Bilindiği üzere İmralı Heyeti, 21 Nisan 2025 tarihinde Önder Apo ile görüşmek üzere İmralı Adası’na dördüncü kez gitti. Yapılan görüşmenin ardından heyet, Sırrı Süreyya Önder’in bulunduğu hastanenin önünde açıklama yaptı ve Önder Apo’nun Önder için gönderdiği mesajda “Adıyamanlı ve Türkmen kökenli ideal biri olarak Baba İshak geleneğini temsil ediyor. Büyük barış çabasını topluma yansıtan, toplumsal ön yargıları şahsında kırabilen biridir. Bunu da yaptı. Ön yargıları toplumda kırdı, Meclis’te kırdı, sokakta kırdı” ifadesi yer aldı. Önder Apo bu mesajıyla bölgedeki ezilen halkların direniş tarihinde mihenk taşlarından biri olan noktalara ışık tutu.
Bilindiği gibi Baba İshak 13. yüzyılda Selçuklu devletine karşı gerçekleşen Babai İsyanının iki önderinden biridir. Türkmendir ve egemenleşen Türk hakimlerinin iktidarına karşı ayaklanan Türkmen topluluklarının isyan önderliğidir. Başlattığı isyan Selçuklu devletine karşı Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan başta Kürtler olmak üzere tüm halkların desteğini almış ve Selçuklu devletini yıkımın eşiğine getirmiştir. 20 bin paralı Frenk askeriyle dizginlenebilen Babaî İsyanı başarıya ulaşamamış ama Selçuklu devletini de yıkıma götürmüştür. Nitekim güçten düşen Selçuklu devleti kısa bir süre sonra Moğol istilasına dayanamayarak yıkılmıştır.
Babaî İsyanı Selçuklu devletine karşı Türkmen topluluklarının ve bölge halklarının ortak isyanı olarak vücut bulmuştur. Esasta da Türkmen ve Kürt halklarının ortak isyanı olarak gelişmiştir. Kendisinden sonraki tüm isyanları etkileyen Babaî İsyanı emekçi yoksul ezilen Türkmen topluluklarının Türk egemenleri karşısındaki duruşu tavrı ve direniş geleneği olmuştur. Egemen güçlere karşı tüm halklarla ortaklaşma ve dayanışma çizgisi olarak şekillenmiştir. Önder Apo’nun işaret ettiği bu tarihsel gelenektir. Ve tarihin daha sonraki aşamalarında Türk egemenlerine karşı halkların tüm isyanlarında yerlerini alan Türkmenler bu geleneği sürdürmüşlerdir.
Bu gelenek daha başlangıç aşamasında Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) ile buluşmuş, Kemal Pir ve Hakki Karer arkadaşlar şahsında temsilini bulan yüzlerce kişi hareketin kurucu kadroları olarak yerlerini almışlardır. Bugüne kadar da bu geleneğin asil temsilcisi yüzlerce kişi PKK saflarında büyük kahramanlıklar kadar büyük yaşama konusunda da yol gösterici olmuşlardır.
Halklarımız arasında ortak ve özgür yaşamın teminatı olarak bu geleneği ne kadar güçlendirir ve güncellersek başarı o kadar hızlı ve güçlü gerçekleşecektir.
ERDOĞAN İMRALI HEYETİ İLE GÖRÜŞEREK SÜRECİN İÇİNE GİRDİĞİ ALGISI YARATIYOR
Tabi bunun yanı sıra İmralı Heyeti ile Önder Apo’nun çağın manifestosu niteliğindeki “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısının yaratığı olumlu etkisi ancak Türk devleti iktidarının şimdiye kadar somut bir adım atmama gerçekliği var.
Çokça değerlendirmeye konu olduğu üzere uluslararası ve bölgesel gelişmeler TC devletini bir yol ayrımına getirmiştir. Kürt inkarına dayalı soykırım sisteminde ısrarın sonuç vermediği aksine halklarımıza yaşattığı acıların yanında TC devletini yıkıma sürüklediği devlet içindeki bir kısım güçler tarafından görülmüştür. Bunun üzerine yeni bir süreç geliştirmek üzere Önder Apo ile ilişkiye geçilmiş ve bu yeni süreç gelişmiştir. Bu konuda devleti oluşturan tüm klikler aynı yaklaşım içinde değildir. özellikle hükümeti ve iktidarı oluşturan AKP, devlet ve toplum kaygısından ziyade iktidar kaygısıyla hareket etmektedir. Dolayısıyla süreci bir barış ve yeni toplumsallaşma sürecinden ziyade bir teslimiyet ve irade kırım süreci olarak lanse etmeye ve sürdürmeye çalışmaktadır. İktidarda kalmasının yolunu bunda görmektedir. Geleneksel soykırım siyasetine yol aldırmaya ve Kürt sorunu ve de bundan kaynaklı sorunları soykırım siyasetine dayalı ceberrut devlet yaklaşımıyla aşmakta ısrar etmektedir. İç ve dış politikada bunun için tüm seçenekleri değerlendirmeye çalışmaktadır. Süreç toplumun gündemine girdiğinden bugüne yaklaşımı esas olarak budur. Bir kesim devletin geleceği açısından sürece yaklaşırken bir kesim iktidarın geleceği açısından yaklaşım göstermektedir. Klikleşme bu temeldedir. AKP başta sürecin kenarında durmaya çalışırken sürecin giderek topluma ve siyasete mal olması uluslararası ve bölgesel gelişmelerin böyle bir süreci dayatması karşısında Erdoğan İmralı heyetiyle görüşmeyi kabul ederek sürecin içine girmiş algısı yaratmıştır. Yaklaşımı sürecin içine girdi diye algılanmıştır. Ancak bu süreci kabul anlamına gelmemektedir. AKP, süreci sabote etme temelinde ayak sürümekte, tek taraflı bir dayatmayı dillendirmekte ve soykırım siyasetine nefes aldırabilecek tüm opsiyonları denemektedir. Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi attığı adımlara karşılık atılması zaruri asgari düzeydeki adımların bile atılmaması, operasyonların daha yoğunlaştırılarak sürdürülmesi, toplum üzerindeki baskıların yoğunlaştırılması, Suriye’deki gelişmelerin frenlenmesi, bölgede gerici ittifak ve ilişki arayışına hız kesmeden devam edilmesi ve daha birçok veri AKP’de temsilini bulan iktidar kanadının süreci baltalamak ve kalıcı bir barışa evrilmesini önlemek için çalıştıklarını göstermektedir.
Bunun yanında devlet kaygısıyla hareket eden ve gelişmeleri bu temelde okuyan klikler en asgari talepler üzerinden Kürt sorununa en azından bu dönemi atlatacak ve TC devletini güvenceye alacak bir çözüm bulma arayışındadır. Bu iki kliğin kendi arasındaki çelişkiler her geçen gün daha fazla dışa yansımakta ve çelişkileri derinleşmektedir. Bu konuda bir erken seçim olasılığı bile tartışılır olmuştur. Süreci AKP ile sürdürmekte zorlanan MHP’nin CHP ile yakınlaşması kulislerde tartışılmakta, egemen klikler arası çelişkiler daha keskin biçimler alacağa benzemektedir.
Zira Başûr Kürdistan başta olmak üzere Rojava ve Bakur Kürdistan’da askeri ve siyasi saldırıların devam etmesi bunun göstergesidir.
Askeri operasyonlar ve saldırıların durması AKP kliğinin süreci kabul ettiği ve devlet kaygısının hakim hale geldiği anlamı taşımaktadır. Yani klikler arası mücadelenin Kürt inkarının terk edildiği yeni bir devlet yaklaşımında konsensüse ulaşıldığı anlamına gelmektedir. Henüz böylesi bir konsensüse ulaşılmış klikler arası mücadele sona ermiş değildir. AKP özellikle bu nedenle operasyonlara devam etmekte hatta gittikçe dozunu artırmaya çalışmaktadır.
Aynı yaklaşımı Rojava ve Suriye politikalarında da görmek mümkündür. TC devleti Suriye’de HTŞ ile Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi arasında bir uzlaşmanın sağlanmaması, kalıcı mutabakatların kurulmaması ve adım adım istikrara yürüyen bir Suriye gerçeğinin şekillenmemesi için elinden geleni yapmakta ve Suriye’deki süreci Türkiye’deki sürece endeksleyerek yürütmeye çalışmaktadır. Mevcut haliyle Türkiye’de olduğu kadar Suriye’de de süreci tıkatan bir pozisyondadır ve buna karşı tepkiler her iki alanda da yükselmektedir.
Bu anlamıyla operasyonlar kadar Suriye politikasındaki Kürt karşıtlığı AKP kliğinin Kürt inkarına dayalı statükoda ısrarının bir göstergesi olarak açığa çıkmaktadır.
HERKES İÇİN ÖNDER APO’NUN DEĞERLENDİRMELERİ REFERANSTIR
Tabi diğer yandan Türkiye sahasında DEM Parti heyetinin başta Adalet Bakanı, Erdoğan ile görüşmesi en son AKP Sözcüsü Ömer Çelik’in önümüzdeki aylarda önemli gelişmeler olacağı sinyali vermesi, önümüzdeki süreçte iktidar tarafından sürece ivme kazandıracak bir adım atırılır mı? tartışmaları da gündeme getirdi. Ancak buna net bir yanıt vermek zor. Çünkü süreç bir çok bileşen ve kuvvetin mücadelesi temelinde şekillenmektedir. İleriye doğru gelişmeler yaşanacağı gibi geriye gidişler de mümkündür. Süreç böylesi bir kırılganlığa sahip. Henüz yönü netleşmiş değil. Ancak süreç ve bölge okumalarımız temelinde buna yanıt verebiliriz ki bunun da kesin olma durumu yoktur. Ama KÖH için ve Kürt halkı için her zaman Önder Apo’nun değerlendirmeleri referans noktasıdır. Önderlik sürece dönük umudunu koruduğunu belirtmekte ve bu temelde mücadeleyi yükseltmeye çağırmaktadır. Bize düşen de bu temelde yüksek bir moral, umut ve kararlılıkla elimizden gelenin en iyisini yapmaktır.
Hakkı TEKİN