Sadece devletçi uygarlık ve varyantı olan kapitalist sistem değil, onun şekillendirdiği kişilikler de kaos ve çözülüş sürecini yaşamaktadırlar. Dolayısıyla alternatif sistem kadar alternatif tipolojilerde yakıcı bir biçimde gündeme gelmiştir. Son beş yüz yıldır kapitalist sisteme karşı alternatif kişilik arayışları oldu. Sosyalist kişilikler, demokrat kişilikler, liberal kişilikler, anarşist kişilikler, feminist kişilikler, milliyetçi ve muhafazakar kişilikler bu sürede çözüm olarak öne çıktı. Ezilen toplumsal kesimler olan emekçiler, kadınlar, gençler ve sömürgeleştirilmiş uluslar açısından adalet, eşitlik, özgürlük istemlerine cevap olabilecek sosyalist sistem ve sosyalist kişilikler benimsenerek alternatif hale geldi. Fikir farklılıkları olsa da Anarşist ve Feminist bazı ekollerde sosyalizmi çözüm olarak benimsedi. Burjuva liberal sistemin kişilik tipolojisi Macchiavelli’nin ‘’Prens’’ inde modele kavuşurken, Gramsci ise ‘’Modern Prens’’ ile sosyalist kişiliği şekillendirmeye çalıştı. Önder Apo ise Demokratik Modernite kişiliğini ‘’Demokratik Prens’’ şeklinde vasıflandırdı. Kötü bir sınav veren reel sosyalizm kişiliği iktidar-devlet paradigması ve kullandığı araçlar ve izlediği sosyal bilim yöntemleri nedeniyle toplumcu sosyalizmi temsil edememiş ve kaba bir uygulayıcı konumunda kalmıştır.
Her şeye rağmen, çağımızda küresel kapitalizmin azgın sömürü ve talanına karşı sosyalizm ve sosyalist kişilik tek çözüm yolu olarak kendini dayatmaktadır. Devletçi uygarlık ve kapitalist sistemin şekillendirdiği krizli kişilikleri aşmak ve alternatif olarak sosyalist kişilik modelini geliştirmek Özgürlük Sosyolojisinin temel konusu olmaktadır. Alternatif adına gerçekleşen denemeler iktidar-devlet ve sınıf eksenli olduğundan şimdiye kadar başarılı olamamıştır. Diğer taraftan Doğu ve Batı uygarlıklarının yarattığı tipolojiler de hem kültürel hem de kişilik olarak çatışmaktadırlar. Dolayısıyla hem sınıfsal açıdan hem de uygarlıklar krizi ve çatışması söz konusudur. Doğu’nun en eski devletçi sistemi ve kişiliği ile Batı’nın kapitalist ulus-devlet sistemi ve kişilikleri çözülüş sürecine girmişlerdir. Zira her iki uygarlığın kişilikleri; bireyci, devletçi-iktidarcı, cinsiyetçi, milliyetçi, dinci/laik ve kapitalist zihniyetlidir. Tıkanmıştır ve çözümsüzdür.
Klasik Doğu uygarlığının dogmatik ve muhafazakâr kişiliği ile Batı’nın liberal kişiliği çağımızda bunalım ve kaos halindedir. Dönüşme yeteneğinden yoksundurlar. Ciddi anlamda tarihsel ve sosyolojik çözümlemeye tabi tutulmamışlardır. Bilimciliği esas alan pozitif sosyoloji çözüm üretememiştir. Tersine var olanı meşru kılmış ve krizi büyütmüştür. Doğu ve Batı uygarlık kişiliklerine karşı sınıf eksenli çözüm geliştirmek isteyen reel sosyalist sistem de kişilik sorunlarını aşamamıştır. Reel sosyalizm, kaba materyalizme saplandığı için krizli kişiliği aşmak şöyle dursun sorunu daha da derinleştirmiştir. Kapitalist sistem, liberal ideolojiyle azami düzeyde kullandığı dincilik, milliyetçilik, bilimcilik ve cinsiyetçilik argümanlarına ‘’Üç S’’ (seks-sanat-spor) üçlemesini de ekleyerek kişilikte büyük bir zihinsel ve kültürel soykırım yaratmıştır. Sürekli kriz, işsizlik, yoksulluk, açlık üreten, çatışma ve savaş halinde olan bu kişilik maddi ve manevi açıdan toplumsal tüm değerlerle birlikte doğamızı da tüketmekte ve yok etmektedir. Gerçekleşen sosyal erozyon ve yozlaşmayla insanlar gerçek anlamda insan vasfını kaybetmektedir. Ne idealizm ne de kaba materyalizm sistem sorununu olduğu gibi kişilik sorununu da çözememiştir. Doğu’nun en gerici kişiliği DAIŞ canavarı olurken, Batı’da ise dünyamızı yiyip ama doymayan bireyci Leviathan canavar kişilik tarzında ortaya çıkmıştır. Bu krizli kişiliklerin kaynağında azami düzeyde iktidar, mülkiyetçilik, sömürü ve cinsiyetçilik vardır.
SOSYALİZM; PARASIZ VE İKTİDARSIZ YAŞAYABİLMKETİR
Önder Apo, 24 Ekim 2024 tarihli görüşmesinde; ‘’Ben bir sosyalist olarak yaşıyorum. Sizler dışarıda özgür olduğunuzu zannediyorsunuz. Ben sizden özgür yaşıyorum. Parasız ve iktidarsız da yaşanabilir’’ dedi. Para ve iktidar sömürücü, tahakkümcü, cinsiyetçi ve devletçi uygarlığın iki temel argümanıdır. Kapitalist modernitenin dayandığı tekellerdir. Sosyalist olmanın şartı, fikir-zikir-eylem boyutunda para ve iktidar tekelini aşmak ve özgürleşmektir. Para ve iktidar maddi uygarlığın kaynağıdır. Bütün kötülüklerin ve geri anlayışların zeminidir. Önder Apo, kapitalist modernitenin maddi kültürüne karşı demokratik toplumun manevi değerlerini geliştiriyor. Sosyalizmin eşitlikçi, komünal ahlakına dayanan Demokratik Modernite kadro ölçülerini alternatif olarak geliştirmektedir. Çok güçlü bir devlet olunsa bile -Reel sosyalizm bunu kanıtladı- Duyguda, düşüncede, ruhta, ilişki ve yaşam tarzında Demokratik Toplumun maneviyatını benimsemeden kapitalist sistem aşılamaz ve sosyalist yaşam tarzına ulaşılamaz. Önder Apo, sosyalistleşmemiz önünde engel teşkil eden, bireyciliğin kaynağı olan maddiyatçılık, mülkiyetçilik ve iktidar-devlet kültürünü aşmamızı söylemektedir. Çünkü iktidarcılık ve maddiyatçılık anlayışları bizde de farklı tarzlarda dışa vuran en temel sorunlarımızın başında gelmektedir. Önder Apo hakikatine doğru katılım için, maddi uygarlık olan para ve iktidar-devlet kültürünün tümden aşılması gerekmektedir. Bunlar aşılmadan, sosyalist kadro gerçeğine ulaşamayız ve Önder Apo paradigmasının öznesi olamayız.
Önder Apo’nun baştan beri esas aldığı; ‘’çözümlenen an değil tarih, kişi değil toplumdur’’ sosyolojik çözümlemeleri yeni bir kişilik ve toplum modelini yaratmayı amaçlamıştır. Önderliğin son beş ciltlik Demokratik Uygarlık Manifestosu yeni bir toplumsal sistem ve kişilik modelini ortaya koymaktadır. 27 Şubat’ta ilan etiği Barış ve Demokratik Toplum manifestosu aslında yeni sosyalist kişiliğin kuracağı sosyalist sistemi ifade etmektedir. Önder Apo, sosyolojinin temel sorusu olan ‘’nasıl bir toplumsal sistem, nasıl bir yaşam ve nasıl bir kişilik’’ sorusuna uzun mücadele yılları içinde cevap aramış ve ‘’Özgürlük Sosyolojisi’’ ile çözüm bulmuştur. Bu bakımdan ‘’Özgürlük Sosyolojisi’’ tezi, birey ve toplum için bir yaratım ve oluşum sosyolojisidir. ‘’Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’’ Özgürlük Sosyolojisi ile gerçek anlamına kavuşmaktadır. Önder Apo, kapitalist moderniteye karşı alternatif olarak Demokratik Modernitenin Çözümü olarak sunulan Özgürlük Sosyolojisini geliştirmiştir. Nitelik anlamında iki ayrı sistem ve iki ayrı kişilik söz konusu olmaktadır. Önderliğin son görüşmelerinde sosyalizme sıkça vurgu yapması sosyalizme duyulan ihtiyaç ve toplumsal özgürlüğü sağlayacak tek sistem olmasından kaynaklıdır. Önder APO, uygarlıkçı ve kapitalist sistemlerin yarattığı hakikat algısı ve anlam gücüne karşı yüksek bir demokratik hakikat algısı ve anlam gücünü yaratmıştır. Bunun temelinde sosyalizm bilinci, inancı ve yaşam tarzı vardır. Apoculuğu ve Kürdistan devrimini sadece silahlı mücadele boyutuyla değerlendirmek, PKK hakikatini hiç anlamamak veya bilerek çarpıtmaktır. Silahlı mücadele Apocu mücadelenin sadece küçük bir bölümüdür. Esas mücadele yeni bir anlam gücü ve hakikat rejimi ile yeni bir insan ve yeni bir toplum yaratma mücadelesidir. Esas olarak ideolojik, felsefik, politik, sosyal ve kültürel mücadeledir. Apoculuk bir kültür ve PKK’de demokratik kültür hareketidir. PKK, Diriliş Devrimiyle meşru savunma temelinde silahlı mücadeleyle yeni insan ve Demokratik Toplum gerçeğini yaratmıştır. PKK, demokratik bilinç ve örgütlülüğüyle Kürt halkının öz savunma gücü olmuştur. Bundan dolayı meşru savunma kapsamında olan silahlı mücadelenin feshi, öz savunmanın feshi anlamına kesinlikle gelmez. Çünkü Demokratik Toplum öz savunmalı toplumdur. Her zaman öz savunmalı olmak zorundadır. Başka türlü demokratik toplum olamaz. Meşru savunma bazı koşullarda açığa çıkarken öz savunma varlığın gelişine bağlı olarak daimidir. Öz savunma bilinci ve örgütlülüğü gerçekleşmeden meşru savunma gerçekleşemez. Meşru savunma daha çok askerî boyuttaki direnmeyi veya savaşı ifade ederken, öz savunma toplumların kendi varlıklarını muhafaza etme bilinci, örgütlülüğü, refleksi ve kültürüdür. Bu anlamıyla PKK, bir parti olarak kendini aşmış, çok öteye gitmiş ve rolünü oynamıştır. PKK’nin yarattığı yeni insan sosyalist insandır. Yeni insanın toplumu da demokratik ve sosyalist toplumdur. Yöntem olarak diyaloğu, tartışmayı, müzakereyi esas alan barışçıl bir toplumdur. Demokratik Toplumun sistemi Demokratik Ulustur. Yönetim sistemi Demokratik Konfederalizmdir. Siyaseti demokratik siyasettir. Bütün bunlar Özgürlük Sosyolojisi çerçevesine girmektedir. Özgürlük Sosyolojisi kapitalizme karşı Demokratik Modernite çözümü olarak gelişirken, Demokratik Ulus ise ulus-devletin alternatifi olarak gelişmektedir.
ÖZGÜRLÜK SOSYOLOJİSİ: ÖZGÜR BİREY VE DEMOKRATİK TOPLUM İNŞA PROJESİDİR
Özgürlük Sosyolojisi kaostan ve krizli halden çıkış için alternatif olarak sunulmaktadır. Bunalım öncelikle kişiliklerde aşılmak durumundadır. Özgür insan sosyolojisi kurulmadan en ideal sistem yaratılsa bile ayakta duramaz. Maddi açıdan tüm imkanlar sunulsa da özgürlük sosyolojisi gelişmeden sistemlerin ayakta kalamayacağı Reel Sosyalizmde kanıtlanmıştır. Demokratik, sosyalist sistemlerin öncelikle zihniyette oturtulması gerekmektedir. Önce demokratik kişilik modeli yaratılmalıdır. Anlamsallıklar inşa edilmeden kurulacak tüm yapısallıklar şekilden ibaret olacaktır. Anlamsallık; yapısallığın zihniyeti, ruhu, inancı, maneviyatı, morali ve ütopyasıdır. İdeoloji denilen güç bunların toplamıdır. Bunlar olmadan yapısallığın/kurumsallığın ayakta kalması mümkün değildir. Ruh olmadan beden sadece bir cesetten ibarettir. Örneğin, bütün saldırılar karşısında PKK’yi ayakta tutan güç onun yapısal gücünden değil, yarattığı anlamsal gücü ve hakikat algısından ötürüdür. Tüm saldırılara karşı PKK’yi ayakta tutan onun ANLAMSAL gücüdür. Hakikat rejimlerinin temeli anlamsallıklardır. Hakikat, sadece form ve olgularla kavranamaz. Hakikatin gerçekleştiği alan anlamsal alandır. Anlamsal alan ise, hakikatin inşa edildiği toplumsal alandır. Soykırımcı ve asimilasyonist uygarlık sistemiyle birlikte toplumun hakikati, sömürü ve iktidar tekelinin çarkları arasında yitirilmiştir. Yitirilen ahlaki ve politik değerler, toplumun gerçek anlamsallığı ve hakikatidir. Hakikatin tekrardan gün yüzüne çıkartılması ve yeniden inşa edilmesi Özgürlük Sosyolojisinin temel görevidir. Bu bakımdan Özgürlük Sosyolojisinin başlıca görevlerinden birisi de tarihin yeniden yoruma tabii tutulmasıdır. Bu, sosyolojinin tarihselleştirilmesi ve tarihin sosyolojikleştirilerek tarihin tarihini yeniden yorumlamak ve yazmak anlamına geliyor. İktidar, devlet ve sömürü tekellerinden arındırılmış bir sosyolojik tarih yorumu hakikatin de yorumu olacaktır. Bunu ancak Özgürlük Sosyolojisi ve Jineoloji bilimi yapabilir.
JİNEOLOJİ: ÖZGÜRLÜK SOSYOLOJİSİNİN TEMEL BİLİMİDİR
Kadın bilimi olan Jineoloji; kadın hakikatinin sosyoloji başta olmak üzere diğer tüm toplum bilimleriyle olan bağıyla ele alınıp çözümlenmesidir. Bu bakımdan Jineoloji aynı zamanda özgürlük sosyolojisinin temelidir. Hakikat rejimi ve özgürlük sosyolojisi ilkin zihniyette geliştirilen anlam gücü ve hakikat algısıyla inşa edilir. Çünkü önderliğin belirtiği gibi; ‘’Hakikat, esasta çağlar boyunca gelişen toplumsal anlamlılığın insan bilincine çıkmış halidir.’’ Bu bilinç ve anlamsal güce varılmadan ne krizden çıkılabilir ne de yeni özgür birey/toplum ve onun sistemi yaratılabilir. Demokratik, sosyalist bir sistem ve toplumu amaçlayan devrimcilerin, özgürlük sosyolojisiyle ilkin kadın özgürlüğü temelinde ZİHNİYET, AHLAK ve KİŞİLİK DEVRİMİ gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Bunun yolu da kadın köleliğini ve hakikatini anlamaktan ve ona göre sosyalist yaklaşım geliştirmekten geçmektedir.
Dıjwar SASON