AKP-MHP faşist hükümetinin Türkiye’yi uçuruma sürüklediği her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. Tüm politikaları pul pul dökülürken 2021 yılının son ayı, ekonomik krizin ne kadar can yakıcı hale geldiğini gösterdi. Hükümete eklemlenmiş bir avuç spekülatör dışında neredeyse ülkede yaşayan herkes bir ay içinde inanılmaz oranda fakirleşti. Aldığı önlemlerin bu süreci daha ağır sonuçlar doğuracağını anlamak için aradan çok zaman geçmesine bile gerek kalmadı. Dolar Türk lirası karşında tekrar değer kazanmaya başladı. Türk lirasının değerindeki trajik düşüşü önce teşvik edip sonra sözde önlemlerle durduran faşist iktidarın herhangi bir sorunu çözemeyeceği bir kez daha görüldü. Kuşkusuz bu durumu anlamak için sadece bu olguya ya da bu ayki gelişmelere bakmak yeterli değildir. Ekonomik bunalımın nedeni de bu bunalımdan çıkış yolunu da sadece ekonomik faktörler de aramak da bir o kadar yüzeysel bir bakış olur.
AKP-MHP iktidarı yıllardır faşist keyfiliğin egemen olduğu bir sistemle Türkiye’ye yönetiyor. Kürt soykırımını tamamlamanın ve bunun için Kürde dair her şeye savaş açmanın temel harcını oluşturduğu bir sistemin halklara çok şey kaybettirdiği açık. İçte ve dışta yürüttüğü bu savaş içinde Türkiye’nin tüm maddi imkânlarını seferber ettiği de bilinen bir gerçek. Erdoğan’ın kendisi birkaç yıl önce bir miting meydanında “Bir kurşunun bedeli ne kadar biliyor musun?” diye soruyordu. Kafkasya’dan Libya’ya her yerde sahaya sürdüğü bir paralı asker ordusunu beslediği de biliniyor. Halkların ekonomik birikimlerini soykırımcı ve sömürgeci emellerle har vurup harman savurduğu bir dönemin Türkiye ekonomisini iflasa sürükleyeceğini görmek için iktisat bilimci olmaya gerek yoktu. Göstere göstere gelen bu ekonomik çöküş 2021 sonunda artık iktidar sözcülerinin bile inkar edemeyeceği bir noktaya geldi.
Öte yandan Türkiye’de eskiden de ancak görece olan hukuk sisteminin alt üst olduğunu görmeyen yok. AKP-MHP iktidarında devletin yapacağı eylemleri Bahçeli ve Erdoğan ikilisi dışında öngörebilen tek bir kişi bile bulunmuyor. Bu koşullarda insanların sağlıklı bir ekonomik faaliyet yürütebilmesi mümkün değil. Yaşam hakkının bile formaliteye indirgendiği faşizm koşullarında sosyal haklar iktidarın vicdanına terk edilmiş durumda.
Buna karşılık CHP başta olmak üzere sistem içi muhalif partilerin her gün yeni ekonomik öneriler geliştirdiğini görüyoruz. Ücretleri artırmaktan, enflasyonu indirmekten, Türk lirasına değer kazandırmaktan bahsediyorlar. Oysa bu şekilde ekonomik kriz çözülmez, çözülemez. Çünkü ekonomik sorunların kaynağı tek başına ekonomi alanı değildir.
Ekonomik buhranın da temel nedeni tıpkı diğer problemler gibi AKP-MHP iktidarının kurumsallaştırmaya çalıştığı sistemdir. Halkların yıllara dayalı demokratik kazanımları ortadan kaldırıldığı, özgürlüklerin kağıt üstünde bile kalmadığı, Kürt halkının yok edilmesi gereken bir düşman olarak sunulduğu, kadına yönelik şiddetin teşvik edildiği, tüm karar mercilerinin tek kişiye kilitlendiği, siyasal iradeyi gasp etmenin meşrulaştırıldığı, yasalar da suç olarak tanımlanmayan suçların icat edildiği, siyasal arenanın tehdit, düşman gibi kavramlar üzerinden tanımlandığı kısaca faşist bir keyfiliğin egemen olduğu bir sistemde hiçbir sorun çözülemediği gibi ekonomik problemlerde çözülemez. Ortada ne anayasa ne de yasalar kalmıştır. En basitinden halkın denetleme gücü ortadan kaldırılmıştır. Toplumun sürüleştirilmeye çalışıldığı bir sistemde ekonomi sadece üst sınıfların zenginleşmesi çerçevesinde işler. Krizde, toplumun krizi olur. Yoksa iktidarı destekleyen tekel grupları zenginleşmeye devam etmektedir. Onlar için kriz zenginleşme demektir. Bu sistem sürdükçe ekonomik sorunlar neden ortadan kalksın ki? Zaten iktidar sözcüleri sürekli durum iyi birileri abartıyor demiyor mu?
O zaman çözümü topyekûn demokratikleşmede aramak gerekir. Kürt sorunun demokratik çözümünü temel alan bir demokratikleşme hamlesi dışında Türkiye’nin başka bir çözüm yolu yoktur. Son 6 yıl bunu göstermektedir. Sadece savaşa harcanan bütçeye bakmak bile bize bunu göstermektedir. Fakat onun da ötesinde toplumu bu denli dışlayan bir rejimin toplumun sorunlarını çözmesini beklemek beyhudedir. Sorunun kaynağını doğru belirlemeden getirilen çözüm önerileri kuma yazılan yazılar olur. Örneğin muhalefetin önerilerini bu iktidar pratikleşse sorunlar çözülecek mi? Kesinlikle hayır.
Bu nedenle sürekli AKP-MHP faşist hükümetini yıkmak hedef olmalıdır ancak bu iktidar aşılırsa çözüm için adımlar gelebilir. Ekonomik kriz içinde çözüm formülü bu kadar açıktır. Ekonomik krizin atlatabilinmesinin ön koşullu mevcut iktidarın ve sisteminin yıkılmasıdır. Ardından da bu rejimin yarattığı tahribatları onaracak demokratikleşme hamlesinin başlatılmasıdır. Demokratikleşme ekonomik sorunların aşılmasının somut yöntemlerini ve yolunu da açığa çıkaracaktır.
Bahar DENİZ
Kürdistan Stratejik Araştırma Merkezi