• kurdî
  • العربية
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa Bölümler Politik Analiz

Devletli Sınıflı Sistemlerde Kölelik Farklılaşarak Devam Eder

Köleci sistemden feodalizme geçiş feodalizmden kapitalizmine geçiş aslında birer devrim değildir birer iktidar değişimidir. Tabi değişen zaman, çağ, koşullar maddi imkanlar teknolojinin gelişmesi farklılaştığı için kimileri bunu bir devrim olarak görüyorlar.

Yayınlayan Lekolin
11 Haziran 2025
Kategori: Politik Analiz
252 11
A A
Devletli Sınıflı Sistemlerde Kölelik Farklılaşarak Devam Eder
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

Halkların yolunda, özgürlüğün yolunda, sosyalizmin yolunda yürüyelim yırtalım karanlıkları. Egemenler var oldu olalı insanlık bir karanlığı yaşıyor, işte bundan dolayı sosyalizm karanlığı aydınlatan bir ışıktır. Sömürüye, sınıflara, savaşlara, sınırlara hayır diyelim. Toroslar’dan başlayalım Zagros’lara kadar Zagroslardan başlayalım Toroslar’a kadar bir devrim fırtınası estirelim. Devrim önce insanın ahlaki kültürel zihniyet yapısında başlayacak. Sadece devlet ve iktidar odaklı gerçekleşen devrimler halklara aydınlık bir gelecek sağlamaz. Devrimler insanın çok yönlü değişimini dönüşümünü sağlarlar. İnsanın çok yönlü değişimini sağlayamayan devrimler karşı devrime dönüşmüştür. Devrim, ekonomi politik, siyasal, maddi, manevi, kültürel her bakımdan gücün toplum içerisinde erimesidir, toplumun bütün gücü kendi eline almasıdır. Bu bahsettiğimiz bütün gücü kendi eline alan bir toplum ancak kendi kendisini yönetebilir, işte doğrudan demokrasi budur. Dikkat edilirse kapitalist politikacılar yani sermayenin siyasal sözcüleri özellikle seçim meydanlarında alanlara çıktıklarında sürekli demokrasiden adaletten özgürlükten söz ederler.

Düzen partilerinin sözcüleri demokrasiyi adaleti özgürlüğü kısacası bütün toplumsal değerleri adeta kendi ağızlarında ciklet ettiler çiğnediler çiğnediler posasını çıkardılar.  Demokrasiyi öğrenememiş toplumlar hala siyasetçilerden medet bekliyorlar hala bunları bir umut olarak görülüyorlar hala bunların toplumsal sorunları çözeceklerini bekliyorlar. Tarihsel süreç içerisinde toplumsal koşullar yaşamsal koşullar değiştikçe köleci ve sömürücü sistemler sömürü yöntemlerini değiştirmişlerdir ve bununla beraber bu değişkenlik içerisinde topluma ve halka yaklaşımda da göreceli biçimsel politik esneklikler olmuştur. Devletin halka yaklaşımında özü itibariyle aslında bir değişiklik olmamıştır yani 5000 yıl önce devletin insana halka yaklaşımı neyse şimdi de yaklaşımı aslında aynıdır. Sadece yaklaşım tarzında farklılık var. Sınıfı devletin sistemlerde insan iktidar için maddi bir araç işlevi görür. Sınıflı devletli sistemlerin insana ve halka yaklaşımı kaba maddiyatta ve nesne haline getirmeye dayalıdır. Burada maneviyat kesinlikle söz konusu değildir yani insana değer verme söz konusu olamaz. Devlet demek özünde güç demektir, güç küçük bir kesimin elinde toplumun aleyhine olacak şekilde toplanmıştır.

