkan Obama’yla bu süreci hızlandırma çabası içine gireceğini belirtti.
James Jeffrey: ‘Silah ve hava desteği verilmeli’
Amerika’nın seçimlerden sonra Suriye’ye yönelik nasıl bir strateji izleyeceği konusu, Washington’da daha sık tartışılıyor.
Amerika’nın eski Ankara ve Bağdat Büyükelçisi James Jeffrey, Esad rejimini devirmeye çalışan Suriye’deki isyancılara silah sağlanması ya da hava desteği verilmesi görüşünde olduğunu söyledi.
Washington Enstitüsü’nde, Obama’nın ikinci döneminde izleyeceği dış politikanın değerlendirildiği bir toplantıda konuşan Jeffrey, Amerikan halkının, yüzbinlerce askeri bir “ulus inşa etme ya da “Norveç’e benzetme uğruna belirsiz bir dönem başka bir ülkeye göndermek istemediğini açıkladı. Kendisinin de bu görüşe katıldığını kaydeden emekli büyükelçi, silah ve hava desteğinin 1990’larda Kosova ve Bosna’da, 1980’lerde de Afganistan’da işe yaradığını hatırlattı.
Jeffrey bununla birlikte Esad rejiminin yakın bir zamanda yıkılacağı düşüncesine katılmadığını, olaylar kontrolden çıkmadan Amerika’nın acil bir şekilde daha aktif bir politika izlemesi gerektiğini söyledi.
Dennis Ross: ‘Suriye aciz bir devlet haline gelebilir’
Aynı toplantıda söz alan, Clinton yönetiminin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross, Suriye’nin gittikçe aciz bir devlet haline geldiğine dikkati çekti ve bu krizin çözümü için yönetimin daha fazla adım atması gerektiğini vurguladı. Suriye muhalefetinde desteklenecek kişilerin sadece belirlenmesi değil, bir süre denenmesi gerektiğini de savunan Ross, işbirliği yapılacak muhalefet unsurlarının uzun vadeli güven sağlamasının önemine dikkat çekti.
Suriyeli isyancılara tanksavar silahı verilmesinin daha doğru olacağını savunan Dennis Ross, bu şekilde Suriye’deki hava üslerini ele geçirmelerinin kolaylaşacağı, aynı zamanda Suriye hava gücünün zayıflatılabileceği öngörüsünde bulundu. Eski diplomat, uçuşa yasak bölge oluşturma yerine, Suriye uçak ve helikopterlerinin havalanmasını önleyecek farklı yolların bulunmasını önerdi.
‘Obama yönetimi yeni askeri macera istemiyor’
Amerika’nın Sesi İngilizce Bölümü’nün sorularını yanıtlayan Brookings Enstitüsü uzmanı Michael Doran ise, Barack Obama’nın yeniden seçilmesinin ardından Suriye’deki gelişmelerle ilgili büyük bir değişim beklentisine girildiğini belirtti. Ancak uzman kendisinin daha kuşkucu yaklaştığını, Obama yönetiminin yeni bir askeri maceranın içine sürüklenmek istemediğini, bunun seçimden sonra da değişmeyeceğini savundu.
İran’ın nükleer programından kaynaklanan kaygılar ve Filistin sorununun, Obama yönetiminin gözünde daha öne çıktığını belirten Doran, tüm bu unsurların yönetimin Suriye’ye müdahale olanağını kısıtlayacağı görüşünde.
Bununla birlikte Michael Doran, seçimi kaybeden Cumhuriyetçi Parti Başkan adayı Mitt Romney’nin kampanyası sırasında yaptığı açıklamayı yineledi ve Amerika’nın Suriye’ye doğrudan müdahale etmesi yerine, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar gibi bölgesel ortaklarıyla birlikte çalışması ve isyancıları silahlandırması gerektiğini savundu.
Amerika’nın Suriye’de insani ve ulusal güvenlik çıkarları bulunduğunu belirten Brookings Enstitüsü uzmanı, İran’ın Amerika’ya karşı Suriye cephesi üzerinden bir dolaylı savaş başlattığını, bunun da Washington’a bir fırsat verdiğini söyledi. Michael Doran, “En büyük müttefiklerinden biri olan Esad rejimini devirmek, İran’a büyük bir darbe vurmamız için bize fırsat verebilir diye konuştu.
Türkiye ABD’den Destek Bekliyor- DW
Türk hükümeti, ikinci kez başkan seçilen Obama’dan Esad rejiminin devrilmesi konusunda daha büyük destek bekliyor. Ancak Türkiye’nin beklentileri karşılıksız kalabilir. Thomas Seibert’in analizi…
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’deki seçimin galibinin Barack Obama olduğunu Endonezya’ya uçak yolculuğu sırasında öğrendi. “Türkiye’nin güvenilir bir dostu olduğu sözleriyle Obama’yı öven Erdoğan, Obama’ya ikinci dönemi için ülkesinin iyi dileklerini iletti. Uzun seçim kampanyası nedeniyle Türk hükümetinin Obama’ya Suriye konusunda büyük baskı yapmadığını dile getiren Erdoğan, bu durumun kısa bir süre içinde değişeceğini belirtti.
Erdoğan, “ABD’nin Suriye’ye karşı tutumunun şimdikinden ‘çok daha farklı’ olmasını arzuladıklarını ifade etti. Öte yandan Türk ve Amerikan ordularının, Türkiye-Suriye sınırına Patriot füzeleri yerleştirilmesi üzerinde müzakere ettiği öne sürülüyor. Erdoğan, NATO üyesi olan Türkiye’nin bu yönde bir talebi olmadığını söylese de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ‘Suriye’den Türkiye’ye yönelik bir saldırıyı engellemek amacıyla, Türkiye’yi korumak için Patriot füzelerinin de devreye sokulabileceğini’ açıkladı.
Füze planının amacı
Patriot füzelerine ilişkin planların Türkiye’yi korumaktan çok, Suriye’de uçuşa yasak bölge yaratma amacı güttüğü belirtiliyor. Suriyeli muhalifler uzun bir süredir, Suriye Hava Kuvvetleri’nin operasyonları nedeniyle ilerleyememekten şikâyetçi. ABD ve Türkiye’nin bu nedenle, füzeleri Suriye ordusunun sınır çevresindeki uçuşlarına karşı gözdağı oluşturması amacıyla kullanmak istediği yorumları yapılıyor. Türkler ile Amerikalılara göre ise bu planın en çekici yanı, Suriye’ye dışarıdan bir askeri müdahale yapılmadan Esad rejimi üzerindeki baskının artırılmasını sağlayacak olması. Böylelikle Rusya’nın olası bir BM Güvenlik Konseyi tasarısını veto etmesine de fırsat verilmemiş olacak.
Ayrıca ABD’deki seçimlerden sonra Suriyeli muhaliflere silah sevkiyatı da mümkün olabilir, zira seçimi kazanması ile birlikte Obama üzerindeki ‘Ortadoğu’daki icraatlarından dolayı seçmen kaybetme’ baskısı da kalkmış oldu.
Siyasi manevra beklenmiyor
Ancak Erdoğan hükümeti, ABD’nin şimdiye kadar oldukça çekimser olan Suriye politikasını bir anda 180 derece değiştirmesi beklentisi içinde olmamalı. ABD için Suriye’ye doğrudan bir askeri müdahale söz konusu değil, hatta müdahaleye daha sıcak bakan ülkelere, tıpkı geçen yıl Libya’da olduğu gibi, Amerika’nın dışarıdan destek vermesi ihtimali de Suriye hava kuvvetlerinin gücü nedeniyle zayıf.
Milliyet gazetesi köşe yazarlarından Kadri Gürsel’e göre, neticede Suriye’deki çatışmaların ABD’nin mühim ulusal çıkarlarına doğrudan etkisi yok. Obama için önemli olansa ulusal çıkarlar. Bu nedenle, Obama ikinci döneminde de “sonu meçhul bir savaşa karşı çıkmayı sürdürecektir. Erdoğan’ın arzuladığı ‘farklı tutum’ ise büyük olasılıkla Türkiye’nin yerine gelmeyen büyük beklentilerinden biri olarak kalacaktır.
NATO’nun sorumluluk alanı dışına çıkması endişe verici- R. Sesi
Rusya Başbakan Yardımcısı Dmitriy Rogozin, NATO’nun, silahlı kuvvetlerini sorumluluk alanının dışında kullanmasının Moskova’yı endişelendirdiğini bildirdi. Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi tarafından düzenlenen “Yirmi Birinci Yüzyılda Nükleer Silahlar ve Uluslararası Güvenlik Uluslararası Konferans katılımcıları, Perşembe günü nükleer silahsızlanma konusunu görüşüyorlar. Rogozin’e göre NATO’nun, askeri güç kullanma olasılığını bu denli geniş yorumlaması, tüm dünyayı tedirgin etmektedir. NATO, bununla, bazı ülkelerin kitle imha silahı edinme çalışmalarına katkıda bulunuyor.
İngiltere, Suriye muhalefetini silahlandırmak istiyor-BBC T.
Guardian gazetesine göre İngiltere Başbakanı David Cameron, Suriye muhalefetini silahlandırmak istiyor.
Gazete “İngiltere, Barack Obama’nın yeniden seçilmesi sonrasında Suriye stratejisini tamamen değiştirerek, AB’nin uyguladığı silah ambargosunu gözden geçireck. Bu da Beşar Esad’a karşı savaşan muhaliflerin silahlandırılmasıyla sonuçlanabilir.” diye yazıyor.
David Cameron, Suriye’ye öncelik vermesi için Obama’ya baskı yapacağını söylemişti.
