2011 yılında Suriye krizinin başlangıcında, birçok taraf siyasi sahneye çıktı ve Kürt bölgeleri de bundan payını aldı. Kuzey Suriye’de halk arasında aktif bir örgütlenme ortaya çıktı ve “Özerk Yönetim” adıyla, bölgedeki tüm bileşenler ve milletler, yani Kürtler, Araplar ve Hristiyanlar, bu örgütlenmede yer aldı ve halkın örgütlenmesine başlandı. “Demokratik Ulus” fikri ve felsefesiyle bu yönetim çalışmalarını sürdürdü. Bu yönetim içinde, Kuzey Suriye toplumunun değerlerini korumak için güçler örgütlenmeye başladı ve YPG ile YPJ olarak adlandırıldı.
İşgalci Türk devleti gibi karşıt güçler, yeni kurulan bu yapıyı, yani halkların iradesini temsil ettiğinden kendileri için tehdit olarak gördü. Bu temelde, bu örgütlenmeyi etkisiz hale getirmek için kamuoyunda bu yapıyı gayrimeşru olarak tanımlamaya çalıştı, kara propaganda başlattı ve bu propagandaları da binlerce saldırının gerekçesi yaptı.
DEMOKRATİK ULUS PROJESİNİ ÇÖKERTMEK İÇİN ENKS KULLANILDI
MİT’in Özerk Yönetimi etkisiz hale getirmeye çalıştığı ve halkın örgütlenmesine karşı özel savaş ve fiziksel saldırılar yürüttüğü bir dönemde, IŞİD, Cebhet El Nusra gibi birçok terörist çete grubu Kuzey ve Doğu Suriye ile Rojava Kürdistanı halkına karşı bölgeye gönderildi ve şiddetli bir savaş başlatıldı. Ancak bölgedeki halkın örgütlülüğü ve birleşik iradesi nedeniyle işgalci Türk devleti planlarını hayata geçiremedi.
Bölge halkının sosyal ve siyasi olarak Özerk Yönetim adı altında örgütlendiği bu süreçte, Barzani ailesine bağlı partiler bu örgütlenmeden (Özerk Yönetim) uzak durdu ve Rojava’da kendi projelerini Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) adı altında duyurdu. Kendi projesiyle, Suriye’de “Demokratik Ulus” projesine karşı çıkmak ve onu etkisiz hale getirmekti; bu amaçla projeyi karalamak için onlarca siyasi ve toplumsal hamle yaptılar ve kendilerini alternatif olarak sunmaya çalıştılar. Aynı zamanda, Özerk Yönetime karşı istihbarati ve siyasi savaşlarını aralıksız sürdürdüler, hatta bu savaş silahlı çatışmalara kadar uzandı. Bunun bir örneği; 2013 yılında, YPG güçlerinden oluşan bir konvoy, çete gruplarıyla Hesekê barajındaki çatışmalardan Qamişlo’ya doğru hareket ederken, ENKS içindeki hücreler Amûdê girişinde YPG konvoyuna karşı silahlı saldırı düzenledi ve YPG üyelerini şehid düşürüp yaraladı. Şehit düşenlerden biri de Ş. İsa Gulo (Sebrî Gulo) idi.
İkinci adımda, MİT ve Parastin’in perspektifiyle ENKS, Suriyeli Kürtlerin temsilcisi olarak kendini tanıttı ve Suriye muhalefet koalisyonuna katıldı. ENKS, Koalisyon ile çok sayıda anlaşma imzaladı. ENKS’nin imzaladığı anlaşmalardan biri, merkezi olmayan bir Suriye talebinden vazgeçmesiydi. Ayrıca ENKS, Yüksek Müzakere Komitesi’ne katıldı. 10 Aralık 2015 tarihli bildiride, ENKS dahil tüm taraflar, birinci madde ve bent uyarınca Suriye’nin Arap ülkelerinin bir parçası olduğunu, Arapça’nın Suriye’deki resmi dil olduğunu, Arap ve İslami kültürün Suriye halkı arasındaki toplumsal ilişkilerin kaynağı olduğunu kabul etti. Böylece ENKS eliyle Kürtlerin hakları bir kez daha yok sayıldı, ancak ENKS’den bu duruma herhangi bir tepki gelmedi ve ENKS’nin Koalisyon içindeki varlığı şekli ve etkisiz bir şekilde kaldı.
ENKS’nin düşmanlığı gün geçtikçe daha açık hale geldi. ENKS’nin bu hareketleri sonucunda birçok parti durumu kabul etmedi ve ENKS’den çekildi; örneğin: Wehdê Partisi-Şêx Ali, El-Parti-Nesreddin İbrahim, Mihemedê Mûsê ve Salih Gedo’nun Sol Partileri ve Pêşverû Partisi-Selah Hac Derwîş. Bu durum, ENKS’nin tek renkli ve tek taraflı bir yapıya bağlanmasına ve çöküşe doğru gitmesine neden oldu.
KDP’NİN KOALİSYONDAN ÇEKİLME VE KÜRT BİRLİĞİ PERSPEKTİFİ
Suriye’deki son dönem gelişmelerinde, Amerika ve Fransa gibi devletler Özerk Yönetim’in ve onun Suriye’deki örgütlenmesinin örneğini analiz edip olumlu bir şekilde değerlendirdi. Bu temelde, jeosiyasi çıkarları doğrultusunda Özerk Yönetim ile bazı adımlar attılar.
Özerk Yönetim, bunu ENKS’yi ihanet çizgisinden çıkarıp demokratik toplum çizgisine çekmek için bir fırsat olarak gördü. Bu doğrultuda, Özerk Yönetim bu durumu KDP yetkilileriyle paylaştı. KDP, Suriye’deki son durumu değerlendirdi ve Özerk Yönetim’in ENKS’yi ihanet çizgisinden kurtarma önerisinin yerinde olduğuna karar verdi. KDP, halkın örgütlenmesi ve halkın kazanılması Özerk Yönetim’in Suriye tarihinde adını yazdırmasına neden olduğu sonucuna vardı. KDP, ENKS’ye, MİT’in Rojava’daki planlarının uygulaması sonucunda ENKS’nin hiçbir kazanım elde edememesine neden olduğunu söyledi.
ENKS’NİN 13 YILLIK SİYASETİ TIKANDI
Herkes biliyor ki ENKS, 13 yıl boyunca Kürt halkı arasında siyasi ilerlemeler kaydedemedi. Şüphesiz bunun taktiksel nedenleri vardı; yolsuzluk, ahlaksızlık ve ENKS’nin yönetim ile üyeleri arasında iktidar kavgalarının en üst düzeyde olması gibi. Peki, bu durum ENKS’nin Rojava’daki Kürt toplumunda ana bir rol oynayamamasının nedeni miydi? Kısmen bu gerçeklik ve durum ENKS’nin olduğu gibi kalmasına sebep oldu. Ancak ENKS’yi bu noktaya getiren asıl gerçek, MİT ve Parastin ile olan ilişkileriydi. Bu ilişkiler, Kürt bölgelerinde ırkçı bir şekilde siyaset yürütmeleri ve MİT ile Parastin’in talimatlarıyla toplum içinde faaliyet göstermelerine yol açtı. Özerk Yönetime karşı açıkça savaş yürüttüler ve işgalci Türk devletinin saldırılarını meşrulaştırmak için sürekli çaba içinde oldular. Kürt toplumu, ENKS’nin Kürt davası için değil, işgalci güçlerin (MİT’in) çıkarları için çalıştığına inanmaya başladı. Zaten bunun açıkça görülen onlarca örneği de ortaya çıktı. ENKS, okullardaki eğitim meselesini kamuoyu gündemine taşıyarak, okulların Arapça açılması ve Baas rejiminin müfredatının kullanılması gerektiğini savundu. Gerekçe olarak, Suriye rejiminin diplomalarının dünya çapında tanındığını öne sürdüler. Bu adımla ENKS, Özerk Yönetim’in müfredatını karaladı, halkı Kürtçe eğitimden uzaklaştırdı ve özel savaş yöntemiyle halka “Kürtçe okursanız geri kalırsınız” mesajı verdi. Aynı şekilde, gençleri Erka Xweparastin’dan (Öz Savunma) uzaklaştırarak bölgeyi gençlerden boşalttılar ve onları yurtdışına çıkardılar. Bu konuda, gençlerin Öz Savunma Görevi’ne katılmasını engellemek için ENKS, sahte belgeler hazırlayacak kadar ileri gitti; bu belgelerle gençleri yurtdışına çıkararak, Özerk Yönetim’in uygulamaları yüzünden öz savunma görevinden kaçtıklarını iddia ettiler. Zaman geçtikçe bölge halkı ENKS’nin bu siyasetini tanımaya başladı ve artık ENKS’nin Suriye’deki varlığının ya da yokluğunun hiçbir anlamı olmadığını ifade etmeye başladılar.
KDP ve Özerk Yönetim, ENKS’yi düşmanın oyunlarından çıkarmak istedi ve bu durumu hızla çözmek için acilen harekete geçti. Bunun sonucunda Hemîd Derbendî, Mazlûm Ebdî ile bir görüşme gerçekleştirdi. Ayrıca QSD Genel Komutanı Mazlûm Ebdî, Başur Kürdistan’ı ziyaret ederek KDP Genel Başkanı Mesûd Barzani ile bir araya geldi. Barzani, ENKS’nin görevlerini yerine getiremediğini, kendini örgütleyemediğini ve özellikle Koalisyon’dan çekildikten sonra siyasi ve toplumsal iflasla karşı karşıya kaldığını tartıştı. Bu görüşmenin sonucunda Barzani, Ebdî’den ENKS’ye yeniden yapılanması ve Özerk Yönetim içinde yer alabilmesi için bir şans vermesini istedi. Bu temelde, PYNK ve ENKS arasında Rojava düzeyinde görüşmeler başlatıldı ve ulusal konferansın tarihi 18.04.2025 olarak belirlendi. Ancak bu konferans, bilinmeyen bir nedenle ertelendi.
ENKS’NİN SON DURUMU
ENKS’nin içinden geçtiği son süreçte, Suriye Koalisyonu’ndan çekilmesi ve Özerk Yönetim ile diyaloğa başlamasıyla, ENKS’nin bölgedeki halk arasında örgütsel hareketliliği arttı ve halkla bazı ilerlemeler kaydetmeye çalıştı. Bu temelde, ENKS’nin halk arasındaki etkinliklerde daha görünür olduğu gözlendi. KDP ile ENKS arasındaki görüşmelerin sonucunda, ENKS’nin kendini MİT’in çizgisinden kurtarmaya çalıştığı ve Kürt toplumunda çalışmak için kurallarını netleştirip kendini kabul ettirmeye çalıştığı ortaya çıktı.
Bu aşamada, tamamen MİT kontrolü altında olan ENKS yöneticileri bu durumdan hoşnutsuzluklarını ifade ettiler ve ENKS’nin, onlara göre kötüye giden bu durumunu durdurmak için hızla harekete geçtiler. Eğer bu durum devam ederse, ENKS içindeki rollerinin anlamsız hale geleceğini ve ENKS’nin MİT’in çıkarlarından Özerk Yönetim’e doğru kayarak kontrolünden çıkacağını söylediler.
ENKS’nin yeni oluşturulan çizgisi ile MİT çizgisi arasındaki çekişme sonucunda bir kriz yaşandı. Özellikle ENKS’ye bağlı partilerin tabanında ve ENKS içinde çelişkiler ortaya çıktı. Örneğin, sekreteri Silêman Oso olan Yekîtî Partisi’nde, İbrahim Biro MİT çizgisinde yer alıyor ve partide kendi perspektiflerini dayatıyor. Aynı şekilde, sekreteri Mihemed İsmail olan PDK-S’de, Ebdilhekîm Beşar MİT çizgisini temsil ederek partiye kendi perspektiflerini empoze ediyor.
Bu durum, ENKS hakkında soru işaretleri ve şüpheler ortaya çıkarıyor. KDP’nin ENKS’ye sadece Kürt birliği için perspektif sunduğu, ancak Suriye’de uzun vadeli geleceğin ufuklarını netleştirecekleri bir perspektif sunmadığını ve bu birliğin amacının ne olduğu belirtiliyor. ENKS, bu yükü kaldırabilecek mi, yoksa kaldıramayacak mı? Şu anda ENKS, KDP ile MİT arasında bir ateş çemberinde dolaşıyor ve artık kurtuluşunun nerede olduğunu bilemiyor. Ancak KDP’nin perspektifiyle Ulusal Konferans’a katılmaya çalışıyor. Bu nedenle ENKS, Ulusal Konferans’a korkuyla yaklaşıyor ve süreklilik gücüne güvenmiyor. Özellikle Ebdilhekîm Beşar, İbrahim Biro ve Şelal Gedo gibi dış yöneticilerin ENKS içindeki tabanlarını harekete geçirerek bu birliği boşa çıkarmaya çalıştıkları, tartışmaları artırdıkları, bahaneler ürettikleri ve birliği etkisiz hale getirmeye çabaladıkları görülüyor. Şöyle bir gündem oluşturmaya çalışıyorlar: “Konferansa katılan partiler, ENKS’nin konferanstaki rolünü zayıflatacak ve konferansın oylama ile seçim süreci ENKS’nin çıkarlarına hizmet etmeyecek.” Bu, ENKS içinde büyük bir korku yaratmış durumda çünkü konferansın sonucunun geleceğin temelini oluşturacağını ve değiştirilemeyeceğini biliyorlar. ENKS, bu durumu kabul etmek ve devam etmek zorunda; artık geri adım atamaz.
ENKS büyük baskılarla karşı karşıya. Özellikle Rojava’daki Kürt halkı, Özerk Yönetim’i, 13 yıl boyunca MİT’in çıkarları için Kürt toplumuna karşı çalışan ENKS ile nasıl ilişki kurduğu konusunda eleştiriyor. MİT’in çıkarları için çalışan ENKS’ye, Özerk Yönetim’in bu yapının yönetime katılmasına nasıl fırsat verdiği sorgulanıyor. Bu nedenle ENKS, büyük bir şansın eşiğinde: Kendini MİT’in kontrolünden ve Hekîm Beşar, İbrahim Biro, Şelal Gedo gibi MİT’e bağlı yöneticilerden kurtarıp Kürt davası için çalışırsa, ırkçılıktan, yolsuzluktan ve iktidar hırsından uzak durursa, Rojava’nın direnişçi toplumunun bir parçası olabilir.
Ancak soru şu: ENKS, bu perspektifleri hayata geçirecek ve sonuçlandıracak kapasiteye ne kadar sahip? ENKS, içindeki MİT çizgisini etkisiz hale getirebilecek mi? MİT’e bağlı ENKS yöneticileri, bu birliğin gerçekleşmesine ve devam etmesine izin verecek mi? ENKS, Rojava’daki Kürt toplumu gibi yaşayabilecek mi?
Raman NEBİ