Köleci sistemde devlet kraldı hükümdardı firavundu. Feodal sistemde de devlet yine kraldı hükümdardı firavundu yani monarşi idi, hanedanlıktı yani padişah idi hükümdardı ve toplum da hükümdarların kralların firavunların kullarıydı.  Osmanlı padişahları halka halklara benim kullarım diye hitap ederlerdi hatta saray çevresindeki yöneticiler bile kul olarak kabul edilirdi yani padişahın yardımcıları olan vezirler sadrazamlar bile padişah kulu sayılırdı. Tabii zamanla padişahın, kralın kendi çevresinde bile saray çevresine olan etkisi çok ağırlaşınca saray çevresi padişahtan kraldan hükümdardan yetkileri çevresine dağıtması istendi bu gerçekleşince sistemde çok yönlü olarak bir esnekleşme bir genişleme gerçekleşti ancak buna rağmen insanın insana yaklaşımında özünde aslında bir değişiklik olmadı sadece köleliğin tarzı şekli şeması biçimsel olarak değişti yani köleci sistemle feodal, kapitalist sistem özü itibariyle insan karşıtı sistemlerdir. Feodalizm ve kapitalizm özgürlükçü görülür ya da insanlar öyle bilir. Kapitalist sistem de feodalizme göre daha ileri görülür veya öyle bilinir tabii bu ilerlemeye, teknik, maddi ve teknolojik anlamda söylemiyoruz idari anlamda söylüyoruz yani sınıfsal olarak insana bakış açısı boyutuyla söylüyoruz bunu.

Oysaki burada görünen şudur, devletin iktidarın insana yaklaşımı kölelik üzerine kuruludur. İşte bu kölelik bu üç sınıflı devletli sistemde farklı yaşanmıştır günümüzün cumhuriyetlerinde ve kapitalist ulus devletli sistemde ise daha farklı yaşanıyor. Bundan dolayı kapitalizm her ne kadar bazı çevrelerce ilerici bir sistem olarak görülse de sınıflı sistem olduğu gerçeğini diğer sistemlerin bir devamı olduğunu apaçık ortaya koyuyor. Kapitalizm kültürel olarak sosyal olarak kendisinden önceki sistemlerden beslenir çünkü kapitalizm feodalizmin ve köleci düzenin iktidar ortamında filizlendi ortaya çıktı yoksa kapitalizmi geliştiren güçler başka bir gezegenden gelip de biz köleci sistem istemiyoruz, insanlık için tehlikeli buluyoruz onun için değiştireceğiz demediler böyle bir iddiaları da olmadı hiçbir zaman, sadece değişen şartlar içerisinde iktidardan pay almak istediler iktidardan pay alıp kendi egemenliklerini kurmak istediler bunun için de tabii ki birçok yönüyle çeşitli yenilikler yaptılar, kendilerine göre buna da devrim dediler ama bütün bunlara baktığımızda bunların hiçbirinin insani bir yönü olmadığı görülür, zaten şu anki dünya gerçekliğine baktığımızda bunlar açık bir şekilde ortadadır görünüyor.

Şunu unutmayalım ilk medeniyetten günümüze kadar maddi manevi teknolojik, teknik bilimsel kültürel, sanatsal, sosyal ekonomik ne kadar çok gelişim varsa bunların hepsi insanların, toplumların çalışması üretmesi emek vermesi sonucu oldu ve bunların hepsi toplumların ortak maddi manevi değerleridir. Bugüne kadar gelişmiş olan maddi sosyal kültürel manevi imkânların hepsinin sahibi aslında halktır devlet değildir.  Hiçbir maddi manevi değer toplumsal değer devletlere iktidarlara mal edilemez devletler iktidarlar toplumun yarattığı maddi manevi değerleri kültürel her türlü değerleri kendi tekellerine alıp egemenlik kurarlar toplumsal değerlere toplumların tarihsel süreç içerisinde yaratmış olduğu değerlere sahip olmayan egemen kesimler zaten kendi varlıklarını sürdüremezler, yaşama hakim olamazlar, toplumu kontrol edenler her şeyi kontrol ederler. İnsanlar toplumlar devleti kendi sahipleri olarak gördükleri sürece özgür olamazlar. Devletin son 5.000 yıldır nasıl bir siyasetle yaşama ve topluma hakim oluyorlar?  Kapitalizmden daha önceki devlet yapılanmaları olan feodalizm ve köleci sistemde devletler tanrının yeryüzündeki yönetimsel mekanizması olarak bilinirlerdi çünkü kendilerini topluma öyle kabul ettirmişlerdi.

Devletler kendini adeta Tanrı olarak topluma kabul ettirmişlerdi, insanlar köleliği Allah’ın kaderi olarak görürlerdi ve böylece devlet yapısı toplumun eğitimsizliğinden cehaletinden faydalanıp varlıklarını sürdürüyorlardı. Zamanla yapılan bazı mücadelelerde, dikkat edilirse peygamberler köleliğin olduğu koşullarda ortaya çıktılar ve köleci sistemlerde devlete büyük darbeler vurdular bu hakikati gören devlet yönetimleri bu sistemde çeşitli değişiklikler yapma gereği duydular çeşitli esnemeler yapma gereği duydular. Orta çağın sonlarına doğru yani feodalizmin artık son dönemlerinde gelişen toplumsal mücadeleler yeni bir çağa yol açtı. Tabii şu noktaya da değinmekte fayda var insan toplumu sınıfı devletli sisteme geçti geçeli sınıflı devleti sisteme yönelik direnişler mücadeleler olmuştur. Bildiğimiz köleci sistemin feodalizme dönüşmesi yine bildiğimiz feodalizmin kapitalist sisteme dönüşmesi kendiliğinden olmamıştır. Yani iktidar sahiplerinin isteğiyle, iyi niyetleri ile olmamıştır ve hiçbir zaman da zaten bu güçler iyi niyetli olmamışlardır, çeşitli mücadeleler sonucu bu değişiklikler olmuştur ama bunlar bile aslında göreceli değişimler olmuştur.

İktidar sahipleri aslında bu mücadelelerde bu mücadeleyi yürüten güçlere yönelik saldırılar yapmışlardır katliamlar yapmışlardır, bu direnişlerin tekrar olabileceğini düşünen iktidar kesimleri mevcut köleci sistemi biçimsel olarak değiştirmişlerdir yani mevcut düzenin çerçevesini biraz genişletmişlerdir. İşte göreceli bir bireysel serbestlik, sağlamışlardır ama mevcut iktidarlarını yine sürdürmüşlerdir. Yani bir köle sabahtan akşama kadar çalışacak ürettiği değer emek iktidar kesimlerinin cebine girecek ellerine geçecek onları zenginleştirecek. Bir süre sonra bu sistem biçimsel olarak göreceli olarak biraz değişiyor bir insan artık köle değil özgür bir insanmış gibi bir görünüme sahip ancak yine çalışıyor düşük bir ücret alıyor veya bir ücret alıyor ancak yine devlete bağımlıdır devletin çizdiği kural ve kanunlar çerçevesi içerisinde kalıyor yine devlet büyüklerinin karşısında hazır olda duruyor boyun büküyor onları Tanrı olarak kabul ediyor, dikkat edilirse çeşitli filmlerde herkes izliyor, saray çevresindeki kesimler bile padişahın gözlerine bakmaya cesaret edemezlerdi, padişahın karşısında eğilirlerdi.

Kimi çevrelerce özgür bir sistem olarak bilinen günümüz kapitalizminin nasıl işlediği açıkça ortadadır bir vatandaş bir Cumhurbaşkanıyla bir başbakanla, bir devlet bakanıyla, bir müsteşarla bir valiyle, bir generalle karşı karşıya geldiğinde ne yapıyor, adeta karşısında hazır olda duruyor. Bir vatandaş bir cumhurbaşkanına sinirlenebilir mi kızabilir mi bir polise bile kızabilir mi onu hemen içeri atarlar.  Hani nerede bu sistemin özgürlüğü yani bundan yüzlerce yıl önce binlerce ölünce firavunun kralın padişahın hükümdarın karşısında kulluk yapan bir insan günümüzde de modern gelişmiş bir kulluk yapıyor, yani şartlar koşullar zaman çağ ne kadar değişse de sınıflar ve devlet var olduğu sürece vatandaş kuldur köledir sahibi de devlettir. Kapitalist sistemde herkes devletin kuludur kölesidir ancak bu kölelikle bunun günümüzdeki kimliği nedir, kimliği etiketi vatandaştır. Her birey devletin vatandaşıdır, resmi olarak vatandaş olarak kabul edilir. Köleci ve feodal sistemlerin vatandaşa kişiye insana yaklaşımı kul ve köle temelindeydi. Günümüzün sözde özgürlükçü sistemi olan kapitalizimdeki devlet aklının devlet fikrinin insana yaklaşımı ise vatandaş kimliği iledir, vatandaş askerlik yapar vatandaş vergi verir vatandaş çalışır vatandaş oy kullanır vatandaşın devlete karşı sürekli yükümlülükleri vardır.

Vatandaş sürekli devlete borçludur, vatandaşın devletin bekasının devamlılığı için hiçbir değeri ve önemi yoktur vatandaş sürekli devlete kurban edilir insanların birçoğu da kendilerini böyle görürler zaten ben devlette kurban olurum der devlete, devlet sana kurban olmuyor ama sen devlete kurban olursun. Cumhurbaşkanı devlet midir? Devleti yönetenler, bürokratlar devlet midir?  Vatandaş sürekli devletin hizmetindedir vatandaş sürekli devlete kurban olacak devlet sürekli vatandaşın tepesinde duracak devlet sürekli vatandaştan üstündür. Peki kimdir bu devlet, 70-80 tane Vali 70-80 tane paşa general 15-20 tane bakan Cumhurbaşkanı, hükümet bilmem 500 600 tane milletvekili hepsini toplasan birkaç bin kişi, onlarca bürokrat, devlet bunlardır. Toplumda bunların kölesi yani sözde özgür vatandaşlar olarak. Vatandaşlar yirmi bin lira maaş alıyorlar, peki milletvekilleri, başbakan, cumhurbaşkanı, valiler, paşalar ne kadar maaş alıyorlar, yüz bin liradan fazla maaş alıyorlar ve birçok hakları var, devletten her bakımdan faydalanıyorlar devletin imkanlarından faydalandıkları birçok hakları var. Demek ki şimdiki sistemin köleci ve feodalizmden içerik olarak özlü olarak bir farkı yok yani bugünün işçisi bundan 500-600 yıl öncesine kadar marabaydı, köleydi, kapitalist koşullarda alınan asgari ücret yüzlerce, binlerce yıl önce marabaların kölelerin yediği yiyeceğin parasıdır ve modern ücretli köleler olan işçiler bu asgari ücreti alırlar. Yani en kötü koşullarda yaşaması gerekenler olarak düşünülenlere bu en az maaş verilir çünkü ayak takımı olarak görülen toplumsal çoğunluk iyi şartlarda yaşamayı hak etmeyen modern köleler olarak görülürler.

Yani insanlar maddi üretim alanlarında çalışıyorlar üretiyorlar tepedekiler ise onun çoğunu kendileri alıyorlar topluma ise sadece açlıktan ölmeyecek kadar, ki kapital sistemde insanlar açlıktan ölüyorlar, bakınız köleci ve feodal sistemde insanlar yemek yiyorlar aç kalmıyorlardı o sistemin yapısı gereği. İnsanların hepsinin çalışmaları gerekiyordu, herkesin çalışması şarttı, ancak kapital sistemde bu esnetildi kapitalist sistemde temel kural liberalizmdir yani birey özgürdür fiziki olarak ama kapitalist devlet içerisinde devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olacaksın ve hep devlete borçlu olacaksın. Köleci ve feodal sistemde iktidar sahiplerinin çocuklarının gidip savaşlarda öldüğü görülmedi? Peki kendisi özgürlükçü olarak gösteren kapitalist sistemde zengin çocuklarının, devleti yönetenlerin çocuklarının savaşlarda öldüklerini görüldü mü? Göremezsiniz çünkü devletli sınıflı sistemlerde hep fakirler harcanır hep toplum harcanır egemen kesimler ise hep tepede dururlar toplumu harcarlar. Köleci ve feodal devlet yapılanmalarında iktidar belli bir kesime aittir ve o kesim sürekli öyle devam ederdi. İşte bu kesime soylular denirdi saraylılar denirdi.

Tabii gelişen toplumsal mücadeleler karşısında sistem kendisini değişime reforme tabi tutmak zorunda kaldı bunu bile mevcut köleci sistemi modernleştirerek çeşitli kurnazlıklarla yaptı. Köleci ve feodal sistemlerde gelişen toplumsal mücadelelerin hepsi aslında sınıfsız toplumu hedefleme amacıyla idi, ancak iktidar sahipleri bunu çeşitli kurnazlıklarla durdurdular engellediler, kendi kontrollerine aldılar, çeşitli serbestlikler gerçekleştirerek kendi varlıklarını daha farklı bir şekilde devam ettirdiler, kapitalist sistem ise bunun sonuncusu oldu liberalizmi yaşamsal haline getirerek. Şimdi bazıları kapitalist sistemi insanlık için feodal ve köle sistemlere göre bir gelişmişlik olarak görüyorlar, bu aslında büyük bir yanılgıdır, kapitalist sistemde feodal ve köleci sistemlere göre bireysel göreceli bir serbestlik var ancak burada toplumsal bir özgürlük yok yani kapitalist sistem toplumsal kurtuluşun olduğu bir sistem değildir. Kapitalist sistem baştan sona liberalizmi yani bireysel özgürlüğü temel alır. Dikkat edilirse kapitalist sistemde insanlar korkunç derecede bir egoizme bulaşmışlar korkunç derecede bir bencilleşme var bir bireyselleşme, toplumsal değerlerden kopma var. Birey toplumunu kaybeden birey haline gelmiştir.

Yani bu sistemde toplumsal değerler adeta parçalanmış yok olmuş dibe vurmuş durumdadır. Kapitalist sistem sınıfları ortadan kaldırmak için feodalizme karşı savaşmadı kapitalist sistemin feodal sisteme karşı savaşması gücü hanedanlığın elinde alıp kendi çıkarları için kullanmasıydı, yani sanayinin gelişmesi ihtiyaçların çoğalması farklı üretim alanlarının, mesleklerin ortaya çıkması insan ihtiyaçlarını çoğalttı ve hala da zaman geçtikçe teknoloji geliştikçe ihtiyaçlar çoğalıyor buna bağlı olarak. Bazıları da bu gelişmişlikleri kapitalizme bağlıyorlar yani sanki kapitalizm olmasa teknoloji gelişmeyecekmiş gibi düşünüyorlar oysa ki maddi ve teknolojik gelişimlerin hepsi tarihsel süreç içerisinde yaşamın doğal akışı içerisinde insan ihtiyaçlarını karşılamak için insanların çalışmasıyla zaten ortaya çıkıyor,  bunların hiçbiri köleci, feodal ve kapitalizmin eseri değildir, tam tersi bunların gelişmesi kapitalist bir sınıfı yarattı ortaya çıkardı kapitalizm ve bütün sınıflı sistemler toplumun insanların ürettiği bütün değerleri maddi manevi teknolojik her türlü değerleri kendi tekeline alıp kullanır başka türlü toplum üzerinde yaşam üzerinde hakimiyet kuramaz kendi varlığını sürdüremez. Kapitalizm ideolojik olarak liberalizmi esas alır ve teknolojiye sanayiye endüstriye dayalı olduğu için buna uygun bir devlet ve hukuk sistemine ihtiyaç duyar. İşte burada, bazı argümanlarla toplumu kontrol etmeye devam edecek olan devlet toplumu kendisine bağımlı hale getirir kullanır köleci ve feodal sistemlerde olduğu gibi.

İşte buna marabalık denirdi köle denirdi günümüzde ise vatandaş ve işçi deniyor oysa ki icraatlara baktığımızda vatandaş sürekli devletin karşısında boynu büküktür. Kapitalizm ile köleci ve feodal sistemler arasında devletin topluma insana yaklaşımında şekilsel biçimsel değişiklikler olmuştur özünde ise gerek köleci ve feodal sistemde gerekse günümüz kapitalist sistemde iktidarın devletin insana yaklaşımı hep köleci tarzda olmuştur. İktidarlar toplumu insanı kendi varlıklarının devamı için kullanacakları bir araç olarak görürler, bu son beş bin yıldır hep böyle olmuştur ancak değişen çağ ve zamanlarda değişen bilimsel teknolojik koşullarda bunun yol ve yöntemleri bunun idari ve hukuki yapısı değişmiştir, işte bazıları da bu değişen yapılara İnsanlık adına bir devrim bir değişim diyorlar. Gerçek olan, bu değişimlerin sadece biçimsel şekilsel, tekniksel değişimler olduğudur. Yaşar Kemal’in bir sözü var, diyor ki “insanlık binlerce yılda maddi olarak teknik olarak ekonomik olarak teknolojik olarak çok şey geliştirdi ama insani olarak hiçbir şey geliştiremedi, insan olarak iflas etti yere düştü “ondan dolayı şunu söylüyor ” o güzel insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler demirin tuncuna insanın piçine kaldık” diyor, burada ne anlatmaya çalışıyor, son beş bin yıldır insan kötü oldu diyor. Sosyalistler için devrim denince aklımıza şu gelir, ki doğru olan da budur yeni insan diyoruz yeni insan bakın yeni teknoloji demiyoruz yeni para demiyoruz, yeni özgür insan diyoruz.

İnsan maddi olarak üretim yapar yapmak zorunda, insan ekmek yer, su içer ayakkabı giyer elbise giyer hayatını sürdürmek için fiziksel olarak bunlar gerekli şeylerdir ancak maddi üretimin neden yapıldığı çok önemlidir, maddi üretim neden yapılıyor? Son 5.000 yıllık devletli sınıfı sistemlerde yapılan çok yönlü maddi üretim toplumsal yaşamı insan yaşamını geliştirmek güzelleştirmek için yapılmıyor, egemen kesimlerin şatafat içerisinde yaşamaları için yapılıyor emek gaspı değer gaspı bundan dolayı yapılır. Komünal yaşamda maddi üretim insanın insanca yaşaması için yapılır küçük bir kesimin zenginleşmesi için değil. Köleci ve feodal sistemlerde elit seçkin sınıf saraylarda yaşarlardı günümüzün elit ve Seçkin sınıfı olan burjuvazi de köşklerde yaşıyorlar yalılarda yaşıyorlar kendilerine göre saraylarda yaşıyorlar. Yani dikkat edilirse, çağımızın egemen iktidar kesimleri olan sermaye sınıfı kendisinden önceki yönetici sınıfa hep özenti duymuştur, kapitalist sistem feodal sistemin değişen koşullarda farklı bir hukuksal yapıyla farklı tekniklerle farklı maddi koşullarla farklı siyasi bir yapılanma ile kendi varlığını sürdürmesidir.

Yani birileri köleci sistemden feodal sistemden nefret ettikleri için, köleci ve feodal sisteme ahlaki olarak kültürel olarak karşı oldukları için bu sistemlere karşı mücadele etmediler, bu sistemlerde kendilerine pay verilmesini istediler istedikleri payı aldıklarında bu sistemin içinde kaldılar bu yapılanmanın içinde kaldılar alamayınca bu sisteme karşı mücadele ediyormuş gibi görünüp aslında bu sistemin iktidar sahiplerine karşı bir iktidar mücadelesi yürüttüler.  Yani feodalizm köleliğe karşı kapitalist sistem feodalizme karşı bir devrim olarak ortaya çıkmadı bir iktidar savaşı olarak ortaya çıktı. Nasıl ki kapitalist sistemde seçim sistemi var bir parti hükümet olma yoluyla iktidarı ele geçirir, köleci ve feodal sistemlerde bunlar seçim yoluyla gerçekleşmedi kavga ederek gerçekleşti savaşarak gerçekleşti. Kapitalist sistem gerçekten iddia edildiği gibi feodalizme karşı bir devrim olarak ortaya çıksaydı sınıflı olmazdı sınıfsız sistem olurdu. Kapitalist sistemin özelliklerine baktığımızda köleci ve feodal sistemin ruhunu yansıtıyor ruhunu yaşıyor. Tabii bunu modernleştirerek yaşıyor çağdaş hale getirerek yaşıyor çeşitli araç gereçlerle yaşıyor, farklı bir devlet yapılanması ile yaşıyor ama özüne baktığımızda hepsi de insan düşmanıdır, bundan dolayı sınıflı devletli sistemler diyoruz.

Köleci sistemden feodalizme geçiş feodalizmden kapitalizmine geçiş aslında birer devrim değildir birer iktidar değişimidir. Tabi değişen zaman, çağ, koşullar maddi imkanlar teknolojinin gelişmesi farklılaştığı için kimileri bunu bir devrim olarak görüyorlar. Devlet aklının iktidar mantığının insana yaklaşımında bir farklılık yoksa köleci devlet yapısıyla feodal devlet yapısını kapitalist devlet yapısını ahlaki olarak  birbirinden ayırmak mümkün değildir çünkü üçü de devlettir iktidarı hedefliyor toplumu ezmeyi hedefliyor bunu değişen zaman içerisinde farklı bir şekilde gerçekleştiriyor dolayısıyla buna devrim dememiz mümkün değil, ki devlet ve iktidar güçleri olmasa insanlık zaten tarihsel olarak yaşamın doğal akışı içerisinde özgürce her türlü maddi manevi tekniksel üretimi imkânı üretiyor ama devlet toplumun tepesine musallat olmuş toplumun ürettiği her şeyi kendisine mal ediyor, çünkü kendisini toplumun sahibi olarak görüyor bu sahiplenme durumu daha önce kölelikti marabalıktı şimdi ise bunun karşılığı işçilik ve vatandaşlık olmuştur. Kısacası devletli sınıflı sistemlerin hepsinde insan insanın düşmanı olmuştur insan insanın kasaplığını yapıyor, bu sistem kapitalizmde modernleşerek çağdaşlaşarak çoğalarak devam ediyor.

Kemal SÖBE

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Etiketler: Demokratik ToplumDevletli ToplumFeodalizmIktidarKapitalizmKOLELIKTeknoloji
Önceki yazı

Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-3

Sonraki Haber

Türkiye Ve HTŞ’nin DAIŞ Üzerinden ABD’nin Gözüne Girme Arayışı-HABER ANALİZ

Benzer Haberler

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ
Haberler

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ

13 Haziran 2025
Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-3
Araştırmalar

Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-3

10 Haziran 2025
Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-2
Araştırmalar

Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-2

9 Haziran 2025
Sonraki Haber
Türkiye Ve HTŞ’nin DAIŞ Üzerinden ABD’nin Gözüne Girme Arayışı-HABER ANALİZ

Türkiye Ve HTŞ’nin DAIŞ Üzerinden ABD’nin Gözüne Girme Arayışı-HABER ANALİZ

Öne Çıkan Yazılar

  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi – 1

    Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi – 1

    627 Paylaşım
    Paylaş 251 Paylaş 157
  • HPG’den Savaş Rantçılarına Karşı Kamuoyuna Çağrı!

    511 Paylaşım
    Paylaş 204 Paylaş 128
  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-2

    563 Paylaşım
    Paylaş 225 Paylaş 141
  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-3

    537 Paylaşım
    Paylaş 215 Paylaş 134
  • Türkiye Ve HTŞ’nin DAIŞ Üzerinden ABD’nin Gözüne Girme Arayışı-HABER ANALİZ

    501 Paylaşım
    Paylaş 200 Paylaş 125

Önerilenler

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ

HPG’den Savaş Rantçılarına Karşı Kamuoyuna Çağrı!

Türkiye Ve HTŞ’nin DAIŞ Üzerinden ABD’nin Gözüne Girme Arayışı-HABER ANALİZ

Devletli Sınıflı Sistemlerde Kölelik Farklılaşarak Devam Eder

Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-3

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç