Mültecilik insanlığın en büyük sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Emperyalist savaşlar sonucu, halklar ülkelerinden gitmek zorunda bırakılıyorlar. Bazen de bir ülkenin kendi yönetiminin, ülkeyi kötü yönetmesi sonucuda mültecileşme olabiliyor. Son 30 yılda, Kürtlerde de mültecileşme oldu. Kürdistan’ın her parçasında Kürtler, başta Avrupa olmak üzere, Kanada, Amerika, Avustralya gibi ülkelere gitmek zorunda kaldılar. Güney’de Kürtler, İran-Irak savaşı ve 1. Körfez Savaşı sonucu, kendi topraklarında ayrılmak zorunda kaldılar. Saddam döneminde, baskı ve zulüm vardı ve gerekçe buydu. Ancak 1990’dan itibaren, Güney Kürdistan’da belli bir özerklik, bölgesel yönetim ve güvenli ortamı oluştu. İnsanlar, normalde güvenli ortamın ve istikrarın sağlandığı koşullarda kendi topraklarında kalmaları gerekirken, Güney Kürdistan’da Kürtler, 1990’dan sonra, durmadan Avrupa’nın ve dünyanın birçok ülkesine akın ettiler.
Halepçe katliamı ve Saddam döneminin zulüm ortamında, gitmek zorundan kalmak, bir noktaya kadar anlaşılır bir durumdur. Ancak Kürtler, Saddam döneminde bile, böyle bir mültecileşme yaşamadılar. Saddam’ın, Başurda etkisini kaybetmeye başladığı 1990’dan sonraki dönemlerde yaşanılan mültecileşmelere ne demeli? Son birkaç gündür, Belarus-Polonya sınırında bekleyen bir grup Güneyli Kürt, soğuk havada, Almanya ve benzeri ülkelere geçmen için, aç ve susuz bekliyorlar. Çocuklar umutsuzca göz yaşı döküyorlar! 1990’dan beri, Güney Kürdistan’da kısmende olsa belli bir güven ortamı ve Kürt yönetimi var. Güney Kürdistan’da halkın ekonomik sorunlarını çözmek için, belli bir petrol geliride var. Kürt çocukları, yaban ellerde ağlarken, umutsuzluk yaşarken, aç ve susuz kalırlarken, Güney Kürdistan’da-KDP-Barzaniler, kimlerin yönetimiler acaba? Güney yönetimi kimleri temsil ediyor ve neye hizmet ediyorlar.
Son otuz yılda yüz binlerce Kürt, Güney’den Avrupa’ya ve dünyanın diğer ülkelerine gittiler. Başur Kürdistan BAAS döneminde zulüm altındayken, bu denli bir mültecileşme yoktu ama Saddam’ın zulmü bitti, mültecileşme hız kazandı. Yani önceleri, mültecileşmenin sebebi Saddamdı. Peki şimdi nedir? Güney Kürdistan’da Barzaniler, petrolden gelen milyar Dolarları ne yapıyorlarki, Güneyli Kürtler, mültecileşiyorlar? Başur’da KDP ve Barzaniler ne işe yarıyorlar ve Kürt halkına ne faydaları var. Siz bir Kuveytli, Katarlı Arab’ın, Avrupa’nın herhangi bir ülkesine gidip, sınırlarda bekletildiğini ve aç-susuz kaldığını gördünüzmü? Güneyli Kürtler, Kürdistan’da ayrılmamalılar ve petrolden elde edilen milyar Dolarların hesabını, Barzanilere sormalılar. O, petrol paraları halkın paralarıdır. O, paralarda her Kürt’ün hakkı var. Barzaniler petrolden elde edilen geliri kendi ceplerine koyuyorlar, halk ise mültecileşmeyi seçiyor, sadece bir tas çorba için, binlerce kilometre yol gidiyorlar.
