• Latest
  • All
  • Haberler
  • Editörden
  • Araştırmalar
  • Makaleler
  • Politik Analiz
  • Dizi Yazı

Muhafazakâr Dünyanın Yanaşmadığı…

15 Mart 2020

Demokratik Toplum Sosyalizmi ve Öz Savunma

1 Temmuz 2025

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

30 Haziran 2025

Önder Apo’nun Manifestosu Ve Yaşanan Gelişmelere Etkisi

30 Haziran 2025

MİT ve HTŞ, Uyuşturucu Kaçakçılığında Baas Rejiminin İzinden Gidiyor!- HABER ANALİZ

28 Haziran 2025

Küresel ve Bölgesel Hegemonik Rekabetin Bir Yansıması

27 Haziran 2025

Emperyalist Savaşlar Ve Devrim İmkânları

26 Haziran 2025

Efrin’de El Emşat Çeteleri Yeniden Aktifleşiyor- ÖZEL HABER

25 Haziran 2025

‘Niyeti İyi Olan Bir Devlet, Kongre Sonrası İkinci Gün Komisyon Kurardı’

25 Haziran 2025

‘Doğu Kürdistan’da Alternatifi Olan Tek Güç PJAK’tır’

24 Haziran 2025

Şam’daki Kiliseye Yapılan Saldırı HTŞ Üyeleri Tarafından Yapıldı-ÖZEL HABER

23 Haziran 2025

Demokratik Ulusta Demokratik Komün Yaşamı

23 Haziran 2025

Yeni Ortadoğu’nun Kalıcı Kaos Düzeni ve Stratejinin Temel Ayakları

21 Haziran 2025
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
  • Yorum İlkesi
  • Anasayfa
No Result
View All Result
Home Bölümler Basından Seçmeler

Muhafazakâr Dünyanın Yanaşmadığı…

Lekolin by Lekolin
15 Mart 2020
in Basından Seçmeler
Reading Time: 3 mins read
A A

26 Nisan 2012 Perşembe Saat 09:38

Darbelerden, darbe tertiplerinden hesap sorulması demokrasi açısından elbette önem taşıyor.

Darbelere, ‘askere dokunmak’ elbette önem taşıyor demokrasi açısından. Ama tek kriter bu değil. Mesela bir de ‘kendine dokunmak’ diye, kendini özeleştiri masasına yatırmak diye bir şey var. Buna pek yanaşmıyor ‘muhafazakâr dünya’, biraz havalanmış durumda…

Darbelerden, darbe tertiplerinden hesap sorulması demokrasi açısından elbette önem taşıyor.

Türkiye gecikmeli de olsa bu yola girmiş durumda.

Yargı sahnesindeki soruşturma ve davalarla, Meclis çatısı altındaki araştırma komisyonlarıyla karanlık bir geçmişi aydınlatma çabası içindeyiz.
İyi güzel.

Klasik deyiştir:

Gerçek neyse ortaya çıksın!

Ama ben pek öyle iyimser değilim.

Yanlış anlaşılmasın.

Bütün bu yaşananlar, askerin bir daha siyasete karışmasını caydıracak nitelikler taşıyor ve asker-siyaset ilişkisini demokrasilerdeki olağan rayına oturtabilecek deneyim ve derslere kapı aralıyor.

Ama yeterli değil.

Soruşturma ve davalarla, Meclis araştırmalarıyla gerçeğin ancak bir tarafı açığa çıkabilir.

Hatta yargı sürecinde yapılan hatalar, yaşanan hukuk-dışılıklar ya da davalara ilişkin bir takım saçmalıklar, bazı durumlarda gerçeğin üstünü de örtebilir, zaten örtüyor da…

Darbeciler ve onların gönüllü işbirlikçileri, bir bakarsınız günün birinde aklanmış, hatta demokrasi kahramanı olarak sahnede, karşımızda yerlerini almışlar.

Geçmişte bunlar yaşandı.

Örneğin 12 Mart döneminde…

Bunun içindir ki, Türkiye ‘darbeci geçmişi’yle tam anlamıyla yüzleşmek ve hesaplaşmak istiyorsa, başka şeylere de ihtiyacı var.

Bunların başında daha çok araştırmak ve yazmak geliyor. Asker, sivil, siyasetçi, gazeteci, işadamı, akademisyen, darbe zamanlarının içinde yaşamış kim varsa konuşsun, oturup yazsın.

Ama cesaretle, samimiyetle.

Kendini de eleştiri süzgecinden geçirerek yazsın, anlatsın herkes, ne biliyorsa darbeler ve darbe tezgâhları hakkında.

Gerçekler asıl böyle aydınlanır.

Bağırsaklar asıl o zaman temizlenir.

Tarihe düşülecek bu ilk notlar, akademi ya da siyaset bilimcileri ve tarihçiler tarafından derinleştirildikçe, kitaplaştırıldıkça, neyin ne olduğu daha iyi anlaşılır.

Sanıldığı kadar kolay değil bu.

Uzun, zaman alıcı bir süreç.

Yazmaktan korkuyoruz.

İtiraf etmek ürkütüyor bizi.

Demokrasiyi bir hayat tarzı, bir kültür olarak benimsemek ya da içselleştirmek sadece darbe davalarından, soruşturmalarından geçmiyor, geçmez.

Yakınlarda yazdığım gibi, demokrasilerin hem asker sorunu, hem sivil sorunu var.

Darbelerden, darbeci zihniyetten hesap sorulması ya da asker sorununun çözülmesi, her zaman ‘demokrasinin sivil sorunu’nu çözmeye yetmez.

Bunu da düşünmek zorundayız.

Demokrasinin başka kriterleri de var.

Bu bakımda, ‘askere dokunmak’ ya da asker-sivil ilişkilerini olağan rayına sokacak adımlar atmak hiç kuşkusuz önemli.

Ama yeter şart değil.

İfade özgürlüğü…

Basın özgürlüğü…

Hapisteki gazeteciler…

Kürt sorunu…

1915 ve Ermeni meselesi…

Uludere’nin hesabı…

Örneğin, bu pencerelerden bakıldığında bu ülkede demokrasinin başka kriterleri de hemen kendini belli eder.

Bir konu daha var.

Bu da herkesin, hepimizin siyasal geçmişiyle ilgili.

Demokrasi açısından bu geçmişte ‘günahsızlar’ın sayısı devede kulaktır. Temiz, eski deyişle pir-ü pak olan yok denecek kadar azdır.

Ben bu konuda ‘muhafazakâr dünya’nın şu günlerde biraz fazla havalandığı kanısındayım.

Darbelere, askere dokunmak elbette önem taşıyor demokrasi açısından…

Ama bir de kendine dokunmak diye bir şey var. İşte buna pek yanaşmıyor ‘muhafazakâr dünya.’

Oysa, ‘soğuk savaş’tan başlayarak bugünlere kadar kendisini şöyle bir özeleştiri masasına yatırabilse, onun da ‘demokrasi günahları’nın hiç de öyle az olmadığını görebilir.

Hatasız kul olmaz, öyle değil mi?-Milliyet

Hasan Cemal

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info   

Tags: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Share201Tweet126
Previous Post

TİLKOÇER İZLENİMLERİ

Next Post

1-30 KASIM HABER KRONOLOJİSİ

Lekolin

Lekolin

Next Post

1-30 KASIM HABER KRONOLOJİSİ

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
  • Yorum İlkesi
  • Anasayfa
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2025 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi