MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde yaptığı açıklamada, PKK’nin feshedilmesi ve Ankara Meclisi’nde çağrı yapması şartını öne sürmesinin ardından, ertesi gün yani 23 Ekim’de DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan, İmralı’ya giderek Önder Apo ile görüştü. Bu görüşme temelinde bir süreç başladı ve ardından DEM Parti’den bir heyet oluşturuldu. Bu heyet, Önder Apo ile üç kez görüşme gerçekleştirdi. Son olarak 27 Şubat 2025 tarihinde, DEM Parti heyeti ve Türk devleti heyetinin katılımıyla gerçekleşen görüşmede, Önder Apo “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı yaptı. Manifesto niteliğindeki bu çağrı, DEM Parti heyeti tarafından kamuoyuna duyuruldu.
Önder Apo’nun “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” adlı metninde “Sayın Devlet Bahçeli’nin yaptığı çağrının olumlu bir zeminde olduğu, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da irade ortaya koyduğu ve diğer siyasi partilerin olumlu bir yaklaşım sergilediği bir durumda, silah bırakma çağrısı yapıyor ve bu çağrının tarihsel sorumluluğunu üstleniyorum.” Ayrıca açıklamanın ardından, DEM Parti heyetinden Sırrı Süreyya Önder, çağrı metninde yer almayan önemli bir noktayı dile getirdi ve şunları söyledi: “Sayın Öcalan bu perspektifi ortaya koyarken, elbette silah bırakma ve PKK’nin kendini feshetmesi için demokratik siyaset ve hukuki boyutunun tanınması gerektiğini belirtti” ifadeleri yer aldı.
Bunun üzerine PKK Komite Yönetimi, 1 Mart’ta yazılı bir açıklamayla yanıt verdi ve kendilerine yönelik bir saldırı olmadığı sürece hiçbir silahlı güçlerinin eylem yapmayacağını belirtti. Ayrıca silah bırakma konusuna dair açıklamada, “Bu mesele ancak Önder Apo’nun pratik önderliğiyle gerçekleşebilir” ifadesi açıkça yer aldı. PKK, Önder Apo’nun çağrısını “Çağın Manifestosu” olarak tanımlayarak, “Bu bir son değil, aksine yeni bir başlangıçtır” dedi.
Önder Apo’nun çağrısı ve PKK’nin ateşkes açıklaması, kamuoyu tarafından olumlu karşılandı ve tüm gözler Türk devletinin nasıl bir yanıt vereceğine çevrildi. Bu bağlamda, hem siyasi demokratikleşme için Türkiye Parlamentosu’nun devreye girmesi gerektiği hem de askeri saldırı ve operasyonların durdurulması gerektiği konusunda çeşitli tartışmalar ve değerlendirmeler yapıldı. Bu temel üzerine, herkesin dikkati Türk devletinin askeri alanlarına, özellikle Güney Kürdistan’daki operasyonlara, saldırılara ve eski-yeni üslerin boşaltılıp boşaltılmayacağına yöneldi.
Türk devleti, 1983 yılından beri kesintisiz bir şekilde Irak sınırını ihlal ederek adım adım Güney Kürdistan topraklarını işgal ediyor. Ancak 2019’dan itibaren Xakurkê, Heftanin, ardından Metina, Zap ve Zagros’a yönelik geniş çaplı işgal saldırılarıyla her yıl işgalini daha da derinleştirdi. Irak topraklarında, kendi topraklarını ve onurunu savunan gerillalara karşı yasaklı silahlar kullandı. Onlarca ağır silah ve teçhizatı, KDP’nin desteği ve Irak devletinin onayı ile bu bölgeye geçirdi. Irak’ta onlarca büyük ve küçük üs inşa etti. DAIŞ’le mücadele bahanesiyle, ancak Musul’u işgal etme amacıyla 2015’te Başika’da büyük bir üs kurdu. Her yıl işgalci askerlerinin sayısını artırdı. En önemlisi, IŞİD’le mücadele gerekçesiyle KDP ile iş birliği yaparak onlarca paramiliter silahlı grup ve çeteyi eğitti. Türkmenlerden ‘Roj’ çetelerine, Baasçılardan cihatçılara kadar pek çok çete grubu burada eğitildi. Irak’ın kalbinde ve stratejik bir bölgede, KDP’nin iş birliğiyle işgalini kalıcı hale getirdi; bu bölgeyi ilhak etmek istiyor. Başika üssünün varlığı, Maxmur, Şengal ve hatta Rojava’yı da tehdit ediyor. Aslında en büyük tehdit Irak’a yöneliktir. Irak Parlamentosu’nda Şii fraksiyonlar zaman zaman Türk güçlerinin Irak’tan çıkarılmasını ve özellikle Başika üssünün boşaltılmasını talep etse de bu talepler takip edilmedi ve uygulanmadı. Parlamento tavır gösterse de Türk devletiyle ittifak halindeki hükümetler parlamento kararlarını hayata geçirmedi. Irak’ın elinde işgali durdurmak için yasal açıdan güçlü bir dayanak vardı, ama bunu kullanmadı!
Bu çerçevede, Lekolin.org web sitesi olarak Türk devletinin Güney Kürdistan’daki eski ve yeni, küçük ve büyük tüm askeri üslerini içeren özel bir harita hazırladık ve bunu bir dosya şeklinde yayımlayacağız. Dosyada, üslerin yanı sıra savaş sürecinde boşaltılan köylerin sayısı, göç, Türk devletinin saldırıları sonucu sivillerin öldürülmesi, kimyasal silah kullanımı, doğanın tahrip edilmesi ve yağmalanması gibi konular da yer alacak.
Dosyanın sonucunda ise, PKK’nin 1 Mart’ta ilan ettiği ateşkesin ardından, Türk devletinin bu üslerden özgürlük gerillalarına yönelik gerçekleştirdiği hava ve kara saldırılarının ve operasyonların bilançosunu çıkarmaya çalışacağız.
ÇETELERİ EĞİTEN EN TEHLİKELİ ÜS: BAŞİKA
Başûr Kürdistan’daki Türk devletinin en büyük ikinci ve en tehlikeli üssü Başika’dır. Başika Dağı’na yakın Zelka bölgesinde yer alan bu üs, 1995 yılında inşa edildi. Türkiye, buraya asker, silah ve uçaklarını yerleştirdi. Başika üssünde 2 binden fazla Türk askeri, komutan ve ‘Roj Peşmergeleri’, Esir El-Necafi’ye bağlı Ninova Muhafızları, Türkmen taburları ile Suriye ve diğer yabancı ülkelerden gelen bazı gruplara eğitim veren askeri uzmanlar bulunuyor. Türk devletinin Başika üssü, Musul’un yaklaşık 12 kilometre kuzeydoğusunda ve Kuzey Kürdistan sınırından 100 kilometre uzakta yer alıyor. Başika kasabası, Musul, Hewlêr ve Duhok üçgeninde bulunuyor. Üs, 250 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş. Türkiye açısından Başika üssü, Irak’taki Sünni bölgelere en yakın nokta olup, iki taraf arasındaki mesafe 95 kilometredir. Ayrıca, nüfusunun çoğunluğu Sünni olan Duhok ili sınırıyla stratejik bir bağlantı noktasıdır ve İbrahim Halil Sınır Kapısı’na ulaşan bir kara yolu bulunuyor. Türk ordusu, bu sınır kapısından Başika’ya herhangi bir engelle karşılaşmadan geçiyor. Türk ordusu Başika’daki güçlerini artırdıktan sonra, Duhok ve Zaxo kentlerine 18 askeri, güvenlik ve istihbarat üssü kurdu. Böylece her iki bölge Türk üsleriyle çevrelenmiş oldu.
BAMERNİ ÜSSÜ
Türk devletinin Bamerni Askeri Üssü, 1997 yılında, yani KDP-Barzani ailesiyle Kürt Özgürlük Hareketi gerillalarına karşı yapılan ittifakın ardından kuruldu. Büyük bir lojistik ve askeri üs olarak biliniyor; içinde uçaklar, onlarca tank, büyük panzerler ve silahlar bulunuyor. Ayrıca 500’den fazla Türk askeri de burada konuşlanmış durumda. Bunların yanı sıra, Güney Kürdistan’daki ekonomik ve ticari şirketlerin yüzde 80’i Türkiye hükümetinin kontrolünde. Şu anda da, Güney Kürdistan’dan izin almadan onlarca Türk okulu ve üniversitesi açmak için hazırlıklar yapılıyor.
DİĞER ASKERİ ÜSLER
Türk devleti, 1983 yılından beri çeşitli şekillerde Güney Kürdistan topraklarına saldırıyor, ancak 1994’ten itibaren bölge yönetiminin onayıyla Güney Kürdistan’da 20 farklı noktada askeri üsler ve MİT merkezleri kurdu. Türk medyasının devlet yetkililerine dayandırdığı bilgilere göre, Güney Kürdistan’da 18 askeri nokta, Türk ordusuna ait üsler ve MİT merkezleri bulunuyor. Uluslararası anlaşmalara göre, bir devletin yönetimi onay vermedikçe başka bir devlet o ülkenin sınırlarına asker gönderemez. Türk devletinin askeri üsleri de KDP yönetimi ve Bölgesel Federal Hükümetin onayıyla açıldı. Başika’daki Türk askeri üssü gündeme geldiğinde, Güney Kürdistan hükümeti, Türk askerlerinin kendilerinin bilgisi dahilinde orada olduğunu açıklamıştı.
Türkiye kaynakları, Türk askerlerinin ilk noktasının 1994 yılında Erbil’e 25 kilometre mesafedeki Selahaddin kasabasında açıldığını belirtiyor. Burada Türk ordusuna bağlı özel tim birimleri bulunuyor. İlginçtir ki, Selahaddin kasabası Mesud Barzani’nin konağının bulunduğu yer.
Daha sonra Türk ordusu, 1997 ve sonrasında Erbil, Zaxo, Süleymaniye, Duhok, Diyana, Batufa, Bamerni, Amêdiye ve Kanimasi’de birimlerini konuşlandırdı. Son 23 yılda Türk ordusunun Güney Kürdistan’da kurduğu üsler şunlar:
-Batufa Askeri Üssü
-Batufa’da bölgesinde Türk devletine ait askeri Depo;
-Kanîsarkê Askeri Üssü
-Duhok’ta bulunan Asusmasif Askeri Üssü
Duhok bölgesinde bulunan MİT merkezleri;
-Enîşke-Amediye Askeri Üssü
-Kanimasi (Girêbaruxê) Askeri Üssü
-Bamerne Askeri, Lojistik ve Helikopter Üssü
-Sinke Askeri Üssü
-Bêgova (Girê Biyê) Askeri Üssü
-Zaho Vadisi Askeri Üssü
-Sîrê (Şeladize) Askeri Üssü
-Sîrê (Şirtê) Askeri Üssü
-Kupkê Askeri Üssü
-Berwari Qimrê Askeri Üssü
-Koxê Spî Askeri Üssü
-Dawetiya Kapısı Askeri Üssü
-Serzêrî Dağı Askeri Üssü
-Meqlube Dağı eteklerindeki Zelkan Askeri Üssü
-Başika Askeri Üssü (Musul’un kuzeydoğusu) ve tabur, tugay, ağır silahlar ile 5 bin asker.
Batufa, Bamerni ve Amêdiye’deki kampların amacı, hem Kuzey’deki Heftanin ve Metina bölgelerini kontrol etmek hem de olası bir saldırıda bu üsleri kullanmaktır. Bamerni karşısındaki Kanimasi sınır kampıyla ise Heftanin bölgesine baskı uygulanması hedefleniyor.
MİT MERKEZLERİ
-Amêdiye ilçesindeki Güvenlik ve İstihbarat (MİT) Merkezi
-Batufa’daki Güvenlik ve İstihbarat Merkezi
-Zaho’daki Güvenlik ve İstihbarat Merkezi ile çok sayıda büro
-Duhok’taki Girê Basî mahallesinde MİT Güvenlik ve İstihbarat Merkezi ve ildeki büroları
Bunların yanı sıra, Güney Kürdistan’daki ekonomik ve ticari şirketlerin yüzde 80’i Türkiye hükümetinin elinde. Şu anda da Güney Kürdistan’dan izin alınmadan onlarca Türk okulu ve üniversitesi açma hazırlıkları sürüyor. Kanimasi ilçesindeki Baroxî Üssü’nde 450’den fazla Türk askeri, tank ve panzer bulunuyor. Zaho’nun Batufa ilçesindeki Girê Biyê Üssü’nde ise 200 asker, tank ve obüsler yer alıyor. Duhok, Zaho ve Soran illerinde toplam 12 Türk askeri üssü mevcut. Bu üsler şunlar: Sinke, Bikofa, Zaho Vadisi, Sêrî, Şeladize Sêrî, Kiwîkî, Qemerî Berwari, Koxê Spî, Dawetiya Kapısı, Serzêrî Dağı, Soran’daki Babşitan ve Qeleçolan. Bunların dışında bölgede Barzan bölgesinde Türkiye-Irak sınır hattı boyunca 4 farklı keşif noktası kurulmuş durumda.
SIRİYE ÜSSÜ
Türk devletinin Siriye Askeri Üssü, 1995 yılında Duhok’a bağlı Amêdiye ilçesinin Şeladize kasabasında kuruldu. Bu üs, Türk devletinin Güney Kürdistan topraklarındaki en önemli üslerinden biridir. Türk devleti, bu üs aracılığıyla Avaşin, Zap ve Barzan bölgelerini kontrol ediyor. Ayrıca, Türk istihbarat teşkilatı MİT’in casusluk merkezi olarak da kullanılıyor. Türkiye ordusu, çok sayıda asker ve mühimmatı Kürdistan Bölgesi topraklarına getirdi; Duhok’a bağlı Amêdiye kasabasının sınırları, Süleymaniye’ye bağlı Mawet ve Pêncewîn bölgeleri ise en fazla bombalanan yerler arasında. Bu bölgelerde birkaç kontrol noktası ve üs de oluşturulmuş durumda.
GÜNEY KÜRDİSTAN’DAKİ MİT KAMPLARI VE AMAÇLARI
Türk devleti, KDP’nin hâkim olduğu Duhok-Zaho (Behdinan olarak bilinen bölge) ve Erbil hattında istihbarat kampları kurdu. 1997’de “Balyoz” adıyla bilinen “sınır ötesi operasyon” sonrasında bu istihbarat merkezleri askeri kamplara dönüştürüldü. Şu anda Bamerni, Şeladize, Batufa, Kanimasi, Kiribî, Sinke, Sirî, Kubkê, Kumri, Koxê Spî, Serê Zêr, Zaho Vadisi ve Amêdiye’de Türk askeri üsleri; Erbil, Duhok, Zaho ve Amêdiye’de ise MİT şubeleri ve merkezleri bulunuyor. 2014’ten sonra Başika, Soran ve Kalaçolan’da kamplar kuruldu. Erbil’e yakın Harîr bölgesindeki eski üs de kamp olarak kullanılıyor. Zumâr bölgesinde ise bazı grupların eğitimi için bir kamp inşa edildi. Türk devletinin Güney Kürdistan’daki kampları, Habur sınır kapısından başlayarak sınır boyunca Soran bölgesine kadar uzanıyor. Xinêrê, Xakurkê ve Kelaşîn bölgelerini hedef almak için Sideka kampı bulunuyor. Ayrıca Diyana, Çoman ve çevresinde de askeri güçleri mevcut; bu güçlerle Kandil’e baskı yapmaya çalışıyor.
KAMPLAR VE AMAÇLARI
Habur sınır kapısından doğuya doğru Batufa, Bamerni, Amêdiye, Dêralûk ve Şeladize’de Türk kampları yer alıyor.
-Amêdiye, Dêralûk ve Şeladize’deki kamplarla Zap ve Zagros bölgelerini kontrol etmek istiyorlar.
-2008’deki Zap operasyonunda Türk ordusu yenilgiye uğradı. Bu operasyonda Zap ile Zagros arasındaki Çemçê bölgesini kontrol etmek amaçlanıyordu, ancak bir helikopterinin düşürülmesi ve onlarca askerin öldürülmesiyle Türk ordusu geri çekilmek zorunda kaldı.
-Dêralûk kampıyla Zap ve Gare arasındaki bağlantıyı kesmeye çalışıyorlar.
-Metina sınırında Deştan, Karataş, Tepê Sor, Mehmetçik Tepesi, Kanimasi ve buna bağlı 3 tepe, Aşûtê, Zavite, Koprullu, Serbesta, Aroşe ve Elemine karakolları bulunuyor.
-Zap sınırında 49. Çele Alayı sınır askeri merkezi, Girê, Şikêr, Sîvrîtepe, Serê Sêvê, Êrîş top taburu, Bilican, Xantepe, Ertûş, Kale Tepeleri, Koordine ve Elîşêr karakolları yer alıyor.
-Dêralûk’tan Güney Kürdistan’ın güneydoğusuna doğru Barzan, Mergesor ve Soran bölgelerinde kamplar mevcut.
-Soran bölgesinden kuzeye, Hêlê Ovası üzerinden Sideka’ya ulaşılıyor. Bu bölgedeki kampların hedefi Xinêrê, Xakurkê ve Kelaşîn hattıdır. Bu hat Türkiye, İran ve Irak’ın resmi sınır hattını oluşturuyor.
-Sengeser, Ranya ve Qeladize bölgelerindeki temel hedef ise Kandil.
-Xinêrê ve Xakurkê’nin kuzeyindeki Cîlo bölgesinde Oremar ve Şitazin karakolları; Avaşin sınırında Bêsosin, Herkî, Girê Nereze, Bezele ve Ubarokê karakolları; Xakurkê’de ise Xapiskê, Harûna ve Konserve Tepesi karakol ve üsleri bulunuyor.
SINIR HATTI İŞGAL PLANI VE YENİ ÜSLER
Türk devletinin tüm askeri üsleri sınır hattında yer alıyor ve Rojhilat sınırından Rojava sınırına kadar uzanıyor. Siyasi ve askeri kaynaklar, Türk devletinin bu hamleyle amacının işgal edilmiş bir bölge oluşturmak ve Kürtlerin kazanımlarını yok etmek olduğunu belirtiyor. Ayrıca, Türk devletinin bu saldırılarla boşalan yerleri işgal etmek istediği ifade ediliyor. Türk devletinin saldırıları, Güney Kürdistan’daki referandumun ardından daha da yoğunlaştı. Türk ordusu, 14 Aralık 2017 gecesi Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinden Güney Kürdistan’a girdi. Helikopterlerle Reş Vadisi, Siro Dağı, Evdilkofî Dağı ve Hecîbeg Suyu gibi bölgelere asker indirdi. Yaklaşık 30 kilometre derinlikte Güney Kürdistan topraklarını işgal eden Türk ordusu, bu alanlarda (Lêlkan, Çiyadêl) çok sayıda mühimmat ve ağır silah konuşlandırdı.
Aras ŞAHO