Amed zindanlarında yaşamı uğruna ölecek kadar seven: Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in içerisinde yer aldığı PKK’li tutsakların başlattıkları 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin 38.yıl dönümünü karşılamaya hazırlandığımız günler içerisinde bulunuyoruz.
38.yıl dönümünde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişini karşılamak ve büyük şehitler Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’i bir kez daha saygı ve minnetle anmak, içerisinde olduğumuz, yaşadığımız koşullarda çok daha fazla düşünmeyi ve onları anlamayı gerektiren bir anlam ifade ediyor. Bugüne kadar olduğu gibi 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin ifade ettiği anlamda böyle bir yaklaşım içerisinde olmayı gerekli kılıyor.
14 Temmuz tarihi bir kararlaşmanın hayata geçirildiği gün olarak PKK ve Kürdistan halkının tarihine geçmişti. Zindanların sınırlarını aşarak, Kürdistan halkının kaderini değiştirecek, Ortadoğu halklarının geleceğinin belirleyecek olan adımların atıldığı an olarak tarihteki yerini almıştı. Bunu da 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişçileri tutsaklık koşullarında başarmıştı. Bu özelliği nedeniyledir ki, 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin her yıl dönümü, böyle tarihsel bir anlam ifade eden kararlaşmanın yıldönümünde ne kadar derinleşme ve mesafenin kaydedildiği sorgulanması gereken ertelenemez bir görev olmaktadır.
Önder Apo, 14 Temmuz 1982’de M. Hayri Durmuş’un Amed sıkıyönetim mahkemesinde yapmış olduğu açıklamaya ve onu izleyen Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in kararlı tutumlarına böyle bir anlam vermiş, 15 Ağustos 1984 büyük devrimci gerilla hamlesini başlatmıştı. Başlatmış olduğu bu hamle ile 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi ve şehitlerine nasıl bağlı kalınarak yaşatılacağının yolunu göstermişti.
Amed zindanında 14 Temmuz günü başlatılan ölüm orucu direnişinin talepleri, kendisi gibi büyük ve anlamlıydı. Zindanların dar sınırlarının ötesine geçmekteydi. Siyasal kimliklerine sahip çıkmışlar ve bunu mahkemelerde savunmak istemişlerdi. Bunu başardıklarında soykırımcı, sömürgeci TC Devleti’nin zindan politikasının da boşa çıkarılarak, yenilgiye uğratılacağının bilinci, inancı ve iradesi ile hareket etmişlerdi. Sonuçta büyük bedeller ödeme pahasına olsa hedeflerine ulaşmışlardı.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi, 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askeri faşist cuntanın kendisini en güçlü gördüğü bir dönem de 1982’de yaşanmıştı. Buna rağmen 12 Faşizmini yenilgiye uğratmış, ne kadar güçsüz ve zayıf olduğunu göstermekten geri kalmamıştı.
Kuşkusuz 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin yaşandığı koşullarla, günümüz arasında derin farklılıklar var. Aradan geçen 38 yıl içerisinde 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direniş şehitlerinin anısına bağlılığın da bir gereği olarak özgürlük ve demokrasi mücadelesinin kat ettiği büyük mesafe ve elde ettiği kazanımlar var olan bu farklılıkların en belli başlı olanıdır. Bunun karşısında soykırımcı TC Devleti’de o gün olduğu gibi değildir. Çöküş aşamasına gelmiştir. Ancak bu gerçekliğe rağmen, aynı zihniyet ve sömürgeci, soykırımcı politikasında ısrar etmekte, 12 Eylül 1980’de askeri faşist darbeyi yapanların güncelleşmiş bir hali olarak hareket etmektedir. Aynı argümanları, araç ve yöntemleri kullanmaktan da geri kalmamaktadır. 14 Temmuz’un yeni bir yıldönümü böyle bir düşman gerçekliğinin ağır soykırımcı saldırıları altında karşılanmaktadır.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişçileri o günkü koşullarda 12 Eylül faşizmine karşı “nasıl bir direniş içerisinde olunmalı” sorusuna yalın bir şekilde doğruda cevap vererek bunun yolunu göstermişlerdi. O gün verilen cevap ve gösterilen yol bugünde geçerlidir. Düşman görülmeye çalıştığı gibi güçlü değildir. PKK ve kahraman Kürdistan halkı ve onun özgürlük gerillası karşısında defalarca yenilmiştir. Öyle ki, küresel sermaye güçlerinin sadakaları karşılığında verdiği tavizler bile kendini yaşatmaya yetmemektedir. Son Haftanin işgal saldırısında bir kez daha görüldüğü gibi, özgürlük gerillasının karşısına çıkma cesareti kalmamıştır. Mevzilerde savaşarak değil, uzaktan teknik kullanarak varlık gösterebilmektedir.
Kürdistan halkını, özgürlük gerillasını bu kadar güçlü kılan; soykırımcı, sömürgeci TC Devleti’ni çöküş aşamasına getiren, başta 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi şehitleri olmak üzere tüm şehitlerimizin anısına olan bağlık ve verilen sözlerdir. Verilen bu sözlerin bir gereği olarak, mücadelenin daha ileri mesafelere taşırılmasıdır.
14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direnişi’nin 38.yıl dönümünde görev ve sorumluluklar azalmamış, çok daha fazlalaşmıştır. Soykırımcı, sömürgeci TC Devleti’ne son darbeyi vurup, onu hak ettiği yere göndererek, arifesinde olduğumuz özgürlüğe ülkemizi ve halkımızı ulaştırmaktır. Başta 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu Direniş şehitlerimiz; Kemal Pir, M. Hayri Durmuş, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek olmak üzere şehitlerimize olan bağlılığımız ve vermiş olduğumuz sözler de; önümüze konan bu görev ve sorumlulukların gereklerinin yerine getirilmesini ertelenemez kılmaktadır.
Cemal Şerik
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi