24 Ağustos 2014 Pazar Saat 13:11
Kültürel İslam’ın tanımlanması, bu tanımlamaya uygun olarak yaşatılması bugünkü bölgenin yaşadıkları nedeniyle daha da aciliyet göstermektedir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bunun önemini, kaçınılmazlığını çok kereler gündeme getirdi. Konuya ilişkin değerlendirmeler ve perspektifler sundu. O zaman olduğu kadar bugün için de, ileriki süreçler için de bu değerlendirmeler önemini koruyacaktır.
İslamiyet’in inanç, ibadet, ahlaki, sosyal, başka toplumlar (İslam olmayan topluluklar) ile ilişkileri, genel toplumsal düzene ilişkin görüş ve bildirimleri Hz. Muhammed döneminde benzer bir çerçeveye oturtulmuştu. Ağırlıklı olarak Medine Sözleşmesi olarak ifade edilen bu İslami yasalar veya bildirimler İslamiyet’in özünü oluşturmaktadır.
Maddi yaşamı olduğu kadar manevi yaşamı da içeren, ikisini bütünlüklü ele alan Kültürel İslam Hz. Muhammed’in “biz yaşamı, zor olanı kolaylaştırmayı esas aldık ifadesinde anlamını bulan bir gerçekliği içermektedir. Bu yönüyle İslamiyet, cahiliye döneminin katı yasa ve uygulamalarına karşı bir devrimdir. Toplumsal ilişkileri maddi ve manevi boyutlarıyla ahlaki ve kültürel, sosyal ve siyasal, ticari ve hukuksal bir düzene, somut bir çerçeveye kavuşturmuştur.
Diğer yanıyla topluluklar arası, İslam dışı topluluk ve toplumlara karşı bir hoşgörü ve saygı kültürel İslam’ın temel bir gerçeğidir. Özellikle Yahudi, Hıristiyan vb. inançlara saygı esasıyla bir yaklaşım söz konusudur. Kendisinden olmayana karşı düşmanlık, dıştalama, kabul etmeme kültürel İslamiyet’le bağdaştırılamaz. Farklı mezhepler, inançlar, değer yargıları, vb. çelişkiye ve çatışmaya dönüştürülmeden birbirine saygı temelinde bir arada yaşama zemini, ortamı ve koşulları dahilinde yaşam hakkına sahiptir. Bu anlayış kültürel İslam’ın da kabul ettiği bir zenginliktir.
Her inanış kendi içinde ibadet, değer yargıları, moral, manevi, ruhsal, maddi vb. değerler sistemiyle kendisini yaşamsallaştırma hak ve özgürlüğüne sahiptir. Tüm inançlar tarihi-toplumsal koşullar içinde vücut bulmuşlardır. İslamiyet de kendini var edip geliştirmenin uzun mücadelesini vermiştir. İslamiyet’in toplumlarca kabul edilmesinden sonra kendi içindeki yorumları gelişmiştir. Bir bakıma iktidar imkanlarının paylaşımı noktasında iç sorunları farklı yorumlamalar, çıkar çelişkileri, İslamiyet’in iktidarcılarını ön plana çıkarmıştır. Günümüze doğru siyasal İslam olarak Müslüman toplumları yönetmede hayli mesafe kateden islamik siyasi partiler en çok kültürel İslam’ın temelleriyle oynamaktadır. İktidarlarını sağlamlaştırmada en çok İslami argümanları kullanan başta AKP olmak üzere İran, Mısır, Suudi ve Körfez devletleri halkları bu yöntemle adeta tüm toplumsal, siyasal özgürlükler, temel insani haklar vs. yaşamsal konularda tepkisiz, örgütsüz hale getirmiş durumdalar. En çok da bu güncel durum için olduğu kadar stratejik olarak da İslamiyet’i esas özüyle buluşturmak amacıyla Kürt Halk Önderliği’nin önerdiği Demokratik İslam Kongresi’nin Amed’de gerçekleşmesiyle bu yolda ciddi bir adım atılmış oldu. Halen bu yolda atılması gereken çok adım olduğu açıktır. Özellikle Sünni İslam kesimlerde her türlü istismara uğratılan İslamiyet’in esas karakterinin toplumlara özümsetilmesi ve bu kültürel İslam’ın etkili hale getirilmesi tüm kesimlerin sorumluluğundan kaçamayacakları bir görevdir.
Günümüz Ortadoğu’sunda halkların, farklı inanç ve mezheplerin birbirini boğazlaması için çeşitli güçlerce düğmeye çoktan basıldığı ortadayken, demokratik ve kültürel özüyle buluşmuş bir İslamiyet’in yaşamda etkili kılınması kaçınılmazdır. İslamiyet’i doğuş-gelişim dönemindeki özüyle yaşayan halklardır. Bu nedenle Müslüman halkların iktidarcı-siyasal İslam’ın kurbanları haline getirilmemesi önemlidir. İnanan, inanç sahibi Müslümanların başka inançtaki toplumlara karşı çelişkisi, çatışması olmamalıdır. Bugün DAİŞ denen toplama çetelerin iplerini ellerinde tutan hegemonik güçler, iktidarcı İslam’ı bu noktaya getiren asıl sorumlulardır. Bu zihniyete karşı yaşamın her alanında kararlı ve bilinçli bir duruş sergilemek her demokrat, yurtsever ve devrimci sosyalistin temel bir sorunudur. Kültürel İslam’ı, İslamiyet adına her tür talan, katliam, sömürü ve zulmü yapanlara karşı savunmak, gelişimine katkı sunmak günümüz bölgesinde yaşananlara karşı da doğru tavır geliştirmenin bir yolu ve yöntemidir.
Yusuf Emekçi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info