Başbakanlık kaynaklarına göre de Cameron, Esad’ın iktidardan uzaklaştırılması için gerekli her yöntemin yeniden “gündeme alınmasını” istiyor.
Guardian’a bilgi veren bir kaynağa göre, Cameron strateji değişikliğinin gerekliliğine, dün Ürdün’deki bir Suriye mülteci kampını gezdikten ve “korkunç hikayeler” dinledikten sonra ikna olmuş.
Güvenli bölgeler mümkün mü?
İngiltere’deki ulusal güvenlik konseyinin konuyu gelecek hafta özel bir toplantıda ele alması bekleniyor.
Guardian’a göre bu toplantıda Türkiye’nin “Güvenli bölgeler oluşturulsun” fikri değerlendirilecek, ayrıca üçüncü bir ülkeye güvenli geçiş sözü karşılığında Esad’ın iktidarı bırakmaya ikna edilip edilemeyeceği tartışılacak.
Ancak İngiliz yetkililer, Suriye’nin belli bölgelerinde uçuş yasağı olmaksızın güvenli bölgeler kurulmasının zor olduğunu kabul ediyor.
Uçuş yasağı ise imkansız görülüyor çünkü hem Rusya ve Çin karşı çıkar, hem de Suriye’nin güçlü hava kuvvetleri yasağın denetimini zorlaştırır.
Guardian “İngiltere’nin AB silah ambargosunu gözden geçirmesi, Güvenlik Konseyi kararlarını veto edeceklerini söyleyen Rusya ve Çin’i ikna etmeye yönelik taktik bir adım olabilir.” diye yazıyor.
Gazeteye bakılırsa İngiliz lider Cameron birkaç cephede birden mücadele etmeye kararlı. Cameron, “Muhalefete daha fazla yardım, BM’de daha fazla baskı, mültecilere daha fazla yardım, komşularla daha fazla işbirliği ve ‘son 18 aydır yaptıklarımızın yeterli olmadığını kabul edelim’ vurgusu yapmaktan yana.”
Guardian’ın ifadesiyle Türkiye’nin Suriye sınırına Patriot füzesi yerleştirilmesi için Nato’ya resmen başvuracağını doğrulaması da bölgede artan gerginliğin bir başka kanıtı.
Gazete “İngiltere ve Türkiye’nin attığı adımlar, Obama’nın Suriye konusuna daha cesur yaklaşacağı ümidini yansıtıyor.” diye yazıyor.
İran çekilince 3’lü zirve iptal oldu – Sabah
Türkiye, Mısır ve İran arasında Suriye konusunda yapılması planlanan üçlü toplantının ertelendiği öğrenildi. İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, üçlü toplantıya gelemeyeceğini bildirince Cumartesi günü Ankara’da üç ülkenin dışişleri bakanlarının katılımıyla yapılması öngörülen toplantı ileri bir tarihe ertelendi. Toplantının ne zaman yapılacağı konusunda ise bilgi verilmedi.
Tahran-Erivan İşbirliği Artıyor- A.Sesi
Ermenistan’la İran ortak sınırında hidroelektrik santralı projesinin inşası başladı.
Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ile Enerji Bakanı Macid Namcu liderliğindeki bir İran heyeti bugünkü temel atma törenine katıldı.
Santral Aras Nehri’nin suyundan elektrik üretecek.
5 yılda tamamlanması planlanan santraldan elde edilecek elektrik, 15 yıl süreyle İran’ın enerji ihtiyacını karşılayacak, sonra da santralın kullanımı Ermenistan’a geçecek.
İran, nükleer programları yüzünden uygulanan yaptırımlar nedeniyle yeni ticari ortaklar arıyor. Ermenistan da Türkiye ve Azerbaycan’la iyi ilişkileri olmaması yüzünden bir diğer koşusu olan İran’la ilişkilerini güçlendirmek istiyor.
Geçen ay da İran ile Ermenistan ikili ticari, ekonomik ilişkileri güçlendirmek ve yeni ortak girişimler başlatmak üzere anlaşmaya varmıştı. Ortak girişimler arasında hidroelektrik santralının yanı sıra elektrik dağıtım istasyonu ve demiryolu projeleri de yer alıyor.
Çin: İran nükleer sorununun çözüm yolu diyalogdur- İRNA
Çin, İran nükleer sorununun çözümü için tek doğru yolun diyalog olduğunu tekrarladı.
Çin radyosunun haberine göre, Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hong Lei önceki gün Beijing’de düzenlenen basın toplantısında İran nükleer sorununu değerlendirdi.
Hong Lei, İran nükleer sorununun çözülmesinde acilen atılması gereken adımların 6 ülke ile İran arasındaki diyalogu hızlandırmak olduğunu söyledi.
Hong Lei, UAEK’nin İran’la işbirliğini güçlendirmesi, böylece soruna kapsamlı, uzun vadeli ve rasyonel bir çözüm getirmesi çağrısı yaptı.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info