Son dönemde, DAIŞ çete örgütünün hücreleri tarafından Fırat’ın orta bölgesinde, özellikle Dêrazor vilayetinde askeri güçlerin, güvenlik birimlerinin, sivillerin ve hizmet kurumlarının hedef alındığı saldırıları yoğunlaştı. 2025 yılı başından bu yana Derazor başta olmak üzere QSD’nin kontrolü altındaki bölgelerde DAIŞ çeteleri tarafından 88 saldırı gerçekleştirildi. DAIŞ varlığı bir zamanlar olduğu kadar güçlü olmasa da, eğilim çizgileri göz ardı edilemeyecek kalıcı bir tehdide işaret ediyor. Aynı şekilde 17 Mayıs günü Şam iktidarına bağlı güçler tarafında Halep’te operasyonu sırasında bir DAIŞ çetesi kendini havaya uçurdu, dört kişi gözaltına alındı ve üç hükümet personeli öldürüldü. Bu durum, örgütün Şam iktidarının kontrolündeki bölgelerden başlattığı yeni planları hakkında soru işaretleri yaratıyor.
Trump’ın 13 Mayıs’ta Riyad’da Colani ile görüşmesinden bir haftadan az bir süre sonra yani 18 Mayıs günü DAIŞ ilk kez Mayadin’de Şam yönetimine bağlı Genel Güvenlik birimine ait bir polis merkezine bombalı araçla saldırdı. Bu saldırı, en az dört güvenlik görevlisi ile bir sivilin ölmesine ve polis merkezinde ciddi hasara yol açtı. Bu, DAIŞ’in rejimin çöküşünden bu yana Dêrazor vilayetinde Şam iktidarına bağlı güvenlik güçlerine düzenlediği ilk bombalı araç saldırısı oldu. Mayadin’deki bombalı araç saldırısı, DAIŞ’in geçiş hükümetini ve QSD’nin kuzeydoğu Suriye’deki mevzilerini hedef almak için bombalı araç üretme kapasitesi geliştirdiğini gösteriyor. DAIŞ işgalci Türk devletinin finansmanı ve lojistik desteği ile Fırat Nehri vadisinin orta bölgesinde mekanik olarak modifiye edilmiş araçlarla taşınan doğaçlama patlayıcı cihazlar kullanarak saldırılar düzenleme kapasitesi geliştirdi.
Diğer yandan Şam iktidarının Türkiye destekli SMO çete grupları üzerinde etkin otorite kuramama durumu, DAIŞ ’in eleman toplama, finansman ve istihbarat toplama faaliyetlerinde kullandığı bir güvenlik açığı oluşturuyor. Özellikle DAIŞ’in yakın zamanda yayınladığı bir bildiride, Suriye’de “kırsal alanlarda ve şehirlerin çevresinde” artan bir varlık iddia etmesi bu durumu destekliyor. Ayrıca, DAIŞ’le ideolojik olarak ittifak halinde olan “Ensar El Sunne” gibi selefi cihatçı gruplar, Halep, Humus ve sahil bölgelerinde suikast saldırıları düzenliyor. Bu grupların çoğu, Türkiye destekli SMO çete gruplarından geliyor. Halep’teki Cezmati ve Haydariye mahallelerinde Genel Güvenlik birimi ile silahlı gruplar arasında yaşanan çatışma, Şam yönetiminin Savunma Bakanlığı’na resmi olarak katıldığını açıklayan bu grupların içindeki çete unsurlarının ne kadar derinlere sızdığını gösteriyor.
Yaptırımların kaldırılmasına karşılık Trump’ın dile getirdiği 5 koşul arasındaki yabancı cihatçıların ülkeden çıkarılması talebi DAIŞ ile mücadelede konusu Colani’ye karşı iç çatışmalara ve DAIŞ saldırılarına Zemin sunuyor.
8 Aralık’ta Esad rejiminin devrilmesinin ardından Colani karşı cephelere geçmelerini önlemek için yabancı savaşçılara vatandaşlık vaat etti. Üstelik Ürdün, Mısır, Dağıstan, Türkiye, Doğu Türkistan, Tacikistan ve Arnavutluk’tan birer cihatçı komutanı tümgeneral ve albay rütbesiyle ödüllendirdi. Colani yabancı cihatçılarla ilgili baskının bir yaptırıma dönüştürülmeden atlatılabileceğini düşündü fakat yapılan atamalar dünya kamuoyunda büyük tepkilere yol açtı. Şam’a giden heyetlerden gelen uyarılar üzerine dağıtılan rütbelerle ilgili kararın dondurulduğu öne sürülse de Colani geri adım görüntüsünden kaçınıyor.
Saha verileri, Silahların Colani iktidarının tekeline alınması hedefiyle silahlı unsurların yeni orduya entegre edilmesi süreci hedeflendiği gibi yürümüyor. Geçiçi Suriye Savunma Bakanlığı Ahrar el Şam, Ceyş el İslam, Ceyş el İzze ve Suriye Ulusal Cephesi gibi HTŞ’ye yakın örgütleri yeni birliklere konumlandırırken Ensar El Sunne gibi cihatçi gruplar ve DAIŞ zihniyetli SMO çete gruplarından bazıları da henüz entegre olmayı kabul etmiş değil.
Küresel cihatçılığın iki kutbu arasındaki tutum farklılığı, DAIŞ’in HTŞ saflarından kopacaklara göz diktiğini, El Kaide’nin de HTŞ’nin şeriat devletine yönelik vaat ettiği adımları görmek için bekleme odasına çekildiğini gösteriyor.
Bu süreçte söylemlerin keskinleşmesine neden olan iki kırılma yaşandı. Birincisi Colani’nin 13 Mart’ta ilan ettiği anayasa deklarasyonu rejimin yıkılmasını ümmet açısından büyük bir fırsat olarak gören İslamcılar arasında hayal kırıklığı yarattı.
İkinci kırılma Trump-Colani görüşmesiyle geldi. Bazı DAIŞ gruplarına göre Colani siyasi kazanımlar için İslami hedeflerini sattı. Pragmatik kanatlar ise geçici anayasa belgesini yeterince İslami bulmasa da Colani’nin taktiksel davrandığını düşünüp şimdilik sabrediyor.
Şam iktidarı DAIŞ ile mücadelede net bir stratejiye sahip olmazken Türkiye, İsrail ve diğer aktörlerin artan nüfuzu, Suriye’yi bir vekil devlete dönüştürmektedir. Vekil devlete dönüşen böylesi bir Suriye’de DAIŞ saldırılarının artması kuşkusuz artacaktır. Bu da Şam iktidarının güvenlik açmazını derinleştirecektir.
Ari TUFAN