Barzanilerde-KDP’de biraz ulusallık, biraz vicdan ve biraz namus varsa, Kürtleri perişan etmezler. Kürtler, Avrupa kapılarında ağlarken, Barzaniler petrol paralarının hesabını yapıyorlar. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, Kürt düşmanı güçlerle iş birliği yapmaktan çekinmiyorlar. KDP ve Barzaniler kimlerin ve neyin temsilciliğini yapıyorlar? Özgürlük Hareketi bunu hesabını sorar. KDP’nin-Barzanilerin, Kürt ulusallığıyla bir ilgileri olmadığı tam olarak netleşmiştir. Mevcut durumda, KDP-Barzaniler, bir eşkiya devlet oluşumu haline gelmiş bulunuyorlar. Kürt halkının içinde bulunduğu durum bunu ortaya koyuyor. Kürt halkını temsil ediyorsan, Kürtler niye durmadan Kürdistan’da gidiyorlar? Kürtler, Kürdistan’dan başka ülkelere, bir tas çorba için, gitmek zorundalar mı? Petrolden elde edilen milyar dolarlar Kürtlerin yaşam ihtiyaçlarını karşılamı yormu? Petrol paralarını ne yapıyorsunuz?
Petrolden elde edilen paralar, babanızdan-dedenizden size mirasmı kaldı? Hiçbir şey, sınırlarda ağlayan Kürt çocuklarının göz yaşlarını telafi edemez. Kürtler, yaban ellerde perişan olduktan sonra, siz petrolden gelen o paraları nasıl yiyeceksiniz? Barzaniler, Başur’da petrol paralarıyla hanedanlık yaşarken, Kürtler, Avrupa’da, Avrupalıların arabalarını yıkayacaklar, hamallık yapacaklar, bahçelerde çalışacaklar. Kürt çocukların soğuktan elleri titreyecek öyle mi? Biraz ulusallık onuru olan bir yönetim, kendi halkını bu duruma düşürmez, düşüremez. Sadece Başur Kürtleri değil, bütün Kürtlerin sahiplenilmesi gerekiyor. Ulusal bir yönetim, bütün ulusa sahip çıkar. KDP değil bütün Kürtleri, Başur Kürtlerine bile sahip çıkmıyor. Sahip çıksaydı, yüz binlerce Başurlu Kürt, son otuz yılda, Avrupa’da mültecileşmezdi. Kuveyt, Katar gibi Arap ülkeleri, petrolden elde ettikleri gelirle kendi ülkelerine yatırımlar yapıyorlar, kendi halkının ihtiyaçlarını karşılıyorlar, KDP-Barzaniler ise, kendilerini zenginleştiriyorlar.
Başur Kürdistan’ın şimdiye kadar dünyanın refah seviyesi en iyi ülkeler arasında olması gerekiyordu. Ne bir fabrika açıyorlar, ne bir üretim merkezi yapıyorlar. Kürdistan toprakları tarıma ve hayvancılığa elverişlidir ve Kürt nüfusunun önemli bir bölümü gençtir, dinamiktir, çalışkandır. Hollanda normalde bir sanayi ülkesidir ama aynı zamanda yüksel teknolojiyle tarım yapıyorlar ve her yıl dünyaya yüz yirmi milyar Dolarlık sadece sebze satıyor. İsrail gibi yüzde yetmişi çöl olan küçücük bir ülke, İngiltere’ye maydanoz ve hurma satıyor, Rusya’ya havuç satıyor. Kürdistan’da da yüksek teknolojiyle tarım yapılır. Kürtler elli milyona yakın bir nüfusları ve bu elli milyon içerisinde illaki teknolojiyi geliştirecek binlerce mühendis çıkarabilir. Bir toplum kendi demokrasisini inşa edebilirse, teknolojisinde geliştirebilir, her şeyini kendisi yapabilir. Kürdistan toprakları her şeyin üretilebileceği bir potansiyele sahiptir. Her şeyden önce, Kürdistan’i bir yönetimin olması gerekiyor. KDP, Kürdistan’i bir yönetim değildir. KDP, Kürdistani bir yönetim olsaydı, Başur şimdiye kadar dünyanın sayılı gelişmiş ülkeleri arasında olurdu. KDP’nin ya ulusal-Kürdistan’i bir çizgiye gelmesi-getirilmesi gerekiyor ya da tasfiye edilmesi gerekiyor. KDP ve Barzaniler, bu halleriyle Kürtlerin kanına girmiş bir zehir işlevine sahipler.
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi