Suriye’de Baas rejiminin devrilmesinin ardından herkesin gözü Kürt halkına ve Özerk Yönetim’inin nasıl bir karar alacağı ve Şam’daki geçici hükümete nasıl yaklaşacağa çevrildi. Bölge halklarının haklarını korumak ve elde etmek için binlerce şehit veren Özerk Yönetim ve QSD Güçleri tüm dünya adına DAIŞ çetelerine karşı mücadele yürütmüştür. Onlar hala Suriye halkının haklarını koruma çerçevesinde, Önder Apo’nun yüzyılın çağrısı çerçevesinde Suriye bileşenleriyle Suriye topraklarında barış içinde yaşamak istiyorlar.
İşgalci Türk devletinin hedef aldığı bölgelerin korunması ve yönetimi konusunda da QSD ile Şam iktidarı arasında varılan anlaşmanın ardından önemli değişiklikler yaşandı. Bu anlaşmalar sonucunda her iki tarafın silahlı kuvvetleri çekilecek ve bölge yerel güvenlik güçleri tarafından korunacak ve yönetilecek. Tişrîn Barajı da bu anlaşmanın kapsamına giriyor.
TIŞRÎN’DE HALK KAZANDI!
Kuzey ve Doğu Suriye halkı, yaklaşık 4 aydır işgalci Türk devleti ve çetelerinin Tişrîn Barajı’nı işgal etmeyi amaçlayan saldırılarına direniyor. Sonuç olarak halk kazandı. Öte yandan işgalci Türk devletinin övündüğü silahlı ve insansız hava araçlarının düşürülmesiyle Ankara’da yapılan hesap adeta Tişrîn Barajı’ndaki direnişe çarparak yerle yeksan oldu. Yine Türk devleti ve çetelerinin planları, QSD tarafından üretilen ve savaşçılar tarafından kullanılan İnsansız Hava Araçlarıyla tamamen boşa çıkarıldı. NATO’nun ikinci kuvveti, savaşçıların direnişi karşısında tek bir adım bile ilerleyemedi.
Bu bağlamda Suriye Demokratik Güçleri (QSD) Sorumlusu Mazlum Abdi, Monitor’a yaptığı açıklamada; “İki taraflı bir anlaşma var. Biri barajla ilgili, diğeri ise Şam hükümetiyle Tişrin Barajı’nı yönetmeye yönelik askeri bir anlaşma. Tişrîn Barajı’nın çalışanları ve yöneticileri yerlerinde kalacak. Barajın işlevselliğini korumak için çalışmalarına ve çabalarına devam edecekler.”
Anlaşmaya göre, QSD güçleri ile Özerk Yönetim’in kontrolündeki bölgeler olduğu gibi kalacak ve hukuka uygun şekilde yaklaşılacak. Şam’daki geçici hükümet çerçevesinde bu bölgelerin korunması sorumluluğu Kuzey ve Doğu Suriye Güvenlik Güçleri tarafından üstlenilecek. Böylece Türkiye’nin bölgedeki planları ve işgali tamamen boşa çıkarılmış oldu. Bu, Önder Apo’nun çağrısının Rojava ve Suriye’deki savaşta bir dönüm noktası yarattığı anlamına geliyor.
Bu, Kürt halkının kazanımlarının korunması yolunda ilk zafer, Önder Apo’nun yüzyıllık mesajı çerçevesinde bölge halkları arasında barış ve bir arada yaşama yolunda atılmış bir adım anlamına gelmektedir.
Fırat ALİ